Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
DÖRT CUMHURİYET 21 Ağustos 1975 Ü ABDULCANBAZ DEVLET YOKUŞU Ali Nejat ÖLÇEN YAŞAMIMDAN ACI DİLİMLER Ankara Emniyet Sarayı'ndaki sorgu, kimlik tesbitinden sonra (Anlat bakalım nasıl solcu oldun?9 sorusuyla başladı Ankara Emniyet Sarayınm bodrumunda eylül l'e ü»dar kaldun. 1 Eylül'de benl yukan çıkardılar ve: «Hadi gidıyorsun» dedıier. rakat bıraz sonra: «Gel gel, az gel bl iıade alalım» dedüer, gırdik bir odaya Daha evvel bir defa daha cıkarnusiar, parmak ızlerinıı lUrnışlar, yüzden ve proülden resi;umı çekıp tekrar bodruma ıtnıışlardı. Girdigimiz odada bir nıasanın başına oturduk. Ikı görevlı ifademı almaya başladılar. Adın soyadm, ana baba adı, meslefin, ışın, adresin diye kimlık tesbıt edilirken ben iyıje n:e raklandım, ne soracaklar acaba diye. Gozaltına alınalı ünbei günu buiuyor, henüz suçumu ogronemedim. BUtün ihtımalleri gbzden geçiriyorum, hiçbiri aklıma yatmıyordu. Onun için lyıce meraklanmıştım. Kımhk tesüıtı bıt mişti ki: «Eee, anlat bakalım, nasıl solcu oldun?» dedıier. Ben pek sorguya benzetemedim buııu ve: «Anlamadım, ne demek j'ani?» «Neden solcu oldun, nasıl oldun anlat bakalım.» «Böyle beş dakkalık bır ış değil kı bu. Yanı biz durup dururken solcu olmadık ki. Yanı bır gün akümıza esti, hadi solcu olalun filân deyıp solcu olmadık. Bu çok uzun bir süreç ışı. Uzun uzun onu mu anlatayun y&ıu?» «Evet onu istiyoruz.» «Bir özet yapmaya çahsayım bakalıra» dedim. Evet, ben o anda bıraz gerilere kadar gittim. Dogru, uiz eskiden sağcıydık, daha dojrjsu solun ne demek olduğunu bilıniyorduk ve sola karşı kurulmuştuk. Bilmedığimız so!a karşı okullarda bizi iyice doldurınuslardı. Hele lisede, kargadan başsa kuş ve Durkhayn'dan başka görüş bilmeyen bir felsefe hocanıız vardı ki, lıse biterken biüe şunları söylemışti: «Çocuklar, artık lise bitiyor, ünıversiteye gideceksıniz. Orada ko münistler. sosyalistler sizın de yanınıza gelecekler, ama mutlaka gelecekler, eşitlik vaadiyle si zi aldatmaya kalkacaklar. Sakm ha sakın aldanmayın.» Zıra sola düşman olarak hazırlamıştı bizi. Sonra üniversiteye geldık, bı?e hıç eşitlik vaadeden filan olmsdı ama biz solcu olup çıktık. Simdi ise nasıl solcu oldugumu arüatmam isteniyordu. Hayatımı Oır sinema şeridi gibi gözden geçırip başladım anlatmaya: • Evet biz durup dururken solcu olmadık. Biz 27 Mayıs sonra sı gençleriyiz. 27 Mayıs 6onrasında ve hattâ öncesinde. gwıçlerin yurt sorunlarıyla ilgilpnm» leri gerektığine dair bir kanaat eelişti. Biz 27 Mayıs sonrasında. önceleri herkes fikırlerini hür olarak söylerse, Türkiye kalkır.tr sandık. Fakat çok geçmeden gör 19 En körüsü Baskamn odasına yabancı uzmanlar gelinceydi. Nesim bey, kapıdan kafasını uzatır, «arkadaşlar odama kimse girmesin» derdi. Bana dönerdi «Ali bey siz de ısterseniz gıdebilirsiniz.» Ben dışan çıkarken yabancı uzmanlar içeri giierdı. Böyle bir örgtitte kişl uzman olunca. kendi kendine iş varetmenin çarelerini aramahdır. Bir gün aklıma çok parlak bir düşünce geldi. Konserve kutulanndan çıkarıp albütne düzenle yerleçtirdigim kâgıtlar aklıma geldi. Hemen çini mürekkebiyle albümün her sayfasına ve tam konserve kutulanndan çıkardığım bandaj kâğıtlannın altma yaalar yazmayı tasarladım. Malın cinsi neydi, fiyatı ne kadardı. Ülkemizdeki fiyatlanyle karsUaştınnca ne kadar döviz saglıyabilirdik. Italya yedi adet z«ytini küçük cam tiipler içınde 1 marka satıyordu. Tanesi kırk kurusa geüyordu zeytinln. Boyut sorunu önemliydi ihracatta. Boyut küçüldükçe fiyat yükseliyordu. îspanyollar elli santilitrelik zeytinyagı kutulan keşfetmişlerdi. Bize gelince hıç bir şeyin farkında degüdik. Bir litrelik rakıyı 25 marka kim satın alırdı! Minik şişeler içinde daha çok satabilirdik. Şisenin iizerine ulusçulugumu7u ispatl&mak için ayyıldızü bayragımızı da yapıştırmıştık. Ya lncir paketleri üzerindeki Vesimler, eli palalı. kavuklu kişller. Dış ticaret psıkoiojisıni bümiyorduk biz. Dış tlcaret, kendi duygulanmıza göre resim yapmak, alıcıyı kendi limanlanmızda beklemek değildi. Ülkenin dışına açılmalıydık. Albüme bunları yazmakia da yetinmedim. Yılhk ihracatımızın gelirimize ne tür bir denkiemle bağh olduğunu da hesapladım Ustelik. Albümü de. cesaplan da düzenli bir dosya biçlminde götürüp üçüncü Müsteşara sundum. Aldı, evirip çevirdi. Telefona uzandı: «N'esım, biraz gelir misin?» sonra bana dbndu. tlginç dedl. Nesim, içerl girinee albümtl uzattı. Bak, dedl. Ali Bey ne hazırlamış. Albütn, Nesim Beyin ellne geçti; sayfalan çevirdi. Bir yandan okuyor, bir yandan resimlere bakıyordu. Çok flgtaç dedl. îkisl de benl süzüyordu. Beğenmişlerdi. Ama neden gözleriade bir ışılti yoktu bu adamlarm. Ticaret Bakanlığında bir toplanü yapıp konuyu açıklıyahm, dedim. Sen IM düşünüyorsun Nesimcigim, dedl, Musteşar. Benc« llgl çeldcl, dedl, Nesim Bey. Benco de ilgl çeklci, dedi, Müsteçar. Çukura kaçmı? gözleriyle Neslm'e baktı. lleri çıkık aînını kaşıdı. îzin Terlrseniı toceliyelim, dedi, Nesim Bey. lyi olur lnceleyin, dedi Musteşar. Nesim Beyle dışarı çılctık. Gerdanı sarkmı?. gözlerl ufalrrermlşti. Koridoru geçerken «Ali Bey» dedi. önemli blr jey söyliyecek olmalıydı. Yanın» Ali Bay önoe benimle görüşün. Sonra Müsteşara çıkarsınız olmaz mı?.. Adunlannı hızlandırdı, odasmdan ıçeri girdl. Bir süre bunun ne anlama geldiğinı düşünmeye çaüştım. Nesim Beyin hakkı vardı. Her uzman, bajkanı aşıp Müsteşara çıksa, işleri nasıl yürütürdü. Yarilış davranmıştım. Kötü bir huyum vardır. Kellmelerle öztir dilemeyi hiç beceremem. Davraruşlannu degiştirir ve en kusursuz biçimde bzür dilemiş olurum. O gün de böyle yaptım. Çalışmalann en güzeüni, en kusursuzunu yapmaya karar Terdim. Bitirince doğrudan Nesim Beyin masasına bırakır, «işte sizi artık aşmıyorum» demei isterdim. Bir daha da Müsteşara çıkmazdım, olur biterdi. Hangi konuda çalışma Nesim Beyi mutlu ederdi? îhtiyacı neydi acaba. En çok Yıllık Program haz;r lanırken güçlük çekiyordu. Başka ülkelerde yıllık programlar nasıl düzenleniyordu acaba. Önce buniarı inceledim. Nasıl oimalıydı, Yıllık Program. Pakistan, Hindistan, Yunanistan, îsrail nasıl yaprnıştı bu işi, üstesinden nasıl gelmlşti! Standart program kavramı iyiden iyiye beni kendine bagladı. Sımsıkı. Daha şimdiden yazdıklarım yirmı sayfayı bulmuştur. Yazdıkça kâğıtları bir tırtıl gibi tüketiyordum. Rakamlar, Tablolar, çizelgeJerrie bezenmiş kalm bir dosya oldu. Son düzeltmeleri de yaptıktan sonra daktilo edılmiş bir nüshayı Nesim Beyin masasına bıraktım. Böylece özür dilemiş ve de artık kendisinl aşarak Müsteşara çLkmıyacagımı kanıtlamış oluyordum. İyı ilişkıler kurmanın ilk adımını atmıştun. Aradan geçen üç gün içinde işınin çok olduğunu, okuyamadığını sdyledi. Masasından almıştı. «Evde okuyacak» diye düşündüm. Bir hafta bekledıkten sonra tekrar sordum. Masasını arar gibi yaptı. «Okurum. Ali Bey kaygılanjnayın» dedi. Neredeydi yaptığım çalışma? Neden sonra onu yandaki odada yusyuvarlak uzman yardımcısının masasında gördüm. Nesim Bey denetlesın diye vermişti anlaşılan «Nasıl olur» dedlm, kendi kendime. «Bir uzmanın çalışmasmj uzman yardımcısı nasıl denetler.» Böyle düşününce Nesim Beye oyun oynamaya karar verdim. ÇaHşmamı yusyuvarlak uzman yardımcısının masasından alıp sakladım ve ertesi gün bir yazı yazdım. «Pilan gün sundugum çalışmamm incelenerek bir karara varılmasını saygı ile rica edenm.» Nesim Bey yazıyı aldıktan sonra aranmaya başladı. Yusyuvarlak uzman yardımcısını çağırdı. Yavaş sesle bir şeyler konuştular. Hocam size verdim galiba» dedi uzman yardımcısı. Asistan Dinçer de çalışmanın nereye gittigini bilmiyordu. Herkes çalışmayı anyordu. Bir hafta sonra bir yazı daha yazdım. Hem de iki nüsha. Birini bilgi ıçin Müsteşara gönderdim. Nesim Bey ne yapacağını şaşırmıştı. Hademelere kızıyor, dosya yığınlarını karıştınyor, kâgıtlan yerlere saçıyor, uzman yardımcısını çağırıp kulağma bir şeyler fısıldıyordu. İnadına mutluluk içinde serin kanlı ve masumdum. Nesim Beyi değiştirmenin olanaksız ya da yararsız olduğunu anlaymca ondan kurtulmanın çarelerini aramaya koyuldum. Müsteşarm sekreterine başvurdum. Yeşü gözleri yorgundu. Incecik parmaklannı kıvırcık saçlannın arasmda dolaştırdı: «Bir çayımızı için Ali Bey» dedi. Sesinde benden arka çıkan bir yankı vardı. «Bursla yurt dışına gidecek uzmanlann çizelgesine üıtiyacım var» dedim. Gülümsedi. Şeytanca bır düşüncenin peşinden koştugumu anlıyormuş gibi suratıma baktı. Bir insan sinsi olun ca, olaylar da ona yardım etmeye başlar. Bana yardım etmeye başlamıştı. En uçtaki odadan bıri yurt dışına gidiyordu. Kendisiyle konuştum ve masasına yerleşmek istediğimi söyledim. Etajerindeki kitapları koruyacağıma söz verdim. Masanın anahtarlarını avucuma bıraktı. Avucumun içinde eriyordu sanki anahtarlar. Sıcacıktı. Zincirinden tutup çevirdim. Sessizce cebımden aşağı bırakn'erdim. En sonunda beklediğim an gehp çattı. Nesim Beyin odasına bir gün yabancı uzmanlar geldi. Kapmın dışına «toplantı var» yazılı karton asıldı. Nesim Bey gözlerinin akıyla, «Ali Bey. isterseniz sız de. » Adarn, dışan çıkmamı ıstiyordu. HaEirdım. Kitaplanmın tümünü topJadım. Koltiigumun altına sıkıştırdım, doğru ıkincı katta en uçtaki odaya girip, anahtarları avucumun içinde olan bombos masaya yerleştım. Kurtulmuştum. Artık işim yoktu ama, hiç olmazsa bir masam vardı. Özgürdüm. Hademeyi çağınp, çekmelerin butün tozlannı sildirdim. Içini beyaz kâğıtla kapladım ve kitaplarımı yerleştirdira. Oda komşularıma çay ısmarladım. Nesım Bey farkına varınca, beni elinden kaçırmanın pişmanlığı içinde. kimbilir ne denli üzülürdü. Yabanrı uzmanlar geldıği zaman dışan çıkar mısın diyeceği kımseyi bulamazdı artık. (DEVA1MI VAR) Ankara'nm Kalaha Mahallesî muhtan İle mahalle sakînlerinden bîr kısnn «bır sayın muhbir vatandaş'ın* ihban üzerine gizli örgüt kurdukları iddiası ile gözaltına alınmı§lardı. ^Kolumda kanser var f , dedim. Doktor kızgın kızgın bakıp yanındakilere " Yaz sağlam^ dedi dük ki. herkes bir şeyler söylüyor ama, Turkiye'nin kalkmdıfı filan yok. Yavaş yavaş anlanıaya başladık ki, bir ülkenin ka'kınması, doğrudan doğruya eKonomik sorunların ele alınıp doftru kavranmasıyla olabilır. 1965:erden itibaren de ekonomik sorıın larla ilgilenmeye başladık. ÖITI^'ğın 1975 yılmda ortaya atıiin • Milli petrol. kampanyasında oen de vardım.» Kangi hadiselere katıldm onu da anlatacaksın zaten.» «Anlatınm, katıldığırn olavlan saklamak için hiç bir sebep gcrmüyorum. Milli petrol kampanya sından sonra. yeraltı kaynaklanmız, madenler konusunu inceVdik. Daha sor.ra montaj saruıyııni ınceiedik. yabancı sermave ko nusunu inceledık ve her incvief yişte gördük ki bü ün ekonomık sorunlann altında menfaat giınıo lan var. Işin içine menfaat jinn ce. taraf rutmak gerektı. Biz lakirden ve TUrkiye'den yana oldıık. Olay kısaca bundan ıbarcr: Biz. işte böyle bir gehşmenın so nucu solcu olmus olduk.» • Sen hep iyi vanlarını Rnlaf'vor sun.» • Kötü bir yam da yok zafen » «Hangi olavlara karıştın anlaî bakalım» dediler. Ben aklımda kalanları sa>Tnaya başladım. 6. Filoya karşı yapıian yürüyüsler. tstanbul'dan Ankara'ya .0761 Okullar Devletleştirilmelidir» yürüyüşü. İzmitten İstanbul'a yapılan «Montat Sanayiine hayır'> yürüyüşü. Gebze'deki tütün mitingi ve başkalan. «Sen o Kanlı Pazar'da da vardın değil mi''» «Evet vardım.n «Çok işe kansnn sen. O Kanlı Pazar neydi öyle?» «Bizim yürüyüşümüz Vılâyete bildirımH, yasal bir yürüyüstü. Zamanın İçişleri Bakanı Sükan ve Ulasnrma Bakanı Bilgiç, Adapazan'ndan ve başka yerlerden adam toplayıp bizim yasa! yüriiyüşe saldırttılar. Bu saldırıyı Saadettin Bügiç, îstanbııl Liman Lokantası'nda bir yemekte organize etti. Şimdi onun suçl'jsu da biz mi olduk?» «Söyle bakalım senm takma adm ne?» «Benim takma adım filan yok » «Vaar, inkar etme çünkü biz bilıyoruz.» • Kesin olarak yanhş, benım takma adım filan yok.» «Söyle bakahm Laz İsmail'i tanıyor musun?» «Hayır tanımıyorum.» «Tamrsın, tanırsın.» «Tanımıyomm.î) «Lâz fsmail sen değil misin yani?» demesinler mi. «Bu da nerden çıkn. ciddl olun ltitfen.» «Yoo, biz son derecp ciddiyz. Biz fstanbul'dan Laz İsmail'i ısfed'k. senı sönderdıler.v «Ben ne Lâzım. ne Ismaıl'im. nf rle Lâz tsmail'im.» Bu tartışma btr süre tızadı. Sonra tanımadıgım birkaç isım sordular, tanımadığımı söyledim. • Eee başka ne soracaktılt?» dedi bıri. Obürü cevap verdı: «Marksıst, Lenınist olup olmadığını sormadık.» «Evet... ama kendi anlattı zaten nasıl solcu olduğur.u» decu. Sorgudan sonra Denı, önce Mamak Askeri Ceza ve Tutukevıııe gdtürdüler. Fakat yaıüış olmuş, sonra aynı arabayla Dışkapı'daki gözalü evı olarak kullanılan bir yere getirdiler. Hakkıncia tutuklama kararı olmayan san;klar burada kalıyor. Tutuklanaıktan sonra dıfer askeri cezaevlerıne gidiyorlar. Artık askerlerın elindeyiz. Gün de bır saat kadar bahçeye çıkıp hava alıyoruz. Emniyet Sarayı bodrumundan kurtuldugumuz ıçın memnunuz. Burada güneş görüyoruz hıç olmazsa.. Sorgum sırasmda bana belli bir suç ısnat etmemişlerdı. Ben kendi kendime, «Her halde esas sorgum savcıda yapılacak, bunları arşıvlemek için sordular. Ne suç Isnat edecekler acaba» i'ye düşünüp duruyorum. Bır gün beni vc yenı gelen ıkı idşiyi çagırdılar. CJsul boyleymış ve veni gelen herkesi doktor rruayene ederrmş. Beııiın için sağlık kurulu raporu verileli ikı ay olmadı henüz. Fakat hissediyorum kı. iyi değılim. Bizi çağırdıkları zaman hastalıgınu soylemeye karar verdim. Umut dünyasz denus ler. Belkı hakkımdakı işlem hızlanır diye düşündüm. Öyıs ya. ben gözaltına alınalı yirmi pü ne yaklaşıyor, hiçbir işlem vat>madılar hakkımda. Halbuki ben kanserliyirn ve saglık kurulu tedavımin Türkiye'de mümkün olmadığını ve vurt dışına gitmem gereSini bildiren raooru vermıs bs>na. Azıcık kanun diye bir şev rarsa, benim buralarda olmamara gerekir. GOZALTINA ALINALI 20GÜNEYAKLAŞIYOR, HIÇBiR iŞLEM YAPMADILAR HAKKIMDA HÂLBUKI BEN KANSERLiYiM VESAGLIKKURULU, TEDAViMIN TÜRKiYE'DE MÜMKÜN OLMADIGINI, YURT DIŞINA GiTMEM GEREGiNi BiLDiREN RAPOR VERMiŞ BANA. AZICIK KANUN DİYE BiRŞEYVARSA BENiM BURALARDA OLMAMAM GEREKiR. Sağlammışıra sesle cevap verdi: «Evet sağlamsın.» Acı acı güldüm ve acıdım dok tora. O günlerde radyo, Kanser Hai tası dolayısıyle sık sık «K.*rıser den korkma. geç kalm.ıktan kork» diye anonslar vapıvorciu. Olsa olsa odur DiŞi BOND TiFFANY JONES Ankara'nın Kalaba manallesı sakînlerinden bazılarının başına gelenler haylı enteresandı. Ankara'nın kuEeyıne düşen bu mahalle fakır mahallelerden bıri. Orada bır ılkokul ve bır de orta okul varrmş. O günlerde Milli EMuhtarlık kayıtlannda ğıtım Bakanlığının «Okullara çobu isimler yok cuklannı kaydettıren velileraen hıçbir harç alınmayacagına ve Kalaba Manallesinin Dir muhher ne ad altında olursa olsun tan var. Baş aza da orda ayru para almanın vasatc oldugu» vo koğusta yatıyoruz. Muhtar CHP İundaki bildırisı radyoda sık sık li. fakat o politikayla pek ufraşokunmuş. Iktıdar oartilenne damamış. O vatandasın dertlennl yanıp gemısını yürütmeye alısdert edlnmlş ve vatandaçın günkınlardan birı. Millî Egitim Balük sorunlan peşinde koşup dur kanlığının bıldınsıne rağmen vemuş. Bunu rahatça söylüyonırn. lılerden para almava kalkınca oCünkü. eger vatandaşm çünlüK kul vönetıcılerı ile arası açılislerine koşmasaydı bunca *anus. Başta ortaokul müdürü olman muhtar kalamazdı sanırun. mak üzere öâretmenler ve baDile kolav bu muhtar o tarihte zı velıler adamın pa/a toplamatam otuzikj scnelik muhtarch. fk sına karsı çı.icmışlar. tidarlar değişmiş o değışmemis. Sız mısinız engel olan. Aklını Muhtarın yaşı elli aitmış ara kullanmış bizim adam ve tfidıp sı var. Ömründe böyle iş görme «Sayın muhbir vatandaşlar» aramiş. Büyük bir terör esmis HIBsma katılıvermış. Başta ortahallede ve hepsl alınmış tçen. okul müdürii olmak üzere bazı Bu şaşkınlık içinde çağırmışlar öeretmen ve öğrenciler ile mamuhtan ve: hallenin muhtannı, ba? azasını «Söyle bakalım mahallede neler ve onların gittiği berberi ve yapıyorsunuz? Marksı, Lenini, kahvecıyı çizli örgüt kurdu Mao'yu tamyor tnusun?» bunlar diye ihbar edivenniş.. •Tanımıyorum. demıs muhtar. Kalaba mahallesınden ottız fcişi•Tanırsın, tanırsm tyi dtlsün yı aşkın mahalleli bovlamıs ve doğru konuş» demişler. fakat bııravı. Orda anlattılar bazı sorguları. muhtar kendinden ve nafızasm Mahallenin kahvecisinin adı Ce dan emin cevap vermiş: vat Kabadayı. Saf. temiz yürek«Vallahi ben, bu mahallede oli. mert ve dünyası kahvesiyle tuziki senedir muhtarım bizim stnırlı bir adam. Bnvle iş ilk se kantlarda bu fsımler vofc.» liyor bssına Çaî:rmışlar, onu Sorgı^a pek de^'am emu»misda. ler galiba. ama KalabalıHan da Doktorun karşısına dizüdiıî. • Söyle bakalım Mao'yu tanı bırakmıvorlardı. Kalabalıiann ço Doktor kötü kötü bir baktı ve: yor musun?« demışler. Cevat'ın gu kırk günü doldurdular gözal «Harun Karadeniz 3en mısın"» Mao'dan filân haberı vok ve za tında. Daha sonra da çıkarama dedi ve ekledi •tanıdım.» Doktor ten Mao verıne Mova dıvor. dılar ortaya ordaki gızli örçü*ü 7 gençten bir subaydı. Sonra hepı VP dava açamarian bıraktılar TC.SL «Tanımıyorum.» mize bırden sordu: «Tanırsın tanırsın. Ne biliyor hailelivl. • Bir hastalığınız filan var mı?« san hepsini anlatacaksın yoksa YARIX: TEK GENEL Ben. tam sırası deyıp: biz adamı ben7pririz» ciive iyice • Ben, böyle dıştan iyi görünü sıkıştırmışlar Cevat düşünmüş 3IÜDÜRÜYLE. yorum ama. gerçekte hastayirr ve tedavi görmem gerekiyor.» «Nen var?. «Kolumda Kanser var ve sağbfr kurulu yurt içinde tedavisı müm kün değil diye rapor verdi» dedim. Doktor şöyle kızgın kızgın bak tı ve yandaki ere dönerek: .Yaz sağlam. dedi. Ben, iyice 1. Oeferdar ft bnkamızda mevcut ihtiyaç dışı 26 aaet şasırmıştım. eiektrik motoru .5.ÎU975 günü saat 16.00'da kapalı zartla • Siz beni muayene bile etrceıl! teklit alma suretKie satılacaktır. niz, sağlık kurulu beni oır haf 2 Is'ekiiler mctorlan görmek üzere mesai saatlerı aata inceledi ve hasta Ustelik *hıllncfo Viif«sf;sp Ticarpt Mürtiirlügüne mürtcaat ertPOtlırıer. nemlı haffa div' rapor verdı3. MüpssP5.çm!? motnılan satıp ^atmamaktn veva aiıadedim. dığine satrnakta «(ıbesttır Doktor bir an duraklayıc S'zi SUMERBANK dınleyen ere çıkıstr tTNI.İ' SANAYtt MI'lSSfiSESt «Yazsana sağlam diye» Ben EVİ P IIEFTKRDAR tekrar sordum" • Ben, sağlam mıyıın jımd'"'» doktor duraklamadan ve sert bır (Basın: 20410) 6555 düşünmüş ve: «Bir gün Denım kaveme ell çantalı, foterlı bır adam geldı, ikı kahve ıçıp gıttl. Olsa olsa odur. Çünkı öbürlerını tanıyorum» demış. Cevat'a soruyoruz: «Neden o adamı dedın ki?» Cevat açıklıyor meseleyı: «O adam eriderken dört tane Amerikan sıgarası unuttu ben o cıgaralara el koyup içmiştim. Kaveye gelenlerden bır tels Onu tanımıyordum. Bana öyle geldi ki o polıs cıgaraların hesabını soruyor benden.» Muhtelit Cins Elektrik Motorları Satılacaktır