Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
1973 ayın Muhsin Ertuğrul, Cumhuriyet'te, Moliere'i anan, büyükJüğünün gerçek nedenlerinı gözîer önüne seren, o her bakımdan güzel yazısında, Victor Hugo'nun şu sözlerini de kullanmıştı: «Fransa'yı ararsanız, Voîtaire'de Moliere'de bulursunuz.» (1) Beş j . I sonra, Voltaire (1694 • 1778), ölümünün 200. vıldönümünde anıldığı zaman, diinya insan kişiliğinin, haklarının, özgürlüklerin savunucusu diinya • onun için de saygıyia ayağa kalkaeak. Carıdide'in. Zadig'in unutulr.ıaz yazarı olduğu. u kadar şiir, bu kadar tiyatro yapıtı, b:r o kadar rom?r, eieştiri, tarih. felsefe kitapları, ya da binlerce mektup yazdığı için nıı yalnız? Sanmıyorum. Asıl, kafaları örümcek ağlanndan kurtarmak için bir öınür boyu uğraştıgı. bağhazhkiara kar şı aklın ışığını tükenmez bir güçle tuttuğu, düşünce özgürlüğü yolunda insan eliyîe ciikilmış çeşitii engelleri temizlemede yorulmak bilmediği için, Voltaire'in anısına övgüler. saygılar sunulacsfc, törcnler düzenlenecek. Yaşadıgı çağ, yalnız onun adıyle, «Voltaire Yuzyüı» diye bilınrai yor mu? S Olaylar v£ gd*üşler Kaz Tüyünden Bir Kalem,, Seha L. MERAY «Allaha ir.anr.ıayı reddetmeyen, dini ulu orta kötülenıevea Voltaire, Katolik meznebinin, insanı dar bir ruhanller zümresinin menfaatlerine âlet eden, halkı daha iyi somürebilmek için bâtıl ina nışla'i teşvikten geri durmayan müsamahasız zihniyetine isyan ediyordu... Baş düşmanı saydı gı Katohk Kilisesi ve onun daha da yobaz tarikatîeriyle ugraşmaktan, eserlerinde her fırsat ta onlan hicvetmekten geri durmamıştır.» (2) Yobazlıkla, yobazlarla savaşmda, somut olay larla da ilgileniyor. Ünlü «Caîas davası» bunlar ria.ı liri: Katoliklerden ayn inanışta Jan=en:st Calas, Katolikliğe dönen oğlunu asmakla suçlan dırılıyor; «tekerlek» cezasma çarptırılıyor: Yatay konmuş bir tekerlege bağlanarak, seyirciler önünde, ölünceye kadar sopalanıp, kemikleri kırüıyor. Voltaire, üç yıl uğraşarak, Calas'ın s'jçsuzlugunu kabul ettiriyor. Ya, Protestan kankoca Sirven'lenn, kızlannı kuyuya atmıs olmak la suçlandnılmaları? Dokuz yılını verecek Voltaire, suçsuz olduklanm göstermek için. Bunlara benzer, başka örnekler de var. Dirisine bir şey yaparrayan Kilise. öliisünü kaldırtmak istemeyecek Voltaire'in. Paris dışın da bir vere gömülecek. Ama, 1971 de, 81ü?ü Pantheon'a taşmırken. yüz bin kişi katılacak törenc Tabutunun üstüne, «İnsanın aklını o uyardı; özgürlügü 0 hazırladı bize» yazacaklar. kimsenin düsündüklerini yayır.layabilmesi. ynrt taşm oğsl hakladır.» Diderofya şöyle yakınacaic: «Metafizik ve tarih konulannda. bir kimse nin gerçeği soyleyememesi çok yazık doğrusu... Yr. an söyiemek zorunda insan; yalan söylese de, yeteriii3 söylemediği için gine rie ceza eörebilir.» Voltaire, bu konularda, doğru saydıginı, ger çek bildiğini söyiemek deTdinde. Söylüyor da. Fatih Sultan Mehrnet için. «zamanınm en avdm hükümdarı» diyor. «Türkiere. Katolik olmayanlara ilişkin. neler de uydurmadj tarihçiler!» diye, çekinmcden vazıyor. Bütün o «bârıl inaruşlan», akıl yoluyie. eleştiriy'e ele alıp. mantıksızlan, tutarsızhklan. çelişkileri gösteriyor. Hele, Kilise'nin ya da hükümetin buyruğuyla yakılan o kitaplar? Kendi başma da gelmlşti: 10 Haziran 1734 de. Paris Parlamentosunun buyruğu üzerine, Felsefe Konusunda Mestuplar'ı, «kara çalıcı, dine, ahlâks. otoriteye gerekli saygıya .•.k:n» bulunaraV Adalet Sarayı aviusun da, ceUadin eliyle yakılmıştt. O hiç se^mediğl, «maymun ne kadar insana benzerse, o da o kadar filozofa benzer» dediği Rousseau'nun Contrat Socâal'i, Cenevre'de suçlamp yakıhnca, gino düşünce özgilrlüğünü savunacak: «Bu kitabı yakmak. rnu yazmak kadar tiksindirid. Bu kitap tehlikeii idiyse, onun öne sürdüjjü jtörü'leri cürütnıek gerekirdi... Bir kitabı yakmak, şöyle derr.eğe jte:ir: Bu kitabı yanıtl&yacak. kadar zekAdan yoksunuz.» saysını arttırmaîrtan öteye, ne sonuç verebilirrî! ki? Öte yandan, sansurcülenn yönergelen de açık, kesin değildı. Bu işlerde çalışanların çoğ\. küitürEÜz. tçmbel kişiler. «Etkili tJostları» olan lar, yolunu bulup izin kopanrken. böyle dost yoksunlar . ya da «etkili düşman» kazanmıs'ar. beLlesio kıvranmaktaiar. Sansürcüler, ne yapacaklannı kestiremeyince. izin vermek yerine, yasaklama yolıına gidiyorlar: Bir kaç vazan darıltınışsın, r.» çıkar: yeter ki Kilise büyüklerini, Devlet güçlülerini kızdırma! Böylece. XVIII. yüzjTİm daha ilk yarısmria, bini a.şk:r. sajnda kitap yasaklanmış Frar.sa'da. La Bruyere. irtıl. abütün büvük konular» Fransızlar için vasak. diyecek. Voltaire. gerçekçi bir tu:ı:mla. anlatacak acı durumu: «Yazar olan kişi, vardım ummtsın bir yerden. Tıpkı uçan ba!ıga benzryor yazan Havalanırsa biraz, kuşlar yu'.uyor onu; dalarsa suja. balıklar yiyor.» Yabancı Serınaye Efsanesi ursa İktisadî ve Ticari îlimler Akademisi bu yılın Subat aynda «Türkiye Ekonomisinin 50 Yılı» konusunda bir semır.er düzenlemişti. Akademi Başkanı Prdf. Dr. Vural Savasın bu seminerj açış konuşmasmdaki şu sözleri dikkate değer: « Seminer: bilim adamlannın mutlak düsünce özjrürliîrü irir.riedir. Zira bilim adamlannın Bzgiircü düşünemediği ve düsüncelerini iîzsrürce açıklavamadıjh topluluklarda hatall teshis ve vanlıs uysıılanıalardan korunmak mümkfin dpjildir Seminrrimizdeki bo uvjrulsmanın bütün vurrtj örnek VP ibrrt teskil etmrsini dilivonre.» Türkiye bir tuhaf ü'kedir Bir vanda bilim adamlan yazdıklan kitaplardan rttiirü cezaevlerinde ömür'.erini çürütür. bir vanda bilim özgiirliiŞünden söz açılır. Bu degiv kerlik içinde Savın Vural Savaş'ın uyansını köşemüse geçirmevi vararlı bu'dıık. • «Türkive rkoııomisinin 50 yılı semineri»ndeîd teb'.iğler bir arava toplanarak basılmıştır. Bursa İktisadl ve Ticari îl:mler Akadenıisi yavınlanndan 4'üncüsü olan bu 750 savfahk kitap. ftei çekicidir. Biraz kalınlaştırarak sövlersek. 50'nci vılınria Tiirk ekonomisinin kitaptan çıkan özeti suriur: Türkive husrün epri kalmıs hir ülkedir. ama kalkınması için gerekli olanaklar ve biri kim satlanraıştrr. Cumhuriyetin 50'nci yılında dunım bu! Kimisi bu sonucu iylmserlikle karşıîar, kîmisi kStümnerlikle... Ne var ki bugünkü yazımızda konumuz başkadır. Biz Prof. Erol Zeytinoğlu'nun «Türkiye'de yab»ncı sennave» başlıklı tebliğinden söz açmak istiyoruz. Uzun süre Türkive'de bir vabancı sermaye efsanesi estirilmiştir. 1950' den sonra cıkarılan vasalarla vabancı sermayeve Ortado*u ülkelerine özpü ödünler verilmis. yabancı sermayenin ülkemizdeki sermaye eksikliğini aiıierecegi umulmuştur. AP Genel Başkanı Süleyman Demirel'in bu konud» unutamıyacagım bir benzetisi var. Demirel demişti ki: Adamın hir arsası var. apartıman vaptıracak parası yok. Ne vapacak? Bir sermaye sahibine gel diyecek. şnrsda bir apartıman yap, iki katını sen al. iki katını bana ver. Arsa boş mu dursun? Vatan topra.klarını kiralık arsaya benzeten bu tür rihnhete uygun bir ortamla Türkiye'ye yabancı »ermaye ne getirmiş ne cntürmüstiir? Bu soruya Prof. Erol Zeytinoğlu'nun tebliğiyle cevap vereüm: «1952 1973 yıllannda Tflrkiye've toplam otarak sclen ve eenellikle daltah hir seyir izleyen yabancı »ermaye miktarı 1.048.47K.K15 TL.: transfer edilen kâr miktarı ise 552.612.135 TL.'dır. Rn duruma göre €224 savılı Kannn nvannca yabancı öırl sermayelerin yuzde 53.77'üi tekrar dısarıva transffr rdilmis bulunmaktadır. Yalnız bu konud» sa hnsasun da rözden nzak tntalmaması lâzım trlir ki, mevznbahis olan bn oran sadcce transfer edilen k i r l a n n dısmda bir de transfer edilmeve hak kazandıii halde henüz transfer imkânı bnlamamıs ve miktarları meçbul olan difer kârlar da meventtnr.» Ve devam erfivor ZeytinoSlu: «Türkiye'ye fiilen teien özel yabancı sermayenin yüzde 43'D ilâc ve kaacnk «anayiinde toplanmırtır. Oysa bn »fktörler Tnrkive'nin kalkınması bakımından büyük 81çüdr variıtını hissettikleri sektnrler dejildir.» Gene avnı kaynakta okuriuâumuza göre 1969 yılında ülkemize 61J66.851 lira vabancı «ermaye girmis. 62.692.305 lira kâr transfer edilmistir: lflTfl'te eelen yabancı «ermaye 90.558.561 lira ve kâr tran>feri 68.226.573'tür. 1971'de Eelen ysbancı sermave 102917044 lira. dışarı aktanlan kâr 63454.473 liradır. 1972'de 129.125214 lira eelmis. 74 935.453 lira kâr dışanya çıkarılmıst'r. Tüm kârların rfışan çıkarılnıadığı düşünülürse bu gidişata «sömürü» kelimesinden başkasını yakıstıramayız. Belki bilim adamları. iiniversite ve akademilerdeki görevleri bakımından sömürü kelımes:ni kullanamazlar, ama biz yazar olarak kullanınz, kullanmak ödevimizdır. Yukarıdaki rakamlar Tiirkiye'de yabancı sermaye ile kalkınma efsanesini yıkmaktadır. 20 yıldan beri kanıtlanan gerçek budur. Yabancı sermaye Türkiye'ye getirdiğinden kat kat fazla bir ekonomik egemenligi Türkiye eJconomisinde surdürme olanaklarını da bulmustur ki, bu bir ayn yazı konusu. B Yaşamanın Anlamı... Bttün bağnazlıklan, bütün çekilenleri. bütün k.sırhkları gördükten 'sonra, Voltaire, hoşgö rü salık veriyor herkeser «Kenrti inancını paylaş rnadığı için bir insana kardeştne eziyet çektiren kîmse. belli ki, bir cana'ardır BirbiriTni ze hoşgörülü davranraalmz; çünkti hepimiz, tutarsız. degişmelere. vanılmalara acık Bir başka yerde, şöyle diyecek: «Ey in^anlar, kim olursanız ofun. bagışlamasını ögrenın!.;) Kalabalıklara pek grüveni olmasa da, halkın eği^ilm'sinden 'ana Voltaire. Şöyle vazacak bir metubanda: «Haytr. efendim; insanı, zekâsı oldi'fnanıı aniar duruma getirmekie, herşey yitirilmi; olmaz. Tersine. halkı sıgır sürüşü sayıp. on lara bovle davrHnılırsa, her şey yitirilmiş olur: Cünkü er geç, sizi boynuzlarıyia raralar bir frün.n Eğitim. insanın «kond! kafasıyle» döstlnmesi için yardımcı olsa bile. ki«ivi hoşEörüHi kılmaya vet«rli mi? Onun d'îvimirle, «karanlıgm TÜÇler:» hizmetine de (firebilivor eğitimli olanlar. Az mı göraıüs, böylesine düsmanlannı? BelM by yüzden şöyle diyecek: «Künin daha çok bilgin oldıgunı: değii, kimin daha iyi bilgin olduğunu U Voltaire, «Bu dünyada. bir bahçedeki böcefc ler çiclyiz: Bir meşe üstünde yaşayan. bir karaagaç üstünde kısa ömrünü Reçirenle çok seyrek rastla.şır» demi=ti. Bir mektubunda da bütün gücüna şoyl» özetüyordu: «Elimde krallık asâsı yok. aıru kaz tüyünden bir «alem var.» Yüzyıllar borunca. «dünya» denilen bu bahcedî. /oltaire'e rastlayanlanmızm sayıs: az mı? tnsan haklan ve özsrürlükler bildirilerini, sözleş me. »rini yazan. bu haklan, özetirlükleri çagdas Anayasalara koyduran. her eünün. her yerdeki insanlanna yaşamlannın anlamını eösteren en değerli kalemlerden biri de. Voltaire'in o «kaz rü/iinden. kalemi» değil mi? (1) Cumhuriyet, 9 Ağustos 1973. (2) Yasir Nahi N'ayır. Zadig çcvirisinde Önsöz; M.E.B. ya.rmı, 1962. «Tilki Aslan» Bir üçlü amaca yönelmiş Voltaire, yaşamı bor.'.nca: Hoşgörü. hukuk devleti, düsünce özgürlüğii. Dost düşman, jıllardır, nasıl yorumlarsa yorumlasın kişiliğini, günlük yaşâmının iniş çılaşlarını, geçmiş, gitmiş bütün bunlar. Yasadıgı günlere ışık saçan, bu üçlü amaç uğrun daki çabası; bugünlere, yannlara kalan da bu çabarurı anısı. Carlyle, onun için, «ele avuca sığmaz tilki aslan» diyor. Houdon'un o ünlü heykelinde, hızlı kalem vuruşlarıyla çizümiş portrelerinde, «tilki aslan» Voltaire'in yaşlanmış olsa da zekâ fışkıran bakışları, ince dudaklarır.m alaycı bir kıvnınla gülümseyiji urutulabilir mi? Fransa, bir garip çelişkiler ülkesi, o günlerde. Endustri filizlennıekte, kumaş tezgâhları işlemckte, anonim ortaklıklar kurulmakta, Paris Borsası gelişmekte, kapitalizm doğmakta. öte yanda, Devlet, yoksulluklar içinde. «ülusun mezarlığı» denilen Saray, nesi var nesi yoksa Hazine'nin, htr vurup harman savurmakta; bir işe yaramaz, bir iş görmez. bir metelik vergi vermez soyluları, ayncahklı kilise adamları, halka yükletilnıiş akıl almaz vergileriyle, Orta Çağ'dan kalma sosyal yapısı sürüp gitmekte ülkenin; göz de asalaklarr bol keseden bağİBnan maaşlan: kötü yönoti'en, kötü denetlenen Devlet hazinesinin soyuluşu: Devletin. alınıp satılan yüce Rörevleri.. Halktn dilinde, Kral XV. Louis için anlatılan şu: Bir düş görmüş Kral: dört kedi birbiriyle boguşuyormuş: Birincisi, sıska bir kedi; ikincisi, şişnıan; üçüncüsü tek gözlü; dörriüncü kedi de, kör. Yorumlatrr.ak isteyince düşünü. şöyle dem>"er Krala: «O bir deri, bir kemik kedi, halkınız; şişrnan kedi, para babalarınız; tek gözlüsü, bal:jılannız; kör kedi de, sizsiniz, Majeste hiç bir şey görmek istemeyen, siz!» Bütün bunlann üstünde. Katolik Kilisesinin, düşünceyi mengenelere alan, o korkunç baskısı. Ne Demek «Özgürlükn? «Yalnız özgiirlüjc bilir. özgüriük söyler eerçegi» diyor Voltaire. «Özgürlük, >asalardan başka bir şeye bağımlı olmamak. «Bir İngiliz dostur.a, irr.renerek, «Siz yasaların, biz insanların köleleriyiz» diye yakınıyor mektubunda. Şöyle yv.zacajc: «Herkes, gece cvinde uyurken, bir baş kasının, onu, uytımak için başka bir yere yollarna yetkisine haksız sahip çıkraayacai^na güveırnek istiyor.» Günün koşullan altında bile, esirgemiyor sözlerini: «UjTUklanru adaletsiz, yolsuz yöntemsiz tutuklayan ya da oniara eziyet eden hükümdar, kendisine «Majeste» dedikleri. bir yol kesen soyguncudan başka bir şey degMdir.» Sık s:k aynı konuya dönüyor yazılannda: «Roma'da da bir edebiyat engizisyon mahkemesi olsaydı, bugün ne Horace, ne Juvenal kalırdı biz;. ne de Cicero'nun felsefe yapıtı.» Oysa, «adı m gerçekten hak eden bir Cumhuriyefte, bir Sansür, Sansür Gerek! Ne yapacak Kilise ve hükümetler, bu «tilkiaslar.» gıbilerine karşı? Düşünmelerini önleyemez se de. düşündüklerinî yayınlamalannı önleyemez mi 1 Ne güne duruyor sansür? Basılacak her şev, artıic, sansürden geçecek! Daha 1723 de, Krahn şu buynıgu çıkmışrı: «Yayınevi sahibi ya da kim o.ursa olsun, hiç kimse. daha önceden, Büytii MühürMfc mühiirlenmiş özel izin almadıkça, Krallığın biç bir yerinde, hiç bir kitap basamaz. yaymlayamaz.» Sonraları, 1757 Buî'ruğu, «dü<;üncelen heyecanlandırma etilimindea her yazının yazan için ölüm cezası getireoek. 1764, 1767, 1785 buyruMan, ber türtü din, hukuk, politika konulannın tartışılmasını yasaklayacak. Aykın davrananlara işkence, ölüm cezası, ya da her ikisi birlikte uygulanabilecek. Böyle bir tutum, sansürcülerin, ihbareılann KOR OLARAK YAŞATINCA.. OKTAY AKBAL Evet Hayır Roma Sözleşmesinin İki Maddesi de.. on yıllarda Tiirkiye'de uygulanan siyasal rejimin, Avrupa Konseyi statüsünde ve kasaca «Roma Sözleşmesi» adi ile beiirtilen «Avrupa însan Haklannı ve Ana Hürriyetlerinl Korumaya dair» andlaşmada yüklenilen ödev ve taahhütlere aykın olduğu iddiaları, Konsey bünyesınde resmî bir niteliğe dönuşmüştür. Danışma Meclisine bağlı siyasal komisyonun geçen temmuz ayrn, <aki Floransa toplantısında iddö" âlarm incSelenmesi için bir alt komisyon kunılduğu bilinmektedir. Komisyon, önümüzdeki ay içinde çalışmalarma başlayacaktır. İddialann agırlık merkezini, Türkıye'de siyasal nedenlerle gözaltına alınan kişilere işkence ve eziyet yapıldığı, insan haysiyeti ile bağdaşmayan işlemlerde bulunulduğu, demokratik hak ve özgürlüklerin kısıtlandığl, fikirlerini ifade etmekten başka bir eylemleri olmayan yazarlann ve fikir adamlannın ağır cezalara mahkum edilerek cezaevlerine konduğu ve siyasal tutuklulann bazen ölümle sonuçlanan kötü sartlar içinde tutulduklan biçimindeki konular teşkil etmektedir. Türk Hükümeti ise bu lddialan kesinlikle reddetmekte, ülkede yaşayan bütün insanların hak ve özaürlüklerine son derece riayet edildigi biçiminde kendisini savunmaktadır. İddia ve savunma arasmdaki çelişkinin tarafsız fcişilerden kurulu bir yargı organınca hükme bağlanarak çözülmesi olanağı Avrupa Konseyi bünyesınde mevcuttur. S S ina, Yemen. Azerbeycan cephelerinde yıllar süren savas, sonra Ağrı başkaldırmasında yeniden göreve koşma. yaralanma, sonunda İstiklâl madalyasma kavuşma... Böyle bir kişi ölmeden bir süre önce sesini banda veriyor. Çocuklanna sözlü bir vasiyet bırakıyor. Şu malım senin bu apartımanım berikinin gibilerden bir vasiyet değil bu. Daha önemli, daha anlamlı. O emekli asker ölmeden önce toplumu ve yöneticileri suçluyor kendi açısından, kişüeri üç gru'öa aytn. yor: «Kişisel çıkarını toplumun yaranndanöstiiniutana. k*ndi rahatı ve huzuru için yapmadığuıı bırakmayanlar. Bütün bu zilleti gördügü halde «Ben yapmıyorum ya, bana ne, bana değmeyen yılan bin yıl ya«asın» biçıminde düşünen ve davrananlar. Her jki grubun >Tİrüdüğü yolu da lanetleyen, vatan kaygısı taşıyan, namussuzluklarla savaşmak gereğine inanan ve bu yolda mücadele edebilenler...» Bir okunımun babası bu emekli asker... K.'nın bir lisesin<îe öğretmen E.Ö.'nün babası. Çocuklanna böyle bir vasiyet bırakmı? işte. Üçüncü yolu önermiş onlara. o güç, çetin yolu, namussuzluklarla savaşma, bir kıyıya çekilip sinmeme yolu... Şöyle bitırmiş asker baba çocuklanna bıraktığı sözlü vasiyeti: «Evlâtlanm. vatan mefhumunu dudaklarmda bir süs olarak değil, kalplerinde b ; r kor olarak yaşatacaklardır.» Süs değil kor olarak.. tşte altın yaldızlı harflerle yazılacak hir söz. Süs değil kor... Bir de bu vasiyete uymak isteyen ögretmen oğulun başına gelenleri dinleyin de göriin ne denii zor dürüstlük yolundan, yurt sevgisi. ulus sevgisi yolundan yürümek! Öykü hem uzun hem defil. Sık sık karşılaştığımız, durmaksızın yazdığımız türde olaylardan biri... Karşıdevrinıciliğin alıp yürümesi yurt düzeyinde, K. gibi kent lerde bunun göze batar hale girişi, yetkililerin bile ses çıkaramaz oluşu, ilerici, Kemalist devrimci. çagdaş sorunlara bağlı aydınlann en azılı birer düşman, nerdeyse birer vatan haini sayılması!... Buna benzer jeyler. son yıllarda özellikle Ana dolu kentlerinde, hep görülen, hep duyulan şeyler... Okuyalım bu ögretmen arkadasm yazdıklanndan bir iki parçayı, ibretle... «Abdülhamit savunuculugu, layiklilc düşmanlığı ve sözde milliyetçilik açıklık kazanıyor. etkisini arttınyordu, bilimle hurafe arasmdaki çelişkiyi ortaya koymak cinayet oluyordu. «Yeniden Milli Mücadele» denilen. Atatürkün verdiği müca;leleyi batıl sayan bir dergi. gruplar halinde aldatılmış delikanlılaruı elinde gösteri biçimine sokuluyordu. Tiyatroda «Batıdan bir gök gözlünün gelip ülkemizi musibetlere garkedeceği» ifadeleri ile «Ulu Hakan Abdülhamit Han» sahneleoirken, lise ögrencilerimizin de bu oyunu alkışladığını görmek kahrediyordu bizi... Derken Atatürk'ün ders kitaplarındaki portresmin gözlerini oyma olayma şahit oluyoruz. Öğretmeni yalnız bir sınıfta on altı ders kitabının ilgili sahifesindeki portrenin çok biçimsiz bir şekilde tahrip edildigi, boynuz takıldığl. galiz kelimeler yazıldıgını görüyor. ilgili yerlere durum yansıtılıyor, ne çare kısa zamanda hasıraltı etmenin yolları bulunuyor. Kayseri olaylan sırasında bir kaç yüz aldatılmış vatandaşın b:r öğretmeni düşe kalka kan revan içinde taş yağrr.uruna tuttuğuna, bir kadını öğretmen sanarak cadde ortasında çınlçıplak soyduğuna tamk olmuş gözler olaylann perde arkasını da görüyorsa vay geldi başına! Bu arada diplomalı cahiller de görülmeye değer!...» Vatan sevgisüıin bir süs olmadığına, yüreklerde sımsıcak yaşatılacak bir kor olduğıma inanan bu öğretmenin başına gelmedik kalmayacaktı elbet. Mademki Atatürk devrimcisiydı, mademki aydm bir kişiydi, mademki gerçek b:r yurtseverdi, gelecekti bunlar. daha beterlen de... Gericilerin ihbarlan. jurnaller, gözaltma almma, bir süre sonra gerçeğin ortaya çıkması sonucu özgürlüğe kavuşma... Bitmiyor yurt sevgisini kor gibi yürekte yaşatmak. bu yolda savaşmak... Bu kez Eğitim Bakan İığrnın müfettışleri çıkıycrlar karşısma. Neler neler yapmış bu öğretmen meğer, duyunca şaşırıyor: örgüt kurmak, devlet büyüklerine hakaret. örf, adet ve geleneklere saygısızlık: eğitim düzenini eleştirmek. Bitmiyor çile, II Ağustos 1973'te bu öğretmen «görev. başında bulunması kamu yaran bakımından tehlikeli» sayılarak görevden uzaklaştırılıyor. Şimdi haklarını arayacak bir «yer» arıyor arkadaş? Neresi. bilmeo. zor onu... Bu bir tek örnek. Yüzlerce olavdan bir tekı. En vemler.nden, en acılanr.dan... On iki yıl önce asker baba ne demişti «vatan kaygısı taşımak namussuzluklarla savaşmak gerek», «va tan mefhumunu dudaklarda bir süs olarak değil. kalplerde bir kor olarak yaşatmak gerek!...» Ne zormuş baba vasiyetini tutmak, yurt uğruna kanım dökmüş bir babaya yaraşan bir oğul olmak!... Okusun bu öğretmen arkadaş Atatürk'ün «Gençliğe Seslen:şi»ni, «Bursa Konu?ması»nı. herşey var orada o büyük adam herşeyi önceden görmüş, anlamı.ş. Bir süs değil o vasiyet, Kemalist devrimcilerin ytireklerinde bir kor!... HÜKÜMET, HER TÜRLÜ İŞKENCE İDDİALARINI REDDETTİĞİNE GÖRE, DEMOKRATİK AVRUPA TOPLULUĞUNDA HER TÜRLÜ ŞÜPHEYİ GİDERİCİ DAVRANIŞI GÖSTERMELİYİZ Kişisel Başvurma Ancak. yukanda da söyledigimız gibi, Komisyonun çalışabilmesi ya üye devletlerin başvurmasına, ya da kişisel başvurma hakkının ilgili o"ev!etçe kabulüne bağlıdır. Biz, Türkiyenın demokratik Avrupa topluluğunda her türlü jüphe ve tereddütten irîhmıg bir durumda bulunabilmesi için Roma Sözleşmesi'rnn 25. ve 46. maddelerinin uygulsn masını, somut bir deyimle kişisel başvurma hakkının devletimizce acele olarak kabulünü önermekteyiz. însan haklarına aykın davranışlara maruz kaldığını ve iç yargı organlanna başvurma olanağının bulunmadı£;nı icîdia eden kişiler ölkemizde var ise. bu iddialannı Avrupa İnsan Haklan Komisyoııuna götürebilmelidirler. Şunu da açıklayalım kl, bu öne ride ilk defa bulunan biz değiliz. 1961 seçimlerinden sonra toplanan Millet Meclisi'nde CHP Kocaeli Milletvekili olarak bulunan Bay Nihat Erim, Roma Sözleşmesi'nin 25 ve 46. maddelerinin uygulanması hakkında bir kanun tekltfinde bulunmuş fakat her nedense bu tekJifini geri almışbr. (Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Cilt I, s. 218, 2/17). 12 Mart sonrası Başbakanlığın da, însan Haklan Avrupa Divanı Yargıç adayhğının refüze edilme sine Konseyce neden olarak eösterilen emalum» icraatından sonra, bu teklifi canlandırmayı Bay Erim'den beklemek tabiatiyle «muhal» dir. Önerimizi içinde bulunduğumuz seçim mücadelesinde siyasal partilerimizin sayın yöneticileri<<î sunmaktayız. Siyasal partilerimiz seçim bildirgelerinde 1954 yılında onaylanarak yurürlüğe giren Roma Sözleşmesi"nin 25. ve 46. maddelerini uygulamak niyetinde olup olmadıklanm açıkça belirtmelidirler. Bu konudaki kanaatleri, «rtidara geçtlklerl tak dirde izleyecekleri İnsan Haklanna ilişkin tutumlannın niteligini belirtrneye v'ardım edecektir. Orban APAYDFN Danışma Kurulundaki tartış malar, yargısaı yola intikal et mediği takdirde, siyasal bir çö züm« bağlanabüir. Gerçekten, Avrupa Konseyi statüsünün üçüncü maddesinde üye devletler, «Hukukun üstunlüğü prensiplerini ve hükmü altında bu lunan her şahsm insan hakların dan ve ana hürriyetlerinden faydalanma prensıbini kabul va taahhüt etmişlerdir. Statünün sekizinci maddesi bu taahhüdün ciddi olarak ihlâli halinde uygulanacak yaptınmı (müeyyidey 1 «Konseyden çekilmeye davet» şekl.ndeki saptamıştır. Bu, Türkiye hakkında uygulanmak istenen prosedürdür. Ancak bu politik prosedürün dışında, Roma Sözleşmesinde yargısal çözüm yolu da öngörülmektedir. V İki Organ Gerçekten Roma Sözleşmesi, İnsan Hak r e ÖzgürliDclerini güven altına almak, riayeti devletlerarası yargısal kuruluşlann denetimüıe bağlamak için «Avrupa İnsan Haklan Komisyonu» ve «Avrupa İnsan Haklan Divanı» adlarını taşıyan iki organ kurmuştur. Bu organlara seçilenler siyasal inançlannın dıçmda, tarafsız ve «Hâkim» nitehğınde kişılerdır. Bağımsıziılc larını saglıyacak güvenceleri vardır. Konspy üyesi dev'.etler ya da üye bir devletin sözleşmeye aykın tutumundan zarar gören özel kişiler ve kuruluşlar dava biçıminde iddialaruu însan Hak lan Komisyonlarma götUrebilirler. Komisyon ıddialan ciddi gördüğü takdirde mahkeme niteliğindeki Divan'a davayı intikal ettırebilir. Ancak kişisel baş vurma hakkının VB Divan'ın jrar gı yetkisinin daha önce hakkında dava açılan devlet tarafmdan Roma Sözleşmesinin 25. ve 46. maddelerine göre kabul edil mesi gerekir. Sömürge ve domınyonları olan İngiltere dahil Konsey üyelerinin büyük çogun lugu ülkelerinde yaşayan ya da ilişkisı olan herkese kişisel baş vurma hakkını tanımışlardır. Türkiye ise, Kıbrıs ve Malta gibi devletlerle birlikte, kişisel başvurma hakkını tanımayan azınhktaki üyeler arasındadır. g Okuyucu Mektupları Bir demagojı ve düşündürdükleri 31 temmuz 1973 tarihli gazetenizds neşrolunan «AP'U öztürk, Bülent Ecevit'ten cevap bekliyorum» başlıdı yazıyı ckudum ve yapılan demagoji bende infial uyaneürdı. Sahsen hiçbır partij'e kayıtlı değilim ve daima memleket meridatlerini parti mülâhazalannm üstünde tuta. nm. Karsılıklı girişilen diyalog, ve kuvvetlenmiş oldugudur. Ala iki yönden de tutarsızcır Secajfı oy sayısında bünyesinda çim ortamına. gırüen ;u günkopanlar olmasına ragmen bülerde şahsiyetle uğraşm3k p?ryük artma olacağı muhakkakti anlayışı balomından çok hatır. talıdır. Çözüm bekleyen fcunca Sajnn gazetenizin 1949 senemeseleler dururken, bunıann sinden beri okuyucusuyurn va üzerinde karsılıklı parti görüşbu vesileyle şimdiye kadar yap !eri savunulması gerekirken t:ğı tarafsız ve gerçekçi vayışahsiyetle uğraşmak memleket mından dolayı şahsı tebriklerihesabına çok acıdır. mi sunanm. Ne yazık ki, şimdiye kadar Ayban ŞAHVERDt alışılagelmiş usul kolay siyaset sayılan karşılıklı, kısır cekişElektrüc Mühenüısi melerdir. Hakiki ilerlememiz bu şekilde düşünen siyasilerin yerlerini diğerlerine bıraktıklar: anda olacaktır. 14 ekim seçimlerinde en büyük 2 partinin an)ayi5İa propaganda yaparak seçime gitmeleri hepimizin arzuladiğı bir husustur. Sayın Cumhuriyetimizin 50'nci yılıöztürk yaasında hıpotezi kona girmesi büyük bir aşamaJTIP arkasmdan hükmü getiriöır. Bu münaseoetle bu yılın veriyor. memleket çapmda bir mutluluk ve şerefı ise ayrıca istatistik yapmıs da onun somüstesnadır Bu mutlu BÜnde nuçlanna göre konuşuyorrnaş halen emeklilerın elinde bir gibi. Millet onuc hakkında hük aylığı fark olmak üzere dört münü vermiştir. diyor. Bir siçek mevcuttur. Geriye kalan yaset adamında olması gereken altı avlık maaş tarklanndan üç en önemli hasiet. kendi kendıayhgının da 50'nci vıl şerefine ni aldatmamak. gerçeği görebil bu mutlu günde verilmesi hamek. Kısa deyimiyle idrak kalinde, esasen dayanılması zor biliyetidir. Bir suikast neticesi bu hayat pahal:lı*ıvle fivat arölen Amerika Başkanı J F. tışlan karşısinda bütün emekKennedy'in, NATü Kuvvetleri li. dul ve vettmıen sonsu» bır Komutam General Norstada sevinç ve refaha kavuşturacak vazifeden ayrılışı dolayısı ile tır. Bu müsresna ve mutlu giin verdiği madalvanın bir yüzüniçin, düşünülmesı muh'emel ode aynen şunlar yazıhydı: lan böyle bir karara varması«K«ıdisı benim en idrak sahim da hükümetimizden befcliyobi bir subayımdı.» Meselenın ruz. ikincı yonü ise isnat edilen suçTevfik Tarcan Istanbul lamanın bir iftira oıdu*unun gazeteniz vasıtası ile ıspatlanmış olduSudur. Savın Altan öymen'in açzklamaiannı dikkat le okudum, bu açıklamalar saym Seyfi öztürk'ün tabtigini açıkça ortava koymaktadır Savunacak bir taratı olmayan tnsanın baş\Tiracag! vol ıftira voludur. 195060 döneminde Ismet lnönü"ye fcarsı sirisiten agır suçlamalar bizzat Meclisler'de yapümıştır. Saym öztürk vazıBen şeker fabrikasmds vasıfsıyle komiinistlik ithamırjn usiz ışçiyim. 5 çocugum var o*cuz demagnji olduğunu belgele lumu kayıt tçin okula eittim 40 mektedir. lira kayıt parssı istpdiler evvelki sene TSil liradan fazls okul Meselenin dösündürücü tarafı tçin para ıstpriiler tlkolrullar fse bir oarti ileri eelenlerini. parasız dp§il mt. alınar bu nabu kadar tedirsin edip akıl voralar nereve sndivor hp«hı kilundan uzaklaşrıran ve asılsız tabı vok mo Mnlfrce Hra Idsuçlamalar vapmav» sevkeden mın ceoine gidiyor? diger partinin açık bir halk tarafmdan hpnim Btr olnır Aleyhte İddialar Hükümetimiz aleyhtekl iddiaların doğru olmadiğını, insan haklannı ihlâl eden hiç bir eylemin kamu otoritelerincp yapılmadığını, gözaltına alınan kişilerin en ufak kötü işleme tabı bulunmadığını, siyasal tutuklulann cezaevlerinde uygar şartlar içinde bulur.durulduklanır. ve fikir suçundan kimsenin mahkum edilmediğini kesinlikle belirtmektedir. Şu durumda İJdialann tarafsız kişilerden kurulu İnsan Haklan Komisyonu'na götürülmesinden ve bu Komisyonun Türkiye'ye gelerek soruşturma yapmasından çekinilmemek gerekir. Gerçek, Eİyasal bir oıgan olan Danışma Meclisi'nden çok, yarçısal bir kuruluş olan «tnsan Haklan Komisyonu» nda ortaya çıkabilecekür. Bunun bir örnegi de vardır: tskandinav devietlerinin başvurması üzerine Yunanistan'daki durumu eie alan Komisyon, yerinde incelemeler yapmış ve gerçekten obiektif bir rapor hazırlamıçtır. Komisyonun Yunanistan hakkındaki raporunda. mağdurların yeminli beyanlsrı tanık cfeiili olarak kabul edılmiş ise de. bu açıklamalarda «abartma» olabilecegi ihtimali üzerinde de durulmuş ve doğrulukian objektif kanıtlarla değffriendirilmiştir. Yunanistan'm albaylar cuntası, kapılarım bu Komisyona açtıktan sonra Türkiyenin hiç çekinecek bir durumu olmaması gerekir. ^uiıııııııııııııııııııııııııııı//^ ^^ = = ~ = =: = Kimya Mühendisl AYTEN AKOBA ile Kimya Yük. Müh. HAYRETTİN ŞLVAK nişanlandılar Istanbul 24.8.1973 ÎE5 = = := ;= ^^ EE SE Ş Cumhuriyet: 6724 50. yıl ve emekliler İSTA1SBIL T1P FAKÜLTESİ Fakültemiz sağhk hizmetle.ri ve vardımrı ?ağl.k hizmetleri sımfında açık b'j'.unan 2 ftdet 12'nd derece aylıklı kadroya naklen veya açıktan Erzacı Kalfası tayin eHileeektir A) 1 tst o klilerin: 657 sayılı Dev'.et Me murlan Kanununun 48. maddesinde vazıh genel ve özel koşullara sahip bulunmalan. 2 Lise, lise muadili veya ortaoku! mezunu olmalan. 3 Herhangi bir öğTenim müessese si ile ilişkilcrinin olmaması (İüşkisi tespit edilenlerin tayin leri iptal edilecektir.) 4 Sınav gününde 35 yaşını dol durraamıs olmalan gereklidir. B) Sınav 11 Eylül 1973 tarihinde saat 10.00'da Dekanlıkta yapılacaktır. C) Sınava girmek isteyen namzetlerin 7 Eyllll. 1973 tarihine kadar nüfus hüviyet ti'l7canlan. askerlik durumunu göstenr belge SCrenim belgesi. bir dilekçe, iki adet vesi fealık fotofraf ile birükte Paktlltemiz Perso nel Bürosuna müracaatlan rics olunur. (Basm; 21751 6722» GÖKVtL SESİGÜR (ONtJR) Ue FERtDrN SEStGÜR evlendiler Fenerhahçe 24^.1973 Cumhuriyet 6725 =nı DOKTOR Tank Z. Kırbakan Dert. S«f T» Z&hnrl HasUllkiaı »lütehassıu tstlklâl Cad. ParmakkaBi No. 68 TEL: 44 10 73 Satılık Arsalar Alınteri Kooperatifinin Pendîk Güzelyalrcfa Ankara Asfaltı kuzeyindeki müstakil tapulu arsalan toptan vey» ayn ayn pazarlıkla satılacaktır Isteklilerin, Amcara Ysnişehir Atatürk Bulvarı 84/9 No. lu Kooperatif Merkezine bizzat veya yazı ils müracaatlan... Telefon: 18 2b 11 Cumhuriyet: 6723 OKULLARDA KAYIT İCİN YİNE PARA İSTENİYOR (Reklâmcılık: 1923 • 6717)