26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET 12 Ocafc 1973 ( tNHEY&ANll, EN İ CİNAYİ. tN A H TTA ^^H I İ iMECİ B i £ K A S M D A î ç j KESt BELKİyİN AZAÖI D£t2JÛMÜ« İ ft HAMUSÜJ^ ÖLUSTUft. <*ECtNİM \ TEM SOMÜA I PA TAHlYA vTft, SIS IÇINDE BEHZAT AY'IN ROMANI 4 Niçin geç kaîıyorsun? diye. Yemeğl ar yesem, niçin az yiyorsun diyor. Çok uyusam, bu kadar çok uykunun bir nedeni vardır, doktora git diyor... Ve d&ha birçok feyler... Bana bu kadar ka rışmalannı aşırı buluyor, fizülüyonım. Benim tedirginliğim bu durumlardan Ueri geliyor, diyebilirim, arkadaşım.» Yolcu vapuru, iakeleye yolculan bırakmıjtj... Besim, çifter, teker, grup halind* inen yol culara bakarak: «Yolculuk ne güzel şey!» dedi. Bir süre sonra da: «Sevil, olur böyle şeyler, bunlardan tedirgin olmamaya bak. Uygun karşılıklar verirsin. Aynca kendine güvenmelerini de iıtersin. Bes yıldır sizlerden aynyım, akhnıza bir şey gelmiyordu; şündi niçin soru yağmuruna tutuyorsun dersin,» deyip, kesmifti. Sevil, bir ıür« düfündükten sonra: •Kolayca löyieniyor am«...» dedi ve bir ah çekti. •Boşver! Haydi güzel günlere!» dedi, bardağını kaldırdı Besim. Sevil de kaldırdı. Yine toku?turdular ve yudumladılar.... Besim, bira «işesine baktı, tükenmiftl. Sevil'in şişesinde biraz daha vardı. «Biram tükenmis,> deyip bira iatedi. Sevil: cE arkadaşım, sen anlat bakalun,» dedi. •Bana anlattırdın, sen de anlat Anlat da öğreneyim. Arkadaşhk, dostluk böyle başlar aslmda:» «Neyl anlatayım?» •Neyi olacak canun! Her gün içiyoreun. Nede nini soruyorum, boçver diyorsun! Bir buçuk aydır tanıyorum seni, kimi an sinirli, kim an dalgın, kimi an da bambaşkasın! Kahkahalar atıyorsun, sonra da durgunlaşıyorsun... lni» çıknlann o kadar kesin ve birdenbire ki, anlayamıyorum.» «Demin bambaskasın dedin ya, Sevil?* «Evet.» «Ben bamya gıbısin dediğini sandım. Sonradan aydım.» Sevil, gene bir kahkaha attj ve, «Kafan bu kadar dagınık demek?» «Demek öyle... Bambaşkayı bamya anliyorum madem.» Birer yudum içtller bardaklarmdan. îskeleden kalkıp giden yolcu vapuruna baktılar bir süre. Deniz dümdüzdü. Kıpırtı bile yoktu. Yalnız yolcu vapurunun arkasında bıraktığı iz belli oluyordu. O da çarçabuk düzeliyordu. Sevil, «Arüat!» dedi. Besim. «Boşver Sevü anlatmayı da güzel gü»1 içelim, konuşalım.. Sıkıcı çeyler konuşmayalım» dedi. «Canun niye sıkıcı olacak? Nasü olsa konuşmayacak mıyıa?» «Konuşacağız,» «Eee?» «Pazla clddi şeylerden BOZ etmeyi istemiyorum da..» «Ben istiyorum ama.» «Seni Uzmek lstemem.a «Beni üztnek Utemezsen anlatacaksın! Anlatmazsan danlınm.» «öyle mi?» «Elbet!» «Danlma değil, sanlma, dostca sanlma istiyorum, bekliyorum.» «Sanlma, duygularunıs, düşüncelerlmizi ögrenmekle olur.» «Ben de kesin bir çey bilmlyorum ki durumumla ilgili.» «Ne biliyorsan...» «Yani kurtuluş yok elinden.» «Yok! Ben tuttum mu, sımsıkı tutarun.» Bir süre sessizlik oldu. Sonra, Besim anlatmaya başladı: «Evet Sevil, söylediklerin doğru. Birkaç jnldan beri bir sıkıntı batagına saplandım; içinden bir türlü çıkamıyorum. Çabaladıkça da böğulur gibi oluyorum. Düşün Sevil, beş yü içinde iki kez sürgün edlldim. Bir iki küçük ceza daha verdiler. Bugünkü görevimi de ceza olarak verdi]«r. Yani görevle cezayı birlestirmis oldular. Halbuki görev ayn. ceza ayrı 3ey.. Sonra çevresel baskılar da az iz yapmadı sağhğım Uzerinde. Görevimden ayrılmam icin az baskı yapmadılar. Amaçlan bu zaten. Direndim. Yasalara, yönetmeliklere aykın olarak vaptıklan baskılara göğüs gerdim. Bakanmdan. eenel müdüründen, valismden tut da. kimler kJmîer" işim'. den etmek istşmedl kl... Göz fföre göre hakkımı yediİT. Partiz«nca tuhımlanndan gına geldl.' Oradan oraya attılar. Göçlerde neler nelerle k«rsılaçmadım ki... Kı? mevsimine rastlattüar sürSünleri kasıtlı olarak. Ve kasitlı olarak lnşı en şiddetli geçen bölgelere sürdüler. Entrellpr karsısında direndim ama, vitlrdiglnı »eyler de az olmadı. "Madden v» manen" derler va, öyle... (Devatnı var) cNe utanmaz köpeklerlz! Klmi görsek etekleriz..» diye Namık Kemal'in mısralarını mınldandı. Bana anlattığına göre Padi;ab, Kumandana birçok »oru sortnuş, bunlardan biri: Sen oğluna Cengiz admı koymuçsun. Cengjzin, Müslümanlara yapüğı zulmü bilmiyor muıun? Halll Pa»a: Bu Cengiz Müslümandır, demiş. Padişah, söylendiğine göre Enver Paşadan korkuyordu. Ve bir gün hanedanı yıkıp, yerine kendisinin Padişah oUcağından endişe ediyordu. Yüzbaşı Selâhattin'in Romanı Metropolit af diliyor Gemi Zonguldak'tan demir aldıktan sonra ben hastalandun. İki üç gün çok tehlike geçirdim. Birinci Dünya Harbinin salgın hastalıklanndan İspanyol nezlesine tutulmuştum. Trabzon'a gelince biraz gözüm açıldı. ti Şehriyariden Ahmet Izzet Pa=a göründü. Asker, bando, halk rıhtımı doldurmuştu. Beni uğurlamaya yalnız ağabeyim gelmişti. O zamanlar böyle törenlere kadınlar katılamazdı. Vapur ögleden sonra saat ikide Galata'dan alVış ve müzika sesleriyle ayrıldı. Tokatlıyan hemen bize dondurmalar getlrdi. Boğazdan çıkmamıştık daha. . Temmuz sıcağında dondurmalanmızı yiyerek Bogazdan çıkıyorduk ki Alman Kurmay Başkanı Paralriivin ve Alman subaylan hep btr ağızdan: Doyçland Doyçland über alles .. marşını söylemeye basladılar. Bizim bir millt marşımız yok tu. Ancak beraber olduğumua Deniz Yarbayı Ismail Hakkı Bey adındaki subay rn çok güzel sesi varmış. Ismail Hakkı Bey yanına benim le errür subaymı aldi. Hep beraber: Karadeniz, Karadenlz gelen düşman degll. btıiı... marşısını söyledik. Almanlara da marşın anlarrunı anlat tık. * Karadenizin Ruslardan temizlenmesinin «evkini çıkanyorduk. Ertesi günü sabahı Zonguldak limanınm girdlk. Vapurumuı kömür alacaktı. Biz de kömür ocaklannı gezdlk. Vaktiyle Buslar Trabzon ve dolaylanna gelince, oralardakl TUrk halkı Rus, Ermeni ve Rum zulmünden korkarak Zonguldak'a göçmüşler. Şimdi mem leketleri geri almınca Trabzon'a dönmek istiyorlar. Ama taşıt yok, olanak yok... Halk vapuru görünce lskeleye koşmuş... Ne var ki vapurun özel olduğunu öğreninee aflamaya ve feryada başlamış... Tam1 bu sırada biz ıskeleye Zonguldak Mutasamfı ve ileri gelenlertyle varmıştık. Halll Paşa durumu görünce, emretti: Halk vapura bindirileoek, ve nangi iskelelere çıkmak istivorsa, oraya çıkanlacak.'. Bu emlr bizleri çok sevindirdi. Halil Paşa, kendisinl hiçbir Eaman büyük gtirmeyen bir halk adamıydı. Gemi Zonguldaktan demlr aldıktan sonra ben hastalandım. îki üç gün çok tehlike Ke<Jirdim. Birinci Dünya Harbinin salgın hastalıklanndan "îspanyol nezlesine tutulmuştum. Trabzon'a gelince biraı göaçıldı. Biz Şark Ordulsf Gnıpu. Kumandanhğırft almcn Celâl'i de Azerbaycan tslâm Ortiusu em"rine verdirmlş ve Trabzon'da kalmasını yazmıştım . Biz Trabzon'da bir gece kaldtk. . TrabzonBarum vapurla altı saatltk UTaklıktavdı. Trabzon'da 2728 Temmuz 1918 gecesi kaldık. DerleyeH : Ilhan SELÇUK den o gece tüyler ürpertici hikâyeler dinledik. Ruslar Trabzon ve dolaylarını işgal edinca oralarda bulunan Rumlar, Türkleri öldürmüş, raallannı yağma etmişlerdi. Yabana ordujann gelmesivle kaçan Türklerin mallan üzerlne oturmuşlardı. ŞimdJ Türk ordusu tekrar gelince ne vapacaklarını şaşırmışlardı. Halil Paşa geca şu erari verdi: " Gelen TUrk muhaclrleri kendi evlerine. kendi evlerl kalmamışsa Rum evlerine yerleştirilecek. Yabancı işgalt sırasında Rumlann vaptıklan tşlerin hesabı sorulacak ve suçu olanlar derhal Divanı Harbe teslim olunacak. Emri alan Vali ve Polis MUdü*rü sevinçlerinden deH olmuslardı, Gece bu konırsmalar olurken Trabzon Metropoliti geldi. Kurnandanı gftrmek istedi. Türklere karşı zulmün temsilcisi jribi gördüjfümüz bu adamdan igrenivorduk. ama eörev zorunluğu bakımından Halil Paşaya çıkardık. Metropolit TUrkün aaferi İçin dua etti, TUrklerin Rumlarla kardes oldugunu sövl«»di. Rum evlatlannm Halil Pasava saveılanm gtlvenlerinl iletti. ve TUrk hükümetinden •dalet istedi. HANIMLARLA Milli Şaır Mehmet Emin Halll Paşanın hocasıymış. Mehmet Emin bey, bizim Kumandanın Serencebey'deki evine bitlşik bir evde oturuyordu. Bir gece ak?am yemeğine bizi davet etti. Yemekte hanımı, kızı ve bizimle beraber Irak muharebelerine girmış yedeksubay Halim (•) vardu Hayatımda Ikinci keredlr ki, yabancı bir aile içinde hanımlarla yemek yıyordum. Birınci kere Halil Paşanın evinde bir yemekte bulunmuştum. Sofradan kalkınca Emin bey bizi yukarıdaki çalışma odasına aldı ve son «iirlerlni okudu. Bir süre sonra konu;ma aktüel sorunlara geçti. Erain bey o sıra Sıvas Milletveküiydi. Birçok kötülük ve hırsızhk hikâyesi anlattı. Rum, Ermeni ve soysuz bir Türk azınhğın zenginleştlğlni, buna karşılık çoğunluğun akla sığmaz sefalet içinde yaşadığını acı örneklerle dile getirdi. Halil Paşa: Pekı, bunları Enver Pasaya söylemedjnlz ral? Hepsini Bnver'e anlattıuı. Beni dinledikten sonra dedi ki «Emin bey bunların hepsi dedikodudur. Ittihat ve Terakki HCkümetini yıkmak isteyen fena fikirli, ihtiraslı klmselerin bu uydurmalarına sen de mi lnandın? Sana teessüf ederım.» TAŞIT YOK HİKÂYELER Bizden de bir Türk marşı söylememizi rica ettiler. Genç Polis MUdürü Refik'Bey KANUN .Yanm saate yakm sflrea bu nutuktan sonra. Kurrtandan:" Biz'Rumlann ne kadar »dık. temiz ve bize bağlı olduklannı biliyoruz. Asaletimizden korkmasmlar. Her millette kötüler vardır. bazı kötülükler oltnuştur kanun herkesin hskkını verecektir. • Metropolit bu fenalıklar için af diliyerek Kumandahın ayaklanna kapAidı. (*i üMDHa Tekel Genel Mildfirlüfiinde Şube MBdflr Mua 4 0 Yıl önce Cumhuriyet LMANYA Silâhsızlanma Ce miyetini bıraktı. Mussolini ise bu şekilde bir cemiyetin beş parahk bir kıymeti olamayacağını açıkça söyleyerek ıslâhı lüzıimunu ileri sürmskte ctevam ediyor. Büyük Faşist Meclisi de «Eğer Milletler Cemiyeti ıslâh edilmezse ttalya'nın orada işi yoktur.» diye karar verdi. Herkes güya barışıklığa âşıktır. Fakat her tarafın kendi aralannda şartları var. Harp ihtimali düşüncelerde Jaha zıyade yer tutuyor ve yeniden burnumuza kan kokuyor. Denilebilir ki doğa içinde diğer yaratıklardan bu kadar ne A SAVAŞ VE BARIŞIN FELSEFESİ ziyetlerle ayrılan ve yükselen * bailadılar. insanın içinde, bir sırtlan yatıHarbi yapan insandlr. Bunu yor. Hani cesaretten kinaye o keyfi istediği, ve kuvvetlandilarak her yiğitin kalbinde bif ği zaman yapıyor, ezıyor, eziarslan yatar, deriz ya bu da liyor. Bu bir nevi kuvvet ve' onun gibi bir sey. kuvvetsizlik muvazenesl sulh halinin devamına esas teşkil Şaka da değil hani. Bazı profesörler ve filozof ediyor. Yann nereden geleceği lar, meseleyl bu cihetten tetkı bilinmeyen bir olay ıle dünya ke koyularak savaşın intanda tekrar kan ve ateş deryasına yaradılıs icabı bulundugunu ve doğru süriıklenince her kalpten ve her ağızdan, .Altta kalanın yer yüzünde savasların tamın zaman patlamasını tabii bir za carjı çıksm» diyen naralar vükruret saymak lâzım geldiğini selec'eği şüphesizdir. iddiaya kadar ileri gitmege lüNİlS NADİ HÜZÜNLER Mehmet Emin'in anlattığı hıkâyeler yanında benım Istanbul tfonüşü Musul'da Halil Paşaya anlattıklarım hıç kaldı. Başkentte kaldığımız günler, Kumandan, Hükuroetın yolsuz ve yanlış davranıslanna değgin çok şeyler dınledi. Bir gün de Boğaz'da motorla gezintı yapıyorduk. Kumandan dönuşte teknenın arkasına oturmuş, çevresinı hüzünle seyrediyordu. Bir an bana dondu: Selâhattın, dedi, şu memleket ne bshtsız. Abdülhamit'i kotü ve etrafı hırsız dıye yıktık, yerine mılletın devletin SÎadetini ve yukselmesinı isıeyenler geçtıler. Kısa bir zaman sonra onlar Abdülhamıt'ten (ena oldular Bu memleketi kurtarmak için ne yapmalı? Bız bu soruyu zaman zaman ıstırapla birbirimize soruyorduk. O sıralar Padişah her Cuma günü namazı bir camıde kılar, ve Sultanın gelip gıtmesı torenle olurdu. îste bu törene rfe selâmlık denirdi. Halil Paşayla bir cuma selâmlığına gittık. Vehip Paşa da oraya gelmışti. Vehip Paşa bizim Kumandana «Şark Ordular Grubu» Kumandanlığından neden ıstifa ettiğıni anlattı. Vehıp Paşa, Şark Ordular Grubunun Irak'ı almak üzere yenı Irak taarruzunu bir cınnet sayıyor ve dıyordu ki: « Artık bizim muharebe edecek davamız kalmamıstır. Biz elimızdekı orduyu dinlenmeye çekelim Yann olacaklara karşı hazır tutalım.» Vehıp Pasanın şu sözC halâ kulaklarımdaciır: « Almanlar bizi Baku'nun petrol kuyularından uzak tutmak İçin Irak'a sürüvorlar. Başkumandan bunların dolabına girmistir. Sizden rica ederim, bosuna emeller uğruna Türk Ordusunu kırdırmayın.» MALKOCOĞLU yazan veçizen:Ayhan BAŞOGLU i/e sessizliği »çir\da"IOwa ssUli KILIÇ YÂRIN: BATUMA DOGRU DİŞJ BOND TİFFANY JONES BATUM'A DOĞRU 24 Temmuz 1918 günü yola çıkacaktık. Beş subay, on beş erden meydana gelen kafile için yolda yiyecek birçok gey aldık. Vapur, Galata rıhtımma yanaşmıştı. Gemiye girince beni bir Binbaşı karşıladı, kendtsini «Seyri Sefain Umum Müdürü Hüseyin Hâki» diye tanıttı. Vapurun emrımizde olduğunu, Başkumandan Paşanın emriyle vapurun büfe«ini Tokatiıyan'in aldığını, yolda her çeşit ihtiyacımızın sağlanacağını, masrafm Baskuraandana ait oldugunu söyledi. Rıhtım çok kaiabalıktı. Bir süre sonra Başkumandan Enver Paşa, arkasından Sadrazam Talât Paşa ve sırasıyle Nazırlar geldiler. Daha sorra Padişah namına Yaveranı Hazre GARTH BUBAD& yjUOAŞMC OLAOAC LEONACİX? OA V'NCI TA
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear