26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET 12 Eylül 1972 evalüasyondan bu yana ekonomimizin glderek düzeldlğl ve ilerisi için ümit verici bir hıza eriştiği ortadadır. Yatınm azmi ve hazırlıkları tahminlerin tistündedir. Endüstri 1971 sonbahanndan beri çalışma temposunu arttırmış ve halen özel kesimde kapasitenin yüzde 75'ini kullanmaya başlamıştır. Tüketicinin aradığı mamuüerde geneîîikle darlık ve tahminlerin ötesinae fiyat artışı yoktur. Aksine üretim artışı ihraç edılmektedir. Türk sanayii bu yu bekîenen 800 milyon dolarhk ihracatta 250 miîyonluk payını alacaktır. Ve mamul ihracında yannkt ilk hedeî 500 milyon doiardır. İstihdam artmaktadîr. Türk ekonomisini bir çıkmazın içinde görmeye ve göstermeye slışmış çevreîer için bu başanîara da kuşkusuz bahane bulunacaktır. Ama gerçek şudur ki, dünden bugüne iktisadi poîitikada önemli değiçiklikler olmaksızm yaratılan siyasî ortam ve döviz rezervlermin artmasiyîe sanayide ikmalin hızlanması, ekonomimizi kıpırdatıvermiştir. Türkiye, kalkınmanın gerektırdıği madde ve ınsan potansıyelıne sahiptir, Devletin siyasî istikrar ve ekonomık düzeni getirmesiyle çok süratle erişiîebiîecek başanlar mucize olmayacaktır, Yarınki başan, yıllardanberi ideolojik ve hissî sebepleıle baskı altmda tutulan ekonomik potansiyelin kıpırdamasından ibaret sayıimahdır. D Olaylar ve görüşler Bolluk ve darlık Ertuğrui SOYSAL İstanbul Sanayi Odası Başkam Bu sözîerimizden, özel kesimin kamü tekellerine ve kârîanna karşı çıkıp bunun özel kesimde bölüşüîmesi amacını savunduğumuzu zannedenler çıkabiiir, aldanıyorlar. O kadar aldanıyorlar ki îşin içinde olmayanlar hâlâ özel kesimin, Atatürk yndigân kamu teşebbüsierirü yıpratıp bölüşmek istediğini iddi» edecek kadar üeri gidiyorlar. Çok defa da özel kesime haksız yere hücum edip bazan ideoiojik, bazan hissî savunmalar yapıyorlar. meden yapılsm. Bu büyük işletmeierin ekonomideki yükleri millUin ve özel teşebbusün omuzuna bındınlmesın Ortak Pazarı çoğunluğu ile savunan tüketıciler ve özeJ sanayi kesımı, yarın Müşterek Pazann koşullanna uvmada kamu teşebbüsiennın göstereceği atalet ve beceriksizliğin bedelım ödemesın Sanayi sektörünün bazı koilan. kamunun ımal ve ıthal ederek dağîttığı ham maddelerin yetersızliğinden. kalıtesizliğınden, zamanmda elde edüemeyişmden, fiyat ve satış usüiîerinden şikâyetçidir. Bu maddelerin başlıcaian teneke levha, bakır pinnç, soŞuk cekilmiş saçlar, demir kütük ve filmaşm, tomruk. pîâstik, alüminyum, kurşun ve çinko fcüîçedir. Problem çok yönlü ve dorindir. Plânlama ve mailye îşletic! kurumlar ithaîât! gümrüksüz yapıp kâr etmek isterler, Plâniama ve Mahye çok defa gümrüksüz veya yüzde bir gümrük resımlı ıthalâta bütçe açıklan gerekçesıyle karşı çıkar. Ticaret, Sanayı, Enerji ve Maliye Bakanhklariyle Pîânlama yetkıliîerini koordine edecek bır makam yoktur Bu plânsızhğa bır de devlet bürokrasısmin yavaşhğîm, Jthaiâtçı fcurumlann ucuza mal etmek için yaptıklan formaliteîeri, kaybettikieri zamauian ve ekonomideki geüşmeyi ve ihtiyaçları tahmindeki hatalarını katarsamz, 24 saat durmadan çahşmaya zorunlu oîan fabrikalarımızdan bazîlarınm mezarhk gibı sessiz vatmaîarımn ızdırabını yurttaş olarak içmızde hissedersmiz özel kesim yılhk ithalât plânlamasmda rmktar, zaman ve spesifikasyon bakımından danışma görevi almaya hazırdır fakat devlet kesimmdekı koordinasyonsuzluk bugüne kadar Uhai p'âniamasını ve uygulamasmı başarmaya engel olmuştur îste Türk ekonomismdeki sıçrama oianakları varhk içınde yokluk diyebileceğimiz bu gibı katüıklar ıçınde ziyan edılmektedır Yoksa özeî sanayi kesiminin ne tekelci Ithalâtta gözü ne de kamu kesitmnin iüzumunda şüphesi vardır Şikâyet edilen konu, boî oîanaklar ve tath kârlara rağmen kamu sektörünün «anayi ham maddesini ikmalde bir türlü görevini yapamayışıdır. Hammadde îkmali Genel oîarak oîumlu görünen bu manzaramn altuıda tıkanıkîıkîar doğuran ve çözüm bekîeyen sayısız problemlerin varhgmı da kimse inkâr edemez. Bu yazının konusu iyı gitmeyen işlerin dökümünü yapmak değüdir. Dokunacağımız konu, ekonomıdeki hıza, biriken dış ödeme oîanaklarma rağmen sanayide ikmal probîeminin bir türlü çözülememesidir. Gerçekten son hükümet yetkililerinin açjk ve cesur beyanianna rağmen bazı sanayi koîlarımız ham madde ikmaii konusunda bunalım içindedir. Mesele şudur: Son yıllann güdümîü ithalât politikasiyle devletin ürettıfı ham maddelerin ikmal ve ithal tekell kamu işletmeierina veril miştir. özel kesim, devletin ithaî ve dağıftm programında başarıh oîamayacağını iddia ededursun, bu tekelcilik son yıîlann çeşıtli hükümetlerinin değişmes poiitikası olmuş ve devlet kanadmm ithalâtı gıttikçe genişlemiştir. Sebepler açıktır. Btiyük alımlar ueuz ve naküye kolay olmaktadır. Ana ham madde fiyatlan ekonomıyi zorlamayacak fiyatlarda tutularak hayat pahahiığı ve enflâsyon önlenmek istenmektedir. Fakat en çekici sebep, kuşkusuz kamu kesuninin bu tekelci ithaiâttan tath kârîar elde etmesidir. Gerçekten kamu, îthalâtında gümrük ve benzeri resimlerı ödemem.Kte veya çok btiyük oranlarda ödemekte, ucuza mal ettiği wıarideleri, kendi üretiminin satış fiyatlarına kadar yükseltip sanayie ve inşaata satmaktadır. Geçen yıi yapılan bir etüd, kamıuıun gümrük tasarrufunun 1 milyar 300 milyon lira oîduğunu gcstermıştir. Ayrıca, uyguianan satış kârları, ithalâtçı kamu kuruluşiannm işletme bilânçolarmı süslemektedir, Dikkat edilırse ithaîât ve satış yapan işletmeler kârh görünmekte, Demiryoiiarı, Penizyollan, P.T.T. gibi kendi yağıyla kavrulan işietmeler zarar etmektedir. Karma ekonomi özei teşebbüs karma ekonomi kurallanna saygıhdır. Hükümet beyanîarını ve özellikle 3'üncü 5 Yılhk Plânda oldukça açıkhgs kavuşturulan üd kesimin yatınm ve çalışma aianianm benımsemektedir. Ne çelik, ne bakır, ne krom, ne de demiryolu işletnıesinde gözü vardır, bunîara gücü de yetmez. Kamunun tekelci ithalâtmı da bir fiilî durum olarak sineye çekmiştir. Ama demektedir ki, işîetici ve üretici kurumlar işletmelerinden zarar etmesin, kâr etsin, verimli çalışmalan için ne gerekirse gecikil Dostum Çetin Altan OKTAY AKBAL cKolay değil Türkiye'de yazar olmak. Kalem ve kâğıt yetmez yazar olmaya. Akıl yetmez, fikir yetmez, yürek yetmez. Ve hepsi kazara yetse d"e dünyanın ne olduğunu anîatmaya ömür yetmez.» eni Adam dergisinde küçük fıkralarla başladı ise. Şiirler de yazardl bir yandan. Dergiîere yolîardı, Varhk bir gün şöyle bir yanıt verdi şiirleri konusunda: «(Sevdik, sevdik ama) güzel bir şiir. Yaînız bazı aksakhkları var. Bu şiiri tekrar işleyin, değer.» Tek tük şiirleri çıktı orda burda, sonra bu şiir ve efüzyazıîarını «Üçüncü Mevki» adlı bir kitapta topladı. Hukuk öğrenimi, gazeteciiik, muhabirîik, kısa fıkra yazarhğı derken şiiri, edebiyatı bir yana bırakıp basmm 8nde gelen yazarlarmdan biri oldu. Edebiyatçıhğı yaşıyordu gene de içinde, Şiirler yazmaktan vazgeçmişti, ama oyunlar yazacaktı. Fıkra türünde en üstün bir düzeye çıkacaktı. Yeni bir hava, bir anlam, bir başka tacî getirecekti gazete fıkracıhğına. Halk yara rını öne alan bir yazar... Mutlu bir azınhğın beğeneceği, el üstünde tutacağı bir edebiyat edamı değil geniş yığınlarm derdini, acısıni duyuran, çarelerini arayan, yol gösteren bir tilkücü yazar olmak... Bana verdiği bir yanıtta «Biz kömür madenlerinde çalışan işçiler gıbiyiz» demişti. O titiz bir kuyumcu olmak istemiyordu. Üstelik bizleri de o madenlerde çahşmaya çağırıyorcfu. Bir yerde haklıydı, doğruydu dedikleri. Edebiyatın görevi insanlara yararlı olmak değil miydi? Yoksa neye yarardı öyküler, romanlar, çiirler? Yalnız bir nokta vardı ayrıldığım. o yaran edebiyat be* lırli blr «ureç içınde, bir süreç sonunda sağlardı. Bi^jomanın, bir şıirin, bir öykünütı etkisi, bir jj^zetft yazarı kadar hızlı qlmazcn belki, ama daha derln, daha «agır», dahâ k a l î c r ^ olurdu. Açtım Çetin Altan'ın «Kopuk Kopuk» a d . lj kitabını. Ordan burdan okuyorum. Daha önce kırmızı kalemle, mavi kalemle işaretledığım yerleri, gozumden kaçmı? bölümleri. Kişl doyamaz Altan'm bu kısa yazılanna. Helfe kitaplanna aldıkları,, Hepsinde belirli bir düzeyin üstüne çıkmiş cfenemelerin guzelligi var. Her zaman okursutı, her zaman ararsın, Geçmemiş bunların güncelliği, tadı azalmamıs .. Altan sözü uratmaz, gereksiz şeyleri yazma?, bze gıder, anlamm en doruk noktaEina çıkarır okurunu. Her şeyi çmlçıplak gSst^ıîr, kendine özgü tath bir romantizmin havasıyla çekici kılarak... tşte bu kitaptaki yü* ze yakm yazı, Hepsi birbirinden güzel, birbirinden ilginç, Yalnız bu kitaptakiler mi? Ha Evet Havır Y yır, cTaş» takiler, «Al îşte îstanbul» dakiler, «Somurücülerle Savaş» takiler, «Bir uçtan bir uca» dakiler, «Atatürk'ün Sosyal Gorüşieri» ndekiler... özellikle son kitabı, ilk romanı, «Büyuk Gözaltı» ndakiler... Yalnızca güzel ya^ zı olsun, okuyan eğlensin, tath vakit geçirsin " diye yazılmamış. Yazarhğm bir toplum öncülüğü, bir insanlık dostluğu olduğuna inanmjş. Gerçek halkçıhğın, milliyetçiliğin, haysiyetli, onurlu bir yurttaş, çağını yaşayan bir kişi olmanm, durmaksızm bu gerçekleri savunmanm bir aracı saymış. Bu yolcfa büyük başan da kazanmış: Yüzbinlerle okur, yıllar boyunca topladığı geniş saygı, sevgi... Yalnız yazar olarak kalmahydı belki... Bunu yapmadı. Bir partiden milletvekili olmak bağımsız bir yazarm gücünü arttırmaz, tersine eksiltir. Küçük yazarlar politikadan aldıklan güçle birazcık büyümüş gibi görünürler. Milletvekilleri kaldıklan sürece... Sonra gene minımini olurlar toplum önünde I Çetin Altan'ın bir partiden milletvekili olmasma ihtiyacı yoktu. O zaten millet adına konuşuyordu her sabah gazetesinde. Yüîbinler okuyordu onu. Ama politika kazanma atıldm mı yazarhğın da etkisini yitirir yavaş yavaş. Ama d"oğruyu söylemek gerekir, Çetin, hem iyi bir yazar, hem de çok iyi bir milletvekili olmasmı bildi. Bu gücü gösterdi. Açm Media zabıtlarım, okuyun yaptığı konuşmaları. Bir benzerini göremezsiniz. Yazdıkları gibiydi konuşmaları da. îçtenlik dolu, yurdun, ulusun iyiHklerini isteyen, yurtseverlik duygulan taşıyan... Ama karmakanşık bir çağm sert dalgalan Çetin Altan gibi güçlü bir yazan, gevilen, öz. lenen bir kaiemi sasnaak, susturulmak zozfenda bıraktı. O kadarla da kalmadı gözaltı,?*4u'tukluîuk, şiîndî de bir yıllığına Sağmalcılar Cezaevınde hapishk... Bunlar birbinni izledi iki yıldır, Çetm, yurdunu, ulusunu belki hepimizden çok sevmftnin, düşünmenin Cezasınl çekiyor. önde olmanin, bir sevginin öncüsü olmanın, sesi yükseklera çıkan bir yazar olmanin cezasını... «Kömür madenlerinde çahşan bir yazar» olmanin cezasını... Olsun I Zaman akar geçer. Nice şeyleri sllcr. Nice şeyleri de ortaya çıkarır bütün çıp. laklığıyle. Dostum Çetin Altan'ın önemi, gücu, çağdaş basın tarihimizdeki yeri ortadadır; bunu kimse yadsıyamaz. O, bir gün gene yazacak. Okurları gene onu seve seve okuyacaklar. Şu and"a kapatıldığı odada yazdıklan, daha sonra yazacakları hepsi hepsi bu ulusundur, bu toplumundur. Kimse elimizden alamaz ÖLUMÜN UNUTTURAMADIGI... BİLİNÇLİ BİR YENİLİKCİ: arın 13 eylül; îbrahim Şinasi Efendi'nin (1826 1871) 101. ölüm yıldönümü. Geçen yü, onun adına adanacak bir özel sayı çıkarmayı düşünüyorduk; eğer Cumhuriyet Sanat Edebiyat Eki' ni sürdürebilseydik. Her halde bütün anışları hak eden hizmetiyle onu hep hatırlamak gerekecektir. Çünkü yüz yıl Önceki edebiyat yeniliğinin bütün başîangıçlarına tutarlı bir ölçüyle girişen, Tanzimat dönemine çağdaş bir öt kazandırmayı uğraş edinen Uk bilinç onundur. Arada Gazeteciler Cemiyeti'nin düzenlediği bir törene tanık olduk; Tercümanı Ahval'de (21 Ekim 1861, ilk sayı) Agâh Efendi* nin emeğiyle birleşen çabası ilk Türk fikir gazetesini oluşturmustu. Kendi başına çıkardığı Tasvlr1 Efkâr (ilk sayısı 27 haziran 1872) hem kendisinin hem izleyicilerinin (Namık Kemal, Recaizade Ekrem...) uğraşıyla Tanzimat döneminin en önemli yayın organı oldu. Bu yüzden «debiyat tarihimizdeki yerini saptayan gözlemlerin değeri hep aynı odakta birleşir: Tanzimat nâzımı Ziya Pa şa'nın, Tanzimat mücahiti Namık Kemal'in, Tanzimat şair! Abdülhak Hâmid'in yürüdüklerî yolun en önünde Tanzimat müceddidi (yenilikçi) Şinasi vardır. Şimdi yüz bir yıl önce tükenmiş olan bu kısa ömrün özetine, bugünün sorunları açısından yeniden baka biliriz. «Edebiyatı yüzyılların kazandırdığı bir geleneğin ölçüleriyl« değerlendirenler, Tanzimat'a yalnız şiir açısından bakmıglar; şiir yeteneğinin gücü ve verimli eserleriyle Divan edebiyatmı değiştiren emeği aramışlardır. Türk Teceddüt Edebiyatı, Edebi Yeniliğimiz, Edebiyatı Cedide, Tarzı Cedit... diye anılan yeni çığırm önce şiir açısından değerlendirilişinde büyük bir yanlışlık vardır. Çünkü bu dönem edebiyatı; asıl devrimini, nesirdeki atılımıyla, yeni getirilen türlerdeki çalışmalarıyla, toplumda yarattığı diyalogla, yetiştirdiği kamuoyu ile, dil alanında yürüttüğü anlayış ve tutum la, halka yönelen bakış açısıyla, toplumsal konularla sorunları konu edinen sorumluluk ve görev ilkeleriyle yapar. Bu bakımdan, «anatçılık gücünün yetersizliğine karşın, bütün başlangıçlar Şinasi' den <;ıkar. Şinasi, hemen her şeyin ilk ve doğru örneklerini verir.» (100 Soruda 19. yy. Türk Edebiyatı, 64) Tophane kalemlerinde memurken dikkati çeken Şinasi'nin Avrupa'ya gönderilen yeteneği, hemen yüz yıldır yaşadığımız bir ruhsal kargaşanın ilk sınavma girer. Düşünün, 19. yy. ortalarında Avrupaya gönderilen bir feslisiniz. Diyarı Küfr'e gitmenin küçüklük kompleksleriyle büyüklük sanıları arasmda Paris'te yapayalnızsmız. İktisat ve Maliye öğ renimi görüyor, içinizde edebiyatçılık hevesi taşıyorsunuz. tslâm dünyasmm yalnızlığmdan Av rupa genişliğine acılıyor, Fransa' nın 1848 devrimine tanıklık ediyor, dönüşünüzde Meclisi Maarif ve Meclisi Maliye üyesi oluyorsunuz. Ne yaparsmız tek başınıı? za? Şinasi'nin çevresiz yalnızlığının, «Maaşmın kat'ı, rütbesinin ref'l, vazifesinden def'i..» gibi bir kararla, Reşit Paşa'nm ölümünden sonra, büsbütün yoğunlaştığmı lise kitaplarından bilirsiniz. Sonrası hep devamsız başlangıçlardır. Gerçekten Müntehebatı Eş'ar'da (1862) Tercümei Manzume'de (1859) Türk şiir gelişiminde büyük bir aşamayı işaret etmez Ne var ki bugünden yüz yirmi yıl önce «Milletim nev'l beşerdir, vatanını ruyi zemin» diyebilmek için bir uygarlık değişiminin özüne inmiş olmak gerekir. Böylece 1860'tan sonra gelişen edebiyatımız, bütün istikametlerde Şinasi'nin başlattığı yıllardan yürür. Dil sadeleşmesinin ve düşünce nesrinin, gazete yoluyla çoğun luğa açılan edebiyatuı, Batı ti Y YÜZYILIN BAŞINDA UŞAKLIGİL, «ARAPÇA FARSÇA TAMLAMALARI DİLİMİZDEN ALMAK, AĞZIMIZDAKİ SAĞLAM DİŞLERİ SÖKTÜRMEK GİBÎDİR» DİYORDU. AMA TÜRKÇEYE KARŞIT KURALLARI SAVUNMAYI BUGÜN BİLE «MİLLÎ KÜLTÜR» GEREĞİ SAYANLAR VAR. Atatürk, Hitler ve kadınlar JALE CANDAN azi Almanyasinda, Hitler. kadmdan beklediğini 3K deyimi ile belirlemiş yani kadinin, Almanca K harfi ile başlayan üç eozcuğun, (çocuk, mutfak ve kilise) tekeline gırmesıni istemişti. Bu zıhnîyete göre kadın, ekonomik zorunluklar yüzünden dışarda çalışsa da ancak evinin ve kilisenin dört duvan içındekı sorunlarla ilgilenebilecek, diğer sorunları, orneğin ülke sorunlarinı, erkeklere bırakacaktı. tşte faşist rejımın, ileri bir toplumda, tüm haklarına kavuşmuş kadınları yeniden ikinci sınıf insan düzeyine indiren felsefesı buydu ve bağımsız alışmış Alman kadımm, fıkir cuceliğine mahkum etmek, yetiştireceği çocukları kontrol altına alabilmek için, adeta bir manevî kafes içine sokuyordu, N Blr de Mustafa Kemal'i dinhyelim bu konuda: «Turk milleti» dıyordu Atatürk «çok büyük vakalarla ispat etmiştir ki yenici ve devrimci bir millettir. Son senelerden evvel de, milletımiz yenilık yollarl üzerinde yürümeye, sosyal inkılâba teşebbüs etmemiş değüdı. Fakat semeresini alamamıştır. Bunun sebebini araştırdınız mı? Bence sebep işe, temelinden başlanmamış olmasıdır. Açık konuşalım: Bır sosyal toplum, bir millet, erkek ve kadın denilen iki cins insandan oluşmuştur. Kabıl midir ki bir parçasım terakki ettirelim, diğerini ihmal edelim de sonra o kitlenin, tüm olarak kalkınmasını bekleyelim. Şüphe yok, terakki adımlari dediğim gibi. iki cins tarafından, beraberce, arkadaşça atılmak lâzımutt. O zaman başarılı olur. Daha selâmetle, daha dürüst olarak yürüyeceğımiz yol vardır, Büyük Türk kadmını mesaimizde müştşrek kılrnak, hayatımızı onunla birlikte yürutmek, Türk kadmını ilmi, ahlâkl içtimaî iktisadi hayatta erkek şeriki yapmaktır.» Îşte bu da bir büyük adamin, ülkeyl uçurumun ta kenarından kurtarır kurtarmaz, henuz kafesten ve geleneksel zincirlerinden koparılamamış kadın için düşündükleri. llerici olduğu kadar akllcı ve gerçekci bir dünya görüşü. Atatürk kadınla erkeği bir tutmaya, onları hiçbir zaman ayırdetmemeye öylesine dikkat ederdi ki bir gün, «efendiler» diye başladığı BÖylevüıi birden durdurmuş ve efendiler derken, hammefendiler ve beyefendiler demek istediğini, özellikle belirtmişti. O büyük adam bu sözleri ta 1923'lerde söylemişti. Bundan çok yıllar »onra, Birleşmiş Milletlerin bilimsei raporlarmda toplum kalkınması için. aynı şartın Ileri sürüldüğünü görüyoruz. Kadın hakkmda bu görüşe sahip olan Atatürk, kadın haklarını; genç cumhuriyetin, temel taşlarından bir tanesi olarak ele almış; bunları zamana ve normal gelişime bırakmayı doğru bulmamıştı. Gerçi çok defa söylendiği gibi, Türk kadmma, haklarını onlar istemeden vermişti Atatürk ama, o kadmların bunları hakettiğine, üstesinden geleceklerine inanıyordu. Çünkü yine onun deyimi ile. «Türk köylü kadinı, savaş boyunca sıcak, soğuk dememiş, yağmur dememiş yavrusu kucağmda, sırtı ile, kağnısı ile, durmadan cephenin mühımmatını taşınuş, kurtuluş savaşımızın, erkeklere cesaret veren, güç aşılayan bir sembolü olmuştu. tlk defa örgütlenen ev kadınları, askerlere giyecek yetiştirmişlerdi. Bugün Türkiyemizde 4,5 milyon kadın çalışıyor tanm alanmda. Türk ekonomisinin büyük yükünü omuzlannda taşıyan bu kadınlar yine, Ulus meydanındaki Atatürk anıtmda, mermi taşıyan heykel kadar sessizdirler. Bu hâl toprak reformu bütün yönleri ile başanlıp, kırsal bölgedeki halk endüstriye yönelinceye. halkçı bir eğitim programı uygulamncaya dek şüphesiz böyle sürüp gidecektir. Ama sessiz de olsalar bu kadinlarm ve yine 4,5 milyon ev kadınımn, 300 bini aşkın işçi kadınlarımızm, memur kadinlarm, annelerin, pınl pınl genç kızlarımizın bu ülkenin sorunları hakkında elbette ki söz haklan vardır, yapacaklan vardır. Meclisler tatilden çıktı. Siyasî partiler kanunu ele alınacakmış yine. Umut etmek isteriz ki, her fırsatta Atatürkçü olduklarını doğrulamada hassas olan saym baylar, birkaç ay önce olduğu gibi, kadınları politikadan uzaklaştıracak yan tedbirler peşine düşmesinler. Tarih göstermiştir ki, bir toplumda tutucu, gericl eğilimler baş gösterecek olursa ilk kurban, ilk hedefler arasmdadır kadın... TABİBİ yatrosunun yerli geleneğe yaslanan ilk doğru örneğinin, folklor araştırıları ile halka yönehnenin, devlet ve hükümet karşısında bağımsız bir kişiliğin gücüne kavuşan yeni edebiyatçılık görevinin... bütün örnekleri Şinasi'dedir. Gerçekten bütün llkier ondan doğar; Divan çiiri biçimind* Uk değişiklik, ilk toplumsal kavramlar, ilk şiir çevirisi, ilk tiyatro eseri, ilk folklor araştırısı, Hk nesir düşüncesi, ilk gazeteciiik, İlk cümle bilinci, ilk dil çabası, ilk sözlük çahşması, ilk edebiyatçılık şorumluluğu, Hk yerlilik uğraşı.. Örneğin o küçücük «Şair Evlenmesitnde (1860) neler bulmayız? Moliere klâsizminin zevkine varan Şinasi, o bir perdelik yarım kalmı? eserinde bugün de geçerli olan hangi gerçeklere dokunmaz ki: Aracılarla yürütülen bir evlilik hazırlığınm hileli bir düzene dönüşmesi, ayağı yer« basmayan sözümona aydın bir sanatçının yurdunun gerçeklerinl bilmeyen düşsel tasarıları; küçük bahşişlere kanan din adammın, ardından kamuoyunu sürükleyerek önemli sözcülük görevini yüklenişi, her kapıyı açan rüşvet anahtarmın usulüne göre hareket eden Hikmet Efendi'nin elinden her şeyi düzeltişi.. Ortaoyunu tekniğine uygun bir kolaylık ve üç birlik kuralıyla birlikte olabileceği kadar başarılıdır. Ama yazık ki Türk tiyatrosu ne onun izinden gider, ne Ahmet Vefik Paşa uyarlamalan ile Âli Bey çevirilerinin. Şinasi'nin yerli bilinci, yerini kısa sürede Avrupa'da görev alan alafranga edebiyatçılara, söz gelimi Abdülhak Hâmid'in özentilerine bırakır. O günden bu yana da edebiyat eserlerimizde Batının açık etkilerine kapılmayan öz değerleri arar dururuz. ye Türkçesmde 700 yıldan berl KUiıanılan bir uzun hece vardu". Uzun hece, bır bakıma bızım üzermde vatan kurduğumuz toprakîann sesıdır Bu sebeple Turk edebıyatı, tam dokuz yüz vıl Türkçenın notası olmuş ve dılimize büyük ahenk kazandırmış bir vezm olan aruzu itmemelıdir...» (ücak 1972, sayı 1, 1718) Bu konuyu Şinasi'yi anan bir yazının sonuna eklemem boşuna değil. Aslında Batıhiaşma aşamasuıdan sonraki uiuslaşma dönemmde Şinasi'nin başlattığı dil sadeleşmesi, bir düşünce devrıminın ilk aşamasıydı. Giderek RAUF MUTLUAY Türkıye Cumhuriyetı ile Türk ulusculuğunun başhca ilkesı oldu. Her gün önünden geçtığım bır yer, daha düne kadar «Yapı Nurullah Ataç'ın güzel bir sö bir söz edebiyatının sonunda baş Usta Okulu» diye anılırken bulamış düşünce edebiyatının ilk zünü anarım: «Dil, bir uygariık gün «İnşaat Teknisyen Okuıu* olayıdır. Bir uygarlığın kurduğu adımında bulduğumuz Şinasi, bu gıbı karmakarışık bir ad taşıdil, başka bir uygarlığın düşün açıdan her zaman anılası değeryorsa ortada bir bilınç gölgelenlerden olacaktır sanırım. düklerini söyleyemez; yetmez onu mesı var demektir. cAnayasa»5n söylemeğe. Bir ulus, uygarhğını «Teşkilâtı Esasiye Kanunu» bıdeğiştirdi mi, dilini de değiştirKUBBENİN çimine dönüştüren siyasal bask' mek zorundadır.» Sanırım bu ger lar. şimdi kültür hayatmda düçeği ilk anlayan Şinasi olmuştur. HABBESİ: İşte onun için Namık Kemal, zeltme işaretivle uzun hecemr Habbe, Arapça, tahıl tanesi; Beyazıt Camii avlusunda Şinasi' «Habbeyi kubbe yapmak» deyitartışmasınj yapıyorlar. Son »nnin şiiriyle karşılaşmasını haya mi, cküçük bir şeyi pek büyüklamsız direnışlerdir bunlar. Türl tınm dönüm noktası sayar; işte müş gibi göstermek» durumunu Dıli Dergisinin 252 sayısmdî onun için biz de Şinasi'yi yüz şu anlatıyor. «Kubbealtı Akademi (Eylül 1972) Emin özdemn'ın kadar yıl önce Türk düşünce ve Mecmuası»nı çıkaranlar işte tanı Nihat Sami Banarh'nın son k> i edebiyat dünyasının ilk bilinçli tabı üzerine dokuridü!!U elesrıı bu düzeydeler. Hem «Şadırvan» yenilikçisi bilerek saygı duyarız. «Hisar» gibi ortaçağa özgü ge noktalanna siz de teatılacaksuıi2 Çünkü yüzyıllarca sürmüş bır Imparatorlük dönemımn mce va çerîilikleri vaşatma inadmda, soyut yüksek zümre edebıyatınm nılgısmdan arta kalan dil kar hem «Kubbealtı»nda «Akademi» alışkanlığına karşın dille düşünkurma özentisindeler; tam bir maşasmı savunmakta dıreneı cenin sıkı sıkıya birbirine bağh kavramlar kargaşası. öğütledikOsmanlı özentıleri, belki bır sü ilişkisini, konuşma ile yazmın lerl gerçekslz ilkeler arasmda re daha «Millî kültürümüze hiz birbirinden ayrılmaması gereken şunlar da var: «Tarihsiz. musi met eden müesseselerin» ilân v ilke birliğini ilk o söylemıştır: kîsiz, uevksiz, ve uydurma keli reklâmlariyle (?) beslenerek sü «Tarife hacet olmadığı üzre ke melere iltifat etmeyiniz... Türki recek ama... kervan yürüyecek. lâm, ifadei meram etmeğe mahsus bir mevhibei kudret olduğu misillu en güzel lcadı aklı insanî olan kitabet dahi kalemle tasviri kelâm eyletnek fenninden Yarın ı d savısı çıkacak olan ibarettir...» (Tercümanı Ahvai'ın ilk başmakalesi, 1861). Şinasi ne büyük ozan, ne hikâyeci, ne romancı, ne güçlü bir oyun yazan, ne de bir düşünürdür; evet hiç biri değil. Orta kattan gelen bir öğrenim gencinın raslantısıyla çağmın gerçeğird görmüş, eğitiminin gerektirdiği anlatım yoluyla gördtiğti gerçekleri dile getirmiş inanmış bir kişı. Belki çekingen ve korkak bile. Ne var ki bazı ilk adımlari atmanın büyük şerefi vardır; zamanm değerini yitirtmediği bu gibi doğruları bulan kişiler değil, anılar değil, hattâ eserler değil, vaktini bulmuş doğrular, ilkeler ve düşüncelerdir. 600 yılhk de Siyasî hayatımızdaki perdeyi kaidıran yazı serisi 12 MART ve NİHAT ERIM OLAYI Y z n KURTUL ALTUĞ aa : V EF A T Nedime Beler'in kıymetli e?i, Yüksek Kimya Mühendisi Behiç, Doktor Bedi, îzmir Senatörü Beliğ Beler, Berin Aksoy'un çok sevgili babaları, Muallâ, Tülin Beler, Profesör Doktor Resat Aksoy'un aziz kayınpederleri; Nesligül, Binok, Biray, Ümit, Binşen, Bilsen Beğen'in dedeleri; Izmir'in tanınmış hukukçularmdan ve iş adamlarından AVUKAT Yazan: H. FEVZİ BELER 11/IX/1972 Pazartesı günü Istanbul'da vefat etmiştir. Aziz na'sı 12/IX/1972 Salı günü öğle namazından sonra Şişli camiinden kaldırılacaktır. Gumhuriyet 6457 VE SİYASÎ OLAYLARIN İCYÜZÜ .Yeni Hükümeti Kim kuracak? . Horozlu Parti niçin Kuruldu ? . Petrol Ofisde AÇIKALIN OLAY4 . Plânlamada patlayan bomba .CHP nereye gidiyor ? • Demirel'in tath rüyatarı Etibank Genel Müdiirlüğünden 760N Yarın Türkiyedehâdiseoîacaktır Personel Alınacaktır Yakmda açılacak, Karabük, üşak ve Ayvalık Bankacıhk Şubelerimizde çahştınlmak üzere 657 Sayılı Kanunun 48. maddesinde öngörülen genel ve özel şartlan haiz Yüksek Okul, Lise veya Ticaret Lisesi mezunu olanlardan (Lise dengi diğer okullar mezunlan hariç) •" seçme smavı ile altışar adet personel almacaktır îsteklilerin sağlık durumlarının çahşmaya elverişli olduğunu tam tesekküllü hastaneden alınacak sağlık raporu ile belgelemeleri; 30 yaşmı aşmamış askerlik hizmetlertai yapmış olması ve halen herhangi bir Öğrenim kurumu ile öğrenci olarak ilişkileri bulunmaması şarttır. Smava gireceklerin. hâl tercümelerini gösteren dilekçe ile en geç 15.9.1972 tarihine kadar Bankamız Personel Müdürlüğüne veya Karabük Şubemiz için Zonguldak; üşak Şubemiz için Kütahya ve Ayvalık Şubemiz için Balıkesir Şubelerimize müracaat etmeleri: gün ve saati aşağıda belirtilen yerlerde yapılacak smavlarda hazır bulunmalan gerekmektedir. Sınavı kazananlar mülftkata tabi tutulacak ve başan gösterenler 657 Sayılı Kanuna göre atanacaklardır Teri Tarihf Saatl Karabük Ortaokulu • Karabük 18.9.1S7? 10.00 Besim Atalay OrtaokuluUşak 20.9.1 Vıi 10.00 Ayvalık Lisesi • Ayvalık 22.9.1972 10.00 Cumhuriyet 64: NEVŞEHİR PAMUKLU DOKUMA SANAYİİ ANONİM ŞİRKETİ MÜDÜRLÜĞÜNDEN Fabrikamızda mevcut takriben 100 ton muhtelif pamuk telefi ile 10 ton üstübü ve 2 ton hurda jüt kanaviçe, bez parçalan 22.9.1972 Cuma günü saat 11.00 de pazarlık suretiyle satılacaktır Şartnamesı fabrıkamız ticaret şefliğinden temin edılebilir. Fabrikamız ihaleyi yapıp yapmamakt8 serbesttir. f f ^öklerine HakimfllamayanMilletlerin VATAN!ARIda OLAMAZ HAVA Kl \ V ^ r,UÇl,BNniRMfi Orhan TÜZÜN Saat: 13.30 19.30 Samatya Cad. No. 400 Tek & 75 88 ••••>•••• SAKt CANLISOY V İST. Tel: 4949 85 â JAPON PAVYONUNDA DİŞÇİ ÜNİTLERİNİ GÖRÜNÜZ. ÎZMÎR FUARI ^ Nevşehir Pamuklu Dokuma Sanayii Anonim Şirkctl (Basın: 208526453) 88476458 (Sasın: A, 13802 • 203856451)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear