23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
DÖCT CUMHURIYET 13 Jubaf 1976 tfNİ ^MUTAh fcüMMLA&DlB SARı SEHPIVA İ;EKİ(LJA^H. MıllAfa BîRPC ^ ^ 1/ / UMLtUUZ VATAN DEDİLER Taüp APAYDIN 6 9 Kırk tarkbeç kişi kadardılar. Beni koguştur, marş maarş! Tepeye yukarı hızl» sürdüler. Nall«r Uşlardan kıvılcım çıkanyordu. Pen'âne. görünüşe göre, servetini kullanırken, pozisyonu gereği daha çok siyasal etkinlik, çevresel dayanışma ve sınıfsal destek ögesini ön planda tutmuş ve bunlan sağlayıcı sosyopolitik ilişkiler sürdürmeğe önem vermiştir. Ötekiler de ellerinden geldiğince bu işi yapmağa çalışmıştır; ama, çevrenin oluşmasın da. görüş ve eğilimlerin bıçimlenmesinde birinci etken ve odak her zaman Pen'âne olmuştur. Kendı yakınlanndan ve soydaşlarından kurduğu yönetim kadrosunu tam bir uyum içinde tutmağa özen gösterirken, Sünni ulemâ ve şeyhleri, bilim adamlarını, emlâki, çiftliği olan ya da ticaretle ugTaşan eşrafı, sanatçılan ve bunların çevresini oluşturan şehir halkını yani, aristokratları ve burjuva ust katındakileri memnun etmek, kendine baglamak ve kaynamış duruma getirmek için elinden geleni yapmıştır. Kentsel toplumun daha alt düzeydeki çogunlugunun kontrolünü, bunlarla içe içe yaşayan ve üzerlerinde biiyük bır tinsel erke sahip olan sofîler ve tarikat şeyhleri aracılıgı ile yapmağa çalışmıştır. Bunun için, yö netici kadro dışında en sıkı ilişkileri bu gibi kişilerle kurmuştur. Sultan sarayındaki kabullerde devlet kesesinden çektiği haftalık şölenlerden başka, kendi^ konağında da sık sık resmi vlg ö>' zel nitelikli toplantılar yapm^ş vft zengin şölenler vermiştir. En yakın çevresini çağırdığı özel toplantılarda. ünlü sofilere her zaman baş köşeleri ayırmış, onları çok pahalı armağanlar vererek, şölenlerde kullamlan altıngümiiş sofra takımlarını yagmalatarak, olağan üstü bir el açıklığıyla ağırlarmış. Bunun dışında, onlara sık sık para yardımları yapmış oturmaları ve öğretilerini kolayca yaymaları için tekkeler yaptırmış, hazineden ödenekler bağlamış ve köyler vakfetmiş tir. Böyle maddi yönden desteklediği ulemâ ve sofîlerden bazılarıyla daha da sıkı ilişkiler kurmuş, onların derslerine ve söyleşilerine, şiirli. müzikli. dans lı toplantılanna katılmış. kendilerinden dinsel, bilimsel, siyasal öğütler almış, mistik göriişlerinden etkilenmiş, zaman zaman bir öğrenci. zaman zaman bir mürit olmuştur. Pervâne'nin böyle yakm ilişki kurduğu ve öteki yöneticilerle birlikte ağırlama yanşına ginştiği kişiler arasında, büyük gızemciozan Mevlânâ Celâlüddin Rumi (12071273ı ve büyük gizem cibilgin Sadrüddin Konevi (ölümü 1274» başta olmak üzere, Kutbüddin Şirazî, Fahrüddin Iraki, Tâcüddin Erdebilî, Abdülmümin Tokati ve Sadüddin Fergâni gibi ünlü isimler bulunııyordu. Görünüşe bakınca, bunlar, Selçuklu başkentinde ya da öteki kentlerde, yöneticilerin koruyucu kanatları altmda. başka hiç bir ülkede bulamadıklan çok vıygun bir ortam içinde kendi mistik doktrinlerini yaymağa çalışıyor ve her baKımaan kozmopolit olan bir halkı, en ince özdeyişler ve en anlamlı şiirlerle, içinde hiç bir ayınm ve ayrıcalık olmayan, yalnız yaratıcının varlığında ve birliğinde bütünleşmeyi öngören, insancıl, barışçı .mana âlemine» çağınyorlardı. Kuramsal olarak idealliği kuşku götürmeyen ve bugün bile bazı çevrelerde tansımayla kulak kaiiartılan böyle çağrılanlann, belki. kendi ülkesınde. kendi çafnnın özgürlük ve gönenç ölçülerine uygun olarak yasayan mutlu bir toplumda, insanları aşırı dav ranışlardan. azgmhklardan, her türlü soysuzlaşmalardan uzaklaştırarak özveriye, höşgörüye. alçak gönüllülüğe. erdeme ve birliğe yöneltmek için bir yarar sağlaması söz konusu olabilirdi. Oy (ıltlİTİnftr Jj ™ ^ M 'IIIO PERVANE SÜLEYMAN Doç. Dr. Nejat KAYMAZ Karikatürler: Turhan SELÇUK metiye ögeleri katarak geliştirdiğı mistisizmi. bir telsefi görüş olmlk savında degildir. Tersine, felsefe ve bilimlerin, Tanrı'dan başka Dir şey olmayan gerçek'i bulmakta bir yarar sağlamavacagmı ve O'na ancak sezgi yoluyla kavuşabileceSlni savunur. Bunun için Mevlânâ, kafalara değil. kalplere seslenmege, düşünce üretmege deiSil, coşku ve aşk aşılamağa önem vermis ve Arapça bilimsel yapıtlar yerine, Farsça didaktik şilr kitaplan yazmayı, müzikli ve danslı <semât törenler yapmayı ye81emi$tlr. Bu durum, onun misüsizminin kuramsal ve dural de£il deneysel ve devingen nitelikte olmasıyla, yani sosyal bir amaç taşımasıyla ilgilidir. Mevlânâ'nın Türkiye kent toplumunda, başka mistiklere oranla daha popüler olması oundandır. İşte Pervâne Süleyman, amaçları birbtrinden böylesine değişik oldufu halde. her ıkı şeyh ile de sıkı ilişkiler sürdürmüstür. O sırada, aynı zamanda Selçuklu devletinln Sevhülislâm'ı olan ve kendi zâviyesinde de Şafi'i mezhebine göre öfrptım vnoan Saorüddin Konevi'den öteki bazı yö neticilerle birlikte hadis dersleri almağa giderken va da özel vs resmi nedenlerle onu sık sıK görürken Mevlânâ'nın medreSjeslne de her fırsatta uğramavı. Kendlsiyle söyleşmeği. tartışmayı, ondan dinsel, siyasal, sosyal vs özel ögütler dinlemegi. yaptıjf) semâ'lara katılmayı, kendi konagında onun onuruna şölenler ve semâlar vermegi, şeyhin dileklerini yerine getirmeği, ona aileslne ve müritlerine ba&ıslarda Oulunmağı ihmal etmemiştir. Mev. lânâ'nın tinsel gücünü ve olağan üstü yeteneklerini anlatmak ama cıyla müritlerince yazılmış menkıbe kitaplarında verilen aynntılara bakılınca, bazan Pervâne' nin resmi durumuna uygun blr şeyhle sıradan bir mürit arasındaki karşılıklı davranış niteliSlne büründügü görülür. Örneftin. Mev lânâ. zaman zamap, Pervâne için bir devlet büyüsü olarak ajın saygı ifadeleri kullanmakta, onun .dirayetini. adaletini. cömertliğini, hayır ve hasenitını» dile getirmekte. kendisi. ailesl, yandaşlan ve müritleri adına ondan maddi manevi yardımlar dilemekte. borçlarından ya da suçritlerini bağışlaması için şefaatta bulunmaktndır. Bunlan saglamak için Pervâne've. onu yücelten mektuplar yazmakta ve Hasreti Süleymana benzeten «vgüler dizip dııalar etmektedir. Pervâne. ba/en a"=""i h'iMnftn bu dl lekleri. şeyhin resmi işlere karıştığım ima ederek. çevirmek istediği, hatta sefaat edılen mürıtlerinin aşa*ılik kimseler oldvıjunu ona açıkça söyledigi halde. sonunda Mevlânâ gene dedifcini yaDtırmakfadır. Çünkü. resmi iliskilerin bittigi yerde. sosyal ve tinsel ilişkiler başlsmaktadır. lannHpn dni^vı cp7A <*r*rert>k r r n ıs Puslu bir ikındi sonuydu. Gökyüzü bulutlarla örtülüydü. Kar yağacaktı herhalde. Hava soğuktu. Demin süngü savaşı yaptıkları yerden geçtiler. Atlar ölülerden Urküyordu. Kulakları dikip sağa sola yekiniyorlardı. Kimisi burnundan deli deli soluyordu. Dâh ulen yezit! Gâvur ölüsUnden korkulur mu? Yürü! Molla Mahmut baktı, yaralı Yunan askeri sürüne sürüne bir yere kadar gitmişti. Hâlâ kımıldıyordu. Gözleri açıktı. • «Hay Allah, dedi içinden. Şu adamı keşke görmeseydim.» Yüzüntl buruşturdu. Yol iz yoktu. Atlar güçlük çekiyorlardı. Kimisi tökezliyordu. Dâh oğlum. önüne bak! Tufekleri eUerindeydi. Sağdaki yayvan tepelerin gerisinde savaş gürültüleri vardı. Top tüfek sesleri daha uzaktaydı. Bir yere varınca durdular. Teğmen iki öncii çıkardı. Bakın bakın, o tepenin arkasında neler oluyor? Bizim •uvariler nerede, onları da gözleyin, çabuk olun! Atlar yerinde duramıyor, tepiniyorlardı. Olaganüstü durumu onlar da seziyordu herhalde. Gözleri ayna gıbi parlaktı. Birisi kişneyecek oldu. Binicisi kantarma kayışmı çekip susturdu hemen. Haberciler ilerde bir yerl göstererek dörtnala geri geldiler. Suvariler orada tegmeniın. Atlan bir dereye çekmişler. Kendileri tepenin başından öblir tarafa ateş ediyorlar. Ovada yer yer sünğü savaşlan oluyor. Hımm, iyi. Geriyl kesmişler demek. öyle glbi. Tegmen bir an düsündü, Biz de burayı keselim, dedl. Bu tarafa yönelmesinler. Atları bağlayın. Tepeyi tutun, çabuk! Tüfekler ellerinde tepeye doğru yayıldılar. Ovayı ve sol tarafta kalan dereyi görecek şekilde mevzilendiler. lleriyi göretlemeye başladılar. Türk askerleri habire sıçramalar yapıyor, Yunan siperlerine dalıyorlardı. Bir çatırtıdır gidiyordu oralarda. Yunan birliklerinin bu kanadı kıskaç içinde kalmıştı. Çok kötü sıkışmışlardı. Tegmen dürbünle baktı, Dikkat edin, dedi. Bu tarafa kayın. Dereden yaklaşıyorlar. Ben ateş etmeden etmeyin. Birden başlıyacağız. Bozulmuş bir Yunan birligi karmakarışık şekilde geri çekiliyordu. Çoğu silâhı atmıştı. Bazılarınm başında miğferi bile yoktu. Düzensiz şekilde kaçıyorlardı. Tegmen iyice yaklaşmalannı bekledi. Herkes nişan alıp hazırlanmıştı, Cıvvv... Arkadan bir patırtı başladı. Buradan hiç beklemiyorlardı. Şaşırdüar. Ürktitülmüş bir sürii gibi asker geriye kardı. Biribiflerini çiğnediler. Çogu yıkıldı. Bazaları kendini yere atıp gizlenmeye çalıştı. Fakat çok kayıp verdiler. Sizi dürzüler sizii... Öldii mii sandınız bizi ulen? Ne arar«ınız bizim toprağımızda? Mahmut hem söyleniyor, hem kurşun sıkıyordu. Defolun! Bura bizim vatanımız, bizim! Bizim... Sağ kalanlar geldikleri yöne kaçıp kurtuldular. Fakat çoğu yerdeydi. Birkaçı mendil çıkanp sallamaya başladı. Dur, ateş kes. Bekieyin biraz. Birinci ikinci bölüklerin mevzilendiği tepeden bir cayırtı yükseldi. Oralar duman içinde kaldı. Sonra bir sessizlik başladı. Fena ezildiler, dedi teğmen. Bu gece geri çekilirler. Kani bunlar bizden çoktular tegmenim? Nereye girdi bu kadar adam? Kim bilir, köstebek gibi saklandılar. Dikkat edin çevrilmiyelim. Sağa sola iyi bakın. Haceli, kay o tarafa, derenin içini görmeye çalış. Akşam olmuştu. Gün kararacaktı nerdeyse. Bir sessizlik sürup gidiyordu. Uzaklarda arada bir patlamalar oluyordu. Ee ne olacak böyle. üşüdük? Durun hele, havanın kararmasını bekliyorlar. Biraz sonra gürültü başladı. Bu tarafı tuttuğumuz iyi oldu, dedi Mahmut. Geri çeklleceklerse bura kapalı. Başka yer bulsunlar. Torbadan peksimet çıkardı, kemirmeye başladı. Ağzı kupkuruydu. Zor yutuyordu. Matarayı dikip su içti. İki yana bakındı. Hava iyiden iyiye kararmıştı. Ayak parmakları iişiiyordu. Kalkıp bir iki gezindi. «Atlar üşüyecek. Üstlerini örtmedik, tüh...Haceli koşarak geldi, Tegmenim, sol taraftan bir birlik yanaşıyor. Bizimkiler mi, anlıyamadım. Hani nerede? Şu tepenin eteklerinden asagı iniyorlar. Bizimkilerdir. Orada Yunan ne anyor? Sor bakalım usulcca git. Silâh atma. Haceli koşarak gitti. Bir taşm arfcasma pısıp önce ıslık çaldı. Aynı şekilde karşıhk geldi. Hep kulak kesildiler. Kimsiniz? Parola? Yıldız. Tamam. Piyade mi? Evet. Ya siz? Süvari. Hımm. O tepeyi biz tutaeagız. Siz dtha geriye kayın. Olur. Komutanıma söylerim Teğmen ayağa kalkmış, konuşmalan dinliyordu. (DEVAMI VAR) Mevlevi Menkıbecisi Efliki, anlattığı bir oykude, Ptrvâne'nin Mruddin Ken ıvi ile ili}kisinin Mevlânâ Celâlüddio'i gucendirecek kadar ilıri ğinden bahıediyor... gitii Pervane, kurulu Eh yakın ^çevresmi çağfrdığı düzeni korumak özel toplantılarda, ünlü sofilere her zaman başköşeleri ayırmış, onlara çok pahalı armağanlar vererek, şölenlerde kuliçin tarikat lamlan altın, gümüş sofra takımlarını yağmalatarak olağan şeyhlerini üstü bir el açıklığıyle ağırlamıştır. teşvik eden çıkarcıların başında geli/ordu i ; saki, bunlar, o günün Türkiyesindeki gibi, salt baskı ve sömürüye dayanan siyasal ve sosyo ekonomik koşulların egemen bulunduğu bir katı gerçekler dünyasında. tutsak, onursuz ve zengin yaşayan bir mazlum topluluk üzerinde, bireylerin köşelere çekilip düşlerle avunmasına, iç ve dış baskılar karşısında tepkisiz, ruhsuz, kişiliksiz esrikler haline gelmesine ve tüm gerçek sorunlardan uzak kalmasına neden olan bir uyuşturucu etkisi yapıyordu. îşte bu etkiyi pek güzel algıladıkları içindir ki. kurulu düzenden yana olan egemenler ve çıkarcılar, TUrkiye'de sayıları gün geçtikçe artan bu gibi tarikat şeyhlerini ellerinden geldıgince koruyor ve teşvik ediyorlardı. Pervâne de, görüldüğü gibi bunların başında geliyordu. Elimizdeki kaynaklar Pervâne' nin yukarıda adları geçen kişilerle ve başka şeyhlerle ilişkileri hakkında bize yeterir.ce bilgi ver mektedir. Ancak burada. hepsın üen söz etmeğe ya da ayrıntıya girmeğe gerek yoktur. Zaten o. ilk iki büyük şeyh dışındakilerle ya çok uzun olmayan üişkilerde ya da seyre temaslarda bulun muştur. Pervâne, böyle ilişkiler sırasmda duruma göre. bu şeyhlerin kimisine tarikatını yayması ve geçimini sağlaması için tekke yaptırıp oturtarak, kimisine med Bilindiği gibi, Sadrüddin Konevî kendisi gibi bir bilgin ve şeyh olan babası Mecdüddin îshak ve eğitim gördüğü başka sofîler ara Belirtildiği gibi. Pervâne'nin a cılığı ile Muhyiddin İbnü'l ArasH sürekli ve önemli ilişkileri, bi (11651240) mistisizmini ızlemistir. XIII. yüzyıl başlannda en başta adı geçen iki büyük yaptıfı uzun yolculuklar sırasmyerli şeyhle olmuştur. Elimizdeda bir kaç kez Anadolu'ya gelen ki Mevlevilikle ilgili çok zengin bir kaynak grubu bulunduğu için, ve Malatya'da Şeyh Mecdüddin İshak'ın evinde bir süre konuü onun Mevlânâ Celâlüddin ile oolan bu Endülüslü büyük bilgm lan ilişkilerini çok ayrıntılı biSünni. Şiî. İsmâilî. Sofi, Yeni Efçimde öğrenme olanağma sahip bulunuyoruz. İlk bakışta, bu kay latuncu. Gnostik. Hermetik çeşit naklardan edindiğimiz genel iz li görüşlerin kaynaşmasından olu şan öğretisini, burada kısa bir lenim, Pervâne'nin en sık görüşyapıt yazarak, ev sahibi başta ol tüğü. en çok saygı gösterdiği ve görüşlerinden en fazla etkilendi mak üzere, Arapça kullanılan ği şeyhin Mevlânâ olduğudur. An ulemâ çevresine açılmış ve Selçuk reselerinde ders verdirerek, kimisine kendine sunduğu bır şiir ya da yapıt için ödiil vererek, yardımda bulunmuş, her biriyle söyleşmiş, tartışmış, böylece. bir yandan dua ve sevap kazanmağa çalışmış. bir yandan kişisel propagandasmı yapmıştır. Söylendiğine göre, bunlar arasında, özellikle Seyh Fahrüddin Irakl (ö lümü 1289 ı ile uzunca ve oldukça içten bir dostluk kurmuş ve bir ara onun müridi bile olmuştur. Adı geçen şeyh. Büyük Selçuklular zamanında (Islâm'gizemciliği) ve Fıkıh (İslâm hukuku) konularında köklü bir reform yapmış ve bunlan Sünni görüşe uygun olarak formüle edip dondurmuş bulunan ünlü İslâm bilgini Ahmet elGazâli (ölümü 11 23i ekolüne mensup bir ozan mistik idi. cak, Pervâne'yi Mevlânâ'nın müridi olarak gösteren Mevlevi men kibecisi Eflâki, anlattığı bir öykü de, onun Sadrüddin Konevî ile ılişkisinin bir ara Mevlânâ'yı gucendirecek kadar ileri gittiğinden bahsediyor ki. bunu bir itirai sayarsak. gerçeğin pek ilk izlenim ölçüsünde olmadığı sonucunu çıkarabiliriz. Sadrüddin ile Mevlânâ arasında. öğretisel bakımdan değilse bile, çalışma yöntemı ve amaç bakımından büyük görüş aynlıkları varken, Pervâne'nin ikisine de a5"nı oranda ilgi göstermesi, genel olarak bir devlet adamının şeyhlere karşı davranışmdaki politık niteliği gösteren ilginç bir olgundıır. lu Türkiye'sinde din, felsefe ve mistisizm alanında kendine özgü bir ekoi kurarak gitmiştir. Mecdüddin İshak'm yet«nekli oğ lu Sadrüddin de, yerleştiği ve ömrü boyunca oturduğu başkent daha gençliğinde bağlandığı bu ekolün yaşamasma ve güçlenme sine yardım etmiştir. Temelinde SUnni görüşun ağır bastığı bir Kamutanrıcık (Varlık birliği) bulunan İbnü'lArabi mistısızmiyle, her şeyi kapsayan bir tek kavramın mantıksal gelişimi olarak, belli bir felsefe sistemi kurulması amaçlanmış ve bu sistemin açıklanması, bilimlerin ve aklın geniş yer tuttuğu bir diyalektik içinde yapılmaya çalışümıştır. Mevlânâ Celâlüddin ise, gizem ciliğin en güçlü ve yaygın olduğu bir İslâm ülkesinde (İran), büyük bilginin oğlu olarak dogmuş, çocuk iken geldiği Anadolu'da önce babası Bahaüddin Velet'ten, sonra onun öğrencisi Burhânüddin Muhakkık'tan eğitim görmüş, nihayet, Şemsüdain Tebrizî gibi gerçek bir mistikten deneysel tasavvuf öğrenmiştir. Onun sistemin temelinde İran destanlarını sofl bir yöntemle diİ3 getirmiş iki ozanın, yani Senâ'î ve Feridüddin Attâr'ın görüşleri yatar. Gene Sünni inanca uygun olan Kamutanrıcılığa melâ YARIN: Eleştiri ve dedikodular karşısında Pervâne Düzeltme Beşinci yazmın üçüncü paragrafının ilk cümlesinde «dış sömürünün dişlerinden kurtulabildiginiz» şeklinde çıkmış olan ibare «dış sömürüeünün dişlerinden kurtarabildiğini», beşinci sütunun üçüncü satırındaki «vergilerinden» sözcüğü «ergilerinden» olacaktır. Düzeltir, özür dileria. GARTH DUNYAU AtüVİ RAZ^CUĞA EAZI E.TTİMİZ . UOJUüZDe İSTEDIĞİNfZSEZ£ UOJUü İ Ğ İ E DiŞi BOND oop wizMerçı > I DH , Mcoesry ÇEVBE <Sl7U «AP1NIN ONUN BENİM OJCUMÜ UNUTUyoCSUNÜZ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear