24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET 18 Aralık 1972 AtEJi ETME./... DitfLt 0ENÎ... MUHABBtT kifl ü t TUTMA gtHİ ^ ... ZATEU yur BÎ3Efci AlıfJ ı ' t Î M p ^ î TöHUMUjliN HEHgıRİMt TtBBtT,, «Wİ 0KUyuj>üFLtY.tCEK5İrt. SöNIUTöHUMlArtl EöOM£CEK$ıN. YATAÖA ()CA&ıNI>uvAIMMA 5Aİ EÜMÎ VU/^JP: ELİMÎ V/Ü^PuM j>UVAM Düv/AplOLPü U4 PÂRf Öl'Rll IN tıKTI gfeiNPtM dM 4IKTI 3ıRİMPEM »SMA/t PEW çıKTI ı M l Y<JLWP'M ı*/E YOLLADlM ö^lit} 0ıP MUHAggfr WHA İJ^İteYı'M Kı. gd V BUMU .PÜJİnNBe (pAZAPTtSı) 6ÛNÜ, ÂFı'rAP 5AATÎNPE B'ftKÂĞtDA YAHP PÂK Y£fcJ>E Bl'g # ALTINA Û dÖzljlUÜ ÖzlUÜ jî I'L£... MtiAZ'ıH 5/|frBLÎİLE.MÂlÎKEYevMÛW>İN BAjflAPlM İzmir'in içinde SAMİM KOCAGÖZ'ÜN ROMANI 134 «Ne yaparsın Emre, alışmış kudurmuştan beterdir: Biz de ille haritalara, planlara ara sıra göz atmadan edemeyiz... Izmir'i iyice tanımak istiycrum: Önemli ycrlerini, turistik yerlerini bilmek gerek.« Babam, bizim bu konuşmamızı, bıyık altından gülerek izliyordu. Bu sırada radyonun sesi cızırdamaya başladı. Babam, öfkelendi: «Yahu, şu îzmir Radyosunun da sesi bir türlü doğru dürüst çıkmaz. Yeri, bir asağı, bir yukan değisir > «Izmir'e pek kulak asmayın çu sıra baba,» karşılığını verdi eniştem, «haberleri, Ankara'dan, îstanbul'dan dinleyin...» Albay Nazif Tınaztepe, şöyle bir Yarbay Sabri Tezen'e baktı. Sonra bana döndü: «Oğlum Emre, Ankara'yı bulmaya buluyonıra da, Istanbul'un yerini hep kanştmyorum. Gel de bir çıkar bakalım.» Geçtim radyonun basına. Istanbul'u çıkardım. Şarkılar vardı. Babara, kurşun kalemle göstericinin ustüne, bir işaret çekti. Hep birlikte sofraya oturduk. Sırası gelmi?ken, bizim nikâhın, Haziranın yirmisine ertelendiğini söyledim. Annem, şaştı. Yıldız Ablam, «Bir, sabahtan öğleye dek onlardaydık. Sizin evinizi yerleştirdik. Hiç de böyle bir karar yoktu.. dedi. Ölayın nedenini anlattım. Annem söylendi: «Ne yapalım oğlum, hayırlısı olsun. Ahter Ha' nım, her şeyi tamam istiyor. Bizim için fark etmez; on gün önce, yirmi gün sonra..» Ablam takıldı: •Kız evi, naz evi!» Babam, söylendi: «Daha iyi. Şu karışık günler bele bir geçsin bakal.m....» Dikkat ettim, eniştem bize pek kulak vermiyordu. Acele acele yemeğini yiyordu. Sık sık da saatine bakıyordu. Sofradan kalktı. Hinl yıkamaya gitti; bir süre görünmedi. Sonra bir de baktık; resml asker' üniformasını giymiş, koridorun başında göründü. Hepimizden önce ablam sordu: «Hayrola Sabri? Bu ne demek?> «Bu gcce karargâhta Nöbetçi Amiriyim. Nöbetira var.« Sonra şapkasını başma koydu, topuklannı birbirine yapıştırarak babama selâm verdi: «Raporumu, yarın sabah takdim ederim Albayım!» Babam, bir an, gözleri parlayarak ona bakb. Çok heyecanlanmıştı ama renk vermedi: «Başanlar dilerim Yarbay, raporunuzu bekliyeceğim!» Eniştem bana döndü: «Emre, bu gece beni telefonla kira ararsa ara sın Karargâhta nöbetçi! diyeceksin. Başkaca ne sorarlarsa sorsunlar; kendisini Karargâhta arayınız, birşey bilmiyorum. karşılığını ver.» «Başüstüne Yarbayım!» Yıldız, iyice yaklaşmıstı kocasına. Dudaklan titriyordu; birjeyler söylemek Istîyor, söyleyemi yordu. Yarbay, uzandı, sakin sakin onu iki yanağından öptü. Bu arada annem mutfaktan bir pa ket koşturdu: •Aman oğlum, nöbette acıkırsın, şu paketi ya nına al, yiyecek birşeyler var içinde...» Yarbay, paketi aldı; uzandı, annemin de elini öptü: «Eksik olma anneciğim, teşekkür ederim..» di ye kapıyı çekti, çıktı gitti. Ablam, ilk kez gördüğüm büyük bir soğukkanlüık, ciddiyetle gitti, sedire, babamın yanıbaşına oturdu. Biraz da şaşkın, heyecanlıydı. Tok bir sesle, birden kendisini toparlayıp konuştu: «Bu geöe tamam baba! Öyle anladım.» «Doğru kıznn; ben de öyle sanıyorum....» «Ne değin kendimi tutsam, yine de Sabri için korkuyorum.» «Bir asker karwı, korktuğu değin, umutlu da olmaJı.. » Uzun bir sessizlik oldu. Annem, hepimize kahve yapmış getirmişti. Sofra toplanmamış, bylece salmıştı. Ablam, gok dalgındı; kaikıp annemin elinden kahveleri alıp dağıtaxnadı. Babam. sedire yakın masadaki iskemlesinden her.flz kalkmamıştı. Kahvesini alırken. şöyle bir annemin yiizüne baktı. Annem, alçak bir sesle, «Haklannda hayırlı olsun! Memleket için hayırlı olsun!» dedi. Babam, gitti, ellerini yıkadı geldi; sedirin yanındaki koltuğuna, radyonun bulunduğu masanın kenanna yerleşti. Ablam, yemek masasmın Ustünde kalan kahvesini alıp, yandaki masanın UstUne, babamın elinin altına koydu. Kahvesinden bir yudum alan babam, dudaklarınm arasına bir cigara koydu. Yaktım cigarasını. Bana da bir cigara uzattı. Onun önünde hiç cigara içmezdim. Duraklayınca, «Yak bakaiım sen de bir cigara teğmen, izin verdim! Bu gece, başka bir gece olacak... belki de tarüıimiz icın...» Yine sustuk kaldık. Annem. kahvesini lçmiş, sofrayı toplamaya girişmişti. Yıldız da ayaklandı ona vardıma. Babam, radyoyu kurcalarnaya başladı. Sonunda Ankara'yı buldu. Şarkılar vardı Ankara'da. Sesi kıstı, öylece bıraM^ radyoyu çalmaya. Yine bir süre sonra dördümüz bir afaya geldik. Annem, ablam, işlerini bitirmişlerdi. Penoerenin yanındakl koltuğa oturdum. Gazeteleri kucağıma aldım. Ama hiçbirinl okuyamıyordum. Harfler, gözümde büyüyor, küçülüyordu. Pençerenin tül perdelerinden, ince bir rüzgâr salona sızıyordu. Yıldız, örgüsünü aldı. Yünü bitmişti. Yeni bir çile yünü, annemin elleri arasına tutturup yumak yapmaya, sarmaya başladı. Babam, agır agır yaktığı bir cigarayı daha içiyor, hafiften çalan radyova kulak veriyor, bir yandan da ablamla annemi seyredlyordu: (Arkası var) Böylece esaret çemberi kınlmıstı. ÜÇ SAAT MOLA Yüzbaşı Selâhattinin Romanı lleriye giden ve bu durumdan haberı olmayan Karabekir Tümen Kumandanlanna (1) fikrini söylemiş, Bekir Sami bu fikri kabul etmemiş, düsman çemberi kapamış da olsa, yanp geçmenin mümkün olduğunu söylemiş, bu görevi de üsttlne alarak geriye yürliyüse baslamış. Biraz sonra önde Bekir Sami Karargâhıyla gözüktü, biitün askerı süngü tatonış kavgaya hazırdı. Halis, Bekir Sami'ye durumu anlattı, çemberin kınlmış vo dusman süvarisinin çelcılmiş olduğunu söyledi. Bu arada Karabekir de geldi. Bütün birlikler Aziziye Bağdat yoluyla tek rar geriye çekilmeye yöneldi. Gece bir yerde üç saat mola verildi. Sonra tekrar yttrtiyü$e geçildı. Amaç Aziziye kasabasını bulmaktı. 14 Şubat 1917 sabahı yürüyüşe devam ederken bir takıra adamlann Dıcle boyundan bize doğru koştuklannı gördük. Bunların içinde Operatör Avni'yle Doktor Binbaşı Saim vardı. Hçmen karşıladık ve kafıleye aldık. Hastahane vapurunda görev yaparken İngiliz gambotlan gelmiş ve hepsini teshm almışlar. Ancak gambotlar bunlan gerıde bırakıp yukanya doğru çıkınca sağlam olanlar kendılerini nehre atarak sahıle çıkmışJar. Penşan durumdaydılar. Operatör Avni anlatmaya devam etti: Ahmet Bey geldi, yatırdık. Fakat birşey yapamadık. Çünkü elimızde gereç yoktu. Ama olsa da umutsuzdu. Beyın tamamen «Ea« «abaha karşı vapurdan aynlmadan önce yanma gittim.'Artık kimseyi tanımıyor ve son saatlermı yaşıyordu. Sanınm şimdiye kadar ölraüştur. Allah Rahmet eylesin. Kumandanın yeni yaveri Karabekir, bir sabah, Selâhattin'e ayaküstü şöyle diyor: «Ben sizi yaver almak istiyorum. Yalnız iki tavsiyem var... Siz çok mağrursunuz... Bu huydan vazgeçeceksiniz. Sonra çok kabasınız... Yavaş yavaş nazik olmayı öğreneceksiniz.» tan menedeceğıni düşünüyonım. Karabekir: Evet, dedi, seninle çalışmanıp kolay birşey olduğunu sanmıyorum. Bununla beraber dürüstlüğe, erdeme ve gerçegi olduğu gibi söyleyen bir adama intiyacım var. Bir süre denerîz, memnun olmazsak ayrılınz. Selâhattin magrurdur, küstahtir, mütecavizdir; Kolordu yaveri olursa Kolordu Kumandanlığı yapmaya kalkar. O daima geri plânda bırakılmalı ve böyle knllanılmalı.. diyen Saffet, Karabekir'e sos dinletememiş Az sonra Saffet'in yanma vardığım zaman kendisini asabiyetten adeta hasta olmus durumda gördüm. Eh işte, dedi, yaver oldun; artık bize kurmay başkanlığı yapmak caiz değil... Emrinizde olmadığım zaman size daha fazla saygılı olacağımı sanınm. tlk elde bUtün bırlikleri Diyale gerisine almak ve karma kanşık duruma giren ve adetâ bir sürü manzarası alan askeri yeni baştan düzene koyarak savaşacak hale getırmek gerekiyordu. Biz de buna çalısıyorduk. Birçok birlik kaldınlıyor; subay, er, hay\an, top, maüneli tufek durumlanna gb're yeniden birlikler meydana getinliyordu. Bağdat'ı savunma için de arazi ve şehir inceleniyordu. Ben Karabekir'ın verdıği kordonu takmıs yaver olmuştum. Ama Şube Müdürüm Halis ban* Birinci Şube işlerini de yaptırıyordu. Gucümün yettiği kadar her yana koşuyordum. 7 Mart 1617 günü Bağdat savunma bölgesini ıncelemek içm Bağdat'ın kenanndaki köşklerden «Nazım Paşa Köşkü»nün taraçasmdaydık. Hepımiz dürbünlerle araziyi inceleyip gereken notlan alıyorduk. DürbUnle bakmaya daldığım bir anda arkamdan birtnın ceketimin eteğini çektiğini hıssettim. Kafamı çevinnce Ordu Kumandanı Halıl Pasayı gördüm. Göğsümdeki yaver kordonuna Derleyen : tlhan SELÇVK bakarak eliyle bir soru işaretl yaptı. Demek ıstiyordu ki: İki gün önce sana casua diyen Karabekir'e yaver mi oldun? Ben de bu işi anlayamadığum eılerimi yana açarak iaaretle » » lattım Günler çok dolu geçiyordu. Bu sırada üzUcü ve anlamlı bir olay geçti başımdan... Biz evin damından çeTreyi incelerken dusman uçaklan da tepemizde dolasıyordu. KALABALIK Karabekir, otomobil, araba, at gıbı şeylerin köşkün kenartnda bulunmamasını ve hepsinin gizlenmesini istedi. Biz de emir verdik. tki tUmenin kumandanlan da burada idiler. Oç karargâhın subay, nefer ve atlan epey kalabalık oluyordu. Damda sayısı az sorumlular bırakıldı, geriye kalanlar dağıtıldı. (1) 51'inci Tümen Kumandanı Hasan Cemil 1938'de saylav ve Dil Tetkik Encümeni Reisi oHu. (2) Bu savaslarda en bflyfik rolü Dicle'den arkamıza geceo düsman pambotlan oynamiîU. Su derinliği betU olmayan Im nehirde biz zorlukla işlerfcen tngilizlerin snyun derinlik ve cereyanlannı hesaba katarak muharebe çambotn kullsnacak kadar bilgiye sahip bulunmalan dikkat çekiclydi. Banş zamanında Infillzlerin bn SUtânn işletme bntiyazını alarafc tecrflbe sahibi olmalan bilgüerinin temeliydi. Bir devlet smırlanra yabancıiara bSylesine acarss elbette cezasını çekecektir. (3) Başkumandanlıktan şa emri almıştık: 15 Şubat 333 gününü takip eden 16 Şubat 333 pünü 1 Mart 333 eünii olacaktır. Böylece Batı dfinyasıyle ara» nuzdaki on üç «iinlük tarih far» kı kapanıyordu. (4) Bunu daha sonra Saffet bana anlattı. TARTIŞMA Teşekkür ederek ayrıldım. Çadıra gelip bunu söylediğim zaman arkadaşlar heyecanla: Şimdi Saffet boyunun ölçüsünü alsın.. Karabekır beni yaver yapmak için çağırdığı zaman Saffet de kumandana bir yaver aramak için çalışıyormuş. (4). Aralannda epey tartışma olmuş. HAZIRLIK tn Artık Diyale'nin değil Bağdaf savunması söz konusuydu. 40 Yıl önce Cumhuriyet MAlJ DURUMUMUZ Fakat gelirimizd'eki görülen noksanlık geçen seneye göre biraz azalmıştır. Müfredatı ayrı «yn blldiri 18.12.1933 A lfltArçArJ' (Telefonla) Alcfığımız malumata göre Maliye Vekâleti, Şubafın İlk haftasından sonra 934 senesi bütçe hazırlıklarına başlayacaktır. Maliye Vekili, Bütçe Encümeninin düVıkü toplaîitısında altı ayhk gelirimizin mukayeselı neticeleri hakkında izahat vermiştir. 193^ ve 1933 seneleripin Haziraıiından Kasım sonuna kadar olan devrelerde gelirin mu kayeseli bir cetvelini de bildlrmıstır Bu cetveldeki rakamlar vaziyetın normal bir şekil aldığını göstermektedir. AZÎZ ÖLÜ Operatör bunları anlatırken henüz yirmiyedi yasındakı küçük ablam Bmıne'yi, dokuz yaşındakı kızı Bedıa'yı, altı yaşındakı Melına'yı ve babasını hiç görmemış olan üç yaşmdakı Osman'ı düşıinüyordum. Ben de bu aziz ölüye rahmet dıledim. ve dayanamayıp ağladım. Demek Ahmet Bey otuz altı yaşındayken hayata gözlerini kapamıstı. Ablam Emine bu tarıhte henüz on senehk evlıydı. Bu on yıl içinde Ahmet Bey Adana'da Ermenı. Mıdılh'de Rum. Yemen'de Arap ısyanlarına gıtmis en sonra Bırincı Dün ya Savasına katılmıştı. Kmine'nin on yıilık evhlik hayatında belki de iki yüı bulmayan bir beraberliği vardı Ahmet Beyle.... 15 Şubat 1917'den 4 Mart 1917 gününe kadar Bağdat'ın otuz kılometre Güneyındekı Diyale nehrinin Kuzeyıne ' çelulmekle geçti. 14 Şubat 1917 savaşı ve. ondan öncekı muharebeler tki tarafı da çok yormuştu (2). Evvelce Ahmet Beyin Selman Pak zaferinden sonra yakaladığı İngiliz gambotu bu muharebelerde tekrar İngilızlerin elme .geçmışti. (3). 4 Mart 1917 geceyarısından sonra bır görevden çok yorgun dönmüş ve darmadağımk kurulmuş çadırlardan birıne girerek topragın üstüne uzanmış uyuyakalmıstLm. len bu cetvele nazaran (altı aylık) 1932'de vergi tutan 86,972,000, 1933 de ise 83,120.000 Uradır. I BtRKAÇ gündenberi devam etmekte olan yağmur, Nilüfer çayının taşmasına sebep olmuş ve Bursa ovasını su basmıstır. I AFGAN Kıralı Nadir Şah'ın katillerinin muhakemeleri sona ermiş, bunlardan ikisi idama, ikisi de ınüebbet hapse mahkvm olmuşlardır. Mahkeme salonunu dolduran halk harekete geçerek katillerin hepsinin idamlarını istemişler ve polis katiller aleyhinde coşkunluk gösteren halkı güçlükle teskin edebilmiştir. I MALATYA muhabirimizin bildirdiğine göre tanesl 100 120 gram gelen nefis kayısılar teskilâtsızlık yüzünden ağaçlarda çürümaktedirler. Anika yaşarken YAZAN: İVO ANDRİÇ ÇEVİRENLER: Adnan ÖZYALÇINER fihami EMtN YARIN : KUR3UNA DİZİLENLER DİŞİ BOND 15 Yalnız kendisiyle onun anlıyacağı geçmiş gecelerin anlamsız sözleriyle okşamalarını hatırlaUyordu. Kadın, inatla susuyordu. Yakşa, başkasınınmış gibi hafif bir sesle kekeliyordu: Ben sana «Anika, safak söküyor» dîyordum, sen... Sen avucunla gözlerimi örtüyordun... Böylece sırasıyla geçmiş gecelerin ayrıntılarını seriyordu ortaya Bu İri yarı adamın oturduğu yerden bütün bunları, bir kadın gibi, birer birer sayıp dökiişünü görmek hem gulünç, hera acıklıydı. Anlaşılan bu sözler onu, aşk gibi sarhos ettiğinrien ne söylediklerinin, ne de yaptıklannın farkındaydı. Anika onu sakin, sdze kanşmatfan, yaslı gibi, ama alay etmeksizin dinliyordu. Ayrılırlarken Yakşa'nın onu bır daha ne zaman görebileceği konusunda üstelemesine karşı kadın güliimseyerek şu karşıhğı verdi: Belki de Dobrun'da, Meryem Ana gününde. Bundan sonra Yakşa Zariye'nin meyhaneslne postu serdı. Anika'nın kapısına uğrayarak Yelenka ve Saveta'yla oturamıyacak kad'ar utancı kalmıştı. Bütün gün lçip çevresindekilere rakı ısmarlıyarak büyük yumruğu masaya dayalı, kaykılan güzel başı duvara yaslı, yüzü, isli tavanda bir şey okurmuş gibi yukarı dönük olarak aynı yerde, kımıldamadan otururdu. Herkes neden ayyaşhğa vurduğunu bildiği halde, Anika'yı hatırlatmaktan kaçınırdı Saatlerce böyle oturup tavana bakarak kadının sözlerinden çok suskunluğunu düşünCyordu. Kadının suskunluğuyia dopdolu olarak bu suskunluğu ta derinliklerlnde duyuyordu. Gözlerini yummaksızın onu, başı, saçlannı iyice gizleyen ak bir örtüyle sıkı sıkıya kapanmış olarak minderlikte otururken görebiliyordu. Elleri kucağmda, fal bakıyormuş gibi avucunu ötekı avucu içinde tutuyordu. Yüzü kocaman ve aktı, elma yanaklan kabarmıştı, donuk gözlerind'en yayılan gülüm seyişi bu kabarık elma yanakları iyice aydmlatıyordu. Bu suskunluk karşısmda Yakşa'nın soluğu daralıyor, gözleri dumanlamyordu. Bir kere daha yanına otursun isterdi, o zaman başını iki eliyle kavrayıp hızlıca kıvırarak doşe|e, yere, otlara. çekmekten kimse alakoyamazdı onu. Tam o anda kadının onu adamalar, belki rfe venebileceği bu duyguyu kırkıllı uğraştırmış olan soğuk gururunu hatırmakla hiçbir şey elde edemiyeceğini ayırdederdi Birden, basınt duvara çarpmısçasın» kendine gelir, büyuk yumrugu masanın üstünde çaresiz titrerdı. Yakşa, Zariye'nin meyhanesinde icip Salko Hedo da bundan haberi yokmuş gibi görünürken Anika'nın evının çevresintfe yeni yenı dövüşlerle çatışmalar sürüp gitmekteydi. Anika, artık kimseyi içert almak istemeyince sarhoşlar kapıya saldınr, öbürleri de, biraz daha ayık olanlar, bu yolla Anika'ya kendilerinl beğendirmek amacıyle onları kapidan uzaklastınrlardı Hedo'yu iyı tanıyan kaymakam, Anika'nın evine giderek bu kadının dunımunu kendisi ele almaya karar verdi. Bir öğle sonu yanında bır zaptiyeyle gitti de. Zaptiye yalnız başına döndü Karanlık basıncaya kadar orada kaldı kaymakam. Ertesi gün yeniden gitti. Başka türlü de olamazdı zatep. Hayatında birçok kadın tanımış olan ama eline çok az seçme fırsatı geçiren kaymakam, bu kadının başkahğını sezmişti hemen Kasabanın kuruluşunoTan bu yana, insanlann doğup evlendiğinden beri bunca çekici bir gövdeyle bakış görülmüş değildi. Onu çevreliyenler için doğup yaratılmamıştı bu gövde Başllbaşına bir olgnydu bu. Kaymakam. bilinen ama çoktandır yitirllen bir şeyl bulup tanımış gibi bu güzellik kar şısında donup kalmıştı. Derinin donuk aklığı. coşkun kan dolaşımını gizliyerek yüzde sert bir çizgiyle karşılaştığmda, birdenbire hiçbir geçit bulamadığından, ya dudakların koyu allığmda kınlır ya da güçlükle seçilebilen tırnaklarla kulak çevresinde belirlenen bir kızıüığa dönüşürdü. Bütün bu büyük uyumluluğu içinde gösterişli suskunluğu^ başkalannı hiç hesaba katmayan kendine dönük davranişlarıyle amaçsız, gereksiz büyük bir çarlık glbiydi bu gövde. kendî kendine yetiyor, gizliyecek bir şeyi olmadığı gibi bir seyler sunroak gereğini de duymadan sessizlik içinde yasayıp başkalarının konuşjna isteklerini nefretle karşılıyordu. Bunların hepsi kaymakanı.n karşısında duruyor, kavmakam her seyi olgun bir adamın gözleriyle görüp yaşamanın gerçek de*|erinin ne olduğunu kestirdiğini sandığı anda, bu yaşamanın elinden kaçarak kısaldiğını da anlıyabilivordu. Anika'dan başka bu Türkü ne engelleyebilirdi? Kadın onu engellemiyordu. (Arkası var) TEVECCÜH TİFFANY JONES Uyandığım zaman arkadaslar ça/ içiyorlardı. Bana da verdiler. Çay ıçtıkten sonra yüzümü yıkamak için çadınn önüne çıktım. Kurulamrken Karabekir'ı gör dum. Karabekirin çadın bizimkinın on adım sağındaydı. Kumandan çadınn önünde duruj'ordu: Selâhatün efendi.. Diye beni çagırdı. Derhal toparlandım, yanına gittim. Ben sizı yaver almak ıstiyorum, diye söze başladı, yalnız size iki şey tavsıye edeceğim. Siz çok mağrursunuz, bu halinizden yavaş yavaş vazgeçeceksıniz, büyüklerinizin yanında gölge olmayı öğreneceksiniz Sonra çok kabasınız, yavaş yavaş kıbar ve nazik olmayı öğrenecebsiniz. Kumandanım, dedim, sizin bu teveccühünüze mazhar olmak benim için elbetteki kıymetlı ve sevindiricidir. Yalnız sıze bu istekleriniz çerçevesinde faydalı olacağımı sanmıyorum. Siz belli inançlannıza göre düşünür ve hareket edersiniz. Bense kendimi bir yana bırakıp olaylan yalnız millet ve devlet yaranna tartanm. Çok zıt sandığım bu iki görüşün beni size çok yakın çalışmak CULVK, V&a. JNSJUTSBE tl'M.ÖJJÛNDe U7UN B/R VOL GARTH DOSTIAOIM ACTIK EOEMEZ Kirtl C 3fVl'N. SENl' S Ö T Ü B E
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear