Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURÎYET 25 Ağustos 1973 <i.i>»'YOÜl/M/*/£'.„, FAUA ' İ KEBAP Alaca Karanlıkta.. AYSEL ALPSAL39 Çiğden irkiîdiğhH gösterrnemek lçin bir •stire başını deseolerden kaldırmaoı. Demek yü ründekl anlamı Turgut yakalamıştı. Kannızı ük kez beyaz perdede görmttştiim diye gülümsedi. Bir James Bond lilmiydi. «Doktor No> idi galiba. Aldatmacayı bırakın hitfen. Gerçekten de Ursula Andress'e çok benziyor. Eğer fenalaşmasaydım Dunu kendısine de söyliyecektim. Çiğdem sizinle ikı dost olduğumuzu sanıyordum. Hera de güvenılecek oir dost, Kelimelerin kaypaklığından laydalanma lütfen. Ne söylememi bekliyorsunuz? Anlıyamıyorum. Lâle Hanırru görür görmez fenalaşmam kötii bir raslantı. Eizin bu kadar kunmtulu oldugunuzu bilmiyorduın. Beni aptal yenne koyma lütfen. Kanma bakarken gözlerinin nasıl kocamanlastığını görseydin, gerçefi saklamak gereginı duymazdın. Lâle'yi görmek senı bu kadar şaşırttığına, üzdüğüne göre... Üzmek ne kelirr.e! Başına taş düsmüş gibiydin! Onu ancak bırisinın yanında görmek senı bu kadar üzebilir. Ismini söyleyım mi? Çigdem dudaklanru ısırarak başını yere egdi. Kendine sovüp duruyordu. .Kadının karşısuıda öyle taşlaşmış gibı duracak ne vardı? Aptal. beceriksiz bir kram! Üstelik benzetmış de olabilirsin.. Uzun süre geçti üstünden... Ama Turgut biraz tistune üstüne gelse hemen düşündüklerini söyliyeceksın. Dogru mu yanlış mı? kesin olarak bümeden... Çabuk çözülüyorsun...» Yalan söylemeyi beceremezdl. Söylemisse biraz üstüne duşülse gerçeğı açıklay:verirdi. Galiba benzettım! dedi ölgün bir sesle. Biraz heyecanlıyjmdır. Sonra kuçükten ben de benzetme huyum vardır. Söylediklenmı bu ı$ıkla değerlendirin diye. Lâle Hanımı Gündüz'ün bir arkadaşının Isveçli eşine oenzettim.. îsveçü ıni? Tabıi. Gördünüz mii? Boşuna telâşlandı Benim telişlandığım yok! Telâşlanan •ensin... Yanında kocası da var mıydı? Kadını uzaktan gördüm. Ta.iısmadım da.. Kocası da yanlarındaymış ama o ara şeye .. gitmiş. GUndüz öyle sdylemışti. Bogazda bır pizzacıda raslamıstık. tçeri girdiğımde bir hanımla konustuğunu işittım. Bırden bu nanınu Helgaya benzetince şaştım nasıl olur dıye!» Bunu büyüttünüz1.... Lâle Hanıma haksızlık yaptınız. Benim yüzüraden... Çiğdem konuşurken çırpmmaktan boğazı kurumuş, sinirleri gerilmişti. Son sözleriyle bir likte ağlamağa başladı. Hem ağlıyor. hem de böyle aptalca davrandığı ıçın kendı kendine kıoyordu. Turgut kalkıp yanına geldi. Saçlarını okşadı. Elini omuzuna koydu AğİEma canım! dedi sevgl dolu Dir sesle. Ne Gündüz itı ne de Lâle senin ağlamana değmez. Lâle alabildiğıne ozgürdür. Ne yapar. nereye gıder, bıimem. llgilenmem de. Onunla bütün bağlarımız çoktan kesildi. Asıında, Döyle bir davranış beklemeliydım ondan. Benzettim. dedim ya! Bakın yanılmış oldugumu sıze tanıtlıyacağun. Nasü? Size de sözünü etmiştim, beni etkileyen bir yuzıin resmini çizdim diye.. Bu eskızi getirecegim. Göreceksiniz. Benzetmışun!... Bu kadar tıeyecanlanman gereksiz! Benim için önemli bir fark olmaz.. Nasıl olsa Lâle benim için evdeki herhangı bir eşyadan farksız. Yaa! dedi Çığdem şaşkınlmla. Evet Çığdem! Onun ıçın boşuna korkmayın. Eger bu ilişki gerçekse... Ayrılırız. Bu çözum yolu ikimiz için de lyi olur. Çığdem ayaga kalktı. Üzgündü cGideyım» dedi. Turgut, kapıyı kapatana dek çigdem'ın arkasmdan baktı. Koltuğuna yaslandı. Bezgindi. Bıkkındı. K.ausının ksndisini al datması, hem de Gündüz'le aldatması bir sel gibi boşanıvermişti üstüne. «Lâlevle Ugilenseydim bunu çoktan anlardım» diye düşündü. Davranıçlannı gizleyecek kadar akıllı degildır Onu artıx sevmedifim halde üzülmem niye? Gaîiba bu üziintüden çok onur kınlması... Kızgınlık. gülıinç olma korkusu. Bütün bu duygularm ttimü de saçma aslmda . Belki de Çiğdemcik yanılmışt:r. Dedıği gibi öyle heyecanlı kı! Ama ne tatlı şey!..» Önündeki desenlere baktı. Öbür yazılar da duruyordu orda. Bunlar kâğıtlardı ışte Ustünde renkli çizgiler ve yazıla» oian kâğıtlar... Oysa bir saat önce bütün hajatıydı. Şimdiyse ilgilendirmiyordu onu. B1Z... Bir MareşaFin Ölümü Naziler, düzme belgeleri NKVD'ye veriyor ve Tuhaçevski görevinden alınıyor, Kararlastmlan günde Zakovsky ve ıki yardımcısı, gizli dosya bedeli olarak üzerinde uyuşulan 2,000,000 marklık bir meblâğ karçılıgı Rubleyi kapsayan bir bavulla buluşma yerine geldiler. Behrends, böyle bir parayı kabul etmeye istekli görünmedi. Paranın çokluğu onu âdeta huzursuz ediyordu. Fakat alıcı taraf da ısrarlıydı: Yezhov'un, kendi sozune inanmaması ve, tam anlamiyle Faşistler tarafından düzenlenmijş bir kışkırtma karsısında bulunduğundan şüphelenmesı ihtimali olan Politbüroyu ikna edebil mek ıçın bir makbuza (almdıya) ihtiyacı vardı. Pazarlığı pekleştırmek amaciyle Herman Behrends, Zakovsky' yi öğle yemeğıne dâvet ettı. Ancak Zakovsky "nin, ıvedi Moskovaya dönmek zorunda oldugunu soyleyerek dâveti reddetmesi üzerıne Alman, pazarlığa yeni bir unsur katmayı uygun gördü: Alman Amıral Canaris'in Tuhaçevski'ye yazdığı unzah bir mektup!. Bu mektupta Canaris, «son derece kıymetli raporları» ıçın Tuhaçevski'ye teşekkür etmekte ve ıleride vereceği raporlar için ödenecek ücretin arttırılacağına daır vaadde bulunmaktaydı'. Bütun bu ışler olup bıterken, Tuhaçevski de on gün istirahat alarak, yanında kansı ve kızı olduğu halde Karademz kıyılarına gıtmiştı. Orada Genelkurmaya aıt «Volna» isimli bir villa vardı. Maresal bu villada vaktini, kızı ıle oyalanmak, tenis oynamak, yüzmek. kürek çekmek, ya da balığa çıkmakla geçiriyordu. Sakın görünüyordu, fakat aVolna» vıllasında bulunan öbür meslektaşlan ile sohbetleri sırasmda, bazı belirli konulara, orneğin, o günler de devarn etmekte olan Radek davasına dokunmaktan dikkatle kaçınıyordu. Çogu zaman odasın daki lâmbanın gece geç vakıtlere kadar yandığı görülüyordu. Mareşal, herhalde Sahra Hızmetleri Talimatnamelerı üzerinde çal;smakta idi. VUla>a gelişinden bir kaç gün geçmiştı ki, bir grup General kendısmı ziyarete geldiler. Bunlar, General Yakır, Uberoviç, Feldmann ve Primakov idi. Generaller, Radek'in, yargılanma sırasıntia yaptığı beyanlar karşısında Politbüro nezdınde protestoda bulunmak ıstiyorlardı. «Hayır arkadaşlar!» dedi Tuhaçevski. «Böyle bir şey söz konusu olamaz. Yapacağınız protesto benim gerçekten tehlikeli durumda bir kimse olduğum anlamına gelır ki böyle bir şeyı düsünmek içm ortada hıç bir sebep yok. Bununla beraber yıne de ilginıze teşekkür ederim!» General Yakır: «Bizi atlatmaya kalkına Mikhail!» dedi ve devam etti: «Bu suçlamalann sonunun nereye varacağım biz çok iyı biliyoruz. Ne dersen de, Radek'in yaptığı imâlardan ben şahsen hıç de hoşlanınadım..» Tuhaçevski: «Ama Vişinski son radan işlerı düzeîtti ya!.» dedi. Yakir, buna şu karşılığı verdi: «Geri alamıyacağın bazı sözler var ortada!» Bunun üzerine Tuhaçevski, arkadaşlaruıı yatıştırmak içm şunları söyledi: «Evet ama sizı temin etmiş olmak için şunu söyliyeyim: Voroşilov ile görüştüm; bana, bu saçma şeyleri dikkat nazara bile almadığını ve müstenh olmamı resmen söyledi!..» Misafir Generaller bir süre daha oturup çene çaldıktan sonra ayrıidılar. Ne var ki neşeleri biraz zorakl idi; toplantıda bir huzursuzluk havası sezinlenmiyor değildi. Öbür arkadaşlarmın gitmelerine ragmen General Peldmann, akşam yemeğine kalmıştı. Her ikısı de rahat koltuklanna yaslandıklannda Tuhaçevski: «Ne dersın, arkadaşlarırr.ın canını sık tım mı yoksa Micha?» dıye sordu. Feldmann: «Bence tam deyiml kull&nmadın. Belkı de onlann umutlarını boşa çıkarmış olabilirsin» şeklinde cevap verdı. «Umutlannı boşa mı çıkardım?» «Işe bulaştırılan kimsenin sadece kendin oldugunu mu sanıyorsun MichaU? Hepimizin postu teh likede. Bunu bilesin!» •Ama sadece benim ve Putna'nın adlarımız geçmiş!.» • Bundan daha tabii ne var. îçimirde tn meshorumuz sensin. Yahut başka bir deyimle sembolümüz sensin. Nasıl dersen.» cNeyın semboli.?...» cN'eyin sembolü olacak, ihttlâl ve içsavaş sırasmda dış mudahaleye karşı savaşmış olan eski Muhafızlann sembolü!.. Yeni Kızılorduyu yaratan eski Muhafızların, şimdi Stalin'in, ba?ından uzaklastırmak istediği kimselerin sembolü!..» Tuhaçevpki. karşısındakinin bu soylediklenne inanmadığını cyooo!.» dercesine gösterir «ekilde kolunu kaldırarak: «Micha!..» dedi. Feldmann, itiraz götürmez şekild'e: «Okkanın altına gidiyorsun ve bizi de beraber sürukleyeceksin!» dedi ve devam etti: «Mamafih henüz vakit geçmiş değıl... Ama yarın belki de çok geç olacak. Bana bak, aynayı eline al da kendi yüzüne bsk! Biraz önce burada bulunan trkadaşlan düşün. Hepimiz, evet hepimız ölüm hukıvü karşısındayız!. lşin en trajik yönü de bütün bu askerlerin. koyun gibi boğazlanmaya kendilerini terk etmeleridir!..» «Hayal görüyorsun Micha!» «îedl Tuhaçevski. «Kimsenin bize dokunmak istediği yok! Zaten buna cesaret de edemezler. Aradan şöyle bir beş yıl geçsin, bütün bunlan sana anlattığım zaman ya gülecek, ya da utanacaksın!.» *** Yaklaşık olarak 20 martta Tuhaçevski, Moskova'daki görevi başına dönmüştü. Her şey sükuret bulmuş gibiydi ve Radek'in verdiği ifadeler. bilinenden daha fazla bir dikkat çekmi; gibi görünmüyord'u. 10 nisanda Harbiye KomiserliJSindeki komünist hücrenin özel bir toplantısında hazır bulunanlar fırtınalı bir toplantıya tanık olmuşlardt. Bazı subaylar, NKVD'nin yaptıklannı protesto eder nitelikte konusmalar yar> tılar. Baska bir kuim subaylar da. eğer Parti'nin müdahalesinden orduyu kurtaracak girişimlerde bulunulmazsa, istifa etme tehdidinde bulundular. Subaylar, NKVD Şefirin gelip bizzat hücre önunde ıfurumu »çıklamasını istiyorlardı. Yazan: V. ALEXANDROV Türkçesi: Em. General Celil GÜRKAN Ayaga kalktı odasına baktı. Kocaman bir salondu. Ouvarda tablolar, kitaplar, koltuklar... Hepsı de tıtızlıkle seçilmişti. Şu kütüphanenin şeklini, rengini düsünmek ıçın uykulan kaçnustı. Çepçevre duvarlan dolasırken guldü. Birt kendinı görse .. Büyük ceviz masanın önünde durdu. Kollannı dayadı. Kaç yıldır bu masada oturuyordu? Sekiz yıl mı? Bu bınaya geçeli demek o kadar olmuştu? Babası görmelıydi. O küçük yere fabrika derdi. Bu koca fabrikayı görse nasıl şaşardı. «Ama nasıl bir çalışmayla geldım bu nok taya... Sabah altıdan gece dokuzlara dek çalışırdım... Bugüne. kırkbir yaşıma böyle geldim... Kırkbir oldu demek? Yılıar sessizca akıp gidiyor... Üzüntüler, mutluluklar da birlıkte geçip gidiyor. Ne üzüntiKerimi, ne de mutluluklanmı kimseyle peylasamadım? Lâleyle mi paylaşacaktım? Bir taşla... Şimdi de kapkara bir boşlugu taşıyordu içinde. Belkı de ber zaman bu boşluKla dolaşmıştı! Tablolar, kitaplar, plâklar poker partiler hep bu boşlugu doldurmak içindi... Hiçbir tat almadıgı, giderek daha da tatsızlaşan, toplantıları, tamdıklannı düşündü. Hayatını boşuna mı geçirmisti? «Ha3rır! Hayır! Kendimi bırden bırakıverdim!» diye mınldandı. Bir sigara yaktı. Pencerenin yanına gitti. «Deminki gtines nereye gitti?> diye düşündü. Çiğdem de Turgut'un altındaki odada pen cereden bakıyordu. «Güneş nereye gitti?» diye düşündü o aa... Tasalı tasab yağmuru seyretti bir süre. Sonra yerine geçti. Desenleri önüne yaydı. Ilk kez bu renkler kendıni sarmıyordu. Yabancı yabancı bakıyorlardı. Turgut'un öfkeli. üzüntülü yüzü gözlerinin önündeydi. Ya kendisı? Gündüz'ün söylediği yalan kocaman bir kılıçtı. Sapına dek boğazına saplanmıştı! t «Neden başkalarınm yüztinden üztilürUzT Çevreme bir duvar çekip, kimseyı sokmasam! Yoo! Turgut'un başına da iş açtım Ya benzettiysetn? Uzun süre geçti aradan. Benzetebilirim. Sanki adam, bu olayın gerçekten olmasını istiyormuş gibi geldi bana. Yanılmışımdır. Ister mi hiç? Belki de karısından kur tulmak için... Olabüir!» Saate baktı. Masasını topladı. Gündüz onu bir pastabanede bekleyecekti. Karşılaşacakları anı düşündükçe boğazı Kuruyor, beynı zonkluyordu. Ne söyleyeceğinı, söze uasıl başlayacagını bilemiyordu. «Simdi Gündüz'e ne demeliydı? GündUz... Başkasıyle evlenmeğe kalktı... Kendisıne gü\enilen parayı harcadı .. Bana yalan söyletti... Yıne de silip atamadım onu. Neden acaba? Bu tutkuyu yenemiyecek mıyim? Işte yenı bir olay!.. Geçnuşten kopup gelen bir yalan.. Bu yalana mı içerlemeliyim? Bir kadınla ılışKisıne mi? Üzgünüm! Kararsızım! Bırazdan ona ne söylemelıyim?.j) Otomobilde gözü sulan ikı yana akıtan silecekte, aynı şeyi düşunüyordu. «Senın Helgaya rasladım, diye söze başlasam. Şaşırır mı? Sanmam. Yıne beni aldatacak bir yalan bulur. O benim gibı kolayca çözülmüyor. O nedenle de ınsan yalanına inanıyor. Sonuna dek sürdürüyor yalanını. Ba layımızı onlann motelinde geçirecektik! Balayımız ha! Acaba onunla evlenecek kadar aklımı yitınr mıyim? Belli olmaz. ^ u yalanı bir > raslantı sonucu çıkmasaydı. Yağlı ballıydık. Sanki evlenmeye o kalkmamış!» Yagmur büyük bir gürültüyİB otomobilin tepesine ınıyordu. Pastahanenin hemen önünde inmişti. Biraz daha gecikseydın, çekıp gidecektim. Yanm saattır beklıyorum. Karşımdakıler bemmle dalga geçmeye başlamışlardı Gündüz'ün bir kanş suratla böyledığı cüm lelerin Çiğdem'in kafasında hıçbn yankısı olmadı. Yağmuru gbrmüyor musun? dedi otururken. Araba bulmak bir dert. Dolmuşlar insanın önünden gülerek geçıyorıar Gülümseyerek uzamp Çiğdem'ın ısiak yanağını okşadı. Gündüz'ün yumuşayan yuztine bakan Çiğdem, onu kendisinden bir parçaymış gibi görmesine şaştı. Gündüz'ün bfitün sorunları, derlten onu ılgılendırıyordu Gündüz'ünse onun hiçbir sorunuyle ilgilendıfi yoktu. «Ben de onun kadar kayıtsız olabilsem Ama olamam kı .. Ben onu seviyorum. Onunsa bana aldırdığı yok.» (Devamı var) Mareşal Tuhaçevski'nin çevresinde mamlanmıs sayılırdı. büro'ya devredeceğim. Subay topluluğu içine girmiş olan hainler ve faşistler merhametsizce cezalarını bulacaklardır!..» *** Ertesi gün, NKVD'nin," Tuhaçevski, Yakir, Kork, Primakov, Feldmann ve Uborevıç'in tutuklanmalarını Politbüro'dan istediğı haberi, kulaktan kulaga fısıldanmaya başlamıştı. 10 mayısta Vorosilov'un imzasını taşıyan bir emir, bütun askeri bölge komutanlannın, yardımcıları ve kurmay başkanlanyle birlikte Moskova'da toplantıya çağnldığmı bildiriyordu. Şimdiye kacfar böyle yüksek rütbelı subayların katıldığı bu derece dağdağah bir konferans vaki olmamıştı. Toplantıda bir genel komıser, yakında maskeleri indirilecek olan hainlerden çok şiddetü kelimelerle bahsetti; Yakir, Feldmann ve diğerlerini, Partl Merkez Komıtesine karsı bir komplo kurmak için «Volna» villasında Tuhaçevski ile toplantı yapmakla suçlaJı. örülen iftira agı, artık t*Suçlanan bu subaylar, «öylenenleri öfkeli bir şekilde protesto ettiler ve NKVD'nin hareketlerini, Sovyetler Birliği'nin savunma sistemine karşı bilerek sabotaj yapma jeklinde nitelediler. Aynı akşam geç vakit Tuhaçevski'nin telefonu çaldı. Telefon eden kimse kendini tanıtınca Mareşal bırdenbire heyecanlandı: «Buyurun Jozef Vissarionoviç yoldas!» dedi. Stalın, neşeli bir eda İle: «Ntsılsın?» dıye sordu. «lyiyim, hiç değilse saglık bakımından iyıyim!.» «Ne demek istedigini anlnorum» dedi Stalin ve devam etti: «Bugünkü Eizli raporu henüa *"grendim. Sana telefon edlş'mın tek nedeni de bu. «Volna»dakl toplantıyı bu konferansa getirmenın ne aleml var? Mikhail Nikolaievich, biz senin, partimizin ruhuna uygun şekilde hareket •• den bir kimse oldugunu biliyoru2. (Devamı 1. sarfada) Aradan iki hafta kadar bir süre geçmişti ki, bizzat Yezhov, hücre uyelerine durumu enine, boyuna anlatmak üzere geldi. Hazır bulunanlara. kendisinin, sadece NKVD'nin ba«;ı değil, avnr zamanda Politbüro'nun da vedek üyesi ve Parti Merkez Komitesinin Sekreteri oldugunu hatırlatarak söze basladı. NKV D'nin, aldığı emirleri uygulamaktan baska bir şev yapmaö*ıJını söyledi ve «gemi azıya slmış» bazı kimselerin, proletarya düşmanı bir kuvvet nam ve hesabına çalişmakta olduklarını belirterek apaçık bir tehdit niteliginde olan su sözlerle konuşmasını bitirdi: • NKVD, Kızılordu subayları srasına da sızmayı başarmış olan bazı halk düşmanlannın faaliyetlerini yakmdan izlemekt»dir. Bunlar, riîtbeleri ne olorsa olsnn, amansız çekilde cezalandırılacaklardır'. NKVD, bazı fubaylar alevhinde kanıtlar elcfe etmektedir. Bu kanıtlar hazır olunca ve incelemeden geçirildikten sonra NKVD'nin Şefl olarak ben, konuyu tabii Polit DİŞİ BOND TİFFANY JONES SUNTA TAHTA SANAYII T. A. Ş. 'DEN Fabrikamızın imalât üniteleri müdürlüklerinde görevlendirilmek iizere MAKİNE YÜKSEK MÜHENDİSLERİ VE MÜHENDİSLER ARANMAKTADIR. ARAMLAN HUSUSİYETLER: 1 Askerliğini yapmıs ve kırk yasını geçmemiş olmak. 2 tngilizce veya Almanca lisanlarından birini bihakkın bilmek. <lkinri lisan tercib sebebi olabilir.) 3 Sınaî bir müessesede fiilî makine bakımı işinde en az beş sene çalışmış olmak veya bir fabrika idaresinde mesul görev almıs bulunduğunu tevsik edebilmek. Talir'erin kısa hsl t"rcüme!erini ve ıstedıkleri ücretieri bildirir yazılı müracaatlarını TAHTA SANAYll T.A.S. Necatibey Cad. Demirbağ Han. Kat: 6 KARAKÖY 1STANBUL adrpiine göndermeleri rıca olunur. Bütün müracaatlar gızli tutulacaktır. ( (Istanbul Reklâm: 3970 6718) j GARTH