26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET 9 Ağustos 1973 u yıl, bütün aydm dünya, haritanın mavi yeşil sınır çizgilerini pasaport karakollarına uğramadan aşan, üstelik ger"tek soyadını bile taşımıyan bir döşemecinin o 'yur.cu oğlunu kutluyor. Takma adı «Moliere. olan bu oyuncu ne yaptı ki, uygar dünyanın tüm aydmlan kendisine böylesine evrensel kutlama törenleri düzenliyor? ö l d ü ğ ü gün kara toprakta be? kanşlık çukur bile kendisinden. esirgenen, orospu'ara, oyunculara, tefecilere, falcılara mezar vermeyen o günkii Paris'in cfirı koşullarına karşın ancak kralın gizli buyruğu ile ve gece karanlığmda üç beş kişiye kaldmlan, üstelik tabutunun üstüne, kendi kişiliğina değil de, döşemecilere özgü örtü ile gizlice taşınan ve suç işler gibi gömülen bu adam ne ettl ki üç yüz yıl sonra dipdiri aramızda dolaşıyor, ayakta duruyor? Eibet onun çağdaşı papalar, krallar, prensler, mareşallar, generaller, kardinaller, nice nice «oylular vardı. Ned"en onların ne doğum, ne ölüm yıldönümleri kutlanmıyor da yalnız bu adam tek başına, başlar üstüne çıkarıhyor? Bunun köklü bir nedeni olsa gerek! B Olaylar ve göfüşler BİR KUTLAMA ÜSTÜNE Muhsin ERTUGRUL Oysa Moliere, her gerçek sanatçı gibl doğuştan isyancıdır. tlkin babasmın mesleğınde yürilyüp zengin olmak varken geleneğe direnmiş, aile ocağına karşı çtkmıştır. ö n c e kendisini eğitmiş, sonra açlığın kucağı sayılan tiyatroya alılmış, geçersiz bir sanata bel bağlamış, günün sımrlannı aşmıştır. Insanhk ve sanatçı'ık yönünden bütün özelligi de bu duvarları üç yüz elli yıl önce yıkmasıdır. Böylelikle bir çevrenin çağnsına değil, içindeki eğilimin ve ülkii duygusunun akıntısına kapılarak akıp gitmesidir. Yaşadığı çajın kodamanları gözünde Moliere'in bağışlanmaz günahı, insanların Saglığı ile oynayıp vücudunu somürenlerle, saf halkın İnanciyle oynayıp ruhunu kemirenlere savaş açması, o iki sözde bilgini kara cübbelerinden soyup çırılçıplak sergilemesi ve bunu o günlerde tek başına yapacak eücü kendinde bulması olmuştur. Bugünkü kutlama, çoğu gelişigüzel yazılmış otuz üç güldürünün yazarına değil, üç yüz yıl önce gerçeği söylemek, halkı uyarmak gücünü kendinde bulan yürekli kahramar.adır. Moliere, bütün piyeslerinde ba=tan aşaîı uşağın efendisine, oğlun babasına, kadının kocasına, delikanhnın yaçlıya, özgürlüğün ba*razlıpa karşı direnmesini, başkaldırmasmı savunmustur. Böyle bir yazar, elbet çağdaşların;n kar.avan yara'.arına ayna tutacaktır. «Tartuffe = Mürai» ile «Hastalık Hastası» işte böyle birer aynadır. sıfınan b!r Roquett» rahibi bulunmasaydı elbette ki «Tartuffe = Mürai» diye bir bas eser böylesine yaygın ve sürekli yankı yapamazdı. Moliere, sanki bu piyesini. tüyle değil de, kirpi dikeniyle yazmış gibi tüm dişli bağnazların canevini deldi. Sonuç, yalnız onların saldınsına uğramakla kalmadı, körü körüne oclara lnananların da birer düşman kesilmesine yol açtı. Yıllarca kendisini gerçekten cehennerade gibi yaşattılar. O kadar ki Saint Barthelmy rahibi Pierre Roull^. Moliere'in Greve meydanında diri diri yakılmasını istiyor. Perefixe Başpiskoposu da «Mürai» yi seyrerfenlerle okuyanların afaroz edileceklerir.l jlân ediyordu. En garibi bu piyesin Oynanışmdan yüz otuz yıl sonra Napoleon Bonaparte, Ondördüncü Louix rin sanata tanıdıgı fikir özgürlügüne şaşmış. «Benim yönetimimde oynanmasına izin vermezdim!» diyerek kraldan daha dar kafalı olducur u ortaya koymuştu. Üstelik bu sözcîe kalemin kılıçtan keskinliği, yazann împaratordan üstünlüğü gizlidir. Dünyadaki insanlar gibi ormanda da Çfşifli tomruk yetiçir. Bunlar gemi omurga«ı, tüfek dipçiği, çeyiz dolabı, tabut tahtası, turfanda fandı§ı. falaka sopası, keman kaplaması diye kuUanıhr. Sonuncusu «An'onius Stradivarius» un eline geçmişse bin üç yüz yıl sonra da ölümsüz bir kalb gibi göğüs sıcaklıSır.da beşlcnir, değerli eller üstünde tutulur, kadi/eler içinde tasmır. Yooo, tabut kapagı olmuşsa 1840ta (2) Invalides'te bir daha açılmamak üzere kapanmış, jşe yaramamanın acı=ı ve kıskançlıjl ile gömülü kalmıştır. Bozuk düzen kurulalı, ileri düşünceli kişller, geri kafalı ortam tarafından, hiç düşünce özgürlüğüne saygı gösterilmeden, toplumda tek suçlu gibi damgalanmışlardır. Uygarlık tarihi böyle binbir örnekle doludur: DESCARTES yazılarını tamamlamak için kendini Hollâncfa'ya sürmüştü. Spinoza bütün kitaplannı, öz adını kullanamadan, takma isim • ltında yayınladı. Leibnitz eserlerini bütün ömrü boyunca bastıramadı. Geriliğe. kara kuvvete, zulme savaş açtığı için lânetlenen, elli yıl boyunca yuhalanan, saldınlara uğrayan Victor Hugo yirmi yıl vatanından ayrı, Fransa'nın can düşmanı lngiltere'nin vahşî bir adasına sığınmıstı. Norveç yazarı tbsen, yirmi yedi yıl kendi memleketine giremedi. Strindberg îsveç'te oturamaz oldu. Namık Kemal gibi hürriyet âsıkları özgürlük uğruna Fransa'ya sığındılar. Almanya'yı, dünyada eşl görülmemiş yıkıntıj'a sürükleyen son savaş rejiminde bütün çairler, yazarlar yurtlarından kaçtı. Bu ka çışlar onlann ı u ; u mu, yoksa özgürlük r.efes almayı yasaklayan rejimlerin dayanılmaz baskısımn dogal sonucu tnu? Su, balık için neyse, özgürlük de yazar için o ! özgürlük kısıtlandığı gün, o toplumun ileri atılışı engelleniyor, yatalar ayakbağı, pranga oluyor, demektir. ~Okuyucu Mektupları Kamu avukatlığından sağlık memurlıığuna dönmenin carelerini arıyorum Aynı gün okuidan mezun olup yine aynı gün göreve basladığım arkadaşlarım 4'4 derecesine intibak ettirilirken. memuriyet sırasında viiksek tahsil yaptığım için intibakım 5/3 derece oldu. Evet, nedeni de 2 savılı ksnun hükmünde kararnamenin ek geçici 3. maddesinde (... intibak sırasında haiz bulunduklan ögrenim seviyelerinin altmda geçen hizmet süreleri... dikkate alınmaz) hükmünün yer alması. Yüksek öğrenimim) bitirdi^ gim tarihte maaşım 35, TL. asl! maaşın üstüne çıktığı için esasen baremimde bir artma olmamıştı. Reform niteliği taşıyan. haksızlığı ve adaletsizliği ortadan kaldıracafı iddia edilen bu yasanm yukandaki hükmü karşısında 4459 sayılı yasaya tabi, emekli kesenegi Evet efendîm. Trenin vapuödenen ve Sağlık Bakanlığl ru, vapurun treni, yolcunun kadrolannia »eçen 5 yıllık hizİse, hem trenl ve hem vapumetim. rtksek öğrenim vapru bekleflŞı yer neresidir? mam nedeniyle değerlendirildiye bir soru karşı^ında kamedi. l.rsanız, hjç düşunmeden Haydarpaşa dive cevap vereŞimdi sayın ilgililerrten rica bilirsiniı. Çflnkü buranm öediyorum. Yüksek tahsil yaptedenberi bir özellijidir bu mış olmaktan vazgeçtim. Diphâl. Vapurun gecikme'i trelomamı geri versinier ve beni ne intikal eder, treninkisi ise ssğlık memuru olarak bir yere vapura. atasmlar. Bu konuda Sayın Sağ hk Bakarunın kişisel yardımmı Haydarpaşa banliyösü, bu harhdan kurtulup elektriklidilivonım. ye kavuşunca: artık sürat as Daha yüksek bir eğrenün nna ayak uvdurduk. dive yapmayı cezalandıran bir Resevinenler çok olmuştu, ve form Yasası dünyanın neresinilk zamanlar gerçekten rie de förülmüs? Bu hükmü hansi böyle i d l Ama, eelin eörün ar.layış bu yasaya kovmuş; neki, şu günlerde hele Pazar rede kaldı Anayasamızdaki egünleri (tarife) dive bir ş e y fîtük ilke^i fmadde 12.1? Nerekalmıyor banliyö trenlerin de kaldı «tnsanm maddl ve ma de. Nazarî olarak 28 dakikanevl varlıgının çelişmesi için da katedilmesi eereken H a y devletin gerekli şartlan hazırdarpa.şa • Pendik parkuru, lama?!» amir hükmü. çok defa 45 50 dakikada zor Yeni bir karamame ile düalınıyor. Eh buharlı da 55 zeltilir umuduyla sayın ilgillledakikada gtderdi. demek ki rin hak ve adalet duygusuna deSisen bir »ey yok. 15 20 sunulur. dakikalık eecikmeler (umuru AT. Yasar ÖZKAL adiye) den »ayılmaga basla • Sfimerbank Alım ve dı. Makinistler ise, bu gecikSatım Müessesesi meleri yenebilmek maksadt Avukatı İle anormal sürate başvurBahçekapı / Ist. makla. bilhassa dar sınıf kuturlu kurplarda <derayman) tehlikesine 7em1n harırlamı* olraaktadır. 2271973 Pazar eü nü Gebreden bindi6fm (21511 spfer numaralı tren Yunus'rfan kalkıp Kartal'a eelirken Bizler lise mezunu binierce bu aradaki kontra kurplarda genciz. Hepimiz boştayız. Lise övle bir hız kazandı ki. lçirtahsilimiz anlammı yitirmiş dude bulundu8um Adapazan irumda. Üniversite kapılannda maiâtından vagon, raydan fır sıra beklemekteyiz. tçimizden lamamak için hop oturup hnp % 20 miz, onlar da Bzel dersakalkıyor. dlneil baolan eüm nelerden ders alanlar üniverslgüm vuruyordu. Kurplarda, teye girebilmekte, diğerlerimia ravlann lçyüzleri riaima yeboşta vakit eecirmekteviz, Asniktir. Vaeon bandaiının dir kerliğimizi de er olarak vapsekieri de norm rfısında inmaktayız. Bir ilkokul eSretmecelmis ise, deravman ihtlmani evlilik yapamamaktadır. Bir li. süratten doSan savrulmailkokul öğretmeni iîe lise menın etldsi ile kaçınılmaz hir runu bir gencin tahsil seviyelehal alır. Böyle bir halin 1dari aynıdır. reye yükleyecefi m»H külfpt Bütün suçumuz meslek okubir yana, yol saatlerce kspaln mezunu olmayıp l i s e m e z u lı kalaçaŞmdan demi.rypl tranu' ölmimiz. 6 TPTnrhuz da kiıfî»i o «urece aksar. Bu Hîbarmar oynar gibi yine şansunızı la, seyrüseferin emniyetle OTdenedik. Sayın bakanımızın asgulanabilmesi için mümkün kerligini yapmamıs ve üniveroMııgu kadar eecikm?lerden siteye devam edemiyen lise mekaçınılarak, tarifenin tam tat zunlanna bir istikbâl sağlamabiki pereklr. lannı, gayesiz yaşamalanndan kurtarmasını rica ediyoruz. Derin gaypıianmla. Lise meTunu genç Haidnn Calikoîln gnıbu adına Emekli TCDD cer Ahmet KORKMAZ müfettişi Bostancı Dünyayı Aydınlatanlar.. Moliere, ömür boyu hep tarihi yapanlann hizmetinde kalsaydı bir saray şakşakçısıcdan ne farkı kalırdı? Hangi dalkavuk, ne kadar pohpohçu olursa olsun, ölümünden sonra anı lır? Ama, o. tıpkı günümCî yazan gibi toplumda ezilenlerin hizmetine geçti, ölümsüzlü • ğünü bu yolda perçinledi. Bunu önceden içgudüsüyle kavraması onun, tannsal seziş gücünü saptar. Seçkin yazarlann başlıca özellikleri de görünmeyeni önceden görmek, olacağı haber vermektir. Örneğin tsrail ülkücülerind'en Max Nordau, Osmanh v e Avusturya împaratorluklarının ilk çıkacak dünya savaşında çökeceklerinl, parçalanacaklarını daha 1888'de yazmıştı (3). Victor Hugo, tam yüzyıl önce «Avrupa'nm Geleceği» adlı yazısmda «Birleşik Avrupa Devletleri, kocamış dünyamızı yeniden diriltecek, onu taçlandıracak, Birleşik Amerika'nın karşı«ına dikecektir.» dediği zaraan 1952'de «De Gaulle» ün özlemini çektiği birleşik Avrupa ülküsünü dile getirmişti. Ijmartine «Voyage en Orient» kitabmda (4) Türkler; hükümetlerinin yavas yavaş intiharlan yiizünden kendi kenıiilerini öldürüyorlar. Fakat insan soyu, ulus olarak başta gelirler. Eğer kanunları lyi ol»aydı, aydın bir yönetime kavuşsaydılar dünyanin birinci milleti olacağına inanıyorum ben!» diye yazdığı zaman, onbeş yıllık kısa Atatürk döneminin eeleceğini ve yüceliginl yüzyıl önce müjdeliyordu. Victor Hugo'nun dedigi gibl «Sairler, yazarlar toplumun temel kurucularıdır. Devletler, hukümetler, ordular gelir, geçer, gider, hiç biririn izi kalmaz. Ama şairlerin, yazarların eserleri dimdik ayakta durur.. tnsanhğı aydınlatan bu yapıtlardır. Yunaniştan de\ince karşınıza Eschylus çıkar. tnpiltere'ye seslenirseniz Shake«peare'i duyarjınız. Fransayı ararsanız Voltaire'de, Moliere'de bulursunuz. Dünyayı aydınlat?n v e elleri birer tnesale gibi yanan bu yazarlardır. Uygarhk dediğimiz işte bu e^erlerdir. Uluslarara?ı degerde yazar yetiştirmeyen milletler, dilsiz çocuklara, cuce sakatlara benzerler. Asıl utanılacak geri kalmışlık maddede yoksulluk değil. kafa meyvalannda verimsizlik, kısırlıktır.» Ah, Napolöon, 2121 yılında, nasıl Moliere'ln yerind'e olmak istiyecektir! (5). Tren vapuru O dönemde ülkesine Kanada, La Marttnique, Le Guadeloupe, SaintDominigue, Cayenne sibi denizaşm koca toprakları ekleyip Fransa'yı bir sömürge imparatorluğu yaparak, kat kat büyüyen devlet adamımn adı sanı anılmıyor da bu kıytırık oyuncu yazar önünde bütün dünya selâma duruyor, yerlere kadar eğiüycr? Kerırü çafında devletin maliyesinde, adliyesinde gerek]i reformları gerçekleştiren, kara ve deniz kuvvetleri yaratan, halkın so?yal yasayışır.ı yeterince feraha kavuşturan Duc de Richelieunün üç yüzüncü ölüm yıldönümü (1942) sessiz nefessiz geçiriliyor da neden bu oyuncu dünya sahnesinin en anlı sanlı tahtına oturtuluyor? Tekrarlayalım: Bunun temelli bir nedeni oH;ı gerek! Acaba, şimdiye kadar bu adamm aşık kemiğine erişecek bir kimse ml yetiştiremedl koca Fransa? Acaba, tek basına, ellnde kılıç, sav?şlar kazanıp da Fransa'yı ölümden kurtararak özgürlüğe mi kavuşturdu diyesi geliyor insanm? Ama değil. üstelik elindeki de kılıç değil, kaz tüyünden bir kalemdi! Dünyayı bu tüyden kalemiyle kazandı. Ne mi yazdı? Gerçegi! Toplumun yarasır.a parrnnk bastı. Sömiirücülerine ayna tuttu. îster danlın. ister darılmayın, ama siz böylesiniz iste! dedl. vapur treni.i; Yürekli Kahramana.. Yalmz piyeslerl için mi? Moliere, yalnız tiyptro yazarı olduğu için üç yüz yıl sonra anılmıyor. Otuz üç piyesinin arasında ikisiyle, toplumu sömüren çlft yönlü kara cüppeliye savas açtığı için unutulmuyor. Yoksa on yedinci yüzyılda, Moliere'in çağdaşı ve yirmî bir piyes yazan Rotrou da var. Voltaire, onun için Fransız tlyatrosunun gerçek kurucusudur, der. Çagının piyes yazarları hep ondan esinlenmişlerdir. Bacine, onun Antigone'undan yararlanarak La The'baide'ini, Moliere onun Les Deux Sosies'sini kaynak alarak Amphitryon'unu, Corneille onun Saint Genest'sini örnek tutarak Polyeucte'ünü yazmışlardır. Böylesine ünlü ve değerü bir yazarın, bugün tfünyada anılması şöyle dursun, kendi memleketinde bite tek piyesini oynamak kimsenin akhna celmiyor. Çünkü topluma sesini duyuramamıs, belirli bir edebiyat çerçevesini aşamamıştır. İki Ölümsüz Yapıt 1680'den 1971'e kadar yalnız Come'rlie Française'de «Tartuffe = Mürai» nin 3007 kez oynanması, daha dogrusu Moliere'in tüm piyeslerinden en çok oynanan olması, «Hastalık Hastası» nm 1887 kez oynanarak «Acîamcıl, Zoraki Doktor, Pinti» den sonra gelmesi bu yazarın toplumcu konulardakl ba$ansını ortaya koyar. Derler kl Shakespeare insanlığa, Moüere topluma seslenir. Bu seste gerçek insan da vardır. Örneğln, eğer sarayın özel doktoru Bouvard, bir yıl içinde krala kırk yedi tenkiye yapmasaydı, iki yüz on iki sülük yapıştırmasaydı v e İki yüz on beş müshîl vermeseydi elbette ki «Hastalık Hastası» diye bir taç eser ortaya çıkmazdı. (1). Nitekim, «ğer katıksız dindarlara özgü kılığa bürünerek «Ninon de Letıclosı yu baştan çıkarmaya çalışan bir Pons rahibi olmasaydı, eğer gozüne kestirdiği «Mme de Longuville» i ayartmak için sırtında taşıdığı kutsal cübbeye (1) Fransa'da dağıtılan resml programın Türkive bölümünde (Devlet Tiyatrosu) adı yazılmamış, yalnız reiisörün l'miyle yerinda devşirünıis oyuncular tarafından oynamyor. • denmiştir. Kendimizi duyuramamışız. (2) Napoleon'un kemiklerinin Sainte H$lene adasından Paris'e Retirildiği yıl. (3) Paradoxes Psychologiques adlı kltabıncfa. (4) Dördüncü cildin 340. sayfasında. (5) ölümünün 300. yıldönümü. Lise öğrenimimiz anlammı yitirdi EDEBİYAT KAVGALAR1. OKTAY AKBAL Evet Hayır Tartışma Maaş Farkları ve Haksızlıklar 9 Aylık Maa$ Farkları • . . BÎR K1SIM MEMURLAR ÎMTİYAZLI MI? Memurlann devletten alacaklı bulunduklan 9 aylık maaş farklarının ödenmesi ile ilgili olarak Sayın MiUetveküi Celâl Kargılı ile Başbakan'ın görüşmesini gazetelerden öğrenmiş bulunuyorum. Bu farkların önemli bir kısmınuı 2,5 ay içinde ödenebileceği haberine her küçük memur gibi ben de sevindim. (Her küçük memur gibi, dedim, zira büyük memurlarm bundan yakınmağa haklan yoktur.) Ancak, bu konuda aklımm almadığı bir noktayı da açıklamasmı sade bir T.C. vatandaşı olarak Başbakan'dan dilemekteyim. Başbakan çok iyi bilir ki, toplumlan çökerten illetlerın başında eşitsizlik, haksızlık, adaletsizlik gelir. Tarihe söyle bir göz attığımızda, eşitlik, hak ve adalet kurallannı en iyi uygulayan hükümranlann uluslarıru en yüce doruklara çıkardıklanm, uygulamayanlann ise batırdıklarını görürüz. Açıklanmasını dilediğim nokta şu; Bir kısım memurlann devletten alacaklı bulundukları 9 aylık maaş farkları bir türlü ödenememektedir. Hükümetimiz aldığı bir kararla ancak bunun sekizde birini ödeyebilmiş, kalan kısunlan da ilerde ödenecekmiş. Diyelim ki, devletimizin gücü bu kadanna yetiyor. Kabul... Türk Parlamentosunun en çalışkan, haksızlıklann, kanunsuzluklann karşisına dikilen, Sayın Celâl Kargılı' nın önergelerinden öğreniyoruz ki, Sayın parlamenterlerimizden sonra parlamento memurlan ile Sayıştay personeline de bu farklar tam olarak ve bir defada ödenmiş. Devletin, bir kısım memurlarmı bir yana bırakarak, bir kısım mernurlanna bu ödemeyi yapması eşitsizlik değil midir? Bu durum, devletin uygulamakla yükümlü bulunduğu hak ve adalet kurallanna uygun düşüyor mu? Denecektir ki, bunlann sayısı az olduğundan ödemede fazla bir güçlük görülmemektedir. O da kabul... Ancak buna karşı benim de bir önerim var: Turkiye'de ilkögretim müfettiçlerinin sayılan 1300 kadardır. Millî Eğitim müdürleri ise sadece 67 tanedir. O hesaba göre bunlann da maaş farklarının toptan ödenmesi gerekirdi. İş bu dtıruma gelince, ortalıkta hak, adalet. eşi^ lik diye birşey kalır mı?.. Şimdi olduğu gibi!.. ponra bu farklann tontan ödendiği memurlann ötekilere göre «imtiyazlı» olduklan «kla gelryor. Peki ama, hani biz «îmtiyazsız, smılsız kaynaşmıs bir Idtle» değil miydik? Yukanda aklımın almadığını açıklamağa çalıştığım hususu şu üç noktada tartısabiliriz: 1 Dokuz aylık maaş farklarının parlamenterlere toptan ödenrnesinden sonra bir kısım memurlara da ödenmiş olması, memurlar arasmda bir ayrıcalık ve imtiyaz yaratmıyor mu? 2 Bu, Anayasıımızın ve hak, adalet ilkelerine düşmüyor mu? eşitlik aykın az sıcağı mı böyle yapan, yoksa özgürrükçü demokrasi dedikleri şey mi? Üç beş bin satışlı dergilerd.e edebiyatçılanmızın genci, orta yaslısı, yaşlısı birbirine veryansın ediyor! Hepsi de ortanın solunda, kimi az, kimi çok, kısacası hepsl devrimci, ilerici... Birikmiş enerji içlerinde, bir yere bosaltm*lc gerek. O yer de dergi yapraklan oluyor.. Söylemek istediklerini söyleyememenin, yazamamanın, gereği gibi rahatlayamamanm sıkıntısıru nasıl çıkaracagız? Birbirimizden çıkarıyoruz! Gücümüz birbirimize yetiyor. Bu küçük bir saraş, sınırlan belll, kansız, tehlikesiz, hapissiz, yasasız. Edebiyat savaşı derler bunun adına. Toplumlar ne zaman birtakım baskıların altmda bunalmaya başlarlarsa edebiyatçı takımı da birbirine düşer, başlar birbirlerinin ardmdan jumruk atmaya çelme takmaya. En yakın dostlar, arkadaşlar bile girişirler sözcük muharebesine. Daha olmazsa ben senden öaha devrimciyim, sen benden gericisin, sen bnrjuvasm, ben halktan yanayım, gibilerden toplumun kalabalığından uzak, minicik bir alanda, mutlunun mutlusu birkaç bin okurun, kendileri de edebiyat büyüsüne tutulmuş şiir, hikâye heveslilerinin gözü önünde çekişmeye, itişip kskışmaya.. Bakıyorum yaz aylannm dergilerine. Bir garip ha\a var hepsinde. Şairler eleştiricilere, eleçtiriciler birbirlerine en acı sözcükleri zehirli oklar gibi saplamadalar. Daha düne kadar birbirinin dostu, övgücüsii olanlar.. Ağır afır sözlerle saldınvorlar karşılıklı. Böyledir edebiyat tartışması kimi zsman acımasızdır. Kıncıdır, bitiricidir, yok edicîdir. Edebiyatcı, romar.cı, şair, öykücü toplumun baskılı günlerinde dolar dolar boşalamaz, duyar duyar anlatamaz. Ne yapacağım bilemez, ille de anlatması gereltir, ille de edebiyata kazandınnası o sıkıntıyı, o acıyı, o bunalrmı... Bütün karşılıklı saldırüar bu sıkışmamn, bu çıkmaza girmenin, bu anlamsîzlığın belirtileridir.. Bir savaş verilecek, verilemiyor, yollar tutulmuş, kapılar kapanmış. Eluard «Sevişmezsin de ne edersin» demişti. Bizim edebiyatçılar sevişmeyi bırakap davüşmeyi yeğliyorlar. Kendi aralannda... Hangi birini anmall. Bir ünlü şair başka bir ünlü şairin ölümünün onuncu yılında bir konuşma yaptı bir dergide. Kendi açıstndan anlattı duygulannı. Öyle olacak degil mi, bir şair başka bir şairi «kendine göre» Bver ya da yerer. Hem niye bir şairi başka bir şairden sormak? Mademki sorulmuş, o da söylemiş, biter orda. Şöyle şöyle demiş, yanlışmış, biçimsiz sözlermiş. Bu kez başka bir şair alıyor kalemi: «Ve sapı halk nakışlarıyle bezeli hançer arkadan vurmaya yanyor onun elinde» diyor. Oysa ben arkadan \nırma görmedim doğrusu. Apaçık söylemiş, çekinmeden, ürkmeden, bilerek o sözlerinin yaratacaği tepkiyi. Sonra bir başkası bir yazısında bir öykücüye ev ödevi veriyor. Öbürii alıyor kalemi «Nazım Hikmet'ten kazandıgı parayla faşist Ezra Pound'un eserlerini bastın» gibilerden çıkışıyor. O çıkışıîan dergici yazar da yanıtlıyor onu. İlginç sözler var bu yanıt yazısında: «Çok şarip bır havaya girildi son yıllarda, herkes karşısındakine değer biçerken daha çok kendini öne almakta, benim için iyi şeyler mi söylüyor, övleyse o da iyidir. Tartışmak, bir düşünceye karşı çıkmak sövrnekle bir sayılıyor» diyor. Bu çeşit «edebiyat» tartışmalanndan, daha doğrusu kıran kırana dövüşlerinden parçalar sunmaya yer yok burda, Bir kanşıklık, bir ana baba günü yaşıyor edebiyatçılarımız. Hem de soldaki edebiyatçüanmız. ayru safta bulunan, bulunmaları gereken, ilerici, devrimci beğeninin, anlayışın savunmasını yapmakla görevli şairlerimiz, yazarlanmız... Y MAAŞ FARKLARINI ÖDEMEDE EŞİTSİZLİK HAYAT PAHALILIĞI DA AYRICA PANİK YARATIYOR İNTİBAKLAR EŞİTLİĞİ BOZUYOR ŞU PERSONEL KANUNU'NUN EK 37 MADDESİ! ölmeden ve bugün alacağımız birkaç bin liranın birkaç yüz lira değerüıe düşmeden, Aralık 1970'ten sonra emekli olanlara da 9 aylık maaş farklarının, toptan ödenmesi için gerekli imkânın araştınlarak ödemenin, aynı zamanda bir cemile olmak uzere, Cumhuriyet Bayramından önce yapılması, toplumun sıkıntılı bir lasmını daha kısmen de olsa ferahlatacaktır. Aksinin tarüşılabıleceğini bile sanmıyoruz. Mnstafa ÇEKİN Erenköy Ist. 3 Bu durum, hükümetin başı olarak sizin gözünüzden nasıl kaçmış olabilir? Etem t T t K îlköğretim Müfettişi KIRKLARELİ Emeklilere Toptan Ödenmeii «AFETZEDELERDEN PFK DE FARKLI SAYILMAYIZ!» Bağımsız Milletvekili Sayın Celâl Kargılı'nm, Başbakana yönelttigi bir soru önergesinden, TBMM Ortak Başkanlık Divanının, Cumhurbaşkanlığı. TBMM ve Sayıştay memurlarına. Personel Kanunundan doğan 9 aylık maaş farklarının toptan ödenmesi yolunda bir karar aldığını öğreniyoruz. Kanunun yürürlüğe glrmesini takip eden günlerde, bu tarkların parlamento üyelerine toptan ödendiğini öğrendiğimiz »aman, doğrusu bu ayncalı uygulama karşısında, adalet duygulanmız rencide olmus, içimia burkulmuştu. Geçtiğimiî aylarda, âfetzede meınur ve emeklilere de toptan Bdeme yapılmasmı öngören kararname yayımlanrruştı. Bu, elbette haklı ve insancıl bir davranıştl ve sevir/iirici olmuştu. Parlamenterierin kendflerine öncelik tanımalannın varattığı olumsuz etkiyi hafifletmişti. Fakat bu defa, yukanda belirtilen bazı kuruluşlann memurlanna da ötekilerden önce toptan ödeme vapılmak suretiyle. ayncalık tanınmakta olduğunu öğrenince. «Gemisini kurtaran kaptan» ilkesinin yürUrlükte bulunduSi! fzlemine yeniden kapıldık. Zira bu 9 aylık maaş farkmı almaya hak kazanmıs. benim de içinde bulundugum Aralık 1970 tarihinden sonraki emekliler vardır. Bizlerin 9 aylık maas farkları ile iljril: hiç bir teşebbiise maalesef tanık olmuyoruz. Bu konu ile Iteilenen hiçbir kimse vok! Herkesçe çok iyi bilindigi gibi. bir memur genellikle 65 yaşında emekli olur. Bas kaca bir yan geliri yoksa verilen ikramiye ile başmı sokacak bir dairenin antre^ni bile alamamıs Mr. Kiracılık kader) devam etmis, her jrün. bir etln öncesinl aratfıran hayat pahahlığı karsismda rjanik ve moral cfiküntü icine düşmüHür. Geç kalmıs birkaç çocuSu da öerenim cagındadır. Su halimirle. öfetzedelerden pek dp farklı savılmayız. Hele. TBMM Ortak Başkanlık Divanının karanna konu olan memurlardan cok daha 8nreligi hak etmiş durumda oldugumu2 Inancındayım. jnemurun bulunduğu Vadroy» te dirmekle bir zarar meydana çıkmıştır. Bu kez sayın Naim Talu Hükü meti ve Maliye Bakanı'nın da ka bul buyurduğu gibi üç üst derecenin memurlann kazanılmıj haklan olduğu, Bakanın bizzat verdiği beyanattan anlaşılmıştır. Böylece kayba ıığramış, bir hakkın teslimini öngörmek sureüyle âdil hükraün icrası ciheüne imkân sağlanmi5tır. Ancak edinilen bilgiye göre. Bakanın belirttiği düzeltme olanağı, üç üst derece üzerinden maaş alanlara şamü değilmiş. Sadece belirli bir çevreyi kapsıyormuş. Durum bu olunca, uygulamanm kimleri kap sadığı merak konusu olmuştur. Zira bir hakkm varlığını kabul ile haksızlığın giderilmesini amaç layan uygulama, belirli bir sınıfın yaranna olur ve öbür memur top luluğu mahrum bırakılırsa hoşnutsuzluk doğar. Ya hep ya hiç olmalı. Yoksa U adıl olmaktan çıkar. ZülküfU ARSLAN M EV L İT Genç yaşta edebiyete intikal eden, eşim, I Fatma ÜNGÜDEN'in Mümünün l.ci senei devriyesi dolayısiyle 10.8.1973 Cuma günü ikindi namazını müteakip Lâleli Kemalpaşa Cami;rde, Duahan Yahya Eskişehirli, H. H. Ibrahim Çanakkaleli. H.H. Zeki Altın, H. H. Mahmut Hataylı. H Dilaver Çömlekçi tarafından kur'anı kerim ve mevliai s e n l okunacaktır. Arzu edenlerin teşrifleri rica olunur. ÜMÎT t ÜNGÜDEN İntibaklarda Haksızlık BÎR HAKKIN VARL1GIN1 KABUL EDENLER. ÜYGULAMASINI DA EŞtT YAPMALI. Personel Kanunu vurürluğe girmeden, malî hükümleri uygulanmağa başlamadan önce tktisadl Devlet Teşekkülîerinde calışan memurlar bulunduklan kadro nun üç üst derecesini almakta idi ler. Aynca prim, maden yeri zam mı ve yılda iki maaş da ikramiye ahrlardı. Bu yan ödemelerde almakta olduklan maaşlanna göre tahakkuk ederdi. Nitekim Personel Kanununun mall hükümleri uygulanmağa başladığı zaman in tibaklan üç üst derecı» üzerınden yapılmıştı. Özeilikle (Etibank me murlan örnek olarak gösterilebilir.> Bu uygulama 12 Marttan sonra kurulan Erim Hükümetleri zamanında durdurulmus ve intibaklar memurun bulunduğu kadroya göre düzeltilmiş ve bu suretle de Haksızlık. 37 Ek Madde'de MEMUR İNTtBAKLARINDA 36. MADDE, ÂDİL UYGULA3TSIAU Tartışma köşenizde memur sorunlarına, bu arada büyük yasal haksızlık örneği olan «Memur intibaklarındaki eşitsizliğe» değinen yazılan ilgi ve umutla Izlemektej'im. Bu konuda tartışrnaya ben de katılmak istedim. Biz memurlar, üç yıldan beri kuşkulu ve kaygıh bir yaşam içinde bulunuyoruz. Bunun da t?k nedeni: Personel Kanununa eklenmiş 37 tane ek geçici maddenin, memur întibaklannda genel, eşit, ve haklı ilkeler getirme yişlnde toplanmaktp.dır. Adres: Lâleli Gençtürk cad. (Cumhuriyet 6349) ö !,•••••••••••••••••• Ankara Belediye Başkanlığından Belediyemiz Temizlik Işleri, Ten lşleri, löaiye MüdürlüMerf ihtiyacı için aşağıda yazıb 27 kalem çeşıtli ts makinalan Ue telsiz cihazlan 6246 sayılı kanuna göre dövizi tarahmızdao temio edilmek üzere ithal edilecektir. 1 Bu işle iştigsJ eden (»brikalann Türkiyedekl kanun) ten> sflcilerinin imalâtlarına «it prospektüs »e proforma farurBianyla kaç takside kadar (Taksit müddetleri de bildırilecektir.) Ödem« sekli. kabul edeceklerini bildirir teklif mektuplannm Orijlnaj v« Türkçe olarak 1451973 günü saat 17.301» kadaı Belediyeml» Levazım Müdürlüğüne vermeleri veyı aynı tarihte bulunmak uzere postalamalar» 2 Postadakl gecikmeler dikkate aünrnaz. Sıra No. Chısi 1 2 3 t 5 6 1 8 9 10 11 12 13 Mîktan Edebiyat tartışmalan iyidir, hoştur, gereklidir. Ama «ihanet», «arkadan vurma», «eyyamcılık», «sana ev görevi verdim» vb. tatsız sözler, çıkışlar yapılmamah... Ne oluyor, neyi paylasamıyoruz, ortahk bomboş, edebiyat dünyamızda herkese, ama herkese yer var. Tartışmalar, çekişmeler, gürültüler arasmda gerçek «edebiyat» unutulup gidiyor. Polemik polemik, tartışma, çıkışma, ya da yerme, bir de övme... Edebiyat sevgisi, tutkusu uçup gidiyor arada... Evet, temmuz, ağustos sıcağı yaptj bütün bunlan. Ya da yaşadığımız çağın bunaltılı havası... Oysa şiirin, öykünün, romanın bir görevi var, bu çağı olanca anlamıyle duyurmak kalıcı sanat yapıtlan olarak... Bırakmamak kısır döngüde yerinde saymayı, birbirimize çatarak, birbirimîze çelme atarak, birbirimizi önden arkadan vurarak... M EVLİT Köprülil ahfadmdan olup, 2. Temmuz'da hakkın rahmetine kavuşan Diştabibi, Bütün memur intibaklarmda genel. eşit ve âdü bir uygulama getirilmesi Anaj'asa'mızm Î2. maddesinde «Herkes kanun önünde eşittir» kuralının bir gereğidir îşte, ek geçîcl 37 tane madde deki hukuki bozukltığun acı yönü, Anayasamızm «Eşitlik îlkesin»den yoksun olmasmdan ileri gelmektedir. ŞADETTİN KÖPRÜLÜ'nün ölümüniln 40'ncı gününe rast layan 10.8.1973 Cuma günü Hacıbayram Camiinde ikindi namazını müteakip ruhu içia mevlid okunacaktır, Akraba, dost ve din kardeşîerime du yunılur. ESÎ (Cumhuriyet 6348i •••••••••••«•••••••••••••••••ı»: İSTANBUL SEÇtM KURULV 14.10.1973 tarihinde yapılacak olan bağımsız Senatör «eçimlerinde Mustafa Zeki ofclu emekü deniz subayı ve iktisatçı tlhan Paki Işıl, Istanbul'dan bagımsız olarak adaylıfını koydugu Senatörlük Seçimi Kanunu geregince geçici olarak ilan olunur. H. Avni TÜMERDEM Istanbul İl Seçim Kurulu Başkanı (Basın 20811) 6345 İLÂN S A T I L I K CAÎERPlUAR D/6 Buldozer. îyi durumda TEL.: 4» 02 07 Bir yanda bazı finvan ve sıoıllara fazla başlangıç dereceleri verilerek imtiyazlı intibaklar yaretılmakta. öbür yanda öğretmen ve teknik personele 36. maddenin intibak hükümleri uygulsnmakta. bir başka yandan da aynı 36. maddenin içindeki başka n nıflar 36. maddenin intibak hükümleri dışmda bırakılmaktadır. 14 Bu sınıflardaki memurlann mev 15 cut 5grenim ve aidat ödenmlş hİ2 16 met sürelerinin intibaklannda de17 ğerlendirilmemesi ile de sosyal güvenlik yönünden maŞHur <«dilme 18 lerine gidilmektedir. Bu işlemla19 rin Anayasa, hukuk devleti. in20 san haklan ile bağdssan bir yönü 21 var mıdır? 22 Adalet ancak şöyle sağlanabi23 Hr: Yeni bir kararname ile genel m Sabft Arahab idare smıfı içindeki memurlara 12 33 244 Kanallı 22 36. madde intibak hükümleri fmev m 20 25 12 Kanallı 8 cut öğrenim durumlan. aidat 617 43 25 13 Kanallı 4 denmis hîzmet süresinde aynm 27 14 Kanallı 6 4 yaoılmarlan^ uvsulanmah. AdaIetli çözürn ynlıı buıîtır. (Basın: 4U1U7 6341) Âdtl ••••C!•••« Maltepe • Ankara ••••••••••••••••••••••••••••••• Lâstik tekerlekli yükleyici i Adei Asfalt kesme makinası 1 Sıkiîürma çöp kamyonu 100 Yol çjzgi makinası I Çiftli parkmetr» 500 Tekli • İOUO Bordüı çekme makinası 1 Beton plak ve bordüı (Tek blok MakJ 1 Transfer treyleri 6 Transfer merkezi S Çöp treyleı çekicisi t PaJetli Kepçe 3 Asfalt vol tâmir kazan ve çstlsklarını doldurm» makinası (heı birinden S adet) 10 Aero Uft 1 Seyyaı tâmlr araa 4 Fork Mft 2 Yüksek basınçlı buharla temizleme ve uıtm» makinaa 2 Asfalt tsıtıcısa 1 Buldozeı 8 Treyleı fÇekici ve remorku ile beraber) 1 3 tekerlekli silindir I m Asfalt yama makinan 15 Enfraruj asfalt makinası 12 i a i
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear