Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET 23 Eylül 1973 mmS gün sonra, 26 eylülde, Atatürk'ün, DolmaI I bahçe Sarayı'nda ilk Dil Kurultayını açtığı ™ günün 41. yıldönümü gelecek... Kurultay, bu günün her yü Dil Bayramı olarak kutlanmasma karar verdi. Biz bu yıldönümünden yararlanarak, bugünkü pazar sohbetinde «dil» den söz edeceğiz. Olaylar ye görüşler 4 Dilini Tutmak Atalarımız «Bülbülün çektiği dill belâsıdır» eözüyle, insandan başka yaratıklann da bir konuşma dili olduğunu mu söylemek istemisler? Sanm:yorum. Bülbülün, sırf güzel sesli olduğu için, yakalanıp kafese konulduğunu belirtmek istemişler herhalde. Ama «Bülbülü altın kafese koymuşlar da ille vatanım demi?.> Çünkü bülbül kişiük sahibi bir ku«/tur, özgür ruhludur. Tutsaklığa dayanamaz, kafeste kısılır, kesilir o bülur sesi ve kendisi de kısa sürede, boynu bükülmüj olarak kafesinin tabanına cansız düjer. Şu halde eskiler bu Atasözüyle demek istemişler ki, «Çok güzel ötme» yani doğruları söyleme. Eğer söylersen. kafese değil ama kodese girer, belânı bulursun. Günümüzde olduğu gibi. Dille ilgili şu öykü de, buna paraleldir ve hemen herkesçe bilinir: Padişah, aşçısına: «Bu akşam en tatlı yemekle en tatsız yemeği isterim senden, demiş. Akşam sofraya ilk olarak çok nefis soslarla hazırlanmış «dil yemeği» gelmiş. Padişah pek beğenmiş ve ardından en lezzetsiz yemeği istemij. Yine ayni yemekten getirmişler. Aşçıyı çağırtarak «Bu, ne iştir?» diye sorunca aşçı: «En tatlı ve en tatsız yemeği hazırlamamı ferman buyurmuştunuz. Buyruğunuzu yerine getirdim sultanım. «Dil», çok güzel sözlere araç olur, insanı vezir ederek saraylara götürür. Yine dil. çok ihtiyatsız konuşmalara araç olur, insanı rezil ederek urgana götürür» demiş. O halde «Halk» tan bir kişi isen, dilini tutacaksın, «Devlet» ve «devletliler» karşısında. Tersini yaparsan, yandığın gündür. 12 mart 1971 günü dülerini tutmayan güçlü kişilerin bile başına gehneyen kaldı mı? Demck bu ülkede, oldum olası halkın dili başka. göze görünen ve gorünmeyen «devletlu» lerin dili yine başka. Anlıyorsunuz herhalde, buradaki «dil» den kasîımı. Şimdi «dil» in mecazi anlammı bırakalım da, anlaşma ve konuşma aracı olan dil konusundan söz açalım biraz da. 'Dil,, Üzerine Bir Söyleşi Hıfzı Veldet VELİDEDEOĞLU ve tüzüğümüzü açarsanız, en koyu bir devlet dili ile karşı karşıya bulursunuz kendinız:. Halkm bu ülkede birbiriyle en sık olan üişkilennden birısi. taşınmaz mallar dolayısıyle olan ilişkidir. Bunun özünü Yurttaşlar Yasası (Medeii Kanıın\ biçimsel yönünü ise (Tapu Sicili Tüzüfü düzenler. Gelin görün ki, halk. orta hatı.. '.\*? öğreıiımi görmüş olsa bile. bunlardan hiç hir şey anlamaz. Yurttaşlar Yasası, bugün oi'.r? .rahin, menhun. mürtehin» li maddelerle doK'dur. Tarafımızdan Türkçeye çevrilen ve Türk Dil Kurumunca yayınlanan Medenî Kanun metni, halk ve hukukçular arasında büyük ilgi görmüş faktt Devlet katlarının çoğunda bu ilgiyi bultnamı5 hukuk alarunda eski Osmaniıca geleneğini kırmak için Yargıtay Başkanı ve Anayasa ; Tulıkemebi üyesi, büyük yargıç rahmetli Recüi Seckin'ln harcadığı yoğun çabayı, ne yazık ki, pek az yargıç izlemiş:, pek az hukukçu ayni yoiu tutmuştur. Halkın dili, boğaz organlarından çıkan sesler veya kalemin ucundan dökülen sözcüklerle, Devletin dili ise, yetkili katlarca çıkanlan yasa, tüzük, yönetmelik ve mahkeme kararlan :1e anlatım» biçimini alır. Devlet katlannca konulan kuralların amacı, toplum düzenini Ad3İet içir.de sağlamaktır. Toplum denilen varlık ise insanlardan oluşmuş halk topluluğudur ve sa^lanması amaçlanan adalet, halk içindir. Şu halde «Halkın, halk tarafından, halk yararına yönetimi» demek olan demokrasi yönetimlcrinde halk ve Devlet iküiği, halk dili • devlet dili ayırımı olamaz. olmamalıdır. Halk, hangi kurallarla yönetildiğini bilmeli ve o kuralların dilini anlamahdır. Bunlarm arasında, tıpkı fizik, kimya ve matematik terimlerinde olduğu gibi, ilgili konuda öğrenim görmeden anlaşılmasına olanak bulunmayan teknik terimler elbette vardır: • İnüfa hakkı, şufa hakkı, ijtira hakkı. vefa hakkı, sükna hakkı v.b.» gibi. Ama maddelerin genel anlatımiyle birlikte bu terimler de, örneğin: «yararlanım hakkı, yükümlenim hakkı, önalım hakkı, alım hakkı, gerialım hakkı, oturma hakkı. biçiminde türkçeleştirilir ve «sathı zcmin» yerine «toprak yüzü, ya da yer yüzeyi» denilirse noterlikte veya Devlet kapısında bu gibi konulara iliskin bir işi olan halk, kendisine açıklanan kuralları daha kolay ve daha iyi anlar. Demokrasinin erdemlerinden biri olan halk • devlet bütünleşmesi daha sağlam temellere oturur. Halk, devlet dairelerini, kendisi için yabancı birtakım bilmeceler çozülen kapalı kutular, yasa ve tüzükleri de, kendisine gır vermeyen birer «kara kaplı kitap» olarak görme alışkanlığmdan kurtulur, on ları kendinden sayar ve benimser. Müliyelçili ğİB ve demokrasinin asü sağlaın temeli de budur işte. İlk Adımlar Karamanoğlu Mehmet Bey zamanmda «Demokrasi» denilen şey bilinmediği halde, onun tarafından Devlet dilinin Türkçeleştirilmesı, nasıl Türk Milliyetçiliginin bilinçlenmesine tfoğnj atılan ilk adımsa, ondan, yaklaşık olarak, 600 yıl sonra 26 Eylül 1932'de Atatürk'ün Birinci Türk Dil Kurultayını toplaması ve bu Kurultayda varılan kararlar Türkçe sözcüklerin kök lerinin ve Türkçedeki ek'erin araştınlması yalurla Türk dilinin biiimsel yönden geliştirilmesine dogru atılan ilk adımdır. Dilimizin, yabancı asalaklardan kurtularak. bilim. teknik ve sanat alanmda. kısa zamanda çok geniş bir an.'atırn gücü kazanmasmda, Büyük Önder tarafıncîan kurulan Türk Dil Kurumunun. O'nun işaret ettiği doğrultuda gerici aydmlardan selen bütür. engelleme çabalarma karşın sürdüregeldiği bilimşel ve sabırlı çalışmanın rolıi çok büyüktür. Güzel Türkçemizdeki gelişme ve serpilmeyi görmeyenler. görmek istemeyenler ve «AHâmelik» olsun diye halkın barşısına hâlâ klişele«miş birtakım Osmaniıca tekerlemelerle çıkan politikacılar, ya Türk dilinin gelişmesir.i istemeyen Türkten gayn hainler, ya da böyle davranmayı kendüerl için daha yararlı bulan çıkarcılardır. Atatürk düşmanı «kara aydın» ların. üniver5İte sınavlarm3 giren 140 bin genç öğrenciye, Türk rîılinin gel'smesini «uydurma» olarak gösterecek nitelikte sorular «orması, bu çıkarcı ve hair. zihniyeün nereleTe kadar sızma cüretirde bulunduğunun »n yenl örnesidir. Oysa, Ziya Cîökalp'in «Kendine Doğru» başlıklı man2umesinde şu dizeier ver almıştır: Başka dile uymaz annenin sesi, Her sözün ararsan vardır Türkçcsi. I«te jrerçek Türk milliyetçüeri ve aziz Atatürkun kurduğu Türk Dil Kurumu kara aydınların bütün karsı çabalarına rağmen hep bu arayışın içindedir ve içinde olacaktır. Devrimci anlaytş budur işte. Kişisel olarak, küçük yaşta nasıl bir Osmanlıca alışkanlısı içinde öŞrenim gördü§ümüzü başta anlattım. Kafamızda yer'.eşen bu ahşkanlık u?un yıllar sürdü. Bunu oradan söküp atma gücünü bize. ruhumuzda her zaman taptaze yaşattığımız milliyetçilik bilinci ve halk sevgisi verdi. Darısı aydın geçinen kimi yazarlann ve politikacı geçinen öbür vatandaşlarımızın başına. Dilimizin biiimsel doğrultuda gelişmesi için Türk Dil Kurumunda yılmadan çahşan ülkücüleri yürekten alkışlarken. ulusun yükselmesi için. her konuda olduğu gibi ulusal dil konıısunda tfa bizlere doğru yolu gösteren Aziz Atanın anısı önünde saygıyle eğilirim. Bir Omiiı Böyle Geçti B ESKİ GAZETELERDEN Devletin Dili «Devlet. ferçek ki«i, yani insan değil. bir •tüzel kişidir, onun dili olur mu?» diyenlere • Olur» derim. Bu, kamusal (resmi) dildir. Karaman oğlu Mehmet Beye kadar geriye gitmeye gereklik yok. Yakm tarihten, daha doğrusu kendi yajammdan örrıekler vererek kanıtlayacağım bunu: 60 yıl önce bu ülkede Devlet katlanna dilediğiniz gıbi hitap edemezdiniz. Daha okula başlama çağım gelmeden, evde babamın özel öğretiminden geçtiğim için, resmî ilköğrenimin, tarihte «ipüdaiye» ve «rüjdiye» denilen bölümlerinde, sınavla, iki««r ikişer sınıf geçtim ve böylece o zaman «idadi» denilen ortaokul ve liseye, akranlanmdan önce atladım. Çorum îdadisine. henüz ittihadçı raaarif nâzın (Millî Eğitim Bakanı) Şükrü beyin yeni öğretim programı gelmemiştl herhalde ki, Tanzimat ve Abdülhamit dönemlerindeki yöntem sürüp gidiyordu. Ama Dil derslerinde Huseyin Cahıt (Yalçm) ın «Osm&nlıca Sarf ve Nahiv» kitabını okuyorduk ve «terkibi izafi, terkibi tavsifi, terkibi vasfî, vasfı terkibî, tetabui izafat» lı Osmaniıca kuıallarını bundan öğreniyorduk. Okuma kitabı olarak da, elimizde Mehmet Ata beyin «İktitaf» adlı antolojisinin birinci cildi vardı. Dersler daha çok ezber temeline dayanırdı. Benim de o zamanlar çok güçlü bir belleğim olduğundan, Türkçe öğretmenimiz Hacı Fazlı Efendiden sık sık (AferLn* belgesi alırdım. Dört aferin birleşince bir <Tahsin) ve iki tahsin birleşirse bir (İmtiypz* belgesi verirlerdi öğrenciye. Yıl sonunda, başta cep saati olmak üzere, yaldızlı ciltler içindeki türlü kitaplardan oluşan okul armağanlarımn hak edilmesinde bu (Imtiyaz) ların büyük. rolü olurdu. Dil bîlgisinın o zaman Inşa ve tahrir» ı.yani kompozisyon') denilen bölümünde «kitabeti resmiyye» ve «kitabefi hususiyye» den ömekler yazardık. Birincisi, Devletle halk ve türlü Devlet katları arasmda kullanılacak yazışma dilini, ikincisi ise, özel kişiler srasındaki yazışma dilini kapcıyordu. Devlet katlanna sunulacak ariza (dilekçe, rapor v.b.) lerde Padişaha Şevketlü», vezirlere «Devletlu» efendim hazretleri. Kadı, Müftü gibi jeriat ve din görevlilerine, derece derece «Atufeüü», «RifaÜü» efendim hazretleri diye hıtap etnıefc ve Sadrazama yazılacak dilekçelerin sonunu ille: «Olbapta Emrü ferman hazreti menlehülemrindir», Şeyhülislâma yazılacaklann sonunu da «Olbapta Emrü ferman hazreti veliyyülemrindir» klişeleriyle bitirmek gerekirdi. Özel yazışmalar için de klişe hitap biçimleri ezberlemiştik. Baba, oğluna yazacağı mektuba: • Nuri aynım, ciğerparem evlâdım»; oğul babasına yazacağı mektuba ise «Bâisi hayatım, p»deri muhteremim efendim» diye başlamalıya!. Anadan ve kız evlâttan hiç söz edilmezdi deıslerde. Blr gün anaya yazılan mektupta nasıl bir söz kullanılması gerektiğini soran bir arkadaş, hacı Fnziı Efendiden, cevap yerine, bir güzel azar işitmişti. Görülüyor ki, Devletin kendine özgü ve halktan ayrı bir dili vardı ve halkın yazışma dili de klijelere bağlanmıstı o zaman. irkaç günden beri şehrimizde bulunan Amerikan kovboyu Misteı Mayk Keymıl, dün uçakla şehrimizden ayrılm:ştır. Havaalanmda ayaküstü basın toplantısı yapan Mister Keymıl, toplantıyı Türkçe «Merhaba» diyerek açmış. bütün gazetecilerı şaşırtmıştır. Şehrimizde bulunduğu süre içinde muteber zevat ile resmi müzakereler yapan Amerikan kovboyu. sazetecilere: Kısa sürede memleketinizi çok sevdim, bu güzel toprakları düşmanlara karşı korumalısınız.. demiştir. Amerikan politikasında isroi çok geçen ve Beyaz Saray nezdinde büyük nüfuzu olan Mister Keymıl'a gazeteciler: Türkiye'de bulunduğuruz sürede neyimizi beğendiniz? dive sormuşlardır. Mister Keymıl: Sevilecek o kadar çok yeriniz ve yanınız var ki.. diye cevap vermişlir. Easın menruplarının ısrarı üzerine Mister Keymıl: Siz gazeteciler yaman adamlarsınız, eünizden kurtulmak zortfur peki sayayım.. diye devam etmiştir. Mister Keymıl'ın açıkladığma göre Türkiye'de kendisini en çok şasırtan göbek dansı olmuştur. Göbek dansözlerimize hayran kaldığını tekrarlamaktan usanmayan Amerikalı misafirımiz demiştir ki: Göbek dansından sonra şis kebabınıza ve yoğurdunuza vuruldum. Bilhassa yoğurdu Amerika'da tanıtmaya çalışacağım. Ortağı olduğum şirket. g'da matîdeleri imal eder. Türkün meşhur yoğurdunu Amerika'ya ve bütün dünyaya tanıtmakla iftıhar edeceğiz. Bundan sonra şazetecilerle Mister Keymıl arasında sorulu cevaplı su konusma geçmiştir: S Başka ılginizı çeken konular? C Kadınlannızın gözleri fevkalâde.. S Türk Amerikan işbirliği konusunda ne düşünüyorsunuz? C TürMye kalk;nm3ya açık bir ülke. Vabancı sermayeye kolaylıklar gbsterirseniz kısa sürede refaha kavuşursunuz. Turk halkı komünlzme karşı fevkalâde uyamk. Biz buna çok güveniyorus. S Amerikan yardunı artacak mı? C Biz Türkiye'nin ksndine yetecek duruma gelmesini istiyoruz. Elimizden geleni yapacağız. Bizim ae kendımize göre zorluklarımız var. YENÎ GAZKTELERDEN Bir hafta önce Türkiye'ye gelerek Ege ve Akdenia kıyılannda incelemeler yapan Alman bira fabnkatörü Her Şultz, dtin sabahki uçakla tükemizl terketmîştir Istanbul' dan ayrılmadan önce Havaalanında acele bir basın toplantısı yapan Her Şultz: Ben Türkleri ve Türkiye'yi çok severim flemıştir Her Şultz'un anlattığına göre, Almanya'daki Şultz bira fabrikalannda çok sayıda Türk işçisi çalışmaktad:r Her Şultz, Türk isçilerini memnun etmek için fabrikadaki yemeklerini özel tencerelerde pişirmekte olduğunu &çıklamış, böylece domuzdan çekinen Müslümaiı işçilerimizin gönüllerini rahat ettirdiğini söylemiştir. Kadın ısçilerimizin çalışmasını da çok takdir ettiJSini sövleyen Aıman misafirimiz: Türkler ile Almanlar eski silâh arkadaşlandır. Bu, bizim için paha biçümez bir dostluktur.. demiştir. Gazetecilerin: En çok neyimizi beğendiniz? sorusuna Her Şultz jöyle cevap vermiştir: Güneşiniz. deniziniz paha biçümez kıymettedir. Ben yalnız Almanya'da Türklere kapımı açmakla kalmıyorum. Türkiye'de resmi temasları yaptım. Turizm yatınmlanyla Türkiye kısa sürede refaha kavuşur. Kıyılarmızı değerlendirmek lâzım. Gazetecilerin tekrar sorması üzerine Her Sultz : Türkler çahşkan gözütok ve itaatkâr insanlardır. Biz eski süâh arkadaşıyız. Domuz eti pişen tencere yıkar.sa dahi Türkler ajTiı tencerede pişen yemeği yemiyorlar. Bu bir karakteri gösterir. Güneşiniz ve deniziniz hiçbir yerde yok. Biz Almanlar kıymet bilir insanlanz. Türklerin meziyetlerinj değerlendireceğiz... demiştir. Günümüzdeki İkilik Günümüzde bu biçim bir devlet dili ve böyle klijeler yok ama, yürürlükteki birçok yssamızı "VAP YAŞASIN TÜRRÇEDEN..,, OKTAY AKBAL Evet Hayır 7 Günün ardından DARBE DEGİL, İÇ SAVAŞ.. S c savaşı önlemek düşünce I siyle Şili'de Cuntanın giriş• tigi darbe teşebbüsü, binlerce insantn ölümüne ve binalann yanıp yıkılmasına varan bir iç savaş halini almıştır. Lâtin Amerika ülkelerinde darbeler kansız olur ve iktidarlar kolay değişir, hatta düşüren düşene «geçmiş olsun» der ve o da ya bir köşeye çekilir, ya sürgüne gider ve geri gelrnek için fırsat kollar. Fakat 40 yıldan fazla süredir, bu girişimlere sahne olmayan Şili'de askerler, bu teknigi bUmediklerinden darbeyi, savaşa çevirmişlerdir. Cunta, ölenlerin sayısırun yüz kadar olduğunu iddia ediyor, fakat on bine kadar çıkaranlar vardır. Her halde 5 bin kişi yargılanacakmış. Işçilerin direnmesi devam ediyor, askerlerin bir kısmı da Allende' den yana olmuştur. Bunların basına geçeceğinden korkan Cunta, Allende hükümetinde iki kez Bakanlık görevini alan Gnl. Carlos Prats'ı Arjantin'e sürmüştür. Şimdi Cunta nereye gidecek? Nerede olduğunu bilmediğinden, nereye gideceğini Cuntanın kendisl de bilmiyor. S oruya bakın siz, «Türk dili konusundaki görüîünü "Türkçeleşmiş Türkçedir • Yaprr.a yola sapmayız" mısralarıyle ifade ederek dilde uydurmacılık hareketinin yanlış olduğunu belirten fikir adamı kimdir?». Üniversite girij sınavındaki edebiyat sorul?rından biri bu. Uydurmacılık hareketinin ysnUş olduğunu belirtmiş bir fi'tir acîamı? Düşünün bakalım kim? Ziya Gökalp'in ünİü şiirini hatırlayaeaksınız hemen. Ama yalnız bu dizeleri değil, daha baskalarını niye anmazlar? Işlerine gelmez de ondan... Camisinde Türkçe ezan okunan yer senin yurdundur demez mi ünlü düşünür, ararsan her sözün Türkçesi vardır demez mi? Uydurma dil cTedikleri, Atalürk'ün kurduğu Türk Dil Kurumu'nun biiimsel yollardan türettiçi, yüzde doksanı bugünkü dilimize yerleşmiş sözcükler... Herkesin dilinde, kaleminde olan sözcükler bunlar. Demirel'inden Ecevit'ine kadar politikacılar kullanıyor çoğunu. Daha düne kadar uydurma diye karşı çıkan yazarlar, gazeteciler kullanıyor Hatta «uydurma dil» diye saldırı yaztlan yazanların kitaplarında, fıkTalarında bile yer ahyor bu sözcükler. Böyleyken ikide bir • uydurma dil» diye tutturanlar yine bunlar! önemli bir çey dediklerini sanırlar bu sözleıle! Yaratma, dememek için uydurma derler. Ne olacak, sözcük yaratılmayacak da ne yapılacak? Yerimizde mi sayacağız, her şeyi kendi haline mi bırakacağız, zekâmızı, bilgimizi, hayal gücümüzü bu alanda kullanmayacak mıyız? Bu kez dil cîevrimine kar=ı kişilerce hazırlanmış üniversite giriş sorularının edebiyatla ilgili olanlan... Sağcj yazarların adlarını anmalar, onların yapıtlarını sunmalar, Atatürk devrimlerine karşı bir tutumu, bir eğilimi desteklemeler... Sınava giren yüz kırk bin gence aşılamak istedikleri şu: Uydurma bir dildir bu Türkçeleşme akımı. bu akımı savunar.lar, sürdürenler yanlış bir yoldadır. Atatürk'ün büyük bir cnemle ele aldığı dilde anlaşma konusu bunların gözüntîe nerdeyse vatan hainliğine eş! Görun bakın nerelere kadar el atıyorlar. sınav sorularına bile sokuyorlar gerici düsüncelerini, karşıdevrimci eylemlerini! Atatürk düşmanlığınm belirtilerini nerelere kadar ulaştırabiliyorlar... Türk Dil Kurumu Genel Yazmanı Aksoy yaptıŞı basın toplantısmda bu konuda ilginç sözler söylemiştir: «Bir sınav forusu her şeyden önce objektif olmalıdır. Ziya Gökalp. 'yap yasasın Türkçeden' demiştir. 'her sözün ararsan vardır Turkçesi' demıstir. Kısacası yan tutmaması gereken Üriversitelerarası Sınav Komisyonu bu foru ile çok üzücü bir oyuna gelmiştir. Ne yazık ki bu oyun, Atatürk'ün dil tilküsünü yaralamıştır.» Tutucu çevrelerin hastalığıdır. ikide bir Turk Dil Kurumu'na satasırlar, yok Akademi'ye dönüstürmek gereklidir diye tutturuılar, yok parasına göz koyarlar, yok ele geçirmeye ka'.kışırlar! Kaç kez gördük böyle umutsuz çabaları... Zaman onlara karşıdır. On yıl, yirmi yıl önce yapamadıklarını bundön sonra hiç gerçekleştiremezler. Yeni kuşaklar nerdeyss TDK'nu geride bıraktı. öylesine kendini verdi dil özleştirme çahasına... En güzel, en noğru sözcükleri onlar yarattılar, onlar kullar.ıyorlar. Hiç bir güç, hiç bir iktidar. hiç bir Eğitim Bakanı bu olumlu akışı tersine çeviremez. Türkçeyi yeni baştan Osmanlıcanın karmakarışıklığıra sürükleyemez... Boştur bof. İstedikleri kadar sınav komisyonlarına sızsmlar, Bin Terr.el dizisini yeniden yayımlamava başlasınlar. devrim düşmanı kisileri ön yerlere getirsinler, olan oldu, biten bitti. Buaün Kemalist devrımin en sağlamlanndan biri, Dil Devrimidir. ilk Dil Kurultayının açılmasından kırk bir yıl sonra budur durum... ŞİLİ'DE CUNTA NEREDE VE NEREYE GİDECEK B. M.'İN BAŞARISI, KENDİSİNİN YAŞAMASIDIR WATERGATE VE DIŞ POLİTİKA Prof. Dr. Ahmet Şükrü ESMER ği. 3 tnsanlar arasında temasların kolaylaştırılması ve haberleşmenin geliştirilmesı. Sovyetler ilk iki madde, Avrupahlar, demirperdenin kalkması demek olan üçüncü madde üzerinde duruyorlar. Helsinki'de bu konuda beliren görüş ayrılığı, Viyana'da şimdiden çatışma haîini almıştır ve uzlaşma için hava hiç de elverişlı değildir, zira Sovyetler, re.iimi daha da katılaştırmışlar ve içişlerine karişılamayacağını söylüyorlar. Haberleşme ve kitap alışverişi nazik konulardır. zira komür.ist olmayan bazı Avrupa ülkelerini rie ilgilendiriyor. Komisyonlar kademesinde olan Konferans, Marta kadar sürecek ve sonra da Dışışleri kademesinde üçüncü dönem başlayacaktır. şama hakkında hayal kırıkhğı doğurmuştur. Ticaret ve teknoloji konulannda tavizler verip karşılığında taviz alamayan Kissınger, şimdi eleştirilmekte ve başanlı bir Bakan olacağından şüphe edilmektedir. Fakat henüz yıldızı sönmüş de denilemez. İki Seçim Norveç'te yapılan seçim, ülkeyi sola kaydırırken, İsveçte yapılan şeçim solu, Mecliste çoğüniuktan yoksun bırakmıştır. Norveçte bir yıldan beri sosyalist olmayan partiler koalisyonunun başında Hrıstiyan Halk Partisı lideri öteki partiler Liberal ve Merkezdir Lars Korvald iktidarda bulunuyordu. Seçimde sosyalist grup çogunluk kazanmiştir ve belki de bu ay sonunda ıktidan Sosyalist tşçı Partisi lıderi Trygue Bretelli'ye devredecektir. Bu grup NATO'dan çekilmeyi düsünmüyorsa ds ona karşı soğuktur. Genel Kurul: 1973 B.M. Gerıel Kurulu'nun 28. dönemi açılmış ve Ekvator temsilcisi Leopold Benites'i baçkanlığa seçtikten sonra ilk iş olarak F. Almanya ve Doğu Almanya' nın üyeliklere alınma işlemını tamarnlamıştır. Ortadoğu sorununda Araplardan yana olduğu ve «Yahudilerin haklannı tanımadığı» gerekçesiyle îsrail temsilcisi Tekoa Doğu Almanya'nın üyeliğine karşı çıkmıştır. Tekoa'nın sözünü ettiği «Yaiıudi haklannı» tanjmama, Hitler zamanmda Almanya"da öldürülen Yahudiler için Doğu Almanya'nın tazminat ödemeyi reddetmesidir. F. Alnıanva vicdan borcu diye ödüyorsa da, İsrairin daha kendisi doğmadan yapılan işlerin hesabını sormasının hukukta da, mantıkta da yeri olamaz. Barbados da girdiğinden B.M. üye sayısı 135'e çıkmıştır. Kalabalıklaşnuş ama, güçlenmiş degildir. Asıl kararlan vermesi gereken Güvenlik Konseyi veto yüzünden felce uğrayıp karar veremez hale düşmüşken, kalabalık Genel Kurul, uygulanmas! mümkün olmayan sayısız kararlar vermektedir. Gündemde 104 madde vardır ki. hiç biri çözümlenemiyerek yine demirbaşa kalacaktır. B.M'in en büyük başansı yaşayabilmesidir. Avrupa'nın Sözcüsü önceki hafta Urtakpazarcılann Kopenhag'da toplanar: Bakanlar Konseyinde Amerika üe tek sesle konuşulması üzerinde anlaşılmıştı. Şimdi Ortakpazar, Avrups'yı ziyaret edecek Nixon ile konuşmaya hazırlanıyor ve Ki=singer'in geçen Ni^anda önerdiği «Yeni NATO» planını ele alacak olan «Atlantik llkeleri Deklarasyonu» nun metni üzeıinrfe çalışılıyor. Nixon ile gorüşme, on üye (9 Ortakpazar ve Amerika) arasında gibi oimayacak, Avrupa tek sesle konuşacağindan, iki taraflı olacaktır. Ortakpazar adına Avrupa'nın sözcülüğünü de Ortakpazar Komisyonunun başkanı yapacaktır. Bu komisyon, örgütün yürütme organı niteliğindedir ve ileride Birleşik Avrupa'nın hükümetı olacaktır. 15 üye tarafından hazırlanacak olan NATO bildirgesi üzerinde de Genel Sekreter Joseph Luns çahşmaktadır. Böyle bir gelişme Xixon'u tatmin etmekten uzaktır. fakat Watergate skandalını srkaya atmak için dış politikayı yine öne almak karanndadır. İsveçte 4ü yıldan beri iktidarda olan Sosyal Demokratlar, seçimde 7 sandalye kaybederek 155'ya düşmüşler, fakat ortakla rı komünistler iki sandalye ka ~ zanarak 19'a çıktıklanndan ikti carın sandalye sayısı 175'te Kai = mış ttümü 350'dır) ve azınlıi: ol z ş : maktan kurtulmuşsa da, şimdi çoğunlukta değildir. £şit sayıda ^ S sandalye yönetimi çıkmazlara götürür ve yeni seçıme gidiime lidir, fakat Başbakan Olof Pal ^ 3 me bu koşullar altında da ikti ZZ^ darını sürdüreceğini söylemekte dir. Bakalık yapabilecek mi? Z^ Irlanda sorunu, yine ağırlaşmıstır. Çare olmak üzre, İngütere, Kuzey İrlanda'da Protestan çoğunluğu ile Katolik azuüığına eşit haklar sağlayan bir statü yermeyi kararlaştırmış ve bunu uygulamak. için birkaç »y önce seçim yapılmıştı. Seçim yapıldı. Kurulacak Meclisin üyeleri seçildi, fakat yasada öngörülen ortaklaşa hükümet kurulamıyor. Kurulunca, Güney ve Kuzey îrlanda ile îngiltere arasmda üç yönlü damşmayı saglayacak organ olan «İrlanda Konseyi» de faaliyete geçecektir. Bu komıyu görüşmek üzere Heath, Güney İrlandk'ya gitmiş ve Başbakan Cosgrave ile 9 saat süreli bir konuşma yapmış ise de, anlaşmaya varamarruşlardır. Cosgrave, «îrlanda Konseyi» nin hemen faaliyete geçmesini isterken Heath Konseyin ar.cak Kuzey İrlandada hükümet kurulduktan sonra göreve başhyabileceği göriişündedir. Fakat dönüşünde, Kuzeyli politikacılan uyararak Marta kadar hükümet kurmazlarsa, eyaleti îngütere ile birleştireceğini söyleyince bu tehdit meseleyi daha da alevlendirmiş ve Heath bu beyanatını yumuşatmak zorunda kalmıştır. Dünyayı kapsayan sömürgelerini tasfiye ettiği halde îngütere, en yakın sömürgesinti... kurtulamıyor ve başağnsının acısı için de kıvranıyor. FONO EVİNİZE GELEN ÖĞRETMEN metodu ile Türkiyenin her yerinde kendi kendinize İNGİLSZCE ALMANCA FRANSIZCAMUHASEBE STENO ve DAKTİLO öğrenebilirsiniz. Hemen bugün broşur isteyiniz. (eklâmcıhk: 2158/753^ TEŞEKKÜR 20 Eylül 1973 Perşembe günü Hakkın rahmetine kavuşan sevgili eşim ve babamız Tarsus eşraflarından' Arapların Silâhı ^ I = 1 s § ğ ş GÖZ HASTALIKLARI MÜTEHASSISI g Hastalarını muayenehaııesinde kabule başlamıştır. ş A d r e s: tzmlr Cad. 36/7 ANKARA Tel: 17 35 05 W (Cumhuriyet 7529) g lı.? MUVAFFAK AYTEK PROF. DR. İ VVatergate \Vatergate skandalı da arkaya atılacak gibi değil. Senatonun Araştırma Komisyor.u. 24 Kylül' de tekrar faaliyete geçiyor. Nison'un olayda parmafı olup olmadığını aydınlaıacak olan ses bantlan davası hakkında temyiz mahkemesi tarafından verilen karara da Nixon uymamıştır ve âava YUksek Mahkemeye gıdecektir. Bu arada Eenüto Dışişleri Komisyonu Kissinger'in Dışışleri Bakanlığma atanmasmı l'e karşı 16 oyla onaylamıştır. Olum suz oy geçen seçimde Demokrat Partinin adayı olan George Mc Govern tarafından kullanılmıştır. Fakat Sovyetlerin son tutumları. Kissinger'in başanlarını gölgelemişti. Sovyetlerin Sakharov ve Solsenitsin'e karşı sert davranışlan, tepkiler varatmıj ve senato da bunu kmamıştır. Sovyet lerin nükleer silâhlannı geliştirmekte devam etmeleri de yumu Istanbul Ticaret Odası Uyelerıne 1 Nisan 1972 de 45 yaşını aşmış erkek BağKur sigortahları ile 40 yaşını aşmış kadın sigortalıların bu tarihten evvel en az 10 yıldan beri kendi nam ve hesaplarına çalıştıklarım tevsik etmeleri ve alacakları belgeyi 30 Eylül 1973 akşamına kadar Ankara'ya BağKur Genel Müdürlüğüne göndermeleri gerekmektedir. Sözü geçen işlemi yaptırmamı? ilgili üyelerimizin bir an önce Odamıza müracaat etmeleri, yaptırmı? olanlaruı da vakit Keçirmeden Odamızdan belgelerini alarak sürrsi içinde BağKur Genel Müdürlüfüne RÖndermeleri önemle duyurulur. ISTANBUL TİC%RET ODASI (Basın: 23589/7531) { Birinci bölümü Helsinki'de sora ermiş olan «Avrupa Güvenlik ve Isbirligi Konferansı» nm İkinci bölümü tüm Avrupa (Arnavutluk dışında) ülkeleri ve Amerika ile Kanada'nın temsilcilerinin katılmalarıyle Cenevre'de açılmıştır. Helsinki'de gündem ve usul sorunları görüşülmüş ve karara bağlanmıstı. Cenevre'de komisyonlar, geniş ilkeleri belirli vecibeler haline getireceklerdir. Sovyetler, ilkelerin deklarasyonutıu bağlamaya tercih ederler; zira iç islerine müdahale edilmiyeceğini rfeklare ettikten »onra Çekoslovakya'da görüldügü gibi bir ülkeyi istilâ edebiliyorlar. tlkeler üç madde halindedir: 1 Güvenlik «orunları. 2 Ekonomik ve teknik işbirli Araplar, en iyi silâhları olan ~z petrolü yine ellerine aldılar. Vi~ yana'da toplanan OP.E.C. (Pet = rol ihracatçısı ülkeler örgütü), petrola yeniden zam yapmaya ^ ^ karar vermiş ve Petrol şirketleri= ni sorunu görüşmek üzere 8 E = Ekimde toplantıya çağırmış= tır. O.P.E.C.'in petrol şirketle : = riyle 1971 yılında Tahran'da im = ^ zaladıklan anlasmaya pöre, fi yatlann 5 yıl süre ile değişmesi, ^ E sadece enflâsyon için yılda • 2,5 ^ ^ / » oramnda zam yapılması kabul ££= edilmiş iken, para değerlerinde s = ki düşüşün çok büjük olduğu Ş ^ gerekçesiyle, OJ.E.C. daha fazla r = zam yapılmasını istemektedir. Sanıldığma göre, petrol tüketi ^ = ciye °n 8 oranında fazla fiyata , ^z satılacaktır. Kaddafi de Libya1 ^ = daki petrol şirketlerinin "b 51 ss hisselerini devletleştirmiştir ve bunun petrolü silâh olarak kul ^ = lanma< için bir adım olduğunu = r söylemiştir. Araplar Amerika'nın karşısma yeniden bu süâhla çıkmayı tasarlamaktadırlar. Bu ne « denle Nixon, Bakanlık görevine başlar başlamaz, Kissinger'den öncelikle Ortadoğu sorununun ele alınmasını istemiştir. tv. Musfafa Boro'nun EŞİ VE EVLATLARI cenaze merasımine ıştirak eden, çelenk göncfeıen, telgraf ve telefonla derin acı mızı paylaşan sayın dost, akraba ve hemşerilerımize ve dini hizmetlerıni ifa etmek vefakâriığında bulunan zevatıklrama ve hastalığı sırasında en yakın ılgı lerini esirgemeyen Sayın Kasım Ekenler ile ailelerine ve Sayın Dr Cemal Tanrıöver'e, Dr. Cumalı Canataroğlu, Dr. Ahmet Kıraç'a. Dr. Ahmet Erçın'e Dr. Lütfü Kolukırıkoğlu'na, Dr. Turhan Ergen e. Ur. Ahmet Cangülcüler'e. Ur Kerim Berker'e, Doçent Dr. Nevrez Baykan'a. Yüksek Ihtisas Hastaresi Doçentlcrinden Dr. Neşet Hayri Gökok'a, Hacettepe Üniversitesi doktorlanndan Prof. Dr. M. Orhan Öztürk'e, Doçent Dr. Atillâ Ergin'e. Doçent Dr Esat Erseke. Pro! Dr. Dinçer Fırat'a, Prof. Dr. Muharrem Köksal'a. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Doçentlerinden Dr. Cemalettin Topuzluya Dr Sakıp Aksaç'a, Londra'da St. Marks Hastanesinde Prof. Dr. Lloyd Daviesexe. Londra Royal Friee Hastanesintte Prof. Dr Sheıla Sherlock'a ve Başasistanı Doçent Dr. Ward'a ve Tanrıöver Hastanesl Başhemşiresi Abide Karadavut'a ve hastane mensuplarına. Hacettepe Hastane Müdürü Nihat Baykan ve Reyhan Yılmaz'a ve Hacettepe Hastanesi ile Royal Friee Hastanesi hemşire, hastabakîcı ve personellerine ayrı ayn en derin şıikran duygularımızı, teşekkürlerimizle iletiriz. III III (Cumhuriyet 7541) lülll GÖKLERDE SAVAtŞI KAZANMAK İÇİN, İngiltere'nin Başağnsı tngiltere'nln süreğen başağnsı. KENDİ UÇAĞINI KENÖtKTV^^. TÜRK HAVA KUVVtTLEPİHİ OÜÇLENOİRME VAKFI I