28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET 29 Aralık 1972 puYDÛM MU ?... "YANOık,, TİTREME& ZEatLEPEÂîlİEBlU TİTREMENE A . Bu ZtLZfLE idHALTYAfc KAPYOLÂMIN AlTlMDAl. PiB. TUHAF5IM Bu <rE(t/.. İzmir'in içinde SAMİM KOCAGÖZ'ÜN ROMANI 145 öcıuınc «Ben, pmdi gider, durumu kendira anlatmıa ' «Daha iyi olur.» • Çürtık kapıdan Yüzbasıyla. Bizimle birlDrt*, <Sİ£İ aeçireyirn,» diye Uğur da asansore girdi. Ka pmm aralığından yajlı gözlerle Güleeren, bana ba Juyordu. Kordona çıktığumzda, ortalık iyice kararmıştı. Lâmbalar yanmıştı. Kaldrrımın kenarında bir cip bekliyordu. Şoiörü, Yüzbasıyı hemen selâmladı. Vüzbafi, beni içeriye geçirdi. Ken disi joförün yanma oturdu. Ne var ki bu aırsda önemli bir olayla karşılaştık: Nerden çıkıverdikleriai anlayamadığım üç bej ki$i, flaçlaruıı parIatarak resmimizj çekti. Uğur, buıüann ustüne öfkeyle yürüdü; kovaladı. Yüzbaşı, söylendi: «ÜlaUah yahu ju gazeteci milletinden! Nasıl da koku alıyorlar? Nereye gitsem, benf izliyorlar» Kışlaya geldlğtmlrde, Yttebesı, sankl o, ev. deki Yüzbaşı değildi. Çok ciddrrdi. Ba?iy1e bir işaret yapta; beni bir Üsçavus alıp bir avludan, •onra blr Mnarun koridorlanndsn geçirdl. Küçttkoe, dar bir odaym soktu. Odada küçük Mr tnaaa, blr lskemle, portatif blr karyola, onun üstünde bir velens« vardı. Tavanda fersis bir ampul saHanıyordu. ÇSTUŞ, «Sıran gelluce, Blnbaşım senlnla görüçecek. Bir Ihtlyacın olursa, nöbetçlye söyle.» dedi. Çekti kapıjı gitti. Diklldim kaldım bir süre. Odada pencere "yoktu. Dışarda, gelirken gBrmüştüm; korldorda bir sıra odalann ttnünde nöbetçiler vardı. Büyük bir koguşun açıi kapısından, bir alay tutukluyu görmuştüm. Beni, koguşa atmayıp, böyle özel bir odaya koymalanıun nedenini anlayamadım. Ola ki kimseyle bir iüçkj kurmamı istemiyorlardı... Dikildigim ytrde, kendi kendime suçlu muyum? diye, düjtlndüm, sordum. Kendimi suçsuz hissetrnem, bana teseUi verdl. Ne var ki, yine de kafam zonkluyor, sirürlerim gerilmeye başlıyordu. Birden on beş mumXİk lâmbarun aydınlattıgı ki)çük oda, gözlerinıin önUnde dört dömneye başladL Kendimi Lskemleye bıraktım. Olmadı, karyolaya uzandun. Dişlerimi sıkıp kendimi toparlamak için uğraştım. Bir süre sonra sırıluklam ter içinde kaldığımı gördüm. Yerimdan kalktım, kapıyı açmak istedim; kiliUiydi. Dönüyordum ki geriye, lcilitta bir anahtar döndü; bir er başım uzattı içeriye! «Bir zorun mu var hemşerim?» «Elimi ytlzümü blr ydtayayım dedbn de...» «Gel!» Koridoru boydan boya geçtik. Ayakyolunun, sırayla csşmelerin bulundugu yere beni soktu. Kapıya dıkildı. Su döktüm; eliım yüzümü yıkadım. Dönerken, koğuşa baktım, kimseler yoktu. Süngülü er, benim saştı$imı anlanuş olacak ki, «Tutuklulan, ekmek yemege götürdüler.. » dedi, gülümsedi. Ben de istemeye istemeye güllîmsedim. Odaya gırdiğimde, kiiçük masarun üstünde bir tepsi duruyordu. Şaşırdım. Er, «Ekmefini yedikten sonra, kapıyı tıklat da açayım, tepsiyi dışanya bırak . » buyruğunu verdl. Bana, örel oda, bana önel yemek? Anlıyanuyor dum: Beni düşitadüklerinden mi? Yokaa, iyice dUşUndüklerinden ml (!) Bu ösel iyi bakımı, pek hayra yormadıın. Yine kapı kitlendl ttetümden. Yins ben, dikildim kaldım: tEh Emre, rezillik paçalanndan atayor, aktı,» diye söylendim. Yıkanmam, serinletmlşti beni. Sogukkanlı olmaya karar verdim. Sıktım dîşimi; «Önce yemek yiyelim ki, iyi düşünebilelim. » diye, söylendim. Yemeklere bakınca. askerüğim aklıma geldi: Etli patates, pilav, üzüm hoşafı! tskemleyi çekip çöktüra yemeğe. İgima bir ce»ar»t geldi: Hidayet Beyefendi, benim başımı bir belâya sokmuştu ya, ne olurs» olsun, bu suçlamanm altmdan jrüzttmUn akiyle çıkacağıma ili?kln inancım vardı. Bir gUsel kamımı doyurdıım. Tepslyl dışan bırakm&k için, kapıyı Turdum. Er, açtı. Canım iyiden iyiye c'gara lstiyordu. Sankl dğara içersem, gamı defedecektün: (Bir ciğaran var mı heroşerün, aceleyle yanuna alamadım.» Er, çöyle bir iki yakasına bakındı. Arahkh nöbetçUer, bizimle ilgüenmlyorlardı. Sağ elinde tüfeği, sol elini pantolonunun cebine attı. Bir paket asker cifearttsiyle, bir kibrit kutusunu svcuma koydu: «Al çunlan, senda kalsm. Cigaraau vakit geçmea . s dedi. , cSen, ciğarasu kalacaksm.»" «Yok be hem$erim, az fcmra nöbetim blüyor. Koguşta ciğaram var.» ,«Sagol.» Bir karşüık vermeden kapıyı çekip kltledl. Hiç obnagsa cığara kibritin parasım vermeliydim, diye, dUsündüm ama, dellkanli arkadaşın o tarakta bed yoktu. Kendl kendimle öfkelene öfkalene alay ediyordum: Üstüme basan heyheyleri dagıtmak için bir eiğara yaktım. Küçük masayı. bir ucundaki teneke eiğara tablasım, uzandığım karyolanın yanına çektim. Burası, herhalde bir nöbetçi subay odasıydı. Gözlerimi, duvarlarda gezdlrdlm bir ıür«. Sogukkanlı olmaya kararlıydım ama, elde ml? Neydi bu başıma gelen? Sabahı nasıl edecektim? Cigara bana ansıttı: Acele yola çıknu?tıX; hfç olmazsa, Gülseren, bana bir yüz havlusu, Uğur, bir pijama verebilirdi. Yüzümü yıkadıktan sonra sildiğim mendilim, ıpıslak olmuştu; onu iskemlenin arkalıgına asmıştım.'Kolumdaki saatime bakıyordum, saatler bir yana, dakikalar bile çok yavaş geçiyordu. Hep Hidayet Beyden, onun dolabuıdan başka şeyler düşünmek, kendimi oyalamak istlyordum. Uyuyabilir mlyim diy» düşündüm. Kalkıp iambayı' söndürmek İstedim. Lambanin düğmesinin çıkarüdjgını, üstüne bir barit yapıjUrıldıgını.. ışıgı söndürmeoin olanağimn bulunmadığını gördüm*Kapımn üstündeki camdan ışık, dışanya yansıyor. hani odada ısık oldugu dışardan görünüyordu. Çaresiz döndüm, uzandım yine. Birara hiçbir şey düçünemez oldurn. Başım çok ağnyordu. öylece kalakalmışım. Birden kapımn dı^ardan anahtan döndü. Bir er. başım İçeriye uıattı: «Kalk hemşerlm, komutamm senl iıtlyor; sorgu sual var.. » dedi. Bu bMka bir erdl. Klmbllir aksamdan ben kaç nöbetçi degişraişti. Aksam Ustü'benl bu odaya kapayan Çavuş, dışanya çıktığımda, bir aşağı bir yukan dolaşıyordu. Arkasına düştüm. Süngülü er de benim arkam sıra geliyordu. Bulunduğumuz blnadan çıktık. Karanlıkta bir haylı yürüdük. Başka bir binaya girdik. Yine bir koridorda yürüdük. Üsçavu?, blr kapıyı vurdu. tçeriye glrdi. Biraz sonra çıkıp, beni içeriye soktu; kapıyı çekip kapadı. Odaya girince, ışık gözümü aldı. Gözüm kamaştı blr an. Sonra ikl yakamı görebildlm: Buraya oda demek doğru degildr. Bir büyük salondu. Büyük bir masanın başında orta yaslı bir yargıc blnbaşı oturuyordu. Ifigm altında biras saçlan dökük alnı, ba;ı panldıyordu. Gözünde siyah çerçevell blr gözlük vardı. Masanın Ustü, dosyalar, defterler, kagıttarla doluydu. ögle sonu bizi evds sorguya çeken YUzbaşı, masanın »aj yakasında, biraz gerisinde oturuyordu. Masanın sol yakasında, biraz öteslnde, önünde bir yazı makinesiyle bîr çavus oturmaktaydı Binbası, okumakta olduju dosyadan başüu kaldırdı; gOzlügünü «llne aldı. Bâşiyle işaret etti masanın karşısındakl birkaç iskemleden birini: «Otur.» (Arkan var) rv Bir süre sonra Şevket gekü, bu «efer de Basri vazgeçti: Şimdilik Kolorduya gitsin, üerde mümkün olursa yapanz. Ben bu beklenmiyen cevap karçısında istlta ettim. Basri, Şevket'i Ordu Zat Isleri Şubejine almak zorunda kaku. Ve bana dedi ki: Arkadaşını korumak İçin yapuğın bu davramsı beğenirim, ama sanıyorum ki Şevket'in ?ahsında iyi bir arkadas seçmis olmuyorsiun. O gUnlerde blr başka önemli olay daba oldu: «On sekndnd Kolordn Kurmay Baskanı Saffet bey mezunen Istanbul'a gelmis, ya Istanbul'da kalmak, veya baska bir ordu bölgesine nakü talebinde bnJnnmns. Ba Ulep reddedilerek vazifesi başııu hareketi emredllmistir. Dikkatinizi çekerinu Bu yazıdan birkaç gun sonra Basri beni çagırdı: Saffet yann gellyor^aranızdaki durumu bilirim. Sen geçmişi tamamen yok »ayarak ona göre iyi davranışta bulunman ve saygı gostermen gerehar. Bunu senden hem rica ederlm, hem isterim. Ertesi sabah telefon çaldı. Karargih kumandam: 18'nci Kolordn Knrmay Başkanı Saffet bey şim dl Demlrkapı'dan (1) telefon ediyor. 51'nci Tümen Ku mandanı Albay Sâmi Sabit beyle akşam oraya gelmişler. Karavon bozulmnş, kendilerine bir kamyon göDderilmesini rica ediyorlar. Karargâh Kumandanına şu emrl verdim: Saffet ve Sami b«s}er İçin Karargâhta derhâl ikl oda hazırlayın. Akşama misafir edileeeklerdlr, ve yemegi de Paşa" nın evinde yiyeceklerdir. Musul' da kaldıRları sürece Paşa'nın misafiridirler, kendilerine telefon edin şimdl araç gönderilecektir. Yüzbaşı Selâhattin'in Romanı geçerliydı nayatta... Ordu Kıunandanı, yâvcr' Selâhattin'e: 23 Ekim 1917'de Celal'den şu «E§im Safiye sana fazla Utifat ediyor, mişifreyi aldım: safirlerini de özel bir itina ile ağırlıyor» (. Ordu YsverUtüM, «Şimdi valideraden aldığım diye takıhrken hanımefendi çıkageldi: «Mabir telçrafU size de vaktiyle izah etmiş oldnğum veçsa yirmi kişiliktir... Dâvetlilerinizi ona göre hi'o bemşiremiıı desti izditanzün edin.» vaam talep eden ve pek muhik olarak red carabı alan amcazadem Hasan «3. O. K. Snsehrl ° naklinin lcraa hemen adiefendinin kendilerinl pek Orduma mensop krymetH müllmkân olmakla beraber, ziyade rahatsu ettlgini ve bir zabitin hemsirest, alleervelee de söylediğim gibi hükümete müracaatlannın «iyle blrllkte Trabzon'dan netice vennez. Amcanın adneticesiz kaldıfuu bildirimuhaceretle Ordu'ya gelresini biliyornm. Amcazadeyor. Aynı »aınanda bazı baymişlerdir. Akrabalanndan nin adresini de ver, onu ben siyetsikenane muamelât kar( ..) adresindeki Hasan efenbirkaç gün içinde ses çıkaşısmda kalmışlar. Amcaraın dl bu kıza tasallata başlamı? ramaz vaziyete sokarım. sıhbatinden bahsederek büve aile namusunun korunma6. O. Yaverl Selâhattin» tün ailenin şeref xe hayaiyesı için bu zsbitten yardım isCelâl bu davranışıma evet cetlnin teminini benden rica etiyoriar. Cephede bulunan vabtm verdi. Mektubunda dldiyorlar. Mezun gitmekliğim bu zabitin aile namusann vordu* ki: . momkfin olmadığı takdirde korumak hepimlze dSşen va«Selâhattin, ben henüz iyi Vçütıcü Orduya nalcil ve ba zife olduğıından bu hususun düşünmeye iyi karar verme suretle şu hadlsenln önünü teminini diler ellerinizden 5ye alışamadım. Bu hal beBİmak kabil olduğunu zan • perinu» nim için hayatta iyi seyler nediyonım. Ba iki suretten 6. O. K. Halil» hazırlamaz zannedjyorum. hangisini t«rviç ve tensip edi Kırkseldz saat sonra Vehip Her laman beni bayırnayorsaıuz bDdlrmeniıi ve de Paşa'dan şu şifre geldi: ne ikaz edecek Selâhattinl lilrtinizi rica fderim. «6. O. K. Musul bulamıyacağfm.» . . Hasan efendi buldunümnş Durum belırgindi. 18. K. Erkânıharbiyesinde ve elleri kelepçeli ve yaya Suşehrinde bulunan 3'üncU Celâl» olarak Ordu'dan jandarma Ordu Kumandanı Vehip PaşaBuna şu şifreyle cevap vermuhafazasmda, Suşehri'ne ya Halil Paşa imzasıyle şu şifdim: yola çıkarılmıştır. Gelince reyi yolladım: •Gelâl, mezun fitmen ve Mükellef bir sofra Derleyen : tlhan SELÇUK Divani Harb1 OrfTye verflecek ve ses çıkarsmas hale soknlacakkr. GSzlerinizden 3. O. K. Vehip» Günler böyle geçiyordu. Ben ordu çevresine Halil Paşa çevrestne artık yabancüık çekmiyordum. Fakat yeni mücadela konulan çıkıyordu. Halil Pasanın etrafında tttihatçı ve Komitacı birtakım subaylar vardı, Bunlar güya Halil Paşayı, vapılacak herhangi bir suikasttan koruyacaklardı ve güya tttihat ve Terakki Pırkasının belli baslı kahramanlanydı. Cephede her gün derelerlfr kan akarken, erkeği, kadını, çocuğu cephelerda ve cephe gerisinde botuşurken Halil Paşa çevresine toplanmıs bu kahramanlar alayı âdeta mll letin ıstırabıyla eğleniyor, hiç/ bir kanunu tanımıyorlardj. BtR DİLEK Bunlardan Asteğmen Hakfc birgün bana geldi. Her ay brti İU ödenekten beşer altın IirJ aylık aldıklarını birkaç aydıı bunun kesildfğini söyliyerek ar kadaslanyle birlikte kendisüv bu paralann verilmesini istedi. Ismaü HaktaTun bu dileğin söyleyince, Paşa: Pekftlâ, veriniz! Bu parayı ne hakla alıyc i i 4 i lar? "V**" Ne blleyim,'boyle bir ust konmuş, boyle gidiyor, bu usi lü bozmayalım. tyi ama herkesin boyl açıktan gelen paraya ihtiyaı vardır. (1) Musul'a 60 kilometre uza lıkta, şimdi Irak Suriye f mnnda TeUiköçek istasy nu. 4 0 Yıl önce Cumhuriyet 2942,1933 NAZİK İLGİ Sonra Ordu Karargâb. ptomobil subayı Sadi'ye, Paşanın arabasını bana göndermesinı Demirkapl'ya kadar gidip geleceği mi soyledim, berı yanda ahçıya bundan boyle ıki kışilık fazla yemek yapmasmı ve özellikle o gün ıçın iyi bir yemek hazırlamasım soyledim. Küçük bir kâğıtla Paşa'ya bütün yaptıklanmı yazdım. Kumandan uyanınca vfinlmesı ncasıyle hanıme. lendiye gönderdim. Henüz araba gelmişti ki hanımefendi odama geldi Samı Sabıt ve Saffet beylere karşı çok saygı duyduğunuzu anlıyorum. Musaade ve muvafakat ederseniz ben de siein misafırlerinize karşı vazifemi yapmak isterim. Kendilerini bu akşam eve yemege dsvet ediniz. Safıye hanımın gosterdigi bu nazik Ugiden çok duygulandım, teşekkür ederek aynldım. Az sonra çölde yüdınm hıay la gidıyorduk. Otomobil seksen kilometre süratle yol alıyordu, saat dokuzda Demirkapı'daydık Samı ve Saffet beyler beni BÖrür.ce şaşırdılar. Ve Paşa adına hoşgeldiniz demeye geldiğimi söylediğim zaman Saffet çok' sevindı. O hem geçmişin hem de Istanbul'da • kumandanlıkta gördüğü ağır muamelenin havasında eziliyordu. Boynuma sarıldı, bem öptü. Hep beraber arabaya binip Musul'a, döndük. Basri'ye durumu anlattım, çok memnun oldu Oğleden sonra her zamanki gı bl Paşa'yla dairede çalıştık. Aksara eve vardığımız zaman bah çede mükellef bir sofra hazırlandığını ve ordu bandosunun toplantıyı neşelendirmek için çağnldığını gördük. , Kumandan: Safiye sana fazla Utifat ediyor, ve misafirlerini fazla ağırlıyor.. diye bana takıhrken hanımefendi asağıya indi: Sofra yirmi kişilıktir, dıvetliîerinızı ona göre tanzım •di:.. dedi. ARİSTEN büdirildigiaejîö . SİLÂHLANMA MESELESİ re günun en önemli konusu olan «ilâhlanma meselesınBundan maksat ise Berlin ils ianma haklu verilecek ve Fran' de Roma, îngiltere'nin Almanya'nın kısmen silâhlarması fık Paris'i birlbirine yaklaştırmak sa'cîan kısmi bir silâhlanma isve bunun için Almanlara silâh tenecektir. rine iştirak etmektedir. Sanıldığına gore Almanya'nın MOSKOVA*DAN bildirillyor: ctskursk eivannda hiç hafıf miktarda silâhlanmasını bir yeri bozulmaraış, hatta kafatası içindeki beyni Fransa bile kabul edecektir. j^ile çürümemiş bir mamut bulunmuştur. Her bir • Fakat Almanya şimdi 300 bin dişi yedi kilo, müdafaa dişlennin her bin 16 kilo ve kişilik ordu ıstemektedir. Hal213 santimetre bpyundadır. Müstehasa müzeye kalbuki bu ülkeye 200 bin kişilik dınlmıstır. ordu kurma hakkı hususunda KÖPRÜ üzermde Stenafon lsrninde birinin cebinden mutabık kalınnflstı. yetmiş kuruş calan yankesici tbrahiro, dava sonunNihayet B. Mussolini ile Sir da yedi ay hapse mahkum olmuştur. Con Simon'un. Ingiliz projesine yakın bir anlaşmaya varaSON f APILAN Terkos tesisleriyle çehirde artık gecakları da muhakkak göru'ıv celeri sular kesilmeyecektir. Sokaklar ise her gun mektedir. yıkanabilecektir. • . P YARIN : HADDİNİ BİLMEYE BİR ADAM DtŞİ BOND TİFFANY JONES ÇORAPLAR Sami Sabit ve Saffet beyleri kapıda karşüadım. Saffet beni kenara çekti, en derin ve içtan baglılıgım tekrar etti, bir kutu verereK Istanbul'dan getirdim bir tıatıra olarak kab'ul edersin. Kutuda yarım düzine çorap vardı. Ben bu pahalı çorapları evleninceye kadar giydim. Birkaç gün geçtikten sonra misafirlenmiz cepheye gittiler. Ancak ben insanın »kıymetinin kuvvetine göre biçildiğini artık ögrentyordım. Cephede en ağır görevlenn altından kalkan Sellhattln etmdl, bir hiçti.. Ama bugün Ordu Yâveri Selâhattin efendl önemli bir kişiydl. Nasrettm Hocanın kUrk hikâyesi CUAOUE.TANBl MWA Bi'RAZAE L6. HTTE, BUCAMA. Ö âUlMINI >EBlE aiB ETMES3EH GARTH tlancılık: 336/9242
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear