23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
eçen narra ıçmae senato gündeminde bekleyen ikl önemli kanun önerisl, süresi içinde görüşülemediğinden otomatik olarak kanunlaştı. Fakat yeniden görüşülmek üzere sayın Cumhurbaşkanı tarafmdan Meclislere iade edüdi. Bunlardan biri MUli Eğitim Temel Kanununun 25. maddesinl, öteki üniversiteler kanununun 52. maddesini değiştiren önerilerdi. Iki yıl önce, 13 haziran 1973 Senato'da oylanan Milll Eğitim Temel Kanunu uzun bir sürede uygulama olanağı isteyen bir kanundu; özeliikle ilköğretim konusunda TUrk toplumunu eğitimsizlik yüzünden çağın gerisinde kalmışlıktan kurtarmayı amaçlayan bir nitelik taşıyor, ilköğretiml ülke gereksinmelerine göre programlayıp öfrencilerin heves ve yeteneklerini saptamayı öngörüyordu. Bizler bu yöntemi uygulamakta oldukça geç kalmıştık. Oysa görebildiğim Fransa* flan, Almanya'dan Pakistan'a kadar uzanan ülkelerde bu yöntemln yararlan çoktan beri fark edilmiş ve Milli Eğitimleri bu yola yöneltümiş C OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Eğitimde Şeriat Düzeni Doç. Dr. Bahriye ÜÇOK KONTENJAN SENATÖRÜ canlı orneginı ı»7i'ae mnneı aönenu Kaıaını. dıktan sonra Imam • Hatip Okullannda gördük. Bu meslek okulunun ikinci döneminde mesleğ» gidenlerin sayısında büyük bir düsils olmuştur. D«mek ki, gençlerin büyük çoğunluğu kendi iradeleri olmaksızın bu mesleğe yöneltilmişlerdir. îşte bunun sonucundadır ki, yüz milyonlar harcanarak yetiştirilen bu gençler olcullannı bitirdikten sonra Diyanet îşîeri Başkanlığı kuruluşunda görev almak istememekte, ellerine geçen fırsatlardan yararlanarak başka alanlarda çalışmaya koşmakta, ya da böyle fırsatlar yaratmak çabası içine düşmektedirler. Kâtip uykudan uyandı mı? ans Gütenberg baskı maklneslnl 1448de Almanya'da kullaıunaya basladı; îbrahim Müteferrika Uk basımevi. ni Istanbul'da 1726'da kurdu. Arada üç yüzyıla yakın bir taman var. Karl Marks'ın Uk kitaplan Avrupa'da 1850'lerde basıldı; 1930lerde TürHye'de Marks'ın yapıtlan kökünden yasaktı. 1976'ya girdik; YirmlncJ yüzyıluı başında yazılmış basılnuş nice kitabın Batı dilleıinden Türkce'ye çevrüip yayımlanması tehlikell ve yasaktır. Bu utanüacak durumda kendi kendimize sormanın anlamı var mı «Neden geri kaü. yoruz?» diye... Türk tarihlnin duvanna asüı ıaat sürekll biçimde geri kalıyor. 27 Mayıs 1%0'ta sola kapalı çok paıtill rejlm blr askercll eylemle yikıldı. 1961'de halkoyuna sunulan ve benimsenen Anayasa, sendika, toplu sözleşme, grev haklarını Anayasa* laştırdı. Çoğu Batı ülkeginde böyle bir durum var mı? Tür. kiye'de Anayasanın değiştirilmesl parlamentoda üçte Ud çoğunluk İster. Emekçi partfsi yokken, solculuk yasakken, sosyalizmin adım bir dergide anmak Ceza Yasasının 142'nci maddesine göre on beş yüa değin hapis cezasıyla karşılanırken işçi haklannın 27 Mayıs devrimiyle Anayasaya girmesine ne anlam vermeU? Kapitalizmin Batı'daki tarihinde, bu bakların yasalaşması, uzun bir kavga sürecinln sonundadır. 1961 Anayasasının benimsenmesinden bu yana 15 yü gectl. Gerici ve tutucu lktidarlarm belkl en koyusu olan Cephe koalisyonu işçi haklannı Anayasa'dan kazımak tücünü kendinde bulamayınca, sendikal haklan kullanan emekçi yığınlarını daraltmak TOllartna saptı. Sosyal Sigortalar Kurumunda (SSK) tşçlleri memur saymaya yönelen iktidar politikasuun anlamı budur. 27 Mayıs devrimiyle Anayasaya geçirilen Işçl haklarını fasmak ve kısıtlamak için sermaye iktidarlan şbndiye değin çeşitli yollara başvurmuşlardır. Sarı sendikaiar icat etmişlerdir: İşçi örgütlerinl Amerikan güdümüne sokmuşlardır; Sıkıyönetira rejlmlerini sürdürüp Anayasal haklan astaya almışlardır, ırrev kırma bilrolan kurmuşlardır; Ve şimdi de işçileri memur konumun» kay* dırma yönteminl uyRUlamaktadırlar. Kısaca Türkiye'de tarihin duvanna asüı saati geriye doğru çevtrmeye çaUsmaktadır Cepheciler... Pek kumaz ve akıllı kişiler olduklanndan işçiye sözde «Utifat» ederek: Sen memursun!. diyorlar. Bir vakitler bu ülkede memur olmak, tfçinln düş'ün. de eöreceğl blr ayncalıktı. Devlet memuru sırtını gflvencejre dayamış klşl sayüır, şarkılar bile döktürülürdü: Üsküdara gider iken aldı da bir yagmur, Kâübimin setresi uzun eteğl çamur... tsçinin ne toplu sözlesmesi. ne sosyal gtivencesi, ne has. tahanesl, ne sendika kurma özgürlüğü, ne de grev hakkı vardı. Memurun ise hiç olmazsa bir Danıştty'ı, blr de emeklllik hakkı bulunuyordu. Şimdi iş tersine döndü. Cep< henin Bakanlar Kurulu toplanıyor; Süleyman, Türkeş. Fey. zioğlu ve Necmettin Beyler aralannda konuşup karar veriyorlar: 1976'da katsayı 9'dur. Dört Uşlnln ağnndan çıkan bir tümceyle filkedeld se. kl» rüı biD memurun raaası ve 4 milyon nüfus tutarında •ilenin geçimi dondurnluyor; hem de hayat pahalüıii »emi aaya almısken, enflasyon doludizgin koşarken... Eskiden memurlar gazete köselerine Imzalı imzasız mek. tuplar yaıarak hallerinden yakınır, geçim sıkmtuından »tkftyet ederlerdl. Çünkü eUerinde hiçbir olanak yokru ve perişandılar. Dıjardan bakınca kolalı yakaya takılmıs dürgün kravatla koskoca devletin temsilcisi rolünde «öriilüyorlardı. Ama gerçekte siyasal iktidarı ele ceçiren sorumsu» poütikacıUnn ikl dudaği arasindaydı yazcılan... Şimdi memurlar da uyanıyorlar; somut amaçlar çevre» sinde birleşiyorlar. Esld Istanbul türküsünün çoğu idsV nin bellegine yerlesmis dlzelerl artık değismekte: Üsküdara gider İken aldı da bir yağmur. KAtip uykudan uyanmış gözleri mahmur... Kitip uykudan uyanmıssa, ve mahmurluğunu ıflmelk İçin jftzlertnl uguşturnyona; Batı demokrasilerindeki me> murlann grevll toplu sözleşme haklarını sagladıklannı gö. riir. btlir, anlar; bu yolda haklannı sağlamaya çalısır. ts* çllerln memur olmamak İçin dlrendikleri 1976 Türldye. slnde mürekkep yalamıs memurların demokratik haklarb nı ve giivencelerini kazanmak İçin birleşmeleri gereldr. Gerçl tarlhimizin duvanna asüı saat uzatmaü ve geetkmelidir; ama, kâtip uyanmalı artık... Üsküdara yajan yağ. mur atunak »latan nitelijfine dönüstü yüa liral sea «e diyorsan mirlm?. H Sayıların gösterdiği Blr yazılı sorum Uzerine, 1974 ağustosunda Mllll Eğitim Bakanlığınca hazırlanmış Din Eğitimi Genel . Müdürlügünün mühür ve imzasını da taşıyan bir açıklama ile sözlerimi belgelemek isterim. tmam . Hatip Okullannın birinci dönemini bitirenlerin yalnızca yüzde 9'u Diyanet işlerinde görev almıştır. Yani köylere gideceklerini umduğumz kişilerden yüzde 91'i göreve gitmemiştir. Bunlann büjnik bir bclümü îmamHattp'in fklnd dönemino gitmişse de yüzde 18 kadannın meslek değiştirdlği saptanabilmiştir. îkinci dönemi bltirenlere «elince. bunlardan yuzde 6O'ı ya meslek değiştirmistir, ya da baska yüksek okullara, örnefin Hukuk Fakültesine girerek söz konusu alanda çalısmak istememişlerdir. Diyanet Başkanlığında görev alanlar, gene onlann açıklamalanna göre, yüzde 40 dolaylanndadır. O da son Uç yıldan beri saglanan dot gun kadrolar sayeslnde mümkün olmuştur. Görülüyor ki, köylerde ve ilçelerde hâlft daha pek çoğuna gereksinme bulunduğu »avunulan ve bu yüzden sayısı nerdeyse öğretmen okullarınm ikl katına yaklaşan, son »amanlann bütün iktidar partilerince yan$ırcasma yenilert açılan îmam • Hatip Okullan, amaçlanmıs olan hizmeti sağlayamamıslardır. Bundan sonra da hiç sağlayamayacaklardır. Ama gene de o alanda okullann plansız olarak açılman düsttaülmelc tedir. Bundaki amaç nedir? Meclislerin İki ay kadar çahsama* durunv da bırakılmalan Ue süreleri dolup otomatik olarak kanunlaşan bu Önertler. yalnızca Temet Eğitim Ksnunundaki 25. maddenin bir İki söscüğünü değiştirmekten ibaret bir i»lem gibi gönlnmekte ise de asıl amaç başkadır. Blr kw Üniversiteler Kanununun 52. maddesini değiştiren kanunlaşan öneri Tevhidi Tedrisat Kanununa ay kın düşmektedir. Çünkü Anayasa güvencesl altında bulunan Tevhidi Tedrisat Kanunu ımam Hatip Okullannın yalnız ve yalnız Imam ve Katip yetiştirmek üzere açılabileceğini kesinlüde b« lirtmiştlr. Aynca Temel Egittm Kanununun 25. maddesinl değiştiren kanunun amaçlannı dikkatlere sunmayı da görev saymaktayım. Zlra bu defişiklikler ulusumuzu çağdaşlaşma ilkelerinden yoksun bırakmayı amaçlayanların hayal ettikleri şeriat düzenine ulaşabümek için eğitim sistemimiz içinde atmak istedikleri küçüms«nemeyecek ölçüde tehllkeli blr adundır. Kusku yofc H, bir tilkenln, bir ulusun en btlyük gereksınimi ana otulundan üniversitelerine kadar uzanan eğitim kuraluşlannadır. Bu turuluslann dayandığı ilkeler o ülkenin rejimi Je uygunluk içinde bulunmalıdır. Hiçbir ülkede, liçbir yönetim düşünülemez ki, kendi yasalanıa hatta kendi rejimine ters düşen bir eğitimi iesteklemek yolunu izlesin. Bizde XVII. Yüzyılian bu yana geçen her dönemde, biraz daha 3rtaçağ karanlıklanna gömülen Osmanlı Impa•atorluğunda gellşen çaga ayak uydurmak çabaan ancak Tanzimat döneminde gözükebildi. îöylece bir yanda uygarlıkta hayli yol almış >lan Avrupa uluslanm geriden de olsa izlemek >lanağı, modem ve olumlu programlarla yürüülen okullar açarak sağlanma yolu tutulurken, ite yandan fonksiyonunu yitirmiş skolastik göIişlerin dışma çıkamaz bir hale gelmiş olan med eseler eğitimlerinl Cumhuriyet dönemine de!ln sürdürmüşlerdlr. laşmazlıklsn lçtnde olmayaeaklardı; olmadüar da. 25 yıl böyle geçti. Ancak «Tevhidi Tedrisat Kanunu.nun bir maddesine dayanılarak açılan ImamKatip Okullan ile ilgili Temel Eğitim Kanunu'nun bir maddesi, üzerlnden sadece ikl yü gibi kısa bir süre geçer geçmez, bu madde yeni bir biçlme sokularak, yeniden Meclislerin gündeminde yer aldu Temel Eğitim Kanunu'nda ilköğretim İkl dönemden oluşmaktadır: Bes yıllık birincl dönem ve Uç yıllık ikinci dönem. Bu sekiz yıllık eğitimin ikinci dönemi olan üç yılda, eğitimdler çocuğun yeteneklerini araştıracak ve eğilimlerinl saptayacaktır. Yoksa büyük ölçüde iş hayatına, meslek hayatına alıştırıcı bir yöntem lzlemeyeceklerdır. Bu dönemde sadece çocugun gizli kalmış yeteneklerini bulup ortaya çıkaracaklardır. ömeğin hekimliğe hevesi olan bir çocugun, bir sağlık memuru glbi yara pansuman etmesi veya ilâç enjekte etmesl, ya da yapı mühendisi veya teknisyeni olması gereken 1112 yaşındakl çocuğu duvar örmeye, beton dökmeye alıştırmak gibi bugtln artık yanlış olduğu bllimsel yöntemlerle ortaya çıkan bir program uygulanmayacaktır. Çllnkil, bes yıllık llköğretimi bitiren çocuk henüz 11 yaşındadır. Büyük Istidatlarını henüz kendi de çevresl de bilemez. Onu, daha 11 yaşında bir çocuk iken ruhsal durumu ile hiç de bağdaşmayacak bir mesleğe sokmak çoğu kez heder etmektir. Bu hem o gencin, hem de ülkemizin zaranna olur. Gene örneğin bir yabancı dil dehası genci Birleşmiş Milletler'de senkronik tercüman olarak çalıştırmaktan sağlanacak yararlar yerine, ya da büyük bir hukukçu, hekim, tarımcı, atom bilgini olma heves ve yeteneğine sahip kişilerl «ağaç yaşken eğilir», «Arapça ve Farsçayı çocuk yaşta öğrensinler» diye alıp ImamHatip Okulunda yetiştirmek çağdaş ülkelerin eğitim metodlarına ters düşeceği gibi, ülke çıkarlan yönünden oldugu kadar, bireylerin meslek seçme özgürlüklerini de kısıtlayıcı bir tutum olur. Büyük bir Fransız eğitimclsl olan Jean Jacques Rousseau, Emlle adlı yapıtında, daha XVIII. Yüzyılda, çocuklann onüç ondört vaşlanna kadar seçme yetenek lerinin bulunmadığını büimsel olarak açıklamıatır. Cumhuriyet Senatosu'nda görüşülmeden kanunlaşan öneride ise, bu bilimsel verilere göre hazırlanımş olan ve henüz iki yıl önce uygulanmasına başlanan kanunun 25. maddesi değiştinliyor, geriye dönüs yapılıyor; daha önce yararı görülmedigi için uygulamadan kaldınlmış olan ve yeni kuşaklan iradeleri dısında mesleklere lterek yaşamlannı hüsranla sürdünnelerine ve»ile olacak kanun hükümleri geri getirilmek isteniyor. Oysa Temel Eğitim Kanunu henüz denenmemistir. Yararlan ya da var«a ararlı, sakıncalı yönleri görülmenüstir. Ulaşılmak istenen Amaç Konu bu açılardan dikkate almınca görUU mektedir kl, son birkaç yıldan beri, belli bir çevrenln Ozellikle Uzerinde durduğu eğitim konusu adım adım bir amaca doğru yaklaştınlmak isteniyor. Bu amaç «Tevhid1 Tedrisat Kanunu'nun öngördüğü modern, Batı uygarlıgı doğrultusundakl eğitimi kaldırmak ve seriat egitimlni onun yerine geçirmektir. BugÜn şeriatla yönetilen ülkelerde bile geçersizlesen kiml kuralları ve yasalan, uygarlıkta Ortadoğu ülkelerine örnek olan TUrkiye'de yeniden canlandırma çabaları, UzUlerek söylemeliyiz kl, yadsınaması bir gerçektir artık. Bunu, ısrarla önümüze getirilen yasa önerisinde de açık olarak görmekteyiz. Gerekçenin son bölümUnde «tmam Hatip Okullannın özel bir yanı olduğu. bu okullarda Arapça ve Farsça öğretildlği, bu nedenle verimin arttınlması için erken yaşlarda tmam • Hatip derslerinin okutultnası gerektiği» açıklanmıştır. Evet erken yaslarda... Çünkü çocuk 11 yaşındadır, emredilen yöne kolayca gider, bunu kendi doğal kaderi sayar. Ama sekiz yıllık temel egitimden sonra, hem yaşı, hem de bilgi ve görgüsünü, onurunu daha olgunlastıracak, hayatta ne iş tutmak istediğini, neyi seveceğini, hangi meslekte başarılı adımlar atmak, buluşlar yapmak istediğini, sezecektir. Onu hiç de istemediği bir mesleğe veya sanata zorlamak kolay olmayacaktır. Bunun en güzel en revhidi Tedrisat Kanunu Ancak, giderek Kurtulus Savaşımızı lzleyen ünlerde Türk toplumu tarihin karanlık günleini bir daha yaşamarnak, o günlere geri dönnemek için önce padişahlıktan Cumhuriyet reLmine geçmiş. sonra anay&sası ile, yasalan ile erekli her önlemi almıstı. Bunların başında gesnlerden biri «Tevhidi Tedrisat Kanunu» idi. lununla eğitim ve öğrettaıde ikilik kaldınhyor, latı'ya yönelmis, pozitil bilimlere geniş çapta ayanan layik bir eğitim sistemi getiriliyordu. mart 1924'ten sonra izlenen yol, Tanzlmat'tan u yana sarfedilen yenileşme, çağdaşlasma çaalanna hız verme olanağını engelsiz olarak iğlamıştır. Artık, Batı'nın ilerleyen toplumlamın karşısında yaya kalmaktan kurtulmanın areleri ülkemizde de bulunrnuştur. Tek belirll, alalcı ve ulusal bilinç veren bir rogramla, yeni, yapıcı kuşaklar yetiştirilecek ve unlar Tanzimat'tan sonra olduğu gibi birbirine t eğitlm kuruluşlanndan yetişen kişilerin an 'Z,, den de itelere doğru! )KTAY AKBAL Evet Hayır KRAL YANLIŞ YAPAR MI? ı narasamızın 4. maddesi egeı menlik konusunda su temel ' ilkeyi getirmektedir: Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Mılıet egemenliğini, Anayasanın koydugu esaslara göre, yetkili organlar eli İle kullanır. Bu temel ilkenin ışığı altında efemenlik kavramını tanımlamalc gerekirse egemenlik bağımsız bir ı ülkenin yönetildiği mutlak ve en ' Ustün kuvvetttr diyeblliriz. Her ülkede bu mutlak ve en üstün güç Anayasanm ve difter yasaların koyduğu ilkelere görejretkili organlar eli ile kullanılır. Çagımızdn egemenlik kavramının kökeni İngilizlerin Common Law adı verilen yazısız hukuk düzenine uzanır. Yazısız hukuk anlayışından belirlenen egemenlik kavramma göre hükümetin, adaletin ve hukukun özü egemenliği kişiliğinde simgeleyen kraldır. Yazısız hukuku inceleyen ünlü Ingiliz tarihçisi Blackstone «Com mentaries» adlı yapıtında, «Kral eğer hukukun, adaletin ve hükümetin yaratıcısı ise Kral yanlış yapmaz ve Krala karşı bu nedenle hiçbir dava açüamaz, s o ru somlamaz.» (li Yetkilerin tarti}ilması îste o günden bu yana egemenliği kullananlar bu yetküerinin tartışılmasmdan rahatsız olmuşlar, yaptıklannın her zaman doğru olduğunu savunmuşlardır. Devletin görevleri genişleyip ege menliği kullananlarrn sayısınm artması özeliikle egemenliği kullandığı sanılan kişilerin çahşma koşullannın tartışmasında önemli sorunlar ortaya çıkarmıs ve egemenliği kullananlarla ilpili çahşma koşullannın hukuka uygun, âdil olduiu görüşü ileri sürülmüş. buna karşıt savlann hukuk dışına düştüğü ve egemenlik kavramını yadsıdığı konusu çokca işlenmiştir. Buna göre Kral HÜKÜMETi OIUJTURAN SAĞ SiYASAL PARTİLER i$Çi Sl: NIFININ GÜÇLENMESiNi; SAYICA ETKEH BÜYÜMESiNi VE TOPLUM BiR GÜÇ NiTELiĞiNi KAZANMASINI iSTEMEMEKTEDiR. mustur. MC Hüktinjetlnln okuma yazma bilen takımı acab» tüm Batı Ulkelerüıde öğretmenlerin, sağlık memurlannın, kolluk kuvvetlerinin sendika kurma hakkına sahip olduğu gerçeğinl okuyup görmezler mi? Hollanda' da, Isveç'te ve Almanya'da ordu İçinde büe toplu sözleşme ve sendika kavramlannın yerleşmeye başladığını bilmezler mi? Ülkesinde yasayan yurttaşlann * insanca yasanaoilecek ortam hazırlamak hükümetlerin başta gelen görevidir. Hükümetler yurttaşlanna her gün yeni bir mutluluk verebilmelidir, onlan biraz daha ileriye götürebilmelidir. însanlığı yükseldlği yerden geriye doğru götürmek hükümet etmek denen canatın bir ögesi olamaz. Basdca toplumlann çok ciddl atılımlar yaptığı bir dünyada devekuşu gibi basımua kuma sokmanın bir anl&mı yoktur. Egemenlik hakkuıı millet adına kullananlar, milletin evlâtlanna ihanet etmektedirler. Krallar çok önemli yanlışlar yapmaktadırlar. Krallann yaptığı yanlışlar ne kadar güçlü olursa olsun, isçi sınıIını ve onun temsücisl olan devrimci sendikalan ortadan yok edemeyecektir. Ama tarihte çok örnekleri vardır. Kralın yaptığı yanlışlar Kralı yok etmisür. 1 Hanslowe, Kurt L., The Emerging Law of Labor Relations in Publlc Employment, Cornell tniver«ity, New York, 1967. pp. 16 «Onlar kl derya lçlndedir, deryayı bilmezler» demlş bir Jr. önemli olan İçinde bulunduğumuz deryayı bilmek, tanıaktır. Kendi gerçeğimlzi bilmezsek başka neyi bilebiliriz? ysa blzlm toplumda bunun tam tersini görüyoruz. Hepimiz ı«ka alanlardaki bozukluklan, vanlışlıklan, terslikleri görür, iyler, elestlrir, ama içinde bulundu|^ımuz çevreyi, lşyerini, eslek dalını değil eleştirmek, gerçekçi bir gözle görmeyiz, ıkmayıı bUe. Hatta eleştirüere, yergüere karşı da körükörüne ıvuntnaya geçertz..: • • ' ' • Hiç işinU mahkemelere, düştü mü? Yoktur mahkemeye i düşmemiş kiçl! Gidin görün, adliye koridörtın, maifke'lne ıpılan tıklım tıklımdır her zaman. Mübaşirlerin sesl kısüır jrmaksızın adam çağırmaktan. Bakarsınız kapı , aralığmdan ırgun, bezçin yargıçlar, bambaşka bir aleme dalmış gibi göinen zabıt kâtipleri, daktUoUr... Her gun dosyaiar artar, ner;yse geometrlk bir biçimde sorunlan artıyor toplumun, elbet ıva dosyalan da yığüacak! Başundan geçtl de ondan biliyorum. Benimle İlgili bir dava >syasmı alıp bir kez daha okudum. Tanıkların sözleri ya ekk, ya yanlış. Tanıklara sorulan sorulann hiç biri yer almaış, yanıtları da tabii! Oysa o sorular tanıklar yalan mı söyyor, yoksa doğru mu, bunları belirtiyordu. Hiç biri yok. stelik de anlaşümaz bir anlatun, bozuk cümleler. Hatta «olı» demls de «oimadı» diye yazılmış tanıklıklar! Lehte konunın sözleri aleyhte gibi RÖrünüyor. Böylesi bir karmakarıklık... Bu dosya gidecek Yargıtay'a, orda okunacak, incelenek, cgerçek» ortaya böylece çıkarüacak! İnsanların bunca derli TAmanlan jaşamlan söz konusudur. Ama kimin umuında?. 1940larda Başbakan Saydam «Türkiye'de herşey A'dan, Z'ye ıdar bozuktur» demişti. Şlmdl Z'den de öteye geçtik! Hiç bir izeltme yapmadan zamanı tüketiyoruz, herşey yerli yerinde ıruyor, bizler yaslanıyoruz, mahkemelere gidiyoruz, hastalayoruz, hastahanelere gidiyoruz, ölüyoruz mezara gönderiliıruz. Ama bütün bu işlemler bozuktur, yanlıştır, kayıtsızlığııızm, umursamazlığımmn eUe tutulur beUrtileriyle doludur. Diyelün hastalandınız, memursunuz ya da işçisiniz. Devlet rin bakımınızı üstlenmiş, ne güzel! Tüm ulusa sağlık sigorsı uygulamak istiyonu. Devlet sahip çıksm ulusuna. Parası ır ya da yok diye bir insan ölüme, hastaüğın acUarına bıralmasın, hep bunu Lstiyoruz. Ama gerçek başka türlü. Bugün gortalüar bile serekli sağlık korunmasından, bakımıııdan ıksundur. Gidin bir hastaneye deneyin, başınıza neler gele:k. Özel bir tanıdığmız yoksa, arkanız yoksa yani, günlerce >ridorlarda, kapı önlerinde sürünürsünuz. Yapılan tahlillere, şhislere, dolayısıyle yapüan tedaviye güven duymak olanakzdır bu durumda. Bir de bıçak altına yattuuz mı öbür dünya ılculuğuna hazırlanmanız gerekirl Bunca yargıç, hukukçu, aviıkat, bunca doktor, uzman, başîkim, sorumlu bunları bizden, sizden daha iyi bilir. Ozel kouşmalannda sizden çok yakınırlar bunlar. Bir anlatırlar ki îndi gerçeklerini en ince aynnularına kadar, siz büsbütün Brkarsmız. Ama yalnızken söylerler bunlan, tek kişiye, bir osta... Kalabaukta ise suçlarlar kendilerini eleştirenri!... Sonra düşünürsünüz kendi «derya»lannı bu kadar i bUiyorlar, öyleyse düzeltmek, daha iyi, daha yararü bir »le sokmak için niye bir çaba harcamıyorlar? Yargıç eskimiş ısalarm değişmesini, mahkemelerdeki işlemlerin bir biçime »>Tişturulmasmı herkesten çok istiyor. Doktor hasUnelerdeld mursamazlık düzeninin ortadan kalkmasuu... Ama yülar geiyor o rferyalar» hep eskisi Ktni, hatta eskisinden beter... ünkü sorunlar geometrik olarak artmış, insanlar da... Politikaeüar da öyle değil ml, mUletveldlleri, partlcller?.. nlar da İki ay süren bir Başkan seçtaıinin toplumda ne denli züntü, umutsuzluk yarattığını görüyorlar, söylüyorlar. Ama erkes suçu kendinden uzağa itiyor. Bunu yapuıca blr rahatlık uyuyor, ben billyorum, ben bunlan yapmamaya çahşıyonım, ma ne yapayun gücüm baskalarma yetmlyor. Polltikacı, dokar, mühendis. avukat, yargıç, gazeteci, yazar, herkes, hepimiz; epiniz paçamızi kurtarmak yanşmdayız. İçinde bulunduğumuz eryaya, daha doğrusu çamura en az bulasarak çıkmak işin ;inden... Yok, o eskl zaman şairl yanlış söylemiş, hepimiz lçlnde duçumuz o «derya^yı biliyoruz, tanıyoruz. Tek başımıza iken, a da BÜvendiğimiz biriyle konuşurken bütün bunlan çekinıeden söylüyoruz. Ama özel çıkanmız, hesabımız gereği diye ıu çirkinlikleri, yanlışlıkları, bozukluklan da savunmaktan çeJnmiyoruz. O, zaman hep sürer gider bu bozuk düzen, bu »erişanlık... A'dan Z'ye değil, daha daha ötelere dek'... Engin ÜNSAL sdma çalısanların saptanmış olan çalısma koşullannda da bir yanlışlık söz konusu olamazdı. Oysa Krallar dünyanın birçok yöresinde acımasız birçok yanlış yapmışlardır. Ülkemizde de bilmem kaçmcı krallığını yaşamak isteyen sağ siyasal gîlçler devlet memurlarına karsı giriştikleri kıyun ile, kamu kesiminde çalışan işçileri memur yapmak eylemi ile önceki yanlıslara bir yenisini eklemektedirler. Kamu kesiminde çalışanlann sözde milliyetçi partiler tarafından memur yapılmak lstenmesi çalışma hayatımızm güncel bir sorunu durumuna getirilmis ve giderek iktidar partileri ülkemizdelci işçi sınıfma nasıl karşı olduklarmı bir kere daha belgelemişlerdir. İKİ Jinıfının güçlenmeıi Hükümeti oluşturan sağ siyasal partiler işçi sınıfmın güçlenmesini, sayıca büyümesinl ve toplum içinde etkin bir güç niteliğini kazanmasını istememektedir. Kendi geleceğini, kendi siyasal çıkarlanm bu sınıfın ezümesinde ve gücünün yozlaştırılmasında bulmaktadır. Bu nedenle sayılan 200.000'e yakın bir emekçi kitlesini sendikal güvenceŞUBAT UTJ8 lerden yoksun bırakmak işine gelmekte ve kamu kesiminde çalışan emekçilerin büyük bir kesimini memur yapmak istemekte dir. Anayasanın 119. maddesi memurların sendikalara girmesini yasakladıgına göre işçi statüsünden çıkanlıp memur sayılan bir kamu emekçisi sendikasız ve sahipsiz kalacak, kıyım makinelerinde eritilebilecektir. Bazı gözlemcilere göre MC HUkümetinin bu girişiminde ekonomik nedenler ağırlık taşımaktadır. Kamu kesiminde çalışan işçiler özel kesimde çalışan işçilere oranla daha yüksek ücret ve sosyal yardım alabilmektedir. Planlama örgütünün 1975 Ekonomik Raporu da bu görüşü vurgulamaktadır. Kamu kesiminde çalışanlara daha az ücret vermek, böylece bütçedeki giderlerl azaltmak gerektiğini belirtenler MC Hükümetinin kamu kesiminde çalışanlann büyük bir kısmını memur sayma yoluna gittiğinl söylemektedirler. Oysa konunun bu yoldan ele alınması tamamen kasıtlı ve yanıltıcıdır. MC Hükümetinin yaptığı girişimin ikl önemli nedeni vardır. Bunlardan birincisl sırtını sermaye sınıfına dayamış olan bugünün hükümet ortaklan kamu kesiminde yapılan toplu sözleşmelerle işçiye saglanan yüksek ücret ve sosyal yardımlann özel sektör için yıkıcı bir örnek olduğunun farkına varmışlardır. özel sektörde çalışan işçilerin sendikalan ister istemez bu «Zorunlu karşılaştırmalar yörüngesine» girmek te ve kamu sektöründeki parasal artış oranlannı kendi sözleşmelerinde sağlamak istemekte bu ise özel sektörün tath kârlannı azaltmaktadır. öyle ise kamu sektörünün işçiişveren llişkilerinde özel sektör için blr «Kötü örnek» olmasının önüne geçilmeli ve kamu sektöründe sen dikacıhk belli bir süreç içinde sıfıra Indirgenmelidir. Polifik neden MC Hükümetini işçileri memur yapma yoluna iten İkinci önemli neden politiktir. 1973 ve 1975 seçimleri şunu kesinlikle or taya koymuştur ki işçi sınıfı git tikçe sağ siyasal partilerden kop makta ve onlara oy vermemekte dirler. İşçi sınıfının yaklaşım İçinde bulunduğu ve seçimlerde oy verdiği siyasî parti CHP'dir. Sendikalann önemli bir bölümünün işçisine çolitik eğitim vermesi, eylem içinde onlan bozuk düzene karşı bilemesi MC Hükü metini son derece rahatsız etmektedir. Öyle ise sendikalann sayısal gücünü azaltmak işçileri sendikalann ve sendikacılığm po litik öğretisinden kurtarmak MC için bir çıkış yolu olabüir denllmefctedir. Parlamentoda temsil edilen sağ siyasal güçlerin temsilcilerinden çoğunun, «Gözümü oyscak kargayı neden tesleyeyim» sözcükleri bu ciddî i.Tişkunun somut kanıtı durumuna dönüşmektedir. öteden beri özendiğimiz Batı uygarlığının ortaya koyduğu çalısma modellerinde son yıllaria DiYARBAKIR ÜNiVERSiTESi TIP FAKÜLTESİ DEKANLlClNDAN: Asîstan Almacaktır Fakültemizio aşağıda bellrtilen kürsülerine asistan slınacaktır. Îsteklüerin yabsncı dil dallannı belirten müracaat dilekçelerini 9 ocak 1976 cuma güntl mesai bitlmlne kadar Dekanlığımıza vermeîeri gerekmektedır. Sınav 14 ocak 197S çarşamba günü yapılacaktır. Duyurulur. Kflrsü: Kadro adedl: DEKMATOTvOJÎ 1 RADYOLOJt 1 (Basın: 28799) 50 îlgilj mevznat: 657/1897, 1750 ve 1765 SayÜJ Kanun HükümlerL. ÇIKTI ÇAĞDAŞ YAYINLARI SALÂH BIRSEL MİLANO (ÎTALYA) 1316 MACEF 1976 İLKBAHAR SERGlSt (MilleHerarası Fuar Sahasındı) Sergi 12 Şubat saat 14.00'de »çılacak ve 16 Şubat 1976 saat 18.30'da kapanacaktır. M A C E F , ev aletleri, kristal eşya, seramlk eşya, gümüş eşya, hediyelik eşya, kaliteli ev eşyalan türünden mamüllerde ihtisaslaşmış, önemli ve komple bir milletlerarası Teshir Satış Fuan olup bu sergi MACEF'in her yü iki kere düzenlediğl sergilerin ilkidir. İlgili müteşebbisler için düzenlenen her iki sergide, bu kollarda dünya çapındaki bütün mamuller ve «yenüikler» teşhir edilmektedir. İŞ DÜNYANIZI GENİŞLETMEK İÇİN MÎLANODA MACEF 1976 İLKBAHAR SERGİSİNİ ZtYARET EDİNİZ. 1200'den fazla teşhirci firma 200.000'den fazla çeşit sergileyecektir. Her türlü bilgi edinmek, Ucretsiz giris kartı sağlamak ve otellerde yer ayırtmak İçin müracaat: SEGRETERIA MACEP 25, Via Solferino, (1) 20121 MİLANO (Italie) (Basın: 32689) 45 Şiir ve Cinayet EDEMYAT VE 8ANAT OZERINE SEÇME DENEMELER CERRAHPAŞA TIP FAKÜLTESi DEKANLlClNDAN: Fakültemlas Pizyoloji ve Biofizik Kürsüsünde açık bulu. nan 12. derece aylıklı Fizikçi kadrolanndan birine; , HEDEF. DEV BiR OENiZ GÜCÜf TÜRK DONANMA VAKFINA YAPACAGFNIZ VARDIMLARLA HEDEFE ULASABiLiRiZ. FiyaJı 15 lira lsteme adresi: ÇAĞDAŞ YAYINLARI Cağaloğlu Halkevi Sok. no: 3941 İSTANBUL Teknisyen (Elektronikçi) Almacaktır lan. îsteklüerin Fizyoloji ve BiofizUc KürsüsUne müracaat. (Basın: 28799} 49
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear