26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAAFE DÖRT 23 Temmuz 1970 CüMHURİîET Türkiye'de işçi Eylemleri ve Sonuçlan iitftfj.it A Erol TOY mik duruma zarar vermemesı kaydiyle emekçilerin ücretlerinin artmlması, ustalarm ve sermaye sabiplerinin hukuk ve görevlerinin eşitlik ve tarafsızlık içinde düzenlenmesi için yasalar çıkartılması ve Ticaret ve Bayındırlık Bakanlıklanna baglı bir Çalışma Genel Müdürlüğünün kurularak, devlet memurlannın grev yapmak için sendlkalar kuramıyacagının teklif edilecegini, (Program. Madde 23) açıklıyordu. • SÎHİRLÎ KELİMELER VE EMEKÇİLER Işçiler ve sihirli kelimeler B TJNLARDAN birincisi Ingllüs bmeği, ikincısi ise Rusya ömegidir. Elbette her iki yöntemde de entelefctüeller, önderler proleter degildir. Ama, dayanılan taban, doğrudan doğruya bunalımlann etkisinde bulunan yığınlar olarak aynıdır. Eger Ingiliz emekçüeri olmasaydı, Show • Hardie ikllisl lktidar yolunda bir partiyi nasıl geüştiremiyecek idiyse, eğer Kızıl Ordu'yu meydana getiren Rus emekçüeri olmasaydı, Lenin • Troçki Stalin üçlüsü de 1917 Rus denimiıü öyle meydana getiremezlerdi. ÇUnkU sos yal gelişmeler, yıgınların eylemi ile sonuçlanacak olaylardır. Kişüerin dehası, ya da kişisel güçleri, ancak bu eyleme yön verebilir. TUrk emekçilerinin siyasaı bir aşamanın içine girmeleri, bızzat kendilerinın partıler kurup, partilerde görev almaları kadar, başka partüerin de dikkatlerini üzerlerine çekme sonucunu doğurmuştur. Prens Sabahattin'in «Ademl Merkeziyet Cemiyetinden» tutunuz, «tttihst Terakki Cemiyetine» kadar bütün partiler, işçüere vaadlerde bulunmakta, iktidara geldiklerinde, bir Mesai Kanunu çıkararak, işgününü 8 saate indtreceklerini, örgütlenme ve grev özgürlüğünü tanıyacaklarını acıklamaktadırlar. Fedakâranı MİUet Cemiyeti, sanayi ve ticaretin gelıştirümesini, isterken, Osmanlı Ahrar Fırkası «Terki Esgal» (Grev) ve buna benzer durumlarda üike ihtiyaçlannın Hükumet tarafından yerine getirilerek, ekonoöğretisi ile, grev yaptıklarmda askerle karşılaşan emekçiler için de kavuşulması mutlak z o runlu idealler haline gelmiştir. 24 Temmuz 1908 günü sokağa dökülenlerin çoğunluğu emekçılerdir. Ve Ittlh&t Teraldd, Selânik'te Resneli Niyazi Bey'in attıgı nutuk kadar, bu emekçi eylemine de borçludur iktidannı... Ama, aynı Ittihat Terakki, iktidarı döneminde Balya' da grev yapan maden lşçilerinin üstüne işçi sorunlanyla çok uğraştıgı iddıasıyla miUetvekillerinden Sudi Bey'i gönderecek ve bu kisi, bastonuyla grev önderlerini döverek işçileri çahşmaya zorlayacaktır. Bununla dfl yetinmemiştir Ittihat Terakkı... Yatirımlann ço ğunlugunun yabancı sermaye yatınmı olması, bunların demiryolunda, madenlerde işçilere kölelerden daha agır bir davranış içinde bulunması, ozgurlügü geürmiş, istibdatta asker süngüsüne karşı grev yapmış işçıler üzerinde olumsuz etkilerini göstermekte gecıkmemiştir. Işçiler 1908 yılı Ağustosunda tekrar grevlere başlarlar. Artık Sudı Bey'in bastonu da kâr etmemekte, yabancı elçilıklerın emir kulu haline gelmış hükuraet Üzerinde, baskılar ve şıkâyetler ayyuka çıkmaktadır. Konu basına da aksetmişür sonunda. Ama, birtakım yurtseverlerimiz, döktürdükleri makalelerle, işçi eyleminin karşısına dikilmeyl görev saymışiardır. Hem de yabancüar lehine ve Türk işçisine karşı... Bu uyduluk zıhniyetinin açık belgesi, ıktidann ışine yanyor, tttihat Terakki'nin Adalet Danışmanı Kont Ostrog*un hazırla dıgı kanun teklifi, 25 Eylül 1908 günil, «Tatili Eçgâl Kamuıu Muvakkatü adıyla yayımlanıyor du. Meclis tatüdeydı. Ama, açık olsaydı da, bir şey ifade etmez di. Nitekim on ay sonra toplandığında, sadece bir tek mılletveküinden, «HakJAnnı aldıkİAfimız Osmanü işçisidir» itirazı dışında ses çıkarmadan yasayı onayladı. Adından da anlaşılacağı üzere.yasa grevi ve 8. maddesınde de bunun hazırlayıcısı oldugundan sendikalaşmayı yasaklıyordu. Baçbakan Kâmil Paşa, yasanın, «Askerî hareketlerle, ekonomik hayatı tehlikeli durumda bırakmamak için çıkanldığuı», savunuyor, onaylanmasını istiyordu. Siyasal örgütler, İşçi örgütleri, bir çırpıda tarihe kanşmak taydılar • LNUTLLAN NOKTA Merkez tarafmdan görevlendirilen ve Balya'dakl grevde işçilerle anlaşmaya çalışan Sudl Bey, direnme karşısmda bastonu ile konuşmuştur. . beklemektedırler. Evlne hemen haber verip, vapura binmelidir. Çaresiz, Bakarun dedigi olur. Ve Balyaya vardıgında, işçilerin kendisini yan yoldan karşıladığım, başlannda «Kürt TaUesinden!» Mevlut ısminde birınin bulunduğunu, dayalı döşeli bir ev tuttuklannı gorür. Karşılıklı söylevler venlir. Topal Mevlut isteklerini anlatır. Mehmet Ali Bey, Rally ile gorüşeceğiıü söyler. Ve dedlklenni yaparak, işçi Ücretlerine zam sağlayan bir formül üzerinde taraflan anlaş tırır. Ne var kl, grev başladıgında işçüer durumu Ittihat Terakkinin Selftniktekl Merkezme bıldirmişlerdir. Bildlrmişlerdir ya, henüz hiç bir cevap alamadıklan için bulunan çözüm şeklini kabul etmişlerdir. Tam anlaşmaya varüdıgı sırada. Selânikten haber gelmiş, Sudi Beyin yola çıkarıldığı bildirilmiştir. Bunı^ı üzerine Îşçiler anlaşmaj1» uymamışlardır. Grev devam etmektedir. • SÜDt BETÎN BASTONU yapılacak bir şey yoktur. Greve devam etmek isteseler sopa var dır. Çalışmaya başlaymca, kendi istekleri yerine gelmemiştir. Kaldı ki. grev yasa bakımından da yasaktır. Daha ileri glderlerse, sopanın ardından hapis. ya da ölüm gelecektir. Boyunlannı bükerler... H ÜRRİTET, Adalet, thuvvet, Musavat, 1908 Meşrutlyeti ve hernen arkasından Ittihat Terakki sultasının sloganl&rıdır. Ama, bu sloganlar, yıllarca çeşitli partilerin gizll A konu veresim: AYHAN BAŞOĞLU CEM SUITAH B öiger M a l ^ ç o g l ü olab'ılir mUjdi DİŞİ BOMD BEM ÇKLAUl &T1CİOİM. SEM TİFFANY JONES < I ÇAP&H VALNl 2 DOMINıt'tÇ. DE ÜTÜN BU kararlar ahnırken, bir nokta unutulmuştu. Osmanh emekçüeri, eylemlerini kendi almterleri, hattâ istibdadın zaptiyesinin sungüsü ucunda damlayan kanı bahasına yaratmışlardı. Ne Abdülhamid'in iznine bağhydı bu gelişim, ne Ittihat Terakki'nin tutulmayan vaadi, komitecı dav ranışlarına. Hattâ 1798'den bu yana, 8nüne durmaksızm yasaklar, asker ler. kadılar, fermanlar ve bin türlü engeller çıkarılmasına rağmen, örgütlenmekten greve, sadece kendilerine dayanıyor ve başanlı sonuçlar doğuruyordu. Elbette, yabancı sermaye uşakliğı yüzünden, kendi ifçisinin haklarını kısıtlayacak bir Iktidar da başanh bir yasaklama düzeni kuramıyacaktı. Kuramadı... 1908 Ekiminde patlak veren grevlere bir göz attnak, işçilerin bilinç ve dirençlerini açıklamaya yeterlidir. Orozdibak MaSaıası, Tnîla Harmanları, Matbaa, Balya, Karaydın. Reji Tütün. SUara kâfcıdı, Havafazı. Fınn, Şirketl Hayriye isçilerinln gTevlerinl bn arada sayabiliriı. Bunların baslayısları ve uygulanışları çok ilginç «ahneler yaratmaktadır. îşçiler, grev yapmak için belirli bir prosedürden geçmek zorunda degillerdir. Hattâ bütünüyle eylem yasaya aykırıolduğu için. hiç bir kurala uvmamak daha verimll sonuçlar fağlamaktadır. Ama, başındanberi, grev bfr tek ko;ula bağlıdır. Tekliflerin reddedilmis olması. îşçiler lsteklerini Hste halinde hazırlayıp işverene vermektedirler. tstekleri kabul edilirse, sorun yoktur. Kabul edilmediği anda, işi bırakmakta, grev uygulamasına geçmektedirler. Bu eylem, Batıda da böyledir. Batı lşçilerinin geçtiği yollardan Türk işçisi de geçmiştir 1798 • 1924 döneminde. tngiliz terzl kızlan, parlâmentonun üzerlerine sevkettikleri askerlerin ölüm saçmasına, aylarca hapsedllerek çalışmak zonında bırakılmalarma, madenciler ocakların agzını dolduran işsizlerin piyasayı alabildiğine kırmasma ragmen nasıl eyleme geçtilerse. Pransız Ipek işçisi çocuklar, büyüklerinin desteğıy le nasıl bütün egemen güçleri karşılanna alarak eylemden sakınmadılarsa. Türk işçileri de, kendi sokak gösterilerine da>anarak, özgürlük, adalet, kardeşlik ve eşitlik getireceği naykırmalariyle iktidar koltuguna oturduktan hemen sonra işçi eylemini yasaklayan tttihat Terakklnin karar ve yasalanna öyle karşı çıktılar. Ve tttihat Terakld, öncelerl Sudl Beyin bastonuyla başanlı sonuçlar alır gibi olduysa da, peşpeşe gelen grev furyası karşısında, aczini açıklamaktan başka bir davranışta bulunama dı. • GREV KIRICILIGI YNİ itibar, Sudi Beye de gösterilir. Oysa Merkez, Sudi Beye kesin emir vermiş tir. Mehmet Ali Beyin bulduğu çozüm yolunda uzlaşmaya vardıracaktır işçilen. tşçilerse Cermyetlerinden! kendileri lehine bır davranış bekledikleri için, bir gün önceki anlaşmaya uyraamışlardır. Sudı Bey, bir gün önceki anlaşmaya uyulacatmı söyleyince, işçiler umutsuzluğa kapılırlar ve direnmek Isterler. tşte o zaman baston konuşur. Çok cesurl ve cerbezeli! bır insan olan Sudi Bey, ocagın başmda dîrenmekte olan işçilerin üzerine yürür. Sopayla. çalıştınr tümünü. Sorun çözümlenmiştir. îşçiler aldandıklarını anlamışlardır. Ama, artık YARIN Sempati gjevi Düzeltme «Afyon raporu» yazı dizisinda eski Başbakan Adnan Menderese ait bir cümlede önemll anlam degişikliğine yol açan bir dizgi batâsı olmuştur. «Ülkenizdeki toplumsal bozuklugun faturasını. fakir Türk köylüsüne ödetmenizin sebebinl bir türlü anlamıyorum...» olacaktır. Düzeltir, özür dileriz. Bir olayın başlangıcı ••••• •••• 44 MUZAFFER EUYdUKÇU î Merkez Müdürlüğü: lsminin »çıklanmasını istemeyen bır mudi, 8 Safranbolu: Nakşiye Aydağ, 9 Erbaa: Lâtif Tercan. Babası hikâyeyi görünce sevinecek mi>di acaba? Boyle düşündüğü İçin kendini babasuıı tanımamakla suçladı ve çenesindcki beyaz külarla, (izgili yüzündeki korkutucu sertlik içini oyuk ovuk etti, kendisiyle her zaman şakalaşan, hep «Benlm aslan oğlum» diyen, bir arkadas ijlemi yapan dayuını hatırladı, sanki kapıdan içeriye giriyormnş gibi, «Dayı» dedi ve «şnn babası olroasını istedi. . ., " ; Kapının önüne çıktı, gozlerinl çevrede dolajtırdı. Börekçi Hamdi, arabanın çevresini saran ve hepsi de matbaalarda çah}an, hepsi de 1} elbiselerinl giymis dört çocnğa, «Acele etmeyin, nrayla, bitmez, hepinlze var diyor, jazete kigıdına sardığı poğaçalan uzattyordu. Gömlekçi Nurfnin dükkânı daha açılmamiîtı. Abdullah, elini basına göttirerek sclâm verdl ve içerden bir çocuğun getirdiği bir kova sırayı damacanaya boşalttı. Sobacı Davut, sagasola bakti ve gürültüyle yellcndi. Hop. hop!» dedl knnduracı Hüsnü. Hüsnü'ye bakıp gülümsedi, dukkânın kilidine anahtarı soktu. Ufuklar, boydan boya kızıl, kimi yerleri eflâtuna çalan bir renkle kuşatılmıştı. Giineş arkalarda bir ycrdeydi. Oraya bütün \arlığıyla baktı ve sanki oradan geliyormnş gibi biraz oneekinden daha serin, daha temiz bir rüzgâr çarptı alnına, ağzından, burnundan içeriye girdi. Duygulandı ve dıin akşamki ağlamasını hatırladı. Gene gözlerinin dipleri salanacakken hızla içeriye girdi. Hikâyesini rahatça okuyabiliyordu ve hfizünlö sesl hikâyeyi daha bir anlamlı kılıyordu. ... Ka...dın, dostuyla birlikte çmlçıplak yattığı yatakta, kulağına gelen tıkırtıyla doğruldu ve ürkek gdzlerle kapıya baktı; eşikte duran ve tabancasını sağ cebinden çıkaran kocasını görünce ihanet kokan elleriyle boyaları bozulmu} yüzünü kapadı ve sessiz geceyi yırtıp parçalayan korkunç bir çığlık attı. Cigarayı diblne kadar içtikten sonra kapuıın HHHnilHINHHIIHIIII j önüne fırlaltı ve üç gazete aldı, sokağa çıktı. •Merhaba, ha>nrlı isler Halil abi> •Meraba delikanlı, gel bakalım. dedi Halil basını kaldırmadan. Çay demliyordu. Semaver hısndıyarak kaynıyor. kapağuım aralıklanndan çıkaB beyaz buharlar kışm atlann ve insanlann ağtzlarından, burunlanndan çıkan dumanlaıa benziyordu. İçi içine sığmıyor, nasıl haber vereceğini bilemiyordu. Sonnnda gazeteyi uzattj, «Şuraya baksana Halil abi» dedi, güldü ama bn gülüste hem bir sevincin rahatlığı hem de bir utancın sıkıntısı vardı.. Halil'in dudaklannda, lslanmı; kâğıdm ek yerinden tütünlerl fırlamış bir cigara vardı ve sönmüjtii. Hem hikâyenin hem de Doğan'ın adını heceledikten sonra bajuıı kaldırdı, <Sen mi yazdın?. dedi. «Ben yazdım. Bak adıma!» dedl Doğan, isaret parmağıyla adını gösterdi. «Sahi be!.. Gönneden bakıyorura» dedl, vüksek sesle okudu, sırtını hafll hafif oksadu «Aferin, aferin! Az sonra gel de çayını iç^ Çıktı Doğan, knnduracı Hüsnü'ye sokuldu. Siyah saçları dimdikti Hüsnü'nün ve içi sn dolu ya» rım tenekedcn çektiği kalın bir köseleyi örsiin fistfinde dibi yassı bir çekiçle döğuyordu. Yüzü, çok geç saatlere kadar içki Içen ve uykusunu alamayanlann yuzleri gibi kanşık. mat ve aksi görünüşlüydii. Göz kenarlarmda sart çapaklar olduğuna göre evden çıkarken yıkanmadıjp gibi aynaya da bakmamış demektt. •Kolay gelsin» dedi. «Eyvalla delikanlı, nasılsın bakalım?» diye bafira bağıra konuştu. Hep öyle konuşıydu ve güniin en gürfiltülü saatinde Hüsnü'nün sesi bütün öteki sesleri çiğneyerek ulaşıyordu kulaklara. Serttl, kısa boyluydn ve at yanjlarının hastasıydı. •lyiyim, uğraşıp duruyorum» dedi Doğan, akll gazetedcvdi. «O baban olacak adama söyle de sana bir ayakkabı alsuı, kocaman delikanlı bnnlarla gezer mi? Ayıptir!» Kabkahayla güldü, arkasından da esnedi, «Napacak o kadar parayı? Mezara mı götürecek?» Dofan'ın ayaklanndaki ayakkabılara baktı. (ArkaM varl 75 . Siz kaç yasına gelinceyt kadar bu böyla olacaktı?...» c Yirmi dokuzuncu yasıma kadar... Uç yıl daha böylece sürüp gidecekti.» < Peki ya bu süre dolmadan ameanız ölüp git aeydi... Şimdi olduğu gibi?...» < Kendi servetim dahil, amcammki de doğru dan doğruya bana geçecekti..» c Kendini7İnki ve amcanızın üç milyon dolârı..^ « Evet.» € Özetle jöyle bir durum meydana çıkıyor. Stephen Weaver'in ölümü sizi kendi servetinizi bil diğinizce kullanmakta serbest bıraktığı gibi, onun milyonlarını da emrinize âmâde kılacaktı?..^ « Evet» Mary Weaver'in şu ana kadar verdiği cevaplar, bana daha evvel hapishane hücresinde verdiklerinin aynı. Nebir fazla ne bir eksik... Yani gerçeği söylüyor... Kendi ifadesine göre gerçek tabii.. Ben şahsen işin bu taraimı ölçüp biçebilecek durumda değilim.... Fletcher son bir hamle daha yapıyor... Jürinin, Mary Weaver aleyhindeki deliller konusund» kesin ve etraüı bir fikir edinmesi şart « Şayet amcanu ölmeseydi, siz maddî yönden kişisel bağrmsızlığmıza kavnışmak için en azın dan üç yıl beklemek zorundaydınız değil mi?»j « Evet, üç yıl...» • Nathanael Liedenski ile nişanlanmıj olmamzın, söz konusu elli bin dolân bir defada isteme tıiz için sizi etküediği ileri sürülebüir mi?.. Bu değişiklikten ötürü mü sıkıştırmak zorunluğunu duy dunuz acaba amcanızı?...» « Hayır. New York'ta bir butik açmayı avu kat Liedenski'ye rastlamadan çok önce düîünmüjtüm...» Fletcher israr etmiyor. Bir an Için masasma dö nüp yardımcısı Hooverte bir seyler konusuyor, dos yalara ve notlarma bir gör atıyor sonra tekrar tanığa yaklaşıyor: « Mis Weaver, bize geçen Ocak ayınm yirmi altıncı gecesi ne yaptığınızı söyleyebilir misiniz?..» « Cinayetten bir önceki günün gecesini mi kastediyorsunuz?» « Evet efendlm...» Genç kadımn bakışları tavandan süzülen ışık huzmesine bir kere daha takılıyor. Elleri, tanık koltuguna oturduğu andan itibaren yaptığı gibi hep dizlerindeki çantaanın fermuan üstünde.. Oynatmaksızın tutuyor orada... Cansız gibi. GARTH M. BU SOZÜ DAiA DJVDUM 7: P AYLÂK MUSA EŞPEŞE gelen bu grevlerden ıkisi gerçekten çok ilginç sahnelerle doludur. Balya grevıyle, tütün işçüerinin grevidir bunlar... Mehmet All Aynl Bey, daha önce işçi sorunlariyle görevlı bulunduğu için, Balya grevi pat lak verir vermez, îçişleri Bakanı Hakkı Bey tarafmdan çagınlıyor. Balyada işçüer, önce üoretlerinin arttınlması için şirket müdüril Rally'yi sıkıştırmışlar, sonra dılekleri yerine gelmeyince işi durdurmuşlardır. Sadece yer altmdan akan bir çayın ocaklan basmasım önlemek amacıyla tulumbalan çalış tırmaktadırlar. Grev karşısmda kaymakamlık ve Lıva âciz kalmış, hükümetten yardım istemiştir. Hükümet hem durumu yerinde izlemek, hem de işçiler üzerinde sağlam bir otorite kurmuş olan Mehmet Ali Aynl Bey aracıhğıyla, olayı gürültüsüz bastırmak istemektedir. Çünkü Rally, kaçıp gizlenmesine rağmen olayı şirketin bağlı bulunduğu büyükelçiliğe bildirmiş. büyükelçilik de, o zamanın yönetimine emlr vermiştir. Fakat, görevlendlrilen kişinin Lazkiyede işi vxdır. Oraya gitmek üzere olduğundan, Balyaya daha sonra gidecektir. Haklcı Bey telâşlanır. Derhal hareketlnl temin için, yola çıkmak üzere olan Bandjnna vanurunu H. L. DUGAL YARINSIZ ADAM Türkçesi: Adnan TAHİR c Akşam saat alüya doğru öteberi almak amacı ile çıktım... Yemeği evde yiyecektik... Bir şey ler hazırlamam gerekiyordu. Çabucak jdöndüm... Mister Liedenski de saat yedide geldi...» « Ara yerde sizi ziyarete gelen ba?ka birüerl daha olmadı tnı?» « Hayır, ara yerfe baska hiç bir ziyaretçi gelmedi...» « Telefon eden de olmadı mı?...» «Sadece bir arkadaşım... Adı Bernard Lovingley... Beni akşam yemeğins dâvet etmek istiyordu. Daha önce başka birine söz verdiğimi acıktayarak kendisinden özür diledim.» • Nathanael Liedenski'ye mi söz vermigtiniz daha önce?» « Evet.» « Devam edin.» « Sonra avukat Liedenski geldi... Kapıyı açıp içeri aldım. Birer ya da ikişer kokteyl içtik... Yemek yedik . Saat on bire doğru...» lArhaa rarl
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear