28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAH1FE DÖRT sıvaz'amış «Işınız tamam, sizi hiç bir ıınır kapısından geri çevirınezler, çeviremezler » demıştı Iş ve Işçı Bulma Kurumu ıle, işçi simsanndan bu kadar destek alan Beyşehırin ÜzUmlü DU cağmdan bu beş işçi adayı, "Alman şoförün «Almanyay» giremczsinu» sözüne karşı, fcendılerııu savundular uzun uzadıya. Aynca, kurnazca bırbırlerme bakarak, bıyık altından gulumsedıler de. Fakat, Alman şofor dayatınca: Hele bır gidelim bakalun, dedıler Kıamette olanın kaşıgın» pkar. 29 Haziran 1970 CUMHURİYET ALMİHYA Y0UARH4DA TOBÜSÜMÜZDE ikl grup yolcu vardı. Blrinci gruptakiler, Almanya'da çalışjnakta olup izınden dönenlerdı. Eır an önce işlerinin başına do nebilmek içln, bu ekspres yolculugu seçmişlerdi. Bunlar, «özgelişi, yirml bir gUnlUgüne geldikleri sıla izninden, ancak, 3040 günde dbnen lşçilerdl t ş yerlerinde ne gıbl bır durumla karşılaşacaklannın kuşkusunday dılar Alman şoförlerln durup dinlenmemecesine otobUsü sürme acelecilığlna onlar da katılıyordu. 0 tkinci gruptakiler, Almanya'ya ılk glden işçi adaylanydı. Çok heyecanhydılar. Her soze kulak venyorlardı. Beş klşiyuiler. «Bütun evraknnız tamam» dıyorlardı. Dlyorlardı ama Karşılanndakilerden «evet, tanuun» diye tasdık beklıyorlardı. Butün yol boyunca, gbzlerindeKİ kuşkunun eksılmediğini gdrdüm. Sigaranın bırini söndü rlip, öteklni yakıyorlar, yollann bıtip tükenmezliğıne dalıp gidlyorlardı. Artık, süayı unut* muşlardı. Sıla yoktu onlar içın, gurbet vardı ama, bu gurbetin, bır hayâl dünyasını özler gıbi ozlemlni çekiyorlardı. Bir teki bıle, kendi koyunden, evınden çoluk çocuğundan soz etmıyordu. Almanya goç'ünun bır ucuna onlar da yapışmışlar, ttpkı, akıntıya kapılmış bir saldaki ın sanlar gibi, kaderlerinın kendılennı nereye kadar sürukleycce ğıni duşünüp duruyorlardı. Edimeye yaklaşırken, Alman şoforlerden bırı, pasaportlan topladı Herkesin pasaportunu gb2sden geçinyorlardı ustaca. Bu beş ışçi adayıaın evrakını istedı, aldı bakü, evirdi, çevirdi. Sonunda, bır başka işçinin ter cUmanlığı ile «Bu evrakla Al Bombcı gibi patlayan bir açıklama manva'ya giremezler» dedı RECEP BILGINER • SON UYARMA LMAN şofor, bu beş işçi adayına, Almanyadaki yakınlannın çıkarttıklan dâvetıyenin noksan olduğunu, tekrar tekrar anlatmaya çalıştı. Ona go re, bu dâvetıyeleri Almanyadaki yabancılar için polisın de onaylaması ve «Almanyaya rirebUit» dıye bildirmesi gereklıydi. Ve nihayet Kapıkuleye vardık. Bir saattan fazla surdü, buradaki polıs ve gümruk işletnı. Bızim işçiler, Turk sınır kapısından çıkmadan bu beş işçi adayına son bir uyarma daha yap Ular Yol yakınken bnrada inin. Otobüs biletiniz de yanmaz. .\1manyadaki yakınlannıza yazarmnız, evrakınızı tamamlar, daha güvenle gidebilırsıniz. Ama hepsı boşuna. Onlar kafalanna koymuşlardı. Gidecekler ve şanslannı deneyeceklerdi. Ve kapılar açıldı, vatam gerıde bırakıp yabanele hızla atılaık. Dur durak yok bu yolculukta. Sallana sallana, başım dUşe duşe, uyuyup uyanıyorum. önümde, hiç bitmeyecekmış gı bi uzayıp gıden yola bakıyorum. Yollann bitmedıgi gibi, zaman da geçmiyor ki. Faruk Nafız Çamlıbel'ın han dıvarlanndan bır tek mısra, hiç düşmüyor du daklanmdan Ne zaman tflkenecek bu yollar arahacı? A • ÇOĞALDIKÇA İR BOMBA gıbı patladı bu «Almanyaya giremezler» sozu otobusun ıçınde. Eskıden gıtmış olup da orada çalışmakta olanlar, zaten hoşnut degıllerdi, her oniıne gelemn Almanyaya çalışmaya gıtmesınden «Çoğaldıkça değerimiz azabyor, ustehk kaçak gıdenler yü zunden bızi, gunden giine daha çok adam jerme koymaz oluyorlar» dıyorlardı Dıkkatle, çevreml araştırınca, çoğu eski işçılerin, bu habere B se\ındıklenni sezınledım. Bu beş işçi adayı, Beyşehır'ın Üzumlli bucağmdandı Binnln, Almanya'da çalışan oğlu, dtekılerın de kardeşlen vardı Dâvetıye çıkartıp göndermişlerdi. On lar da, bir çokları gibi Almanya"ya işçi olarak gitmek lsteyenlerin muamelelerinl yapan ışçl simsarlannın eline dilşmJş lerdi. îş ve İşçi Bulma Kurumu, ge len dâvetıyelere gore, muameıe lerı tamamlamış ve altına mühuru basmıştı. Üstelik, îstanbul da kaldıklan ptelde tanıdiK ları ışçı sımsarları, arkalarmı Almanya dan izınh gelenlerle çalışmak uzere ılk defa 41manya'ya flden Turk ışcilerindeı bir grup kendılerinı Almanyaya gotureeek otobusun hareket saatinı bekliyorlar. Çopcu d hem yolu supuruyor, hem de yolcularla sohbet ediyor(Fotograf: Selçuk AYBAT\R şofor de cevabı yapıştınyordu. l o k ben eşek, \ar sen, eşşekoğlu eşek. işçilerimiz de, Almanı kızdırdıklanndan memnun, gulaşup, yerlenne oturuyorlardı Kırk sekxz saatlık bu otobüs yolculuğunda, memleketin kjçulmuş halım gorur gıbı oldunı Kırk sekız saat çenesi durma macasına konuşanlar vardı sra mızda Hiç yorulmuyorlardı i o nuşmaktan. Tıpkı, bızı idare edenler gıbı. Sonra, hepsı de ka badayıhk uzenne konuşuyordu Sılah taşımak, herhangi Dir ış yüzünden tarüşmaya kalkan Al man'la yumruklaşmak bır kaba davılık belirtısıydi onlar ıç.n. Kavgaya ne luzum var, karşıliıc lı konuşup anlaşsanıza deme>e kalkınca, sıze bıle horozlanıyorlardı Ben onlara agzımı konu?turmam, bileğimi %e silahımı konuştururum. Ee, kolay mı, Viyana kapılarına dayanmış bır ımparatorlak tan gelmışız bız. Hep bu kabadayılık ugruna, Vıyanadan çekı le çekıle Edırneye kadar gelmışız. Şimdi, bır yandan, çalış ma izni için senelere varan bi beklejışı unutup, gene de bıle gımızı ve silâmmızı konuştur mak sevdasında\ız En buyugu müzden en küçugumuze, hel bır alışaum, her şeyden ono fıkırlenmızı konuşturmanın g > regıne. Ondan sonra, bıleğimız nerede ve ne zaman kullanao gımızı düşünurüz. konu ve resim: AYHÂN BAŞOGLU CEMSULTAH YARIN. Smır kapısında neler oluyor? • BİRDENBÎRE T IRKİYE'DEV çıkıncaya ka dar, pek suskun olan işçüe rımızın, Bulgar topragına gırdıkten sonra, bırdenbıre dılleri çbzülUverdi. Bir yandan Turkiye*nin bozuk işlerinin n*sü düzelecegi anlatılırken, öte yandan ıdare çarkımızın boz^k luğuna, ruşvet makinasıran rusıl ustalıkla ışledığıne daır & a yısız broekler venyorlardı. Onlara göre, her çey kotü, her şsy boîuktu. Onlara göre, Almanya1 da çahştıklan işyerlerindeki us ta veya ustabaşı Almanlar bılgisiz, kendıleri bilgihydi. Otabüste, ıki ayn dünya vardır. Alman şofbrlertn dunyası başka, bızim dunyamus başkaydı. Zaten, Alman şoförler, nöbetleşe kullandıklan otobuste, kendılerinden başka insan yokmuş gıbı bir tutumdaydılar. Ga lıba bu şu duygudan ileri ge liyordu Onlar, işveren bır memleketin insanlanydı, blzler de iş lsteyen başka bır memleketin. Dİlp ııııııııı 20 • • • • • • • •••••• olavın başlangıcı MUZAFFER BUYRÜKÇU Hulkı, Yajar u Sabahattın çakıllann fistfine utanacaklar, çenelerlni ellennin ustune bastırarak bacaklarını sevredeceklerdi Kulaklarının içınde zıl ler çalıyordu. Bir arabanm kornası takılrnış aralıksu otu>orda. Gangsterler bankaya gırer girraez butun ziller bırden çalraaya başlıyordu Hulkı'ye benreven bir delikanlı, az i{iklı ve ka>ıran bır pistte, kalçaları bıngU bıngü bir kızı, bu kalçalarm titrek kanatlarından tutup kendine çekerek dans ediyor, sıcak solnğunu kızın memelerinın terli aralığına ufluyordu. Gozlerini yumdu, açtı, Reşat beyin goı Ierini gordu. Solnyordu. Goğsu çok ko»mns gibi hula inip kalkıyorda. Reşat bey hâlâ karşısmda dnran Ottgaıı'm batka bir derdi olduğunu anladı, yumnjak bır sesle, «Bır jey ml soyleyeceksın?» dedi. Aptal aptal gulumsedl Dogan YfizünOn, g o v desinin sıcaklığı arttı, ensesinden beline dofm toğuk ve iri bir ter damlası aktı; titreyen eUyle hikâyevl nzattı. Reşat bev, katlı kâğıtlan açtı, başhğını oknrken Rulumsedi. Hikâye mi yaııyorsun? Çok guzel, afenn!.» dedı, bır iki satır okudu, «Kalsm!» Şajnaı, ağzı • burnu birblnne kanşmif, bacakları uzamış, kafası toplu iğne başı kadar küçulmuş gibi geldi Doğnn'a. Gozleri Re?at beye Illştl. Re$at beyi sağa sola vayılmış çok kafalı bir dağa benretti. Çok teşekkdr ederfan, tağ olun^ dedi, eline sarılıp opmek istedı. Rejat bey elini çekti, Doğan'ın aşın davramsını hoş gonjyormujcasına bajinı yanlara salladı. •Yenı kâğit kestım, Ketireylm mi, ister misiniz?» «BufrtiDİuk var • dedi Reşat bey, guldu. Üojjan çıkti. Merdivenin başında bir sflre dnrdu. Ayaklan tıtriyor, dizlerindekı kesiklik bır ığrı ıribı jnltarlara yuruyordu, oturmasa bacaklan katlanacaktı ve merdivenin ilk basamağına orurdu, ellerıni yuzune kapadı, gozlerini yumdu. Ujkusu gelmış, butun vucuda gevş^mıjtl Kulakları vmlamıyor, beyni uğuldayıp duruyordu. Gozlerinin içlndeki karanlıkta toz zerresi buyükluğunde sayılamıyacak kadar çok goruntu, tepesinde ışık vanan 5 kahverengı bır direğin çevresinde donup dolaşı5 Muclıı Bırden karardı ortalık \e Hulki'ye benzlSaaBimıııııııııııııııiKiıııı >en oğlnnla kalçalanndan kendine çektiği kız, g lın pulları Rihı parladılar Ya\aş ya\aş kafasın buIanıkl.Ri dagılıyor, her jeyl «" küçuk ayrıntıs la goruyordu Reşat beyın tombul eline nasıl sari mıştı'1 Utandı bu da\ranıştan ama olmujtu b kez Sonra. bu da\ranışı buyutecek ve tedırgin o talv kadar oııerali gormedı, unuttu. Buraya geldı gunden beri her sabah saat dortte yataktan kalk ğını, bır saat kadar kıtap okuduğunu, sokak lâmb ları daha soomeden >ola çıktığını ve ancak çopçı lerin, sabahçı otobuslerm tektuk gorunduğu cad delerde yureğini dolduran nedensiz, olaysız am çok berrak bir sevınçle, cıgarasmı lahat xahat ıç« rek yuruduğunü hatuladı •BuHan aynMığmıd bir hafta njuyacağım» dedi. Sonra birden kalkt Gucfi jeriue gejraiş, dizlerindeki kesiklik kaybol mnştn. Aşağrya indi, bol suyla yuzunü yıkadı, cc keti goturı.p verdi. «Tamam mı" tledi Şınasi, goz kırptı. •Tamam, teşckkur ederım.» «Gene lâzıre oınrsa. çekinme, gel'» «Sağ o!^ dedi Doğan, lâfa tutmaması için he men uzaklaştı vanından. Islık çalarak dolaşmay. başladı, bikâye verirkenki durumunu gı tırdi gozlerinin öniıne ve kendıni kal kahayla gulünecek kadar komik boldı Içıni bır utanç kırmrası kapladı. Şaşkınlı tan kfiğit kestırdığinl soyledığini hatırladı, guldı ağzını moslnğa dayıjarak su içti, saçlannı tarad bacaklanna >apışan pantolonunu çekıştırdi, Izmar lerden bırini, kapıyı, merdivenlcrl kollayarak yal tı, kuçuk mavi bır bulut parçası gibi boğazının o beg santun ilerisınde duran duman çızjılerinin aı sına tlıni sokarak dağıttı, babasuıın oksüruğun dn\unca lzmarıti yere atıp ezdi, parçalannı da masanın altına ayajhnın ucujla itti. Kâmil efcndi, kanayan sol elinl tutarak aya! yolunî gırdt Doğan, babasmın arkasından urkerek baktı v babasının yanından geçerken bır şey soyleme mesinin albnda kendısiyle ilgili ve ona kız dıracak bir ışın olduğunu anladı, içi urpererel soru sormasını, sert \e kaba bır sesle suçla masını bekledı. (Arkan var) • İŞÎN HAKÇASI DtŞİ BOND LMAN şoförler, tek *uk Türkçe kelımeler de oğrenmişlerdl. Meselâ para hesabında, rakamlan Tlirkçe sbylü yorlardı. Taşıdıklan işçi yolculara, Türkçe kufUrler savuruyorlardı Ama, doğrusunu yaz mak gerekirse, işçilerimiz çanak tutuyorlardı bu kufürleşmeye A Yolda, her hangi bır yerde, onbeş dakıka mola venlince, bazıları zamanında gelıyor, ba lan şoförlerin uyarmalanna rağmen, otobüsü onbeş yirmı dakika bekletiyorlardı Alman şofor soylenınce de basıyorlaraı kıifürü: Şn givurnn eşeğine de bak. Eşek sözünün anlamını daha önceden ögrenmiş olan Alman TİFFANY JONES f ANCAK 8EMIM DE KiA/«EYLE HAtLt P&HOORA IÇ(N NE ÛLDUGUNUZU /\MLADIW,8EM UEP ı T4 ETVIŞİM, AETftf UutALACIM SOMU VEFAT VKAGŞI OLAM R1M IÇ\U ( y u e D*LEMEVE Merhum Dr Sfuzaffer ve Dr Süreyya Sander ile Mukadder Ors un kızkardeşleri, Suphi Ors un teyzezadesı, Dr Yaman \e Cenk Ors un teyzeleri. Dr Oral; Oktar; Aydan ve Ash Sander"ın halaları Tulga Ce. t z'm annesı ve Ha>dar Cetız ın degerli eji 50 « Kendısıne her çeyı anlatmış, yardım şekıllennden hıçbınnın amcasına artık fayda sağlarnayacağını soylemıştim Beşeri açıdan bajvurulacak tek çarenın kalmadığına aklı yattı tonunda . « Pekı ama Mary Weaver, olayı pobsa bıldirmek zorunluğunu nıçın duymadı dersınız? . Kendı bakımından korkacak, çekmecek bır sebep de olmadığına gore ortada' > « Yanılıyorsunuz eıendım .. Mary Weaver aksıne olayı polıse duyurmak İçin dırenıyordu . > € Fakat sız de bıldırmeme konusunda di7 rendınız . Onu da ıkna ettınıı... Öyle mı ..» « Evet..» ? « Neje dayanarak yaptınız bunu . Mucıp sebebınız var mıydı?» € Olmaz olur mn! . Vardı tabil. Maktulun tek mırasçısı durumundaydl. Pohse haber verıldığı takdırde butun şupheler doğrudan doğruya kendı uzermde toplanacaktı. Derhal tevkıf edılecektı. Bu noktayı açıkladım kendısıne. Etraîlıca > Savcı, bır kere daha kinaye kesıliyor. Tepeden tırnağa . c Dedıklennızı kabullenme konusunda fazla zorluk çıkarmamış olsa gerek.. > Savcı, ışm bu tarafım kurcalamakla nereye varmak ıstıyor acaba' .. Fazla duşünup taşınmaga luzum kalmaksızın bunu da kavrıyorum bır anda . Fletcher'in amacı şu: Junnın sa'.ın uyelerıne kendısce onemli aynntılardan bınnı daha peşınen bemmsetmek ıstıyor. Dığer bır deyımle daha Ilk ganiyelerden ıtıbaren Mary Weaver'ın clnayetı benım ışlediğimi sezınlemış bulunduğunu üyeler de anlasm istıyor . Butun gayesl gene kadım da ıuça ortaklık durumuna sokmak. Şimdl mesele jurlyı ıkna etmekten ıbaret. Ona gore Mary Weaver benım kaatıl olduğumu yuzde yuz bilıyordu Buna rağmen ıhbara benzer hiç bır davranifta bulunmamıştı Kendisi boyle düşünuyor, üyelen aynı yonde duşünmeğe zorluyordu. Bu hamleyı başarı ile sona erdırdikten sonra ithamlarının ıkıncı safhasına geçecekti Ikincl safhanın da ne olacağını anlatnak çocuk Oyuncağından farksızdı «rtık. Benim cınayetl, Mary Weaver'ın yarrfımı ıle ışledığiml ıleri «ürecek, hattâ benı boyle bır suça teşvık ettığıni ısrarla tekrarlayacaktı Elınm «ltmda bir sanık vardı zaten . Ama o bununla yetınmeyecek, bir verıne f<ı suçluvu adalete teslım e'îeeekti Buyuk adam NEZİHE ÇETİZ 27 6 1970 Cumartesi gOnü teda. vi oldugu Ankara Hastahane • slnde vefat etmıstir Cenazesi 28 61970 Fazar gunu 5ğle n a . rnazından sonra toprağa ^e^ıl . n Tanrıdan rahmet dı ek. lerinuzle. ESt ve AİLESİ Has BUMUM I G M A U Z U C U V4SB, «3EEİ B I E 211S6İ52 GARTH AYLÂK MUSA İ S T A N B U L İCRA HÂKİMLtGtNDEN: (Mercı No: 1969/77) lstanbul, Aksaray Yusufpaşa otobus durağı No 10 da Şınnarapgır Halı Pazan unvanı ıle halı tıcaretı ıle ıştıgal etmekte bulunan Ce lâl Aydm'ın vâkı konkordato talebı Hâkımlıkçe kabul edılerek 6^ 1S69 tarıhmden ıtıbaren Mercıın 1969/77 esas 1969/73 karar sayısı ıle ıkı a>lık konkordato muhletı verılerek ış komsere havale edılmış ve komserhkçe de ıkı av daha mehıl ıstenerek. komser tetkıkatını muteakıp dosya îcra ve îflâs Kanununun 296 maddesı mucıbınce rauamele yapılmak uzere Aslıye 5 Tıcaret Mahkemesıne tevdı e(^lmış ve bu mahkemenm 1969/276 esas, 1970/18 karar sayı 30 1 1970 tanhli ılâmıyla, 4 sene içınde ve 4 ınüsavı taksıtle borçlannın c ı 60'5i uzennden odeveceğı şeklınde tasdık edılmış ve bu hukraün kesinleşmis olduğu lcra ve tflâs Kanununun 300 maddesme tevfıkan ılân olunur 24 6 1970 (Basın 4247 6539) H. I. Dugal YARINS ADAM Türkçesi: Adnan TAHİR pozundakl kuçuk bır savcının kurnazlık eğılımı Fletcher'ı sabıt bır flk'r halınde sarmış sarmalamış bu istikamete doğru itelıyordu Gunlerden berı boyle ezicı bır zaienn ruyası ıle >asadığı, hayâller kurduğu muhakkaktı Peşın hukümlenn etkisinde kalmış, kendıni buna gore hazırlamıstı. Başımı ıkı tarafa salhyorunv « Hayır .. Kendısıni bu konud'a ikna etmek pek kolay olmadı Aksıne çok zorluk çek tığımı bümenızi ısterdım » Fletcher inatçı . Cesareti kınlmıyor Davatıyor boyuna: « Şimdı kapılara dSnehm Bahçe kapısı ve vülânın kapısı ikisını de açık buldugunuzu soylemıstmız değil mı? Bu olagan dısı durumu da Mary Weaver1n normal karşıladığını iddıa edemezsinız herhalde Garip bır olav çunku . Amcasmın ne kadar çupheci bır adam olduğunu pekâlâ bilıvordu Sonra vervuzunde sadece ıkı kışı » Daha fazla konu^masına me>dan vermeksızın sozunu kesıyorum: rar)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear