24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
r* TIURtYET 30 Kasim 1973 f f l n î a n ' a n n e n Süç inandığım yanlan rieI I I ğişmezlik, en çok inandığım yanlan da • ™ değisirliktir» diyor Montaigne ve sonr<. bir ür.lür.ün şu sözlerini ekliyor. «Değiştirilf;rneyenbir düzen kötü bir düzendir.» Öylesine güçlü ve kapsamlı bir söz ki, değişürilemediği için kötü olanın, bu kez kötü olduğu için değiştirilmesi gerektiğini içeriyor. Sayın Ecevit'in düzen değişikliği üsrüne sözleri, belki de bu pek İnsansal gerçeği dile getirdiği için bunca iyi karşılandı. Gerçekten de kişioğlunun boyuna araştırması, içinde bulurfduğu durumu boyuna değiştirmeye kalkması başka neyi gosterir? Hıristiyan softaları yüzlerce yıl. insan merakımn günâhla bir olduğunu savunup durdular; bilim olup bitmişti onlar için. tncil, bilemediniz Aristo ile birlikte tncil, bütün gerçeklerj anlstmıştı arttk. Sanatı değişmez kurallara bajlamak savı ve direnişi de hep böyle, değişimden ödleri kopanlann inanc: olmuştur. Ama sonunda ne oluyor, bütün düzenler ve kurallar deşişiyor, değişmezlik direnileri tarihin tozu toprağı içinde çürüyüp kalıyor. Bırakın yakmdığınv.z. yanlışlığını gördüŞümüz düzenler, kurallar ve bilgiler için gerekli olmasmı, değifiklik isteği sadece ruhumuzdaki b'kma doğasından da gelmiş olsa yine doğrudur bence. lnsan her şeyin gerçeğini merak eden bir yaratıktır sözünü, insan bikan bir varatıktır sözü ile rie pek güzel anlaiabiljriz. Atornun parçalarıabileceği görüşü, derim ki, «Atom rr.addenin parçalanamayan en. küçü* parçasıdır» inancının ortaya çıkardığı umut kıncı bıkkınlıktan cîoğmuş olmalıdır. Yer yuvarlağını uzayın tam ortasına getirip oturtanIann direnci, bir gün geldi öylesine bıktırdı ki. elde edilen yeni buluşlarla nerdeyse saygımız da, sevgimiz de azaldı dünyaya; bir yerinde duramamazhk kapladı kişioğlunun ruhunu. ya biz kalkıp başka gezegenlere gidelim, ya da başka gezegenlero"ekiler bir »n önce buraya gelsinler diye nerdeyse sabırsızlıkla bekliyornr. Bıktık bu dünyadan. Bıkmakta da yerden goğe haklıyız; yalnızca ya.şadığımız çağın haksızlıkları, kötülükleri. yasal duruma sokulan işkenceleri değil, tarih dediğimiz »u bir yığın olaylar dizisinin kafamızda uyandırdığı başkaidırma riuygusu. bütün erincimizi (huzurumuzu) darmadagın etmiştir. Yerleşmiş sayılan toplumsal düzenlere karsı değil sadece. bilimlerin en son." en kesin diye gösterdiği gerçeklere, sanatların artık hayranlığımızı sonsuza dek kazandıklan. yeni yapıtlara gerek kalmadığı savına karsı da güven Olaylar ve göriişter GÖKTE ARARKEN.. Melih Cevdet ANDAY .«Izlik duyuyoruz; «ldanmış olmaktan korkuyoruz, yenilenmeyecek inançlann bizde yaşamın sonu geldiği kanısını uyancfıracağını düşünüyoruz. Kokuşmaktansa yeniyi araroayi yeğliyoruz ve bu değişme duygusunun, isteğinin hızı, bugün hiç görülmeroi? biçirade artıyor. lerde Istanbul'da gösterilmekte olan uzay yolu konulu filmin gördüğü rağbet bunun başka bir örneğidir. Bu (ilmi gördüm; doğrusu, canh bir insan yerine geçmiş o!an kompüter'in, astronotlardan birini maksath olarak uzay boşluğuna atmasından hoşlanmad'ım. Çünkü bende akrofobi vardır, yüksekten aşaği bakamam. Onun için de yükseklere çıkmaktan hoşlanmam. Fakat o filmi yapanlann, gitgide makinenm insant buyruğu altına alacağını söylemek istedilderini anlamadım değil. Film bizi bundan korkutmak istiyor. Ben de korktum. Hiç yanılmayan, konuşan, giderek gurur ve kişilik edinen kompüter, insan olmanın gücü yanmda bir yığın zayıflıklan da taşıyan bizlere egemen olursa, uzayın dört bucağına gitraişiz, kaç para eder! Ama bunca ilgi ve heyecanla ortaya atılmış olan uzay, başka gezegenlerdeki akıllı yaratıklar, bizim uygarhğımıza, üstün uygarlıklann varlığı gibi konular birer varsayım olarak işlene dursun, bunun bizleri belki de uzaym gizlerinden daha çok ügilendirecek bir ba?ka yanı belirmiştir. O da, başka gezegenlerde akıllı yaratıklar ararken. kendi dünyamızın uzak geçmişinde karşılaştığımız şasırtıcı akıl izleri. ürünleridir. tsterseniz hejecan avcıları deyin, isterseniz fantazya olarak görün, fakat şurası kesin ki, bir takım bilginler uzaydakı akıllı yaratıkiarın zaman zaman dünyamızı ziyaret ettiklerine lnanırlarken, kutsal kitapların masallarını ve bugün nasıl yapıldıkları açıklanamayan birtakım eski yapıtları ele alarak, bunları, ziyaret olayının en =ağ!am tanıklan gibi gösteriyorlar. Fakat yabancı ziyaretçilerin etkilerip.i bir an bir yana bırakırsak, geçmişin bu şaşırtıcı izleri, ürünleri, yapıtlan, tarih bilgimizin ya da bllgi tarlhlmtzin yenlden düzenlenmesinl gerekli kılmaktadır. Çağımızda bilim daha sağlam veriler kazanınca, kazılar çoğalıp bulgular değerlendirilince, iikel insanın sanıldığınca ilkel olmadığı anlaşılıyor Taş çağının ilk dönemlerinde gerççk sanat yapıtları veren mağara adamı ilkellikten çok arınmıştı. Biİgi düzeyleri, hele gökbilim a'.anırda bizim bugünkü rfüzeyimizde olan bir takım eski uygarlıklara karşı tutumumuzu değiştirmemiz gerekmektedir. SAKAMAKA Akıl Almaz Sümerlerin gökbilim üstüne bilgileri akıl almaz ölçüde ilerdeydi. İlk yazıyı bulan bu insanlann gözlem evleri, ayın dönüşlerini bugünkü hesaplardnn ancak 0.4 saniye farkla bulmuşlardı; Satürn, Merıh ve Venüs'ün durumlarını, durağan yıldızların arasır.daki uzaklıkları inceleyerek çağdaş bilgilerimize yakın sonuçlara varmışlard'ı. Mısır'da ve Irak'ta, kesilmij kristal mercekler bulunmuştur. Bunları bugun yapabilmek için elektro kimya?al işlemler gerektiren caesium oksit kullanılmaktadır. Kohistan'ın dağlık Asya bölümündeki bir mağarada takım yıldızların on bin yıl önceki durumunu kesin bir biçimde gösteren resimler varmış. Mayalar bir Venüs yılının 584 gün olduğunu biliyorlar ve dünya yılının 3S5.2420 gün oiduğunu tahmin ediyorlardı. Günümüzde , en ileri araçlarla yapılan hesabın sonucu: 365.2422 gündür. Keops piramidinin yüksekliğinin bir milyarla çarpımınm güneşle cfünyamız arasındaki uzaklığı (93 milvon mil) verme"si bir rastlantı sayılmalı mı? British Museum'daki bir Babil tableti üzerinde, geçmiş ve gelecek ay tutulmaları verilmektedir... Oysa bize öfretilen büim şöyle başlamaktadır: «tnsan ırkı için hayırh bir gün oîan 1610 yılı Ocak ıjrının yedinci günü akşamı Padua Üniversitesi Matematik Profesörü Galile, kendi eliyle yapmış olduğu teleskobun başına geçmiş bulunuyordu.> Bu sözleri Sir James Jeans'in •Etrafımızdaki Kâinat» adlı kitabmdan aldım. Krlstof Kolomb'un Amerika'yj buldugu sırada, o kıtada büyük uygarlıklar kurmuş insarlar oturmaktaydılar. Demek ki Amerika'nın bulunması olayı. Avrupalılar için bir olaydır. Bunun gibi acaba bilim ve sanat tarihleri de yalnızca Avrupalılar için. onlara göre düzenlenmij olmasın? Şunu sorabiliriz: Bütün yeni verileri derleyerek, bütün dünya için geçerli yeni bir bilim ve sanat tarihi yazmak gerekmez mi? Yıldızlan araştırırken, belki de kendimlzi yeniden. bubnuş olacağız. C an Yücel'den bir mektup aldım. l{inden iki şiir Çlktl. Birincinin adı: ŞAKA • MAKA. Şakamaka değil, Yüz bin mahkumla bir milyon Ifçl Af diye, iş diye. iniminim Dısarı çıkmayı beklerken bacet kapılannda, Sn bisim devleti yönetenler Bit kabine bile kuramıyorUr kırk fündür!. Başka Dünyalar Uçan daireler söylentisinin bunca ilgi görmesi başka ne ile açıkianabilir? Üstelik bu ilgiyi şimdi'ik, bilim adamlanndan çok, basit halkın lıeyecanı sürüklüyor. Bir uçan daire ile ba.şkâ bir gczegenden gelme yaratıklan gördüğünü söyleyen Zamora adh New Mexicolu bir poli.ş görevlisi hakkında, araştırmacı doktorun verdiSi rapor, «Fazla akıllı olmamakla beraber Zamora Jüriist, güvenüir bir insandır» diye başhyorsa. cEen genelevlerin önindeydim, uçan dairenin. ışığını görünce kadınlardan bszıİ3n basımıza taş yağıyor, bazılan da nur yağıyor diye bağınştılar» diyen Balıkesirli Hakkı Zengin bir arabacı ise, konuyu tümden küçümsememiz gerekmez hiç de. Bu bilgileri aldığım «Dünyamızın Gizli Sahipleri» adlı kitspta, bilgin Jung'un «Modern bir mitos» adlı yapıtından Bİınma şu sözler ne ilgi çekicidir! «Gökyüzünde görülen parlak ve yuvarlak nesneler biünçdışının otomatik projeksiyonlan gibi düsünülebilir.» Demek ki, başka dünyalar ve başka yaratıklar ruhumuz için bir gerekseme (ihtiyaç) durumuna gelmiştir. Dünyadan bıkmak değil de nedir bu? Bu konuyu ciddiyetle ele alan bilgin Daniken'in dünyacTa kapısılan kitabı, bizde de bir çok baskı yaptı. Yukarda adını andığım kitabın bizdeki durumu da ona benzıyor. Bugün ÇOK BİLMİŞÜK.. OKTAY AKBAL Evet Hayır Tartışma Yurttaş, Güvenliğe Kavuşmah İŞKENCE! SÖYLENTİLER, İDDÎALAR YAYGIN VE ÜZÜCÜ HALE GELDÎ iyasi inançlanmız ne olursa olsun, kazanç senyemiz ne olursa olsun, toplumdaki yerimiz ne olursa olsun hepimiz işkenceleri kınamazsak, insanca yaşama sansını yitiririz» diyor Sayın Prof. Dr. Ayhan ULUBELEN. Ve «İşkence» başlıklı yaasını şöyle bitiriyor: «... Türkiye'mizde suça uyguo ceza icat edilemez. Benim bu yazıyı yazabildiğim ülkede, işkenci degil, bunun iddiası bile olmamalıdıf. Eğer bu iddia varsa, bütün bir toplumu bu iddia utancın dan kurtarmak için derhal soruşturma açümalıdır. Yetkililerden bunu bekliyoruz.» Sayın Başyazar Nadir NADt soruyor, «İşkence Konusu Üstüne» yazısında: «Nedir bu işkence iddialannın ash? Ve: Devletimizin şerefini ilgilendiren bu işkence konusu bir an önce ele alınmalı, aydınlığa kavuşturulmalıdır» diyor. İddialar ise, işkeceye uğrayanların imzalan ile «Yeni Halkçı» gazetesinin sütunlanndan, sayfalanndan taşıyor... îlk önceleri, Sıkıyönetim Mahkemelerinde yargılanan sanıkların savunmalarmdan basınımıza yansıyan iddiaları hayretle Okur ve «Artık bu kadarı da olur mu?» diye yakımrdık. Sanıklardan kimi çorabını sıyırıyor, düşen tırnaklarını ve işkence izlerini gösteriyor; kimi işkenceden arkadaşlannı suçlamak zorunda bırakıldığmı söylüyor; kimi de işkencelerden söz ederken bunun savunmasiyle ilişkisi olmadığı (!) karşılığını ahyordu. Bu durum aylardır sürdü giUi... Bizde. daha ziyade «karakol» türü idi işkence olaylan, o da yönetimin güçsüz olduğu dönemlerde.. Bu nedenle «Karakola düşmek» deyimi ürpertici bir etki bırakırdı duyanlar üzerinde. Öykülere, romanlara konu olmuştu. karakol dayaklan... Son yıllarda da sık s * bir «Kontr gerilla» deyimini duyuyor ve işkence ttirlerini öğreniyoruz; acılı ve utançh... öyle ki, tarflıin kara sayfalannda yazılı olanlar» benzerlikler ölçüsünde ' korkunç... Artık yaygın hale gelmiştir söy lentiler... Ya yalandır, ya gerçek. Yalansa, yanlışsa suskunlaşan kamuoyuna bilgi verümeli ve açıklanmalı inandıncı nitelikte; tepkiler yogunlaşmadaB, güven duygulan yitirilmeden... Şayet «dpğru»lar varsa, onlar da • kimlerse • yargüanmalıdırlar. Hukukun üstünlüğü, yurttaşın güvenliği saglanmalıdır. Kemal ÜSTÜN ISTANBÜL Can* Adana Cezaevincfe döktürüyor. Yazar ile ozanın hali budur: İçerde tek durmaz, dışarda tek durmaz; konuşur da konuşur: Sussana be adam! Nafiledir nasihat. Gerçeği yakaladı mı kafir, üç diz» be? satır arasında ille de söyleyecek. Eh, gerçekler de kör kör gözüm parmağına oltîu mu ne yapalım? Gerçekler gelip kapının tokmağını çaldı mı, gözler açıhr. Babıâli'de ilerici yazarlann yıllardan beri davul çalarak ilân ettikleri her şey oluyor. Petrol sıkıntısı yakamızda: enerji yoksunluğu boyunduruğu takmıs sanayileşmeye; Almanya işçi alımını kısıtlıyor. Bahıâli'nin tutucu basım da kantarın topuzunu kaçırmış. Almanya'ya veryansın ediyor. Neredeyse Villy Brandt hükümetine «tstifa et!» diye bagıracağız. A canım kardeşim ne kızıyorsun Alman Hükümetine? Senin hükümetin değil ki o? Nasıl kızmam, nasıl öfkelenmem, işçilerimizi geri yollayacak, vatandas işsiz kalacak... A canım efendim. bizi Brantft hükümeti yönetmiyor ki, her ulusun vatandaşına kendi devfeti iş bulur; senin/ ateşin yükseldl galiba? Türk vatandaşının issizlik sorunlanm Brandt çözümlerse, biz de Watergate skanda'.ına bir çare buluruz. Dışişlerinde zaten Ortadoğu için bir Bayülken Raporu hazırlanmıs, ama ilgilener» olmamış. Araplar petrol ambargosunu yürürlüğe koyunca, Arap tsrail çatışmasını çözümlemek için uğra?an Türkiye, kendi işçifinin «orunlanyla karşı karşıya kalmış. Şimdi ister misiniz kafarnız kızsın, eyleme geçip Bonn Hükümetini devirelim!.. Almanya' nm başına da bir hilkümet bunalımı saralım. Gerç^kte biz kendimizi ters bir vokuşa sarmışız, zorlanıp duruvoruz. Yazarlarıiçeri atıvoruz. öğrencileri içeri atıynrıız, öğretrr.enleri içeri atıyoruz, aydmlan içsri atıyoruz. Gozaltma a'lma, tutuklama. yargılama ve de baska işlemler üstüne zabıta tectbiriyle her tür yenileşme eğüimlerini sindirm» politikasının İtaçıncı yılındayız? Can Yücel Adanadaa gönderdiği ikinci şürin adı: HAPtSHANECİLİK. Tam bir yıl oldu bugün, bu şerefli URraşa başlıyaü. Şu ana kadarki sicilim, eh oldukça başartlı. Ama bu, benim kişisel yeteneğimden çok. Toplmno» taapse düskfinlüğünıüzden ounalı. Şiirin altındaki tarih 25 Kasım 1973. yıllardan beri çalkalanan toplumda aydınlan haps9 atmakla hiçbir davanın eözümlenemivecegini 14 Ekire seçimleTinde algıladık. Tutuculuk ve Rericillk yollannda her zorİBma. kafasını ister istemez duvarlara çarpacaktır. Almany?'dan lielen son haberler dünvanın bunalıma vöneldigini ve ilk tedbirlerin geçici olmadığını gösteriyor. Kapitmlizmin her bunalımını sanayi ülkeleri mazlum uluslara öd«tirler. Kural budur. Ve bunun içindir kl Almanlara değil kendimize klzalım; Bonn Hükümetine öfkeleneceğimize kendi hukümetimızi bir an önce kuralım. f l C n b u y ü k a r t i s t yaiıu. en büyük» dıyor arkadaşma. «Sa••••na ne, bilmem ne orgütüne para verrnek. Herşeyin var, •"•iherkes seni seviyor, nene gerek> Makine dairesi önünöe konuşuyorlar. tkisi de işçı. biri makine daireshıde çal.sıyor, öteki ~6e yolcu. Sinema yıldızı Y.den mi 1söz ediyorlar ne! Hem öviiyor, hem yeriyorlar. Ne biçim sey Bjylesi bizde görülür yalnız! Hem beğenmek, henı yermek, hem sevmek, hem kötülemek! «Git sen iste bakalım mHteıik verir mi? Vermez, Arna gider bilmem ne derneğine vera binlikleri.» Vapurun başka bir yerinde de giirültücü gençier politikadan söz ediyorlar. Ecevit, Demirel, derken. A... Biri. çok bilmiş bir sesle, «Bırak bırak» diyor. «Her akşam viski içer, Kent sigarası... Mademki sosyalistsin n'oluyor bu lüks Para yağar dört yandan.» Başka biri solculuğu savuıunak ıstıyor: «Solcu deyince hep fena adam anlamayın. İyisi ae vardır.» Bağnşma çağrışrna... ' Bir sabah vapurundan izlenimler. Not tut^am defterler dolar. Neler konuşuypr halkımız, ışiıı* giderken isiriden. dönerken? Yorumlşrı öylesine ters, ço^unlukla öyle.Une yanüş ki! Hemen sustıiruyorlar lâfı ağzına tılcıyorlar gerçekleri* söyleyenin. İnsan bir an karışmak istiyor konuşmaıara. Adamm elinde Amerikan sigarası kalkıp bir yazara çatıyor Kent içiyor diye! Nerden bilir o yazarın Kent ıçtiğinı? Nerde görmüş?.. Bir yiskidir tutturmıişlar, sanki yalnız A. içer, başkalan içmez! Tekel yılda kaç bin şişe viski getirtiyor dışardan, karaborsada daha kaç bin şişe eiden els geçiyor? Bunlan niye düşünmezler de bir yazann bir iki bardak viski içmesı bu kadar batar gözlerine... Ya aktör Y.nin önüne gelene para dağıtmamasını kusur olarak göstermek. Adam gidip para isteyecek. Y. de hemen verecek, insanlığını gösterecek böylece! Suç oluyor bu!.. Kanşmayacaksın, keyfine bakacaksın, bana ne diyeceksin. Fırsat bulöun mu vuracaksın vurgunu!.. O zaman «aşkolsun, Bdam ne yaman, ne becerikli» diyecekler. Falanca ikı yılcla milyonlan cebe indirmiş, falanca bir hiç'ken bir ar.aa önemli kişi oluvermiş, falanca onun bunun sırtından en vüksek görevlere çıtavermiş... Hayran kalıyoruz, övgülere hak kazanmış buluyoruz onu. Yazar A. için, aktör Y. için duyduktenm bu gerçeğe bir kez daha inandınyor beni. İkisi de yalnızca para kazanmak, ün yapmak, onun bunun sırtından yüKselme'K yolunu tutsalardı, sorun yoktu, pek çoğumuzun gözünde her şeye, Kent sigarasına, viskiye, bilmem nelere yakişan, lsyık olaa kişiler sayüacaklardı. Kimse toz. kondurmayacaktı onlara. Adlan hep saygıyle anüacaktı. Ama kendilerim halkın davasına vermişler, inmişler tepalerden, bulutlardaa yoksul çoğunlugun içine.. Suçlan bu... ! Işin gerçeğini anlamak istemiyorlar. Nasü auyduıarsa, nasıl öğrendilerse onunla yetinmek, üstelik de en kesin yaxgılara varmak... Biri bir sey uyduruyor, o sey kulâktan ku. laga yayıla yayıla değişiyor, yozlaşıyor Oysa ne o anlatılan kişi, ne o olay, gerçekle ilgili, gerçeğin benzeri .. Vapuraa. otobüste, dolmuşta bir kulak verin halkın gündelik oıaylar ünlü kişiler konusunda konuşmalarına: hep eabere lâflar, havada kalan söylentiler... Sanki böyle olmasım özelUkle isteyenler var. Böyle uydurmalan kulak gazetesine vermek, vaymak, jrerçeği tersine çevirmek işlerine geliyor. Bir karışıkUk \aratıyorlar böylece. Değerler değersizlestiriliyor, inançlar inanılmaz hale giriyor. Önemliyle önemsiz, kalıcıyla geçici farksız oluyor. Bu arada iş bilen kifiler, dolaplarını döndürüyorlar rahatlıkla!.. • «Git bakalım sana metelüt verir mi? Ama gider bilmem ne derneğîne verir binlikleri», «Hergün viski içer, Kent tüttürür, sonra da sosyalistim der.> Sokaktaki insar. kızdi mı böyle diyor ünlü kişiler için, birtakım uyduTmaları bilgiç bilgiç satarak... Ya ayehnlar, hem de birtakım ilericı aydınlar, pek ayrı mı? Onlar da mahalie kahvesi söylentileri, vargıla. n, kesinlemeleriyle ortalıfı karıştırmak. istemıyorlar mı? Yok, «tarih jeniden yazılacak», yok «Mustafa Kemal şöyleydi, böyleydi», yok «devıimler üst yapıda kalmıştır» bilmem nedir, şudur, budur diyerek ortalı|ı bulandırmryorlar mı? Ne farkları var vapurun çımacısının aktör Y.'e, küçük memurun yazar A.ya sevgiyle, saygıyle kanşık g&rip duygular beslemesinden, eline fırsat geçti mi Unlüleri küçük düşürmaya kalkışmasından... Bir söa var, 15.yy'da Marguerite de Navarre söylemiş: «Çok •yemin kuşku yaratır.» Ben bunu «Çok kesinteme, kusku yaratır» diye çevirmek isterim. Mahalie kahvesinde oısun. vapurda, dolmuşta, otobüsteki gevezeliklerde olsun, gazete sütunlarmda, kürsülerde, kitaplarda olsun, nerde olursa olsun, çok bilmişçe kesinlemelere rastladım mı hep bu sözü hatırlıyorum, «çok kesinlik kuşku yaratır.» İŞKENCE İDDİALARI DERİN HUZURSUZLUKLAR YARATIYOR HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ SAĞLANMALI ESKİ ÜNVANLARDAN SAKINIŞ lerce, haf talarca ellerini, ayaklarım kullanamayanlar; küfrün ve hakaretin her türlüsüne maruz kalanlar... Atatürk'ün Nutuk adlı kitabını ve 1961 anayasasinı evinde bulundurduğu ve okuduğu için dün yalık ye ahretlik dayağını yiyen ve «sornut delil» olarak bu "ikı kitapla askert savcıhğa teslün edilenler de var. Ashnda basına yansıyan ve Yeni Halkçı gazetesinde tefrika edilen işkence iddiaları devede l:ulaktır ve ancak dısarı çıkabilenlerin bir kısmmın itirafları, açıklamalarıdır, diyenler de var. Ya hâlft içerde çile dolduranlar! îşte işkencenin her türlüsüne en amansız biçimde uğrayanlar da onlardır. 12 marttan sonra onlarca kişinin gözü önünde, nezarethaendekilerden biri öbürlerine örnek olsun diye kıyasıya dövülmüştür. Bunlar her zaman isba tı mümkün olan işkence örnek leridir. «Semti meçhuldeki» işkence metodlan tabii daha moderndir, daha hesaplı kitaplıdır. Bir polis memuru soruyor nezarethanedekilere: Senin suçun ne? Ashnda kimse suçunu bilmlyor ya yine de herkes bırseyler söylüyor. Sıra bir öğretmene gelmiştir: Senin? Bilmiyorum, benim suçum yok, evden kitap vs. aldılar. ytoha^e olacaktı ulan: Kitap! jSen&Sti katillikten kötü de bu millet size, çocuklarmı teslim ediyor. dan sonra bir tokat aşkediyor öğretmene. Bunu işkenceye ömek, diye anlatmıyorum. Anlatmak istediğim 12 mart sonrasının zihniyetidir. tşte bu zihniyet, kitabı, fikri, fikir sahibi olmaya çalışmayı, aydın olmayı katillikle eş, hatta daha kötü gören zihniyettir. Bu zihniyet yığınla insana, aydına, gence, öğretmene etmediğini komamıştır. Aradan bir 14 ekim geçmiş olsa da, halk işkenceci başlanna gerek li dersi vermiş olsa da bu yara, hâlâ kanamaktadır. Hele de işkenceciler hakkınd» gerekli işlem yapılmazsa bu kanayan yaralar kangTenleşecek, «özgürlükçü demokrasi» sampiyonları hüsrana uğrayacak. gerçek demokrasi bir ülkü olarak savu S nulup duracaktır. Bu kanayan yaralann kısmen sarılması, genış kapsamh bir afla mümkündür. Buna yanaşmayan «siyasî heyetler», giderek arkasında kimseyi bulamayacak ve sadece üç beş kişilik bir «suçlu heyet» olarak kaalcaktır. Yüreğinde insan sevgisi olan her kışinin bu insanlık dışı. bu canavarca işkence olaylarınuı üstüne gitmesi gerekmektedir. M. Nuri AYVALI Müstafi Öğretmen • Kozan DEVRlMCt VE YASACI Sayın Cumhurbaşkanımızm, anaları bayan Nuriye Korutürk'ün ölümlerinde (bütün aile bireylerine bassağlığı dileriz.) Örnek ve saygıdeğer bir davranışlan» nı belirtmek istiyorum: Bu, soyadını Atatürk'ten almış olan sayın Cumhurbaşkanımızm Devletimizin 2590 sayılı yasasına bağlı kalarak analarını. ölüm du yurusunda .Bayan Nuriye Korutürk» olarak belirlemiş olmalandır. Bu davranışlar, toplumda büyük etki yapacaklanndan çok ö« nemlidirler. Benzeri bir davranı» 51 da Atatürk'te görmekteyiz. Sa» yın anasının gömüt (mezar) ta« şının nasıl yazılacağı düşünülür» ken CAtatürk'ün Anası Zübeyd» Burada Gömülüdür) diye yazdı» rır. Göçüşlerinden sonra bile yarar lı etkileri süren saygın ölüler nur içinde yatsınlar. Rüstfl ERGUN Hekim lst. be! filahjpj^lânızı versin. Bic, DERSANESİ {N DHRT »ı Ü O R T L E R z t ^Q KUHUCU ÖARKTMCIMIN | •A9AMIH.BYÜMÜTTÜAÜ ÜNİVERSİTE HAZIRLAMA FEN KURSLARI . . . . . . (Cumhuriyet • 9883) •• 222480 V EF AT Sscide Fertan'ın esi, Dr. Bülent ve Dr. Nejat Fertan, Avukat Neclâ Ertel (Fertan) ve Avukat Göksel Erşahin'in babaları, öğretmen Sabahat Fertan, Dr. Sabahat Fertan, Cüneyc Ertel, Dojan Erşahin'in kayınpederleri, Nazire Gokçakm, Eatice Kuzucıı'nun kardeşleri, Ayşegül, Kemalettin. Nur, Meiımet Fertan'ın büyükbabaları, Murat Erçahin'in dedesi, Emekli Lv. Albay Türkiye Elektrik Kurumu Genel Müdürlüğünden SEYÎTÖMER TERMÎK SANTRAU 150 MW güçlü 3. Onltesine (MEHMET UYSAL GRUBU) ait Buhar Üretim Tesisinin montajı yaptırılacaktır. 1. 480 ton/saat kapasiteli kompl» buhar üretim tesisinin montajı, Kurumumuzca sağlanacak imalatçı ürma uzmanlarının. nezareti altında bir Türk montaj firrna.ına yaptırılacaktır. 2. Montajın yapılmasında ve servis* sokulmasında kullanılacak önemli montaj alet ve cihazlan lmalatçı firrna tarafmdan, diğer montaj ve sarf malzemesı ise Türk montaj firmasınca saglanacaktır. S. Bu işe talip olacak, buhar üretim tesisi montajında tecrübe sahibi firmaların, hazırlanmıs olan İştirak belgesi şartname dosyasını, Kurumumuzdan alarak ıstenen bilgilerin verilmesi ve belgelerin tana olarak eklenmesinden sonra, iştirak belgesi almak üzere Kurumumuza müracaatlan gerekmektedir. 4. îştirak belgesi şartnarnesi TEK SANTRALLAR DAÎRESÎ BAŞKANLlGl Ihlamur Sokak Maro Han No. 3. Kat: 7 ANKARA adresinden sağlsnabilir. Iştir.k belgesi müracaatlarınm en geç 14/12/1973 Cuma günü saat 14'e kadar yukanda beUrtilan adrese yapılmı» aU ması gerekmektedir. I Remzi FERTAN (Niğde 1331 25) 29.11.1973 günü Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi, 1 Aralık 1973 Cumartesi günü Kadıköy Osmanağa Camiinde kılınacak öğlc namazından sonra Karacaahmet Mezarlığında topraga verilecektir. AİLESt ELEMAN ARANIYOR BÜYÜK BİR KİTAPEVİ İÇİN AŞAĞIDAKİ ELEMANLAR ARANMAKTADIR SEKRETER DAKTİLO: îyi derecede ingilİBce, Genel Kültür, düzgün daktilo 2) YABANCI DİLDE KtTAP SATIŞ MEMURÜ (Bay veya Bayan) iyi derecede Ingiliıce veya Pransızca, genel kültür. 3) TÜRKÇE SATIŞ MEML'RU: (Bay veya Bayan) Taliplerin kitapçüık konusunda tecrübe sahibi olmalan tercih sebebidir. Öğrencilik ve askerlikle ilişkisi olmaması şarttır. Müracaatların el yassı ile ve bir adet vesika fotoğrafı iliştirilerek aşağıdaki adrese yapüması: P. K. 463 GALATASARAY İSTANBUL Berlc Ajans: 5279900 1) Ş cenaze merasimine katılan, ş S büyük acımızı telefon ve, Ş Ş telgrafla paylaşan bütüh ğ = akraba ve dostlanmıza min = = net ve şükranlarımızı arze H = deriz. ş | EŞt ve E.VLAD1 | g 1. (Cumhuriyet 9898) = rüıııııııııııııııınıııııııııııınııııııııiHiıııııııııııııııınî? i I | = = = = H = = Ş = H leri Merhum Sadrettin Şükrü ve merhume Aliye Hanımın kızı, merhum Halil İbrahim ve merhume Hatice Silimenlerin gelini, Reşat Silimen' in çok sevgili eşi, Ayşe Ov ! mak'ın çok sevgili annesi, = Galip Oymak'ın muhterem j§ kayınvalidesi, Aykol ve Ot ğ ruğman ailelerinin yenge = TESEKKÜR > NESRİN SİLİMEN'in İ | | IL (Basın: 26687/9872) Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığından Fakültemiz,de 5 Aralık 1973 Çarşamba günü yapılacak sınavla Anesteziyoloji ve Reanimasyon bilim dalma 1 adet asistan, Fizyoloji bilim dalına 1 adet tıpta uzmanlık öğrencisi ahnacaktır. Isteklilerin i Arahk 1973 Salı günü mesai saati sonuna kadar Fakültemiz Sekreterliğine müracaat etmeleri duyurulur. İŞKENCE VE SUÇLULARI ÎŞKENCECİIJER HAKKINDA GEREKLÎ ÎŞLEM YAPILMALI 21 kasim 1973 tarihtf Cumhuriyette, başyaad* Sayın Nadir Nadi, ikinci sayfadaki «Olaylar ve Görüşler» sütununda Sayın Prof. Dr. Ayhan Uluhelen, sanki sözleşmişler gibi, aynı ko nuya değiniyorlar: ÎŞKENCE1.. 12 mart sonrasında suç icat etmek, icat edilen suça sanık bulmak için uygulanan tek yöntem (iddialara göre) işkence ol muştur denebilir. Günlerce, haf talarca ve hatta aylarca işkenceye tâbi tutulanların varlığından bahsediliyof. 12 gün süreli gördügü işkence yüzünden 18 kg. kaybeden delikanlılar.. Sakatlanan ve hastanelere kaldırılanlar, ç««itli yerlerindm! doktor müdahalesi görenler... Gün VEFATLAR İÇİN Kıyrnetll hocalar ve chıahanlardan mUteşekkU cenaze merasim ekibimiz bir te.lefonla emrinizdedir. Gazete ilânı ve umum muamelât için ayn ücret aünmaz, Cenaze işleriru tgletmemiz deruh'te eder. Acı günlerinizi paylaşırız. ASİSTAN ALINACAK Ticaret ve Turizm Yüksek Öğretmen Okulu Müdürlüğünden 1 Pedagoli (Eğitim Sosyolojisi, Eğitim Psikolojisi, Genel öğretim Metodu, Rehberlik, Ölçme ve Değerlendirme) vt Tatbiki Matematik (Ticaret Aritmetiği. Malî Cebir, Sigorta Matematiği, Ekonometri) dersleri için birer Asistan ahnacaktır. 2 Taliplerde. Devlet Memurlan 11» ilglll hUkümler dışında, 7 Eylül 1968 gün ve 12693 sayıh Resml Gazete'de yayımlanan Okulumuz Asistanlık Yönetmeliğindeki özel şartlar da aranır. 3 Talipler. önce, yabancı dilden Jmtihan edillrler. Başarıli olanlar. girecekleri bilim dalından. okuldn aynca ilan edilecek günde imtihana tâbl tutulurlar. 4 Asistanlıga alınacaklara 300 lira yan ö4eme yapüır ve Master vey» Doktora yapma tmkânlan sağlanır. 5 Taliplerin 31 Aralık 1973 Rünü raesaî saati sonuna kadar Okul Müdürlügüne bir dilekçe ile müracaat ederek bildikleri vabancı dili ve girmek istedikleri bilim dalmı bildirmeleri ve Asfstanlık Yönetmeliginin 4. maddesinde gösterflen belgeleri dilekçelertne eklemeleri ilân olunur. (Basın: 270939887) Bayındırlık Bakanlığı Karayolları Genel Müdürlüğü 4: Bölge Müdürlüğünden 47. Şube Bakımevinde çal>ştınlmak üzere bir adet minibüs kirası kapalı zarfla eksiltmeye çıkarılmıştır. Muhammen bedeli 20.075.00 lira olup, kesin teminatı 1505.63 liradır. Eksiltme 17.12J.973 pazartesi saat (11) de Bölgede yapılacaktır. Sartname Malzeme Amirliğinde görülebilir. Isteklilerin 2490 sayılı kanunun 32'nci maddesi gereğince hazırlıyacaklan kapalı teklif mektuplarım ihale günü saat 10'a' kadar Komisyon Başkanlığına venneleri lâzımdır. Postadaki gecikmeler nararı itibare alınmaz. CBuın *095T) 987S TEL: 47 20 06 İslâm Cenaze İşleri NOT: Bütün muameıeler lşletmeye ait olmak üzere yurt ıçi, yurt dışı yurt dısmdao vurda . cenaze nakü yapılıf. GUnün her saatinde emrinizdedir. 1 i'\ (Basm: 27091/9988) (Çicek Reklim: 1621/9866) I
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear