26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
J SAYFA DÖRT 23 Ağustos 1970 CUMHURÎYET ORTA DOĞUNUN KüBASl DOFAR'DA SAVAS Yazı ve Fotoğrafiar Güneş Karabuda Gerillacının iki demirbaşı: Silâh ve Mao'nun el kitabı ofarlı gerillacının iki değerli demirbaş eşyası var: Biri silâhı, diğeri de başkan Mao'nun kırmızı küçük kitabı. Her gün akşam üstü saat beşte politik ders başlıyor. Kamp yakınında bir tepeye D gidiliyor. Bu devrimci, açık hava okulu öğrencileri, kuşlar gibi kayaların üstüne tünüyor ve sonsuz bir ilgiyle dersi izliyorlar. Biraz ileride bir kayanın üzerine başkan Mao'nun portresi iliştirilmiş. Kampm polıtık yonetmenınin adı Abdulazız, bu dersi de o veriyor. Öğrencilenn karşısın da omuzunda Klaşınkov otomatık sdâhı, elınde kırmızı kıtap hem okuyor, hem yorumluyor. Bugünku dersin konusu: Sınıflar ve sınıf mücadelesi. öğretmenin sdzü, el kaldiran oğrencıler tarafmdan sık sık kesıliyor. Abdulazız yorulmadan sabırla her soruyu cevaplandınjor. Soruda olsun, cevapta Olsun başkan Mao'nun adı çok sık tekrar edıhyor. Abdulazız hecelerm uzenne vura vura sovluyor bu ismi: El Reıs MaoÇeTung... ABDÜLAZİZİN SORULARI u devrlracı genç adam ken| dı kendinı yetıştirmiş. ' Marksızmle ılgıll bulabıldığı butun kıtapları okumuş. Konunun en karışığını, en zorunu bıle mantığım ışletıp sade bir şekılde aycfınlatıyor, Abdul B Dofarlı gerillacının iki kıymetli demirbaş egyası var; azız bu arada bızı soru yağmuruna tutmajı da ıhmal etmno". Turkıyenin politik ve ekonomık durumu, Isveç Sosyal Demokrat Partısının programı, Fransa 1968 ma>ıs hazıran olayları bu sorular arasında. Dunya sorunları tartışıhrken Orta Doğunun durumu, Israil Arap çatışmasmı ele almamak ımkan^ız. Abdulazız, Arap Korfezı Kurtuluş Cephesının temsılcısı olarak El Fetıh orgutunu eleştınyor. F D H.K.C. (Filıstın Demokrat Halk Kurtuluş Cephesı) ıle hemfıkır olup onları yurekten destekledıklerını açıklıyor Her çadırda elden ele dolaşmaktan yıpranmış kitaplar goruluyor. Okuma sevgısı, oğrenrae hır$ı herkesi sarmış. Kampa gelelı berı bir soru akhmı kurcalayıp duruvor Dofar gıbi emperyalıst guçler tarafından ınsafsızcasına geri bırakılmış, coğrafî bakımd'an kuş uçmaz, kervan geçmez bır mem lekette, bir kurtuluş hareketı nasıl baçlar' Abdulazız anlatıyor: Dofar'da öğretım ımkânları janı sıra, ış ımkânları da hemen hemen yok glbidir. Bu yuzden gençler hayatlannı kazantnak ıçın, Kuzey Arabıstanın petrol memleketlenne giderler. Petrol endustnsmde çalışan dığer Arap memleketlerınden gelmış devrımcı gençlerle buluşan Dofarlılar emperjalizraın kendılerine yıllar yıh oynamış olduğu oyunu, ilıklerıne kadar nasıl ve nıçn somurulduklennı burarfa arlamaya başladılar. Önce Nâsmzm olmak uzere çeşıth ulusal hareketlerin etkısı altında kaldılar ve uç grupa bolunduler. 1964 başında butun gruplann bırleşmesıyle Dofar Kurtuluş Cephesi kuruldu. Kısa bır sure sonra da bu hareket bugunku ismını (Arap Korfezı Kurtuluş Cephesı) adını almış oldu biri silâhı. di&ert de Mao'nun kırmızı kuçuk el kitabı. konu ve resim: AYHAN BAŞOĞLu ÖfltlÜlÜSte İSVOII f Bir olayın MUZAFFER BUYRUKÇU Kadri>e. Hulkı'ji düşünde gordugu bir geceyi hatırladı. Birden u>anmış ve ter içinde kaldığını gornıuştu Kocası Hulki'\Ie kendisini elinde kocaman bir baltajla ko\ahyordu. Hulki'ye baktı. Onun sabaha kadar, sabahlara kadar, aylarca, jıllarca boyle konuşmasım ıstiyordu. tsti>ordu ama gene de nasıl oldnğunu kendisi de bilmijordu bu sozlerı beğenmemiş. çok değersiz bulmuş gıbi «N'e oldu sana boyle? Hiç söylemediğin sozleri sojlu>orsun» diyerek karşısına çıkıyordu. Bu ikili davranışına içerliyor, kendini suçlu>ordu. Hulki, sozlerini Kadriye'nin gozlerine dikti, el lerin tuttu ansızm ve okşamaja başladı. Tutkundu, soluklan hızlandı, «Daha bekleyecek miyim?» dedi. •Elimi bırak!» dedi Kadriye, çekmek istedı, Kor kuyla yanlara baktı, «Bir goren olur.» •Gorsünler . Benim sordnğuma cevap ver!» «Delirdin mi sen? Bırak, ne yapoorsun? dedl Kadriye, ellerini çekii ama knrtaramadı. Heyecanlıy dı, korknyordu ve elleri Hulki'nin ellerinde yakalanmak istemiyordu. «Evet, delirdim » dedl Hulkl, «Dün gelmeyecek miydin bana? Şimdi ne olnyor pcki?» «Çocukluk yapma Hulki.» «Gelmeyecek miydin, onu söyle?» •Gelecektim ama . • Ne istersem yapmayacak mıydm? Söyle? Eğet istemiyorsan onu da soyle. Benimle alay ediyorsan onu da söyle. Soyle de bo$u bojuna senl tahatsız etmeyeyim^ «Ne olur, b"ak ellerimi! Görecekler, rezil ola cağım!.. Sonra hiç konuşamıyacağu.» •Hoslanıyorum senden. Bnnu billyorsBB. uk günden beri biltyorsun. İlk gunden beri seol Istediğimi büiyorsun.» •Bırak ellerimi, rica ederim^ dedi Kadriye, ge ne zorlandı ama başaramadı. «Gorsünler. dedl Hulki, sıktı ellerini ve Kadriye'yi kendine çekti. Kadriye kolnndan tutup süruklujorlarmışçasma direniyordu, sağ ayağını ileriye çıkarmış, govdesini eğmiş ve arkaya afanıştı. «Şimdi ellerimi bir bıraksa düşerim» sozleri gec ti içinden ve onu nasıl yumuşatacağını, nasıl >ola Kctireceğini, hangi sozleri soylemek gerektiğini düşunmeye başladı ve dediklerini yapmaya hanr bir sesle, Haklısın, cok haklısın. Yalnu ellerimi bırak da o>le konuşalım dedl. •Hayır, bırakmıyacağım. Dün gelmeyecek miy din? Onu so>le?. .Gelecektim. dedi Kadriye. •Anlattım ya sana.» «Pcki şimdi bu yabancı yabancı durmak ne olujor?» «Ben mi yabancı yabancı dunıyorum? Bunu nasıl soyluyorsun? Ben de istiyorum ama, burda ... dedi Kadriye, gozlerini komsu pencerelerinde do••IHHHIIIHIHIIIIIIIII laştırdı. Alı>e'lerın pencereleruıde kımseler >oktu. perdeleri kapalodı. Hattâ o perdelerin bır haftadan beri kapalı olduğunu hatırladı. Safı>elerin pencerelerinde de kimseler yoktu, yalnız dıkış ma kmesiııin boğuk sesı gelıjordu. Salonda dıkış diki>orlardı herhalde N'urhan'lann pencerelerinde ağzında emzıkle duran topaç gıbi bir çocuk \ardı \a \umuk jumuk ellerini cama dayamıştı. Saniyeleruı arka odalanndan kadm kahkahaları taşıjordu. S e fıse hanınım ge\rek sesıni dujdu. Hulkı'>e tedırgın bakışlarla baktı. Onu hem jureğinin içine sok mak isti>or, hem de nedenini bilmediği bır korku >u yaşı>ordu. Dun gitse>di. gidebilseydi bugun no bu gergın konuşmalar olacak. ne de bu hem hoşlandığı hem de hoşlanmadığı anlar yaşanacaktu Hulki, ellerini sıkı>ordu. Daha da sıkmasını, okşa masını, kucaklamasmı \e sertçe opmesini istivor dıı; butun bu isteklerı tekrarlanıp durmalıjdı ama korkuyordu. Birkaç sani>c daha ellerini cekmekte gecikirse suçustu >akalanacağını sandı, telaşlandı. «Annen geliyor.» dedi bırdenbire. Hulki. ellerini bıraktı ve kapıta baktı; Gclen giden yoktu. Kugınlıkla, «Hani?» dedi, jemek tabağını eliyle itti, «Gotur. >emi}eceğim» •Neden kızıyorsun Hulki? Yaptığın doğru ma ama? Boyle soylemeseydun ellerimi bırakmıyacak «Hakks», haklısın, çok haklısın. TeşckJvur edcrim, yemiyeceğün. dedi Hulki, ıslak toprağa, ıslsk taşlığa, çite sarılmış boru çiçeklerine baktı. Domatesln yaprağındaki bir darala domatesin dıbine duştu. tçi içinl jiyordu. Onuru >aralanmıştı. Alay edlldigini düşunuyor, Kadriye'ye bakmamak için kendini zorlu>or, ote jandan da Kadriye'nin gozlerindeki bağıslanmasını isteyen yalvarıcı, pişman ba kışlar kaybolacak, gerçektcn darılıp gidecek diye odu kopuyordu. Gitti, sarı çiçekli hıyarlardan iki tane kopardı. hızla eve girip yıkadı, zeytinjağı ve sirkeyle birlikte dondü. hıyarlann kabuklannı soy raadan yuvarlak \u\arlak doğramaya başladı. Ka; lan çatdmıştL Şakakları oynayıp duruyor, gozleri, her saniye birbirinden daha sert, daha ofkeli bakışlarla doluyordu. Kadrije baktı baktı, Danlırım ama.. dedi. Sesindc. Hulki'nin direncini kırnıak isteyen bir anlam vardı. Hemen bu gergin havanın dağılmasını, az onceki neşeli konusmalann coşkunluğuna donmele rini istiyordu ve onu aldattığı icin kendini azarlı>or, «Ne ^aptın akılsız?» diyordu. Dondu, çamaşır scpetinin başına geçti, eline kocasınm atleti gelince kızdı. gitti onu en uçta bir yere astı. «Bu i; de bitti, ze>tinyağını ko>duk, slrkesini koyduk, bir de rakı alahm şimdi. Soğuk suyu nerden bulacağız?» rarl DÎŞİ BOND Bİ2. Ş £ y ıç.14 «SAVAŞ İYİ BIR DERSTIR» unun yanı sıra açıklanması gereken bir ek soru daha var Nıçm Basra Korfezl veya Batılılann dediği gıbı lran Korfezı değil de Arap Korfezi ? Yuzyıllar bovu yoksul Arap Korfezi halklannın dunyaya seslerini duyurma olanaklarından yoksun kalmış olmaları, îran'da süregelen rejimin de kendi çıkarlannı dün>a kamu ovuna tanıtmakta gosterdiğı beceriklilik savesinde Arap Körfezi lran Körfezi diye bılinmıs uzun zaman. tnanılır bir kavnak olduğu uzmanlarca kabul edılen, onaltıncı yuzyıl buyuk atlası Mercator, «Sınus Arabicus> 5"ani Arap Körfezı deyımini kullanıyor B MOOG.S LASINOAZİ KABA BİR TİFFANY JONEf 104 « Sızin ıçın bir şeyler yapmak isterdim ama...» Kapağı hırsla çarpü . Demirin demırle temasmdan çıkan madeni gurultu butun korıdor boyunca yankılandı. Leıbnıtz, sankı hiç bır zaman yeüşemiyecekmiş gıbı koşar adımlarla odasuıa yöneldı... Peşuıden kovalayan biri vardı sanki . Kan ter ıçtnde kalmıştı .. Yuzü gozü sırdsıklam dı. Saat tam üçu kırk beş geçe telefon çaldı. Hemen cevap vermedı. Sesın telefondan gelıp gelmedı gmı kestınnek için bır sure bekledi. Belki de telefon değüdı... Belkı de Liedenski sesleniyordu yine .. Çağırüdığına gore kalkıp gıtmış farzediyordu kendini . Yıne aynı korkunç, yine de kahredici sual^ «Saat kaç' . Şojle bir toparlandı. Kulaklığı kaldırdı: « Ben Leıbnitz ..» Karşı taraftaki Frank'tı .. Her zamanki gibi sâ kin ve kendme güvenen sesiyle konuşuyordu Bu âşina sesı duyunca kendine gelır gıbı oldu .. Derın bır nefes aldı . Sevıncınden avaz avaz bağıracaktı neredeyse « Koridordaydım .. Cevap vermekte gecıkmemin sebebı bu » « On dakıkaya kadar geliyoruz oraya.» • Her şey hazır . » diye Koca Sam açıkladı. Frank telefonu kapamak üzereyken birden hatırladı ve bağırdı: « Frank. Hey Frank...» « Ne var? « Hani akşam bir kadm gelmi«ti.. Ziyaret için, Hatırlıyor musun? .. Liedenski onun tekrar donme sı gerektiğini soylüyor.. » Frank kuru ve kısa bir kahkaha attı: • Sağda solda bır takım şeyler anlatıyorlar.. Sen de bunlara kulak verıyor olmalısın. Ama genç kadın donmeyecek artık .. Emin olabilirsin... Zıyaretinı bıtırip cezaevinden çıktıktan üç beş dakika sonra bır kaza geçirdi genç kadın ..» Kaza mi? t dıje Sam soluğu kesilirekten sordu. «, Evet Bır trafık kazası... Süratle gelen bir otomobılm altında kalmış .. Kaîayı yapan da hemen kaçmış, kayıplara karışmış .. Ne adamm eşkâli ne de arabanın numarası. Elde hiçbir şey yok... Sarhoşun birıydi muhakkak... Hem söylesene sen bana bakayım Orda yolunda gitmeyen bir $ey ml var? Sesin tuhaf çıkıyor...» » Ne münasebet .. Her $ey yolunda... Biraz sonra gorüsürüz . » Telefonu kapamıştı Liedenski'nin hücresinden yana bır goz attı. Genç kadın olmüştü demek... Durumu ona bıldirmekte ne fayda vardı? .. Hiç. Oturdu .. Sinirleri yatiîmıjtı.. Kendini toparlmıştı Sâkındi şımdı Kehnbar agızlığına bır sıgara taktı, yak4ı GARTH Abdulazız, Günev Yemen'in bağımsızhğını elde etmek için verdığl çetin savaşın kendîlerlne iyi bir ders oldugunu sövlüyor. Arap Körfezi Kurtuluş hareketıni tanınıavan, desteklemeven memleketler için de• Diınya petrol rezervinm "o 35 ini toprakları altında banndıran Arap Körfezi, kontrolumüz altına geçtiği zaman bütün memleketler bızi tanımak ve bîzimle do'tluk kurmak için birbırlerivle \arısa girecekler. buna emin olabılırsinız» dıyor Gece ılerlemiş. kamp derin bır uvkuva dalmış Etraf kapkaranlık. valnız bir çadırda ısık var Yaklaşıp içeri bir göz ahvorum, gaz lâmbasının ölü ışı5ı altında Abdülaziz kitap oku YARINSIZ H. L. DUGAL Türkçesi: Adnan TAHİR Ne bekliyordu acaba Liedenski artık yajamayan bır kadından?Saat dörde altı dakika kala kararmı vermısti. Hucreye kadar gıtti. Kapınuı ust kısmındakı kapağı araladı . Liedenski ile gözgoze gelmemeğe gayret ederek başgardiyanın dediklerini aynen tekrarladı. Sozlerınin tam sonuna geldığı sırada korıdorun dıp tarahndaki kapı açıldı, Frank gorundu Hapıshane Müdüru de yanındaydı. Bır de uykulu gozlerle etrafma bakınan dın adamı Gruptakı dığeı adamlann da uykularını ikıve bölerek biraz onca yataklanndan çıktıklan bellıydu Hücresinden binbir güçlukle çekip aldıklannda Nathanael Lidenski. zıncire vurulması gereken bır zır deli gibi çırpınıyor avazı çıktığı kadar bağı rıyordu... Anlaşılmaz kelımelerle . Dudaklarının arasından köpük kopük dokülen lâflardan ancak bırkaçı anlaşılabüiyordu . Gerisi hayır: « John Mannıng .. Partivi kazandı . Bızı mah vettı John Manning .. John Manning • Sürüklüyorlardı koridor boyunca Güçbelâ .. Süriiklenerekten ölume goturülen adamın son sözleri bir inüti jeklinde dokulecekti dudaklarından: • Mary Sevgili Mary . • w.»».* SON Yarın, İHTİLÂLİN AKINTISINA KARŞI m AYLÂK IVTUSA Sahibinden Meraklısına VoJvo 144 Super 1968, Buz mavısl. yerden vıtes, yatar koltuk, dort kapı, stereo radjo, ekonomık Pazartesı Cuma Tel 227539 Saat 9 / 1 7 00 (Cumhurıyet 8405> İ OtŞ t A B l B l I 2AZ OTOAAASlMI Ğ 5 Orhan Tüzün 5 B • Saat: 13.30 1730 Samatya Caa No. «oo T«i: a n n
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear