25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CÜMHURİYET 13 KASIM 1976 TEDİ S ANAT EDEBIYAT. I51I ÖZGENTÜRK MASALCI NıNE, DEGı^MEüSıN. ÇOCUKLAR YALNIZCA TELEVİZYONA BAKMIYORUR. ÇOCÜKIAR BÜYÜnne, baba, çocuk dükkândan içeri gırdıler Babanın keyfi yerındeydi. Oğtuna, «Hadi baxalım seç bır tane,» dedi. Çocuk renk renk cık letlerın sıralandığı bölüme geçtı. Kafasını kaşıvıp bır sure düşundü. Bırden televızyonda her eece duyduğu sesı kusursuz taklıt ederek bagırmaya başladı. «Melek, melek, melek...» Çocugun sesina anne, baba, satıcı da kaüldı. Hep Mr «ğızdan baş ladüar: «Melek melek, melek çikleUen » Spot Uç kez tekrarlanıp bıtti. Satıcı parasını aldı, çocuk clkletinl çigrameye başladı. ÇUcbbr dükkindaa. Pazar sabahı üçü de mutluydu. Melek çikletlerin» borçluydular mutluluklannı! Boş arsad* oyun oynuyorlardı. Sanşın olanı taçlannı arkaya itip, bumunu havaym dıkti. «Benım babam çok önemll bır adam'» Diğerleri bebeK lerı sallamayı bırakıp baktü&r, arKası nasıl gelecek dıye. «Çünkü benim babamın Özel banka kara var.» Bebekler iyice bir yana bırakıldı. Haydiın yansa. «Benım babamm da var.» «Benim babarrun şunu da var.» «Bunu da var.» «Sunu da varJt «Yarış Tarkan kılıklı oğlanın avazı çıktığı kadar bagır masıyla son buldu. «Hey mıynuntüar bıraltm bebekçüDc oynamayı, kovboyculuk oynayacağız. ttlraz istemez sizler esirsiniz! Hu, hu, hu esırlere olüm!» Hanl nereda kltaplar? Blr zamanlar blr masalcı nine vardı. Soze gök ten üç elma düstU dlye baslar, onlar ermis muradına diye bıtırırdl. Zavallı şehzadelerın devlerle nasıl savaştıkianm, perı padışahlannın kızlannı nasıl kaçırdıklannı arüatır, anlatırdı. Bugünlerde bır şeyier oldu masalcı nıneye, görünmüyor ortaliKUr da. Evlerın kapılan kapandı yüzUne. Masalcı nlns çoktandır Işını televızyona bıraktı. Işsız kaldl. Suçu çocuklarda arama masalcı nıne. Dövünme öyle çocuklar beni terkettl diye. Suç blraz da sende. Değ:şmelisın masalcı nine, de£işmelisin. Çocuklar yalnızca televizyona bakmıyorlar. Çocuklar büyüdU artık. Yenl masallar, hikayeler bulmaüsın. Kapılar mı kapanıyor üstüne, bacadan glrmelısin. Çocuklar yalnızca televizyona bakmaz... Göreceksın sana yardımcı olacakJar. Dene bir kere. Değışmeyi dene. Zor, işın sor~ Basla lste. Çık bırak şu peri saraylannı. Kanınla, canınla larda yürü. Bahkçılan yapı lşçilertnl tanı. Gr«v alanlanndakı şenlığe katü. Çocuklarla pamuk, hashaş topla. Kursunlan. Kaçaga çık. Kalabalıklann şnrini duy. Gözlenni dört aç, gör. Oör ki, yenl mv sallann olsun. Gerçek masallann. Çocuklar buyüdu artık. Çıkletin yanısıra başka seylerl da meraıc eder oldular. îşın gerçekten zor masalcı nine. Duşmanl&nn çok. Eskiden bu yana bilirsln vurdulu kırdılı kıtaplan. öldürmenin bln çeşldini öğretlr de, vaşamanın tek satın bulunmaz sayfalannda. Şımdilerae antenleri de ele geçirdiler. Ama yüma, y»rdımına uzanan bır yığın el var. Çocuklannı wmn ana babalar var Çocuklan seven oğretmenler var Çocuklan seven dostlar var. Sana yardıma hazırıar. Yeter ki sen değiş. Turkiyelı bir masalcı nın» ol. Değışen Turkiyelı. Dö ARTIK. YENi MASALLAR, HıKÂYELER BULMAIISIN. KAPILAR MI KAPANIYOR IJSTDNE, BACADAN GiRMELiSiN. ÇOCUKLAR YARDIMCI OIACAKLAR SANA. DENE BıR KERE. DEGIJMEYI DENE. ÇIK SOKAGA, BIRAK $U PERı SARAYLARINI. Yeniliği eskimeyen ozan: Orhan Veli Orhan Veli Kanık 1914 te dogmuş, 14 Kasım 1950de aramızdan aynlmıştı. Kısa yazı hajatında şiirlmizin yenileşmesinl en çok etktleien sanatçılardan blri oldu. Onun getirdigi taze hava şlirimizi bem öz balamından hem biçim balamından yenilemistir. Deterh ozanın 26. olıim yüdonumunde, Turk şiirine kat küannı okuyuculanmıza hsbrlstvkeD anıs> n» sayjılanmızı snmıyonıı. Urk siırinın yuz yuımızdakl gelışmesl nalkımı an duyarlığına ve halk dılıne yaklaşma bıçjmınde olmuştur. Yüzyüın başında Türkçuîuk akımının etkısınde ürün veren ozanlar yalınlaştırılmıs bir dıl kullanmajı ve genış toplum kesımlprının kavrayıp seveceğı «mıllı» bır şıır oluşturmayı amaçlamışlardı. Kimı örneklennde toplum sorunlanna defınmeye de yonelen bu şıır dıl baKimından adım adım yalınlasmışsa da anlatım yonünden gerektıfı gıbı durulmuş degildi. Divan şlirı gelene£inın teşbıh, mecaz, ıstıare ve benzerı edebıyat sa natlarına düşkunlugu «Milli Edebıyat» akımı urun leruıde kendıni gostermekteydı. Duygusalhğa aşrı yer verılıyordu. Yapmacıklı olmaktan kurtulunmuş değıldı Kısacası «saırane» bir şur yürürlükteyclı Orhan Veli herşeyden önce bu şaıranelıgı yiKmıştır Şunmizde vezin ve kafıye bağlanyla imır lanmayan rahat blr söyleyiş, doğal bır anlatım onun btıyük katkısıyla gerçekleştirilmıştir Ornan Veli'nın şuri canlı, hareketli, sıcak konuşma dılıne dayanır. Soz oyunlanndan kaçınmıştır. Süse, eosterişe, dolambaçlı anlatımlara sapmayan fazlalık lardan temızJenmış, basıtlestırılmiş bır şıır öm»ğıdır ortaya koyduğu. Orhan Veli'yle şıirlmizin konuları bırdenoıre gemşlemıştir. Onun sıırı günlük yaşayısın gozaiıcı olmayan alelade gorlınuslerini yansıtır. Sokaktaki adam, ktiçtik tnsan diye sdlandırılan, olağan'astü yanlar tasımayan ve toplum lçınde kimaenın dı>> katini çekmeden yaşayan insanlann serüvenı Dasııca temayı oluşturur Nasınndan çektiği kadar dimyada hıç blr şeyden çekmemis Süleyman Etendı, paydos zılıni ve aybasını bekleyıp duran ktlçıik memurlar, (akır fukara mahallelerınde evlilık du$ ı kuran genç kızlar, lajımcüar, sucular, geçım d»rdırıdekı ıskele çımacıları tayfalar arkasında A I ORHAN VELİ'NİN RESMI ORHAN VELİ BÜTUN ÇEKTiCl BıR ELi ADAM OBÜRÜ ÇOCUK ELi. ORHAN VELİ BEYAZ MART) BEYAZ RAKI VAZGEÇEMEDıĞi. ORHAN VELİ CEBİNDE AYRILIK ACEP ATLAYIP İSTANBUL'A GıTMELı? ORHAN VELİ BıR BAYRAM YERi BıRDEN BOŞANABıLiR HAVALARA BAGLI. ORHAN VELİ SAÇLARI TARAL1 RESMı ClüNCİJN ZORAKi GÜLÜMSEDıGl. ERDAl ALOVA lılann dolastıjı dargelirliler Hareketli blr dünya canlandınr Orhan Veli küçuk lnsanm serüvenini toplurasal yergiyle birleştırmistir Atak, alaycı tutumuyta, toplumda yerleşmıs yanlıs kanıları, yoalasmıı ku rumlan eleştırır Taşlamalan daha da genıslever?* ınsanlar arasmdakı eşıtsızhklerı, ozgürlüklenn kısıtlanmasını ele alır, ha.csızlığa uğrayan ezılmt? kışılerı savunur, barış ozlemıni dıle geürir. Bu tur şurlerınin bırkaçını hatırlatmak zaman naman a^are genç adamın bireysel senivenmı yansıtıyor Hıye suçlanan sanatçının toplum sorunlan karşısındakı tutumunu gostermış olacaktır. T 'FESTİVAL Ekmek karnesl tamam ya, Komür beyannamesi de verilmls; Duşunme artık parasızlığı, Oüşunme yapacağuı 'apıyı; El tutar, ömfir vetcr; Yanna Allah kerim; Dajan hovarda gonlum!» I ( Değiş artık masalcı nine.. 'İÇİNDE D«nlzlerimiz var. giines Içfude: Afaçlanmız var, vaprak içinde; Sabah akşam gıder Keliriz, Denlzlerimlzle ağaçlannuz arMinda, lokluk İçinde.» "BEDAVA Bcdava vaşiyoruz, brdar»; Hava bedava, bulnt bedava; Oere tepe bedava, Yagmur çamur bedava; Otomobillerin dışı. Sinemalann kapısı, Camekânlar bedava: Peynir ekmek değil ama Acı su bedavs; KelJe fiyatına hurriyet, Esirlik bedava; Bedava yasıyoruz, bedava.» Orhan Velının şiırlerl arasmda sa$ırtıcılı6ı * ı V plana alan, âvâreligi yansıtan ömekler de yok degıldır Yenı şur anlajışını yerleştırmek ıçın gjrısrığı savaşım sırasında bu tür şiırlerı otekılerden daha çok tanınmış ve ün kazanmıştır 1940 vıllannın mızah dergılerınde, gazete karıkatürleıinde Orhan Veli kendlsının de alaya aldığı bobstil tlpı oKrak canlandırılmıs ve yergı konusu olmuştur Mılıi Edebıyat akımının kolay örneklerıni vermış Yusui Zıya, Orhan Seyfı gibi eski ozanlar Orhan Veli sıln nın kıyasıya yergısını yaparken onu kamuoyuna sadece bır «tuhaflıklar» ozanı olarak tanıtmıjlardı. Bu imge genış çevrelerde kolayca benimsenmistır Yalruz Orhan Velı'ye karşı olanlar degll sözde onun yolunu sürdüren birtakım genç ozanlar da konuyu bu çarpıcı fakat ucuz yanından ele almışlardır. Toplumcu şiir lse onu uctız esprinin ve bir tür formalızmın sanatçısı sayraıştır Bugün Orhan Veli'nin ?nrine nesnei goue baJalabîlnıektedır Onun küşelerı, kalrplan kıran uvgulayıcılığının şiır gellsmemize büyük kazanç sağladıgı kabul edılmektedır. Kısa, etkili bır arua'jm yoluyla toplum sorunlannı siireklı olarak konu edındıği görülmektedir Doga. sevgi, ralnızlık dnvgusu vb. gibi gözde slir temalannm arkasında btiyük bır insanlık dramı getırdıg] kabul ednmeKWdır. Onun sıınnde kendini gösteren bütün konuıar ikı ana nokta çevresınde toplanır: tnsan sevgisl ve yaşama sevincı' Bunlar yazı hayatı on beş yıl Diıe sürmemls bır ozanı olumsüz kılacak temalardır. Orhan Veli biçim yenılıkçısı olduğu kadar bu :ki temayı en başanlı bıçımde konu eduımış bır sanat çı olarak da yaşayacaktır... Desen: Eğ.'enhoca Köyü Çığlık Çığlığa../ ÇIĞLTK ÇIÖLIÖA MARTILAR ÇlGLIK ÇIĞLIGA BİR DENİZ BİRGÜL AVUÇLARIMDA. UPÜK KAN RENGt BİR KDRŞUN SESİ GÖVDEM ÇIĞUK ÇIÖLIĞA!.. ÖLÜLER BtR MAVt BOŞLÜKTA HAYKIRAN. BAĞIRAN ÖLÜLER NERESİNDEN BAŞLAMALI YAŞAMIN NERESİNDEN SEVMELÎ ÎNSANI ÇOĞALAN KÜRŞDN SESLERÎ ÇOCÜK ÇlGLIK ÇIĞUĞA... Nihat DARCAN Ulufer ŞAHÎN Taşkınlar Delidolu SÎİRLER YAKMAKSA SEVDA ÜZERÎNE DE KİBRİT ÇAKMAKSA BARUT FIÇISI YÜREKLERE HE YOK EKMEKSE BO3 MİDELERE O ZAMAN ŞAPKAMI ÇIKARIBIM ALIN TERÎNE SAYGISIZLIK NtTE MÎLYONLARCASI AKARSA YERE TAŞKINLAR DELÎDOLU NEREYE? DURMA SEN DE ŞAPKANI ÇIK/» EMEKLERE HA DİSENE. Marlon Brando sanat görüşünü anlatıyor Çeviren : Bertan ONAEAN arlon Brando, bflyük «inems astalartndan Arthur Penn'in yonetiminde çevirdtii son fllmi Mlssouri Breaksie (Mlssouri Kayalan) yeniden ilgileri uzerinde topladı: Batılı eleştirmenler bu filmdeki oyununu öve ove bitiremiyorlar. Bu veslleyle, yetenekli sanatçıyla yapümış bır konusmanın özetinı sunuyoruz; konu$mayı Juliette Boisnveaud yapmıs. M Ali YEŞÎLBULUT Bır söredtr dalfanın çukur noktasında doiasan sanat yaşammız, «Baba»dan bu vana yine vükselmekte. Bu flmle yenl bir atılıtn mı vaptınu? Basan açısından bakarsanız, o lum ınsanın lçgücunü arttıran bır sonuç verdi gerçekten. Ama bence Ün v» başan çok cıddi bir ruhsal hastaiigın belırtüendlr, çunkü çoğunlukla kendüerini doğru layacak yapıtla uzaktan yaksıdan ilgileri yoktur. Bır edebıyat eleştırmenınden buna benzer sozler okumustum. Üne ermek, kendı basma bir «r«k olup çıktı. Artık insanlar değerlı bır şey ortaya Itoymak degil, ünlü olmak istıyorlar Ün, aynı zamanda başanmn da anlamdaşı haline geldl, yapılan işinse hıç anlamı kalmadı Bu, hepimlze bulaşan bır toplumsal hastalık Tutun gibi. Hepımiz tütunun kanser yaptığını biliyor, ama sigaralanmızdan derın soluklar çekmeye devam ediyoruz. Ancak bir an gebyor, lnsan kendl kendıne: «Hey ulu Tannm, nasıl olup da sağlığa yan çiziyorum?» diyor, o saman ruhsal catıskı başlıyor. Hepimiz geçerlz bu yoldan. GUnün blrinde, hay Allah kahretsin derız ve kepengi kapatınz Yine de hirtakım fistünlflkler saglıror kifiye. lnsanlar g«nelllkle fine saygi duyuyorlar, eh, blraz da talihinlz vana, bunnnla onlan etkileyebillrstnlz... Herhangi binnl böyle kolayca etkileyebilecegimize ınanmıyorum. însanm temel nıtelikleri ko'ay kolay değışmiyor. Benim gibi sıradan blri ne y*pa bilir? îsa, Buds, Sokrates, Nletzscne büyUk dü$Unürlerdl; onlar bıle Insanın doğasını detiştırem«dıler. Benim böyle bır şeye kalkışmam hadduu Dilmemek olur... YaşamıniTin belll bir döneminde dünyayı değisttrebUece#nize inandın» mı? Evet, ama artık inanmıyorum. însanlann degiştınlebllecegine inanmıyorum. Ne Munan vardınız bn sonuca? Bllmiyorum. Mutlulugun bulunması gibi blr sev bu. Uzun süre mutsuz yaşadıktan sonra mutluluğu bulursaruz, iklsi arasındaki sınırı ne zaman <re nerede aşügınızı bümezsıniz. tnsan yavaş yavaş, o gtine dek billncme varmadıgı bır sey duyduğunu ve bildlğini farketmeye başlar lnsanlan değistiremezsek, yapacak ne kalır geriye? Kavgayı bırakmak mı? Geri çekilmek mı? Hayır, ou da bır yamt olmaz. Toplumsal variıklanz, gerçekligl yadsıyamayız. Bence, çözum ne tür bir hayvan oldugumuzu doğru tanımlamakta, eger varsa davranısımızın yasallıgının suurlaruu Insanlar yazmadıklarıyla değil, yazdıklarıyla yargılanmalıdır,, •TORK ROMANININ BU6ÜN UIAS.TI6I NOKTA VE GELECEGi» KONULU SORUJTURMAMIZI BU HAFTA OĞUZ ATAY YANITLADI. Oğva ATAY Kemal'den başlamış ve birtakım asamalardan geçtıkten sonra bır yerlere varmış kı, simdı bız, nereye vardık diye soruyonız bırblrimi7e Sanıyorum Türk romamnın kısa tarihi içinde yer alan ustalan. onun büyumesınden çok mtelıği ile ilgılemyorlardı; yani, iyi roman vazmak, daha ıyi roman yazmak kavgısı içmdevdıler. Zaten bir romancmın başka ne kaygısı olabillr? (Tabıi bir de geçim sıkınbsı var; ama bu endişeyi, yanı ekmek parası sorununu, roman sorunu ile birlıkte ele alabilecek ustauğım yok ne yazık ki.) îlk bakışta romancınm iyi roman yazmak tan başka kaygısı yok gibi görünüyorsa da Turk romamnın bugün vardığı noktaya bıraz daha yakından bakmca, çılelı yazarlanmızın çok rtaha başka kaygılar ve endişeler içinde oı duğunu anlıyoruz. Meselâ, özgürlüfc gelsin di ye o kadar bağınyoruz da, çefitll baskılar aı tında bunalan roman yazarma tammayı düşUn dügümuz tek özgürlUk, gunti gelince onu ken di güdümumüzde serbest bırakma özgürlüğün den oteye geçmıyor. Bunlara karsı hiç bır diyeceğım yoktur. Tra fıği duzenlı yollarda dolaşmayı ben de severım, cammı sokakta bulmadım ya. Ne var kı, dana başka özgurlukler de olabilır; ıstedığinı yazma ozgürlüğü gıbı. Diyelim ki ben, «akarsularm yarattığı santrallar romanı» yazmak ıstemıvorum. Benim durumumu Rus yazan îsac Babel, başka biçimde belırlemiş ve «kötü yazma hürriyetı» istedıgıni söylemıştir. Ben de tnsan ların yazmadıkları şeylerle degıl, yazdıklarıyla yargılanmasını ıstıyorum. Işte bence romammızı bugün vardıgı yere getirenlerln bir bölümünun «VaziyeM Omumıye»si böyle. Karamsar kişıler üstelik ekonomi polıtık de büdıkleri ıçın gerl kalmışıiğı mızı az gelışmişlığimizi bütun bunlara neden olarak ilerl süreceklerdır. Ne yapalım? dıyeceklerdır; ulusal gellrimız çok düşuk. Ben msanımızm yetenekli olduğuna ınanıyorum oy sa. Bırçok yazarımızm da yetenekli olduğuna ınanıyorum. Geçenlerde bır romancımız, oldük ten sonra unutulmuş ve şimdı yeniden ıtibar kazanmış olan başka bır romancımmn ne K a dar değerlı oldugunu belirtiyordu bir yazısında. ölü bır romancıdan kımseye zarar gelmez elbette Bize bır zararı dokunmayacagım bılsek daha kımleri övmeyız kı. Mıthat Cemal Kuntay da «Uç tstanbul» romanmın neden büyuk ilgı jtörmedığı konusunda şöyle demts: «Frenklerın bir sozü vardır evlâdım: öldurünceye kadar sus, derler » Evet bence bugün romancılanmız yeteneKlıdır. Bu yeteneklerıni, özel konaşmalarda ger çeklerı hıç çekınmeden ortaya koyarak nanıtlamaktadırlar. Fakat herhalde okuyucuyu büyumüs saymadıklan ıçın onlara şımdıhfc roman yeruıe «Küçükler İçın Masallar» anlatmaktadırlar. Bu arada kendılerinı gerçek ndına, roman gerçeğl adına eleştirenleri de saralayacak kadar bol mıktarda boya bulmaktadırlar. Bu masallarla uyutulamayanlara, ilencüu adına amansızca saldırmaktadırlar. Bu ılerıcüığin tapusunu nereden ellerıne geçirmısler blmiyorum; fakat tapularının sahte oldugu kamsındayım. Türk romam kısa geçmlslnde yaratmıs oldugu Halıt Zıya, Nahıt Sım, Mithat Cemal, Abdulhak Şinasl, Ahmet Hamdı Tanpmar Kemal Tahır gibi degerlerle üerı bir noktaya gelmıştır. Ama sanıyorum ki roman geleneğımızı kuran ve gelıştıren yazarlanmız bellrlı bır donemı doğru olarak yansıttıkları içm degıl, ınsan gerçeğini roman bıçıminde yansıttıklan ıçın onemlidırler. Tarıhl olayları doğru biçimde oğrenmek ıçın tarıh kıtaplarını okuruz. Roman değü. Aynca romanın toplumsal olayıan roman bıçimlnde yazarak zengınleştırme ısi oldugunu da sanmıyorum. Balzac da, «Kralcı olduğu halde, yaşadığı donemln burjuvasım e:aş tırdığı Için» büyük bır romancı değıldır. Sadece tutkulu blr aşkı anlatan zavallı Emily Bronte'nın dururau daha da acıklıdır. Romanımız bugünkü yenne gelırken güzeun ve gerçegın tek yönlü olmadığını sezıyordu. Çoğumuz da bunu sezıyor galiba; fakat gene de «Dun dundür, bugün de bugun,» dıyorsak, salt büyume den yanayız demektır. Ben kendı hesabıma çok yönlü «gelisme»den yanayım: Smemanın dısında belki tek evrensel sanat olan romanda zengınlıkten yanayım. Türk romanının geleceğını de bu anlayıs içinde duşünUyorum. ürk romanı bugün bir «büyüme» tçındedlr. «Büyüme», sağa politikacılarm ıktisadi duzenımiz içın özlemlnl çektıkleri bır durumdur. Ne var ki, ortanın solculan da bu çeşit düzensız bir büyüroeye karsı çıkıyorlar; aslında, «gellsmesnln önem taşv dığını one sürüyorlar. Bildığımız gibi, burada Ueri sürUlen gelışme, sosyal adaletl de içeren blr dağılımı kapsamaktadır. Blz gene de «büyüme» ve «gelişme» kavramlarım romanımızm bugün vardıgı noktanın tartışılmasında bir ölçüt olarak ktülanabilirtz. Her yıl romanlanmızın sayısı durmadan artarken, yanl Türk romanı durmadan büyürken, acaba romancılıgımız gelişiyor mu? Caaım, denı lebılir, «diyalektık» kurallara göre, önce saytsal bır artış gerekli. Ostün nitellkli mallar daha sonra kendilığmden ortaya çıkar. Oysa «Türk romanı bugün hangi noktaya ulaşmıstır?» sorusu, romanımızın blr yerierden geldiğıni de belirliyor. Yani Türk romanı, NamiK T belırlemekte yatıyor. Sanatçı olarak, ca£daşlannız flzerlnde belll blr etkiniz var. Freud, düşiincesinin çağdaşlan tıırafından çarpıtıldığını söylerdi. Bugun durumun aynı olduğu, sanatçı olarak Insanların kendilertnl daha iyi anlamalarına yardım edebileceğiniz, onlan derinden etkileyebileceğiniz kanısmda detil mlsiniz? Asla tnsanlan etklleme konusunda. duyuru uygulayımlan çok daha becerikli. Hangi sıgarayı içmemz. nelerı gıymenız, hangi ürünlerı kulıaoınanız, hangi arabaya bınmenız, batta ne vememt gerektığını bıle söylüyorlar. Toplumsal Uiskl ve auyuru usmanlan hele televızyonda çaiışanlar ınsana dilediklennı yapürtabüırler. Duyuruya yatı racak kadar paranız varsa hemen herkese üstüne kcrpe hıyar doğranmış, tereyagı surülmuş fcurbaga bacağı yedırebılirsınız. Bunun sağlığa yararü oldugunu, nefıs bır tadı bulunduğunu, ya da tıerkesın bunu yediğını soylemenız yetısır. Büyük vıgınlara aklınıza gelen her seyı yutturabılirsınlz, uygıılajimbüım (taknolojı) çağmm en büyük özeUlft bu Soydaşlanmızı boylesıne yüzeysel bır alanda etkileyebıldığunız için, zıbinlenni her düzleınae değıştırebıleceğımız yanılsamasına kapüıyoruz. Inandırtnanın gerçekten bir sınırı bulunduğu kanısmda mısnnz? Evet, herkesm yaşamında dış etkılere kapaü bır takım etkenler var. Orneğın, ıçimızde gelışen anlama yeteneğı. Yaşamımızdaki bır seyi seyrettıgımız bır fümın, kapattığımız bir kıtabm bülurlaştırdığı çofc mce, dıle getınlmez, duyusal bır sezgıyı anlamak üzere olduğumuz an. Oysa bu ıs o anın sonucu değıldır, gerçekte, o buluşu vapmaya hazınzdır. Bır türlü düe dökemedığınüz şeyi, baska buının dıllendırmesi gereklidir. Mahalle papazını ya da sıyasal gorevusini görmeye gideres, doğayla ıç ıçe gırerek de aynı sonuca varabılıriz. Iyi ama seyirci oyuncularm büyüsune kapılmiş durıımda, ovnadıkları filmlerde onlarla dzdeşleşmeve koşuyor. Hayır. Oyuncuyla seyırci arasındakl ılintl çok daha karmaşık. Seyırcüer, baska kişıler aracüığıyl i kendı düşlerıni yaşamak içın bılet alıyorlar. Ojuncu kurduklan duşleri gönüllennce yaratmayı becerebüdıyse, füme iyi dıyorlar. Ama oyuncunun yarattığı kışı duygulanna aykınysa, ya da fUmın genel felsefesi hoşlanna gıtmezse, filml «beroa'» bulurlar. Genellıkle bır Iılm ya da oyun, îspanyol hanına benzer. Içmde ancak sızın getırdıkiarıruz vardır. Demek kı oyuncu, seyırcinin kafasındakl dflslerüı canlanmasından baska bir şey defil? Tamam, evcü hayvan gıbı bır şey oyuncu. Hayranları oyuncuyu bır kedı ya da kopek glbı diisünürler tnsanm bir kedısı ya da kopeğı varsa, nep başkalarında bulunmayan bır ozellığe sahıpmıs gıbı sözedllır Hayvanla sahıbı arasında bır sevgi bağ: vardır, elendısı hayvana hiç de taşımadığı birfakım mtelıkler, kusurlar, ozellikler vakışurabıUr. Oyuncu ıçın de durum aynıdır. Oyuncuyla aramızda sevgisel bır suç ortaklığı varsa, ona güvenmeye başlamışsak, kurduğumuz düşleri en iyi güacel leşüren kışı haline gelır.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear