Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
DCRT CUMHURİYET 24 »RftUK 1975 Y0NÛT£N Stalingrad II Son Kursuna Kadar,, ç t T ı t « n : N. UfZUAROtiLC 78 HamburgMaki Küçük Istanbul Almaalar çaşırıp da bir adım bile atmazlardı Küçük tstanbui'a. Yaînız. ha«talanan biri oldu mu, Mereedes arabalı doktor gelirdi. Bundan ötürüdür ki, günün birinde Volkswagen arabalı ranımadığımız iki gencin Küçük îstanbul'a ge'mesi, başlıbaşına bir olay oldu. Bizim çocukiar arabamn dört bir yanma doluşuverdiler. Arabayı süren gençten adam. arabsrtan inöi. «İçirızde Almanc« bilen var mı?» Bizim küçük ler öyiesine bir yayjara kopardılar ki. adamlar güleıek kulaklarını tıkamp.k zoruncla kaldılar. Azraıl. Hakan, Mehraet, bir de ben, şöyle kenarda duruyorduk. «Kimi Rörmek istiyorsunuz?» diye ses>ndi Azrail. Bir yandan da küçükleri k?nara itip. s'jsınalarını sağladı. «Kimi görnıek istiyorsunuz?» diye sordu y?niden. «Kim olursa olsun. nasıl olsa hiç kimseyi trjîidıgım yok. Ben gazeteriyim. Tüı kierin kampıyla ılgili bir y?.n yazacaŞım gsze'pme. Ne dediğimi anlıyor musun?» «Evet ama, burada yazılacak ne var, onu anlayamadım.» «Sen Türk rrtüsun'1» «Olmasam burada otururmuy dum sanıyorsunuz?» «Bu çocuk ıyi Almanca konuşuyorn dedi adam. bu aıada ara badan inmiş olan arkadaşma Bu ikincmin eliııde bir fotoğraf makineri, omrr.na ?sılmış bir sıra da gereç vardı, yine fotoğrafçılıkla ilgili. ^Buim toto nıuhabiri» dSdi ga '• 7«ked, «bir kaç şüjel resaıinıjı, \ektce'k. tvlerin içinde de çciwbilir miyiz?» «Bizim evde çekemezMniz, an nem hasta», d?di Azrail. «Ya sizin evdc?» Tam gidip anneme soracağım sırada, foto muhabıri, Mehmet'in annesi bayan Avcıata'y» gördü. Mehmet'in annesi, kapısımn önünde bir komşusuyla konuşu yordu. Annelerimiz evde tıpkı memle ketteki gibi giyiniyorlar. Yalnız lanir ile Ankara'dan gelmiş olanlar içinde Alman bayanlar gi bi giyinenler var. Mehmet'in annesinin, dızlerinin altından bag'.anmış şaîvarı etekliğinin altından bir karış dışarı çıkmıştı. Ayaklarmda yaldız ışlemeli terlıkleri, pembe çuraplan vardı. Kenarlan boncuk işlemeli beyaz yemenisi başındaydı. Gözyaşı damlalarını andıran bu boncuklar, alnında sallanıyor yüzüme. dansedip duran ışıklı noktaları yansıtıyordu. «Harika bir renkli resim olur bundan» dedi foto muhabiri, ga zeteciye. «Renkli basabüir miyiz, bilmem.» «O zaman siyahbeyaz olur. Ben kadını renkli alınm.» Foto muhabiri, Mehmet'in annesine seslenip. başmdaki sıra sıra boncuklan, yeşilpembe desenli hııkasını. geniş, kırmızı işlemeli mor etekligini gösterdi. «Glizel, gerçekten çok güzei!» Mehmet'in annesi gülümsedi, ama içgüdüsel bir hareketle yemenisini gözlerine dek kaldırdı. yüzünün görünmesine engel oldu. Bu arada, foto muhabiri de kamerasım ona çevirmiş, düğmeğe basmıştı. Mehmet'in annesi ellerini yüzüne kapadı, ama çok geçti artık. Mehmet öfke içindeydi; bağır Yazan • Ruth HERRMANN Türkçesi Zeyyat SELiMOGLU Y a z a n : HEİNZ SCHROTER A I M M U R JASIRIP Dâ BiR â DIM BilE 4IMAZURDI KUÇUK ISTANBUIA. YAINIZ; HAST&IA NAN BİRİ OIDU MU, MERCEDES ARABALI BİR DOKTOR GELİRDİ. 8. ORDtJ BAŞKOMCTANLlfil BAYKAGTNI tVDtRİYOR Daha 30 ocak günü öğleden önc?ki saatlerda Sovyet ordusu rıun ruruş bırlikleri kızıl meydana girmişler. teslim olmak kaçınılmaz duruma gelmişti. Bazı b'rlıkıer tek tük ates ediyorlarsa da artık herkes gelmekt; olan sonu bekiiyordu. öfleye dogru rehhkeye giren durum bır kere daha dü/eltmişlerse de artık bunun bir yararı yoktu Komu'Lanhğının teslim olmasina bir gün erteieseler bile hiçbir şey kazamlamıyacaktı. 31 orak günü öğle sıralarında çevre savurırnn komutanı general Roske, başkomutanla bir konuşma yapmış «üylemesı gereken bütün konuJan çeyrek saat içinde anlatıp bitirmi^ti. Bu sırada kendi bölgesindeki poıtatif karyolada oturan r?!dmareşal gözlerinı k^patâr^k «Durumu bütün açıklığı ile görüyorum» dedi. Esasen ordu başkomutanının durumu ne kadar açıklıkla gördüğü, aldıfı karprlar ve ordular grubu ile yaptıgı telsiz konuçmalanndan da anlaşılmıştı. Artık işin sonu gelmiş, son adımın atılması kurmaybaşkanına bırakılmıştı. Kurmaybaşkanının son EÖZÜ de «Tanrı rızası için Ruslarla baglantıyı kurunuz» oidu. Bu sıralarda tuggeneral Roske ile 4. kolordu topçu komutam, •ynı konu üzerinde tartışıyordu. Daha bundan altı gün önce general Schmidt «Her savaş vönetim yari savunulacaktır» demişti, ancak ordunun son savaş yönetim yeri iç:n bu söz, pek de geçerli olacağa ben*emıyordu. 104. uçaksavar alayının projektörleri karla örtülü büyük bır alanı gün gibi aydmlatmıştı. Gecenin bu ışığı alıında yiyecek bombalanrun atılmasıyla birlikte düşman topçusunun ateşi de başlamıştı. Onciürt taşıt uçağı işte bu şekilde getirdikleri yükleri havadan attılar Yere düşen torbalar orada kalıyor, nerede oldukları belli o'muyordu. Bu hareket yine en azındar. bin kişinin fclümüne mal oldu. Üzerine ölüm çöken orduya havadan terfiler de yağmaya beşlamıştı. Or^eneral Patılus feldmareşalliğe yükselülmişti. Ancak mareşalHk asnsını hiçbir zaman görememişti, yalnız mavi renkli kadife yatagının başucunda sembolik olarak tabancası duruyordu. Bir sçece önce de Hitler f?ldmareşal Keiîel'e: ..• «Savaş tarihinde tııtsaklıgı kabul eden hiç bir Alman feldmaı«»şali görülmemiştır» demişti. 8. kolordu komutanı kor?eneril He v itî orgenerallige, tümgenera! Schmidt de korgeneralliğe yükseltümişler, ayrıca tuğgeneralliğfi kadar çeşith terfiler alan yüz onyedi subayın adlan yalnız kâgıt üzerinde kalmış ve bundan hıçbir zaman haberleri olmamıştı. Bu arada kahramanlıkiannı öven telsiz mesajlan da geliyordu. örneğin ordu!ar grubunun bir tel«İzinde: «Alman ulusu oğullannın Avrupa ile Asya sınırındaki kahramanca savaşlarını sonsıızluga kadar lv.izur ıçinde ve onurla anacaktır.» Beich Mareşali Göring de, cenaze soylevinı şu sözcüklerle taçlandınyordu: «6. ordu, batı ülkelerini kurtardığı içın sonsuzluğa kadar çeret ve iftiharU yad edile©?ktir.» 6 ordudan da onlara Almanya için Stalir.grad'ın durumunu belirten bazı tel«izler gönderiliyordu: «Sat 12.18 Kuıl meydana havadan ikmal atmak olanağı artık kalmamıştır. İstihkam kışlası güvensizlik İçinde olup, traktör fabrikasındEki durum da bilinmemektedir.» «Saat 12.30 Düşman kuvvetleri doenıdan dofiruya kapımızın önüne dayanmış, savaşın sona erdigîna artık kuşku kalmamıştır.» «Saat 15.10 R. ordu başkomutanhgından 7. hava kolordusuna, 129. hava haberalma grubu aracilığı ile 9 uçaksavar ttimenine: Stalingrad'dakı komando artıkiarı bugünden itibaren görevleri başında oîamayacaklardır. Yurdumuza iyilikler dileği ile selâmlar. Üsteğmen \Vachsland.» Saat 19.40 Şimdi artık ortada başıboş erlerle az sayıda savaşçılar dolaşıyor. Yönetim. komutanlarm elinden çıkmış durumdadır. Evıs tankları içerı sıırdıler, buradaki savaşlar da sona ermek üzeredir. Ordunun arta kaıan kuvvet'.eri üzçrinden blr yok etme dalgası geçmektedir, yiyecek ve ceohane ile dogrudan dofruya ilgısi olmayan her şey tahrıp edıimekt?dır. «Hıç bir cvrak, hareketsiz kalmış hiç bir sılâh düşmanın eline seçmemelidir. Bütün kofulıı ve motorlu araçlarla telriz cihazları, şifre makineleriyie gızli dosyalar yok edilmelidir.» Sonuç olarak bunlar dınamitlenip parvalanarak, evrak da yakıhp yırtılarak yok edılecekti. Bundzn daha ycdi hafta önce ellerindeki âletlerın tahrip edümesi onlara agır geüyor, bu işi durumun geregı olarak gönülsüzlükle yapıyorlardı. tkinci ve üçüncü scferinde ıse üzerinde fazla durmadan yaptılar, şimdi ise savaş alet ve g«reçlerini, yemek yer ve su içermiş gibi normal bir alışkanlıkta tahrip ediyorlardı. Savurıma cephesindeki delikler gittikçe büyüyordu, tiyatro binası ile istasyon arasındaki önemli yerdekl birlikler de silâhlanm bırakmışlardı. Sonunda ilk parîamenterîer geldii»r, ba=;annda bir yüzbajı rardı. «Biz kurmay subayı istiyoruz» diy? onları geri çevirdiler. Parlamenterler tekrar geldıler, bu «fer başlannda bir binbaşı vardı. Onlnr cîa bu heyeti usulüne uygıın bi'ldıüar, ancak fazia bir çey konuşulmadı. Ruslar kayıtsız şartsız teslim olmalarını istiyordu, üzerinde durulacak başka bir şey de yoktu. Rusların söylediklerini tercümanları akfanyor, Alman tarafınm vsrdiği cevapları da general Schmidt soylüyordu. Görüşmsler sadece on dakika sürdü. Bundan sonra yandaki bölmeye geçen kurmaybaşkanı: «Ruslar geldiler.. biraz durakladıkran sonra Bay general feldmareşalın söyleyscekleri bir şeyleri olup olmadığırıi sorabilir miyim?» dedi. Sadece bir radyo alıcısinın zayıf lambası ile aydınlanan karanlık bölmeden hiçbir karşılık gelmemişti. General feldmareşalin söyleyscegi bir şeyi olmadığı gibi hiçbir yere de imza atmayacaktı. Bu kadsr genı? alınlı bir insanda düşüncelerin bu kadar daralacaeını kimse anlıyamazdı. Kendi dünyasına karşı kapalı olan pencerelerin önünde, bundan yirmi dört ay önce Stalingrad seriiveninin Düsseldorf'ta nasıl ba^ladıgını düşünüyordu. Gözleri kapalı oldugu halde, 1942 mayısında askerlerıne kencii eliyle yazıp ordu gazetesir.de yayınladığı şu sözleri hatırladı: «Sovyet askeri ölme&ini öğrendiii gibi, yenmenin de ne demek oldugunu anladı!...» ... Sonra da savaş tarihinin. görevin gerektırdiği ile kesin itaat arasındaki aynlıga karşı insan vicdamnm lzlemesini istediği hareket konusunda verecegı hüküm ile, kimsenin yakasını kiırtarmasına izin vermeyen kuşatmanm katı yasalan geregi arkadaşlık, kahranranlık, disiplin ve üstün liyakat ile korkakhk, itaatsızlık, küstahlık ve büyük alçaklılkları düşündü. Feldmareşal gene bu anlarda ordusunun oektiği şiddetli acıvı duyuyor, insana benzeyen taraflan kalmamış yüzlerini hatırlıyor, üzerinden geçilemeyen cesetlerle marksianrnış yolları, ölülerle dolu dereleri ve özet> le günahırun ksfareüni ömrü bo^nca taşıyacağı. lakat sözünü etmeyecegi, yazamayacagı kanh yerleri düşünüyordu. Bundan birkaç yıl sonra cia o pünü 6. ordu başkomtıtanı Nürnberg tutsak kampında iken bır Alman gazetecisinin: «Bay feldmareşal askerleriniz nasüdırlar?» sorusuna karşılık: «îyi oldukların: annelerine söyleyiniz..» demij fakat «toprağın altındalar» diye eklemesini unutmuştu. Her biri ayn ajm başlayıp aynı biçimde son* eren yıkmtılar kentindeki savaşlar konusundaki düşünceleri. abartıcüann söyledikleri gibi degıl, dünya ve dogal gerçeklere göre kabul etme'K gerekir. Bunlarda belki: Yurt, köşedeki bir meydan, karısı ile çocuklan gibi çok basıt seyler de olabilirdi. Parlamenterlerin konusmalara başlamalarıyla birlikte Rus bir likleride bınaya girdiklerinden. Almanlarla Ruslar ve RomerJer birbirine kanşmıştı. Bu sırada feldmareşal, general Schmidt tarafından şu isteginin Ruslara büdirilmçsini istedi: '<Başkomutan özel kişi olerak kabul edilmesini ve şehirden yaya olarak geçirilmemesiru istemektedir.» (DEVAMI VAJ?) FOTO MUHABİRİ. MEHMET'İN ANNESİNİN BA<INDAKi SIRA SIRA BONCUKIARI YESjl PEMBE OE SENLİ HIRKASINI; MCR ETEK IIGINI GÖSTERDİ. GÜZEL, GERN, ÇOK "Burada her istediğiniz şeyin, resmini çekebılirsiniz, ama evli bir Türk kadınının hayjr !„ dı: «Hayıır, hayır, yapmayın!» Mehmetin annesi hızla evinaen içeri atılıp, kapıyı kapattı. Gaze teci ile daha önc« konuşmuş olan Azrail, bir koşu geldi. «Burada her istediğiniz şeyin resmini çekebilirsiniz ama evli bir Türk kadının, hayır!» «Sakin ol, sakin ol! Güzel bir resim gerekli bana da onun için çektim.» «Kocasmı ayıplarlar sonra, an lıyor musunuz, kocasını ayıplarlar. Onun şerefiyle ovnamış olursunuz.» «Eh, her memleketin kendi töreleri var elberte», dedi gazeteci, «Ama siz Almanya'dasımz burada.» «Olsun yanh» bu yaptığınız. Olacak şey değil, olamaz'. Filmi bana verin lütfen.» «tşte o almaz, aynı filmde bas ka resimler de var.» «Kadının resmini basmayız ca nım!» Gazeteci, foto muhabirin« göz kırptı. «Peki öyleyse imha ederim.» «Negatifini biz* yollayın, kopyasını da yapmaym lütfen!» •Güzel.» «Yemin edin!» «Yemin edinizl» diye tekrarladı Azrail. «Uğlum, tiyatro mu oynuyoruz burada?» dedi foto muhabiri, «resmi imha edeceğim dedim ya sana tamam artık.» «Negatifi göndereceginize söz verdiniz.» «Tamam artık bu iş kapandı.» Gidip bizim kapıyı çaldım. An nem tam bu sırada ahşverışe çık mak Uzereydi, ama konugumuz oldugunu öğrenince, içeriye buyur etti. Bir sürü çocuk da birlikte içe ri doldular elbette. Bir çoğu yere çöküp oturdular. İki Alman da bir kanepeye geçtiler. Kızkardeşimiz Müjgân konukla nn elini sıkmak istediyse de gö ze alamadı. Türk kızları utangaçtırlar. Gazeteci, Müjgânı ken disi ile arkadaşı arasına oturtmak isteyince, Müjgân gazetecinin elinden kurtulup, bir koltu ğun arkasına saklandı. Annem getirip bir çanak dolusu fındıgı masanm üzerine koy du. Bizim evde fmdık bulundurun.ız hep. Dünyanın hiç bir ül kesinde Türkiye'deki kadar fındık yetişmez. Sonra, sigara da tuttu annem. Bu Türk sigaraları nı dedem,, izinden dönen bir ta nıdıkla yollamıştı. \ \ S .V,' Desenler: Mehmet GÜLERYÜZ«Bayan özdemi kendi resmini her halde çektirtmez» dedi. Azrail dikkatli davranıp. Foto muhabiri, kahvesini bir yudumda dikti. Bu arada, finca nın dibindekı telveyi de yuttugundan, öksürdü durdu. Türk kahvesinin ufak yudumlarla içil mesi gerektiğinden haberi yoktu. Ayağa kalkıp, köyden getirdifimiz büyük İstanbul minareli duvar halımızın resmini çekti. Böyle tipik Türk işi şeyler çok iyi, okuvucunun çok ilgisini çeker.» Sonra, karşı duvardakl halının resminide çekti. Bu halıda da ağzında dişleri görünen bir kap lan resmi vardı. Ne var ki, Türk işi degildi bu, bir îtalyan malıy dı, babam gezici bir satıcıdan almıştı onu kapıdan. «Biz başka oda da var», dedim, «kardeş ve ben uyumak.» Azrail, gazetecilerin yanında kaldı. Gazeteciler bir sıra sorular sorup, notlar aldılar. Bu bannakiar içüı ne kadar kira alındığını, bannaklardaki ailelerin ne süreyle oturabildiklerini sordu gazeteci. «Hsr halde sadece geçici olarak kısa bir süre oturuyorsunuz değil mi?» dedi. «Geçici olarak mı? Biz sekiz yıldır burada oturuyoruz dört de kardeşim var!» diye karsüık verdi Azrail. Gazetect kirayı çok vüksek bul du Bu paraya karşılık eli vüzü düzgün bir daire bulunabilirmiş pekalâ. «Ama yok ışte, bulamıyoruz.» Hakan. Mehmet, bsn ve bir çocuk daha, loto muhabirini kUçiik odaya soktuk. Foto muhabiri cebinden bir külah şekerleme çıkarıp bize annag&n etti. «Şimdi bir kaç resim daha çekelim.» «Yukarki \ataklara çıkabillriz'.» diye önerdim. «Yapabilir misiniz? Anneniz kızar belki.» «Annem bizi hiç azarlamaz!» Foto muhabiri bir çok resim çekti. Biz maskaralık edsrken çe kilmiş bir sıra eğlenceli resimler. Bir seferinde. dördümüz de yataklara girdik uyuyormuşuz gibi. Ama gülüp durdugumuz için doğru dürüst bir resim çekjiemedi. «Gazetsde çıkacak mıyız?» diye sordu Hakan. «Bakalım. resimlerden birinin basılacağı kesin.» (Devamı 9. sayfada) Gaeeteci de anneme kendi pa ketini uzattı. Annemin sigara kullandıgmı mı sanıyordu acaba gerçekten? «Çocuklar, şimdi bana birşey ler anlatın bakalım. Biraz da olsa, Almanca bUdiğiniz muhakkak. Buradaki okul nasıl?» «Burada herşey yapılabıliyor, Türkiye'deki okulda olmaz», dedi Hakan, «öğretmen değnek var bir şey yaptın mı.» «Demek burası daha çok hoşunu2a gidiyor, öyle mi?» «Burada çok kötü, çünkü anlamıyoruz», dedim, «Tahmin ederim. Oldukça güç olsa gerek. îçinizden hangilerinin Alman arkadaşlan var?» Azrail soruyu Türkçeye çevirince, hemen bütün çocukla bağırmaya basladı: «Benim, benim!» Bu düpedüz aldatmacaydı. «Alman çocuklarla hepsi arkadaşlık kurmak istiyor» diye açıkladı Azrail. Annem konuklara kahve getir di. Almanlar kahveye «Türk mok kası» diyorlardı. Resim çekebilirler mi, diye sordular. Azrail, anneme çevirdi soruyu. «Evet, çekebilirsiniz lütfen.» BULMACA TVKARIDAN AŞAGIYA: 1 Bir devletin baska Dir ülke üzerindeki sıyasal üstünlügü 2 Bir dag adı Genişlik 3 Amerika'da yasayan bir cins hörgüçlü yaban öküzü Bir müzık aleti 4 Karada ve denizde lıayvan yakalama ve öldürme işi Zarara uğrama tehiikesi 5 Tersi dogu bölgemizde bir il Yumuşak ve geçirimsiz bir toprak 6 Tersi sayılabilen nesneierin herbiri Üzerinde türlü işler yapılan dört bacaklı ve üstü düzgün araç 7 Tersi cenaz* 3 Eksüt anlamında birsöz orta j lığı görmeye engel olacak biçimde oluşan kalın ve yıgın halde su buharı 9 Tersi maden para Bir nota. DÜNKÜ BIJLMACANIN ÇÖZÜMt: SOLDAN SAGA: 1 Bezirgan 2 ereD 3 /avA Raca 4 Etamin El 5 Bekle 6 eB tE UM 7 Kemer İK 8 Kin 9 Melekeler. TVKARIDAN AŞAGlTA: 1 Bezemtk 2 Erat Bere 3 Zeval 4 İdam Teke 5 İberik 6 Girne Ne 7 Ala kil 8 Nıcelik 9 Kalem Ar. TiFFANY BZJ TMOERSO1 \i DiŞi BOND N t £MBI , KJ/HSE YE 6/VKB B.TMİ7O SOLDAN SAGA: 1 Pek kıvrak küba dansı ve onun havası 2 Doğu smırım'idan komşu bir Sovyet Cumhuriyeti'nin başkenti Tersi bir bııy ruk 3 Van Helmont adlı bır firikçinin yarattığı bir kelime Yırtıcı bir kürk hajTanı 4 Güç Bir pudra türü 5 Engel Gs lecek leskidil) 6 Bir hayvan yiyeceğı Manganez'in simçeri 7 Bin üîi yüz seksen üç ^ratn gelen ve eskiden yurdumuzda kullanılan bir ağırhk ölçüsü 8 Mekan Bir işte kullanılmak üzere hazırlanan buhar 9 Afrikada yeni bir ülke Bir nota.