Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAHtR OÖKT da Altrnkay» yBkıntenndaki ağülarda beslemrler. Beyaa dan, buğday, ve hay•ancılıktan kapatamadıklan açıklannı çoğu kez topluca gitttkleri pamuk çapası ve pamuk toplamak suretiyle temis ederler. Kadrn, kız, erkek, ihtiyar, genç pamuk çapasuu dört gözle beklerler. Çeşme başında gece yanlanndan başlayan çamaşır yıkaması biter bitmeı, Serik'ten getirtilen kamyonlara doluşulur ver elinl Serik.. Bun lar lçin tenlike diye bir şey yoktur. Yatar koltuklu otoblisler olsa da sevinçlerinden ne bir şey eksilir ne de çoğalırTUrküler söylenlr geride kalanlara, pamuğa, çapaya gidenlere Koyde kalanlar ise, yalraz halı vakti yerinde ktmselerle, hlç bir ise yaramayan insanlardır Belki onlar, pamuk toplayıp, çapa yapamazlar ama; davarlan tanırlar, çocuklan tanırlar. evleri tanırlar, hırsızlan tanır lar • TARtH H\ZİNESt YOK EDtLDİ \RIMC3LrK, hayvancılık ça pa, pamuk toplama gene onlann gözlerini doyurmaz. Daha başka işler çevinnek, para kazanmak lazımdır. Bu geçim yolu da bulunmuştur. Bu da içinde yaşadıklan tarihi Selge'dir. Daha Uç sene öncesıne kadar, bir taşına bile dokunulmamış olan Selge'de bugun kazılmamış yer yok gibidır Sorumsuzca bır tanh hazınesi yoz ellerde katledılmiştır. Eski eser kaçakçıhğını kendilerine meslek edinmiş kimselere gundelıkle hizmet eden koylü, artık uyanmıştır. Eğer buna uyanmak denırse» Daha fazla dayanamaz Kendileri, kendılerine verdıkleri izınlerle, kazma kürekleri kapıp doluşmuşlar ta rihl harâbenin yanma, berisine. Vur kazmayı, at toprağı, «Kifl değll, getir dinamiH» patlat, kmlsm eski mezarlar, lahitler, güzelım sütunlar, mozayıkler. yoliar, sarnıçlar, kemerler, daha neler? Kimin umurunda... Ne buldularsa satmışlar.. önceleri köyun iieri gelenleri onayak olmuşlar. Başkalan durur mu onlar da.. «Vur kazmsyı, at toprağı, patlat dinamiti, yağma hasanın böreği.3 Ne Kaymakam, »e ne karakol kumandanı, ne de köyün muhtan başa çıkabılmiş bunlarla.. TiyatrosT^la, agorasıyla, stadyumuyla, kıliseleri, mabetleri, lâhitleri, sarnıçlarryla ve daha neleri ile Sıde, Perge. Aspendos, Termassosdan hıç de aşağı kalmayan yüzyıllann Selge'sı TABÜMAR edılmış. Bu husus Selge'de yurekler acısıdır. En çok 10 seneye kadar bir turıst cenneti olacak olan Selge, boyle her geçen gün harabolmakta ve her geçen gün katledilmektedir. Altınkayaîılar ve dığerlert bunları yağma etrneğe devam ederleTse, 1lerde burada yapüacak kazılar için hiç bir şey bırakmıyacaklar, dolayısıyle, fakirlıkten, sıkıntıdan, ızdıraptan hıç kurtulamıyacaklar. Sayısıa tarihi hazınelerın serptldigi güzel Turkiye'mız, gerçekleştirmek istedıgımız «Turist döviz getirir» parolasma zıd bir veçheye bürünecek, ne turistler gelecek, ne de bu güzellikler kalacak 3 Agustosl970 CUMHÜKİVCT ALTTNKAYAlılar ne yerler ne ıçerler? Altınkaya'nın başiıca geçim kaynağı tarımdır. Tanm derken, sakm aklmıza, uçsuz bııcaksız, bol kopuklü topraklarda yapüan ekım biçim gelznesin. Bu sbzun gelişi. Burada toprak hemen hemen hıç yok gıbidlr. Her taraf taş y« kayalarla do lu oldugundaa, dagların tepelerındeö bir kanş topraklar bıle ekilidlr. Tarlalan yalnız koyün onunde vardır. O da 5060 donümden fazla değüdir. Bu nun harlcmde, kat kat duvarlarla çevrilmis dağ yamaçlannda taşlardan ayıklanmış 20 30 metrekarellk sahalar blle tarladır. Buralara buğday, beyaz darı ekerler. Beyaz dan, pek fazla baknn istemeyen çok küçuk taneli bir üründür. Büyükluğü de mercımek tanesi kadar. Buğdayla kanştırılır ve yufka ekmeği yapüır. Aslında, buralan o kadar veıimsızdir kl; 10 kilogramlık tohumluk buğdaydan, taş çatlasa 20 30 kılogram buğday elda edilir. Bu hususta Ali Alga 9u bllglyl verdı: Yagmnr yağarsa çok olur, •1 eken az, çok eken çok kaldınr. Ekecek* yerl olmayan da hep dısardan alır. O da pek pahalı, boğdayın kilosu 150 kuruş burada. Yuffca ekmeği yapılıncaya kadar, odun, tuı ve «meğl ile 200 kuruşu buluyor.. Dığer ıhtıyaçlannızı nasü temin edersınız, yanl peynlr, yağ, kuru sebze vs.? A Tarihi Selge grağma edilmiş Davarı olan «üt, yofurt, ayran, peynlr yapar, obnayan da pek bulup yiyemez.. Aynl köyden 16 yaşında Turan Sevtnç de şunlan anlaüyor: • NE YERLER, NE İÇERLER? Bulgur pil&vı yapar, tarana, undan çorba lçeriz.. Başka ne ıçersinlz? Bir an düşündü, sonra kendine has şlveslyle ağır ağır ve Udşer defa tekrar ederek cerap verdı: Gudureti olan goşaf pişirir, yanında fasnlye, pirinç yapar. Başka ne yersiniz? Et de yiyebilır misimz? Yılda bir geçi keseriz. Baş ka hiç bir şey yemeyiz. Ekmegi çofu «aman kum yeriz. Sorulanma blru da içkileri konu yaptun: Çay içer mistnlz, kahveyi neyle çekersiniz? tçmeyiz, yalığız, yaylada ysyla çayı vardır, tepeli bir oddur, onn toplanz, onn faynadınz. Tath yer misiniz Turan Sevinç? Yeriz, afabey, lokum, halwa, gader şekeri de yeriz, onn da yüda bir kere yeriz. • TARIADAN TENCEREYE ÖYLÜMÜZÜN ektiğt de yedıği de hemen aynı şeydır. Yediğinl, tenceresıne doldurduğunu eker, tarladan kaldırdığını ise tencereje doldurur... Bu koşullar altında burada gerçekten tanm yapıldığını zannetmek safdıllık olur. EUerınde bütün imkanlan olsa bile ekecek tarlaları yok. Beyaz darı ve buğdaydan başka bir şey ekılmez. Ekılse de verim alınmaz. Tanmcüığa paralel olarak, hayvancılığı sayabilirız. Arazının dağlık olması, orman ortasında bulunmaları hayvancılık ıçuı elvenşli gorünürse de, karakeçiden başkası pek bannamaz bu dağ yamaçlannda. Buna ilâve olarak sığır cinsinden hayvanlan ve bir de dağ şartlarına ıyı uyan katın sayabilirız. Katır da yalnız değinnene giderken kullamlır. Koyun da en çok beslenen hayvanlar arasındadır. Yazın yaylalarda, kışın VEYSEL DONBAZ* T Kaçak kanlarla harnp edilen harabelerden bir köşe Kaçak kazı yapıldı mı burada yakmlarda' Yapıldı. Heml de cümle alem, cumle köylü elbirlik etti, tabır tabır gazdüa. Sen de bu köyden olduğuna gore sen de kazdın mı? Allahın bildiğini guldan ne saklı^ayım, hepimiz gazdık. Neler buldunuz? tfak tefek şeyler, bir ayak parçası. bir el yansı gibi seyler. Buradan çok insan kafası çıkmış, bazılan da bronzmus doğru mu? Onlardan çok çıktı dedller ya, bize göstertmedile. Hemen satarlar... Konuşma daha da uzadı. Herşeyi olduğu gibı, ustehk de korkmadan çekinmeden anlattı. Burada saklanapak bır şey de kalmamıştır. Halıl Dalga, Bayram Bahar, Ahmet Bahar, gıbı milletin yadi garı, eserlenn kıymetini anlıvan birkaç kişınin varlığı yüregıme serpılen bır kaç damla su oldu. Bu bir kaç ileri görüşlü ınsanın aydınlık düşüncesine gığırup oradan aynldım. Mılll Eğitim Bakanlığı buraya bır koruma bekçisi tayln etmıştır. Ama, buranın gerçek korunması o bolgenin idarl makamları ile halkımn yapıcı gay. retleriyle olacaktır. Bu, bir vatandaşlık gorevıdir. K YARIN. Sosyal üişkiler... JrfOİlCOÇOfrJH | konu veresim: AYHAN BAŞOĞLÜf 1 ££(( SULTAN Bir oiaym başlangıcı 55 MU1AFFER BUYRUKÇU Idare Müduründen önce davranarak ve gozlerini dort açarak bir çop, bir pislik, bir orumcek ağı aradı. Yoktu. Muhabirler henüz gelmediklerl için oda ve ayak yolu nasü temizlemişse öyleydi. Yalnız, «yakyolunu temiılerken dun kapı>a yapıştırdı ğı Helâ>ı temız tutun yazısınuı yırtıldığını gorme misti. Onu gördu ve kan beynine çıktı. «Bunu kopa rsnın ben, anasını, avradığım, kızını • kıstagını, coluğuna eocuğunu. esiktekini . besiktekini, mercimckten nfağını....» diye başlayan ve nerede bitece ği bilinmeyen b!r küfüre başladı ve bu kez daha büyuk jazdı yazilan, tdare Mudüru yazısını da kırraızı matbaa mürekkeblyle oturttu yazuiın altma. kapıyn yapıştırdı, bir daha sovdu. Reşat beyin odası hâlâ sabnn kokuyordu. Patronun odasına tertemiz hava dolmujtıı ve cam açıldığı fibl duruyordu. Hafif >an duran nıraenl duzeltti. gonul rahatlığiyla ma«asına dbndu. «Babama «oyleyeyim mi acaba? Ama soylersem paralan alır. İki buçuk llra aldığunı söylerim. Nav\ olsa onun bir lirasını bana verir, olur uç buçnk llra. Yooo, hiç bir şey »öylemeypyim. Ne zaman da yarsa o zaman soylerhn ve niçin bana soylemedin derse, söylpvecektim ama o nrada sen «rda yoktun, sonra da ben unuttnm deriro.» « Idare Mudüru, odasınm kapısuıı vnrarak çıktı sokağa. VI Yann gelecek Kıral'ın onumna resm] yapılar, köpriiler, geçeceği yollar bayr&klaria donatümıştı. Caddelerin giriş ve çüaşlanna taklar kurulmuştu. Taklar defnelerle, renkll ampnllerle süslenmis, yukanya Türkiye Cumhurbaşkanı L' Kıral'ın camlı resiınleri asıbsıştı. Doğan, Hümeyra'yı Kadıköy iskelesine g5türürken bn takian, bayraklan gördüğü için ilk görenler ve bu haztrlığuı neden ötürü yapıldıfını anlamaya çalışanlar fibi Lâleli'de de ku"Tilrcuş bulunan taklara bakmıyor, bir an bnce mahalleye vannak istiyordu. Gdğsünö şişire şişire yürüyordu. Dndaklanndaki eksilmcyen pülümseme, her zaman başka bir tr>'lodİTi üfleyen ıslıklar, knllarunn sallanışı ve adımların atışındaki başkalık ancak bir vazarda bulunahilirdi. Ona öyle geliyordu. Kıra'ır. geçişini varın sevrederken gulümserip gtilömsemelcrini ordan uzaklaşır uzaklaşmaz unutacakla. umnmda defUdi. Her patlayışta birbtrinden etkill olaylan yeryfizfine yayan ve yaşantıların arasına yerleştiren bombalar gibiydi. Hızü hızh yurfise onbeş dakke sonra mahaüed* olacagmı bildiği halde hemen o sırada öniınde duran bir belediye otobüsüne blndi, yirmialtı yirmiyedi yaşlannda görünen, temiz vuzlü, föılüklü bir kadının yanına oturdu, gazeteyi açtı, hikâyesinl okur gibl yaptıAsıl amacı hikâyeyi okumak değil kadma göstormekti. Kadın önce ihrilenmedi, dfişünceli döşünceli dısanya baktı, tvışını çevirince gördfl hihâyeyi ve okumaya koyuldu. Dogan, sevinmişti amacına nlaştıcı için, «Buvrun okuynn!» dedi. «Siz okndunuz mu?» dedi kadın, kibarca. «Zıyanı vok, ben nasü olsa okunım.» dedi Doğan ve hikâyesini oknmara başlayan kadınt İTİemeye koyuldu. Kadmın yüıünde değişik anlamlar beiiriyor, loluyordu. Dogan kalktı, «tnecek var.» dedi. Bne yfi* rfidfi. «Gazeteniz.» dedi kadın, nıattı. •<Sizde kalamji dedi ve atladı yere. «Kadın arbk benl tamyorj» Karşıya geçtl, fınnın kBşeslnden sokaga sapti. Dn akşamkinden daha büyfik bir içtenlikle kendisine sanlan, dün akşamki gibi, «Yapma, bırak, görecekler!» demiyen Hümeyra'y» ılnşünflyor, dudaklan, gözleri ve ellerini dolduran memeleri, içinde tnpırda. p dnruyordu. Hümeyra, sabahld gezintiyi, karpuz yeyişlerini, denizi birdenbire göruşlerini, Doğan'ui adını ga* zetede jörünce duyduğu ama pek* belll etmemeye çalıştığı sevincinl unutamıyordu. Doğan'm yazar oiuşu bulunmaz bir sevdi ve bepsi de işçi çociklarla konusan arkadaşlanna tepeden bakıyor, onlan baslt buluyordu. Herkesin önflnde gazeteyi okursa sonı mracakiannı, «Bu gazetevi nereden buldun? Ne rar?» diyeceklerini bildiği için avakvolunda okumuştu saklı saldl ve hikâyeyi bitirdiğinde kalbi heyecandan duracaktı. Doğan Ozden adını belki vüz kere öpmüs, vüzâne sürmüş, öğie üzeri arkadaslan ve ablası dışanya çıkınca venıden okumuştu. Ve akşamın oluşunu iple çekmısti Ama bir tflrlii de obnnvordu. Kendikendine yemın etmışti. O karanlık sokağa ırirer girmez daha Doğan birşey söylemeden boynuna sanlıp öpecekti. (Arkası var)' DtŞt BOMD FOEMPA OLDUCU • KAZI KIŞIN YAPILIYOR TİFFANY JONES AtEUSSu. İLH BÎ21JCT6 GARTH U hususta bllgisine müraca. at ettığlm Bayram Bahar, Ahmet Bahar şunlan söyledilen < Kıştn umum köylü kazı yapıyor. Ası Bucak'lı ... kaç defa şikâyet edildh Polisler götürdfiler, gene geldi. Kazıvı taşın ympıyorlar, neden mı? Zaten yol yok, ilk karla birükte bnrasımn diğer köylerle, S» rikie Antalya ile Ugiai kesilir, bunu fırsat bilenler buraaım üç kıştır pazdınyorlar.» Ali Dalga ile aynı konuyu tartışıyoruz: Buralan tdm kazdı? Hangi birini söyluyem, cümle âlem çazdı. önce Burdurlu geldi ameleleriyle, gece demedi, gündüz demedi.. Bunlan kımse görmedl ml, nlçin şikâyet etmedinız? Ben ve benim gibi bir kaç arkadaş şikâyete gettik anum kulak asan olmadı. Bu köyden kımler kazdı? önce köyün ileri gelenleri başlattı. Onn gören halk, yağma ettiler. Oralan kazarken pıy nar getti, çalı getti, çıtlık getti, daTarlar yiyecek bir şey bulamaz oldnlar. Senın, onlan, hükumete şıkftyet ettığinl biliyorlar mı? Bümez olnrlar mı? Hepsi biliyorlar. Bapün, gene böle biser yapsalar gene ilk hökömete şikâyet edecek benim, şimdiyincek kimseden gorkmadım, gene gorkmam, askere mi çağıracaklar gorkupta» Bır başka gün, kdyün güneyınde ismini vermeyen bir başka vatandaşla konuştum. Tarlalann içıne gelişi güzel yatmış keçi ve erkeçler arasında ellermde bakraçlan köylü kadmlan sut sağıyorlar. Yavaşça yaklaştım: Keçiler iyi süt veriyorlar mı? ÎH damla, koca sflrnden topu topo 56 kilo süt ancak çıkıyor. B 86 Pakat gfinlerdir katettiğı mesafe... Sonra korkung bir fırtaıa . En yakın kara parçası bile ne kadar uzak kımbilır... Uzak ve erışılmez Kurtuluj umıdi de oylesuıe.. Uzak ve erışılmez... .*. Şıkago doğumluyura. Kırk iki yaşındayım. Hukuk Fakultesını otuz iki yaşında biurdim ve avukat oldum. On iki yd süreyle dırsek çürutmek zorunda kaldıra fakülteyi bitirebilmek için. Araya gı ren engellerin, patlak veren inakânsızlıkların ne haddı var ne hesabı Bunlardan birı de savaa .. Bır kahraman oldugu mu iddıa edecek değüim. Ama beş yıl aralıksz ola rak savaşa katüdığıra da bır gerçek.. Verılen vazi felen elımden geldiğince yapmağa gayret ettim. Avukat olmak istiyordum .. Kendımi bildim bile li dayanılmaz bi arzuydu bu benim için. Yalnız bu. Avukatlık mesleğinde alti sene kadar fiüen ça lıştun™ Fakat bana verilen dâvâlar daima önemîız oluyordu... tkinci, üçuncü plânda bir takun nir zıvır... Ya da pahalı avukatlara verecek parası olmayan kimselerin çıkmazdaki İ5leri Giınün birinde bıkkınhk geldı içime... Daha ne kadar sürünecektim emniyet mudürluklerinde, po lıs merkezlerinde, karakollarda ya da tajra mahke tnelerinde?. Boylece bir gev?ekliktır çöktu üstüme Her ço yi oluruna bırakmağa başladıın yavaş yavaş.... Sınırsız bir miskinliğe ve ölçüsüz bir tarafsızlığa jru varlanıyordum gün geçtikçe. Karanmı çoktan vermi% olmalıydun... Hangl yo lu tutmam gerektiğini, hıç görmediğim halde benim için gidilmesi zorunluk haline gelen yeri gayet ıvi bıliyordum. San Franciscodaki şu köprü... Basdondürucü sulann ustünde boşluktaymış gibi duran şu köprü.. Evet sular Simsiyah. kapkara sular. .. Duruîmalann ilk Od gunu bende iza benzer bır şey bırakmaksızın geçip gitti.. Mermerin üstünden akıp giden bir sıvı gibi. Olup bitenler zararsız bir rüzgâr misall bana haflfçe dokunaraktan geçıyor, boşlukta eriyordu. Serin miydi, sıcak mıvdı bu ruzgâr?. Kimbflir?.. Gozlerimin önfinde, kulaklanmm dibinde lsrarla ifade veren şu Nathanael Liedenski bani zerre kadar ilgüendirmiyordu... Zerrenin zerresi.Başlanmış, sürdürülmüj bir meseleydi bu V« «onuna gelinmif Başlangıcm mı sonuydu, sonun mu baslangıet Bana ne diyordum.. Oysa .. Duruşmaların üçüneO sabahmda Mary Weaver1n •Mrguya çekılmesî mi uyandırmıştı bende bu garip duyguyu... Kurealanmağa, dürtüklenmeğe benzer bir şeyler hissetmiştim içimin derin ve giTİi bir köşe«inde. Yüzde yüz normal bir insan olmadıgımı biliyo rum.. Tepkilerimin, yargılanmın çevredeki Imanlannkine efit olduju da asla ileri sunilemez. Şimdi saat fecenin on birl.. Benimle ügili du H. L. DUGAL Türkçesi: Adnan TAHİR YARINSIZ ADAM D O K I O B AYLÂK MUSA Tarık Z. Kırbakan OERİ. 8AÇ ve ZÜHREVt Haatahklan Mfitehasns tatiklal Cad Pannakkapı ( ' No : 88 TEL: 44 10 73 \\ Doktor Süreyya AtamaJ aafclattl StnMrttar at (Tattm SJte) K. • NlMR M Yeni a d r e s : W»^*MW«M^ ruşma günlerinin Oçüncflsünde de ışıklar çoktan ka rardi™ Bır adamın kaderi üç günde tâyin ve tesbıt edildı. On iki kişı başbaşa verdiler bir kişinin kaderıni tâyin için.. Bır an önce de unutmağa gay ret edecekler beni .. Haksız da değiller şüphesiz... Mary Weaver'in sorgusundan sonra Yargıç Anderson duruşmaya ara verince Şerif beni hucreme getirmisti. Daima oldufu gibi yine sâkindım. Polis arabasmın arka koltuğunda yanyana oturuyorduk onunla.. Ara sıra gözümun kuyruğu ile bakıyor, söyle yukardan açağı süzüyordum kanun adamını. Bacaklan amma da uzundu .. Kovboy tipı . Ensesi ni koltuğun arkaljğına davamış, dudaklannm arasında da bir izmarit.. Durmaksızın bir şartanm bestesini mınldanıyor .. Sesi, iri yarı cüssesme yakışmayacak kadar ince . Kimbilir kaçıncı refakat oluyor bu?^. Bir tek d»fansmda bile ağzını açıp konuşmadı benimle. Simdi de 6yle. Kerrdini yalnız farzediyormuş gibl bir hali var... Ona göre ben bir emanetLm.. Sanlmtş, sarmalanmış bir paket Onun görevi bu paketi sa hibine ya da ilgıli makama tedim etmekten ibaret. Hep<;i bu kadar. Evet, o günkü duruşmanm sonurda da hücreme dönmıijtflm. Saat bire geliyordu. Öğlen vaktinin biri Cardiyan yemegimi getirdl . KemJince SnemU bir noktayı da hatırlatmaktan geri kalmadı bu işl yaparken... Yemekler sogumasın diye tabaklan h nnda tuttugunu söylüyordu. (Arkası raı)