26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURTYET 19 Mayıs 1973 Btö: . KfeîMîZ MUÎTAFA KEMAL, AZA [4IZ tiJTüN MÎLLcTTıR 1 LEVAftNI v/fgMl '* /; jÎHPî SAUfc gıü $ıfc VEKttÂıM. «A ALTTAÎİAFlMl ORüHA^rAHAM MjiiÜMYÛK... İSTE 0ü (H8İ1EP K8 ÎSA'NIN GÜNCESİ MEÜH CEVDET ANDAY 32 Kuşyüzlil, burada bir tkı adım atarak cerdeyse yanıma kadar gekü ve bsna go) elıyle merdıvealen gosterdı. Bir kat çıktık, atna i ü kat ÇIKHUS gibı yoruldum. Gems ve yüksekti me'd'venler. Ikınci katm hofünde asansör kapısı olduğurm sonrs anladıgım bir kapının önunde durduk. Kuşyüziü bir takım duğmelere bnsfc 'nedense gereğinden fazla duğme var ıçibi geldi bana), az sonra asansorün ıçındeydık. Hızla yukan dofcru çıkıyorduk. Asansorün uç duvan aynalı ıcü. Aynalardan bınnrie kenonne baktım. Saçlarımdan yuzüme yağmur suıarı iniyor du. Tıpkı boyle, yağmurdar sırusıklam olduğum bir güa, sokakta, benim dunımumda bir kepekle karşılaşmıştım. Hayvan dvanp bana bakmıştı, sonra silkinmişti Dana baka baka. Ben de basımı silkelemiştim. Dördüncu katta asansör durdu. Kusyüzlü kapıyı açtı, bana yol verdi. Gene orıalıkta kim aeler yoktu. Onun yolu göstermesı ıle uzun bir koridora daldık. Bu kondorun tkı vanında od* ha'.ine getirümış küçulc küçulc böimeler vardı. Kapüarı kapah idı, ama duvar yerme geçen ah sap kısjm tavana kadar varnuyordu, arada yarım metrelik bir açıkhk kalıycrdu. Bu bölmelerin içinden. çalışıldığuıı gosteren hıc bir ses gelmedîgine dıkkat etum Sağda on iki, solda dokuz kapı saydıro. Bakışıklığa onem verılmemosi ti;t>riiide biraz durdugumu çok iyi hatırlanm. Üstelik bu bolmelerde oturanlar var mı dıye m e r u edıp ku lakîanmı dort açtığırnı da biliyorum. Boyle yürürken, sevgılimin evındeki dıkişçı kıziann odalan geldi akiıma. O odalardan gündüzJeri dl kış mEkinesi tıkırtılan, gecelerı ise, neşeli, kısık fıkırtılar duyuluyordu Ne severdım o ses lerı. Ah gençlik. sen eski ınsanlardan k&bna okunmarms bir yazı gibisindır. Koridorun sonunda tam karşımıza pelen odaya gırdık. Yeni çalısma odun döraüncü katta olmas'na karşın bana çok karanlık geldı; bulutlu havadan ötiırü, oturacağım masayı büe zsr zor seçtlm. Boş bir odaya getirilmisım izlenimi uyandı bende. Bu yüzden ganp bir kor kuya kapıldiğımı çok ıyi biliyorum. Az sonra alıştı gozlenm odaya; önce rnasayı, sonra o uğursuz çelık kasayı, kapının yanındakı palto askısını gordiım. Bütün pşyam buydu. Ögle yemegi paketimi masanın üstüne koydum, ıslanmış pardosümü asKiya artım. Donüp sola, pencereden yana baktııru Bu oldukça büyük, dik dörtken biçimındekl odada, bahçeye bakan yan tümden camoı. Benim ça lışacağım masa, bu büyük pencerenm tam kar rsındaki, demek dipteki duva.a nerdeyse bıtıçik gîbl yerleştlnlmişti. Ben masama oturduğumda, bahçeyi gören bu duvar boyu cama ba kacaktım. Sağ yanım duvardı çıplak bir du. var; sol yanımda ise, benim odaisda camla ay rılmıs iki kuçük oda ile, geldigim koridora açı lan camlı kapı vardı. Bu küçük camlı bölmelerde birer masa, birer dolap gbz& çarpıyordu, ama çalısan kımse yoktu ikisinde de. Belki ast larım olacak memurlar ıçin aynlmıstı bu küçük bölmeter. Onları buradan rahatça kontrol edebılecektım. Istedığim zaman, sadece bsisınu kaldırmakla onlardaa birinı yanıma çagirabile cektım. Bu gırada Kuşyüzlil kapıda durznuş bana bakıyordu. İki elı yanlarına yapışıktı nerdevse. Burası mı çalısma odam? dedim. Sesim toktu. Yeni görevime lâyik olmak Istiyordum. KuşyüzlU: Evet efendim, dedl. Beğendiğinlzi sanınm. Sır kUpu gıbidir, buradan dısan hi; bir şey çıkmaz. Ya siz, dedim, gls eskl yerinlzde mleiniz? Bunu bilmeliyim. Kusytizlü: Benim yerim, dedl, koridorun başında, ruvaletin yanında. Bir ihtiyacınız olursa, şu dügmeye basıp beni çağırabilirsiniz. Masamın iisfindeki dugmeyı gösterdi parmağı ile. Bugünlük bu kadar, dedl. Başı ile keskin bir selftm verip çekildl. Arkasından baktım, koridor boyunca, gitmekle bıtmez bir yol gibi geldi. öyle ki, deniz ufkunda yavaş yavaş yıten vapurlar gıbi, Kuşyüzlü'nün önce bacaklan, en son başı sillndi. Demek onun yeri bir hayli uzaktı bana. Dünl:ü şefim, bu^ün benim astım, astlarımdan biriydi. Çünku KuşyüzlU koridorun dıbinde oturacağına Rore, başka astlanm da olması fîerekiytırdu. Belki bunları sonra tanıyacaktım. Koridordaki tahta bölmelerin içlerini görmemiştim ama, kapıların sıklıgından bunların küçük odalar olduğunu kestirmek güç değildi. Bana verilen oda ise hem karşılıklı iki bölmenin toplam bUyüklüğunde idi, hem de duvar boyu bir camla bahçeye bakıyordu. Bunlar bir yana, sadece Kuşyüzlü'nün tutumundaki değişiklik, önemli bir yere getîrüdiğimin tanıtı idi. Işimin ne olduğunu bilmiyordum; bunu dünkü şefim, bugünkü astım olan Kuîyüzlü'den soramazdım elbet. Belki bu konuda ona da bir sey soylenmis değildi. Bekleyecektim. (Deranu var) OKULSUZ KOYUN ÇOCUKLARI Hikmet ÇETİNKAYA Okula, ya da "Keçi,,ye gitmek Köy yerinde, dam insanın dostudur. Katiımerkeğigenci ve yaşlısı, bu dostlugu sürdürür gider yıllar boyu. Blr avuç mavi, ya da toprak sarısı bir soy ötesinin izlerini taşır. Benim köjiim de de öyledir, Kars'ın Çakmak koyünde de, Siirt'in Yokuşağlar'ında da ve Mardin'in Kıslak'ında da... Övgüler kutsaldır, övgüler hep aynı dızınin içinde uzayıp gitmektedir. Yaşam bellı ölçüler içmdedir. Hiç kimse, ama hıç kımse halınden çikayetçi değıldır. Bir kez manmışlardır o alın yazısı denılen uydurma çizginin gerçeklığtne. tnanmıslardır ve bu hep böyle sürüp gidecektir. Dogruyu, iyiyi, güzeli anlatmadıkça «Onlarıı o karanlık boşluktan çekıp çıkarmadıkça.» Başını sallıyor bu sorumuza... • Istemem.» •Neden istemezsin, baban gön dermez mi?» «tstemem.» Çukuralan köyünün okula gitmeyen tüm çocukları gibi oyun bılmiyor Aysel de. Kızlar ve er keklerin tek bildikleri plastık topla futbol oynamak. Evet kızlar ve erkekler futbol maçı yapıyorlar. Sonra keçıye gıdıyorlar hepsi gün doğanda... Aysel susuyor. Fatma, Ümmu, Şükran ve dığerleri de. Bircan uzun direğın yanına doğru yüriiyor. Guler boş gdzlerle izliyor olup biterüeri. Haynıllab Okulsuz köyden Aysel, fınndaekmek pişirirkeo. elinde tesbihi ile karşımızda. Bir ara suskunluk sanyor çevremizi. Hiç kimse ama hiç kimse konuşmuyor... Sonra bir başka çizgide, bir başka gerçek büyüyor... Çocuk 4 yaşnda Ingilızceyı sokmuş, ama geün görün ki yeni yeni Almancaya başladığından yavaş yavaş Türkçeyi unutuyormuş. Anne dertli, baba dertlı, baldız, teyze, dayı, anneanne, büyükbaba, babaanne dertlı... «Yabancı dille öğretim yapan bir okula veririz olup biter karıcığım...» «Ah hayatım, ilkokul önemli, hangi okul yabancı dılle öğretim yapıyor.» «Avrupaya göndeririz kancığım Avrupa'ya...» «Ama küçük yasta, of öleceğim vallahi...» Şey bir anlık rüya belki, belki de fazla hayalcilik. îşte Hayrullah kârşımızda. Çekik ve yeşıle çalan gözleriyle. Aysel fotoğraf makinasım kurcalıyor. Aysel'e, Bircan'a, Ümmü'ye, Şakir'e, Kerim'e ve tüm çocuklara söz verdim resimlerinl göndereceğim diye... Aysel soruyon «İresimlerimlzl n'apcan?» «Gazetede çıkacak Aysel, bakalım tanıyacak mısın kendini...» Bircan sokuluyor bu kez: «Benim iresiml göndercen mi?» «Elbet göndereceğim..» Gülüşüyor çocuklar» Sonra çocukluklarını yaşıyarak plastüc toplanyle oyuna dalıyorlar. Ve sonra raporlar, çok kişiyi çileden çıkaran raporlar 18 Nl san 1973 tarihll Cumhuriyet'te çıkan haberimizde ulkemizde 5 bin köyde okul olmadığını yazmıştık. Sonra Atatürkçü Süleyman Demirel'm seçım bölgesi Is parta'da tüm köylerin okula kavuştuğunu belirtmistık. Ah o raporlar, ah o raporlar... «.. Türk mllletinin bütün fertlerini; Atatürk devrimlerine ve Anayasanın başlangıcında ifadesini bulan Türk milliyetciliğine baglı, kaderde kıvançta tasada ortak, bölünmez bir bütün halinde milU şuur ve ülküler etrafından toplamak. Millî, ahlâki, insanl ve kultürel değerlerini korumak ve geliştirmek..» Efendim Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planırun (1973 • 1977) onikinci bölümünde yer alan Türk Millî Eğitiminin genel amacının bir bölümünü sunmak istemiştik; hepsi o kadar Ath kanncalar Gozlerimiz kapanıyor; Atlı karıncalar, tavşanlar, ördekler geçıyor resim resim... Aysel öyle aydınlık bakıyor, Aysel kanatlanmış uçuyor, Hayrullah lâcivert ceketi, gri pantolonu, be^ yaz gomleği ve kırmızı kıravatıyla, taranmif saçlarıyla gülümSüyor™ Sütün kilosu MALKOCOĞLU yazan veçizen.Ayhan BAŞOGLU BEYAZ İLÂHE Ne demiştik? Evet köy yerinde, dam lnsanın dostudur. Sunulan ayranlarımızı damın üzerinde içtık. Çocuklar artık yaban degil bıze karsı. Okulsuz köyün babalan konuşııyor şimdi. Hele biyol dinleyelim ne derler, acep ne dtişünürler... Soruyoruz: «Köyun toplam toprağı ne kadar'» Kimse vanıtlayamıyor sorumuzu. On kisl kadar var çevremizde. Soruyoruz teker teker ve al Şennaz okumak istemiyor. Oysa daha soyadını büe bilmiyor. dığımm yaratlar, Mminln 10, kiminin ise 20 dönürn toprağı olduğu... DİŞİ BOND «Tanma elverişll mi topraklannız?» «Değil... YiyeceU kadar buğday üretiyoruz. Ğeçimimız hayvancılıkîa...» «Sütün fiyatı nc kadar?» «Bu yıl ne olacağı billnmlyor. Gelen gidenler 250 kuruşa alacaklarmış koyun sütünü...» «Geçen yıl kaça verdiniz?» «175180 kuruş arasmda değistî. Keçi sutü ise 130140 kuruşa kadar gitti...» «Cok ucuz değil mi?» «Avansı aldınız mı? bu parayı da alaıııezsımz beyim...» «Nas'ıl 3"ani?» t > E YOK.UAA VV/IUfE. BEN «Köylü sıkışmca sütünü sattıPMJEYBCE ğı kışiden avans alır. Avans almC3, sütünü 200 kuruştan mı satacak?...» «Evef...» • Süt toplayan 150 kuruş der. TİFFANY JONES Daha önceden avans aldığın için sesini çıkaramazsın. Daha doğrusu, sütün kilosunu kaça sattığını bılmezsin Toplavıcı hesabmı kita. bını yapar; aldığm avansı çıkarır, bir bakarsın sen zararlı çıkmışsın. Böyle sürüp gider...» Süt toplayıcı avansı faizle veriyordu. Yani tefecilık yapıyordu. Yasammı hayvancılıkla sürdüren DA OLXXJSÜ SU dağ köylüsü ise ezildikçe eziliyor PECE O S E B . SEM du.... SÖftSBlLECBSlNerede kalnııştık?. Kll ÜJ Çocuklar yaban değillerdi artık. Alışmışlardı bizlere hele kendi seslerini ilk kez teypten dinleyince, engin bir svince tutulmuşlardı... Hele Aysel solrjldukçsokuluyordu yanımıza. Al al olmuştu yanakları. Yumuk ell<»rini ak yaşmağında gezdiriyordu ara sıra. Sonra yanımıza yaklaşıyor. GARTH du yavaşça Î A R I N : Öğretmenler Almanya'ya gidedursun» SEN OGU BUDALA BlR KZSKI MEUE t4fÇ BEKJZEMEMtS Aysel karşınızda • Aysel kaç yaşındasın sen?> «Bilmiyorum ben yaşunı...» 10 yaşlannda ya var, ya yok Aysel. Boğannda altınlan var sahici olmayan. •Alün mı boğazındaküer.... Basını sallıyor. Çocuksu bir ay. dınlık beliriyor gözlerinde: «He ya altın..» «Aman ne güzel altm bunlar. Sen de gidiyorsjn dejil mi keçiye?.. «Gidiyorum...» •OVumak ister miydin, söyle ba kalım?»
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear