26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET 1 Eylül 1973 angm sarmiş dörtbir yanımızı, ormanlanıruzı. Adına kitaplarda, levhalarda, masa basında düzenlenip duvarlara asılan, gazet» köseciklerine sıkıştırılmış vecizelerde «uiuaal servet» dediğimiz onnanlarımızı! Türkiye'r.in yüzölçümürıün yüzde on dörton be şini kaplayan ormanlarımızın, bugün hftlâ siirüp giden yangınlarla dörtte biri yokolmuş durumda. Açlıklar, çaresizlikler yanında, asıl verilip de tutulmayan, tutulmamak için elden gelen ne var ea esirgenmeyen af vaatlerinin, o türlü hesaplar la, melunca hesaplarla savsaklanan al vaatlerinin deli divftneye çevirdiği kimsesiz, sahipsiz, eğitimsiz, ışıksız, bilinçsiz, acınası ve de öfkelertesi insanlanmızın çıkardığı. çıkarmakta direndiği jimgınlar karşısında ne edeceğimizi bilemez, elimiz kolumuz bağh kalakaimış durumdayız. Bütün uygar dünyanın dört bir köşesinde, or tnan bolgeleri. akıilı, halk yaranna çalışan orman işletmeleri sayesinde, en büyiik bolluğa eriş mişken bizde. en yoksul insanlar, o büyük servet kaynağı olan ormarüarın yanı başındaki köy lerde yaşamakta; ne diyorum, sürünmektedir. Yıllarca önce, Çetin Altan, Akşam gezetesindeki sütununda, orman bölgelerinin ne yoldan bolluğa kavuşabileceğini, uzmanlara danışa daruşa ve çeşitii kaynaklardan edindigi bilgi yüküy le açıklamıştı. Türkiye'nin genel kapsamlı bir kalkıntna programı içinde, sosyalizm mosyalizm gibi kodamanlan ürkütmiyecek, baştan başa nes nel, çıkarsız, salt memleketin mutluluğuna gönü! vermiş bir aydının ruh cömertliğiyle, orman bölgelerinin nasıl bir geiişme düzeyine girebilece ği ortaya konmustu. Ne var ki, Çetin Altau solda bir yazardı. sosval adalete gönül vermişti. Bir sosyal adaletçinin önerisi, devlet güciinü tekellerinde tutanlarca tehlikeli bir öneriydi. Sorun aslmda. ormanları. dağları taşları, köyleri kentleri içine almakla birlikte, hepsini aşan, büyük ve genel ölçüde bir sosyaî adalet sorunu idi, hâli da öyledir. Sosyal adalet sorunu ise; halkın devleti kendinden ayrı, kendi üs Y Olaylar ve görüşler ORMAN YANGÎNIMIZ Vedat GÜNYOL tünde, ulaşıbnaz, yanına vınlmaz, vanlsa da dert anlatılraaz bir varlık saymaz, sayamaz olmasına bağlıydı sıkı sıkrya. Devlet malı deniz, yemeyen domuz, demiş kim demişse, halkı ken dinden uzak tutan, gerektiğinde kanını, canını, nıahnı kaygısızca. rahatça, zoıbaea isteyen. isteyebilen egemenlerin ağır basan, her zaman ağır basmış olan ve basmakta olan tutumiarını gözcnünde tutarak. Niçin devlet malı deniz, yemeyen domuz? Çün kü, devletin kendisi yani devlet gücünü ellerinde tutanlar, tutmak fırsatını kimselere kaptırmayanlar halkı soyarak, düşman müşman ayrımı yapmadan. kasasını, kesesini, küpünü doldurmaya bakan bir makine olmus da ondan. «Benl soyan adamı ben niye soymayayım» düşüncesi değil mi, halkı devîete karşı tutum almaya, aslmda kendi öz malı olan kamu servetini yakıp yıkmakta. çalıp çırpmakta, harcayıp tüketmekte hiç bir vicdan rahatsızhği dujTnamaya sürükleyen? Orman, ulusal servettir, senio servetindir, onu gözün gibi koru demek yeter mi, o orman dan elle tutulur hiç bir yarar göremeyen. boş mide ile uzaktan seyrine bakıp keyiflenmesi istenen, çaresizlik içindeki insanlara? Orman bir kamu malıdır, bürün sahiller CH hepsi yağma edilmis ve edilmekte) dağlar taşlar gibi. Onlann her yurttaşm kendi malı sayması, sayabilmesi, bir ülkede herkesin, ama herkesin onlardan eşitçe, insanca, araya sahtecilikler, hırsızhklar, kayırmacalar, eş dost, akraba makraba hatırı girmeden, yararlanmasma, yararlanabilmesine bağlıdır. Büyük dostum, saygı değer dostum Ferit Celâl Güven söylüyordu geçenlerde, nice öncelerı okuduğu bir kitap veya gazetedekl blleilere dayanarak. Anadolu'daki uygarlıkların (Hitit. Roms ve Bizans uygarüklarının) çökmesinde seri halinde adam öldürmeler yantnda, orman yangınlarırun büyük rol oynadığını. Haçh seferlerlnin Balkanlar üzerinden flerlerken, orman kalabalığından geçemez oldukları nı tarihler kaydediyor. Ormanlar, bir geçim kay nağı olduklan kadar bir savunma aracıdırlar da. Haçh sefer tarihleri. Balkanîan bize «Ormanlar yüzünden geçilemez bir bölge» diye tanıtır. Tufan efsanesinde ormanın büyük bir yeri vardır. Tufandan sonra Nuh'un eemisl Ağn dağ lanna indigi zaman, gemiden bir güvercin salı Deniz. Domuz Terilir uaklara. Güvercin az sonra agzında yeşil bir yaprakla gemiye döner. Bu yeşil yaprak, top rag», ağaçlarla kaplı toprağa, yani hayata, esen lige, yenîden doğmuşluğa kapılannı açan sonsuz bir müjde getirmiştir. Orman öylesine bir hayat müjdesidir çünkü. Ormanların bir memleket için ne denli bir hayat kayna*ı oldugunu Çetin Altan kadar kaç kişi anladı, kaç kişi anlayabildi, gelmiş geçmiş bütün aydınlarımız içinde. sorarım size. Biz bugün, gelir kaynaklarının alabildiğine eşitsizce dağıldığı, emeğin hakkını almadıgı. ala madığı fAlmanyalara akın eden yüzbinlerce işçimizi düşunün lütfen) bir ortamda istiyoruz ki, insanlar, insanlanmız • egemen sınıfların kendi çıkarları doğrultusunda koydukları • yasalara bo yun eğsinler. Yasalara boyun eğmek, hiç kuşkusuz, su göttirmez bir borçtur, bir görevnir her yurttaş için. Ama, Fransızların Celerat dedikleri kötü yasalar karşısında elbette ki bir takım eleştiriler. diren meler. hattâ patlamalar oldugu bir gerçektir. İşte, bizde orman yangınları bu türlü paUamaların bir sonucu olmakttdır. Değil yalmz ormanlanmızı. dagımızı taşımızı, deniz ve göî kıyılarımızı. ovalarımıa. yaylalarımızı gözümüz gibi korumanm yolu, yurttasiann birbirine dostça, kardeşçe bakmasmın. bakabilmesinin biricik yolu da, sosyal adalette , ulusal gelirin her çeşit haksızlıklardan. esitsizüklerden uzak bir dürüstlükle bölüşülmesindedir. Orman yangınlarımn baska nedeni varsa söyleyin ne olur. Düzeltme: 27.8.1973 tarihli «Söz. Namusu Üstüne» adlı yazımda Anayasanın 77. maddesi, 7. oiarak çıkmış. Özür diliyerek düzeltiriz. M. C. ANDAYIN DÜZELTMESİ: .Dünkü yazımda. müsvetteden çıkardığtm Giritie ilgili bir hikâyenin son parçası yanlışlıkla Malta'ya ilişkin bölümün altına girmiş. Düzeltir, özür dilerim.» Atatürk ve Bilim ilim özgürlügü yoktur Türkiye'de. Olsaydı, yayınladıklan kitaplardan ötürü, bilim adamlarînı hapsetmezdik. Bizler, hem bilim adamlannı cezaevice yollanz, hem de Atatürk'e övgü nutuklan çekeriz. Oysa ne demiş Atatürk: < Haratta en hakiki mürsit flimdir» Demek Atatürk. «gerçek yol gösterici benim» demiyor, bilimdir diyor. Bizier ise bilime en büyük saygısızlığı yapanz; bilim verilerine kulaklarımızı tıkanz: bilim kitaplarını yasaklarız. Henüz bilim özgürlüğn'nden yoksun bir ülke olduğumuzdan toplumda dogma'lar geçerlidir. Atarürkçülü*ü de resmen dogmalaştırdık. Çıkar çevreleri Atatürkçülügü siyasi ticaret yolunda kulianmakta pervasız. Çıkarırsm Mustaîa Kemal Paşa'yı televizj'ona. Amerikan propagandası yapmak için kullanırsın; büyük kurtarıcıya en büjiik saygısızlığı da böylece yaparsm. Tanrıyı iktidar koltuğuna minder yapmakta yarışanlar, Atatürk'ü siyasi çıkarları uğruna neden kullanmasınlar? Ama doğal karşılamak gerek bu tür yatırımlan. «Atatürk ne derse doğrudur» yargısı çogumuzun kafasına işlemiştir. Hayatı boyunca dogmalarla sayaşmış insan. yeni dogmalara araç edilmiştir. Böylece bir keşmekes sürüj'or Atatürkçülük konusunda... Gerçi bilimsel kaynaklara dayanan sosyalizmin bile ülkeye ve çağa göre çeşitli yorumları yapılmakta. bu alanda tartışma sürüp gitmekte... Atatürk ise bir bilim adamı değildir. Atatürkçülük, Atatürk devrimine büim açısından egilinerek saptanır. Bun'in içindır ki bilim özgürlüğünü kısıtiamak yalmz uygarlığa değil. öncelikle Atatürkçülüğe aykırıdır. Bugün Türkiyede bir Atatürk etkisi var. Doğru veya yanlış. kimse bu realiteyi yadsıyamaz. Titoiznı, Fidetizm, Nasırizm. Stalinizm. Golizm oldugu gibi Kemalizm de vardır. Ama nedir Atatürkçülük? Yukarıd» söylediğimiz gibi bu sonınun cevabuu verecek olan bilimdir. Yirminci Yüzyılın ilk yıllarmdan başlıyarak Türkiye'nin yazgısuıda en büyük rolü oynamıg kijiyi anlamak ve arüatmak için tek yontem budur. Zaten Atatürk'ün eyleminde uluslaşma sürecimizi ve bilime açılma yolundaki gelişmelerimizi saptamak kolaydır. Batı'da bilimin üstünlüğüne inanan akımlar yüzyıllarca önce Avrupa ülkelerine yayılmış, Batıh insan, bir yandan vicdan özgürlüğünün, öte yandan bilim özgürlüğünün savaşını yüzyıllarca önce vermiş. Türkiye bu savaşm dışında görünmüş. Matbaa, icadmdan nice zaman sonra girmis ülkemize... Batı'da tıp bilimi insan bedeni üstünde çalışma yöntemlerini benimsedikten nice zaman sonra bile Türkiye'de bilim adamlanna teşrih^ ve otopsi yasakmış. Uygarlığın verilerini hep geriden izlemisiz. E3bette bu oluşumun nedenlerini kökende ekonomik ilişkilerde aramalıyız. Bütün bunlar gözönüne alındığmda Atatürk'ün topyekun eyleminde $u ilkeleri apaçık gördüğümüz yadsınamaz: 1 Bilimcllik., 2 Layiklik 3 Antiemperyalizm 4 Millî bafunsulık. Feodal dönemlerin Türk toplumu üstüne yığdığı inançlan bir kenara iterek bilimin üstünlüğünü benimsemek yolunda Atatürkçülük bir aşamadır. Vicdan özgürlüğünü layiklik ilkesiyle devlet katmda geçerli kılmak AtatürkHe sağlanmıştır. Atatürk, emperjralizme karsı mazlum milletlerin ilk kurtulus savaşının önderidir. Ve milli bağımsızlığtmız bu yolda kazanılmıştır. Yarun yüzyıl sonra bugünlerden geriye bakınca Atatürk'ün yaptıklan genç kuşaklarca yeterli görülmeyebüır; yeterli görülmesi da doğal değildir. Ama Atatürk'ü tutucu amaçları için bayrak gibi kullanmak isteyen politika isportacıları ya da kireçleşmis kafaların Atatürkçülükle uzaktan yakından bir ilgileri yoktur. Atatürk'çülük, bilim adamlarînı içeri tıkıp, uluslararası çıkar çevreleriyle yurt düzeyinde ortaklığa yönelen akunlarla bağdaçamaz. Eğer bağdajsaydı, elli yü önce bağdaşırdı. O zaman ne Milli Kurtuluı Savaşına gerek kalırdı, ne de Cumhuriytt yöneümine^ B KtRLt AYNA OKTAY AKBAL Evet Hayır Tartışma Türk Eğitimcisinin Küskünlüğü 8 enç, yakışıklı bir Bakan, gün ordusuyle, üniversitesiyle, millî eğitimd'eki sistemsizlikliseleriyle, ilkokullarıyle, tekten yakınıyor. Genç bir parnik ögretim kurumlanyle öğünti başksnı, değişik sözcüklerle memiz gerekir. Buralardaki bu yakınmayı sürdürüyor. 30 gençlerin bilgilerini bir kalem35 yaslannda bir doçent, bir de siliverseniz bile yüreklerindoktora asistanı yine milli eğideki Atatürk sevgisini acaba sitimden şikâyetçi.. Merak ediyor lebilir misiniz? Onlar bu sevgisunuz kım bu genç Bakan ve lerini kaç kez ispat etmediler parti başkanı. Bu genç adamlar mi? Gençliğin bu denli Atatürknerede yetişmişler? Her fiün çü ve rnülî benlilvne sahip yebirçok hayat kurtaran, öğrenci tiştiren hangi mekanizmadır? ve asistan yetiştiren bu genceBunca öğretmene yıllardır hiç cik profesörler ve doçentler ami bir şey yapmadıî caba birer yabancı ülke lnsanı Atatürk'ün milli bir egitim mıdırlar?.. kurma Ulküsünü yıllardır, büyük fectakarlıkla yürüten ögretKüçük bir araştırma, bunların menlerdir. Herkesten çok lçtenbirer Türk ilkokulundan hayat likle didinen onlardır. Bakınız bilgisi görerek, ortaokul ve lisesize «öyliyeyim: Programı, ilkecen, Türk üniversitesinden ya leri, araçları, gereçleri bilecek da Türk yüksek okulundan çıve çalışmalannı bunlara göre karak hayata atıldığmı ve başadüzenleyecek olan öğretmendir. rılı işler görerek bu günlerine Milyonlarca lira verip okullar eriştiklerini gösteriyor. Milli eyaptıralım, en eğitsel programğitimi bir türlü beğentneyen bu genç kuşağın milH eğitira pota ları yapalım ve derslikleri araçlarla, gereçlerie dolduralım; öğsmda Türk öğretmenleri yetişretmen yetersiz ise veya mestırmemişler midir? öğretmene leğine küskün ise yine de iyi karşı ilgisizliğin son sınırında verim alınamaz, Bunun tersl bulunduğumuz ülkemizde, bir anlamda, egitim ve öğretim if de vardır. Kötü bir binada, elveriŞsiz köşülîar Sltintla İyi ollerimizin, eğitimciliğimizin de mayan bir progfamı uygulayan savunulacak yanı yardır. Bu B^retnen, iyi yetişmlş ve yurttartışmada ben, onu belirtmeğe sever bir öğretmen ise burada çahşacağım: iyi vatandaşlar, mutlu insanlar Otuz evllk bir köyde çalı?an yetistirebilir. Istek ve anlayışöğretmen ile üniversite profesöla uygulanan bir program daha rü ve aradaki birçok eğitimd ve iyi sonuç verir. Ancak, yıllar öğretmenin çalışmalarım, dirfinvar ki büyükler, yurt gezilerinnıelerinl görmeden, bilmeden; de, öğretmen yetiştiren eğitim bu işten anlayan da anlamayan kurumlarını yoklamaz oldular. da eleştirilerde bulunuyor. Büöğretmenlerle karsı karşıyı getün yurt îsleri birleşik kapiar lip sorunlannı, dertlerini dinlegibidir. Dünyanın hiç bir yerinmiyorlar. de saSlık işleri. bayındırlık işleri, tarım işlert' Uert olup da Bu rnesleğin kendin» özgij sosadece milli eğitlm işleri geri runlannı sormuyorlar. Biz prob kalmış bir ülke yoktur. Tüm lemin Önce manevî yönden e:e uygarlığı oluşturan bu işler bir ahnmasını isteriz. Derece, kad.îbirini etkiler. Birleşik kapiar me ilerlemesi. eğitim ödeneği, ele gibidir. Birisi ilerde ise muhak ödenekler.. v.s.. çok sonradan ge kak ötekiler de ileri gider. Mil lir. Önce öğretmenin manen do11 eğitlmi geri kalmış ise elbet yurulması gerekir. Öğretmen her •ü öteki işleri de geri demek şeyin »çık. secik g8rüsulm<»sini i« tm tir. Bu gerçeği de belirttikten ter. Bu onun görevidir Elindeki sonrı asıl konuya geçelim: çocuk joırt gerçeklerini, bilitnin Cumhuriyetimizin kuruluşun dediklerini öğrenmelidir. Ve Ahdan 50 yıl geçtt. O yıl okula ya met"in ve ne Mehmet'in dediği zılanlar 1924 programına göre doğrudur. Bilimin, tarihin. çografyanın, sosyolojinin, psikolojiyetiştirilmeğe başlandılar. Bugün 57 yaşında olanlar Cumhu nin. biyolojinin dediği doğrudur. riyetin llânı yılı Ukokula gitme Bunlar ne derlerse Tı'irk öğretğe ba?lamışlardır. Ortaokula çi meni onları öğretmek ister. Smav denlerin birçoğu ise 6365 yaş yönetmeliği. tek kitap, çok kitap lanndadırlar. tsbaşında olanlar problemi, objektif ölçme vc dedan örnejjin kuvvet komutanla ğerlendirme işi, sekiz sınıflı okul, liselerde »eçmeli dersler konun, or ve korgeneraller tamamen Cumhuriyet programlanv su. çift öğretim. gece öğretimi, ole yetişmis kişilerdir. Senato' kullara ahnıt işi hep özden. asıl dan sonra gelir. Eğitlmtmizin örun ve Meclisin çoğunluğu da böyledir. Bugün müsteşarlar, zünde, millî eğitimimizin aslıngenel müdürler hep Cumhuri da 1926 yılından bu yana büyük yet kusağıdır re Cumhuriyet değijmeler olmamıştır. Türk eği cumhuriyetin proHramlarıyle Türk eğitim fcutim kurumlanna rumlannda yetişmişlerdir. Bu ilk yıllarında çok iyi düşünülerek biçim verilnüjtir. Türk çocuklan devrimci birer Atatürk çocuğu oiarak yeti?tirilmektedir. Gelen, geçen parüler, bütün çaba larına rağmen bu ilkeyi silememiş lerdir. Bunun için özellikle 63 ya şından aşağı yaşta olanlar ve okul süzgecinden geçenler, asker olsun, sivil olsun birer Atatürk çüdürler. Türk okulları. Türk öğ retmenleri, Türk eğitim! 50. yıla açık alınla ve gönül rahatlığı il« girebilraektedir. Hattft zaman za tnan, Türk Milli Eğitimine çelme atılmak istenmesine rağmen, bir anlamda ileri gidijini (ürdürebil miştir. Türk eğitimdsi, TUrk öfre^ meni kendisinden olanlann, meslekten gelenlerin yaptıklan ilo hâlâ övünmektedir. Bakıyorsunuz yeni bir Millî Eğitim Bakanı geliyor. HenUz atanmasuun mürekkebi kurumadan yıllarca bu meslekte ömür harcamış gibi demeçler vermekte ve Milli Egitimi yeni bir dUzene sokmağa çalışmaktadır. Üç günde, bir eğitimci olup TUrk maariıini duzeltmeğe kalkar. Bunlann bir ilkeleri, programlan, yönetmelikleri, ilml, kitabı wax mıdır. sormaz bile Aynı bakan bir kaç ay sonra yer değiştirir ve bu kez yine uzmanmış gibi hayvan türünün düzeltilmesinden, tohumluklardan, haralardan söz eder. Bir başkası gelir eğitimi enine boyune eline aldığını ve muhakkak Türk Milli Egi timini düzene sokacağını söyler. Bu kez bir iki ay sonra yer değiştiren bu bakan da yine uzmanlara parmak ısırtacak bilimsellik le havadan, benzinden, hava yolundan söz eder. İşte Millî Eğitimdeki atılışlan ilerlemeleri nor mâl egrilere göre gelişmelert platolara dönüştüren bu kişilerdir. Kendisine îlkokuldakl derslerden üniversitedeki Devrim Tarihi dersine kadar devrimleri ve Atatürk'ü öğreten hocasını inkâr • • derek «öğretmenler Atetürk'ü bilmiyorlar..» gibi iri lâflar bile eden bakan görülmedi mi? Türk egitimcisi ve Türk öğretmeni, böylesine kendisini inkir eden ve bilgisizce maarifi duzeltmeğe kalkan bakanları başına ge tiren hükümetlere ve partilere küskündür.. olay kazanç, üstün bir yaşam düzeyi, açıkgözlük, üçlâğıtçılık... Bugünkü toplumda ulaşmak istenen düzey budur. Ozlemi çekilen amaç. Açın gazeteleri bu çeçe?it olaylann, bu yoldan başarıya ulaşmaya çalışan insanlanmızın öykülerini bulursunuz. Hepsini mi? Nerde! Ancak su yüzüne çıkabilenleri, yakayı ele verenleri, göze batar hale gelenleri... Bakıyorsun, üniversite giriş sorulannı basımevinden kaçınp satıyorlar. Bakıyorsun, gemilerini Akdeniz'de ateçe verip sigorta şirlcetinden milyonlan alıyorlar. Bakıyorsun, en küçük bir dairede en basit bir işi yapmak için elli lira, yüz lira istiyorlar. Bilmem ne ehliyeti almak için bin lira, iki bin lira ödetiyorlar. Bakıyorsun, yabancı şirketler adına bir takım görevlilerj aylığa bağlıyorlar. Ortaya çıkan, adalete verilen kişileri bir inoeleyin, var mı «kalantor» denilen tipte bir kişi? Hep «küçük adamıılar, ekmek parası için ne yapacağını bilemeyen yurttaşlar.. Akıllarına esiyor bir gün, bakıyorlar bir telefonla yüz binler kazanılan bir toplumda yaşıyorlar. Onlar gibi olmak, yaşam düzeyinin üstüne çıkmak için neleri eksik? Birşeyler yapmak gerek, yasaların yasakladığı ama nice nice güçlü kişinin başarıyla yaptığı, gerçekleştirdigi işlere girişmek gerek... R Gazetelerin ilk sayfası ayna gibi! Kaçakçılık, sahtekarlık, hırsızlık... Eskl bir PTT memuru uydurma bir havaie kağıdı düzenleyip yüz otuz bin lira çekiyor. Bir avukat Universite sorulannı satanlann duruşmasında «Bu iş çok başlı bir ejderdir. huzurunuzda gördüğünüz onun ufak bir koludur» diyor. Bilmem ne nakliyat şirketinin kamyonlannda 154 kilo esrar bulunduğu için Avusturya hükümeti bazı Türkleri tühiklUKÖrV gaşırmışlar insanlarımıı, en ypksulundan en zenginine dek.. Yanlış yollar tutuyoruz föplumca. Hepimiz kendi pBçaipm kurtarmak çabasınd^yız. îçinde bulunduğnmuz bir bataktan çıkmak istedikçe daha da batıyoruz. Yasalar bir yanda duruyor, çareyi yasa dışına çıkmakta bulan insanlarımızm sayısı ise artıyor durmadan. Neden böyle? İnsanlanmızm kolay yoldan, hızlı yoldan, hep yasalara aj'kın yoldan para kazanmak, ü?te çıkmak çabası nerden doğuyor, bulaşıcı bir hastalık gibi neden, nasıl niçin yayıhyor? Toplumbilimciler ne diyorlar buna? Bir hastalık bu. Toplumca bir yıkılışa. bir uçuruma itiliyoruz. Bir anababa günü havasmdayız sanki. Herkes önce ben, sonra yine ben hırsı, ezmezsem ezilirim, korkusu içinde. Eline uygun bir fırsat geçti mi, acımıyor ne başkalanna ne de kendine. Bir vurgun vuracaksm ömrünce rahat yaşayacaksın. Batır gemini sigortadan al milyonlan, çal sorulan doldur cebini, kaçır esran zengin ol, sahte belge düzenle para çek, daha başka neler neler... Tek amaç, para kazanmak, en kolay, en kestirme, en hızlı yoldan... Bir bozulma var toplumda. Yeni başlamıs da değil. îyice yerleşmiş. yaygınlaşmış. Herkesi eline geçirmiş. Genç bakıyor çevresine, kolay yoldan, hem de kucak dolusu para kazanan öyle çok ki! Niye onlara benzemesin o da, niye o da kestirme yolu tutmasın? Bir de dürüstlüğü, toplum yaranm düsünmeyi, insanlarm iyiliği İçin çalışmayı yeğlayenlerin başuıa relenlerin günden güne göze batıcı hale gelmesl var. Doğru yolu tutanlar yıllar jnlı bocalayıp duracaklar, memur musun, öğretmen misin, dürüst aydın mısın, kısacası bajkasının emeğini kullanmıyor, baskasının sırtmdan geçinmiyor musun, sürünürsün yaşamakla yasamamak arasında... Mektuplar gelir, «on iki jildır öğretmenira, elime geçen para bin iki yüz lira» gibilerden... Gidersin, bir kavun on lira, bir kilo üzüm sekiz lira, sandviç büyiflclüğündeki ekmek teklik! Bir kat kirası en azından yedi yüz lira! Gel de dürüstlük ardında yürü. Gel de yasa çizgisinde kal. Gel da şu yoldan bu yoldan işini becerme! Gel de hayran olma gemisini yürütenlere!... Böyle böyle başlar işte, böyle böyle. Milletvekill seçilmek için servet dökenleri de görüyor halkımız. Aday adaylannm öne geçmek için nasıl çırpmdıklarını, oy komisyonculannın nasıl çalıştıgını, kimin daha çok parası varsa onlarm Hste başlanna yerleştiğini. Balık baştan kokar derler, bu kokunun izi kazınmah «baş» yerlerden itibaren... Büyükler örnek olmah dürüstlüğe, ama «onlar» kestirmeciliğin, Uçkftgıtçılığm, kolay, çabuk, ucuz, yorulmadan daha çok para sağlamanm en canb. örneklerini verirlerse ne yapsm eokaktaki adam? Gider soruları çalar, gider gemiyi batınr parababa'.an adına, gider sahte belge düzenler, gider rüşvet alır, gider başkasının sırtmdan çıkar sağlar, gider adam jumal ederek yaranır, yapmadığı yapmayacağı haksız, yanlış, çirkin iş bırakmız... Gazetelerin ilk sayfalan bir aynadır, toplumun aynasıdır jüzümüzii gördüğümüz. Her birimizin içinde yaşayan hırslan, kıskançhklan, ermek, ezilmemek. üste çıkmak, daha çok daha çok, daha kolay, daha çabuk zengin olmak, araba, kat, güç sahibi olmak tutkusunu yansıtıyor. Üç beş kişi yakayı ele vermiş, beceriksizmişler, ben olsam. ben yapsam onlara benzemem ki diye kendilerini avutanlar da az degildir. Toplumlarm çıkmaza girdiği, anababa günlerinde yasadığı ilkin gazetelerin aynasında görülür. Ne denli kaçırsanız da bakışlannızı, bıçak gibi batar gözlerinize... Fikrct ÖZGÖNENÇ Eğitimci, X. Öğretim Üyesi ÎSTANBUL ACI BİR VEFAT Develi eşrafından merhum Osman Zeki ve Hatice Erdem'in kızlari, Talas eşrafından tüccar Mehmet Soyata'nın kıymetli eşi, Türkân Özilhan, Orhan ve Ünal Soyata, Ayten Erdinç, Nurten Haspaylan'm kıymetli anneleri, îzzet Özilhan, Nuri Erdinç ve Niyazi Haspavlan'ın kaymvaldeleri, Hüseyin, Cevat, Nezir Neziroğulları'nın yengeleri, Ahmet, Şükrü ve Kâziın Erdem'in sevgili kardeşleri, Tuncav, Emine Özilhan, Hasan ve Tülay Aksoy, Aynur ve Ayhan Haspaylan, Asuman ve Aydan Erdinç'in anneanneleri, PAKİZE SOYATA hakkın rahmetine kavuşmuştur. Mevlâ rahmet eyleye. Cenazesi, 1.9.1973 Cumartesi günü (bugün) Kadıköy Osmanağa Camiinde kıhnacak öğle namazını müteakip Karacaahmet Mezarlığına defnedilecektir. NOT: Çelenk gönderilmemesi rica olunur. AİLESI ACI KAYBIMIZ Güzin Erol'un sevgili efi Hikmet ve Haluk'un sevgili babalan; Turgut, Faruk, Sema Hedili ile Hafize Kaya, Fatma Kabnaz, Semihs Atalay'ın sevgili ağabeyleri. Aşansu ailesinin sevgili damadı, Gül ailesinin dünürü, Nilgün Gül'ün sevgili kayınpederi, 40 yıllık gazeteci ve Babıâli'nin sevilen babası, (Cumhuriyet 6878) GAZETECI 30 ağustos 1973 günü vefat etmiştir. Cenazesi 1 Eylül 1973 cumartesl günü öğle namazını müteakip Cağaloğlu Nuruosmaniye camiinden almarak ebedi istirahatgâhına yatınlacaktır. Akraba, dost ve meslekdaşlarına teessürle bildirilir. Eşi: Güzin EROL : Hikmet ve Halfik Erol Cumhurivet 6862 ACI BİR VEFAT Develi eşrafından merhum Osman Zeki ve Hatice Erdem'in kızlan, Talas eşrafından tüccar Mehmet Soyata'nın kıymetli eşi, Türkân Özilhan, Orhan ve Ünal Soyata, Ayten Erdinç, Nurten Haspaylan'm kıymetli anneleri, İzzet Özilhan, Nuri Erdinç ve Niyazi Haspaylan'm kaymvaldeleri, Hüseyin, Cevat, Nezir Nezirogulları'nm yengeleri, Ahmet, Şükrü ve Kâzım Erdem'in sevgili kardeşleri, Tuncay, Emine Özilhan, Hasan ve Tülay Aksoy, Aynur ve Ayhan Haspaylan, Asuman ve Aydan Erdinç'in anneanneleri, TEVFÎK EROL Denizcilik Bankası T.A.O.'dan Aşağıda yazılı malzeme alınacaktır 1 LOKMALI ZİNCİR Son teklif verme tarihi 10.9.1973'dür. Dos. No: 1973/3062 2 MERDİVEN ve FİLİKA VİNCt Son teklif verme tarihi 24.9.1973'dür. Dos. No: 1973/3058 Şartnameleri Malzeme Müdürlügünden temin edilehilir. Teklifler Bahçekapı 27 Mans Han Kat: 3'de Satınalma Komisyonu Başkanlığına verilecektir. (Basın: 22017 • 6840 VEFAT VE TEŞEKKÜR Merhum Seyid bey ve merhume Eslihan hanımın oğulları, Şadiye özek'in eşi. Nihal Özün'nün babası. tsmail Suat özün'ün kayınpederi, tlhan Yaşar özün'ün de6e%i, özün, Gökler, Moral ve Tekiner ailelerinin dünürü, müşavirlikten emekli Mütehassis Veteriner Hekim mümtaz insan 285.1973 günti kaybermis bulunmaktayız Bu acıli günümüzıie bizleri teselli eden, cenazpsine Istırak edip çelenk gönderen v« vakm ilgilerini esireemivfp basta Savın Tanm Bakanı. meslek arkadaşlan. Bakanlık mensuplan, akraba ve dostlan, Ankara Kı* Lisesl mensuplan ile Türtriye Fîlektrik Kunımu Termik Santrallar Dairesi Başkam Sayın Zeki Çeri'ye en derin şükranlanmızı arz ederiz. A t l E S t Cumhuriyet a PAKİZE SOYATA hakkm rahmetine kavuşmuştur. Mevlâ rahmet eyieye. Cenazesi, 1.9.1973 Cumartesi günü (bugün) Kadıköy Osmanağa Camiinde kıhnacak Öğle namazını müteakip Karacaahmet Mezarlığına defnedilecektir. NOT: Çelenk gönderilmemesi rica olunur. ÖMER NURİ ÖZEK'İ Anadolu Endüstri Holding »huriyet Tfeî'O
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear