26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAJHFE DÖKT 9 Temmuz 1970 CUMHTJRtYET ÜTÜK ANKARA Otelinin alt katında iki Amerlkaü yetkıli ile konuşuyordum. Bıri, A.B.D. Uyuşturucu Maddeler ve Tehlikeli İlâçlar Dairesı Başkan Yarduncısı Tartaglino, ötekisi de bu dairenin Avrupa Bolge MtldürU ve daba önce Türkiye temsilciliğini yapmış olan Cusack idl. Kendılerine, haşhas üretinunin TUrklye' nin dağ köylerinde yaşayan 70 bin fakir köylü ailesi içln ne kadar önemli bir ekonomik madde olduğunu söylediğim zaman aldığım cevap şöyleydl: B İMl RAPORU Özgen ACAR • «EKONOMİK DEĞİL» •f • FTON frretiminin çiftçiH ler Için ekonomik olmadı™ ğını söyleyebilirim. Çünkü, afyon üretimi öteki ürünler içinde en güç olanıdır. Tarlalarda ancak üç yılda bir kullanılabilir. Ayrıc», ötekl ürünler kadar da para getirmez. Yeter ki, kaçakçılık maksadıyla kullamlmasın. Hattâ, haşhas yağı bakıtnından da ekonomik oldnğunu kabıü edemeyiz.» Iktisadî Durum Raporu» nun Nbcon'u, Türkiye'de afyon efcimlnl kaldırmaya ikna eden ^37 nci sayfasından alınmıştır: •e Türk köylüsüne savaş açtı• «EN EKONOMİK» ran bu iki yetkillnln sözlerinln ve iddialannın ne dereceye ka H A FTON, dönüm başına en dar doğru olduğunu araştırdık. A yüksek geliri sağlayan ö•• zel bir bitkidir. Büyük bir Bu konuda vereceğimiz ilk bügl, arazi sıkıntifii içinde oian lcüTürkiye Ziraat Odalan Birligi' çük Törk çiftçileri, biriki dönin geçenlerde yapüan genel nüm afyon ekerek bu sıkıntıkurul toplantısına sunulan ve dan kurtulma yolunu bulmuş, benimsenen «1969 yıh Ziral ve ona göre bir düzen knrmuş Bir dekar hashas 681 lira getiriyor iken, btı gellr kaynağını tıkay»rak temiı ve sat <n«nıl«.n üç • bes serseriyi yola getirmek için bu gelirden mahrum etmek insanlığa ve insan haklanm korumara çalışan bir tesküSta ya kısmasa gerektir.» Bu çelişmeli iddialann hanglsinin doğru olduğunu araştırmaya devam edeUm. Bu nedenle, bugün sadece afyon Uretimlni, yann da öteki üntaleri ele alalım. • BÎR DEKARLIK GELtR AKIRKÖY Muhtan Vehbi Çengelçi'nln verdigi şu bılgileri, Çorum, Uşak, Kutahya, Konya köylüleri d« aynen tekrarlamışlardır: < Bir dekar araziye 28,5 kilo tohum saçılmaktadır. Haşhaşın verimi araziye, nadasa ve Ç gilbreve göre değişmektedir. Bir yıl nadas >apılmış, gübrelenmiş bir dekarlık bir arazidea 30 şinik (yani 15 teneke, yani 7,5 kilo) haşhaş tohumu ile Z kilo afyon aJınmaktadır. Nadaaeız, gübresiz iyi bir araziden ise 10 teneke haşhaş tontunn 11,5 kilo afyon sakızı alınır. Nada«sız, EÜbresiz fakat kıraç bir araziden de 57 teneke haşhaş tohumu ve 051 kilo sakız elde edilmektedir.» Bir dekara ve Çengelçi'nln belirttiğl en iyi şartlara gore, köylUnun bu bitkiyi yetiştirmekten elde ettiği gelir ortalama olarak şöyledir: 2 kilo «akn 90 liradan 180. TL. 74 kilo (İS teneke) haşhaş 55 liradan 412.50 TL. M küo kelle 25 30 kuruştan 21. TL. 4 küoluk 30 kfisbe kalıbı 2.5 TL den 6750 TL. Toplam 681. TL. TUrk yetkililerine gbre 70 bin aile özellikle dag köylerinde afyon üretimi ile hayatlannı ka zanmaktadır. Amerıkan kaynaklarına göre bu rakam 110150 bin kişl arasında değişmektedir. Biz, 70 bin aıle, rakammdan hareketle, bunlann bu afyondan elde ettıkleri gelirin dışında ne gibi yan faydalar sagladıklarına ve bu bitkiyi, günlük hayatta, başka nerelerde ve nasıl kullandıklarına da bir göz atalım • Yettniş bin afyon üreticisi aıleden bır bolugudur Konya'nm Balkı koyündekileryeş yağıından başka bir şey yiyemiyeceklerini, yoksa hastalanıp öleceklerini söylüyor bu bölüfün muhtan da, sözcüsü de, bebesi de. de bir ilimizin adıdır. Bu ilimizin en ünlü nesnesi de kaymağıdır. Haşhaş tohumunun yağ olduktan sonra arta kalan küsbesi ile beslenmiş hayvanların sütünden yapılmış olması değil midir afyon kaymağını ün lü kılan? Traktör çıkınca bu döğüşler de unutulmuş, mertlik de bozulmuş... Mandalara verilecek fın dık büyükluğunde bir afyon parçası, çılgına çevirirmiş. Ondan sonra da doyum olmazmış seyrine kıran kırana manda güresinin... Bu denll girmiştir afj'on Turk köylüsünün hayatma. Neden bunun müptelâsı olmamıştır buna rağmen' Bunun cevabını, daha önce vermeye çalışmıştık. Bununla birlikte burada koylülerden derledığim birkaç ömeği anlatayun ve ondan sonra bu soruyu tamamlayacak cevaplan bulalım. lerken sohbet ettigim bir başk» köyltl de şunlan söyledi: < Ağabeyim, bir RÜn babam dan habersiz biraz afvon yuttu. Ondan sonra atla köpek diye oynamaya başladı. Atı okşuyor, kiıvrnğunu çekiyordu. Atın köpek olmadığına bir türlii inandıramadım. Hayvan da tuttu, bir çifte savurdu bir ara. Tekme, ağabevunin kafasına geldl ve o anda beynl parçalanarak öldü. Hadi gelin de siz siz olun, ondan sonra afyon yutun.j» Bir köy öğretmenl de, ağabeyinin daha küçükken afyon yüzünden şaşı kaldıgını anlattı Her köyde böyle örnekler, deneyler doludur, afyonun ınsaa saghğına zararlan tizerine Afyonla böylesice haşır neşir olmuş bir halk, yüzyıllann görenegi ile, geleneği İle afyonun ül kelerindeki varlığından ders almasını bilmlşler ve toplumlannın bozulmasını önlemislerdir. Bundan ötürü, afyon, morfin, eroüı müptelâsı olraamıştır Türk köylüsü... Bu denll güçlüdür afyonun yeri Türk köylüsünün ekonomik ve topkımsal hayabnda. Ne dersiniz, yazuıın başında belirttiğimız çeUşmede kim haklı? Henüz karannı verememış okurlanmız için yann blr başka açıdan ele alacagız bu çelişmeyi... • YILLIK StGORTA D CEM SULTAH AHA ÖNCE kısaca değinmiştik.. Hiçbir bitki haşhaş gibi koylüye yüda üç şans tanımaz. Güz ekersın. Bozuldu mu, baharda bir daha ekersin haşhaşı aynı toprağa. Bahar ekimi de bozulduysa yerine arpayı eker, geoer gidersin. Tarla, o yıl boş kalmaz ve böylece bir yıllık gelecek de sigortalannuş olur... Afyon üreticisi, yılda iki kez gelir alır. Birinci geliri sakızın satışından, ikinci geliri de tohumu yaghaneye götürüşünden elde eder. Hiçbir bitki köylüye yılda böyle iki kez gelir vermez. • İLK YARDIM B • AFYONA KADAR BORÇ ÖTLÜNÜN başbca derdi kredidır. öteki bitkıler yaz çıkmadan, guz başlamadan geliıîni vermez. Oysa, yazbaşı kbylunUn paraca en sıkmtılı oldugu günlerdır. Bundan dolayı afyon üreticisi «afyona kadar» şartı ile borçlanır. Yani. Haziran ayı sonu, Temmuz ayı başına kadar vade alır. Hiçbir bitki köylüye bu şekilde borç yapma, hayatını devam ettirme olanağını vermez. Bakın Ilgın Beledıye Başkanı Nevzat tpsir, bu konuda neler söylüyor? « Köylü 11 ay çalışır. Buna karşılık bir ay eline para geçer. Oysa, afyon üretiminde köylü eline iki kez para alır. Süt satımı sırasında aldığı ilk para, köylünün paraca en sıkıçık olduğu laraandır. Bu bir çeşit finansman olanağıdır köylüye . » K INLARIN dışında afyon, köylünün en temel Uâcıdır. Ağrı, sızılara karşı kullanır bunu M.Ö. 16 ncı yüzyılda Mısırlılann kullandığı gibi. Pırınç büyükluğunde bir damla afyon, oksüreğe karşı en iyi ilâçtır. Sırt ve romatizma ağrılarında, eritilmiş afyon suyu, ağrıj'an yerlere sürülünce şıppadak kesılir bu sızılar. Küçük bebe, hastalanınca başlar ağlamaya, zırlamaya. Doktor da olmadığı için köyde bir damlacık afyon yutturulması ile sakinleşır bebe. Başlar mışü mışıl uyumaya ve anası da tarlada çalışmaya. Denn ve acılı yaraya bir mercimek büyüklügünde afyonun merhem gibi sarılması iyileştirir bu yarayı ve dındirir acıyı. Hattâ hattâ iddia edilir ki, kadınların göğsünde kapanmayan bazı yaralan da (kanser olacak) ilk görüldüğü anda kullanılırsa iyi gelirmiş afyonla yapüacak pansuman .. Afyonun daha nice nice kullanılış yeri vardır. Koyde düğun olur da at yanşı yapılmaz mı' Elbette yapılır. Bınicisine çaktırmadan rakıp ata yutturulacak bir damla afyonla nal toplattırılır. Eskiden manda doğuşleri de yapıhrmış kbylerde. • ACI DENEYLER B ÎR KÖTLÜ bu soruya şu cevabı veriyor, Çorum'un Cemilbey bucagında: « Allahın verdiği kafa yeter bize .. Biz, bu bir kafa ile başa çıkamazken, afyonla kafayı buünak eksik olsun»^» Kütahya'nm son depremlnde hasar görmuş Alacaçeşme kö>ünde bir başka köylü de şu anısını anlatü: « Küçükken, yaramazhk yapmışım. Ebem, biraı afyon yutturduydu. Kediye at, diye binmeye kalktım. Ben kediyi altıma aldıkça o kaçar.» Ben ayağımı üzerine at diye kaldırdıkça, yerinde dunnazdı hayvancağız. Ayıldıktan sonra ailım başıma geldi. Bir daha da ne afyon yntmaya, ne de yaramazlık yapmaya tövbe ettim..» Uşak garajında otobUs bek YARIN Afyon mu? Tahıl ve erzak deposu Türkiye mi? "••" â HİV • • • • • 30 •••• • KÜSBESt PARA H DtŞİ BOND VILUE LARJN ÜSTUhJE 'JÇAG AŞHAŞ tohumundan yag çık tıktan sonra kalan küsbeden hayvan yemı yapılır. 15 teneke tohumdan dörder kiloluk 30 küsbe kalıbı çıkar kı, hayvanlannın da beslenmesl bu kanaldan sağlanmış olur. Hem ucuz, hem de besleyici bu küsbe>1, başka ürünlerden kolay kolay elde etmek olanagı yoktur îsaşlangıci l MUZAFFER BUYRUKÇU cDolassak daha iyi* dedi HüraeyTa, Tmtlı, işleyen bir sesi vardı. cSiz bilirsiniz» dedi Doğan. Hümeyra'nın istejini geriye çevirnifsine üzülmüstü. Şn anda ne diyorsa onun yapılmasını istiyordn. Bu yüzden hüzünlendi ve hiizün sesine bulaştı. «Slı bilirsiniz, dolaşalım. Hava da çok güzel !> «Gerçekten de çok çüzel. O kadar sıcak da değil. Dün gece ne kadar sıcaktı defil mi?» Dün gecenin ııcak mı, soğnk mu olduğunn pek hatırlamıvan ve birden kendini pencerenin öniinde Neriman'ın yıkanışını seyrederken ;ören Doğan, «Evet, evet, çok sıcsktı, bütün fece uyuyamadım, sonra...» dedi ve Hümeyra'ya baktı. Hümeyra, «Sonra... Sizi düşündflm» demesini bekliyordu. Ama konuşmayı bitirmişti. «Sonra?» dedi Hümeyra, yüzüne baktı anlamlı anlamlı. «Hiç, hiç» dedi Doğan. Hümeyra tedireinleşmiştl. Ne söyleyecekti acaba? Belki de düşündüğünü söylemiyecekti. Bir yandan söyletinceye dek sormak istiyor, bir yandan da bu davranışından yanlış sonnçlar çıkarır diye korkuyordu. Ama «sonra» sözcüffl beynini darmadan karealıyor, gizlenecek bir yer arıyordu. Doğan, onun merak içinde olduğunu blliyor ve bundan da büyük bir tad duynyordu. Karanlık çökmüstü sokağa. Yanlanndan gerenler baslannı ileriye uzatarak kim olduklarını anlamava, tanımaya çalışıyorlardı. Adamların • yılan gibi boyunlaruu uzatarak bakIçe laaaaıııı•••••••••••••••••••• • «HAŞYEŞ YAĞI» H TİFFANY JONES EVET BÜTÜN CuU$MuLu3\ UufTA J <sr GARTH AŞHASTAN elde edilen yağı da yemeklerınde kullanır bu bölgenın halkı. Küosu 6 lıradır bu «Haşyeş yağı» nin. Öteki yağların pahalılığı dikkate ahnacak olursa, 6 lıraya yağ, bu köylü için bulunmaz nimetür. Bakın, Konya'nın BaUa köyünden Mehmet Akdenız, ne di yor? « Haşyeş yağından başka bir şey yiyemeyiz. Bize o yanyor. Isyan çıkar yemeısek. Hastalanırız. Hattâ ölürüz de . » Arkadaşları da, öteki koylerdekıler de aynı görüşteler yağ konusunda Akdeniz'le. Buna karşılık Cusack bana şöyle demişti bu jTit hakkında: « Türkiye'de kullanılan bütün yağların ancak yüzde 4'ünü haşhaş yağı tutmaktadır. Bu bakımdan önemli olduğunn soy ieyebilir misiniz?» Cusack'ın unuttuğu bir nokta vardı. Yuzde 4 oranı başh başına belkı bir anlam taşımaz. Fakat 70 bin aılenın bir bolgede yoğunlaştığını ve özellikle bu bölgedeki şehir halkınin da bu yağı kullandığını ve Turkıye'nin nüfusunun 35 müyon, yüzde 4'nün de 1.5 milyon nüfusa tekabül ettiğinl ve bu kadar halkın midesınin de bu yaga alışkın olduğunu, Cusack, her nedense unutuyordu. Akdeniz'e göre belki haşhaş ekiminin sırurlanmasmdan isyan çıkmazdı ama, bu yag yüzünden kıyamet kopabilirdi... Haşhaş bıtkisinın sapının ocaklarda yakılması olanagı da, yakacak parasmdan yoksun köylüyu ormanları yakmaktan kurtanr.. malanndan ürken Hümeyra'yla Doğan, birbirileriyle ilişkileri yokmusçasına uzaklaşıyorlar, baslannı yana çevirip gözlerini çevrede dolastınyorlardı. Ayak sesleri duyulmaz olnnca gene yanyana geliyorlar ve karanlığın içinden ge* çerken daha esrarlı olan bakışlarla birbirilerini uzun uznn süzüyorlardı. tkisinin de içleri fokur foknr kaynıyor, parmaklannın, kollannın dokunuşlannı anlamlandınyor, şu andaki durumlariyle bağlantısı olmayan, binlerce görüntülu ama görüntüleri belirsiz hayallerin çok uzaklardaki ülkelerine sürükleniyorlardı. Sanki, saatlerce konusmuş da yorulmuş gibi susnyorlardu Doğan, kalın gSvdell, evin camlanna değen dallan kesilmiş çınar ağscıııın altına gelinee durdn. Hümeyra, onun niçin durduğunn anladı ama anlamamıs görünerek soran gözlerle baktı. «Bnrada konnşalım isterseniz» dedi Doğan, tltrelüiği sezilen bir sesle. Hümeyra, çınann »rkasındakl san ısıklı ve perdeleri çekilmi» peneerelere göx attı, «Nasıl isterseniz» diyecekken öpeceğini düşünnnce vazgeçti; tam bu sırada ilerde bir kapı açılınca iyice ürktü, «Yürüyelim» dedi. Bir yandan Doğan'a neden konusmasını yanda kestiğin) sormak istiyor, bir yandan da ağacın altında dursalardı ne olabileceğini arastınyordu. «Beni ilk öptüğünde bayılmıstım» diyen Reyhan'ın gü» lümseyen yüzü belirdi ve üşümüş gibi iki onmzu birden sallandı. (Arkan var) 62 Sağ elini cübbesinin altına gokarak blr paket ttülyan sigarası çıkanyor... Bize ikram ediyor. Fakat Başsavcı da, ben de içmedığimiz için teşekkür etmekle yetınıyoruz. Kendisi bir tane yakıyor... Derin bir nefes çekerek gözlerini tavana kaldınyor, dalıp gidiyor. «Asıl mesele bundan ibaret değil beyler... Demek istediğım şu... Kısaca ve basit kelimelerle ifade edebilirim size... tkl günlük duruşma sırasında vardığım sonuç hiç de parlak sayılmaz .. Çünkü iddia eden tarafla savunan taraf arasında kurulması kaçınılmaz bir zorunluk sayılan dengeden daima ve ısrarla uzak kaldık nedense .. Diğer bir deyimle avukat Liedenski sız savunmanızı gereği gibi yapmıyorsunuz... Hattft hiç yapmıyorsunuz. înkâr edilmez bir gerçek bu.. » Gözlerıni tavandan indirip bana bakıyor. Bir cevap bekiedıği belli. Fakat ben yine de susuyorum. «Başsavcının yaptığı sert çıkışlar, zaman zaman sordugu çeşitli sualler sizi tahrik etmeli, konuşturmalı, beklenen savunma çareleriııe vakıt kaybetmekslzin başvurmaya sizi zorlamahydı. Oysa bunlardan hiç birini yapmadınız.» Fletcher'den yana bakıyorum... Kaçamak gözlerle .. Benjin bakımımdan bir numarah hasım durumundaki şu adam şimdi gözlerini kütüphaneye dıkmiş, kitaplan incelemekle meşgul... Bu küçük toplantı kendisini de hiç llgilendirmlyormuş gibi tarafsız bir hali var. «Sayın yargıç.. Duygulu müdahalenizden ve ikazlarınızdan ötürü «on derece müteşekkirim size .» Tereddüt ediyorum... Bir şeyler daha aöylemem lazım ama ne söyliyebilirim?... Yargıç dikkatle beni süzüyor... Gözlerinde ganp bir pınltı, çehre hatlannda da değişik çizgiler... Fakat bütün bunlara şu ya da bu şekilde blr anlam vermek imkânsız... Başladıgmı cümleyi tamamlıyorum: «Yüksek mahkemenin endişelerini anlıyor, takdir ediyorum .. Fakat savunma olayına bildiğimce blr yön vermek de benim hakkun... Ben • BAŞLIK DERDİ B ÎR DE BAŞLIK derdi vardı köylünün Oğlunu evlendirirken başuk parası gerek lidir ona. Afyon sakızı, yapraklara sanhp, emaye kaplar içinde toprağa konulsa ve aradan 100 yıl geçse yine de bozulmaz. Her yıl köylü bir miktar afyomı gömer toprağa ileride oğlunun başlık parası çıksın, darda kalmatnn diye. Hangi bitki verir bu başlık parasını 20 yıl sonra köylüye? Köylü, haşhaş tohumundan evinde «Şılgın börepi» yapar, yer. «Haşyeşli çörek» j'apar, yer. Helva yapar, yer. Bir yıllık gıdasıdır şılgm böreği ile haşyeşli çörek... Haşhaş bitkisl tarlada kuzu kulagı kadar iken kesilir, marul gibi salatası yapılır. Doyum olmaz bu salatanın tadına. Tabiî, büyüdükçe bu yapraklar yenmez. Hangi bitki, köylüye ajTiı zamanda salata zevkini verir? H. L. DUGAL YARINSIZ ADAM Türkçesi: Adnan TAHİR Sdöece bu hakkı kullanıyorum işte...» Cansıkıcı, hattâ rahatsız edici bir sessizlik cluyor odada. Yargıç Anderson'un gözleri hâlâ üzerımde. « Pekâlâ..» diyor bir süre sonra. «Pekâlâ™ Dediğiniz gibi olsun...» Bakışlarını indirip, sigarasınm ucundaki ateşo dalıyor... Bir süre de böyle kaldıktan sonra nihayet başını kaldırıyor: « Teşekkür ederim beyler... Sizi daha fazla tutmayayım...» Fletcher hemen kalkıp çıkıyor Ben de arka» sından. Şerif dışarda, kapınm yanında... Salona götürmek için fceni bekler vaziyette.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear