23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET 11 Ekim 1975 BEŞ Istanbul seni seçmeyecek Birtakım karanlik adamlar şimdi duvarlan senin âdınla karalıyor, bu bana küfrü ve zincirleri anımsatıyor; kanlı kâğıtlar halindeki gazetelerde delik deşik edilmiş arkadaşlann yüzümüze çarpar gibi çıkan resimlerini; hücreleri anımsatıyor bu bana, ellerimizin nasıl çiğnendiğini. Bütün tepelerinde bu şehrin, bütün çukurlannda tenekelerle çatılmış binlerce evden geceler bir iskelet gölgesi gibi geçerken ve daha öğrenmeden çocuklar isimlerini vahşetle göz göze bakışırken ve tehdit ve tehdit ve tehdit kırbaçlarken en delikanlı atılışlannı gençliğimizin ve yasakken grev, arkadaşlık yasakken. sen bu şehirde kanla yatışan bir sinirle gezüıdin. Bu sehir seni seçmeyecek çünkü bu şehirde sana örümcekler ve akrepler arasında kopan kollan ve parçalanan bacağıyla mahzenlere tıkılan bir insandan her gece kan getirildL Nİhat BEHRAM Istanbul seni seçmeyecek bu soz çırpmarak içimde elektrikle sarsılan kalbimden yükseliyor, hançer gibi sıynlıyor kınlan dişlerimden. Bu şehir seni seçmeyecek çünkü ihanet bir şehre zehir verir çünkü senin varlığın bu şehri karartıyor bağnnda bir yara gibi taşıyarak öğrendı bunu bu şehir. yaygınlığı saygınlığı Fakir BAYKURT ŞiliYım büyük ozam Pablo Neruda'nın begenflen anılanru okurken etkisinde kaldığım başlıca nokta. şiirini büyük kitleler önünde okuyjşu, dinleyicilerinde uyandırdıgı ilgi oldu. Sili, karmaşık çelişkilerin ülkesi. Ozanın deyişiyle. ntarlalar ve uyuklayan köyler. Maden ocaklarının bulunduğu bölgelerda müthiş bir yoksulluk ve kulübeleri dolduran insanlar..» Evet, bir yanda da, kadillâklar, müthiş bir varsıllık. müthis bir doygunluk, savurganlık... Curzio Malaparte, Neruda'yla yaptığı bir görüşmenin sonunda şunları j'azıyor: «Ben de Şilili bir ozan olsaydım, Neruda gibi yapardım. Bu ülkede ozan bir karara varmalıdır. Ya kadillâklar, ya da ayakkabısız ve okulsuz insanlar'» Neruda şöyle dıyor: «İşte bu ayakkabısız ve okulsuz insanlar benı 4 mart 1945te ülkenın spnatörlüğüne seçti Şili'nin en geri bolgeleri sayılan bü>ük bakır ve küherçile ocaklarının binlerce insanı bana oy vermiş olduğu için her zaman gunır duyanm.» Seçim gezileri. yanık bozkırlarda yoracu. uzun yolculuklar oluyor. Neruda. karsılaştıgı güçlükleri yenmede şıırinden yararlanıyor: «Çölden tepelere tırmanmak ve inzivaya çekilmiş insanların tek ümıdi olarak ortaya çıkmak hoc hir sonımluluk degildi. Bununla birlikte şürim bana onlarla ilişki kurma yollannı açtı. Şürim. halkım ve onlann güç yaşantıları arasında dolaşabiliyor ve onlar tarafından ölümsüz bır kardeş olarak kabul ediliyordu.» Lota'nın kömiiründen, yerin yedi kat dibindeki ocaklardan, toprağın ıçıne giren dimdik galenlerden. sanki cehennemden geliyormuş gibi, yaptığı berbat ışten yüzü bitkin, tozdan gözleri kıpkırmızı bır adam yeryüzüne çıkıp karşısında Neruda'yı buldugu zaman. yanklan ve nasırları ils kuru bozkır topraklannı andıran elini uzatarak, «Senj çoktandır tanıyorum ben kardeş!» dıyebilıyor. Sadece kendi halkına dejfil, başka ülkelerin Insanlanna okujor şiirlerini: New York'ta bir matine. .Salon öylesine doluydu ki. yer bulamadıklan ıçin dışarda kalmış birkac bin kişi dinlesın diye. tiyatronun kapısına bir televizyon yerleştirilmisti. Sömürüye karşı aşırı vurgulu şiirlerimın Amerikalı halk snSınlannda derin yankılar uyandırmasına pek duvgulandım. Washin«ton ve California'da da üniversitelerin ve sıradan dinleypnlenn rrimüıiiyü lânetleyen sözlerimi onaylamasından çok şey ftgrendim.» Brezıiya'da daha ilgi çekici. ınanılmaz derpcede büyük bir deneyi var: «Pacaembu stadvumunu riolduran kalabalığı görlince müthiş hey»canlandım. Çünkü 130 bir, kisi toplanmıştı. St?.dyumun koskoca alanmda insan kafaları birer nokta gibiydi... Korktuğum gibi olmadı ve tspanyoloa okuduğum şiın. stadyıımu dolduran nalk yığını anladı. Sürimin ağır agır okuduğum her mısrasmı Brezilyalılar çtlgınca alkısladılar. Bu alk!Sİar siirlprim üzerinde büyük yankılar yaptı.» Ekliyor: «Şiirlerini 130 bin kişi önünde okuyan bır ozan değişmesin olamaz.» Neruda'nın «YasadıSımı İtiraf Ediyorum» adlı anı kitabının Ahmet Arpad çevirisinden yaptıgım bu alıntılan, vaz bovu. şiir yazan, şitr seven arkadaslara anlattım. çogu hiç şasırmadı: «Tabii. Şilinin oırıkimi nerde, bizimki nerde?» benzeri yorumlar yapıp gectiler. Katılmadım ben bu yorumlara. Sili'de siir kültürünün hirlkimi üstüne yeterli bilgimiz yoktu. O birikim çok olsa bile. birdeki birikimin az olduğunu nasıl srtyleyebılinz: Osmanlı önrssi dönemlerde tek koldan .vürüyüp gelen şiinmiz. sanıyonım her sınıftan insanın ilgisini çekiyordu. Osmanlılardan bPrive. Dır k o lu divana, saraya dalıp kapanırken. halkın siir yaş?mı Kirsal açıkhklarda bütün genişligiyle süriiyorcîu. Btısnnü sorun oluvor bence şiirimizin. Ger.e iki koldan yürüyor. Bir kolu Dek okul görmemiş. gelenekten boy süren. kirsal aianlar siiri nalk siiri. Öbür kolu. okullu fmodern) 07an!anmızın eelistirdiSi okun.'is. lar şiiri. Halk şiiri okumuşlar şiirinden daha yaysm. Gene ortada saz var. Şiirlerini türküleştiren geleneusel ozanlarımız. sazın yardımıyla sık sık halkın karşısına çıkıyor, büyük topluluklara . sesleniyorlar. .. , • • » .• • . 1 Plâklar ve ses bantlan dolduruyorlar. Yurdun dagında ta1 şmda, mimbüsünde otobüsünde çalımp dinteniliyorlar. Mahzuni'nin iki yüze yakın şiirinin türkü olduğunu duydum. thsanl, Nesimi Çimen ve baskaları da var. Bunun ne filcüde büyük bir yayüinlık olduğunu anlayabilmek ıçin insan, okullu ozanlanmızm kapanıp kaldığı dar alanı göz önüne çetirmelidir. îki üç bin basılan dergilerde. iki üç bin basılan kitaplarda kalıyor çogu. İçlerinde yedi sekiz baskı yapanlar da var elbet, ama bunlarm da gücü bu kadar mı acaba? Geleneksel ozanlar. ayak ve uyak düzenine bağlı kalıp. içerlği güncelleştirmeyi, siyasallaştırmayı deniyorlar. Toplumsal istemler ve tepkiler, geleneksel kalıplar içinde acıklanıyor. Okumuşlar şiiri, ayak ve uyak düzenini yıkmış, içerik olarak daha çok okumuşların ilgılececegi konulan seçiyorlar. Biraz kapalı, hem de sanatlı bir düzeyde konuşuyorlar. Gelpneksel jzsnlar mutlâka halka gitmeyi sanatlan tçin varlık nedeni ve koşul sayarken ötekiler plâk va da ses bandına girmeyi, üç beş b n kişilik topluluklar ftnüne çıkıp okumayı gereksiz, hattâ sanarlan için bir «nitelik diismesi» sayıyorlar. Halk ozanlan, özellikle topluluk önüne çıkıp okumakla, hem halka görüşlerinı iletmiş, aikışlanmış, r.em de şiırlerine karşılıle bıraz para kazanmış oluyorlar. Yanmca Şenliği'nde bunun örneğinı gözümle gördüm. Geleneksel ozanlarımızla okullu ozanlanmız ayn ayn gecelerde çıktılar halkın karşısına. Birinciler. yılların yatkmlığına yaslanıyorlardı. tkıncilerin çoğu ise belki ilk deneylerini yapmaktaydılar Seslerinı ayarlamakt3 bile zorluk çekiyordu bunlar. Sürleri ve kişıliklen. degerleri tistüne hiç kuşkum yok. ama halkla iletişim kııramamış va da az kurmuş olmanın sonuçlarıydı gördüğüm. Halk 'da ötekiler kadar tsnıdık bulmuyordu kendılerini. Daha önceki şenliklerde şiir okumuş olanlar da vardı ıçlerinde. Dinleyicileri, bol yıldızlı nır gök altında açıkhava tıyatrosunu doldurmuş, üç bıne yakın ışçı. kadın, kız, yaslı. genç. Aynı gece. Genco Erkal. Nâzım Hikmet'în şiirlerini okudu Sonuç bambaşkavdı. Nâzım Hikmet. bambaşka «Içüde tanıdık bir ozamydı halkın. Genco Erkal'm btısanlı nki'vu«unun da etkisiyle yer yerinden oynadı. (Devamı 7. Sarfsda) 111111 Batılılaşma ve Türk romanı Atillâ ÖZKIRIMLI Ilhan ARDA Bir edebiyat türü olarak Batı'dan ithal edilen romarın, Osmanll toplumunun tarıhsel gelişiminde altyapıyla olan ilişkisi, üzerinde duruimamıs bir konudur. Oysa bu soruna çözüm getirilmeden, romatizmın bütün özelliklerinin, Batı'dan çok farklı toplumsal koşulİJtrın egemet. olduğu Türk toplumuna taşınmış olması açıklanamaz. Şu nokta çok önemli: Bat' 'a roman, feodalizmin yıkılıp burjuvazinin egemen olduğu dönema^ gelişmiştir ve olgunlaşması bu egemenliğir. pekişme süreciyle doğru orantıhdır. Çünkü özü ve biçimi gereğı romanm var olabilmesi birtakım koşullan gerektirmektedir ve bu koşullar bir toplumsal dönüşüm sonucu gerçekleşmiştir. Buradan yola çıkarak, kapitalist dönemde ilk örnekleri verilen düzyazı romamn gelişimini etkileyen koşullan sıralayabilıriz. Kapıtalist dönem dedim, çünkü kapitalizm, tarihsel gelişira açısmdan nasıl ekonomide bir devrimse, sanatta da bir devrime yol açacaktı. • Kapitalizm yeni duygular, yeni düşüncçl^l jSpj^^jf' ! SWBhri m dfle getirmesı için de sanatçıya yeni olanakl*rl;l»jurıitft Artılt kahplaŞmıv, çok yavaş degişen , bir anlatıma saplaftıp fc»ima.k gtlotoi:» 'Err.st Fisher). Bu yeni duyguların. düşüncelerin başında, o gühe kadar varlıgı pek farkedilmeyen halk, ulusal birlik gîbi kavramlar geüyordn, yeni bir toplumsal bilinç oluşmaktaydı. İnsanla tanışmıştı sanatçı, feodalin egemenliğine son veren insanın gücüyle. Şövalye nıtelikleri taşımıyordu bu insan. Sıradan biriydi, halktı. Üstelik baska bir dili konuşuyordu. Sanatçı ya soylulann Lâtmcesfni ya da halkın dilini seçmek durumundaydı. Ama okur degiştiğine göre dil de değişecekti. Burjuvaların egemenliği arttıkça okuryazarlık da anıyordu. En önemlisi de teknik gelişimdi. Matbaanın bıılunması, baskı tekniğinin her geçen gün ilerlemesi, düzyazı için yeni olanaklar yaratıyordu. Kısacası, günümüzdeki anlamıyla Batı romar.ı bu koşullarda doğdu ve gelişti. Fransız Devriminden son ra da klasısızme tepki olan ve aklm yerine duyguyu geçirerek geneli degil özeli, tipleri değil karakterleri konu edinen romantizmle bireyin ve bireyciliğin zaferıni işledi. Fransız romantizminin etkisinde kalan Tanzimat romanı Ise benzeri bir gelişimle açıklanamaz. Bilindiği gibi Osmanlı İmparatorlugu'nun sosyoekonomik yapısı, mirî toprak düzenine dayaruyor, bu düzense merkezi öTgütlenmeyi gerektiriyordu. Osmanlı töp lumunda temel üretim aracı olan toprağın mülkiyetinin devlete ait olması. üretim ilişkileriyle üretim güçleri arasındaki uyumu sağlayan, dolayısıyla sınıflaşmayı önleyen temel etken olarak görüleEelmiştir. Oysa topragın rekabesi devletin elinde olduğuna göre, iiretim ilışkılerini de bu mülkijetin kullanıUşı biçimlendirecekti. Köylünün topraktan sağladığı üretimin fazlası, yani artık ürün, üre time katılmayan bir devletasker ikilisinin eline geçiyor, bu ise yeniden üretim için degil. devletin varlığını koruyacak asker beslemek ve devl?tin gelirini arttırıcı fetihler için kullanılıyordu. Düzenin remel çelışkisi buydu: Mirî toprak rejimi, devleti oluşturanların egemenliğini arttırıcı, kısacası devlet somürüsünün somut bir görümünü olan sarayreaya farkhlaşmasını dogurucu bir yönde gelişmeUteydi. Nitekim daha XVI. yüzyılda bozulma belirtileri gösteren mıri toprak düzeni, XVII. yüzyıldan sonra çökmeye başlamış tı. Kapitalizm aşamasına giren ve sanayi devrimini gerçeldeştiren Batı'nın güçlenmesi bu çöküşü hızlandırdı. Mirî toprak düzeni lşlerliğini koruduğu sürece fetihçi niteliğini koruyan devlet, sistem yozlaştıkca bu niteligini yitirdi. Üretim araçlanna ve Üretim güçlerine bagh olarak üretim iliskileri gelisrnediği için sosyoekonomik bir dönüşüm gerçekleşemezdi. Ayrıca bizzat devletin ekonomik gücü elinde tutan egemen sınıf olması bu yolda örgütlenmesi, egemenliğini pekiştirici, dine bağlı, özü gereği halktan kopuk üstyapı kurumlanyla mümkün olmuştu. Çöküş hızlandıkça varlığım korumak isteyen devlet, niteliksel bir dönüşümü gerçekleştirmesj kendi varhğına son vermek olacağına göre. üstyapıdaki biçimsel degişimlerle kendini yenileyebileceğini sandı. Islahat hareketleri bunun sonucudur. Ama basara madı. İşte Tanzimat aydmlannın Batı'nın büyüsüne kapılmalan, burjuvaların devleti yeni sloganlarla ele geçirişlerinde bu başansızlığın kanıtlarını bulmalarındandır. Sömürülen sınıfsa, yukanda işleyiş biçimi açıklanan üretim biçiminin dogal sonucu olarak top lumsal bilinçten yoksundu. Bu açıklamalar bizi şu yargıya götürüyor: Tanzimat romanı, Ban'da olduğu gibi toplumsal bir patlamanın sonucu değil, ama toplumsal farklılaşmanm belirginleştiği bir dönemin ürünüdür. Toplumsal bir gereksinim olarak belirmesi bu farklılaşmanın sonucucnır. bunun için toplumu egitmek görevini yüklenir. Bır bskıma Tanzimat döneminde, düzyazıyu dayanan bir edebiyat türü olarak romanm var olabilmesini sağlayacak maddi koşul lar sınıriı da olsa gerçekleşmiştîr. Söz gelimi, mfftbaa kurulalı yüz yıl olmuş, kopya ve ezberleme sorunu ortadan kalkmıştır. Gazetelerın ve gazeteciliğin gelişimi, hem düzyazının işlevinı arttırmış, hem de bir okuyucu topluluğu oluşturmuştur. Ulusal dile dayalı bir anlaiım henüz geliştirilememiştir, ama dilin sadeleşmesi yolun da ilk adımlar atılmıştır. Daha doğrusu yazı dili, bir anlatım aracı olarak gündpme getirilmiştir. Ama toplumsal bilincin gelişmemıs olması. söz konusu farklılaşmanın kendine özgülüğü, aydmla halkın özdesleşmesine enseldir. Çünkü aydın, sarayla bütünleşmiş tir. ekor.omik anlamda egemen olan yönetici sınıfın bir parçasıdır ria nndan. Kapıkuludur kısacası. düzeni sürdürmekle görevlidir Divan kaicmınrie yetişmiş, yönetimde görev almış, hatta devletin kurri'igu Tercüme Odası'nda yabancı dili öğrenmiştir. Bu. yık'.ma yol açanın ekonomik değil, toplumsal olduğunu san maya, ikı kavramı birbirinden ayn düşünmeye götürür onu. Içe değil, dışa bskar. Kendi toplumunun çöküşünü hazırlayan nedenleri degil, Batı'nın >ükselişinin nedenlerini bulmaya çalışır. Ekonomik bir devrimi gerçekleştirmis. tşbölümünü sağlamış bir toplumun. hsngi tarihsel gelişim sonucu bu noktaya ulastığını da düşün meden üstyapıdaki kummlarla ilgilenir. Burjuvazi o çagın devrimci sınıfıdır. siyasal gürii ele geçirmiş, devleti yeniden örgiltlemistir. Bunu yüparken temel ilkeleri bzgürlük. eşitlik vb. olan bir siyasal programla hareket etmistir. Onım tarihsel islevini kavrayamayan ve k^ndi devletinin cfiktüğünü gören Tanzimat sanatçısı daha iyi bir çozüm diişünemezdi. Ama topiumsal farklılaşmamn bilincinde olmadığı için yüzeyde, devlptı olusturan ve sömüriîden payını alan sınıfın üyesi oldufu ıçin halkın dısmda kalan sanatçı. başka bir kültüre yönelip gelene*e de sırtını doniince elbette taklidin ötesine geçemeyecekti. Avnca tnpluma öncülük etmek gibi bir görevi yüklenince romanı fcir egıtım araçı olarak kabullpnmis. oysa temelde degişikligi önjormeven vanlıs bir cözüme baglandısı icin gerceklikten kopmuş ROMAN DÜŞÜNÜRKEN Talip APAYDIN Romanı tarumlamak taraflısı değilim. Birtakım kalıplar içi^ aa. »lmak,şınır çizrnet t*âöfcsia.; sânatm her da 'Çok (Mgt^rneler o l karşıt anlayıslania öyle ilginç yapıtlar verilmiş ki. öyle de olur. boyle de olur demekten başka çaıemiz yok. Biçim sanatta biraz giysi modalarına benziyor. Çok değişiyor. Giydiren giyene yakışürıyorsa, en gü zeli o deyip geçmeli. Romanda basanrun gizi sanıyorum şurada, yazar konusunu iyi özümsiyecek. Anlatacağı kişilere yakınhk duvacak. İçenlikle yaklaşacak onlara. Okuyucuyu da o havaya sokmayı becerecek. Bunun hazır ve hazırlanması gerekli koşullan var. İnsanların her zaman birtakım sorunları oluyor. Bazı dönemlerde bazı sorunlar öne geçiyor. Dıkkatler o sorunlar üzerinde toplanıyor. Yoğunluk ve gerilim kazanıyor. Diyelim ki bir Ortadoğu ülkesinde din konulan. din adamlan toplumunun önemli bir sorunu. İnsanlar silme dolu o konuyla ilgili. Bir Batı ülkesinde ıse üretim biçiminin ulaş tıgı aşama gereği, dikkatler isçi • patron iliskileri üstünde toplanmış. Doğulu ve Batılı yazar, içinde bulunduğu topluma boşvermemişlerse yapıtlarmı ister istemez kendi toplumunun sorunlarına yaslar. Bu zonınlugu duyar. Kemal Tahir «roman drama düşmüş insanı anlatır» derdi. İnsan drama nasıl düser? Bırileriyle çatışır. Toplum koşullan onu sıkıştırır. Sömürür, ezer. He le o insan tek değilse, kendisi gibi birçokları da varsa, o zaman romanlık bir konu ortaya çıkar. Okuyucular yalnız o kişiyi değil, kendi romanlannı da okurlar. Romancınuı hüneri ilgijn genişletir. Toplumu degiştirmeye, tıkanıklığı açmaya çalışır. Bilim yapıtı, öğretir, şiir müzik daha çok duvurur, roman ise özümsetir. öğrenmekle özümsemek ayn şeylerdir. Roman kadar olmasa da bütün sanat dallan yapar bunu. İyiyi doğruyu güzeli, özümsetmek, benimsetmek. .Başarüı bir romanı okumadan önceki insanla okuduktan sonraki İnsan aynı degildir» sözü doğrudur, yerinde bir söz dür. İnsanm ve toplumun sorunlanna ilgiyi çekmek, çözüm yollan üstünde düşündürmek, konuyu bütün sıcaklığı ile özümset mek... romanm başlıca işlevidir. İyi romanların okuyucusu giderek topluma ve insana dönük bir kişilik kazanır. Bencillikten kurtulur. Özellikle yöneticilerin, politikacıların iyi birer roman okuyucusu olması gereklidir. Çünkü yönetecekleri toplumun kişiliği. yapısı başanlı romanlara jansır. Ortalama insan, içinde olsa da iyi göremez toplumu. Geregi gibi tanıyamaz. Romancı kendine özgü bir gözlük takar okuyucuya. O gözlük saydam olabilir, biraz sisli olabilir. Yorumdan söz ediyorum. Her romancı bir yorumla yaklaşır olaylara. Bir görüş açısı getirir. İşin bir de bu tarafı var dedirtır. Günümüz rcmanı gerçekçidir. Gerçek nedir? Gerçek tek olsavdı kolaydı. Şimdiye kadar çoktan aranır bulunurdu. tnsanın ve toplumun henüz bilinmeyen pek çok gizleri var. Aradıkça bulunur, deştikçe or KÖYKENT içimde.' J w • JO AK/ r • Sesinizin yağmurlan ormanlarıma boşandı Yörüngesine sığmayan yıldızlar gibiydiniz. Çoluk çocuk mahallemize gelende Yeni kitaplar çıkardık yorgunluğunuzun lerinden Umut mavisi tulumlar giydiniz. .. • Aianlar yumruklarmızla donandı. Şükran KITRDAKUL deniz. taya çıkar. Sanat bir arayıştır derler. Olayların nedenleri, gelişimleri ve sonuçları hep aynı olsaydı, dünyada merak edilecek şey kalmazdı. Her gün gazeteleri, radyoları, televizyonları dolduran haberler artık hiçbır ilgi uyandırmazdı. Öyle değil. insanlar ve toplumlar deîişik. Şarkılarj türküleri gibi dilleri giysileri, davranışlan tepkileri değişik. Onun için olaylar da değişik. Romancı bu değişik tarlalardan başkalanna sun mak Uaere ürün toplar. Bazısınınki bir demet çiçek olur. Ba zısınınki bir a\uç buğday. Şarkıcılarm türkücülerin nasıl kendilerine özgü sesleri varsa, romancılann da öyle sesleri var dır. Kiminin biraz bed. düz, kiminin ince kıvnntılı, kiminin yanık, hüzünlü... Bir olayı birkaç kişiden dinleyin. herkes başka türlü anlatır. Hatta başka sonuçlar çıkarır. Romancıya söylenecek en ay kırı söz, «Şu konuyu yazma, bu konuyu yaz. Öyle yazma, böyle \az» demektir. Ruhi Su'ya «Hüsejni makammda Çeşmi Siyahı söyle» der gibi. Ne pereksız. ne yersiz bir öneri. Ruhi Su dinler mi bu emri? Güler geçer. Rorrlârit'ı da kendine en yakıft' gelen. kendisffn en çoV'ilgi^rr1 diren konuyu seçer ve içinden geldigi gibi yazar. O zaman başanlı olabilir. Sen beğenirsin, beğenmezsin, ayn konu. Senin istedığini, senin istedigin gibi yazarsa. yazdıklarının en kötü sü o olur. Ama şu var, romancı da bir insandır, yanılgılara düşebilir, gelişimi bir yerde tıkanabilir. Toplumun yeni aşamalarma. isterlerıne kendini hazırlamakta gecikebilir. O\iesi zaten elenir, biter. Romancı toplumun gelişmesinden yana ıse, sanatını bu yönde yapıyorsa, antenlerini topluma açacaktır. Onun sorunlarıyle ilşrtlenecektir. Okuyarak dinliyerek düşünerek birikimini ona göre yapacaktır. Her yazar belli konulara. olaylara ve kişilere daha içtenli bir yakınhk duyar. Yetişme tarzı, yaşam çizgisi y^zann dikkatini, ilgi merkezini etkiler. oluştunır. Bilinç ain, bilinç üstü algıları. tâ çocukluktan başhyarak ilerde yazacağı yapıtlarm aracını. serecini toplar. Istanbui'da doğup büyümüş bir yazann Istanbul'u vazmasmdaki. köyden gelen bir yazann köyü anlatmasındaki doğallık budur. Yaşam deneyi. bi(Devamı 7. Sayfada) l YENİ YAYIN DÖNEMİNE NELER HAZIRLIYORLAR? YAYINEVLERİMİZ YENÎ YAYIN DÖNEMİNE NELER HAZIRLIYORLAR? BU ŞORUYA YAYINEVt SORCMLULARININ VERDİĞİ fcARŞILIKLARI, ELİMİZE GEÇİŞ SIRASINA GÖRE YAYINLAMAĞA BAŞLAMIŞTIK.GELEN YENt KARŞILIKLARI SUNUYORÜZ. yerinl, roman dışı ve toplumsal eserler alacak. ŞOK ve Neruda' nın Anılan gibi eserler bıze bu yolu açtı. Sosyalizmin Kökenı (Lichteim), Preud ve Psikanaliz, Para fAdam Smith). Osman lılarda toprak düzeni, bu dizide hazırlanan kitaplann öncüleri, bunlan daha birçok yenileri izleyecek. Aynca Altın Kitaplar, Bizim Yazarlarımız dizisine başlıyor. îlk dört kitap: Kaçak (Orhan Kemal), Raziye fMelih Cevdet Anday). Susuz Yaz ve Vatan Diye Diye (Necati Cumalı). Bu arada iki genç yazar yepyeni ve değişik eserleri ile bu diziye renk katacak. Dizimiz, bütün Türk yazarlanna açık olacak. Edebiyatseverlere YENÎ EDEBİYAT dergimızin 1 kasımdan itibaren yayına yeniden baş layacagını da haber vermek isteriz. Dünyanın en çok satan romancıları ile anlasmaları bulunan Altın Kitaplar Yaymevi, Mario Simmel'in son romanını da satınaldı. ^Niemand ist eine İnseD. Saul Bel!ow, Marıo Puzo, Harold Robbins, Irving Walla ce'in yeni kitapları için anlaşmalar hazırladık. Buniardan baş ka 50'ye yakın eserini yaymladığımız Agatha Christie'nin son romanı yine yayırüanmız arasında. Çocuk Dizimizde gene daha çok klâsik çocuk romanlanna yer vereceğiz. Klasik Romanlar dizimizde önümüzdeki dönem 2 Rus, 1 Fransız, 1 de tngiliz klasıği çıkacak. Nobel Armağanı kazanan yazarlan yayınlayan yayınevimiz bu yıl da Nobel kazanan vazarlardan 3 önemli eser yayınlayacak. hamps); tstatistik (Andrö Vessereau). Ansiklapertik Vayınlar: Devrimler ve Karşı Devrimler sürecek: Kadın ve Erkek iMan and Woman) cınsel ve ruhsal ilişkiler ansiklopedisi başlaya cak. Konuk Yaymlan Altın Kitaplar Yayınevi Altın Kitaplar yeni döneme değişik bir eğri çizerek giriyor. Aşk romanlanndaki agırlığm BİR KİTAP BİR SORU Tenf yayın dönemlne girtnls bulunuyonjz. tçinde bulunduğumuz fünlerde, yeni dönemin ilk kitaplan jayınianmaya başladı. Bu knşede. okurlars bu kitaplan yaıarlarının kaleminden tanılacajhz Som • yanıt biçtminde olacak ba tanıtmalardan ilkini aşağıda sunuyonız. «Gurbet, Yavrum» adlı İlk romanını yayınlayan öykü sanatçısı Aysel Özakın, «Romarumzın bildirisini açıklar mısınız?» sorusuna şu karşılıgı \erdi: «Romar. bireyle toplum arasındaki bağı açıklamaya çalışıyor: Toplumsal gerçeklik insanın gerçekliğini oluşturuyor, insan da toplumsal gerçekligi değiştirmeye yönelıyor. Romanın baş kişisi de toplumsal oluşumun bir ürünüdür. Oeşitli dönemlerde. toplumsal sürecin çeşitli aşamalarında ondaki tuttjm ve bilinç değişimini izliyoruz. Romanm başındân sonuna kadar degişken, hızh, çekişmeli yaşama serüveni içinde izlediğimiz kişi başansızlıSa uğramış, amaçlarına ulaşamamış, isteKİerini gerçekleştirememiş yaslı bir adamdır. Şimdi Kanada'da göçmen işçidir. Sosyalizm Kitaplığı Dizisl: Lenin Gpnçlik ve GUnümüz Dünyası Ckollektif1: Sosyal Demokratlar ve Komünistler Nje YapıGelişim Yaymlan yorlar? (Ernst Henry): Çağdaş Gelişim Dizlsl: Seçim SistemRevizyonizmin Eleştirisi <A1lerı f Jean • Marie Cotteret • Cla fred Koşing P.N. Fedoseysvi; ude Emen): Marxçıhk (Henri Sınıf Mücadelesi mı, Sınıt C z TLefebvre); Şömürge tmparatorlaşması mı? fV. Dsenin): Marksluklannın Sonu (Hubert Desccı Leninci Felsefe Sözlüğü (kollektin, Markscı Leninci Felsefe Temelleri (Kollektif); Devletle Bütünleşmiş Tekdcl Kapitalizm (Paul Boccara • Çev. Aslan Başer KafaogluV Gerçekçi Romanlar Dizisl: Faşizmi Ezeceğlz (Dolores tbarruri'nin otobtyogratısî ve Ispanya Iç Savaşının Oyküsü); Hitler Fasirmı Üzerine Konuşmalar (Bertolt Brecht): Oyun Berabere Bitmeyecek (Meras); Bir Komünistin Otobiyografisl (Eduard Cladius): Benim Sessiz Sa» vaşım Kim Philby). Edebiyat ve Sanat încelemeleri Diztal! SosyalİOTi ve Kültür fkollektil): Lenin ve Edebiyat Sorunlan CVladimir Scherbina) Yaşlı adamın yanılgılan. başansızhgınm. yanlış bilincinin sonucu, romanda karşısına çıkanlan bir anütezle, kıayla kavratılmaya çalışüır. Yaşlı adam yaşamı boyunca kendisinln ve toplumun kurtuluşu doğrultusunda kavga vermiştir. Ama doğru bilince ulaşamadan sürdürmüştür kavgasını. Toplumsai kurtuluşu bireysel ve ahlâki bir düzlemde kavrayabilmiştir ancak: İnsanlar tek tek dürüst, yurtsever, haksever olacaklar, böylece bu yurt kalkınacak. İklnci yanılgısı toplumsal kavganın sınıfsal Bzelligtnl görememesinden kaynaklanır. Ona göre bu yurdu kurtaracak olanlar bilinçli. özverili aydınlardır. Bu irdelenen, eleştirilen yanlış ve eksik bilinç Türkiye'de uzun bir dönemı ve geniş bir aydıniar kesimini kapsamaktadır. Roman, yanlış bilincin eleştirisini getirmeyi ve doğm bilince yönelişi açıklamayı amaçlar. Söz konusu olan, toplumun gelişim sürecl içinde bireyin gelişimini, değişimini kavramakbr. Kendi yaşama deneyimle ve bağlı oldugum dünya görüşüyle gerçeğin bu görünümünü araştırmaya, ânlatmaya çalıştım.» Payei Yayınevi Portekiî DUn • Bugün (Joelle Kuntzt; Seçme Yazılar (Antonıo Gramscii: Avrupa GerçekcilijSi (izerine (Gyorgy Lukacsi: Sokak Kızlan 'Kate Millott); Tereaa BaMsta (Jorge Amado); Honorio'nun Ollimli 'Mıeuel O»ern Si!va>: ölü Evier CMıguel Otero Sılva)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear