29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
DÖRT CUMHURİYET 17 Ekim 1975 ABSULCANBA Büyük Usturalar Şakir BALKI 22 Too, ne demek efendiler, rahatsız cttik de söz mü yani? Tersi Bozuk tükileşti birden: Demegin işleri nasıl gidiyor bakalım, Zeynel Faşkan?.. Çok iyi gidiyor. tabii sayenizde! Aman deme böyle, biz ne yapıyoruz ki demekte? Dernek işleri sayemizde gitsin. Siz varken bize ış mi düşer Zeynel Beyefendi. . Asıl iş sîzde. siz olmasaydınız. bu camıi şeriı'işi mi o îurdu? Sizi başkan ettik de Cami Yaptınna Derneği kapanmaktan kurtuîdu: Rica ederim. rica ederim... Bi* Zeynel'i böyle güleç yüzlü yakaladık ya, söze girmek bana düstü. Biraz alttan alarak: Zeynel Bey, dedim. zatıâlinizi niçin rahatsız ettik bıliyor musunuz ki?.. Yüzlerimize dalga geçercesine baktı: VBİlahi nereden bıleyim? dedi. Tersı Bozuk, ağzımdan lâfı birden kaptı: Aman Zeynel Bey. Cami Yaptırma Demeğini ihya ettiniz! Ama biı bunu yeterli bulmadık. Partimiz ne güne duruyor?. Yalnız demek mi ihya edilecek sayenizde, ya partimiz?. Partimizin hali meydanda, partimizin de ihya olmasıru istiyoruz biz. Elbette ki bunu da siz yapacaksınız!. Güldü. Ben mi?. dedi. Evet Zeynel Bey. sizi partmuzın içinde görmek istiyoruz. Ayni hamurdanız, bunu iyi biliyoruz. Ayni hamurdan olmak başka, partinin içinde çahşmak başkadır. Partimize bir çekı düzen vermek gerekli oldu gayrı. Bunu da sizden rica edeyim, daha dogrusu rica edıyoruz. Zaten bunun için sızı ralıatsız ettik biz. Eksik olmayın c«nım, sağolun... Siz de sagolun efendim; Partimiz... Ayağa kalktı, bir süre camdan dışan baktı. Düşündü. Bir elini Şaban Efendi olarak benirn onşızuma'tttav'öbîlt 1 elini de Tersi~ Böîıık Ismet beyin omuzuria. Ayni hamurdan olmamıza kuşku yok. fledl. flernekte de az buı iş yok. Bir de bu ışlerın arasında partide tam faal olmaya gelince, bilmem ki ne karşılık versem size. Tekrar bir süre düşündükten sonra: Bana göstermis olduğunuz sıcak ilgiden ötüril size teşekkür ederim. Gelin arkadaslar, bu konuyu başka bır gün görüşelim, oldu mu? Kafamın içı yorgancı kıtığı ile dolu sanki! Su koyuvermesin diye, huzurunda fazla soz etmeden ayn'.dık. Biz bu işi Zeynel Beye açük değil mi? İşin altından bir çapanoglu çıkmasm. diyecegim su ki. Zeynel Bey bize «Partimizde laal olarak bimenfaat çahşmayı kabul ettim» der de, bizimkiler bir hır çıkarırlarsa ne olacaktı' Biz önce İl Faşkanını kafaya almaya karar verdik. Biraz derlenip toparlanıp yürüdük biz il başkanlığı binasına. Biz bir bölük cami yaptırmacılar. il binasmın o karanlık merdivenlerini zar zor adımladık. Sahanlıga çıktık, başkanın odasından Alkışçı Sami çıkıyordu. Bizi böyle göriince dalgaya aldı. Hepimize takıldı. Partinln kahvecisine: Oglum, dedik, tl Başkanı odasmda rm? Evet, odasında. dedi. Bu habere sevindık ne yalan olsun. Bizim parti başkanı Pırtık Osman parti binasına gelir ama, aklı eserse. Sesimizi mi işitti ne içeriden seslendi: Buyrun beyler, buyruuun!.. Odasına girdik ilkokul ötrencileri gibi. Bizi görünce: Oooo. . diye güldü. sizi hangi yel savurdu buraya? Yahu sizlerin kabahatiçok büyük. Hadi partıyi unuttunuz. beni de mi bir kalemde silip attımz? Buyrun. buyrun... Vallahi çok se^ndim gelişinize! Eee, daha nasılsımz bakalım arkadaşlar? Yabancılar gibi oturmaym camm. ooo Ne olmuş y*ni, burası sizin e^nniz sayılır.. Pir işiniz olsa gerek?. MoUa Mustafa ökstirdü, herhalde konu?acaktt. aklına bir sey gelmeyince öksürdü. Hacı Kerim davrandı hemen: Osman Bey sizi büyük bir hayır için rahatsız ettik, dedi, isimiz hep hayır ışı oldu. Şey. evet Osman Bey kardeşimiz .. Hayır işi olsun da şer ışı olmasın Hacı Bey. hayır işı olunca.. Vademki hayır için geldııüz. söyleyin bakalım nedir bu hayır işi? Partimiz daha da guçlensin ıster misın? Kasıl istemem ki, elbette isterim.. Biz Cami Yaptırma Derneği olarak huzuru âlinize geldik. Bizim yeni başkanı tanırsın değil mi? Canım şu Zeynel Bey?. Haa onun iç:n siz Osman beyimizi rahatsız ve me?gul etmıs olduk' Derncgimizin hali malum. adRtn ihya etti dernegimm. A k:lh adam canım... Ona partimizdee bir vazüe versek. ne dersiniz buna Osıran Bey ojŞlumuz".. Parti Başkanı Pırtık Osman Bey bu sözler üzerme duşunmeve basladı. Bir süro ensesini kaçıdı. sonra agrıtn yaya yaya: Ne demek efer.rtim, ne demek'' Buyursun.. Partımıı her namuslu vatandaja açîktır. Partimizde is mi. ondan bol bır şey yosinanm. Memnur. olurum! Buyursun, buyursun... Başuruan üzerinde yeri varuir'. Ter^i Bouk Ismet'in tteyfine soz yoktu. İçin için seviniyordu. Onun istediğı tibi konusmuştu Osman Bey. Yaşmdan. b>«u>wrı uranmasa yanına varıp ellerinden öpecektı. Ellennı uguşturdu • ogum. dedi, bu Zeynel Bsy tam bizim partimizs göre biçilmiş kaftan!.. Hacı Kerim susftr mı? . F a r icin feldik hayırlı oldu bu iş. dive ağzı kulaklanna ulaştı/Bız düsündük taşındık, her ne kadar Zeynel Bey bızım oarti içn canını'kamnı verirse de, belli olmaz bu işler Osman B=' bakaiMT Canım karşımızdaki partiler s:nek avlamıyorlar ya."' Rdfmı nvırtıverirler diye düşündük. İyi ue ettik... Mübarek olsun partimize... V . M I VAR) I M ÇOCUKLAR Selim üstüne öyle olaylar anlattılar ki bana, şa$ırdırn kaldım. Bu kadar çok olayı bir insan bu yaşta nasıl yasayabilir? Bir korku bir ınsanı bu kadar küçük yaşîa buralara nasıl itebilir? Polisler dünvada herkesi yakalayabilirmis ama, Pire Memed'i bile yakala>abilirlermış ama Selim'e Relince. füüüüüüt. vizzo. yanına bile yakiaşamazlarmış. Metin. diyor ki, Selim yakında ölecek, diyor. Bu hıza. bu korkuya hiçbiT yürek dayanamaz, diyor. Metin diyor ki, eger yaşar da sag kalırsa Selim. diyor. insanların feriştahı. şu koca Istanbul'un padişahı olur, diyor. Ve hem de Kur'an'a el basarak söylüyor bunu. Bu sur dibinde dogan güne karşı çok oturup konuştuk Selim'le. Benden ilk günkü gibi artık korkmuyordu. Ve hem de batan güne karşs. Arada sırada korkusunu da belli edince işre o zaman da bende şafak atıyoTdu. İ$te o zaman. ben ayağa kalkıyor, Allahaısmarladıkı çekiyordum. Neme perek, ne olur ne olmaz, böyle Allahm belâsı bir adamla başa çıkılmaz ki.. Bunu bir gün Metin'e açtım, Metin güldü, güldü, Rüldü. sonra da: «Bak arkadaşs dedi. «bak bana ki sana ne deyim, iyi dinle beni. Ali, bir de ben. bir de Selim. şu koskocaman Istanbul'da, şu kum gibi kaynayan berduş |Çocu£un.,İGinde, üçümü^, btr itfa.. *ya nasıl, ne için tçeldik,' bir dü . »'şüft. hakalım arkada.6, .jyic^, bjc.fikret de bir düşün arkadaş... Bir düşün arkadaş ki. ben sana neden arkadaş demişim. babamın oğlu musun? Bir düşün arkadaş ki, dünyada senden başka insan yok mudur da ben sana arkadaş demişim. Söyle bakalım?» İNSANDIR • YAŞARKEMAL Çizgiler: Turhan SFXÇUK Fotoğraflar: Ara GÜLER METİN, SELÎM VE ALÎ HEP BİR DEMİRDENMİŞ... «Metin diyor ki; Selim, yakmda ölecek diyor. Bu hıza, bu korkuya hiç bir yürek dayanmaz, diyor, insanların feriştahı. şu koca îstanbul'un padişahı olur, diyor...» runda kalıyordum. Eğer, Sellm'in ceylan türküsünü, türkü gibiydi anlattıkları, ceylanlar Ustüne çıkanlmış, çok eski bir hayranlık türküsüydü. alabüseydim. Hiç kimseden şimdiye kadar böylesine güzel bir sey duymadım. Sonra dört beş sefer daha gittim surlara, küçücük makinayı sakladım. konusturdum onu. öyle bir daha, ilkinki bir ceylan türküsü çekemedl bir daha. Bir insan belki bir ömürde, bır özleminı, acısını, tutkusunu söylerken böylesine güzel anlatabiliyordu bir şeyi. Belki insanın. her insanın böyle coşkulu, mutlu bir anı olabiliyor. Düşündüm, ben dedim, anlatayım. bir daha ben söyîeyeyim, Selim'in ceylan türküştinü, hiç oimazsa burada yazayım, olmadı, beceremedim. Bir şeyi duyduktan. böylesine güzelligine vardıktan sonra. ona yakın da olsa anlatamadıktan sonra, neye yaraı kı. yazarlık. şairlik neye yarar ki .. Sımd:. ışte. kocaman kara gözlü. gözleri dışarıya yumruk gibi fırlamış. pınltılı gözlü, ceylanlar âjıfı Sfilim'in ceylanlar agıdını söylememenin actsı ağl gibi oturdu yüregime... «Xe gtizel konuştun, söyledin ceylanlar Üstüne Selim...» «Hiç sorma, ceylan güzeldir...» Başka,, bir şey .söylenrpez,. ceylanlar güzeldır. Belki de Selim • daha ömsr komwurkettl«n, «urmadan, ceylanlar şrüzeldir, ceylanlar güzeldir, dedi de, beni böyle boyle söyleyerek aldı da güzel ceylan düşlerine götürdü. Sonra ben söyledim ona eeylanları.. Bır sabahtı. aşağıda, çölün ucunda durmuştuk kaçanvt Süleyman'la.. Ben de hep Sü' Crvlan güzel hsyrandır... «Bilirsiiiiiin. bilirsin j'aaa, sen leyman diyorum ona. adı. öz adı kumazsın. Sıkı ağızlısm, her şeAhmet'ti. Yazarken kaçakçıların yi lap diye her yerde söylemezadını da değıştinrim de.. ünun sin.» adı Ahmet'ti. İnce, saj benızli, «Söylerim.» kara gözlüydü. Bir erkek ceylasPeki söyle ama, niye ben sana na benziyordu Ahmet.. Kilis'in arkadaş demişim, hem Ali'ye, bir köyündendi. Şimdi unuttum hem de Selim'e? Dünyada başka har,Ei köyden olduğunu.. Öteflen kimse kalmamış da^» çölden cerenler kopup geliyor«Niye ki?» du, sürülerle. Kuşluga kadar bu akıp gelen s ü r ü ^ . bu akıp ge«Çünkü insan kısım kısımdır. len kızıl çizgiyi izledik Ahmet'Kimi insan ayni demirdendir.» le. Ahmet'in mavzeri clindeydi. «Sen de mi Selim gibi korkakCeylanlar, ceylan sürülerı taaa sın?» yanımıza kadar geldiler, sıçraya«Yok.» rak, sünerek.. Sıçrayarak süne«E. öyleyse?» rek. bir oyun tutturduiar yöre«Korkak degilim ama. demiriSelim, «urlara oturmuş, oturmuş da düsler kuruyordu. mizde. Ahmet'le ikimiz kıpırdamiz bir. Deşme altını bılemem, yamadık yenınizden. Öj'le çölün bildigim, demirimiz bir.» ortasında dimdik, ağaç gibi. Kı«Benim demirim de mi?» pırdarsak büyü bozulur sanıyor«Senin demirin de » duk. Kıpırdarsak ceylanlar ür«Onun için. » ker, ortalık darmaduman olur «Onun için sen Selim'den korksanıyorduk. Ceylanlar ta vanıma. Benden de korkma. AU'den mızda sıçraşıyorlardı. Kuşluklade .. Biz senden korkuyor muyın ilerdeki veşıllikte yittiler giV yuz?» lan. Selim, pusanklan ustA bir yünden çok kişi takılmıs da, bir nımsıyor Selim. Otuzu kırkı bir tiler. Bir de cerenler pusarıgı Çok uzak, bir düşü anlatır «Bilmem, Selim benden korkgibi. Selim, kendisi de inanmı destancıymış gibi candan söylü hafta koşmuşlar, koşmuşlar o arada. Sarı, ışütı içinde. bir al gördüm. Gögün mavisinde kırrnımadı mı?» tın çaımk gibi oluyormuş ova, zı cerenler sıçraşıyorlardı. kıvıl«Korktu ama. o ilkindi. O, kor yor gibi. Başka bir çocuğun ba yor. Bu pusankları burada ço atlan bir türlü j'akalayamadan kuya alışmış. Benden bile kor şından geçmişte, o çocuk bütün cuklara anlatmış da hepsi Seli geriye dönmüşler. Bir iş olacak, buğdaylar olgunlaştığmda. Çöl da cımlar gibi durmadan, Sonra cerenler masmaviye. mosmora krskar. O her şeyden korkar. Şim bu anlattıklarını düşünde Seli mi işletmişler. Inanmamışlar pu bu atlarcla bır iş olacak ya, ne ha çok yanıyormuş ışütısından tiler. Sonra da pöse açılarak, di korkuyor mu? O karıncadan me aiilatmış. Anlatırken ne kor sank olabileceğine. Selim, diyor dir o iş? Durup dururken, etli, buğday tarlalarının. Bütün bunmavisine uyarak dağıldılar, yitkendisiyle ki. bir sen inandın. çünkü senın canlı, kanlı atlar, koşan atlar göl bile korfcar. Şu taştan bile kor kuyor. ne üzülüyor, ları nasıl çıkardım ağzmdan Setiler eittiler. kar. Kelebekten bile korkar. Al hıç bir ilişkisi yokmuş gibi. Ba pusarıgı görrnüşlügün vardır, öy ge olabilir mi? Kim inanır, dünlim'in, parça, pa.rça, kırık dölah onu da korksun diye yarvıt zı yerlerini hikâyenin dönüp dö le mi? ya. bunlar göigedir derse, kim kük, gü.lerce. sora sora .. Bır Ben önce çok koT'stum. Ahmıs. Şimdi senden korkuyor nüp bir daha. bir daha anlatıYılkı yılkı atlar görmüş pusayor. Hiç farkında değil, birkaç rıkta, Selim. Atlar doludizgin üs inanır. değil mi? Ama ne öyley coşuyor, azıcık anımsadığı, düş, met ha şimdi ha bırazdan kaldımu?» np tüfegini bır ceylanı avlayakere yokladım. Sonra da ayni tüne üstüne geliyormuş. Kooa se, gölge değıl, düş değil, nedir pusank içinde gördüğü doğasmı «Daha az korkuyor.» cak, diye. Bunu Ahmet'e sovledibır anlatıyor. bir anlatıyor sözolayı. üç ayn biçimde anlattıgı man, kırmızı gözlü atlar. Her öyleyse... Bir de ne varmış, bır Selim üstüne çok kişiyle kogımi şimdikı gibi ammsıyorum. de ne varmış bu pusanklarda, cükler ağzmdan sular gibi çağhnuştum. Selim onlara ne anlat na tanıkhk ettim. Hangisi doğ gün her çölden kalkıp köylerine Ahmet eüldü: mıssa kendi hakkında. ne soyle ruydu, yokladım, anladım ki Se geliyormuş bu atlar Selimlerin. bir de sen kaçarsan, ne kadar yor Sonra sönüyor, duruluyor, uzağa kaçarsan kaç bu pusank bir tek sözcükle her şeyi anlataz» dedi. «Sonra insanın mişse, kendi kanılarını da kata lim için üçü de dogru. Çocuklar atlara koşuyorlarmış, Mezopotamyanın bu ucu. Ha çocuklar koştukça atlar uzakla lar üstüne geliyorlarmış senın... tığını sanıyor.. Sonra onu bir coş eli kolu çonı olur. Bu sıralar ceyrak söylüyorlardı bana. Selim'in lan avlananıaz. Ya^Tuları varhikiyesi yürekler acısıydı ama. ran ovası Selim şöyle böyle ev şıyorlarmış. Bu pusarık öyle bir çölde şehirler kuruluyor, şehir turuyonım, bır onun yufka yeridır. O da olınasa. bizim ta vaanlatanlann çogu inanrr.ıyordu leri ammsıyor bir de uçsuz bu seymiş ki, bu pusank. sen koş ler yitiyormuş her gün sabah, ne, özlem damanna basıyorum, nımıza kadar. bizim insanhâi'iiıbuna. Metin inamyordu atna, bir caksız çölü. Bir de çölün üstüne tukça onlar kaçarlarmış. Şehir ikindi. kuşluk, ögle... Atlar geli işte o zaman Al eyle delini, zap za güvenip gelmisler. Ceylan bey tuhaf ikircikle, çok da inan gelip konan gemileri, bir de ev ler de öyle. ormanlar da, akar yor, atlar yitiyor. Sular çağlıyor, teyle kulunu.. leri. . le avlanamaz.» mayarak. Ama Selim hiç yalan «Hiç ceylan gördün mü?» sular da öyle... Yanına vardım denizler dalgalanıyor. Insanlar, Selim çölün üstünde orman da vardım derken.. Bir de bakmış insanlar. binlerce. karıncalar gisoylemezdi ki.. Hayır hayır, dogOnu tlk olaraktan bu kadar Ya, insanlıgımıza güvenip gelrudur Selim'in her anlattığı. görmüş. Ben iyice deştikçe, Se sın ki. kaçıp gitmişler. Belki de bi. . Ama seslen yok. Ker kvış coşkulu gördüm. Deli gibi olmuç mişlerse onlann umiırtu bosa çıDüşşe bile doğrudur. O, hıç lim düş gibi gördüğü pusarıgı büyükler dogru söylüyorlar. Kim luklayın geliyorlf! rmış yukan tu. Co?kudan tıtrıyordu. Bir an karılamaz. Bir süreler çolün gebir şeyi saklayamaz. Selim ger Bnlatıyor. ÇBlden, Haran ovasm büir. Pusanğı anlatmağa, onun doğru, çölden aşağıdan. lattı, keşki keşkı onun bu konuş lenegi vardı. Şimdi altüst olmus. çegini düş gibi, düşünü gerçek dan hiç hiç bir şey kalmamış ak gerçegini Selime anlatmağa çamasını banda alabilseydim. AlaSelim'in hikâvesi böv'e. İnsanlıUlu buğday tarlalarını anımsıgibi söylüyordu. Neden sonra Imda da yalnız pusanklar kalmadım Makinadan da korkuyor§ına Sel'm'in bu gerçejine varabil mış. Çocuklar pusanklara bayılı lıştım, dinledi, azıcık çaktı, son yor, düş gibi, pu^arık gibi. P^ığ du Seiim. Elimi makinaya süriin dim. Konuş Selim karrieş konuş. yorlarmış. Büyükler ne kadar, ra hemencecik de vazgeçti. «Ola day tarlaları da çöl kadar uzak. ce sapsarı kesiiiyor. yalvarırcaY A R I N : Konus ki... Bir insan. bir top yalandır, düştür bu, çölün oyu maz», dedi. Ben de üstelemedim. çöl kadar genişmiş. Bir de koNe deyim de onun düşünil bo caman d»v'.eı, koskocaman, hııg na bana bakıyor, ben de elimi rak, bir düş macerası... Bir ço nudur, derlerîe desinler, çocukKÖY AMLARI lar gerçek sayarlarmış pusarık zayım. Atlann ardına onların kö day tarlalarını y:yen devleri a mzkinadan hemen çekmek rocuk macerası? Selim'in macerası bir insan, bir toprak, bir düş macerası... *. • GARTH DAJA Ou MUTMfŞ PBV TiFFANY JONES !'^P^5 QOBOTTUQ TÜM R ^^*r" f 8UNÜN DUNVAV UVAE
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear