28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET 1 Aralık 1972 u.stafa Kemal Paşa, îzmir'in almmasmdan sonra, Ankara'ya dönmek üzere Bursa'dan geçerken, orada, İstanbul'dan gelen yazarlarla, ozanlarla buluşmuş, bunlann arasmda yer alan Yahya Kemal, sofrada yeni şiirlerinden birini okumuş, «Mehtap, iri güller ve senin en güzel aksin» deyince Mustafa Kemal gülümsemiş, «Ah bu ozanlar» demiş, «biz neyle uğraşıyoruz, onlar neler yazıyor!» Şiir, savaşın yanma konulunca, her zaman biraz gülümsetiei olur; gerçi gül, kan va sevgüinin dudağı bir araya getirildiğinde, «Bir kanlı gül ağzmda ve mey kâsesi elde» dizesindeki gibi bir 'uyum, bir ho.ş imge çıkar crtaya, ama kurşunlarla yüzü d'elik deşik olmuş birindçn bu dille konusulamaz, aykırı kaçar. Yaşamın acı gerçekleri karşısmda bu türlü bir sanat için «uydurma» denmesi, genellikle ozanlann düşçü, gerçeklerden uzak kişiler sayılması, fairaz da bunrîan olsa »Rrektjr. Ama kimsenin akJma >unu feormak. Rfimez: <(Peki, savaş uydurma 9 çlrgiJ mı » "Bizi Kurtuluş Sava?ına knldıran olayda, Yıinp.nlıları Anadolu'ya saldırtan emppryaiistw, «Büyük Ytmanistan» uyUurmasmı orfaya almışOysa bövle bir Yunanîstan hiç bir zaman Ç:karsal evekler için tarihin kandırnıa nracı olarak değiştirilmesindcn başka bu* $fiy dcgildi bu. Nitekim ondan öhce Aimanlar bize bo'yle bir düşssl amaç a«ılama£a kalkmıslar, «Ttıran» uğruna Türk'ü kırdınmşlardı. Ataturk'lin, perdft arkasmı bildiği îçîn bnzup ithgi bu oyundur iştft EnVer Paşayi serüven]ere atan. Qprçi birinci dünya savaşınm baslamasımn percgk nedeni. bir Sırp dpiikamisrmn Sarajevo'ria Avusturya Veliahdım kurşUnlaması değildir, Ama o kurşunun savaş îçin bahane edilmesi, oîayı, bir kovboy filmine benzstmiiştir. Kovboyun birî barda birine yumruk atar, bunu Eören başka biri onu yumrukler... Derken bütün ıtıcvhane birbirine girer. her şey tuzla buz olur. Derinine ^itmeden bakılırsa, birinei dünya savaşının görunîimü bu değil midir? Derinine dedim ya. onun da üzerinde duralım; bir takım derin ekonomik nedenlen var diye, o korkunç savası olnğan görmçk zorunda mıyız? Kapita'in büyürnesi. yeni pazarlar gersksemesi bir ekonomik yasadır diye, doğa âfetlerinin kaçmılmazhğını M Olaylar ve görüşler SAVAŞ ve BARIŞ Melih Cevdet ÂNDAY toplum bımalımlarına da tanımak insanı ilkelleştirir. Değiştirirsiniz o toplumun yapısmı, dün. yayi kovboy meyhanesi olmaktan kurtarırsınız. Savaşı toplum sal yasaların ürünü sayıp olağan görmekteki o sözüm ona bilim saygısını bir yana bıraksak da, bütün savaşlann, savaş alanı dısında yol açtıklan zulme ne domeli? J. Sartr, «Zulum makinesi bır kez kunılmasm, zalimler nasıl olsa çıkar» demışti Cczair olaylan sırasında. «Büvük Yun&nistan» diye adlancürdıklan idcal uğruna, Yunanlıların Anadolu'da suçsua halka zulüm etmeleri de bilim saygısı ile Karşılanamaz ya. Ben kendiml, bu türlü bilimsel açıklamalara kaptırmayıp, olaylan basit bir gozle görmeği yeğlerim. Gerçekten de, ayışıgı, çıçek, sevgili'. Bunlar dftğil midir yaşamın en güzel yanları, bizi mutlu erlen şeyler? Giderck insanhgm ersği, diycbihriz ki, yaşamı bunl&rla, bunlara benzer nğelerle kurmaktır, Sevi ve sanat, barışın leridir. Bu yüzden olmalı ki, savaşseverler. s& natı hor görüp kuşkuyu yayarlar. araçtan daha eski olduğunu öne sürer. Savaşın daha eski olduğunu savunanların görüşü, bizde, araştırma konusu dönemdeki toplumun ilkel bir toplum olduğu gerçeğini unutup savaşın vaz geçilmea bir şey olduğu samsını uyandırabilir. OyFa ilkel toplumun barışçı niteliği varsayımım destekleyen bilim adamları hiç de güçsüz sayüamaz, Neyse, onlar bu tantıçmayı bir sonuca vardırmayi sürdüre duı\siınlar, biz öncelik sorununu bir yana bırakm konumuza dönelim. Ataturk, ülusumuzun zorlandığı bir savaşı kılıç gücıi ile bize kazandirmiş bir kahramandı. Uğraşı askerlik. savaş sanatı. Peki, nasıl oldu da «sanat» ile «savaş» yanyana geliverdi? Savaşın bıinıı değıl de, sanat fiayıldıgını gösteren bu de>ım, konumuzu karıştıracak. Bu benzetme Ü9 .savaş mı, yoksa sanat mı yüceltiliyor? DuyguKaihktan çıkma olduğu için küçümsenen sanatın, riuygusallıga hiç yer vermeyen savaş ile birleşiinlmesi, kimbilir kimin buluşudur? Bu buluşla savaş, ^üzel sanatlar arasına sokulmus oluyor. BöyİR olıınca, onu, insan yaşammın güzelleştirilmesine yarayan bir şey diye benimseyecek, ardın• dan da güzel bir savaş,lirik bir savaş, özgün bir savaş, rokoko bir savaş gibi, benzetmelere kalkışacağız. Gerçi düpedüz savaş tutkunlan, savaş sevdalıları vardır, olagelmiştir hep; gene de adam öldürmek değildir tümden bu tutkunun özündeki; cesaret, şeref, kahramanlık, mutlu bir yann kaygısı gibi duygusal etkenlerdir. Nitekim Atatürk de savaşta ölüleri görmeğe katlanamadığmı söylemiştir, «Başımı çevirirdim» diyor. Dahası var, bunca savaşa girip çıkmış bu Büyük Asker, barışın en içten savunuculanndan biriydi. Barış ne demektir? Ayışıgı, sevgili, türkü, dostluk ve bunlardan kurulu sanat gibi şeyler değil mi? Nitekim Atatürk de savaşı «olmaz olsun» diye uzak tutmuş, ama türkü söylemeği hep sevmiştir. Bakmayın Bursa'da Yahya Kemal'e takılmasına, adam savaşın kanı, tozu toprağı içinden daha yeni çıkmış da ohdan öyle konuşuyor. İzmir'e girdiğinde Kramcr Palas'm Rum garsonuna, «Kral Konstantin burada kalmış, rakı içti mi?» diye soruyor, «Burada rakı içmedikt'en sonra».., Şakanın güzelliği, artık. savaşın bittiğini anlatmasmda. Savaşın yaşam için vaz, goçılmez sayılması, insanı hayvan yerine koymaktan başka anlama gelmez; «hayvan» snzcüğünü aşağılatıcı anlamda kullanmıyorum, sav.aş hayvanlar için tek y^şama yoludur. Oysa uygarlıklar kuran insanda, onsuz olunamayacagı. düşüncesi umut kıncıdır, karamsarlık vericiclir. Okuyucu Mektuplan Siirtten 12 köyün muhtarı ılgılılere çağrıda bulunuyor Biz aşağıda im7?ıları bulunan köy muhiarları köyleriınizin hfilkı adına gazcteniz aracüığı ile scsimizi ve sorunlarımızı ilgililere duyurmayı en çıkar yol olarak görüyoruz. Bu zahmete katlandığınız iBaşbakanımua, îçişleri Bakanıçin önceden tcşekküıierimizi mıza ve Köy İşleri Bakanımıza sunarız. Kişilcrin Ay'ı fethettikleri, sesleniyor ve yukarıdaki sorun larımızm çözümünc gereken il Atom cntujisinden faydalanıldı Üı bir çağda bizler her türlü uy gi>i gö.stereccklerinden rrnin ol.ırak rn derin saygılarımızj sugar ninîetlerden yoksun olarak nuyoruz. yaşamaktayız. Tcmel yaiırımlar olan yol, t»u ve elcktrikten yok 12 Köy Muhtarı sun, 10 kilometrelik yolu hayvan sırtında ancak 34 saatte gi debilerck en ilkel ihtiyaçlarıını zı pağlayabilmekteyiz. Geçen yıl başlanan Eruh Bayramh Çağbaşı Sağırsu " X « zergâhını rakip eden yol bizlcre bir ümit kaynağı olarak goründü. Sorunlarımıza el atıldığını sandık. Tarlamızı, ağncnruzı, evimizi esirgemedik. Ve işçilerc kurbanlar kestik. Her tur lü azara boyun eğdik. Ne yazık ki yol yarıda' bırakıldı ve gene ümitlenimiz suya düştü. En az yirmi köyün faydalana cağı yukarıda söylediğimiz yol, Zoravan köprüsü v e Botan köp rü«ü bizler için büyük bir hayati öneme sahiptir. Bunlann yapılrrıası halkımızı sosyal, eko nomik ve küliürel yönden ileri götürecektir. Artık " bizler de insan olduğumuzu anlıyor ve insanca yaşamak istiyoruz. Bu da bizim en tabiî hakkımızdır. Saym Cumhurbagkanımıza, Korku Değîl Türkü Gerek Savaşın bır ^ür, yrryüzünden kalkacağı unıııdunu sıiprsonız, yfirın için, yannki kuşaklar, insanlık için bır şpyler bırakmak hcvcsi de söner. Gerçekten, savaşın sürekli sayıldığı, süreklı kılmdığı çağlarda sanat ve bilim duraklamıştır. Sözgelişi İkinci Dünya Savaşı'mn bir takım bilimsel buluşîara yol açhğım ileri sürenler tümden yanılmaktadırlar, bııtün çağdaş bilim adamlarının söyledikleri bunun lam tersidir. Savaş bir kez yerlesti mi, ona alışanlar, onu sevenîer, onsuz olunamayacağım düşünenler çıkar, artık yaşamak küçümsenir, giderek ayıplanır, bireyin canı hiçe sayılır. Korkulu yaşam unutturur seviyl, gülü, türküyü. Bu koşullar içinde toplumun sııratı • asılır; biri gülse, «Ne gülüyorsun? Gülecek ne var?» gıbilerden bakarlar ona; çocuk yüksek se^le oynasa paylarlar. Bir «ciddiyet esprisi» sarar örtalığı. Şiir sanatına, kimi zaman, ^knş sesi» diye dudak bükülmesinin derin nedenleri arasmdâ böyîe bir tutumun bulunduğunu düşünmek yanlış olmaz samrım. Oysa «kuş sesi» gibi bir. doğa parçası, vaz geçilmez bir gerçeklik, nedeni sorulmadan varlığı benimsenmiş bir güzellik yaratan ozana ne mutlu! öğretmenlerclen Og Atatürk Barışçıydı Sanat mi, yoksa savaş mı daha eskidir sorupunu araştırıcüara bırakalım; gerci nnlann buna kesin bir yanıt bulabileceklerini hiç sanraam, onlarm bulduğu gerçekler boyuna degişir. Diyelim, neolitik çağdan kalma bir taş bulundu, üzerinde de bir geyik resmi var... Kimi araştıncı taş üzerinde durur, kimi geyik resmi üzerinde. Taş üzerinde duran, bunun bir savaş gereci olduğunu, resmin sonradan süs için • konduğunu Köyler, öteki ise geyiğin bir totem olarak taş Bu Utançtan Kurtulalım Mutlu D. G. S. A. ÖĞRETİM ÜYESt mişlikten Niçin Kurtulamıyoruz arihini, Jeopolitik durumunu doğal zengmliklerini ve insanlarınm üstün yeteneklerini, nesnel (objektif) bir değerlendirmeden geçiren her yetenekli kimse, Turkiye'nm dün» yada birinci olmak ıçm, yaratılmış bir üike olduğu kanısıfıa va' rır, Yurdumuzun herhangı başka bir ülkeden geri kalmasını,' insanlarımızm herhangi bir ülke insanlarmdan daha yoksun olmasım zorunlu kılacak hıç bır doğal etmen gösterüemez. • T C umhuriyplin kuruluşu Ve Atatürk flevri ,. Yer yüzünçle bır mıllet olnrak kalabilmenin, ilerı bır topîum olabilmonin anfak ilım ve Fanatta belli bir duzeye ulaşmakla kabii Olduğuna inanılan bir çağ... llk olarak Osmanll İmparatorluğu'ndan kalan bir aVUÇ Cfiitim vc kultur kurumu İSİah edilcrck canlandınlıyor . Istanbul Darulfununu Ünivcrsitfye dönüşlurulurken Sanayii Nefise Mektpbi Âlîsi yenilencıpk Güzel Sanatlar Akadcmisi haline getiriliyor... Ankara'da ycni fakülteler, cnstitiilpr, yüksek okullar açılırken Dftvl d Konservatuvarı, Orkestrası, Tlyatro ve Operası .kurulu ORTAÇAĞ KALINTILARINDAN HENÜZ ARITAMADIĞMIZ TOPLUMSAL DÜZENİMİZDE KÖHNE BİR SİSTEMİ ZORLA UYGULAMAYA ÇALIŞAGELDİK * > AhmetYILDIZ litika yerine, devletçilik diye adlandırdığı politikaya yönelerek, sosyalist ülkeler dısında, belki de ilk planlı ekonomi uygulamasına başlamıştı. Ondan sonraki, savaş yılları ve savaş sonrası sendelemelerinden sonra, 1950'de başlayan tüm bir sapmaya tamk olduk. Karşıyaka Konferansımn ilkelerine dayanan bir. politika izlenmeye başlandı. Bu doğaldı. Çünkü, o konferansm önerilerini programına alan Serbest Fırkanm ilk İl Başkanı, iktidarm başı olmuştu. Ne yazık ki, Atatürk'ten Ronra Güzel Sanatlar soruhu bir kenara bırakılmıştır. Yeni bir çok okullar, fakülte ve üniversiteler açıldıgı gibi yüzyıllar bovu bır ılim ve kültür merkftzi Olmuş İstanbul, yıllar yill bir Devlet Konservatuvaıı, bir Devlet Tiyatro ve Operasından ve Orkestrasindan yoksun bırakılmıştır. Bugün dahi Devlet Konservaiuvarı Mlâ kendi bünyesine lâyık ünıversiter bir kanundan mahrum dujumdadır, Yurdun tek Güzel Sanatlar Akademisi her türlü maddî olanaktan ve hatta son yıllara kacrar bir kanundan yoksun olarak bir kö.şede unutulmuştur. Yıllar sonra kalkınma planları hedeflerine alındıkları, arsnları temin edilip mimarî projeleri yarısma yolu ile hazırlatıldıgı halde Ankara ve îzmir'do kurulmalan ongörülen GÜZPI Sanatlar Akadcmilerî, binalarm pahalıya çıkacağı gerekçr'siyle her plan döneminrîe crtelenmiştir. Bir millet olarak var olanilmenin cn önemli koşulların3an biri, toplumu duyguları ile biribirlerme bağlayan kencfine özgü bir sanatın var olmasıdır. Günümüzde mevcut bir Tiillî sanatın korunabilmef,i i.se onu bozmadan ça^m teknık lerîemeleri ve icaplarma uydurabilecek, teknık açidan daha ,üksek düzeydcki yabancı etkilerden koruvabılecek güçte bır ,anat eğitiminin topluma verılmiş olmasi ile kabildir. Ve bır Akademi düzenlediSi scrgılnr, konferanslar, sanat îösterileri sıerbest atölyelerı ile bulund'uğu kent halkına loğrudan doftruya sanat terbiyesi verir. Akademi sanat eğiimi olan bir çok insanı bu alanda yptiştirir, bunlann bir .ısraı sonradan tüccar, memur. cv kariını... v.b. olabilir; faat, aldıklan sanat terbiyesi ile ömürlcri boyunca güzeli ve yiyi tanıtarak çevrelerini aydmlatırlar. Sanata ve sanat eserinp değer vermeyen demiyplim, bu onuda yeter terbiye almadığı için sanat eserini ve güzeli animavan halkımız, aydınımız, ıdareeımiz ve teknik elemanııız eli ile, sanat ve merîeniyetimizın saheserleri, dünya saatlan açısmdan en RÜZPI örnekler olan şehirlerimizin, kasafilarırnizm, mahallelprimîzin tümü ile ortadan kaldırılması, ilnisiz tolkinler vp kotü tnklitcilikle oymacılık, halıcıiık, azmacıhk, isleme. kuyumculuk Rİbi sanatlarımızın yozlaş,ssı, bazı turlerinin tamamcn ortadan kalkması bizi hâlâ yarmıyor mu? 18. hatta 19, yüzyilda dünvanın en güzPİ şehirlerindpn ri sayılan, dopayı içinde yasatan essrz mekân örnekleri un )lu mahsllçlpri ile eski îstnnbıılumuzdan elimizde ne kaldı? ı Boğaziçi ve Adalar Gözümüzün önünde yükselen, taş ğınları arasınd'a kaybolup ^itmpktedir! Mıllî sanatımızin köklerini besleyen, geçmiş türlü medeyet eserlprinin en zenginlerine sahîp hir yurdun inRanları nrak onlan henim^pyprpk sevmek ve koruyabilmek için • milletten çok sanat terbiyesine önem vcrmemiz zorunlur ır. Son yillarda tstanbul Devlrt Konsprvatuvarımn. Tıyatro, le vc Operasınm kurulmasını ve rn sonda Devlot Senfoni •kostrasının faaliyete gcçirilmesini gaflpt uykusundan PHTTi'imr/ın bır isnrptı savmnk istivoruz Hiç olmazsa 50. yılı kutlama programı içine alarak, onü"deki ders yılında Izmir ve Ankara Güzel Sanatlar Ak?milerinin, kira binalannda da oJsa, birinci sinıflannı açs olmami7 snrttır Bir ana kurulus olan ve bir çok ünirsite ve vüksek okulıin açılmasıncfa eleman vermiş olan anbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi bu îki Akademiyi rrna^a yeterli öğretim Cvesi pntansiyeline sahiptir. AkaTiinin içinde ve dıçında bu vazifeye koşacak yeten'ekli yeTiis sanatcıiarımız vard*ır. Cumhuriyetımizin 50. yıhna yüzümüz kızararak girmeye Türkiyemızi azgelişmişlik ayıbmdan henüz arıtamayışımızm başlıca nedeni, bilimim yapamamış bir toplum oluşumuzdur. Bunun sonucu da, sorunlarımıza gerçekçi çözümler getirecek bir tutumla, uygar bır ulke yaratacak bir toplumsal düzen kuramadık. Özet olarak, Ortaçağ kalmtılarından henüz arıtamadığmız top lumsal düzenimizde, doğduğu ülkelerde bile iflâhı kesılmiş köhne bir sistemı, çağa ters düşme pahasına, yaşatmaya zprlamanm kaçınılmaz sonucudur karşüaştığımız durum. Batıda, daha öncekilerden ileri olan ve o dönemde 've o ülkçlerde, işleme şansı bulunân bir sıfetemi, zorla uygulamaya çahşageldik. Yabancı doktorların başka iklimlerde yaşayan, vücut yapısı da başka olan insanların, bizimkinden farklı hastahkları için yuzdıkları reçetelerin1 bizimhasialığı tedavij^e yetmiyeceğini, hatta hastayı daha da ağırlaştıracağmı anlayamayanlarm günahım Türk TJlusu çekmektedir. Anamal (sermaye) biri'kımini yapamamiş, sanayi devrimmi gerçekleştirememiş, sömürgesi bulunmayan ve haklarla özgürlüklerin henüz gelişmedikleri öönemlerde, uygulanmış yontemlerle, özel girişimci yetiştirmeye çalışmışız. Devlet, önce zengin adam yetıştirecek ve sonra da onlarm sayesinde, ülke sana^/ileşecekti. Siyasal sistemimiz de, bu çağdışı sosyo • ekonomik clüzene uygun bir oluşumu sağlamayı amaçlamakta idi. Bütün azgelişmiş ülkelerin ortak derdi olan bir çıkmazdâ bocalayıp durduk. Bu çıkmaza dıkkati m cekenlere yıldınmlar yağdıranlarrn, dil uzatmaya gönüllerinin razı olamıyacağı, ünlü, bir otoritenin dilı ile, çıkmazımızı belirliyelim, Bugünkü dünya kapitalizmınin kalesi, en güçlü emperyalist ülkenm, milhyetçilere ve tüm solculara düşmanlığıyle tanınan (Barut'un icadmdan sonra, keşfedılen en tehlikeli silâh milliyetçiliktir, diyen) eski Savunma Ba kanı vo bugünkü Dünya BankasıBaskanı Mc. Namara diyor ki.. «Geri kalmış ülkelerin kalkmmaları bir fiyaskodur. Sanki bütün genç ülkeler, muhakkak Batı yolundan (Kapitalist) gelişmek istiyorlar gibi bir durum vardır ortada. Oysa, Batı yolu başlangıota, kitleler için1 ne Jtadar acımasız (Gaddşr) bir karakter taşıdığı herkesçe bilinir. Bu ülkelerin vöneticitenne, Avrupa ve ABD Üniversitelerinde, başka yol' lar okutulmadığmdan, şimdi o yöneticiler, tutup bu klasik yöntemleri uygulamaya çalışıyorlar. Başka yöntemleri de denemeye yanaşmıyorlar.» Bu sözlerin açıkladığı gerçekleri en iyi kavrayarak, tüm az gelişmiş ülkelere* de doğru yolu gösteren Atatürk «bizi mahveden kapitalizm ve yutmak isteyen em peryalizm» sözleriyle, kaçınılması gereken politikayı belirleyeıek, Dizim için gerçek çıkar yolu gös termıştı. Bu yoiun gereiclerini • yapmaya da, bütün düşünenkafaları çağırmıştı. Fakat daha ilk günden, Mc. Namara'nın «sakm denemeyin, gaddardır, kalkmmanız fiyasko olur», dediği yol önerilmeye ve uygulanmaya çalışıldı. Karşıyaka Ekonomi Konferansı, 1923'ün Türkıyesinde, kapitalist yolu önermekteydi. Atatürk'ün büyük siyasal, sosyal ve kültürel devrimlerle uğraşmasmdan yararlananlar, 1930'lara değin, bu Konferans'ın decliklerini yaparak, Kemalizmüı başarısmı, güçleri yeterince, engellediler. En sonunda, Atatürk, o batakçı po Kurtulduk Sanılmıştı Bu politikanm iflâs ettiği iki yılda (1952 sonbaharmda) anlaşılmıştı. «Her mahallede bir milyoner yetiştirrhe» politikası yüzünden toprak rezervlerini, merkez bankasmdaki dövizleri dış kredileri ve iki yıllık bol ürünü yij^ip tükettikten sonra, Türk ekonomisi 1958'de (4 Ağustos) yabancı doktorların akıl hocalığı ettiği bir könsültasyonla prevantoryuma kaldınlmıştı. Son BuSmaEı Işte 27 Mayıs, ekonomimizi Artık devrimcilerin, iyi niyetbu durumda bulmuştu. Devrım, li yurtseverlerin, gerici çıkarhastayı iyiltecek, siyasal (Anaya cı tutucu işbirlikçi karmasısa), kültürel, sosyal ve ekonomik nm oyununa .qelme ve çıkan iyi (DPT.) ve yönetsel (Personel D.) fırsatlardan yararlanamama bahtorganlan kurduktan sonra, ikti sjzhkları bir ' son bulmalıdır. darı devretti. Devrimcilerin bir kesimi, sağm Türlü etkenlerin toplumu etki ve tüm düşmanlarınıa da oyunulediği ve pek de başarıh olmayan na gelerek, devrimci için affekarma hükümetlerden sonra, eko dilmez süçlar niteliğindeki eynomimizi prevantoryuma kaldı lemlere bulaşarak, davalarına en ran eski politika, bir kez daha büyük kötülüğü' etmişlerdir. diriltilerek, yeni sloganlarla uy. Hiç olmazsa bundan sonra, gulanmaya başlandı. Eşkinin devrimcıler de, karşı devrimcile«Her mahallede bir milyoner» re bilmiyerek âlet olanlar da, sloganı, «Ekonominin tepesine kendi hatalarım düzelterek, Türkişileri oturtacağız. Elimize ge kiyemlz için gerçek çıkar yol üzeçirdiklerimizi torunlarımıza ak rinde, bir güç ve kafa birliği hatarmanızı sağlayacağız» sloganla linde, ilerlemş olumluluğunu gösrıyle, yeniden politika pazarına termelidirler., Böyle bir gelişme, sunuldu. Bu zihniyete karşı beli en kısa sürede, ülkemizi tanmmıren tepkiler, türlü eğilimleıin yacak hâle getirerek, Türk Ulukişkırtmalarıyle, bir takım sap sunun çilesinin bir yazgı (kader) lantılara da bulanarak ülkemızi olmadığını ispatlayacaktır. 12 Mart'a getirmiştir. Anayasayı rafa kaldırarak, kötü bir politikayı geçeıii kılma uğruna, ülkenin geleceğini ağır tehlikelere sokanlarm günahlan da, onlara «Böyle •yapmaym» diyen AnayaEaya yüklenmesi, batakçı politika esnafımn en son başarısı olmuştur. Bugün dahi, o ülke batırıcı sosyoekonomik pohtikndan, devlet yönetimimizi arıtabılmiş "değiliz. Anayasamızın öngördüğü gerçekte ileri, insancıl düzene uyan bir sosyoekonomik yapınm gerçekleştirilmesı emri (10. Md.) ülkemizin 1G4 yıllık kısır döngüd.en çıkması ve süregen (müzmin) hastalığımızm iyileştiriimesinin reçetesidir. Bundan ötürüdür ki, bu toplumsal hastalığımızm mikropları ona DDT. gibi bakmaktadniar. îşlerini bozuk düzene göre. ayarlayanların, düzenin iyileştirilmesini, kendilerine yaşam olannğı bırfikmıyaoak bir tehlike saydıklarını «Ülke batsa da ben işime 'bakmalıyım» inadı içinde, ve onlarm bu niteliklerini henüz kavramayan bir takım kimseleri de etkilerine sokarak, 12 Marttan sohra, yaratılan elverişli havayı, suçlularm ve toplumsal hastalığımızm mikroplarının yararına kullanarak, DDT. pompası gibi gördükleri Anayasaya ve onu kullanagelen devrimcilere hmçla yöneltnelerinin nedehi budur. A Karanlıkta oturuyoruz Kadıköy'de Kayışdağı Caddesi ile Bağdnt Caddesi arasında ve Kızıltoprak kesiminde 15 günden bu yana hcmen her gece elektrikler kesilmektedir. Kesilme süresi bazen 3 saate ulaşmaktadır. Karanlıkta oturmak artık bu kesim sakinleri için bir alışkanlık haline gelmiştir. Ancak bu kış aylannda elektrikle işleyen kaloriferler de sönünce ne yapacağımızı şasırıyoruz. ÎETT'nin bu konuda gorekH tedbiri almasını rica ediyoruz. (Adı sakh) Personel kanununun uygulamasından doğan 9 aylık maaş farklarımızı afet bölgesi olmamız sebebıyle almış bulunuyoruz. Devlet ve milletimize teşekkür ederiz. Sayın Valimız, Bizim maaş ve her türlü ala caklarımızı, mutemet olarak; tayin ettığimiz Tavşanlı İstiklâl İlkokulu öğretmeni Ali Pirı Süzen alır. Bu 9 aylık maaş farklarımızı da daımı mutemedimiz bu öğretmen aldı. Yalnız bu mutemet öğretmen arkadaş her öğretmenden 22.5 lira mutemet ücreti kesti. Tavşanhda 300 öğretmeniz. Bu mutemet ücreti 6000 (Altıbin) liradan fazla para eder. Halbuki 9 aylık maaş farkı alan birçok öğretmen arkadaşımız ikibin liranın az üzerinde toptan para aldı. Mutemet yalnız mutemet ücreti olarak 6000 liradan fazla para aldı. Bizlerden kesileri bu 22.5 lira mutemet ücreti bize habor verilmeden ve rızamız almmadan kesilmiştir. öğretmen oîarak hepimiz bundan şikâyet çiyiz. Kesilen 22.5 liraların iade edılmesinı istiyoruz. Her zaman öğretmenin yanında olduğuna inandığımız sa yın valimizin bu meselemiz ile yakından ilgileneceğine va hiçbir devlet dairesinde görül meyen bu haksız tasarrufun önleneceğine inanıyoruz. Saygılarımızla. tsmi sakh Cumhuriyet 8609 •••>••••••••••••••••••••••••••••••••••••»•• ••••••••••••••? nasırbakımı •.••'tırnakbakımı ayak yardımalan ayak rahatlığınız TESEKKVR 27 Kasım 1972 günü sonsuzluğa göçen ailemizin büyüğü, en yakmmdan en uzağma kadar sevgi, saygı duyguları uyandıran, tanıyanlar katında «Madencı İHSAN» diyerek övgüyle amlan Zonguldak kömür bölgelerınde ve özellikle sonra da yıllarca memurluk yapan emekli madenci İSVEÇ AYAKSAĞUĞI MERKEZİ Teşvikiye C. 117 Nişantaş / 46 35 03 Cumhuriyet 8611 İHSAN HAYRİ BATUR'u hastalığı süresince iyileştirmek için hekimliğin ve bilimin bütün olanaklarmı deneyen ve bu görevi büyük bir insan sevgısi içinde uygulamaya çalışan, yırmidürt saatin hiç bir dakikasmı esirgemeven. çevresindekilere güç ve güven veren sayın Dr. Türkân Külen'e. saym Dr. Şerafettin Kılıç'a. saym Dr. Vedat Yaldız'a, sayın Sağlık Memuru Cemal Özer'e bütün gönlümüzle teşekkür ederiz;. Sevgili büyüğümüzün 28 Kasım 1972 günü yapılan cenaze törenine katılan, telcfonlarla, telgraüarla acımıza kaüldıklarını bildiren yakın. uzak akraba ile eş ve dostlarımıza sonsuz teşekkürlerimizi saygılarımızla bildirirız. BATUR AtLESİ ZONGULDAK •••••••••••••••• İstanbul 6 ıncı Asüye Hukuk Hâkimliğinden 1758 921 Davacı Ahmet Erdoğan Özdinç vekıli «Avukat Fcvzi Yeşilçimen tarafından davalı NİHAL OZDİNÇ aleyhine açılan gaipİik davasınm icra kılınan duruşmasırıda: 1 İstanbul Şehreminı. Meıiânakapn Caddesinde No: 27 de ikâmet etmekte iken adresi meçhııl bulunan davalı NİHAL ÖZDİNÇ'in adresi meçhul olduğundan usulün 141 ve 144. cü maddeleri gereğince ilânen tebliğat yapılmasma karar verilmiş olduğundan adı geçen davalı Nihal .Özdinç'in durıışma günü olan 6/6/1973 Çarşamba günü saat 9.30'da mahkemeye gelmesi veya kendısini temsile yetkili bir vekil göndermesi hususu dava arzuhali ile dâvetive verine kâim olmak üzere 2 Yine yukarıdaki açık adresinde ikâmet etmekte olup halen İstanbu! Fatih, Şehreminı. Melekhatun Mevlâna cari desi 29, 27, 99 da nüfusta kavıth iken adresi meçhul bulunar davalı NİHAL ÖZDİNÇ'in havat ve mevadınrian haberdaı olanların bir sene içinde İstanbu] 6. cı Asliye Hukuk Mahke mesinin 1972/518 esas sayılı dava dosyasma gerek şifaen veya gerekse yazı ile müracaatla bildirmeleri lüzumu Med^nî Kanunun,32 nci maddesine tevfikan ilân oîunur. 2.1/11/1972 (Basın: 7719/8590) Cumhuriyet 8613 ^••«»••••••••••••••••••••••••••••••••••3 Cumhuriyet: 8610 KAPALlÇARŞrDA SAT1LIK DİIKKÂN Kapahçarşı Alernşah sokak 6 No. da kâin ve tapunun 19 ada, 13 parselirde kayıtlı dükkân 4 Aralık 1972 Pazartesi nü saat 1414.30 arası Şişli Halâskârgazi Caddesi No: 291 ,t: 6 da açık pazarlıkla satılacaktır. Pazarlığa katılacakların en gec satış günü saat 12.00'ye iar 7.500. lira nakit teminat yatırmaları gereklidir. Tafsilât telefon: 43 08 75 47 03 59 Cumhuriyet 8612 232SAHIFE10LİRA •GENEL DAÖITIM.KERVAN KİTABEVİ Caaaloglu,BabıaliCad. 50Tel:2649 91 • İZMİR VE EGE DAGlTIM:DATİC Koll. ŞtLTel: •ANKARA DAGITIMI:KERVAN KİTAP.ÇILIK BASIN SANAYİ VE TÎCARET A.Ş. DAÛlTIMScRVİSl ANKARA Ş'JEESI Kızılay Menekşe Sok. 32/1 Ankara VE Merhum Hulusi Küîlüce ve Bahire Küllüce'nın oğlu, Ârit Küllüee. Ozden Özok'un kardeşleri, babamız İRFAN KtTLLÜCE'nin 61. Aralık sayısı çıktı Bütün bayilerde bulunur. 29/11/1972 günü ebedıyete ıntikalı dolayısı ile cenaze merasımine ıştırak eden rtost, akraba ve yakınlarına teşekkürü borç biliriz. Eşi Birsen KULLÜCE Çocuklan Aydan. Aysan Cumhuriyet: 8617 TBTAK (Basın: 24641) 8606
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear