28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
1KI <~umnurıyet İZ O ZAMAN daha küçücuküz. İlkokul üçte miyiz, dörtte miyiz, iyi bilemiyeceğim, işte o kadarız. Gırşehir'deki evimizin öte yanma düşen sokakta hapisane var. Koca Gnşehir ha pıshanesı, meşhur. Hapishane mu dürünün gızı da benim hemi okuldan, hemi sokaktan arkadaşırmdı. Bir gün ne için bilmem, oynamaya berhal, onlara giünişıdim, gızın adı da Emine. Ar.ası gezmeye gitmiş olacağıdı ki, biz cvde yalmızız ya, o odadan bu odaya at koşturuyoruz, cirit atıyoruz. Odanın birinde, ileğen ıçinde zeytinyağı, zeyünyağmın içinde de kalın bir urgan gördüm. Emine, gız bu urgan ne? diye sordum. O mu? İdamlık Hakkı'nın Ipidir. İdamlık Hakkı Ağabey ya rın asılacak. Bak. şurada, nah şu köfenin pencireıinde oturur her (iin, türkü çağuır. Gülbabar Ablaya mı (ürkü cağırır? Bana mı çağımcnkıdı gız, elbet Gülbahar Abla'ya çagırır. Sen ondan hle <Karanfil suyu neyler«i dinledln mi? Onu iyl çağırırmış. Bir kez dlnlemişidım. Gü'ıel okuyor gız. Sesi de tıpkısı kendi gibi güzel. Sen de duysan Gulbahar'ı gıskanırıdın. Emine yogusam sen? Yok ajıam babam, yok mrkarde«lm, nesini gıskanayım ben Gülbahar Abla'mn Hakkı yaşlı başlı adam, üstüne asılacak, üstiine de üstliik başka birinl seven adamı gıskanmak ne ola? Sonra Emine pencireden İdam lık Hakkı'nın odasının penciresine baka baka «Karanfil suyu neyler»i söylemijidi. Nasıldı o türkü, aklımda kaldığınca aha şöyleyidi: Karanfil suyu ııeylcr Güzcl kok • u neyler İki baş bir yastıkta O göz uykuyu neyler. Karanfilim susuıum Kaç gündiir uykusuzum Gitti yarlm gelmedi Bunun için huysuzum 20 Eylul 1970 YARENLIK Tarihten o B S ELEFON çaldı. Aziz dostum Faruk Yener, günün politik konusu olan «Kâtibim» melodisi hakkında bana şu bilgiyi vercfı : «1854 Kırım Savaşı sırasında, Istanbul' da. Selimiye Kışlasında tskoç birliklcrinin gayda ilc çalarak yürüdükleri mclodidlr.» ^ Yener, bana «KomparsiU» dan sonra bunu da yazsana ! dedi. Müzikle en kuçük bir ilişkisi olmayan benim gibi bir adamın böyle ilcirfe bir müzik konusunda perende atmağa t'LTAN Abkalkışması, kırkından değil, d ü 1m e yetmişınden sonra saz çalmağa cid, saray benzer. Lâkin yine de dayanakadınlannın ismadık, bu işlerle uğraşan yetraflarından bıkkilileri bir defa daha çimdikmış, usanmış, lemek lstedik. Amma... Derleryaptıklan masraflardan ötürü onları fena halde azarlamış. O se ki, bu Işleri pek kurcalamaince, o zarif Padişah bu yüzğa gelmez, bazı foyalar meyden kızlarağasır.ı Münire Suldana çıkar, son yapılan aranjtana göndererek: «Akıllannı manlardan çoğu bizim sulbübaşlanna toplasınlar. tekdir müztfen hasıl olmuş değildir. (öyle dursun alimallah onlara «Dağ başını dnman almış» gibi, dayak bile attırınm» diye ba«lzmir Marşı» gibi üvey evlâtğırmış. «Onlar gece mehtaplarlarımız da var. lyisi mi, susda gezsin, olmaz böyle şey! mayı tercih ederiz. Elbet o zaBunlar benim namusuma doman bu işe Rüfailer karışır. Zakunnyor» diye ter ter tepinmiş. ten kastımız yarenlık. T Usküdnra giderken Miisrif sultanlar Elif NACİ idamlık Hakkı ile Gülbahar Yazan: Âfet MUHTEREMOĞLU tek Gülbahar yoğudu. O sonradan gelmU, herkes dağıldıktan sonra. Gelmiş, Hakkı'nın sallanan; sallana, sallana donen baRTESİ günü Hakkı'nın asılmasına bakmaya gittik erkenden. Bütün Gırşehir dökulmüş Aliah seni inandıra. Ga E okumus. Bu garasevdayı çeken bi lir. Her çeşit irezılliği göze alacağsın bi kez. Hekereti, yalnızlığı, kederi goze alacağsın. Çevirende av kokusu almış aç tazılar gibi dolanacaklar, görmiyeceğsin, tutkun bir garımn nasıl gücünen direndiğini tazı sürüsüne göstereceğ?:n. İçindekilerle bilem savaşa duracağsın. Gülbahar'ı o zamanlar tüm hısunl&rı, akırabaları. gonu komşusu yok saydıyıdı. Eıine giden gelen olmadıyıdı, ardından bakan. söz eden, göz eden çok olduyudu. Gülbabar, uyyy ananı, erkekler gibi güçlendi, Allahıma gurban olayım. Başı yukarıda. gözleri öfkeden mi artık biiemem, sevdadan mı, alafa kes miş, Gırşehir Çarşısı'nın bir ucun dan girer, öteki ucuna dek ese sa şimdi, biri bankada memur. Analarını hâlâ bağışlamamışlar, oy le duydum. Gülbahar Abla okut tu, büyüttü onları dulkarılığıyla, zorunan, gücünen de bir gün de gidıp «aha ben de size şu şu 5U emekleri verdim, bakın baka lım bana», dememiş, hcp yalınız oturmuş. Gülbahar'ın böyle bir erkek garı olduğunu Gırşehir bin yıl yaşasa bilmiyeceğidir. İdamlık Hak kı gardaşlarını, gardaşlarının ka rılannı vurup da gidip cendermeye teslim olmıyayıdı, garısı ona memleketten mektup yazıp kışkırtır.ıyayıdı «Aha gardajların se nin tarialarına girdiler. senm top raklarını ekip biçtiler, bana bi ki le arpa bile koklatm»dılar, senin hakkını ycmek için uzlaşmışlfr. eskere gidccek vaktı buldun hey Hakkı deyi mektuplar yollamıyayıdı, Gülbahar'ın ne aslan yü ıekli bi garı olduğunu tüm Gırşehir bilmeden öleceğidi. Bu karasevda öyküsü de Gırşehir'in ta rihine yazılmıyacağıdı. Ağızdan ağıza, gulaktan gulağa hemi de >ürekten yüreğe geçip gitmiyeceğidi. Hakkı da mektuplannan kukğı dola dola bir gün asker ocağmdan gaçıp gelmiş, tarlada çalışan gar daşlaruıı giim giim vurup devirmiş. Üç ocak böyle söndü gitlı bi nâmussuz garı yüzünden. Meğersem garının, Hakkı'nın üvey kardaşı olan delikanlıda gözü varımış da Hakkı'yı ortadan yok etmek isterimlş. Gardaşlarından biri gal mış ölmedik. O gün o. tarlaya git memişimiş. Sonradan çok yalvarrruş Hakkı'ya. «Gcl ağabeyim, soylc bir garının seni gışkırttığını, yalan yalınış mektuplar yfidırıp seni doldurduğunu, t.ışırdiRuıı. Seni ipten alacağım hey ağabeyim, Hakkı Ağabeyim» demiş. Hakkı duşünmüş. düşünmüş. «Demek. demiş. benim garım ipte bacaklannı açıp salianacak da ben de yaşıyacağım ha?» Hey idamlık Hakkı. Hey Gırşehir'in Hakkı'sı! Ne erimişsin, ne adamımışsın. ne yiğidimişsin. Bir yiğidin yiğitliği iki meydanda belli olurumuş. Bir er meydanında, bir de gari sevdiğinde. Sevdiği parıyı da kendi gibi yiğit elmişse bir yiğit. sevmediği garıyı da aha böyle daracağmdan almışsa, o yığide ben ne diyem. At senin, meydan da senin, sevdan da senin var hayrını gör yiğidim, helâldir derım. Derim de ardmdan gözyaşı ddkerim. Böyle bir ere avrat olmak olmak hangi garıya nasip olmugsa, gurbanın olduğtım Allahim, o garı cennetiru dünyasında bulmuştur, he mi de guımuştur, say. O garıdan kötülük bekleme gaynk, nâmıssız lık bekleme, gancıklık bekleme, oyun. düzen, hemi do gahbelık heç bekleme. İşte Gülbahar Abla'ya polisler. cendermeler demişler ki: Al gahpc dcmişler, Hakkı'nın ileşini sana vcrclim dc bilmem nc yap, demişler. Yutmuş Gülbahar. De ki duymamış, yutmamış. Onun ayaklannı sevip öpmüş, ötesi ne gere kir, hemi de kimi ırgatlar? Ondan sonra da duyarız ki ldanılık Hakkı'nın mezarındaki güller yaz kış, her gün bir gül vermış, daha çoğunu vermemiş. Gülbahar Ablanın avlusundaki güllcrin benzeri güllerden. O gullerin ta kendisi güllerden bir tek gulceğiz her fa bah açmış durmuş. Yalınız ölüp giden Hakkı için mi, yalınız ka lıp giden Gülbahar için mi, orasını gurban olduğunı Allah bilır. Hakkı'nın, gardiyanlaıa para yedirerek geceleri Gülbahar Ab ta'ya gitüğini yemeğini ondan aldırıp yediğıni çamaçır:nı ona yollayıp söküğünü ona dikürdiğini bilmesek. tüm Gırschir uşağı bilmeselt, derdik ki, bu sevda omuşunun aslı astarı yoktur. Allah kötii giinünü göstormesin NÜMDE bir hattı hümayun var. îbretle okuyor ve bugünkü dıle çevirerek sunuyorum : «Benim vezirim. Bu gece nicesin. illetin hafifledi mi? Gece sabaha kadar seni düşünerek rahatım ksctı. Bana dofrn yazıp bemen bildiresin. Allah sana şifalar versin, kölü yünlerini bana göstermesin ve işittirmesin. Sultan kızımın nergiı göslerinden öperlm. Paşaya ivi baksın ve ilâçlanna mukayyet olsun.» Bu hattı hümayun, Üçüncü Ahmed'in en çok sevdiği Fatma Sultanın kocası, Veziriâzam Nevşehirli Ibrahim Paşa için yazılmıştır. Sonra bir Patrona Halil çıkıyor. bu adamın başını istiyor ve yukarıki hattı hümayunu yazan Padişah, hiç tereddüt etmeden LâJe Devrinin o ihtisamlı ve nazlı vezirini boğduruyor. O Resim: A. ARAD rılar, gızlar. gelinler, neneler, be beler, adamlar. delikanhlar, he• pısi orda, bildik, bilmedik. Bir caklanna sarümış. ayaklarının cîi bıne dizçökmuş, ağlamış, dövün müş. Bütün Gırşehir'e meydan vura geçer gideridi. İki oğlu varıdı, çocuklar o zaman koca delikanlüardı. Biri öğretmen oldu Hece Bulmacası A AL AN AN AN AY BAL CET DIR DIZ E EB PA FAK HA 1 İT KÂ'KA KIŞ KON LA LAK LE LEV MA MAK MEK RET Rl RİT SAF SE SER SİF SİM ŞE TA TAH TAK TEN Tl Tl V YIL. Yukarda gördüğünüz dağınık heceleri, aşağıdaki soruların karşüığı olarak bir kerede kuilanıp numaralı çizgüere yazınız. Meydana gelecek kelimeterın sıra ile jukardan aşağıya IKIXCİ ve DÖRDtN'CÜ harflerini okudugunuzda, bir hikâyeyi berbat ederek anlatan bir ahbabıtu baştan sona kahkahalarla dinleyen Sir Cedric Hardwicke'e başka birisi bu manasız saçmalıga neye güldügünü sorunca artistin: «Ben hep öyle yaparun. Yoksa.. » diye başlayan cevabının gerisıni bulacaksınız. 1 tşsiz boşta gezer. 2 İşsiz güçsliz dolaşan şüpheii kişi. 3 Hsfif benzemek. 4 Alışverişte ilk satılan şey. 5 Eskiden harfler!a tarih düşürme. 6 Bir olayın ardarda degişik halleri. 7 Hayvanda ayak ile yeri kazmak. 8 Ar.tlaşma, bırieşme. S Evin dışarı taşan bir kısmı. 10 Radyonun havaya uzanan kısmı. II îstanbul'da, serat. 12 Eski zamana ait değerli eşya 13 Yanan şeylerin ışıklı kısmı. 14 Eskiden bir dayak. 15 Bir gezegen. 16 Fezadaki cisimlerden. 17 Beğenilen el çırpma. 18 Eskiden fakirlere jiyecek dagıtan yer. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 O Kartvizit Bulmacası | 1 KANİ KARIK KOL Yukanda kartvizıtini gördüğü nuz Bay, Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun bir eserine hayrandır. Romanın adı da kartvizitı teskil eden harfleıin ara tÇBİR kadına yedt günden fazla ilgi gösterdiği vâki değildı. Madem bır sened'e elli iki hafta vardı, her macera ıçm bir fazla gün. gelecek yılın dengesinı bozmaktan başka SOLDAN bır i.şe yaramıyordu. İleri göruşlü bir İngiliz vaktiyle ne demış? «Kadınlann ve SAĞA: tramvayların peşinden koşmaza değrnez.. Kaçanın arkasın1 fkinci Murat zamanı gedan daima bir yenisi gelecekmileriyle Midilliye baskın vertir.» rniş, Fatih devrinde donanmaSpordan hoşlanması felsefe sı ile Gelibolu'dan Istanbula tahsili yapmasma mâni olmugeüp adıru taşıyan limanda deyordu. Fakat aklına estiği zamir atmı$, Fatih'ten önceki man sırtını baakadaki hesabı* günlerde Haliç'e giren düşman na dayayarak her ikısıni de gemllerine kar$ı koyamadığı yüzsütü bırakabilirdı. için Padişahın gazabına gelmiş Ona göre, eldeki kadınlann ilk kaptanı deryamız. 2 Opesayısını bir düzineden aşağı rada tek kişinin okudugu uzun düşürmemek gerekti. Bunlann, dramatik parça; GUney Afrika' en dıkkate değeri bile vakti daki flaman asıllı halkın emgeldığinde sıra esasına gore peryalist Ingillzlerin saldırısına kendılerıne duşen bir haftalık karşı verdigl savaşın ve bu aşk görevini yapacak, sıraya halkın adı; Bir ilimiz; Eskiden gırmek fırsatını bulamayanlar devletin gayrimüslim tebası. da güz yaprağı gibi ruzgâra 3 Meşrutiyetten sonra, öldukapılıp gidecekti. rülen M. Şevket Paşanın yerıGıdenin bıraktığı boşluğu d*ane sadraaam olmuş, Almanlarima bir yenisi ile doldurduğu la harbe girişimize karşı çıkiçm düzine prensibi şaşmaz bır rnış, Ittihat Teraklci'ce yerinde şı'nda Avrupa basmındaki müyazarlann toplandıgı ve taraflılı başkent. 11 îdrarla dışarı tutulmuş. harpten sonra Roma' ıntızamla sürüp gidiyordu. Fadafii, Fransız romancısı ve suğından Almanların baskı makiatılan azotlu gıda artığı; Büda bir Ermeni taraiından vukat günün birinde hiç hesapla bayı (Pierre); TERSİ kimyada nesi hediye ettiği gazetesi, A. yük bir Fransız şairi yazarı rulmuş kültürlü, değerli sanatolmıyan bir tesadüf bu şa«demir, Kimyada klor. 13 Suavi'nin yazıları ile Çıragan (Alfred de); Ok (Eski dıl). sever bir devlet adamımız Paroazlığı bozacak, genç adam da Barbarosun ağabeyisi olup Cebaskınından sonra kapatılmış 12 Peru'nun başkentı; Sonşa; KUtahya'da ilçe; Hayvan yibırdenbire zor duruma düşezayir'de bir Türk devleti kurup en eski gazetecilerimizden bir suz zaman içınde. 1.3 Başı Ol yeceği. 4 Kültür; Bir böcek; cekti. şehit olana kadar Ispanyayı, mayan zaman: Zıhnî, aklî meleEFENDİ. 2 Ağrı'mn öteki Büyük bir ressamımız. 5 Fransayı yormuş Türk denizciSorbon'da okuyan bir kızla kelerde zayıflama; Hububat toadı; G. Amerika'da bir devlet. Kimyada radyum; Plâtin grusi Reis; TERSt kimyada nikel; tanışmı.jtı. Denız mavisi gozlü, zu. 14 Büyük ressarnlarımız3 TERSİ eylem, gramerin pundan nadide bir maden; VeNota; A.B.D.'nde bir eyalet; altın sarısı saçlıyrfı. Bir Skandan Mehmet Sami Bey'in soy b:r kısmı; Peru'nun en eskisi raset soyla geçme. 6 AnadoTERSt Tanrıya göre bizler. dinav güzeliydi bu. Hiçbir kaismi; Harp gemilerinde topu medeni kavim; Cehennem. 4 lu'da tarihi bir medeniyet; TER 14 Kimyada brom; TERSİ dına olmadığı kadar yakınlık topçuyu koruyan zırhlı kule. Eski büyük Turk boyu; Bir St yama; TERSİ Borneo'da İnkimyada stronsiyum; Yunanisduyduğu muhakkaktı ona kar15 Fas'ın başkenti; Afrika' gillz himayesinde üç sultanlıkhayvan; TERSÎ Bağdatlı nam tan'ı. Türk irade ve idaresinşı. İşin garibi, hayatında belda bir devlet. 16 Boşalan yetan biri; TERSÎ kimyada osmıdıvan şaıri. 5 TERSt bir şeden koparmak isteyen Ingiliz, ki de ilk defa bu duyguyu arimizi bizden sonra alanlar; yum. 7 Kimyada sodyum; yın özü, kökü, içyüzü (Eski Fransız ve Rus politikası ile çıklamaktan da çekinmemişti. Din taassubunda başkalarını ra Gudde; Akıl; Gök cisimleri ara donanmasının hayasızca, Mora ciıl»; TERSİ ünüi İskoç romanNihayet üçüncü buluşmalahatsız edecek derecede ileri gisındaki boşluk. 8 Eskiden güneyindeki bir koyda yatan c.sı (Walter). 6 Göçebe çannda vaktin geldiğine hükmeden; Kimyada helyum. 17 • Kim yelken ve kürekle çalışan savaş Türk donanmasına hiçbir sedır halkı; Iranda şehlr. 7 derek ona, kaltfığı otelin ismiie ticaret gemisi niteliğinde bir yada neon; Tersi sürat; Kimyabep ve savaş yokken ateş açıp TERSİ toprak damlan, yolları ni ve oda r.umarasını söyledi : smıf hızlı geiTÜ; Almanya'da da neon; TERSİ sürat; Kimyaimhaya kalkıştığı savaşın, yedüzlemede taş sılindir; Izafıyet «Güzel bir numara» demişşehır; Venezüela sahillerine yada bizmut; Yabancı. 18 Ç o rin adı; Bakılan, beslenen bir (relatıvıte) nazariyesinin sahıbi ti genç kız. dalgın ve uzak bir lon Trinidad grupu ile bir adarum'da ilçe; Son çağ Türk şışeyden alınan faydalar. • * büyük âlim. 8 Kâinatm varifadeyle. «21... Hem üçe, hem lar toplulugu. 9 Yapma; Hoirinin öncülerinden Orban Velığını, daimî, ölümsüz, şeküsiz de yediye bölmek mümkün. cası S. Franck ile bir müzıK li'nin soy ismi; TERSt bir orYUKARDAN kendi kendine hareket halinBizdeki batıl bir inanışa göre sosyetesi kurmuş, kitap yazgan. 19 Demir törpüsü; Sade bir takım esas cevherlerle üç ve ycdi rakımlan çok nğarmış. çeşitli beste bırakmış hip; TERSİ kimyada gümüş; ızah etmiş olan Alman filozoladur.> Fransız sanatçısı (Vıncent d'); Bir cins salatalık, hıyar. 20 AŞAĞIYA: £u; Sarmısak gibi şeylerde ta «Sizin de bana ufurlu geEn, boy, derinlık; Eskiden APearl Harbour baskınını plânne; TERSİ JâJıza. 9 İran'da leceğinize şüphe yok.» rapça gramer kitabıydı. 10 layan ve yürüten, kısa süren «Zannetmiyorum. Çünkü .201; Edebijatı Cedidecüerden Sikâr; TERSİ ünlu Macar bessavas üstünlüğünden sonra 1 Çıkardığı gazetenin isnıi otelinizi ziyaret etmek niyetintecisi; Tiyatro (Eskı dıl); M. Rauf'un ünlü romanı. 10 içinde bulunduğu uçak, şifresi lâkabı olmuş, A. Midhat Efende dcğilim.» 11 Üstü kapalı taştan mezar; Afrika'da devlet; Avrupa'da Amerıkalılarca çözülüp düşürudi'nin başına geçtiği değerli TERSİ kanuni haklannı kullaBu kesin cevaba rağmen len ve ölen Japon Amiraii (İsonacak yaşa gelme; Ev (Eskı Skandinav güzeli. otel d'ışı daroku); Çocukluğunda uzun südil); Hafızlıgı. hattathğı, ünlü vetlerı hiç nazlanmadan kabul re aıınesi tarafmdan kız gibi Dede Efendi'nin öğrenciliği ile ediyordu. Böylece birkaç defa giydirilmiş. Valery, Rodjn, GiBuLmacalann çözürnü bestekâr ikinci bir Dede. 12 tıyatroya, sinemaya, yüzme hade etkısinde yaratıcüığı ile A.B.D.'nde bir eyalet; Türk vuzuna gittiler... Bırkaç defa bugünkü CUMHURİYET'te devieşmiş bir Aiman şaıri (Radostu, Türkün Kurtuluş Savada yemeğe ve gece lokaline. mer Marie). Hava karardıktan sonraki buluşmalarının sonunda araba ile föyle bir dolaşma tekhfini nezaketle reddedıyordu. Erkek için çok ümitli geçen bir gecenin bitımind'e yine aynı şeyi yapınca genç adam arabadaki boşluğu başka bir kadantn alaca karanlığında telefon acı acı çalmaya oaŞiaaı. oun. «A! KenıaC Sen ne arıyorsun burada?» Kemal: «Ne olacak? Celâl dınla doldurmak zorunda kalyeni yeru ışımaktaydı. Saatin dördü vurduğu sırada susan te >arım saat fwel deli deli telefon ettiydi. Ancak gelebildim (b;r yandı. Bu iş için de yarım yamalefon, tekrar çalmaya başladı. Şef, yattığı yerden telelona u dan p:jamrt£inı ceketıne sokmaya çahşarak) Ne var acaba?» Yukaiak bır el işareti yetmişti. zand;: «Alo!..» Karşıdaki ses derinden geüyordu: «Alo! Ben Celâi: rıcLan ınenleı: «Boşurıa çıkrna Kemal, üzüleccksin!» Şef: «Bence, O günden sonra deniz maviAlo, beni duyuyor musun? Hemen, bana evc gelmelisin . Çok ifena çıknıalıyız b&ylar» dedi ve lâfa karışmasına bozylarlsıra kimliğini si gozlü kızı bir daha ne bizdurum . llem.. » Bir gürültü ile bır şey düştü. Ses kesildi. Telebehrttı, sonra yukarıyj işaret etti. zat aradı. ne de telefonla. Fafon da ÇıV. diye kapandı. Şef. daha fazla oyalanmsdı. Yataktan Üzennce yatak kı>afeti bulunmıjan ve telefonun yanında, yerkat. kafasınm gizli bir köşesiyfırlamasiyle yüzünü yıkaması, kurulan:p, giyinip. direksiyona oturde, hareketsız yatan Celâl'in göğsüne bir bıçak saplıydı. Yolun 25 le psikolojik bir muamma şekması ve marşa basması bir oldu. Celâl'in oturdugu sokaktan bir dakika sürmesinden geç kaldığından üzülen şef, önceki iki kişiye linrie hep onu düşündüğu muevvelki sokakta park etti arabasmı. Farları söndürdü. İndi. Park sordu. (Sizier. buraya telefonla mı çağırıldınız??» Adı Akil olan: hakkaktı. etmiş uyuyan arabalann arasından eve doğru yüriidü. Celâl, çok «Evet! Uördü beş geçc bir telefon çaldıydı. Ben Celâlim, Akif!.. Gerçi, sıraya giren diğer kızeski ve sevmğı bir arkadaşıydı. Başı dertte olmasa sabahın bu Acele geü! diyorriu. Atladım arabaya on dakikada buraya geilara verdiği değer ölçüsüne eşit saatinde onu aramazdı. Eve yaklaşmıştı. Başını kaldırdı. Celâl'in tlim. Btnim gibi daha evvı1 çağırılmış Burhan, beni görSnce boyorantılı olarak onu ve ondaki dairesinde ışık vardı. Birden bir kapı bosluğundan bır golşe fırııuma sarılı^ı. Zavallı Celâl'in şu haline bak! dedi. Bir sodısı ayrıntıları unutmuştu. Alayıp yanına sokuldu. Bekçiydi. Şef: «Yavaş, gürültü etme» dedı ve lukta çıkmıştı nıerdivenleri. Tıkanacaktım. Burhanla ayr.i semtrr.a izah edemediği bu garip tukend'.nJ taiîiltı. Sonra, bekçiye bina ile kapısını göstererek. dışateyiz. Beni de alsaydın ya dedim Geürken » Şef, Burtum aklından çıkmıyordu bir rıya kim çıkarsa ve şüpheii kımi görürse sessizce yakalamasını hana dönöü: «Doktora telefon etseydiniz» Burhan: «Altüst olmuştürlü. sjyledi. Sonra açık kapısından binaya daldı. Karanlık merdıventum. Bir ş.ıy yapacak halde değildim. Hem telefonun vaziyetini de Her iıaliyle bir zamane kızı leri yavaş yavaş çıkmaya başladı. Yukarıdan bir takım sesler yakolduğunu kimse inkâr ed'emezlaşıyordu. Konuşarak iki kişi iniyordu. Durdu. Kulak verdi: «Dalıa boznıak istemivortlunı. Son süratle sürdüm arabayı ama .. Gene dı. Sonra. öyle bir ülkede düncvvel RPİn.eliydik. Telefon eden geç kaldı. Peki, o kimdi?» Ötek: de yetişemedim.» Şef: «Kaatil. kapıdan girdiğine görc, bina kapısı yaya gelmişti ki, orada b:r kız, ses: «Belk' Celâl'in kaatili. öldürmedcıı e\"\el yetişmemiz imkân açık olmalıydı.» Burhcn: «Evet, öyle idi. AçıktJ. Ben de açık bıi rakıur.. Beı den önce gelen kaatil, girtMği zr~ '•• r.i bitirin cıkmış.» erkek arkadaşını evine bile dasızriı. Benden sonra da demek sana telefon cttiler » Sef, koltuga oturdu. Bir s:gara j'aktı ve bekçinin haber verdiği vet etmekte serbestti. Kâfı deTam bu arada sokaktan düdük sesler:, koşuşmalar duyuldu. karakoldan gelen komıseri yanına çağırdı. Konuşup birinı gösterdi. Ril. . Ana ile baba, iki genç raŞef: «Vur dedik öldürdü Bekçibaşı» diye söylenerek, gelenlere fark Komiser cie o tarafa dogru dürüdü. KtME? NtÇİN? hatsız olmasmlar diye davet etrırm'jden aşağıya süzüldü. Bekçi yakaladjğını getirirken, kapıcı H EVET,,, NE DIYORDUK? fiiçin mi? mışti de eve, ertesı gün ancak öğleye doğru mu dönmüştü? Varsın dönsundü... Ne sorgu, ne sual.. «Şu halde şa kız bana niçin hayır dedi?.* diye tekrarlayıp duruyordu. Bu sual paslı bir çivi gibi beynine saplanıp kalmıştı. Ve bu çivinln pasınd'a aynı sual tekerrür edip gidiyordu : «Niçin bana hayır dedi?» *** ADIN ruhu ve bedeni konusunda ihtisas yapmış ne kadar adam varsa, tanıdık olsun, tanımadık olsun arıyor, buluyor ve bu meseleyi konuşuyordu. Her kafadan bir ses çıkmağa ba^lamıştı. Görünüş itıbariyle kusursuz bır genç kız olabilirdi ama erkeklerde zevk alJığı ne malumdu? Belki de yaradılıştan anatomik bır ozürü vardı da meydana çıkmasm istiyordu. İskandinavyalı kadınlann çoS'j anadan doğma soğuktu zaten. Bu da onlardan biri olmahych. Entellektüel zamparalardan bırıne gore de durum şuydu : «Sen ons lüzumundan fazla iltifat etmiş olacaksın.» «Hayır. Normal sınırlann ötesine feçmedim.» «Şn halde lüzumu kadar iltifat edememiş olacaksın.» Teşhısler birbirini kovalıyordu. Kızda aşağılık duygusu olduğu için böyle Javranmıştı, ya da tamamiyle tersi: Kendinı fazla beğenmiş bir tiptı de duyguları ile gururu arasında tam bır denge kuramıyordu. Bir kadın ressam, düşünmeğe bile lüzum görmeden kestirip attı : «Sizden evvel onun hayatına başka bir erkek şirdiği için öyle yapmış olacak...» Konuşma sırasında hazır bulunan bir üçüncü kişi dayanamadı : «Şayet sebep bn ise her kadın her erkefe hayır derdi.» #** AM OTUZDOKDZ kitap yazdığı halde bır türlü meşhur olamıyan bir romancı vardı. Bir yandan kırkıncı kıtabmı yszarken bır yandan da haftalık bir dergir.in «Kalp postscı» nı idare ed'iyordu. K CINAYET BÜIMACASI KAATİL KİM? Çeşitli suaHe* sOT\rp olayı enine boyuna dlnle^iikten sonra durumu kendi açısından ele aldı. Zamanın değerini bflen bır başkası, onun yaptıgı konuşma süresi içınde bır sandviç yıyebilir, iki bıra ve uç sıgara içebilir, üstüne de bir aspirin yutabilirdi. Nihayet sözlerini şöyle bağladı : «Kadın erkek münasebetlerinde en çıkar yol, tarafların birbirini anlamak hevesine kapılmamasıdır.» * * * ENÇ adam bır akşam üstü aceie bir telefon için sıra beklerken kulübeden altın sarısı saçlı, deniz mavisi gözlü ./bir kız çıkmıştı. Geniş bir te ' bessümle genç erkeğe yaklaştı: «Beni hatırlamadınız gali ba?.. Hâlâ aynı otelde raisiniz? Oda numaranız yirmi bir değil mi?.. î a n n saat 15'te beni bekleyin.» Saat 15.0fl'e ne bir dakika vardı, ne de 15.00'i bir cfakika geçıyordu. Genç kız tam vaktınde gelmişti. Beş dakika sonra çoraplarını çıkarırken : «Pikap mı şu?..» diye sordu. «Hayır. . Lingafon... tngilizceye çalısıyorum da. » «Faydalı bir sey . » İki saat sonra Skandinavjalı dılber çoraplarını gıyerken genç adam dayanamad1! «Senden bir ricada bulunaca^ım. . Beni mcraktan kurtarmanı istiyorum. Şu meseleyi sormadıjım kimse kalmadı™ Doktorlarla, ruh bilırinleriyle, profesyonel zamparalarls ve daha bir sürü kimseyle konustum, bana altı ay evvel niçin hayır dediğini hepsi ayn ayrı açılardan izah etti. Fakat izab şekillerinin hiçbirini de be^enmcdim. Sen benim kafamda bir muamma olarak kaldın. Bugün buraya gelmekle muammayı eözmek şöyle dnrsnn büsbütün içinden çıkılmaz bir hale sokmuş bulunuyorsun. Bana vaktiyle niçin hayır dedin?.. Sonra da niye geldin?..» G T Beriki olduğu yerde hafifçe öne eğılmiş, eteğini de hafifçe yukan kaldırmış jartiyer ayarlaması yapıyordu. Etli dudaklarında hayretle karışık yorgun bir tebessüm ürperdi : «Niçin mi?.. Sadece kadın olduğum icin.»
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear