Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
2 Cumhuriyet SANAT EDEBİYAT Haziran • 1970 «DİREĞÎN TEPESÎNDE BİB ADAM. (CEM YAY1NEVİ, 1969) ADL1 ESERİYLE SAİ1 FAİK HİKAYh ARMAGANINl KA2ANAN ZEYYAT SELLMOGLL. ÖZELLIKLt, DLNİZ VE ÜENİZCILERİ KONU EDİNEN HİKAYE DIZISÎ\ LL D1KKAH ÇEKER. 1949 1950 YCNL'S NADİ MUKAFATIM KAZANMIŞ OLAN (RİZE'NÎN KÖYLERINDtN LUMHURÎYE'I 4 PEMMVJZ 1950) SELlMOĞLU'NUM SOM HİKAYELERİNühM BİRINİ SUNUYORUZ... HİKÂYE Uçurtma Behçet NECATİGİL Indikçe aşağıya Topuklardan dizlere kesiklik Kalçalara yukarı, bel göğüs bölgelerl Boyuna sırta yok kurtuluş Bir sen civciv küçüğü, ey büyuk kurtancı! Bir el bütün sevdiği şeyleri Gözlerde biraz hüzün, itiyorsa ölümdür. Çok öncelerde aranan çocukça Kınlrmş duruyorsa ölümdür. Bir kuşu boğazlar, bir avcı bir pmarda Çoğalır kaynaklar, hangisiydi nerde Kuşun dirildiği su Bulunanuyorsa ölümdür. Biz şimdi o hangi bedduanın tuttuğu Parçalanmış uçurtma. Yokken varsanız, varsımz Aç kitaplarda . BALAYI Mehmet Kaptan, masaya hizmet etmek Içln blr kenarda durup bekleyen Pıre Mahmut'u gosterıyor, sonra masadakilerin bir bir yuzune bakıp: Sız bunun boyle sessız sedâsız durduğuna bakıp da aldanmayın sakın, diyor, bu serıerı Roza'yı dost tutmadan önce bir de evlılık tatmış meğer. Pıre Mahmut'un yüzüne dık dik bakıyor Hadi anlatsan», nasıl evlenmistin anlatsana bakalım. Pıre Mahmut, umursamadan cevap veriyor. Nesini anlatayım baba, •vlenmek işte, herkes najıl evleniyor'ia oyle. Herkes nasılsa öyleymi?, diye soylenlyor Mehmet Kap* tan, sen kım herkes kım, herkese benzemek kolay mı, »en in»an mısın köpek.. Pekı neden, yürümedı evlilığın lnsansanî Pıre Mahmut dıreniyor: Yanımızdakl insan değildi de onöTan. Yanımızda yer alacağına karşımızda yer aldı evlenir evlenmer. Duşmanmıj. ne bılelım.. Duşmanla evlenmişiz. Ondan yurümedi elbet. Çarkçıbaşı, tıtreyen elindeki çatalı masanın üzerine bırakıyor. Kadının düşmanı askerin düşmanından beterdir. Efendım, hıç olmazsa duşman askeri karşı sıpercîedır, ama kannıı duşmansa sıze, aynı siperin ıçınde her an karşı karşıya, goz goze, dış dışe. KotUdur.. Sonsuz bir savaş. Atom bombaıından çok beter. Ölseniz ıyi gıne. Karşıhkh olup olup baştan dınlmek, hadi yeni baştan.. Omrunuz boyunca karsıdan lize ateş eden bir makıneli tufek düşunün. Mehmet Kaptan: Sen de kaldır el bombasını at.. Tepeslne insîn, tfiyor. Kolay değıl suvan bey, dıyor çarkçıbaşı, kadmdır der•iniz, kadınlığından yapıyor dersınız. Pire Mahmut: önceleri ben de öyle diyordum ama, dıyor, sonra burama geldi artık. Gozum bir şey gormedı. Ne yaptın gozun bir şey gormejinceî Bastım gıttım evden. Nereye? Kahveye. Erkeğe bak be. divor Mehmet Kaptan lokmasmt çiğnedikten sonra, gozu bır şey gormedı mi kahveye gıdivor. Kadına kızdığı gıbi doğru kahveye.. Erkek dedığın boyle olur işte Doğru kahveye.. Maskara kopek, insanın gozu bir şey gormedı mi dunyanın altını ustune ge*ırmelı. Kızmak oyle olur.. Yanardağ gıbl kukremeli adam, yanardağ.. Kızmışmış, gozu de bir şey gormemişmış de basıp kahveye gıtmışmış. Ee, sonra? Kahveyi şekerli mi içtın sade mı? Yok*a ıhlamur mu ıçtia ofkenden? Ihlamur sinirlerl yatıştınr. dıyor çarkçıbaşı. Pıre Mahmut kırgın kırgın bakıyor. Ben kahveye salim kafayla, serınkanlılıkla duşünmek için gıttım. Ne oldu duşündun de? Bızim evhhğin yurumeyeceğinl snladım. Sonra? Sonrası bu beybaba Bır süre lçim goturmedi eve donmeyı, soğukluk gıbi blr şev gırdı kanıma, kanım üşuyormus gıbı hanı.. Eve donsem, diyorum, gıne o duşman maskesı geçıp karşıma dırdırına başlayacak. Ne garıp oluyor acfam. Avakları gerı geri gittı derler bir şey var ya hani, aynı o hâldeyım. Anlıyacağınız, altı yedı gun evın semtine uğramadım. Neden sonra, dontıp bır bakayim dedım. Kadm içın değıl inan olsun, adamın evi ne de olsa, ocağı, yuvası» Içinde oturan ejderha da olsa gene ıçı gotürmuyor adamın. Bır de donerim eve . O ne? Sokak kapısı ardına kadar açık, evın ne gizlılığı kalmış ne bir şeyi, kan bır beynime fırhyor, bu ne ulan dıyorum, nedır bu kapı açık kalmış boyle? Benim evımin kapısı neden açık duıacakmıs, ama ne hı^ımım beybaba, ojle hışımım kı, karıvı elıme geçırdım geçırmedım dalacağım gırtlağma, kafama koymuşum. Ne diyordum, evden ıçeri bır dalıyorum, bır de ne goreyim, evın içinde tek sandalye bıle kalmamış, eçya dıye ne varsa yel ufurmüş su goturmuş sanki; duşman kan bizim butun esyayı katrnış önüne goturmuş, hangı cehennemm dıbine gıttiyse, basımı ko>acağım bır yastık bıle bırakmamıs bana.. Neme gerek, yalan olmasın, gıderayak son bir erkeklık olsun japayım demiş herhalde .. Çok sevdiğım bir sıgara tablası vardı, onu bana bırakmış, odanm tam ortasmda yetim gıbi duru\or benim sıgara tablası baktım, altına da bır kâğıt iliştirılmış, bır pusula, duşman kannın «1 yazısıyla. Dıyor, yok canım, ar ederim, ne rfedığmı soylemıyeyım daha iyi.. Mehmet Kaptan atıhyor bırden: Soyle ulan, utanma hadi, artık karm değıl ya, biz ondan daha mı yabancıyız şimdi sana"1 Bıze anlatmayacaksın da kune anlatacaksın? Yabancı yok, sovle ne sovleyeceksen .. Pıre Mahmut, önce bır onune bakıyor, sonra surdurüyor konuşmasını: Utanmaz duşman karı. ne > azmış pusulaya.. Şimdi çok iyi hatırlamıyorum ama, aşağı yukan şoyle bir yazı bırakmış bana: «Bu sigara tablasını sana bırakıyorum, onu benden çok severdın.. Bur.d'an boyle onunla yatar kalkar, sıgaranı da onda iondurursün..» Mehmet Kaptan: Vay kaltak vay, diye bagırıyor kendinl tutamayıp, kandaki nağmelere bak sen. Ne dersın çarkçıbaşı? Çarkçıbaşı, yuzunde tam bır şaşkınlık, bakakalıyor Mehmet Kaptamn yuzune. Ne diyevım suvari bey? Terbıyesızhğıne dıvecek yok ama, şunu da kabul etmek gerekır kı, nukte yapmaktan anlayan bır kadmmış. Pıre Mahmut omuz silkiyor. Bu e\lıliğin jurumıveceğı daha başından anlaşılmıştı ama, belkı yuruturuz demıştım. Daha yeni evlenmişiz, nıkâhı yeni kıvdırmıs, evden ıçerı henuz gırmışız, balayı d'a balavı dıye tutturuyor kadm . Oyle kadından adama hayır mı gelır? Bızım e'ımız ne budumuz ne, bala; ı bızım nemıze beybaba . Ama gel de anlat. Nuh der pevgamber demez, ıkıde bır kafama kakar, oturur onu sovler, ka'.kar onu sojler. Neymıs? Yeni evlıler balayı yolculuğuna çıkarlarmıs, o da yeni evhymış, balayısız edemezmıs, bır jerlere gıtmezse ıçıne otunır, bır daha da yuzu gulrr.ezmıs Yahu tfıvorum, karıcığım. daha >enı\ız elbette, o zaman kancığım derdım henuz, Allah belânı versın kan demezdım. Karıcığım, benim ne kazandığımı bılıyorsun, bıldın de evlendın benımle, şımdı balayı dıye tutturacak ne var, çok sukur basımızı bır yere soktuk, şimdılık ta*lı soyleyelım tatlı \ıyelım, elbet onun da sırası gehr, bala>ı dediğm seyin .. Yok, vok, yok. Başımm etıni yemeğe d'evam, sankı konu^an biz değıhz. Gemilere bınmelıymıs, denızlere açılmalıymıs. O sıralarda gemıde kamarot olsaydım şımdıki gıbı, kolaydı gıne, bir sefer alır yanıma, gotururdum, olur biterdi. îzın verırdın değıl mı baba? Olmaz, almam gem.je demezdin ya bana elbet? Mehmet Kaptan gulumsuyor. Neden ızın vermeyeyım? Alt tarafı yiyeceği bir iki kap yemek. Derffini de sen çektıkten sonra bana ne, varsın gelsın.. O sıralarda Kasımpasa'da, kuçucuk bir evin alt katında oturuyorduk. Esyayı kaçırdığı ev işte, bizim ev, evımız, yuvamız, ne yuva kı ne juva, bizim eşjayı yuriıtüp yuvamı yaptığı yuva .. Nafıle karıydı, nafıle... Duşman başına. Duşmanıma yazık olur desem \eri var. Ne dıyordum, oyle >a, balayı da balayı. Gunler geçtıkçe unutmak şöyle dursun, daha da koruklen'yor, balajı da balayı.. Derken, bir gun gıne balayı dıye tutturunca, gozum bı dontfiı, ortalık bi karardı, oda ddrt donüyor dort bır yanımda sanki, ulan dedım, karı, sen gine balayı mı ıstıyorsun, den.zlerde balayı yolculuğu mu ıstiyorsun, peki, yuru gıdıyoruz .. Kolundan çektiğim gıbi dikiyorum ayağa, gözlerı dort açılmıs, şaskın şaşkm bakıyor yüzüme, inanamıyor da ond'an, sevınsın mı ağlasm mı. kızsm mı, inansın mı, hıç bırıni beceremiyor, oyle karrnakarışık bır surat.. Yuru, dıye bağırıvorum, yuru ulan, balayına çıkıyoruz, denızlerde gezeceğız, yuru.. Iteleyıp sokağa çıkarıyorum, kolundan mı çekıyorum, omuzundan mı ıtiyorum, farkında değılım, balayı dıye diye burama getırmiş, çileden çıkmışım... Diyeceğım, kolundan tuttuğum gıbı doğru Kasımpaşa vapur iskelesıne, gışeden ıki bılet alıp dılenci vapuruna, doğru karşıya, Cıbah lskelesine .. Cıbah'd"e kolundan tuttuğum gıbi vapurdan indırıp iskeledekı Eiralardan bırine oturuyor, onu da yanıma oturtuyorum. Bakıyorum yuzune.. Ama nasılım, nasıl bakıyonım yüzüne Allah bıhr, tam balayı suratı. O da bana batıyor, bir şey «oracakmı? da soramıyormuş gibi bakıyor, ben d» bir sey »byleyecekmişım de toyl«mlyormuşum gıbi... de konuşmuyoruz, cslında lesımiı çıknuyor ama oyle Wr Vonuşuyonıı H, konuşmak diye ona denlr astl.. A|zm konuşması bır şey değıldır baba, ağız akılsızdır, onun içın ağıın ne dedığıne kulak asma.. Ama gozler var ya, gozlenn konuşması, ah işte, oturursa o oturur adamın ıçine, gozlenn soyledıği .. Goz boşboğaz değıldır, gevezehk etmez, zevzeklık etmez, boş lâf etmez ağız gıbı.. Goz bır konuşmağa başladı mı tam yenne oturtur, vureğının tam da dıbine adamın, içl cız eder adamın gozun konuşmasından... jrumruk, tam balayı olup kanapenln üzerine «ırtöstü vzanrp kalıyor. Ayıptır soylemesı beybaba, kan koca kavgalarınm sonu hep sevışmeye dokular çokluk, daha çılgıncasma bır öncekınden, hep öyle gıder ilerl dogru Ama, kavgamn bıtmış, balayımız bıtmıs, bır de bakıyorum ıçımde müthış bir boşluk, yureğlmin ortasında bır sönukluk, buz gıblyım. tskeletım derime yapışmış sanki. anlıyorum o zaman, kavganın tavını becerememış, aşm gitmısız. ayanmız bozulmuş, ıkımizin de .; Ve bır daha tutturamıyoruz ayarı ıste, o balayı ıle bizim evliliğin sonu gelıyor, dediğım gıbı, bır kaç zaman sonra evda ne var ne yok toplayıp kaçmyor, bızım balayımn şereöne evlılık çöküyor. Balayı dıye tutturmasaydı kadın, yıne yürürdü bu ev« lüik, dıyor çarkçıbaşı. Bu herıfın her şeyi tersinedır oldum bittim, dıye çıkışıyor Mehmet Kaptan, nerde gorulmus yahu, evlihk dedığia balayı ıle başlar, oysa bununkı bıtmış balayıyla, bu kadar da terslık, olur şev değıl.. Tam tersıne yahu Ne yapalım, dıye boynunu buküyor Plre Mahmut k a n ters olunca boyle olur elbet, balavı da boşanmaya eklenir Deyyus. Hanı sen erkek riedıgin kadına el kaldırma» derdın, ceden dovdun karını öyleyse? Pıre Mahmut bır an durup duşunüyor, yutkunuyor, conra veriyor cevabını: Dayağı yedığı sırada kadınhktan çıkmıştı o artık baba, hastalık gıbı başıma çokmustu artık, kadın değıl ıllettı. O da boş durmadı zaten, o da bana vurduydu. ödeştıniz demek Evet, ödeçtık. Eşyayı alıo gitmesıne de kızdığım yok benim artık, o da evlilığın nafakası olsun dıyorum, helâl olsun Borcumu odemlş oldum boylece Tek başına bır Mahmut'um bundan boyle. tek başına bir can işte .. lyı boyle. Bır canım var borçlantfıgım, o da yukardakı buvükbabaya . Bu gemıde sonum gelsın ısterım Bacagıma bır ağırlık bağlasınlar, usulcacık koyversmler denıze . Sadece blr şıpırtı duyulsun ardımızdan, suya gırerken, o kadar. baskaca gürultumuz olmasın. kımseye yük olmayahm Masayı toplayayım mı artık, tamam m ı ' Mehmet Kaptan' Tamam, dıvor bir carin. ba'kaca «nz etmivor Pıre Mahmut tazı gıbı fırlıyor, beceriıilı ellerı bır jupıda tabakların yanında... zeyyat selimoğlu Tam bir «aat vapur bekliyoruz orda iskelenin kenarındaki sıranın üzerinde .. Denize karşıysa denıze karşı, Hahç Omuz başımızda, yavaş yavaş kafasına o*ank ediyor herhalde, hiç ses etmiyor, katılıp kalıyor sankı, taş gıbi oturuyor yanımda, ıster dıkıh taş de, ıster mezar taşı .. Ama yazısız, kıtabesız tarafından, hiçbır şey söylemeyen bir taş oyle, gozlerı ctonuk bakıyor artık, konuşması durmuş gozlerının... Içıne donmuş kalmış, her şeyiyle... Bir saat sonra vapur geîiyor. cebimdeki bıletler hem gıdışlı, hem dönuşlu. Eh, balayı bıttı mi ortahkta kalacak değılız ya beybaba, bır de eve dönmesi var, balayı bu, başka şe>e benzemez, sonunu getirmeli... Geldiğımız gıbı eve ddnüyoruz. Ne ö*e zor tutmuş kendlnı meğer, kapıdan ıçerl gırmemızle açıyor ağzını, yumuyor gozünu.. Ağız aptaldır, dedık, fazîa konuşturmamalı, yoksa belâ getırir adamın başına.. O farkında değıl ki bunun açıyor ağzını alabıldığıne Sen misin daha da ağzını açan, al sana balayı, suratı budur deyip ındınyorum tokatı, daha da bagırıyor, tokattan yıldığı falan yok, tırnaklarını geçırerek bovnuma, öyle atıhyor, balayı ha. tekme balavı, tokat balayı, bırbırımıze gırıyoruz O bana, ben ona, o bana, ben ona.. Guçluydu de duşman karı, benden aşağı kaîmıvor hıç, nerdejse ba^a çıkacak benımle Bakıyorum olacak gxbı değıl, ışm sonunu getırmek gerek deyıp, suratına bır YAYIN HAYATINDA BU HARF BtR GARANTtDtR e yayınlart ankaracad. 13/2 istanbul Övünerek Sunar VASCO PRATOUNİ F A K İ R .roman AŞIRLAR ERNESTO G örnniişte çelimsizdl ama guçlıivdü >üreğinde Ernesto, sakaUan ve bıyıkları\la birlikte, sırtında Hergele me>danında satılan ucuz ve eski bir parka, ayağında Amerikan botu. Muthis, bır yoksulluk i<;ınde\di ama alıyordu yaşama guciınu inancından ve kadınlar katındakı çekiciliğınden. Gene de sonu hurunlu bitiyordu butun aşklaruıın. Simdi ıse seviyordu çılguıca Tanca Pavyon'dan Cemileji ki vardı onun dunya sorunlarmı kapsayan bir goğsıl. Kentte bir yığın asık yuzlu adam dolay^ordu hayatlanndan memnun olma>:ın \a da memnun olup birbirlenne saldıran, birbir. lerini yı>en, dolmujlaıda pikap çalan, kadınlara lâf atan, meyhanelerde yuksek sesle soylev çeken, dilenerek dolasan. işportacılık yaparak çorap, kombinezon. kulot, sigara ağızlığı, gazete, kitap ve Anayasa, milli piyango bıleti, karaborsa sınema bileti satan, koçancılık :j; i: '.£ Bir Yaman Çingene Oktay RİFAT Soğudun dalını \iizer düdük yapardı. Bir yaman çingene, çift atlı arabada. Çayırdaki çergilere doğru inerdik, Hırsizlama çinkolarla, papatyalarla, Güneşli bir rüzgâr eserdi, hava ılık. Deniz görünen bayır aşağı yollarda, İki yanımız ebegumeci, lâbada; İster ıslak otlara uzan, ister gezin, Tın tın, peşımiz sıra gelınii Karabaş. Durur işer çalı diplerini koklardı. En ufak esintide kıpırdar ağacım, Camın tepesinden vere vıldınm gıbi Kendini bırakır karga, hop eder içim. Gokyüzü, uç beş bulut, akşam garipliği, Başka nemiz kaldı ki şu valan dünyada. orhan duru yapan ya da yapmajan. jerlerde surunen, duvar dipletinde yataa bir >ığın insan... Yetersiz beslenme yuzundcn erken jaşlanan, saçlan \e dişleri dokulen, kara >uzlü, çirkin, kirli pasaklı yoksul bir kalabalık.. Devrime cğik.. Işıl ışıldı kimi yollar \e dolup taşıyordu barlar, sazlar, pavyonlar, kulupler, disko'lar birbirmden ekzotik, uzak ülkeleri andıran adlar taşıyan, bırbırlcrine goz kırpan.. Cırlak sesli kadınlar şarkı soyluyorlardı çrplak kollarını \e kalçalannı sallıyarak, kör darbukacılar coşturuyordu gobekli >a da göbeksiz, ama mutlaka parah müşterileri.. İçkisiz aile matinelerinde horaoseksuel sesler ba>gınlık \eriyordu hayran ve aynı zamanda ağzı açık ayıan dellsi dinleyicilere. OtomobUU sosyctenin kâğıt çocuklan, yanlannda aile kızlan '*ake» japıyorlardı Türkülerden uygulanmış nrtapoz bir caz müriği ile. Çılgındı ortalık. Para akıyordu oluk gibi ve para ödemejenler dövulüyordu bıyıklı garsonlar tarafından guzelce % ^ ^ •Bu iş boyle devam edemcz.. dedi bir gece Ernesto, kirden kap. kara olmuş >atağına yorgun argın uzanmadan once. «Bu iş boyle devam edemez. Benim cinsel sonjnlarınıı kim çozecek?. •Millet\ekili ol!» aedi a\ukat arkadaşı. «Çok partili parlâmentel düzen irınde çozum >olu ara cinsel «orunlarına!» «işte bu noktada ayrılıyoruz» dedi Ernesto \e njudu birdenbire yorgunhıktan. Bir duş gördü Ernesto bu ujkusunda. Bolero yapıyorlardı Cemile ile. Herkes i>i idi Tanca'da. Herkes guluyordu ve sağlıklı idi. Yanaklarından kan damlı\ordu milletın. Herkes iş guç sahibı idi, mutluydu. Herkesin içinden geccnleri oku>ordu Ernesto. Herkesın içinden geçenleri du>uyordu. Onları kendi duyçularıymış gıbi izli>ordu. Bujuk çatışmaM duyu>ordu Ernesto, jureğinin derinliklerinde. İnsanları birbirmden ajıran, insanı insana duşman japan bu>uk gucun a>rıntılarmı sezinliyordu duşünde. Insanlan birbirine yaklaştıran şejleri de anlı>ordu. «işte bu noktada aynlıyoruz» diye homurdandı Ernesto uykusu arasında.. •Seni mahkemelerde kurtarmaktan bıktun^ dedi avukat. «Aklını başına topla. Herkesle dovuşuyorsun.» «Herkesle değıl, bir kısnuyla.. Benim gbrduğüm duşü sen goıemezsin.^ «Bir kunış aldığım da yok!> dedi avukat. •DevTİmcilerin avukatı olmak kolay mı?> diye sordu Ernesto. *** Kapıcı Hilmi efendi görünce Ernesto'yu ne yapacagını saşırdı önce, sonra başladı >alvarma>a. «Buralarda dolaşma, benim ha>ta oğlum.. Dolaşma buralarda. Kaç defa sovledim sana. Sen bujuk otellerde çalışıyorsun, ne işin var bu dokulen pa\>onda? Hem patron du>nıuş geleceğini. Dayılan doldurmuş her tarafa. Hemen toz ol buradan.» «Hilmi efendi. Biz pabuç bırakmavız oyle patronlara filan. Aşkımız onde gelir» dedi Ernesto, bir miktar urkerek ama erkekliğe toz kondurmayarak. Hilmi efendi bir yandan dıizenlijordu vestiyerde asılı paltolan, vererek numaraları, alarak paltolan, alarak numaralan ve bahsişleri, vererek paltolan ve tutarak. Konuşuyordu bu arada Ernesto ile.. «Git paşa paşa \e general general, çalışmaya bak. Bajıru belâya sokma bu belâlı yerde.» «Sevgiltmi gormem gerekli. dedi Ernesto. «Baska çözüm yolu blllyor musun cinsel sorunlar için?» *** Ernesto çıkardı Cemileyi locaya. •Hem viski içiyorsun, hem de halkm »oranlarryla ngrasıyorsnn!» dedi Cemile. «İçerim viskl, düşünfirüm hatkı!« dedi Ernesto. «Sen. kim tanır ulan?» dive sordu Cemile, aynı zamanda katır. «Beni herkes tanır» dedi Ernesto ve barın dışrnda kendi resmini tajıjarak gosteri japan oğrencıleri gosterdi Cemileye. FAKİR AŞIKLAR. 1954 yılında filme alınmış ve aynı yıl Cannes Film Festivalinde «Büyuk Armağan» kazanmıştır. / Türkçesi: Aydın Emeç / 512 sayfa 20 lira, AMERİKAN RÜYASI, Çağımısnn en büyük yazarlanndan biri olarak kabul edilen NORMAN MAÎLER'in iınlü romanı / Türkçesi: Hasan Aslan / 260 sayfa 10 lira. ÖLÜMÜN ADI... Bütün dünyada büyük ilgi uyandıran, çağdaş Çekoslovak edebiyatmdan yeni bir isim: Ladislav Mnacko'nun şaheseri / Türkçesi: Leylâ Ragıp / 400 sayfa 10 lira. •Bunlar daha çocuk» dedi Cemile. • Gelecek kuşaklar..» dedi Ernesto. îjc jj: ?•: K u L b b L l i (*tacü Basfa) Henrı Charıere'den çeviren Aydü Balta 20 lira BOYALI KÜS « . Jerzy Kosınskı'den çeviren Aydın Emeç 10 lira Vassılı Vassüıkos'tan çeviren Aydın Emeç 15 lıra OLUMSUZ "7»u <* «»Bask" Öteki yayınlanmız: Geldi patronun adamları ozel komando i göriip, temizlediler Erııesto'yu insafsızca. Cemile ağladı Ernesto'nun ccbcdınc kapanıp: • Dostumdu o benim Yıjordu paramı ama • Heîâl o!sxın Helâl olsun yedığı paralar.. Helâl oîsun ko>"nuna gırdığı a\~atlar. Erkek adamdı o Korkmadı o^raden Yılmadı olunden » «Cinsel bır sorun bu belki!» dedi Ernesto blmeıien ya da tam olecekken... 5; ^ >fc L'zattılar Ernesto'vu bir soğuk morg ma«ası uştuııe Bir flâş pat. ladı \e dunva>a dağildı alınan fotoğ^af. Bırkac resmî elbiseli adam. Bır ko>lu, şaşkııı. Belıne kadar M>>ulu. goğ<.ıinde kurşun delıHeri ile Ernesto. gok>uzune b?Uı>or ^ioıg masasnım keuarında bir lastik boru. Martin lsa'nın fotoğrafı bu. HAV\ ALAM / Roman Artbur Hailey / 15 lıra TARZAN ÖLDC / Yılın Mka\e kıtaoı / Oktay Akbal / 5 hra TRENLER / Roman Bohumil Hrabal / 5 lira KARDES KAVGASI / Roman Nıkos Kazancakis / 15 lıra ADIMLAR / Roman Jerzy Ko«ınski / 10 lıra PASANAME / Karıkatur Nehar Tublek / 5 lıra DOGU ANADOLU'NUN DÜZENt ' Ismail Beşikçi / Tukenrrıstır SCLtNAME / Karikatür Tonçuç / 5 lıra BEYGtRNAME / Kankatur Nehar Tüblek / 5 lıra GtNESÎ GÖRÜTORÜM / Roman / Nodar Dumbadıe / 10 hra ORTALIK NEDEN KARIŞTI / Vedat Saygel / 10 hra ŞAKA / Roman Milan Kundera / 10 lira İNSAN ASKER DOGMAZ / Roman / Konstantin Simonof 30 lıra BOLSEVtZM TARİHt Arthur Rosenberg / 10 hra PRAG 1968 Derleme / 10 lıra İLK ÇEMBER / Roman Aleksandr Solzenitsin / 25 lira USTA İLE MARGARTTA / Roman / Mihail Bnlgakof / 20 hra MAO'NLTN KtLTÜR İHTİLÂLt / Alberto Moravia / 10 hra. tSÇÎ SINIF1 TARtHİ Jargen Kuczinski / 10 lıra KARA ÇOCCK / Roman Richard Wright / 10 lıra HABORA KIT^BEVt SUNAR 25 mılyonluk dev satıs aşan Travcn'ın romsnı (12 50 ı KANLI PAZARDAN EKİM İHTİLALİNE Hüseyin Avni Şanda'nın beklenpn ese^i 'C.CO) V. Aleksandrov ıhtılâlı anlatıyor İSYAN (Fotnfraflı 15 00) ROMANLAR : REAYA ve KÖYLÜ İNCELEMLER: ALLAHIN" FüKARASI (Kazancakis 15 00) İŞTE BİZİM DüNYA (W. Goldıng 10 00) GIZLİLİK (J. P. Sartre 10 00 ı 32 SAAT ÖZGURLtJK (G HemacJı 7 50) GÜZEL tMPERİA fBalzac 10 00) CEZAEVİ GrNLERİ (M. Frisch 12.50) GÜRÜLTÜLÜ BİRKAÇ SAAT (M. Buyrukçu İPOO^ YAYINLARI P. K. 12 Telefon: 26 81 42 Ankara Caddesi 13/2 İSTANBUL E. HALK CUMHCRİTETINE DOĞRU <G. Dımıtrov 10 00 MARKSİST AÇIDAN TÜRK ROMANI (İ. Tatarlı 10.00 ı AMERİKA'DAKİ SEF4LET (M Harrıngton 10 00) 20. TÜZTILDA M4RKSİZM (R. Garaudy 12 50) BITMEMİŞ DEVRİM (I Deutscher R00) SOSYALİST DEVROI (F Castro 8 00) Kataloğ isteyıniz Kabnra Kitabevi P.K. fi Beya/ıttst: