23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET 20 Ocak 1975 BlKTıM, BiKTiM 0tNÎMMUZElE*DEM... ; OOOl... 5. İİ İ İ( K0M5UMUI TA TEÖPSSÜM ETTİ EVETtVEF AH LÂFEMDAtBtV( ^ AAAH! AEDULCANBAZ AŞK DA GEZER 34 Belkıs: Bu aksam yemekte göriinmedinit, dedi. Eekledık sizi. Kolayhkla y«lan söyledı: Çok istedim ama gelemedim. Ne zamandır göremediğim eski bir arkadafimla beraberdik, Bedri Morkaya Selçuk'tan dönüyordu. Ergun'a Bülent Kardam'dan selâm getirmisti. Birlikte güzel günler geçirmijsiniz, Biilent anlattı.. Kalacak mısınız lzmir'de? Hayır. Kısmetse yarın sabah İstanbula dönüyorum. Bülent saygılı çocuk. Ailah razı olsun sahnelerırru toptan bitirdi erkenden saldı beru» Sahir: Öyledir Bülent, dedi. Bedri üe ilk gençlik neredeyse çocukluk ar kadaşıydılar. Otuz beg yıla yakm bir zaman önce, ikisi de henüz onbes onaitı yaslarındayken, Bakırköy Haikevinde amatör olarak birlikte çıkmışlardı sahneye. Daha ilk oyunda yaz gılannın tiyatroya bağiı olduğunu anlamıslar, o gün bugün sahnede kalmışlar, Ikinci Dünya Savaşı sona erdiği yıl, Sahir kendi tiyatrosunu kuruncaya kadar aynı tiyatroda çalıjmı«lardı. Oyundan sonra arkadaşlanyle bir ikj kadeh içerek tiyatro anılarını yenilemek en büyük zevkiydi Bedıi'nin. Masada eski oyun arkadaşlanyle birlikıe olursa bu zevki mutluluğa dönüşürdü neredeyse. Olduğundan daha ya«lı gösterirdi günlük yaşayışında. Oyundan sonraki bu toplantılardan önce üstüne bir canlıiık gelir, yıl ların yorgunluğunu çıkaracakrmj gibi otururdu masaya. Acelesiz, yudum yudum tadını alarak ra kısını içer, eskiden söz açüdıkça, yorgun belleğinden şaşılacak kadar tazelikle geçmise döner, anılarını eksiksiz ?nlatmaya dslardı. Anlatukça gençleşır, daha açık ansırdı geçmişte kalanları. Yığınla ortak anıları vardı Sahir'le. Bu anılar. «imdi yoüarı ile yaîayıjları birbirinden ne kadar ayrılmış olursa olsun, onlan geçmişte birlejtiriyor. her karşılajmalarında tatlı bir iki saat geçir melerini sağlıyordu. Ergun masaya geldiği sırada 1930ların. çok ünlü bir kadın sanatçısından konu şuluyordu. Bedri, kesilen konuşmaya döndü: Hiç unutmam bizde kalıyordu o günlerde. Parasızdı. Ama parasızlığın ne oldugunu hiç bir zaman anlamak bilmek istemediği gibi, hâlâ da aniamaya bilmeye niyeti yoktu. Benim de elimin dar zamanı. İstediği zaman nasıl <yok> ya da «olanı bu kadar» diyeceğimi bilemiyorum. Bir sabah otobüs parası diye bir iki buçuk lira aldı çıktı benden. Akşama tepeleme paket dolu bir taksi ile dayandı evin önüne. Karıma, bana, çocuklara türlü hediyeler, yiyecek, giyecek, içkiler. Anlaşmış, avans almış filmcinin birinden. Ka pıcıya şuna buna avuç avuç bahsiş dağıttı. Erte si akşama yine otobüs parası, cigara parası istedi benden. Böyleydi kulakları çmlasm. İyı kızdır. Biz bütün ev severdik. El birliği ile gönlünü etmeye çahşudık. yine huysuzlanırdı. Bana kalırsa zoru kendi kendinleydi onun.. Şaşılacak şeydi. Parlak yıllannda sahnede görebilmeyi bile herkesin mutluluk saydığı o kadın, o dönemler ne kadar yükseklerde uçmus., ölçüsüz bir yaşam yajamışsa, şimdi bir o kadar dibe kayıyor, kurtulmak için hiç karşı koymadan gittikçe çamura batıyordu. Lise öğrencisi küçük Ecevit Siyasi Hayatını Ânlatıyor RöportaJ: ALTAN ÖYMEN Yazan: Necati CUMALI bir memur kızı olarak girmisti tiyatroya. Sanatının kazandırdıklariyle masada oturan herkesten daha rahat bir yaşam «ürebilirdi. Kaldı ki evlenmeleriyle, ayakları dibine dökülen hediyelerle milyonları olmus., ama o bu milyonları hep ayak lan dibinde görerek tekmelemi?, benimsememi^. kendisine bağışlayanlardan daha cömertçe Mvur mu5, yok etmişti. Geceli gündüzlü içiyordu simdi. Bedri onunla ilgili anılannı anlatırken «essiz lik içindeydi masa. O büyük sanatçmm yası ile üzgün, her biri az çok ne olacağını bilemedikleri kendi sonlarının karanlığına daimif gibiydiler. Belkıs: Hiç unutmam ben de, dedi. bir gün Çiçek Pazan'nda eskiler içinde ya{lı bir kadın göstermişlerdi bana: Izabel Hanım dediler. Meırutiyet döneminde rnillet görsün diye bir birini çiğnermij. Nergis satıyordu sözde. Açıkçası dileniycrdu. Bir fena olmujtum. Gözümün önüne gel dikçe bazan onun yerine koyarım kendimi. Kim bilir, yaşlanınca... Bedri sevecenlikle masanın üstünde duran clini okşadı Belkıs'm: Belkıs'çığım, dur bakalım sen daha nesin? Ben senin tiyatroya ilk geldiğin günü bUirım. 194Sde miydi? Kasımmda... Küçücük, genceciktin. Daha ne oldu ki? Böyle şeyler getirme aklına. Hem sizler ne de olsa rahat döneminde işe başladımı tiyatronun. Dogru, bu meslek çabuk yıpratır, çürüğe çıkarır insanı ama. bizim dönemimizde daha zordu. Düşünün. sırasında üç günde, dört günde bir, yeni oyun çıkarmak zorund? kalırdık. Şimdiki gibi yüzü iki yüzü bulmazdı temsiller. Bir haftayı bulursa sevinirdik. Sahir bilir, yirmi dört yaşındaydım Macbeth'i oynadıgım zaman. Bir haitada çıkarmıştık oyur.u. Bizler çektik tiyatronun zorluğunu. O yılların yorgunluğu çökertti bizleri. O çalışma bellek diye bir şey bırakmadı bizde... Ötekiler gibi oyur.u olmadığı İçin akşamdan başlamıştı içmeğe. Her içki sofrasmda yinelediği bu sözler, dostlarır^n.!r4ldigi kapanı^ kr> nuşması gibiydi onun. Yavaş yavaş sarhoş olmaya başlaymca bu kahır deşilirdi içinde. Ama, hiç bir zaman başkasının yardımını gerektirecek kadar sarhoş olmadan, cömertlikle hesabını öder ayrılırdı masadan. Ayağa kalkınca arkadaşlarına bildiklerinden dahü da uzun boylujmuş gibi görünürdü. Masadakiler para ödenmesine izin vermediler. «Benden eyvallah. Yarın sabah erkenden yola çıkacağım» diyerek kalktı. Bir kez daha, her zaman göründüğünden daha geniş göguslü daha uzun boylu göründü arkadaşlanna. Ayakta, her biriyle ayn ayn vedalaşarak ayrıldı masadan. Daha Bedri Morkaya giderken, Site Tiyatrosundan Sencer ile Uyanış Tiyatrosundan Yalçın geldi masalarına. İkisi de gençtiler. Üniversite öğrenimlerini sürdürüyorlardı oyunculuklan yanında. Sencer: Bizim oyundaydın değil nü agabey? dedi Ergun'a. Evet. (DEVAMI VAR) 12 Mart'ta aynı yöntem uygulanmalıydı Ecevit, 22 şubat gecesl, t r " rü'nün, Hava Kuvvetleri Karar gâhından hareketi yürütenlere gönderdiği mesajla ilgili olarak anlattıklarını, Dündar Seyhan'ın anılarına âtıfta bulunarak tamamlıyor. Dündar Seyhan, o sırada kar?ı kamptaki subaylardan biri... Yazdığı kitapta Inönü'nün mesajının gelisini söyle naklediyor: «Saat 01.30'd» Hükümet Ba? kanının şöyle bir taahhütnamesıni setirdıler: «Silâhlı Kuvvetler BaşSomutanının emırıerine uymak ve gi rişilen harekâta derhal son vermek şartiyle şimdiye kadar kan dökülmesine meydan verilmcmiş oîma?ı gözönünde tutuUrak harekâta katılanlar hak kında hiçbir cezaı takibat yapılmayacağına söz veriyorum.» 23 şubat 1862, saat 01.30 îmza: tsmet İnönü Basbakan BAŞBAKAN İNÖNÜ, GENELKURMAY BAŞKANI VE KUVVET KOMUTANLARl İLE... Ismet Faşanın ünzası vardı Hiçbir hukukl değeri yoktu ama altrtrt» İsm*t Paşanın imzası ytrfll, O imzayı atan adaının sornnü tutmaması düşünülemezdi. Asırlık tarihî kiçiligine kendi eliyle hilekârhk damgaşını vurabileceğini ksbul etmek güçtü.» Ve böylece Seyhan, înönu'nün o şece kendisine, harekete katılanların öteki taleplerini de kabul eder cörünüp, arka«ından bildiğir.i okıımaslnı tavsiye edenlere verdiği cevab'.n. «Benim tek kuvvetim, sö?ürne güvenilebilir olmasıriır. Ben bu kuvveti harcayamam» cevabının karşı taraftaki tnönü İmaiır.a da uygun düştüpünü belirtmiş oluyor. Ecevit. 22 şubat gecesi Hava Kuvvetleri Karargâhında yaşadıklarının yamnda Dündar Sey han'ın bu cümlelerini de hatırlatarak şöyle diyor: 22 Şubat topla tüfekle değil güvenilir sözle önlenmişti topla tüfekle değil, sadece sözüne g>ivenılir oluşuyla önleyebildiğini görmüsüzdür. Esasen buna büyük önem verirdim. Fa kat sbzüne güvenilir olmanın, j'.yasette ne kadar geçerli oldu funu, ne kadar zorunlu o'duğunu o vesileyle daha iyi anlamış oldum.» 22 şubatın sorraüiyla İlgili olarak ise Ecevit şunlan söylüyor: « T2 şubattan sonra İnönü, olaya kendi iradeleriyle veya iratîeleri d:şın.da kanşmış bütün Harp Okulu öğrencilerinin ve genç subaylann içlere yerleştirilmesi, isteyenlerin de üni versitelere alınması İçin emir verdi. Inönü'nün bu insanî tutumunun aynı zatnanda ne kadar akılîıca bir tutum olduğunıı da zaman gösterdi. O şekilde ker.dilerine olanak saglanan gençlerden pek azı, daha sonra 21 Mayıs olayına katıldılar, Fakat sanırım bir iki kişi dışında hiçbiri, 1968'de başlayan gençlik çatışmalarına veya tepeden Inmeci hareketlere katıl madı. Kimi kendi ozel yaşamını kurup yaşadı, kimı de, siyasal çallşmalarını demokrasi kurallarına tam uyarak sürdürdü. Oysa, bu ilgl gösterllmemis olsaydı, o gençlerin birçoğu ça resizlik içine düşmüs olacaklar dı ve demokrasi dışı akımlara ister istemez kendilerini kaptıracaklayiı. rin tekrar işe ahnmalan için direktif verdi. Bazı içletmeler d:rek:ife ııydular. Fakat bazılarıııın müdürlerl veya gervel müdürleri ise uzun süre direndiler. Ben o yüzrîen bir geziye çıkıp, gcnel mütfürlerden, müdürlerdcn direnenlerle tek tek görüşmek, dirençlerini yüzyüze konuşarak kirmağa çalışmak gereğinl duydum. O gezide hay retle gördüm ki, partizanlık iddiasıyla işten çîkarılmış işçıieri geri almamakta en çok direnen yöneticiler, 27 Mayıs'tan önce partizanlıgı en ileri ölçüde teşvjk etmiş, «Vatan Cephesi» hareketine gönüllü öncülük etmış olanlardl. Kendi kurbanlan olan isçilere karşı eı> anlayı?sız ve zalimcs fufumu oniar gösteriyordu. Sonunda bütün lşçüeri ıje yerleştirdik. Hepsi yeniden topluma kazandınlmış oldu.» Y A R I N : ÜÇÜNCÜ İNÖNÜ HÜKÜMETt İbrahim Saf iet Omay'ın açıklaması Bülent Ecevit'in 1957 seçiminde CHP kontenjanından milletvekili adayı oluşu konusunda, Metin Toker'e ait bir anlatımı Kayhan Saglamer kitabına almıştı: Ecevit o sırada Toker'e, «Paşaya senin yerine beni tavsiye eder misin?» diye sormuş... O da «peki» demis, Paşaya söylemiş... Ecevit ise, Saglamer'in kitabının bölümleri gazetede yayımîanırken, oraya gönderdiği mektupta da, bu yazı dizisinin hazırlanışı sırasmda bana da, böyle bir şeyi hiç hatırlamadığını belirtmişti. Şimdiki Ankara Mi'.letvekili, 1957 yılında Ankara CHP İl Başkanı Sajın tbrahim Safîet Omay, bu konuda bir açıklama gönderdi. Yayımlıyorum: başladık .. Şartımız; devrimci partimiz'n başkent listesinde bir bayan aday ile bir işçi ve bir de gençlik temsilcisi bulunması idi. Bayajı aday ile diğer dört adayı Genel Başkan ve Genel Merkez diledıği gibi seçerken, biz de gençlik ve işçi temsilcisi iki aday için örgiit olarak isim verecektık. Bu aşamadan sonra İl Idare Kurulu olarak ortaya gelen isim ler üzerinde konuştuk. Gazeteci Saym Bülent Ecevit ile Sendikacı Sayın Ismail înan'ı saptadık. Ertesi günü genel merkeze git> tim. Merkez İdare Kunıiunda Turan Feyzioğlu, Kâmü Kınkoğlu ve şimdi ismen hatıriiNajnddığım birkaç arkadaş daha vardı. Sayın Feyzioğlu «Başkan .. ne yapıyorsunuz, Ankara listesi nasıl oluşacak dersin? Bir genç ve bir de işçi düşünüyor muşsunuz, buna çok sevindik» deüi. Ulus gazetesinde yazar Büıent Ecevit ile sendikacı İsmail Inan ın Yönetim Kunılumuzca Leklıî edileceğini ve fakat henüz kendıleriyle konuşmadı^ımızı söyleüm. Sayın Feyzioğlu, sayın Kırıkoğlu ve öteki arkadaşlar çok memnunluk duyduklarını aöeta sevinerek ıfade ettilerten sonra politikayı düşünmediğini, gazeteci olarak kalmayı tercih etiğini, kesin bir ifade üe bildirdi. Geçerli ve zorunlu « Öylece belki cfe rejimin kesinlikle yıkılmasına yol açabilecek gelişme'.eri, tnönü'nün «Israr artınca peki dedi» Ertesi günü de Sayın Ecent'i Ulus gazetesinden aradım. îl Mer kezindeki odamda buluşup konuştuk. Ona da politikayı düşünüp düşünmediğinden söz ederek konuya girdim. Kendisi bakımından o ana kadar tel oluşumu anlatmı ve adaylıga muvafakatını rica ettim. Sayın Ecevit politikayı hiç düşünmediğini, yazar olarak kalmayı tercih eUigini söyledi ve hakkındaki iyi duygulan için teşekkür ederek teklifimi reddetti. Kısacası ısrarım sonuç vermemiştı. Ancak odamdan aynlacsğı sırada biraz daha düşünmesini ve sonra bi r kere daha konuşmamızı rica ettim. İkinci buluşmamızaa kendisinde bir yumuşama olduğunu hissetmiştim. (tşte bu bulusmalarirmz arasındakı zamanda Sayın Altan Öymen'in dediğı gibi diğer arkadaşlarla da konuşmuş ve orılar da ısrar etmiş olabilirler.1 Kendisiyle konuyu \eniden konuştuk. Israrırnı artırmam üzerine «pekv. bu na'il gerçekleşpceV:?» dedi. Ankara listemızin 27 arkadaştan oiusacağ;m. coğunluk sıstemiyle secime gideee*imİ7e göre kazansak da. kaybetsek de sonııçta hep beraber olacagınrzi, kendisir.in ön seçimle ilsis' olmavacs*ır.a »öre tereddiide mahal bnlunmad'gmı sövlpdim. Nifc^yet aramı?da mutahakat hasıl oldu. adavlık ralepnamesıni aldım. Birkaç gün sonra Saym înönü İstanbul'dan döndü. Evinde tekT3T ziyaret et'im. İlk söz olarak «BiilenJ'le. Metin'le konuşabiidin miv» dedı Konıış^fumu, Ecevit'in kabul, Metin Beyin reddettiğinı söyledim. «Ne yapalım öyle olsun» demekle yettndi. Biitün bu oluşum. 1957 ağustos ayımn sonlan ile eylül ayjnın ilk Uç haftası içindedir Yazimı bağlarken ilâve edeyim ki. 1957 seçimlerinde kontenjan adavı olarak seçilen Saym Ecevit o dönem gerçekten seçkrn ve başanlı hir milletvekilliği yapmıs ve 19«1 seçimlerl ön seciminde de ?383 oy'la yine Ankara'dan liste ikincisi olmuştur. ParHmta eski Ankara tl Başkanı olarak bu açıklamayı yapmakla görevimi yerine getirdiğime ir.anıyorum. İbrahim Saffet Omay DiŞi BOND Ankara İl Başkanı olarak «O dönemde partınm Ankara tl Başkanı olarak konunun bizimle ilgili yönünü açıklamayı görev sayıyorum: Sayın Ecevit, seçimden bir süre evvel Amerika'dan dönmüş ve Ulus Gazetesinde yine yazar olarak çalışmalarına başlamıştır. Seçime giderken yönetim kunılundaki arkadaşlar'.m... Muammer Akpınar (Sekreter üye), Bülent Gürkan (Muhasip üye), öteki üyeler... Fııat Börekçi, Hasan Tez. İbrahim İmirzalioğlu, Ali Rıza Çakır, Vafi Erar. Nuri Cıritoğlu, Seyit Ali Akm ve Kemal Sağlık idiler. Açıklamak istediğim konu bakımından yazımın burasma çalışma arkadaşlarımm isimlerini özellikle ekledim. Bugün bunlardan yalnız Hasan Tez rahmetli olmuştur, diğerleri Tanrıya şukür sağdırlar. Seçim iyice yakmlaşmıştı ki, Genel Başkan.mız rahmetlj Sayın İnönü, Genel Merkez'e Ankara'dan asgari on iki kontenjan verilmesinde israr ediyordu. Biz parti örgütünün ıdarecileri olarak bu miktan fazla buluyorduk. Genel Baskanımız îsrarını hergün biraz daha artırmıştı. Öyle ki. bir keresinde ben buna imkân oİHmiyaca*! cevabmı ver meğe mecbur kaldıgımda da uzun nliar içinde görmediğim bir sertleçme ile ntsyan mı?» diye ba*""mıştı. 12 Mart'tan sonra 12 Marttan sonra, 1968 71 arası olaylara siiriiklenmiş genç lerin hemen hepsi ağır baskılar aitına almır ve topluma küstürülürken, yetkililere tnönü'nün o tutumunu hatırlatmaga çok çalıştım ama, ne yazık ki kimseye dinletemedim. O yüzden, gençük heyecanı ile veya i?temeyerek 12 Mart öncesi olay lara sürüklenmış. hatta olaylara hiç kanîmadığı halde İftiraya uğrayarak tutuklanmış gençler, aylarca, yıllarca, cezae\n koğuşlannda âdeta bilendiler. Demokra?iye inananlardan bile bazılan demokrasiye inançlarını yitirtfiler. Eğer 1374'te affı düşündüğümüz ölçüde şerçekleştiremeseydik, bu yanlış tutumun çok ağır sonuc'annı gnrebilirrlik TiFFANY JONES «Metin'i de düşünseniz..» Bundan bir gün sonra da üenel Baskanımız Sayın Inonü'yu evinde ziyaret ettim. Kendilerine Bülent Ecevıt'ten soz ettıgısı, >aman «İyi fakat Metin'i de düşünseniz» dedi. Kendilerine «Paşam, Metın beyı hepımiz sevenz. Iyı bir gazeıecıdır, yüreiclıdir M;lletvekıJığine de lâyıktır. Vöı:6tım Kurulumuzda da Koııuşuimuştur. Ne var ki, zatıâlini2 Ustemızın başmda olacaüsınız. Metin bey de bu listede olursa orgütte Paşa damacü ı!e oırliKte Ankara listesine oturdu, gibi ters djşünenler olabılir, D ise mitu nasip olmaz diye düşünüraz vt işte bu nedenledir ki. Metin beyın Ankara'dan adaylığında rered düdümüz var..» cevabını verdira. Sayın inönü kısa bir düşünmeaen sonra «Her şeyi söyleyebilırler, sen Bülent ile de, Metin ile de konuş» dedi. Bu konuşmamızdan birkaç gün sonra Sajin tnönü Istanbul'a gı dıyorlardı. Garda sayın ıvletin Toker de vardı. Trenın nareketınden sonra sayın Toker'den bıraz konuşmamızı rica ettım. Gsr da yanyana yürürken kendistne «eçimin yaklaştığını. politikaya girmeyi düşür.üp düşünmediğini. eirmek isterse bunun kontfnjandan mümkün olabileceğmi sriyledim. Sa>nn Toker bu ileıden memnuniuk duyduğunu söyledik Vatan Cephesi ve işçiler înönü'nün insanî olduğu kadar akîllıca da olan bu tutumunun ilk örneğinı, 2" Mayıs'tan sonra Birinci İnönü Hükümeti zamamnda gormüstüm. Ben Çalı;ma Bakanı oldujum günlerde, Türk İs yöneticileri benden bir istekte bulundular, 27 Mayıs ör.ce?inde «Vatan Cephesi» oyunlanna kanştıkları. şiddet eylemlerinde bulupdukları, aşın partizanlık vaptıkları veya tnür.ü'ye karşı düzenlen°n 5alcfırılara katıliıkları için. vüz lerrç i=ci, 27 Marıs'la Birinci tnönü Hükümeti ara^ında seçen aylarda i.jlonnden af.lmıslardı. Türk îş hunl.irın bsçı^lanma. sını ve işe alınmas.nı istiyorriıı. î^teklerîni brnim«rdim ve tnönii'y» (f^ürrliirr. tnönü derhal katuıl e'ti v? tıütün fkti«!>rH devlet kurulu?lar:na bu lşçile GARTH SE, oeJsnjN»' « ^ » K \ Kontenjan tartışması Bu olaydan iki gün sonra Genel Sekreter ve bazı yakın çalışma arkadaçlan İl Merkezine seldılcr. İl Yönetim Kurulumuzla karma bir toplantı yaptık. Aramı/,da sert tartışmalar da oldu. Nihayet vereceğimız kontpnjan sayısuu jartlı olarak yedi'ye
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear