26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET 24 Şubat 1973 «UÇMt İJMETİME LMUıuilu. UVUPüMUZ ZATlÂii•|4ÎZ!..ı UZ S>£*ı #>*! l^P^MANl DA tfü KuKüH H«frl£fcl 4MMAA*?!.,. AAAH S^VUUJKI ULAAAAAAAN ! . ı . ULAK BfM HEPfHÎiiM SIS IÇINDE BEHZAT AY'IN ROMANI44 Nesrin'in her geçen gün kaygısı artıyordu. Besim'm eve uğradığııu hemen heroen hiç görmüyordu. Eve gelip gitüğini, ancak Aydın'la Aynü'den öğrenebüiyordu. ÖzelUkle, sabahçı kahvesinde sabahladıktan ve o gece o tnektubu yazdıktan sonra, Besim'in kararım kesinlikle verdiği ka nısrndaydı. Bu kanı Nesrin'i derin bir kaygıya sürüklemişti. Sık sık Pervin'e gidiyor, «bir hal çaresine bakalraı,» diyordu. Besim'in sevdiği arkadaşlarma, saygı duyduğu yazarlara durumu anlatıyordu. Ankarada bulunan Besim'in dostlanna mektuplar yağdınyordu. Yine de olumlu bir 10nuç alamıyordu... Sevil'i bulup konuşamamıştı henüz... Kurduklannı anlatamamıştı. Fakat bu iji mutlaka yapmayı kafasma koymuştu. Bir kez, Sevü'e, kurdukları m anlatacaktı. Yine bildiklerini okurlarsa, kalabalık içinde Sevil'i rezü edecekÜ. Hattâ Sevill babasına şikâyet edecekti... Bütün bunlardan da bir yarar sağlayamazsa, hem Besim'i hem de Sevil'i Milli Eğıtim Müdürlüğune şikâyet edecekti. «Hiç olmazsa, önce, ikisinin aynı okulda çalıjmalarına engel olurum,» diyordu sık sık içinden... Zaten Besün, sık sık sürgünlerden usanmıştı. «Şikâyet etmeden önce durumu kendisine bildirince, belki o kızdan uzaklaşır... UzakIasmazsa soruşturma sonucu mecbur olur, mecbur edılir.» diyordu içinden... Bütün bunlarla kalmıyor, jrenl yol ve yBotemler düşünüyordu: Besiml kıskandırmayı da aklma koymuştu Bir giin evden çekip gidecekti... Gittiği yeri bile açıklamayacaktı... Bir de iyi giyinecekti. Üzerine başına özenle bakacaktı. Boyanacakb, süslenecekti.... Nesrin, gecikraemiye, taksitle yeni yeni, ihtiya cından fazla gıyecekler alıp, her gün birini giymeye başlamıştı... XV Şevîl, sabaUeyin okula gelince, doğru Besîmin dersaneslne gitti. Sevll'in geldiğihden Besim'in ha beri bile olmamıştı. Önündeki ders defterine derslerl yazmakla meşguldü^ Sevil, yüksek sesle: «Merhaba!» dedi. Besün, birden korkmuştu». Dalgmhğı gıralannda, âniden yaklaşanlar, bir sey löyleyenler az korkutmanustı Besim'i.. Besim'in bu durumuna kahkahalarla güldü Sevil... Besün: •Dalgınken hep böyle olur,> dedi. «Merhabamı da almayı unuttun.» «Haa! Merhaba! Merhaba! Geç oldu ama.» •Temiz oldu.> •Bugün niye geç kaldun?» «Otobüsu kaçırdım.> •Başka?. «Henüz aklunı kaçırmadrm.» •Aklını da mı kaçıracaksın?» «Belki.» «Sabah uyanamadığm Için otobüsü kaçırdın galiba.» •Ondan degil.» «Neden ya?» •Babam Bolu'ya gitmek için hanrlanıyordu, onun gitmesini bekledim.» •Gitti mi?» «Gitti.» «Niçin gitti?» «Annemin arkasından...» «Öyleyse barışacaklar demektir.» «Ya barışacaklar ya da çıngar çıkaracaklar. Ne halleri varsa görsünler... Ister banssınlar, ister aynlsınlar... Aynlırlarsa, annemi alır, ayn bir ev tutarım.» «Kardeşin ne olacak?» «Sen boşver bu konuyu da, bu gece bir yere gltme.. «Neden?» «Saat beşte aynı pastanede ol.» •Sonra?» •Yılbaşını bizde geçirellm.» «Kardeşin var.» •Olsun!» •Sonra babana söylemez mi?» «Söylemez.» «Ne biliyorfnın?» •O seni çok se\iyor. Sabahleyin, babam gittiktsn sonra söyledim. Sevincinden uçuyor...» «Ydbaşı gecesini demek birlikte geçireceğiz?» «Evet arkadaşım.» «Sağol.» Sevil. öğrencilere göz gezdlrdi. Kendl kendilerine çalışıyorlardı. «Ne güzel sınıf bu, sessiz sesaiz çalısıyorlar,» dedi Sevil. «Hazırlık calışması yapıyorlar. Ünitelerin hazırlık çalışmasL..» «Evet» (Deraıoı nr) Karın içindeki portakal: IS V E Ç NEVZAT ÜSTÖN İsveç'te beş bine yakın işçimiz ve ay dınımız var Stockholm kentinde St. Eriks alaruna çok yakın 69 numaralı bir yapı'nın alt katında oturuyorum. Stockholm'e ikinci gelişimın ilk günü, Sabri Peközer bu kiiçük apartrnarun anah^arlarını bana verdi ve ben dokuz aya yakın yajadım burada. Dokuz . . yakın konuk oldum. Hiç değilse tükettığım suyun, yaktığım elektriğin, ettiğım telefonlann parasını vermek Isterdım Sabrı'ye. Almadı. Kanmla birlikt«, Türkıye'nın anılannı burada yaşadık. Anlatılmaz yatarüıklar anlatılmaz dostluklar gördük. ^ Dokuz aya yakın, hastaneye Bitmedıgim pünler, St. Erıks köprüsünden geçerek, bu kenti dolandım durdum. tnsanlanna baktım, sokaklanna baktım, ku rumlannı gezdim ve olağanüstü bir Yurtsama*nın içinde yaşadım. Temel sorunlarımıa düşündüm. Yöneticilerimize kızdım. Her akşam televizyonda Türkiye eörünecek dive korkular geçirdim. CıinkU görduklerimin teki bile gilzel değildi. Güzel ve gerçek her zaman yanyana olmuyor kü... Yıllar yüzyülar gibi geçmis, tir onlar içın. Tilrkiye'nin gerçeklerinden öylesine uzak düşmüşlerdir ki, yaklaşamazsınız yanlanna. Aym dili başka bir dilmiş gibi konuşursunuz onlarla... Sevgileri bırsa dönüsmüştür. 1947 yılmda Paris'te böyle bir kadın görmüştüm. Bir Fransız Yüzbaşısı ile evlenip gitml^ TUrkiye'den. Kurtuluş Savaşı'ndan hemen sonra. Durmadan lçerdi ve durmadan . sanki görevı oymuş gibi veraek yedıgımız lokantaya gelır, bızlere ve Türkiye'ye söğerdi. Arkadaslanmdan bir ıkısı bu bitkm kadını bır iki kez patakladüardı. Ben acırdım. Anlamazlardı onlar, kadının iç durumunu, Dayak yeraeye dünden razıydı. Küfredilmeye de boyun eğiyordu. Tek kendısiyle Türkçe konuşulsun da nasü olursa olsundu. Bir yerde ipi koparmıştı. RİnMl 'iSpfrt<l"^şesi, boynuna astıp aslcer çantasının içinde. Ağzından sâtyalar' akarak; Tilrk lerle yatmadım, Fransızlarla yat tım, oh yaaa'ı diye bağmrdı. Korkunçtur, korkunç!. Insan'ın sevdiği seyden kaçmağa calışması. Isveç'tekl lşçilerimizden birL, Kahvede bir rine kadar uzun saçlan ve olağan üstu geruş paçalı pantolonlarıyle kız avcılığına çıkarlar. Kan kusup, kızılcık şurubu ıçtım, diyenlenn soyundan olduklarından, yakınmazlar. Çünkü, yakınmanın onlan Türkiye'ye ge n gonderecefcnı anlamışlaçdır. Okul ça^bda bulunmalannın »CalıştnaJ»»» . yönünden sâkıncalar doğurduğunu da ögrenmış lerdir. Turkıye'de kendilerüıi yokluğun bekledığini ise öylesine iyi bilirler ki... Yakınmak ne demek, en doğai haklaruu bile öne sürmekten kaçmırlar. Sorarsanız, verecekleri yanıt şudur: «Çalışmıyorum. Dayım bakıyor bana!» Hangı dayı o!... B»r çeşit köle taciri... gişmez. ^ Gerçektir önemli olan. Isveç anılarımı uzun bir siiri rmn bir bölümü ile burada bi tirmek istiyorum. SANKT ERÎKS • KÖPROSÜNÜN TÜRKÜSÜ kıza servis yapıyor. Ben Hergtin geçerim Bu koprüden Duraksız kar yağar buz denizlerına Donuk vüzlU kadırdar görürüm Yorgun Yaşanmamış ^ünlerin içinde Durmadan Koşirlar kendilerıne Sankt Eriks köprüsü Uzun değıl İki yanı ^insan parmaklı İki yanı / silme sof*uk Bir oğlan dolanır / kar saçlı Türkiye'den gelme bir umut Anlamlı yalnızlıklar içinde Dostlanm var benim Sankt Eriks köprüsunde Düedıklerınce dolanır Dostlanm var benim Uzak bır kentte Demırlere bürünmüs yatar Kalın duvarlar ardında Bir Yerim Acıyor benim Bir yerim si7İıyor gecelert. Çok gezdik, çok gördük Kırk yedi yaşmdayım. Dilnya'da da bir çok yer gördüm. Kuzey Afrika'yı dolandım. Suriye'ye, Ltibnan'a merhaba dedim. Balkanlan, Orta Avrupayı Batı Avrupa'yı, Kuzey Avrupa'yı gezdim. Sovvetler Birliği'ne de gittim. Orada da Orta As^adan Ural daSlanna, Letonya'ya kadar dolaştım. Nereve pidersem eidevim. belli bir süre sonra, hep yurdumu özledim. Yücelikleri ile, eksiklikleri ile ve kötü yöneticiierin yaptıklarmı daha bir 1yi anlava anlava, kuramla uygulamayı düşüne dilsüne.... Bizim özelliklerimizden biri de, elimizdekı iyi seyleri tutamamaktadır. Tanzimattan gelme garip bir davranıştır bu.. En iyi mimarlartmjz AvTUpa'dadır. Üçüncü sınıf Avrupall mimara «Uzman» adı altmda büyük paralan ödemek bizdedır Doktorlanmız. ressamianmız Batı tekn.olojisinin Röfermesinde isçilerimizle birlikte calışırken, biz, bizde adam olma dığından yakınınz. Temel sorun lara el atamıyoruz. Hiç olmazsa yüzeydeki bir takım sorunlara çare bulmak akıllılığını göstersek ya. Diveceksiniz ki, temel sorun çözümlenmeden bu olur mu?.... Kimi durumlar, olmazı olur gibi prtsterir' Bizim karakafalannuz Stockholm'de de TUrkler, Türk işçileri her türlü ayak islerinı yaparlar. Oteki Batl Ulkelerinde oldugu gibi. Adları «Karakafanlardir. Bulaşıklan yı karlar, sokaklan süpurürler, fabrıkalan temızlerler. Konya'nın Kulu ilçesi, TUrk işçılerinin bir çeşit sungesi olmuştur. Beşi onu bir odada yatan bu çocuk vaşındakı işçileri pazar günleri toplu olarak tren durağında görürsünüz. Ensele Bitiriş sözü MALKOÇOĞLU vazan veçtzen:Ayhan BASOĞLU .KILIC Büyük Elçilik'te iyi niyetli görevhler yok mu? Vardır. Bu konuyu tek türr.ce ile anlatmak istiyorum. Günümüzde iyi niyet le bır lokma ekroek yemek bile olanakların içinde değildir. Hadin tümceyı ikıleyelim. Ne kadar iyi niyetle aynaya bakarsamz bakın, yüzünüzün biçimi de Sankt Eriks KSprUsU'ıaf "Kar yağıyor > ~ Uzun beyazlarda yUrüyorum Durmadan Bır çocuk geçiyor yanından Mavi gözlermden havalanıyor Güvercinler Bir kanat sesi Bildik bir ses Kırşehir'li güvercinler bunlar Develi'de ysçamış Sankt Erika köprUsünUn üstünden geçiyorlar irKarttı'e» '* Sankt Eriks'köprüsün* Kar yağıyor Bır uzak sıcağı getiriyor gözüme Yeşiller morlar içinde gizli Ve bir yılanbalığının / sırtına yüklU Güney kıyılanndt Anadolu'nun Bİ T T İ DİŞİ BOND 5000 Türk işçisi İsveç'te beş bine yakın işçi ve ytizden fazla aydınımız var. Hepsını burada teker teker say mak olanakların içinde değıl elbette. Ne var ki, tsveç operasında dekor atölyesinde çalışan Rauf Alazan'ı anmayım mı? Lütfü Özkok'ten söz edılmeyecek mı? Ihsan Aydm hep mi orada yaşayacak?.. Genç hukukçu Durusoy Yazan îsveç'te mi kalacak. Dr. Rastgeldi buluşlanyle orada mı duracak?... Daha ne kadar insan, Sümerier, Seçkinler, Hakkı ustalar, Bayram'lar, Başber'ler Nurettin'ler emeklerini beyinlerini sata sata yurtlanna gün geçtıkçe yabancılaşarak hep oradı mı vaşayacaklar. Çocukları dılini kırık dökült ayıp savar gibi ögrenecekler. Gerçekten bir şey anlatmak istedıkleri zaman ya îsveç'ce ya Almanca konuşacaklar... însan •satımının böylesi görülmemiş. tır. Her gün, aynı acılart yaşamak, her Tanrı'nın günü belkemiğimln yanında başka sızılan duymak... Sorulan sorulara yanıtlar bulmaya çalısmak, Durusoy'un kızlanna Türkiye masallan anlatmak. Dokuz yaşındaki Kezban sorar Bir türlü agzl alışamadı «Dayı» demeğe. Böyle bir kavramdan yoksun. Nevzat! televizyondakl Türkiye mi? Senın anlattıgın Türkiye?... ölmek. sanıldığı kadar zor bır «Zanaat» değildir çoğu zaman. KimUeri de süngerleşmiştir. TİFFANY JONES BJ UÇU^TAKl SOMUu 9 |3 DİUP. 3IZŞUEAOA BİR ERE. İLI9VEEİM. M SZ SR SEN <2ıDlp 2)^4LE. «ıDECEjc BıV TlFFANV V E &UY, HAVAALAU GELlRLLO. GARTH BULUNMANIZ AkTlLCICVİ. 8:Cı'=. DESİL SULTAKJIM. . " [>OM DENt.'JMDE E9Tİ Epı'ı^vııs BıE İMSl'LİZ. BU SBJÇEK BİE BIR UZOslSI E REBIUT2 . SC3NPA 'NÇDlK'E VâtjAV
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear