28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET 23 Şubat 1973 AEDIL ?EHİM KA£lM ÇIR|U|PZAK TUf5K*N ÇelçuK SIS IÇINDE BEHZAT AY'IN ROMANI • 43 Besim, Sevilin kolunda, dolmusa dofru güturürken onu, ikircimlenıyordu da: cOtcld* yaUak... Ama yann babası ne derî... Duyuiursa... Öğrenilirse... Tefe koyarlar vallahi. Surün artık mahkemelerde...» Bekiemekte olan dolmuşa bindiler. Karakoy'e gelmişlerdi. Sevıl: cHiç karşıya geçeslm yok,» dedi. «Geçeceğiz; torunluyuz bıın*.» Vapurda ağız ağlza. verdiler... Kadıkoy'de, çaresiz, araa biraz daha doygun olarak aynldılar .. XIV Beiim, okul dısında kalan zamanmı «endika lokalinde, pastanelerde, lokantalarda geçinyordu. Geceleri, ya bır arkadafinın evinde, ya da ot«lde kalıyordu. Nesrin'in evde olmadığı saaüerde. eve gidiyor, çocuklarım görüyor, okuduğu dergj veya kitabı bırakıyor, bir bajka kitabı çantaaına koyarak cvlnden ayrılıyordu. Az da olsa, sendika lokalinde ve pastanelerde okuyabüiyordu. Beslm, evine geldiğinde bir burukluk, bir an duyuyordu.. İ;inden, e§inden hoşnut değildi... Evine yabancılaşmiftı. Kitaplığma bakıyordu act acı .önceleri okuduğu kitaplan kitaphğından alıp, sayfalanna göz gezdiriyordu. Çizdiğl cümlelere, koyduğu ijLiretlere bakıyor, tekrar yerlerine koyuyordu. Ama lçin için de eriyordu.. «Kitaplanm da yabancı gehneye ba?ladı,» diye düfünüyor, üzülüyordu.. Sevüle olan fflfkisi de epey degifmifti. Ögiri, alabildiğine artmiftı. Aralanndaki dostiuk, arkadajhk, biraz da Nesrin'in ve çevrelerinin davraruşları yüzünden ajka dönüsrnügtü. Durum larmı baskalanna değil, biribirlerine de söylemekten kaçınıyorlardı. Ama a?Marım îrifiycrv lardı. Özellikle Sevil, «aşkımı yaşıyorum ya, »5ze ne gerek var,» diye düfünüyordu. Sevü, Besim'in lokantalarda, otellerd» IÜrfinmesine için için üzülüyordu. Besim'e, her gün biraz daha artan bir sevgj ile baglanıyordu. Ders yüı bafinda, ayrı bir ev tutmadıgtna pifman olmaya baslanuştı... Evlerinia okula uzak lığı yüzünden, yolculuğun uzun zamana ve çok paraya malolacağından, babası ayrı ev tubnasına da irin vermişü. Bunu yapsaydı, babasuun baskısmdan kurtulacagi gibi, Besun'i de erlne çajjnr, komışur,feaabasamazüc dinler, yemek yerlerdi. Kaçırdıgı bu fırsata üzülüyordu. Ne bilsindi v»r|ifina Betim'ın çıkacağmı. Hele da gün geç tikçe babasımn huyunun bozulacağmı Baban ile anasuun kavgah duruma düseceğini ne bflseydL Ne bilsuıdi Besim'e bu kadar bağlanacağım... Ne bilsindi bütün bunları! Bunlar aklına bile gebniyordu... Gccekr, Sevil için, bitmez tükenmes bir yol oluyordu Uyurla uymnıklık arannda yatakta geçen saatler ifkence olup çıkıyordu. Dinleneme dığı gibi, yorgunluğu foğalmıs oluyordu, sabaha kavuştuğunda. üyuynmadığına üzülüyordu, sabah olunca. Gecenin bitmesi demek, her ne kadar Besim'i görmesi demekse de, yorfunluktan, uykusuzloğun verdiği yorgunluktan bltkln oluyordu... Sevilie Beaim, yalnız pazar gunlerl gorüsmü yorlardı önceleri. Son bir ay içınde bu işi de çörümlemişlerdi. Cumartesi akfamı, aynlmadan, pazar günü ögleden sonra taat ikide bir yerda buluamayı kararlaşürıyorlar. orada buluyuyorlar, aksaroı birlikte ediyorlardı. Son iki pazardır. ögleden tonrayı da bekleyemez olmuşlardı; Mbah saat onda buIufuyorUrdı. Böylece koca patan birlikte yaşıyorlardı. Smemalar, pastaneler, lokantalar, ikiıi için berebar buluşulup yaşanan yerler olmuftu.Yılbafina iki gün kala, Sevil'in anast, babası ile bozusarak, Bolu'ya, kardeşinin yanına gitmiçÜ. Sevil, «annem, babamın kıskançlığından, gürültü sünden gma getirdi gitti,» demifti. Besim'e «Evin bütün isinin fizerinde kahnası yetrniyor gibi, babamın hedefl d« olduro; anneni sen gönderdin, bu yajtan sonra anneni benden ayırmaya çalıp yorsun diyor,» diye de uzun uzun anlatmıjtı. Üstelik, kardeşinin oğlu, Sevil'i istediği halde, Sevil buna yanatmamiftı. Babasına ve amcasına, açıkça, «evlenmek istemiyorum» deylp kesmljti konuyu. Bunun !çin de babası, Sevil'e. demediğini bırakmamıstı Sık,*ak da, «Sen bir d u ^ . damla evlen de göreyim,> diyordu. Babasının bu sözü üzerine, «bir sey mi sezinledl acaba?» diye dujünüyordu Sevil. En sonunda, yılbafina bir fün kala. Sevil'in babası da, zilzurna sarhof olduktan sonra kalkıp Bolu'ya gitmisti. Yılbâfinı orada geçireeekti. Bunun için, Sevil sevinçliydi. Nesrin'e gelinot: (Devaau vmr) Karın içindeki portakal: ISVEÇ \ NEVZAT ÜSTÜN Skandmavya'nm as bflyfik ga zetelerinden «Dageru Nybeter» gazetesi, Tfirk Edebiyaö içtn bir sayı hazırladı. Türk Düi'nin v« Türk Edebiyatınrn büyük dostu l*rs Johanaon bir tanrtma yann, Lütfü özkök de |ilrleri çevirdi. Bu sayfada benim de bir şiirtm vardı. Gazei* pküktan iki gün aonra bir kart aldım. Imza: Bo Setterlind. Yasayan ünlü bir Isveç ozanı imif. Bilmiyordum. Benfaale görüamek isteginde bulunuyordu. Buluftuk. Evime geldi. Duygulu bir adam. Isveç Yazarlar Birliği'nin de üyesi. Şiirden büyük paralar kazanmıa. Şa «ırmayın çeliîki değil bu. Şiirin satüması ba?ka bir fey, slirin kullanüması çok daha bafka bir «ey. Bo Setterlind, kiliselerde, t« levtzyonda, radyoda siirler okuyor ve bu da ona yetiyor. Uç ditelik bir liirini çevirdik. «Cennet Kıyüan olmayan bir denizdir. Yalnızea tfik» Türk Edebiyab isveç'U büyük ilgi görebilir. Çevrilse. Yaşar Kemal'in çevrUmi? olan kitaplan ilgiyle karşılanıyor. Ariz Nesin kitap olarak basılsa ilgi gorür sa nıyorum. Orhan Kemal'i kim çevirecek?... Ozanlanmız, romancılanmız, öykücülerimiz'in büyük Tek tek uğrasmalar ancak bu kadar sonuç verebilir. Dagens Nyheter'in Türkiye sayısı tüm eksikliklerine karjın büyük ilgi gordü. Cahit Külebi. Orhan Veli. Fazıl Hüsnü Dağlarca ilgiyl» izlendiler. Oldum olan, Edebiyata ve külrüre bof veren yonetieilerimiz umursaraıyorlar bu isleri. tlgi go ren bir kitabm bir ülkede uç bü "CENNET IŞIKTIR SADECE,, yük elçiden daha yararlı olabi leceğini anlamıyorlar. Eh! Bir ül kede faire, yazara düşman gözü ile bakıhrsa sonuç da böyle olur elbet Isveçte devlet edebiyattan yana, bizde iae tam tersine. Dardelie okula <Hy« «dlandınIan ve bugünün genç ressamlannm çeşitli akımlarla sergiledikleri bir küçük ırmak. Galeriler ressamlara her türltl kolaylığı saglıyorlar. îstenirse, kültür müsteşarhğımız dilerse, Stockholm'de yok denecek kadar az bir masrafla Türk ressamlannın sergilerini açmak olanakUnn içindedir. Yunanhlann hoş görünme çabası St. Eriks alanında kilçük bir tiyatro vax. Yunanlüar tutmuslar o tiyatroyu. Yunanıstan'ın albaylan Kuzey Olkelerine hoş görünmek için, »an&tı önlerine tutuyorlar. Ayıp örter gibisine... Karagöz oynatacaklannıs. Oynattılar da. Doçent Hans Ruge, Bizans dıli uzmanı. Kültürlü inc« bir adam. Karagoz'U o tanıtacak sahnede. Hans Ruge Johanson'un da dostu. Kendlsine «Karagöz» Un bir .Türk göttermeliği olduğunu anjâttık. Biliyor da zaten. Hans Buge sahneya çıktı ve namuslu bir bilim adamına vakısır biçimde, Karagbz'U ve Türkiye'yi anlattı. Yunanhlann bırazak canlan sıkümadı degU. sıloldı... Bütün dunvada olduğu gftri müzlk tsveç'te de en çok ilgi gören sanat dalı. ilgi gören muzigın gerçek müzüc olmadığını töyleyenler az degil. YUz bine yaklasan mUzisyenler topluluğu tsveç'ln de bu konudaki tutkusuna açık bir örnekür. Sotnut milziği savunan öncU Bo Nilsson büyuk bir ilgiyle izleniyor. Hlldıng Rosenberg gibi ustaiarla bir tutuluyor. Resim sanatının ustalan ise; Anders Zom, akıp gelen, Nils I Bİr İsveçli'nin evi Yazüann sonuna gelirken blrinden söı etmek istiyorum Bır bılginden. Adı: Lars Johsnson. Türkiye'nin yabancısı değil. • Dilimizl incelikleri ile çok iyl bilen bir TUrkolog. Son vazdıği kitap TUrk DİU ile ilgili. D«manlarm söylediklerine gttre; türUnde hemen hemen tek yapıt. Kitabm adı: Aspekt Im TUrbschen. tsveçli bir aydıntn evindeyiz. üslu bir ev. Gösterijten uzak ve berşeyin yenisinl almak has talıgından da uzak. l ö çocuklan var, Helga ile Lars Johanson'un. Helga Alman asüh. lçtenlıkle evini ve evinin olanaklarını sunıryor. Kapıdan girince papuçlann çıkanlması gerek. Bu gelenek tsveç'te sUrüp gidiyor. Oysa, bızde Anadolu da bi le kalmadi. Bütün Batı'da oldugu gibi tsveç'te de ev sahibi soîranın başına geçer oturur. Bana göre çok tuhaf bir şey bu. Konuk dediğin kişi bir eve zorla gırmediğıne göre, ne diye böy)e davranırlar anlamam. Helga ve Lars bu kuralı uygulamıyorlar. Ba da konser evinin Snft heykeUer Syle güzel kL Bia Larsla Türkçe konuşuyoruz. îster ıstemez öyle oluyor. Bu* bakıma da iyi. Benim kötU tngilizcemden kurtuluyor, Helga. Lars'ın kızı Karin yedi yaşlannda ve benim dostum Hep birlıkte sofradayız. Birden Karin bir seyler söylemeye başladı. Anne de, baba da biraz pern beleştıler. Kann ne diyormus bilir misiniz!.. Nevzat amcanın ülkcsın<leki çocuklar benim gibi •yemek yiyemezler degil mi anne, onla nn yemekierl çok az va çok kötü, Vietnam gibi... Ben de as yemek istiyorum tıpkı onUr gibi... Gelecegın dünya birligi belki bu çocuklarla kurulur... Kurulursa.. toplarla, tUfeklerle, tanklarla degil... MALKOCOĞLU yazan veçizen:Ayhan BAŞOGLU ~ : TEŞEKKÜR <•••>•••••••*• Kızım Serra ErRün'ün yakalandığı hastalığa antnda teQ* hı» koyan Şi;li Çocuk Hastanesı Süt Cocugu Servisı Sef Muavmi büyük bir ihtimam göstererek çok kısa zantanda tedavıstni yaparak hayata yeniden kavustuıan Çocuk Enfekciyon Senrt Dr. Mazhar Aksoy'a YARIN: ÎSVEÇ'TEKİ TÜRKLEB Dr. Arif Kayaalp ile asisUn doktorlardan Dr Ş«n gul Akgüncbr Dr. Güjay Ötlcara, Dr. Nurten Cihan. Dr. Sabiha Pala, Dr. Koço Basak Dr. Ahmet Alver, Dr. Abdurrahman Öz*an ve servis h»mşırelerıyle butun hastahane pertonelbie sonsuz tesekkUrlerlml •unarım. Babası, tumt Ertttn Cumhuriyet 1131 DİŞİ BOND Her nevi TİFFANY JONES GARTH (tlânalık: 701 1132) D « H 1ü B Tarık Z. Kırbakan Uert. Sac ve ZOhrevl Hastalıklmn MOtelımaaıo tstıklal Cad Parmakkapı No: 66 TBL t 44 « 7 J
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear