26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHÜRİYET 24 Kasım 1972 <JUZEL,HAYAT K t uu BEKUP BcMÎ YATAKTA BİR. J tîvELEEEK.'.... /AY.NtHOŞ ADAM» [ NE EĞLEMC£Lİ BEYffNPİ OfrECE, Kıl ROCA HEüiFİ AMAM YAPABBİ! V îzmir'in içinde SAMiM KOCAGÖZ'ÜN ROMANI • 110 Tavaş yavaş bu »ermaye ona birinden «hp baş kasma satmayı öfretecek. Ijin en ilgine yanı. Men derWin işrnde de olduğu glbi. O da sermaye olsrak, Mİ1I! Şef döneminin mlrasına kondu. Celâl Bayar glbi bu i?leri bilen bir dayısı, amcası var... Kime aracıhk ediyorlar? Sermayecilere, çıkariarına... Bu işia daha daha çok Uginç yakasl, memleketimizde hallun içincfen çıkıp, halka, cınıiına ihanet eden aydınlann, diyelim diplomalılann buhınması: Bakıver bir yol Menderesin bakanlanna! Bilerek ya da bibneyerek Menderes'e, Bayar'a htanet ediyorlar. Bayarla?ıyorlar! O da halktanmıs, sınıfını çoktan unutmus... Yine bir benzettne yaparsak: Bizira, hani »enin ve benlm, Hamdi Beye, Hidayet Beye, Uğur*a yardımcı olmamız glbi... Bu konuda, halka, içinden çıktıklan sınıfa lhanet etfen Hşiler üzerlne, yazar Hasan Bey, bir kitap hazırhyormu». Çok yerinde bir çalışma olur.» Aklım fikrim kanştı Cahit boyle konugunca; kanımm çekildiğiai hissettim: «Böyle konusursan Cahit, benim hemen Gülseren'î alıp îzmirMen kaçmam gerekir.» dedim. Demiroğlu, gülmeye başladı: «Bizim kitabımızda kaçmak da yok Emre .. Biz, bilerek ya da bilmeyerek halka ihanet edecek kişiler değiliz. Bizim durumumuz bir rtrateji »orunudur. Şimdiye dek denonmig çalışma sorunlanndan bir yenisi: Bekleyeceğiz; güçleneceğiz! Beklerken bu koku;mu| düzene uymus görüneceğiz, glderek de güçlenmis olacağız. Çünkü Türkiye, ilerici düşuncenln kadrosu bakımından çok dağinık, gıderek maddi bakırndan cfa çok güçsüz. öğünmek için »öylemiyorum: Beni kurşunladıldan vakit, hiç olmazsa Turkiye'deki butün petrol is yerlerinde. bütün petrol ljçilerf bilinçli bir protestoda bulunmalıydı. Neyse geçelim bu konuyu. Yalnız görüyorum, Gülseren, senden yana; blzden yana. BİHnçli değil. Arna onu kazanacagından eroinim. Bizim ham bağnazlara sorarsan, patron kızırun aramızda ne isî var? derler. Oysa; halkin derdinl dert edînen, onun kurtuluçu kuramım kabul eden her ki?lt kim olursa olsun, hangi sınıftan gelirse gelsin, halktan yana kişilerdir. Ne var ki bu, sadece killtür lsi değildir. Yürek işidir. Ne biliyorsun Emre, Gulseren'i kazandığın gibi, günün birinde Uğur'u da kazanabillriz. Yava? yavas bllinçlenebilirler...» «Ya Bay Hidayet Koryürek?» diye gülüverdim. Cahit de gültfü: «Ağaç fidanken eğrilir, bu bir; ikincisl, geli?en fidan da ağaç olurken, yetiştiği toprağın koşullanna göre dal budak salar...» «Söz arasında söyledi: Seninle doktrin tartışması yapmak ıstiyor.» «Ben, kuramcı, biUmd değılim ki .. Sadece \ ıreğim var. Hidayet Bey, benimle tartıjmaktan hiç bir şey kazanamaz. Ben de onunla tartifmaktan hiç bir şey kazanamam. Bu konuda en büyuk kuramcılar bile bir sonuca varamamıştır. Ne var ki toplumun gidisi, gelişmeıi, kaynaşması, bizden yanadır. Ta. rih de bunu gösteriyor...» Konufa konu?a Cahifle şirketten çıktık. Demiroğlu'nun bu plastik fabrikası i?ini niçin kabul ettiğini daha iyi anlanuştnn. Geçen gun, Hidayet Beyin evine gelen polisten hiç söz etmedim. Zaten Gülseren'le etmemeye, Cahit'e bunu dujrurmamaya karar vermıştik. Şimdi onu eümizden geldiğince, Alsancak sosyetesinin içinde gösterme ye çaUjmalıydık ki, bu karıjık günlerde ba$ına bir daha belâ gehnesin.. Ikinci Kordondan Bornova'ya giden bir minibü«e bindik. *** Kulüpte salon, yine kumarbazlarla doluydu. Salonun kortlara bakan kapılan, pencereleri, ardına değin açılmıştL Kumar oynamayanlar, kortlann solundaki, kortlara bakan bahçeye, ağaçlann alündaki masalara yayılmıstı. Sağdan soldan aelâm alıp verdık. Bahçeye geçtik. Kortlarda genç ler, oynuyordu. Bu arada da oynar görünen bir sürü beyaz fortlu, etekli kız, masalarda oturuyor, genç erkek arkadaşlanyle çene çalıyordu. Bizi gö rünce, çoğu heyecanlandı kızlann. Benden çoktan umutlarını kesmişlerdi. Yanımdaki Cahit'e bakıyorlardl. Hani GülsereYıie Nazlı, haklı çıkmiîtı: Bıraksam, Cahit Demiroğlu arkadaşımın her parçası, bir kızın elinde Jcalacaktı (!) Cahit, jjg£ ~ lüpte, büyük bir heyecan kaynağı olmüjM: P^trol mühendisini, şimdi de plastik fabrika kumra ,,' sunu, kızlar paylaşamıyoVau. îçten içe bir saVif yüriıtülmekteydi. Bir söğüdün altındaki masada Gülseren'le Nazlı oturuyorlardı. Gülseren'in son derece canı sıkkın, suratı asıktı. Nazlı, eğilmiş, ona bir^eyler söyluyordu. Bizi görünce, doğruldular. Nazlı, beni yardıma çağınr gibi konu^naya başladı: (Arkaaı rart Ben çok tizüldüm, Basri beye gıderek beni muharebe birliklerınden birıne vermelerini söyledım. Yüzbaşı dedi ki: Halil bey Cemal'i istemlyor. Yalnız Cemal'i bırakmak onun ızzeti nefsıne darbe olur. Herkes senın nasü çalıştıgmı biliyor, ne kadar deferli olduğunu biliyor, beraber olursanu kirase birşey sezmez, kumandan en iyi subaylannı bıraktı, denir. Cemal'i çok sevdiğıni bi liyorum, bu fedaiarhğı yspmaz rrusın? Tabiî sustum. Pervari'deyken Baştumandanlıktan bir şıfre daha geldi: TUrk Ordusu Kafkssya"ya girdiği zarnan 300 bin silâhlı TUrkle orduya kattlacağnu bize soylemiş olan Batıunlu Arslan beyi bulunuz ve behemahal Kafkasya'ya gırmeyi sağlayıruzl Bu şüre bize geç varmıştL. Halil bey cevap verdi: Batumlu Arslan bey on ki çiljlc maıyetıyle karargâlumda mısafirdır. Kumandan demek lsttyordu ki, bu kışi değıl 300 bin kişiyle ortaya çıkmak, kendi hayatıru kurtarmak İçin bize sıgmtnıştır. Başkumandanlık hay&l arkasında koşuyordu, sayıklıyordu. Üçyüsbın kışi ne demek, bu k» dar silab ne demek!. Yüzbaşı Selâhattin'in Romanı Bitlis deresinde insan cesetlerı ları öennet gibiydi. Ama ya bos Ermenı, ya da yan vahşi Kurt köylerine tek tük rastlaruyordu. Akşama doğru Van gölü ke nanndakl Ahlat'a vardım Bag lar, bahçeler ortasındakl bu yer, herhangi bir evde yatmat olanağı bulunmayacak kadar ge riydi. Bır bahçe içine seyyar karyolanu kurdum. Mavl göle bakarak ve kuş seslerini dınleyerek uyudum. Seyis ve emırenm sırayla nöbet bekledikleri için emniyetle yatıyordum. Sabahleyin yola düzüldüm. Ahlat Kaymakamlığından küavuz olarak bir jandarma eri aldıin. Böylece kaiilemiz dört kışi olmuştu. Derleyen : tlhan SELÇVK nl görüp dınleyince çerkezlerl serbest bıraktı. Serbest bırakmakla da kalmadı. Tumen Karargâhı na güvenle gıdebilmem içm varuma ıkı süvari verdl. Bu durum kafilenın benim çevremde bırleşmesi sonucunu doğurdu. İnsanlar, savaşın ateşi içinde birbirlerini kesiyorlar, biçiyorlar, vüzlerce yıldanberi yanyana yaşamış olaniar düşman gözü ile birbirlerini parçalıyorlardı. nilerden korktuklan İçin Nazflc gölü dolaylanndakl köylerine gidiyorlarmış. Yolumuz birleşlyordu. Bunun üzerine kılavuz |andarmayı geri çevirdim, hep beraber vürudülc. Çerkezler çok temiz giysıleri içındeydıler. Hattâ Istanbul sokaklannda dolaşabüecek kıyafetlere sahiptiler. Atlan, sra baları tertemizdi. Bizırn görmeğe auştığunız Anadolu kadı nı, yalm ayak, Ustünde bir sürü kirli paçavra, yıkanmamış, yaralı • bereli, tfKhtiıiriı bir zavallı yarataktı. Oysa Çerkes kadınlan hiç bunlara benzemiyorlardı. Hemen hepsi çizmell, kılot pantolonlu, temiz ve sıhhatUydi. Adetâ Istanbul'da at sporuna çıkmış kadın kılıgında ve tavnnda görünüyorlardı. ötekl müslUman kadınlar gibi insandan kaçmıyorlardı, erkek lerle beraber dolaçıyor ve sisinle de erkek gıbi eörüsüp ar kadaşlık edıyorlardı. PİŞMANUK OTORİTE Çerkes kafllesl d« Rus ve Er menı saldınsına karşı aJdıgı savunma düzeniyle vürUyotdu. Benim de yanlannda bulunuşum morallerinl vükseltmişti. Yolda bir olay, benim ltlbar ve otoriteml artırdı. Bizim on ld$Uik bir süvari keşif kohnnuz. uzaktan çerkez kaltlesin] gönnUs ve dUşman zannıyle hücum ederek ftnden çerkes sUvarılerinl yakalamış. Yakaladıklannı sorguya çekmek Uzere götürürken bia yetişük. SUvariler Beklr Sami'nin tumeclnden zabit veklli Salim'in kumandasında idiler. Salim, be MUHACİRLER Yolu yanlamıştık ki, 2030 sUvarinin dağdan indiğini gördük. Derhal yere atlayarak ken dımizi gizledik. Süvarilerin ardında araba, kadın ve eşya görünce gelenlerin bir muhacir kafiiesi oldugunu anlartık. Ama bu kadar temız lolıklı insanlann bu çev rede bulunmasına şaşmıştık Kıhayet yaklaştılar. Karşılaştık. Bunlar o civarda oturan Çerkezlermiş, savaştan ve Erme CESETLER 20 Haziran 1915 akşanu Bltlis'e glrdik. Bitlis'e gırmeden once Bıtlis suyu kıyısında karargah kurmuştuk. Kolordu karargâhı bizden ayrüdığı için Cemal ile başbaşa kalmıştık. tsmail Hakkı (Berkuk) Kurmay Başkanı oimuştu Kuw»ı SeîerİF» Kumandanlığma Alay K. Mesrur bejr geUrılnu^, Halil bgy^ ve karargâlu BitÜs'fe girrnîşferdl. O tarihte Bıüıs Vaüsı Abdulhalık (Renda) beydı. Akşam olmuştu. Yemek ytyecektik. Içecsgimia su, yanımızdan geçen Bitlis deresınin suyuydu. Bir nefer geldi: Kumandanım suda bir sttrü baş, kol, gövde var. dedl Hep koştuk. Gerçekten Bitlis deresınden insan leşleri akmakta.. Su adetâ kızülaşmıştı. Tabii o gece birjey yiyemedik. lnsanlar savaşın ateşi içinde bırbırlerinı kesıyorlar, yuzlerce yıldan ben yanyana yaşamış olaniar aiışman gozuyje birbırlerini parçalıyorlardı. Ertesi sabah Bıtlis'ın yuxarı sına temız suyun ba$ına geçtık. 4 0 yıl önce Cumhuriyet 24.11.1933 MALKOCOĞLU yazan veçızen:Ayhan BAŞOGLU ÇELİK HANÇER OM 22 (Özel) Milletler ••^T" 'Î A Milletler Cemiyetî Cemlyetine girmeyeh veya Cemıyetten çekılmış olan büyük devletinin bulunmadığı rika'daJü, Şako anlaşmazlıguıdört büyük devlet vardır. 170 bir Milletler Cemiyeü hlçbir da, ÇinJapon meselesinde, similyon nüfuslu Rusya, 125 miî kıymet ifade etmez. Nitekim l&hlan bırakma İşinde hiç bir yon nüfuslu Amerika, 70 mil Milletler Cemiyetî GUney Ame is görraemistir. yon nüfuslu Almanya, 65 mll• DAHtLİYE Vekâletlne bağlı olarak ldare edilen Matyonluk Japonya. Bunlardan başbuat Umutn MüdUrlüğüne Vedat Nedim Bey t&yln ka şimdi bir de ttalya'nın Mil edilmis ve faaliyete geçmlşür. tnkılap yapmı; olan letler Cemiyetinden ayrılecağı memleketlerde oldugu gibi bu müdürlUk bizde de söz konusu olmakta ve 5 Aramatbuat, radyo, tiyatro ve sinema mUesseselerinde hk'ta toplanacak büyük Fasist de murakabe yetkisine sahip olacaktır. Bu konuda Meclisl tarafmdan karar altına Dahillye Veklleti dün bütün vilayetlere birer tamim alınacağı haber verilmektedir. göndenniştir. Şunu da bilmek gerekir ki bu Meclis, ttalya'nın dış siyasetl • LAYPZİGDErN bildirildigine göre selda aydanberl dehakkında kesin karar vermek vam edegelmekte olan Rayştag yangını mahkemesinyetkisine sahiptir. de dün tanıklardan Vonder Löbbe ayağa kalkarak: •Yangını ben çıkardım Beni ldam edinizı diye ba» ttalya'nın iddıası ?öyle özetgırmıştır. lenmektedir: DUnyanm dört R 1 Çerkezlerle yolda konuşuyorduk Anlattıklarına göre çevrede epey çerkez köyü vardı. 1828'de Çarlık Rusyasıyle vaptığuıuz savaşta yenUgiye ugrayıp çekıldığımiz zaman Kafkaa dağîarının kuzey bölgesınden Türkiyeye göçmüşierdk Sordum: Türkiyeye gelmekteo memnunsunuz degil mi7 Cok plşmanızl Hayretle: NedenY dedim. Anlattıiar: Biz dınimıze, ırzımıza, milllyettmıze saldın korkusuyla Kaikasyayı oırakıp tslâm Halıfesinın topragına geldık. Burada her gün Krmenının. Kürdua eşkıyaıun saldırılaruıa uğruyoruz. Malımızdan, cammızdan, ırzımızdan emın olarak yaşayamıyoni2. Çevremız tehlıkeıerle dolu. Henüz bır koyüraüz olsa, bunu mutlaka yıkmaya çalışırlar. Kanmızı, kızımızı lcorumak için kanlı kavgalarda bir sürü kurban venrız. Hükümet diye bır şe> burada y^ku^r. Hü kümet namına geiea Kurt, Arap landarma ve Ermen} tahsildar bize eşklyadan fazla zulmeder. Her gelen nukıünet memuru bizden rüşvet ıster. Bununla da kalmaz, adı güzele çık mış kadınlanmzıf eğıenrnek içm ister. Bu ısteklere boyun egmezsek landarma bizi döger, veya yakaiayıp günierce daglar dan yürüterek şehre görürür Gt dınceye kadar dayak, savüıktan sonra dayak.. £• sonra güg belâ hayatımıza kurtarabılırsek, kurtannz. Bütün bunlan gıdıp hükümete şikâyet beyhudedır. YARIN: TAARRUZ PÜSKÜRTÜLÜYOR KOPA DOĞRU Van gölü berisınde Tatvan' da toplarımış bulunan Beşınci Kuvvei Seferiye'nın Kurmayı Üstegmen HUseyın Rahml, Bıtlis'e geldi. Tekrar bırbu*iaıize kavuştuk. Beni aldı, Tatvan'a gıttik. Ben olan bitenierl anlatıp tümende bırakıldığım için müteessır oldugumu nakletum. Rahmi durumu Bekir Sami'ye auyurdu. Beni ıstemek Uzere tümenime kâğıt yazdılar. Van gölü kıyısında ıkı gün Hüseyin Rahmi'ye mısafir olduktan . sonra gerı dondüm. TUmen ertesi gün Tatvan'a hareket etu. Beşincı Kuvvei Seferiye de Kop'a dogru yola çıktı. Kolordu aruk munarebe cep hesi alıyordu. Dl$l BOND BEŞİNCÎ KÜVVEİ SEFERİYE VE KAFKAS MUHAREBELERt Yeni birligıme katüma emrim çıkmıştı. Beşina Kuvvei Seferiye Karargâhı bizim bulundugumuz yerin 7080 kilometre kuzey dogusunda Lız bucak merkezindeydı. Ben de Tatvan'dan yola çıkarâk Ahlat Karmuç Nazık gölü üzerinden buraya iki veya Uç günde gıdecektım. •Yol tehlikeliydi. Çünkü Ahlaf U Birinci Kuvve* Seteriye öncü birUklert Liz'de Beşinci Kuvvei Seferiye karargâhı... Aradakl seksen kilometrelik boşlukta Rus süvarüeriyle Ermeni çeteleri cirit atıyordu. £1 lerine düşebilirdım. Bir Udnd yol Ahlat Mus Liz yoluydu ki, mesafesi yuzaltmış kilometreydı. Yani birinoinin iki misli... Aynı zamanda bu yol da emin değUdi. ÇUnkü Mus ovasuıdaki Ermenı köyleri isyan etmiş, ya da başkaldumak ua* reydiler. Alınyazısına ran olarak yürümek ve lsi talihe bırakmaktan baska çare yoktu. Ben bir ata bindim, eşyamı bir ata koydum, emir ve seyia neferlerirai yanıma alarak vola düzüldüm (26.6.1915). DUnyanın en güzel yerlerinden biri olan Van gölü kenar T | F F A N Y JONES RANV, NBMUZ6tr. TEiafPAICSAMBl GARTH
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear