26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET 19 Aralık 1972 HMAİ.;. 5 > D Î JİMfifLDı' N BAŞI BüLDümıp.AÂZIMl &ÎK&B$ı>l. Sîü'MlYLE MKBİNKİ S A Ğ U M 0 1 A M Ö i ABAJıMPAKı MuHAgSEf, W ^ Y BüVultftı AtAN SAfjVlAlffAMFENfc' V£ KAfl t^ıĞİMPEM ATİAYlP fiT*£İE TöMBüU/M... BüM£JİTiF HİM PALÜZE (nöi fffHffmL. ftıgîU İJM îzmir'in içinde SAMİM KOCAGÖZ'ÜN ROMANI 135 «Ne bu? önümüz yaz; yün örüyorsunuz?» lım.. » dedi. diye söylendi. Ablam, şaka etti: Ceketımi glyip, Basmane Garına, oradan «Gelecek kışa hazırlanıyoruz . » Fevzipaça Bulvanna uzandım. Açık bir tütün«Şu kadın milletinin de elınden dikis, örcüden iki paket cigara aldım. Kültür Parkin gü dtismez...» etrafından dolanıp yine eve geldim. Tam zamaAnnem, söze kanştı: nında gelmişim eve; radyo haberleri veriyordu. «Siz, erkekleri giydirelim, çıplak gezmeyeAlbay, salonda bir aşağı bir yukan dolaşıyor, sinlz diye uğraşıyoruz...» Hepimiz güldük annesoyleniyordu: «Ordu, ayakta; biz, burada tavla min bu şakasına. Aklımız başka yerde, düimizde oynayıp, cigara içiyoruz.. Enişteni sen başka sözler vardı. Bu sırada sokak kapısının yokken Ankara aradı. Karargâhta nöbetçi, de«ili, evin içinde çın çın çınladı. Hepimiz sıçradim.» Sonra birden durdu: Haberlere iyıce kudık. Albay, «Konu komşu, konuk mu ola?» diye lak vermeye başladı; radyonun yanına oturdu: söylendi. Cant sıkılmıştı. Annem, «Durun hele «Bu çok fena... Menderes'in Ankara'dan ben, bir bakaylm...» diye, koridora yürüdü. Kuuzakta oluşu çok fena! EsKişehir'de nutuk çeIak kesiidik. Üst katta oturan bankacmın genç kiyor ha!» Albay, ne hesanlar yapıyordu bir türkarısının sesini duyunca, sohığumuzu koyver1U anlıyamıyordum. Habtrler biterken, telefon dik; akşam, sabah, sıksık gelir gider, becereçalmaya başladı. Yine şehirlerarası. Koştum; mediği bir iş, yemek olursa, anneme, abl&ma sosantraldaki kız, «Istanbul sizi arayor efendim» rardı: dedi: teli bagladı. Babacan bir ses, sakın sakin «Aman Hanım Teyze, bir sürü komığumuz konuştu: var. Bir kaşık da kahvemiz kalmamış, ırautul«Sabri! kardeşim, nasılsın?» muş bugün aluımamış... Bu saatte sizi rahatsız «Sabri Bey, evde yok efendim.» ettim » «Ya... nereterde?» «Ne demek; rahatsızlüc olur mu kızım... , «Karargâhta nöbette ..» Gel içeriye . » «Çok iyi çok iyi... Sız, yarbaym bir yakuu «Yok girmeyeyim ..» mısınız?» Annem, mutfağa girdi çıktı. Anlaşılan kahve «Kajonbiraderiyim.» verdı. Kapıyı kapayıp geldi yerine oturdu. Yün çilesine davrandı. Babam sordu: «Kardeşim, size zahmet olacak; bir daha te«Hediye, bu genç komşulanmız komıklarına lefon başında sıra beklemeye vaktim yok; çok sadece kahve mi ikram edecekler? Lokum, şeker, yorgunum. Şımdı Eskişehir'den geldim. Yarbay çay filân da verseydin...» Sabri kardeşime bir telefon açıp, Eskişehir'de«Nereden çıkanyorsun bu lafları Nazif? ki arkadaşlann selâmını söyleyiverin. Yarına Herkese ıkram edilecek bteberiden bize ne? kalmasın... hemen! olur mu?» Kahveleri yokmuş verdık.» «Derhal efendim, merak etmeytoJi Babam, bu kez bana döndü: «Teşekkür ederim; iyi geceler . » «E . Teğmen, var mısın bir parti tavlaya?» Ben, konuşurken, babam, gelmiş başueuma «Emredersimz Albayım.» Kalkhm. raftan dikilmişti. Konusulanlann, daha doğrusu karşıdan tavlayı aldım. Masanın üstüne koydum. Babam, söylenenlerinhepsini, bir bir kendisine anlatyerinden kalktı; bir iskem'.eve oturdu: tım. Sevindir salonda boydan boya bir gitti, bir «Şu cigara masasını getlr: yiiksek masada pyun zo.r; .çUıvor.» tstediğini yaptırn, Kajcsisıns * e ^ . . M , . , „ . JJ%^«». t««fcs»» oturdum Zarlan eü'mize aldık, Mm t»sJ«yacİK**"4 " **U?tfW, 1 'tütoıfnr <Üye söylenaıf sonra diye atacağız: babam bu kez, her oyuna pturdubana. «rehberden şu îkinci Yurtici Bölge Kofoımuzda sorduSu eibi. *" " J U * " < ^ r m t ı r a l ı t n ^ r ı t t n a r a * * * * ! » buyruğurra ğumuzda sorduğu gibi, Karargahın santral numarasını bulup çerirdim. «Nesine's dedi. Telefonu babama uzatım. Sesine tanı bir komu«Dogrusu, çu mobilya masrafından sonra, s y tan tonu gelmişti: başına değin, bir paket cigaradan fazlasına yo«Oğlum, bana nöbetçi amirînl bağla!» buykum b3bacığım. .» karşı!:gını verdim. ruğunu verdi. Biraz sonra, yeniden konuştu: «Yok, bir paket cigarasma olmaza derti, «Sen misin Sabri? Evet, ben babamm. Bir arama ojmna başladık. Akîı, oyunda fiîân değıldi. kadaşın îstanbul'dan telefon etti Eskişehir'deyZarlan atıp, pullan ytirUtUyorduk ama, oyun mış Orad8ki arkadaşlanndan sana selâmlar oyun olmuyordu. Sonunda kapadik taVlayı. Alvarmış . Hepsi iviymiş anlaşıian... Ben de sebay, yine radyonun yamna oturdu. Clgara pavindim. Hajdj iyi geceler oğlum...» Telefonu ketini yokladı: bana, «C'k sbyîe dolaş . Bana kapad:. da bir paket cigara al. Bu geee cnk îçeeegiz anlAk *ar> laşılan .. Hem ortalığa blr gözkulak ol baka Buna rağmen düşman uçaklannın başımızda fır ddndugünU gören Karabekır: . Selâhattın çerreyi gez, herifleri kuşkulandıracak kalabalık istemem.. dedi. Aşağıya inip gezdigim a m a n herkesin gizlenmiş olduğunu, ancak Bekir Sami'nin karargâhının hayvanlan ve TUmen rağıyîa durduğunu gördüm. Derhal gizlenmelerini söyledim ve emri neden yerine getirmemiş olduklancı sordum. Benim bu soruma süvari erlerinden bıri: Biz Bekir Sami'nin erleriyiz, yalnız onu dinleriz, başkası kanşamaz.. demez mi! Yüzbası Selâhattin'in Romanı Kurşuna dizilenier baslannda subay ve doktorlan olduğu halde hastane yaptığımız yerlerde bırakrtusük. Askerlikte usul buydu. Derleyen: tlhan SELÇVK verirsem, acaba perl döner miyd.' Eğer sonuç böyle olursa kar deşime en büjük kötülüğU etmiş olacaktım. Kendi kendimle epev mücadele ettikten sonra dedim .• Birşey olursa parayı Emine'ye ben öderim. Ve Tevfik'e yüz küsur altm lirayı verdim. Tevfik püneş batarken gitti, güneş doğarken döndü Ben o gece çok heyecanlı saatler geçir dim. Ama dönüste vüz altın karşıhğmda dört vüz küsur lıra getirmişti Bunu görünce çolc sevindim, üzüntülerimi unuttum. Bağdat'm tngilizlere gecmesi üzerine bir çok Arap subav ve nefen de şehirde kalıp Osmanlı devletiyle ilişkilerini kesmişlerdı. <i) Bu olay 7 Mart 1917'de Irak ta olmuştu. Ben hadisevi Mart 1920de Bursa'da Bekir Sami'nin yaveriyken kendisine sövlediğim zaman bana dedi td, «Efcer bn neferler o zaman bu olavı ban» anlatsaJardı, sana çok fena davranırdım • Çünkü kararçâhtaki bu erler euveniür «Bey» çocnklanvdı. O zamanlar Kumandanlar karar«râhlannda höyle hevzadpier bulundururlardı ki. elbette as» kerlik anlayışına sığar yanı yok* tu. , (3) BlrhKiOfaura SBrasHrturbi. rinci yılı sonuoa. kadar>Qcmanlı imparatorlnSTtnun parasi aJtın, pümü? ve bakırdı. Kâğıt psrası yoktu. Yalnız Osmanlı Bankası kendi hesabına banknot çıkarmıstı. Harp ilerlevince devlet de kâğıt para basmıs ve Mvas »onunda bunlan altınla değistireeıHni ilân etmisti. Halk buna pek inanmamı?tı Çünkö devlet 1878 Rus savasında avnı şeyi yap ırış sonndan sörünü verine ge> tirmediji için ç o i kişi mahvolmuştu. Halk bunu hilivordu. Os manlı devleti çekilirken paraııun kıvmeti elbette düşecekti ATEŞ SESt Ne var ki Bekir Sami'nin tümenl tam Kâzımiyye mahallesinden geçerken duyduğu feryatlar üzerine kasabaya glrmi? ve görmüj ki, hastanelere hücura eden Araplar kolu bacağı kı rık yaralılan, yataktaki hastaları, birer ip takarak lokakta sürüyorlar, hastaneleri yağma cdiyorlar, hastaları soyuyorlardı. Haltan Türk ordusu gitti diye korkusu kalmarru?. Bekir Sami durumu görünce Kâzımiyye halkını toplamaya başlamış.» Geldim, öğrendiklerimi Kumandana anlattım. Otomobili sürdük, biraz ilerde henüz ıgımaya başlamış havanın y a n aydınlığmda Bekir Sami'yi tümeninin başında bulduk. Karabekir, Bekir Sami'ye sordu. O da yuk&rda anlattıgun gibi durumu açıkladı. Karabekir : Peki bu halkı ne yapacaksı TEHLİKE Bu kadar kritik bir zamanda kumandanların bulunduğu binanın tehlikeye düşürülnıesi ordunun hayatıyla oynanması demektı. Nefer bunu bilemezdi. Yalnız subaya itaati bılmesi gerekırdi. Bu askerliğin esas kanunuydu Şiddetle bagırdım: Hemen ahırlara girin! Er kafasmı çevirmekle karşılık verdi. Bu küstahhğa dayanamadım, neferin Ustüne atladım, suratııu dagıtıncaya kadar dövdüm. atlan da bir yere soktum. (I) O sıralsrda karargâha genç bir süvari subayı geldi. Hamdi Emin bu arkadaşı bana tanıttı. Trabzonlu Celâl ile dostluğumuz o tarihte başladı. Hergün daha kötüye giden muharebe 10 Mart 1917'de düşmanın Bağdat'a taarruzuyla son haddini bulmuştu. O gün öğleden sonra bütün şehir düsman etkSsi altına düşmüştü. Savaş Bağdat bahçelerinde devam ediyordu. Kşntin çeşitli yerlerindeki birliklere tebli| edilecekemir lerin'bı'r kısmını ben grftürecek tim. Saffet, Celâl'in de benimle beraber olmasını ve birlikleri tanımasmı istedl: Celâl'e sordum: Ata binmesini 'bilir misin? Bekir Samiı dört yüz kişiden fazla olan Kâzımiyye halkını ölüme mahkum etmiş, hükmii infaz ediyordu. Kumandan «Ne yapıyorsnn, bu halkın günahı ne?..» diye sorunca beriki şöyle cevap verecekti: «Dört yüz yıljık Osmanta tarihinin hesabıru görüyorum.» nız? Şinsdi ne yapacağım görür sünüz. Biraz «onra ateş sesi duyuldu. Blr de ne görehm!.. Bekir Sami dört yuz kişiden fazla olan Kâzımiyye halkını kurşuna diziyor. Çok üzülen Karabekir: Bekir bey ne yapıyorsun? Bu halkın ne günahı var? Dörtyüz yıllık Osmanlı tari hinin hesabını görüyorum. Geceyi orada geçirdik. tngilizler daha Bağdat'a firmemişlerdi. Bağdat'h subaylara allelerine veda için Izin vermiştik. Karargâhta bir BağdatTi Yüzbaşı Tevfik vardı. tsteği üzerine ona da izin verildi. Yalnız haber aldık ki. bizim Bağdat'ı terketmemizle birllkte bizim kâğıt liralar da değerini yitirmis: 33,5 kâğıt lira bir <ütın ediyormuj. (2) ACABA? Yanunda Ahmet beyin yüz küsur altın lirası vardı. Acaba ben durumdan yararlanarak bir şeyler yapabilir miydim' Kocasını kaybeden ve artlk yoksul yaşamak zorunda kalan ablama bir hizmet edebüir miydim? Peki, ben yüa altını Bağdatlı Tevfik'e 4 0 Yıl önce Cümhuriyet NKARA, 18 (Telefonla) < Bugün 3VWt\ iİrpHe^ Şuketi teşkili hakkındaki kanun tasarısuun görüşülmesine baslandı. Inhisarlar Vekiü Ali ftana bey işlenmiş tütünlerin dışarda satümasl için tngiltere, Pransa, Hollanda ve tsviçre'de muayyen müddetle taahhüde girisildiğtoi, mukaveleler esasının maliyet flyatlarma yüzde bir mlktar zam ile tütünleri sat mak olduğunu söyledi: tzmit mebusu, kürsüye gelerek şunlan söyledi: 19.12.1933 A ' ldM. ECLİ ?!5Ş Kt TABJTIŞMJV sın?» (Rangi rejim sesleri lle gürültüler) Sırn bey devamla: «Sözümün hlç de elâstikiyete tahammülü yoktur Benim kastettlğim rejim bizim rejimimizdir. Maderoki ticareti ele aldık, o ticareti bızzat yapmağa mecburuz. Kanunlar müsaittir. Değilse değistiririzıı demiştir. Bunun üzerine uzun tartışmalardan sonra müzakere kâfi görülerek başka maddelerin konuşulmasına geçümiştir. ŞARTLAR Bu sorum yirmi yaşıMaki subaya çok acı gelmişti. Çünkü hem süvari sübayıydı ve hem de her genç gibi kendisınden ustün kişi tanımayan duygulara sahipti. Çok iyi binerım.. dedi. Atlara atladık. Sokaklardan, bahçelerden, bağ lardan geçıyorduk. Celal bir türlü bana yetisemivordu. Ben zaman zaman durup onu beklemek zorunda kalıyordum. Oysa bu beklevislere içmde bulunduğumuz görev şartlan elverişli değildi. Ba«ımıza da düşman ateşi yagivordu. lşimizi tamamlayıp dOndüğümüz zaman Halil Paşa başta olmak Uzere bütün kumandanlar karargâhta toplanmışlardı. Tartı?ma.. Tartışma.. Sonunda ka Anika yaşarken YAZAN: İVO ANDRİC ÇEVİRENLER: Adnan ÖZYALÇINER İlhami EMİN «înhisarlar îdaresinin teşkil edilecek şirkete karşı taahhütleri ile.şirketîn temin edeoegi menfaat arasmda nisbet yoktur. Fedakârlık ettikten ve külfete katlandıktan,sonra tu tünlerlsatabümek İçin geriye çok bir şey kalmıyor. tnhisarlar bunu pek&Ia kendi de yapabilir. Inhisartann bir devlet idaresi olduğu için ticari muamelât ile meşgul olamıyacagı, mev zuatın buna mânı olduğu şeklindeki ifadelere iştirak etmem. Ruslar harid ticareti pekâlâ devlet eliyle yapıyor ve bunda muvaffak oluyorlar. Madem biz de bu rejim üzerine hareket ediyoruz; niçin tnhisar tdaresl bu işi yapmasın da şirket • yap BUGÜN Ramazanm ilk günüdür. I BURSA'DA yağmurlann kesilmesine rağmen Deliçay, Nılüfer ve Gökdere çaylannm taşması yüzunden birçok köyler sular altında kalnuşür. YARIN : SAVAŞ, İLİM VE KARAKTER DİŞİ BOND 16 Ertesi güri k.'ymskamin ikir.ci ugravı«ından sonra Anika kuyuncu Tane'yi çağırdı. Yan yazmayı hi!i%or musun? Bilıyorurn, dedi Tane. söyledlğfnf kanıtlamak isterresine sağ ehr.in parmaklarını açarak gozierıni se^'siyle kırpıst'rdı. Tane, dukkânından dıvıt, kalem ve kâgıt getırmıstı. Şımdl mınderli?.n Cstünde Anika'jla yanvana oturuyordu ; Söylenen her şeyi ys'Pbilir m sin? Ya7abilirim sanıyorum. Her çılgın kadında va'r o'.an kudurganlık, Anıka'ya buyuruyor, o da bunları Tane'ye aktarıvordu. Tane, bir yanına «•aıimiş, yavaşça harfîeri dizip buruşuk vuzu, riilı gibi, kalemın hareketını izleyerek yazıyordu. Anika söylüyordu. «Sen Dobrun Bcşpapazısıa. Dense Vişegrad'ın giylısı. Nurlarımız ayrı, öylejse senm olmayan şeye dokunnıasan daha ıyı edersin.» O aııa kadar da bir ikı kelımade kararsızlık gösteren Tane. burada büsoutün duraklayarak Anika'ya gülUnç, kaygı dolu bir bakış.a baktı, kadının bir şaka olauğunu, mektubun da Dobrun'a gönderilrasmcsini soyleyeceğini bekier gibiydi. Oysa Auika, ona biç bakmadan sertçe uyardı: Yaz! O da, aynı gülünç, kaygı dolu yuzüyle yaa maya koyuldu. «Sen NedelyJcoviç'ın çıtinaen atlayıp da Kedelyko, mısırlann ıçır.e kdsteoek girdi sanarak az kaisın s e n i öldürecegı sırada ben daha doğmarnıştım. O gun bugundur dul kadmlar.n evlerınde soyifrur durur bu. Buna rağmen ben hıçair zaman senln sağlıgın ya da geçraişınle i^ilenmedim. Sense bana kaymakamla zaptıyeien gönderdm. Taşm altındakı yılanı uyandırsaydın daha iyiydi. Şimdl dinle Başpapaz, kaymakam ondan sonra daha iki kez bana geldi. bir çocuğunki gibi kusattım kıhcıru beiıne, o da, yaşlı haliyle baia leğenls peşKİr tuttu, canuı fsterse dinle benl. Kaygılandığın yakışıklj oğlunsa 19te orda, Zariye' nin meyiıanesinde, tıpkı bir damat gibi tıraşlı, bir ceset gibi de sarhoş, ama bir şey değil bu, onu rahatça eve pölürebilirsın. çabucak ayılır, sakalı da büyür. bana ialırsa piskopos blle olabılir.» Burada dursk!?.dı. Tane de soluk alabildi böylece, harflen, gıderek bütün bir heceyi atlamasına karşılık söylenenleri güçlUkle kaleme alablliyordu çünkü. Anıka'nın Dobrun Başpapazına yazdıği mektup hemen ertesi gün kasabaya yayümıştı. Ke var ki, kaymakamın da Anika'nın evine gidip gelmeye başlamasından bu yana kasaüalılar hıçbir şeye şaşmaz olmuştu Kasabada olup bitenler "karşısmda Başpapaz, söylentiye göre, cübbesıni ters giyip tersınden yakılmif mumlarla beddua ediyormuş. Bu duruma son vermek ıçın kasabada artJc erkeklerden hiçbırinin yarduncı olabileceğine ınanan kalmanıışt:; Tannnın yardım elıni uzatmasmı beklemek gerekiyordu. Yine de Anika. bir kere daha kasabayı saşkına uğratmayı başarmı$tı. Küçük Meryem Günü'nde, şehırlılenn uğradığı, ama dzelukle en uzak köylerden gelen çok sayıda köylunün binktigi Dobrun kiUsesinin çevresmde bliyük bir Küıse Meclisi toplanırdı. Küçük Meryem Gıinü arrfesinae, öğieden sonra, Anika Dobrun'a dogru yola çıktı Yelenka ile bırlikte uslu, iri atlara binmişlerdı: arkalanndan da bır dejikanlı gehyordu. Kenar sokaklardan geçıyorlardı ama Anika'nın Dobrun yolculuğu çarşıya carçabuJt yayümıştı. Çarşıda herkes ordan oraya koşup boyunlannı uzatarak uzaktan olsun yamacı kıvrüışlarını, Strajişte'den geçişlerini gözlüyordu Kalfalarla çıraklar kendilerine çatılarda lş buluyorlardı. DamJann üstünde, bacaıann arasında Anika'nın gözden uzaklaşışına bakıyorlardı. Anika'nın hemen ardından, Çingenenın birinden kiraladıgı bitkin bir atla kuyumcu Tane de yola koyulmuştu. Her zamankinden daha solgun, sarkık yüzUyle, en küçük bir utanma duymadan, çarşıyı bir baştan bir başa geçti. Ne takjlanlara aldınş etti. ne de alaylı selârdlamalara; belki de bütün bunları duvmamıştı bile. Ama yamaçta gözden yıtince çarşıyı bir çeşit şaşkmlıkla öfkeli bir sessızlik sardı. Herkes dükkânına çekilmiş, işlertyle hesaplanna dalmıştı. Az önce Tane'ye gülen> ler bıle bir yolunu bulup Anika'nın ardına düşme fırsatından asıl kendılerimn yararlanması gerektiğinı gizlı gizli düşünüyorlardı. Bu yüzden kımilen sözüm ona deri satın almak içın koylere çıktı kimileri Dobrun'a gitti, kimilerı de Priboy'a pazara yollandı. Gece bastırınca, aynı kestırme yollardan, yaşlılaruı ardından gençler de yola koyulmuştu Aralanndan oır çogu daha çocuk denecek yaştaydı, herhangi bir şey de bekledıklen yoktu, ama Anika yüzunden karanlıkta yitip Rzav'ın kıyılanndakı kayalıklarda parçalanmaktan hoşlanıyorlardı nedense. (Arfeası rar) rar: Bağdat gece boşaltılacak. Kolordu ve Bağdat'taki devlet teskilfitı gece yansından sonra şehrı bırakacaklar... Yerli ahaliden kurulacak geçici hükümet yann sabah tngiüzlere teslim olacak. ACI BtR ŞEY Bağdat Kanuni Sultan Süleyman tarafmdan zaptedılmişti. împaratorluğa 3S2 yü bağlı kalmış bu topraklardan çekiliyorduk. Biz şehirde savasırken birtakım sözde mıllioı Araplar sevinç lçindeydiler. Bir takım ihtiyar erkek ve kadmlar ise ueak lar göklerde dolaşır ve bombalar patlarken kapılara çıkmıs: Allah Sultanın askerine yardım etsin.. Dua ediyor ve ağlıyorlardı. Silâhlı asker için silâhsız bir şehri düşmana bırakmak kadar acı şey olamaz. Biz hepimiz ağlamaklıydık. 10/11 Mart gurubunda müthij bir kasırga başlamışti. Ve biz bu kasırgarun içinde Bağdat'ı terkettık. Bağdaftan Samera'ya kadar yuz on kilometrelik bir demiryolu vardı. Biz bu demiryolu üstünde şehrin sekiz kilometre kuzeyindeki Müşahade istasyonunda hazır olacaktık. Sabaha karşı şehrin Kuzey ucundaki Kâzımiyye mahallesinden çıkarken büyük bir vaveylâ ile karşılaştık. Otomobilie Karabekir, Saffet ve ben vardık. Arabadan atladım gürültünün ne olduğunu anlamak istedJm Mahalleye girince korkunç bir manzarayla karşılaştım. Bizim gözleri fırlamıs neferler, kadın. çocuk, erkek, ihtiyar halkı «orla topluyorlar ve kasabadan çıkanyorlardı. O sırada buldugum bir subay su bilgiyi verdi: «Biz ordunun ağır yaralılannı. TİFFANY JONES SEHfP PiglMDA /'g r TÛA« ATLuO KÖTÛ KOKAB. QAMA OİT/*»E£» VIİ B U l'S 8UNUM BAtJA BOT. LE •AAUÛ NE$£Ü BAKAMA2. GARTH
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear