28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAHİFE DÖRT 21 Mavıs 1970 CUMHURİYET BU lise öğrendsinin fe gözlerimizi Saltanat ve Hılâfet rejimi içinde açmıştık. Abdulhaınidin son gunlerınde babam Istanbulda ilkokul müfettişi idl. O devirden pek bir sey hatırlanuyo rum. Yalnız bır gün babam eve gelmiş, anneme «evden hıç âışarı çıkılmamasını» tenbih etmişti Annemin korkulu bir ses le: «Peki Efendı, fakat slz de çıkmayın» demesi (babamla annem senli benli konuşmaz, annem babama «efendi», babam da anneme «hanım» diye hıtap ederdi) belleğimde kabnış. Babam arka arkaya bırkaç gun evde kaldı. Bu, benira hiç alışık olmadığım bir durumdu. Ara sıra komşular bize gellyor, 'babama telâşla bir şeyler anlatıyorlardı. Evdekl bu olağanüstu durumun 31 Mart olayından ileri geldiğlnl ve daha sonra Abdülhamidin tahttan indirilip yerıne «Beşınci Mehmet» adıyla, Sultan Reşadın çıkanldığını, çok sonralan dğrenmiştim. Meşrutiyetten sonra babam B Sulfunlık ve Halifelik tam 27 yü a y n kaldığı kendl memleketi olan Çoruma idadl mektebi tarih, cofrafya ve koz mografya bğretmenlığine atanmıştı. Ben Çorumda okula başladığım zaman, buyük şenliklerle kutlanan e n bnemli milll bayram, Padişahın tahta çıktığının yıldönümlerinde yapılan «cülus bayramı» idı. O gün o kulla Saathane meydanına gıder, hiç anlamadığımız nutuklar dinler, sonra da hep bir ağızdan üç kez «Padişahım çok yasa» dıye bağınrdık Mahalle mektebinde bize «Âdem, ldr:s, Nuh, Hud..» diye sırasiyle otuz kadar peygamber adı ezber lettikleri gibi, şimdi de ilkokul da «Osman Gazi, Orhan Gazi, Murat Hüdavendigâr Gazı, Sultan Yıldınm Bayezit...» diye yine kronolojik sırayla padışah adlan ezberletiytrlardı. İlkokul hocamız Kadıfezade Ismall Efendi, padişahlann «Peygamber postunda oturduklannı» soyler di. Boylece küçük yaşta Padişahı gozlerimizde ilâhlaştınrdık. Babama bu konuda bir çok şeyler sorardım. Bana: «OğTum, padışah da senın, benim gibi bir ınsan. Her memleketin bır başı olur. îşte o da blzim mem leketünizin başı; ölürse yerine büyük oğlu geçer» dedlği raman, bayağı dliş kınklığına uğranuştım. Padişahlarda keramet sahipliği, ya da evliyahk gibi olağanustü, daha dogrusu insanüstü bir nitelik bulundu HIFZ1 VFLDET VELÎDEDEOGLU ğunu sanırdımKüçüklükte kafamda yer eden bütün bu duygu ve izlenimler dolayısiyle, BUyük Millet Meclisinde önce Saltanat, sonra Hılâfet hakkında verilen kararları ve çıkanlan kanunlan buyük bir ılgi ile izlemlştim. Son padişah Vahdettin'in îngi lizlerle birliJc olarak Milll Mücadeleyi çökertmeye ve bastırmaya uğraşması, bir «Şurayı Saltanat» toplıyarak, Türk mılletinin idam fermanı demek olan Sevr Antlaşmasını tasdik et mesı, Sultanın ve Sultanlığın artık ulustan büsbütün kopmuş kişi ve kurum olduğunu gostermişti. Padişah Vahdettın, Türkıye Büyük Millet Meclisince kendisine gönderilmiş olan uyan yazılanna aldınş etmemış, kendi milletine karşı hıyanet içine düşüp, en sonunda bir düşman nrhlısına sığınarak kendi sonunu zaten kendisi hanrlamıştı. GEREKÇE VE KARAR METNt kunmuş oldugum «Saltanatm Kaldırılması» kararının gerekçesi, bugünkü Türkçe ile şuydu«Birkaç yüzyıldır Saray ve Babıâlinin cehalet ve sefahati yüzünden devlet büyftk felâketter içinde, müthiş bir surette çalkandıktan sonra nihayet taribe kanşmış bulunduğu bir an da Osmanlı tmparatorluğunun kurucusu perçek sahibi olan Türk ulusu Anadoluda hem dış düşmanlanna karşı ayaklanmış, hem de o düşmanlarla birleşip ulusa karşı harekete geçmiş olan Saray ve Babıâliye karşı savaşa atılarak Türkiyede Büyük Mîllet Meclisi ve onun bükümet ve ordularmı kurup dış duşmanlar ve Saray ve Babıâli ile eylemli ve silâhlı olarak ve bilinen çetin güçlükler ve acı yoksunluklar içinde çarpışmaya pirişmiş, bugünkü kurtulnş gününe ulaşıruştır. «Türk ulusu Sarayın ve Babıâlinin hiyanetini gördüğü zaman Anayasaguıı çıkararak onun birinci maddrsiyle egemenlıği Padışahtan alıp doğrudan doğruya ulusa ve ikinci maddesiyle yiırütme ve yasama erklenni ulusun güçlü eline vernııştır. Yedinci madde ile de savaş ilanı, barış yapılması gibi bütün egemenlık haklarm: ulusun kendısinde toplamıştır. «Böylece o zamandan beri eski Osmanlı Imparatorluğu tarihe karışmış ve yerine yeni ve Ulusal bir Türkiye Devletı, yine o zamandan beri padişahUk kalkmış olup, yerine Türkıye Büyuk Millet Meclisi geçmıştir Yani bufün tstanbulds bulunan hükümet, varlığım yolunca kOTuyacak hiç bir raeşrn ve yabancı güçler dışında, güce ve ulusal destek ve yardıma sahip olmayıp, kaybolmuş bir gölpe durnmundadır. Ulus, kişisel egemenlık ve saray taalkının ve yöresindekilerin sefahati üzerine kurulmoş bir saltanat yerine asıl halk yığınlannın ve köylünün haklannı koruyan ve mutlulugunu garanti eden bır halk hükumeti yonetiml kurmuş ve yerleştinniştir.» BujliıC Zaferden bır ay yinrü gyn sonra, henüz Lozan B a n ş Antlaşması gbruşmeleri başlama dan, Turkiye Büyuk Millet Mec lısının, yukarıki gerekçeye dayanarak vermiş olduğu iki mad delık kısa karar da söyledır«1 Anayasa ile Türk halkı, egemenlik ve hukümranlık haklannı, kendi gerçek temsilcisi olan Türkiye Buyük Mîllet Meclisinin mânevi kişiliğinde, başka sına terkedilemez. parçalanamaz ve geçirilemez olmak üzere, temsil etmeye ve eylemli oterak kullanmaya ve ulusal ira deye dayanmıyan hiç bir pücü ve kurulu tanımamaya karar verdiği için, Milli Misak sınırlan içinde Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetinden başka hükümet biçimi tanımaz. Bundan dolayı, Türkiye halkı. kişisel eğemenliğe dayanan lstanbuldaki hükumeti 16 Mart 1336 (1920) den itibaren ve ebedi olarak tarihe ksrışmış saymaktadır.» «2 Hilâfet Osmanlı fıanedanına ait olup, halifeliğe Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafın dan bu hanedamn bilgi ve ahlâkça en ols^ın ve lâyık olanı seçilir. Türki>e De\leti Hilâfet makamının dayana|ıdır.» • HILÂFET DE GÎDtYOR am bır yıl dört ay üç gün sonra, Türkiye Buyük Millet Meclisi, 3 '3/1924 tanh ve 431 sayılı kanunla Halıfelig: de kaldırdı. 13 maddelık bu yasanın gorüşülmesı sırasında Turkıye Buyuk Millet Meclisinde Istanbul Üniversitesi Hukuk Fa kültesınde Usulu Fıkıh Muderrisi iken tzmlrden mılletvekili seçilen ve Ismet (tnönüt Paşanın kurmuş olduğu ilk Cumhuriyet kabinesinde Adliye Vekili olan Seyyit Bey, Halifeliğin tanhçesi ve gereksizliği üzerine çok uzun ve bilimsel açıklamalarda bulunmuş, buna rağmen bazı itirazlar olmuş ve en sonunda kanun kabul edilmıştirHalıfeliğm kaldınlması kanununun can noktası şu kısacık birinci maddede bulunmaktadır: «Madde 1 Halife, makamın dan indirilmiştir. Zaten Hilifet, hükümet ve Cumhuriyet anlam ve kavramı içinde bulundufcundan, Halifelik makamı kaldırılmıştır.» kivede Mşisei saltanatm rılması ile bu saltanatm ulusça ele alınmasını ve ulusal egemenliğin kurulmasmı kesin o larak saptayan kararm Tirkiye Büyük Millet Meclisince kabul edildiği 12 Rebiülevvel gecesi ile günü Ulusal Egemenlik Bayramı olarak kabul edllmiştir.» Oysa 29 Ekımde, yani beş gün sonra, Cumhuriyet ilfin edilecekti. Bunu henüz kimsenin bil diği yoktu. GörüldüğU gibi, bu yasanın bir değil, bir kaç garip noktası vardı. Bunu o zamanki aklımla ben bile anlanuş ve arkadaşlara söylemiştim: Birinci nokta Peygamberin doğduğu gtinün «bir dinî bayram» olmayıp, «bir milll bayram» dnrumuna getirilmeseydi. Böylece bts yasanın içinde buyük bir çelişki yaüyor du tkinci garip nokta, bir milH bayramm her yıl baska bir gün de kutlanma zornnloğu idi. Çunkü Arap takvimi. her yıl on gün yürüyordu. Neden 1/2 Kasım gün ve gecesi milll bayram ılân edilmemişti de 12 Rebiülevvelm gün ve gecesi millî bayram yapümıştı? Buna bır türlu akıl erdiremedım. Beş gün Birinci fotoğraf: Son Osmanh Sultam Vahdettin. t k i n d resim: Son Osmanh halifesi Abdülmectt Efendi. geçince Cumhuriyetin llânından sonra anladım ki, bu yasa, Mec listeki hocalara verılmiş geçici bir tâvizden başka bır şey degildi. Kafamdaki dügüm o zaman çbzüldü. YARıN Cumhuriyetin top sesleri ve Meclisten son ayrılışım DEFINE TAL.P APAYD1N 106 Ee' Onlarla çıktıydık. Beklemediler. Neden beklemediler? Şey canım... Söylesem mi diye düşündü, YakahyabUir misin onları? Şöyle «u tarafa gıttıler. îki kişi. Seyit'le Rüstem. Bckçi kuşkuyla baktı, Ne olacak yakalayınca? Bir halt mı ettınız sa Yok be. Bugun bankadan para alacagız da, kâğıt onlarda. Alıp savuftu dürzüler. Ne parası? Para parası canım, mal sattık da. Ee? Bızim Vekil Memduh beyi tanır mısın? Ona sattık Akşam kâğıdını verdi. Sabahleyin bankadan alın dedi. Bekçi koltuğunun altındaki »dama yan yan baktı? Bır şey anlamamıştı. Sen ne sayıklıyorsun yavu, dedi. Ben bilmem öyle işleri. Ötelın nerde, seni oraya bırakırrm. îyi ya oğul, peki Ktzma. Ahs şu arada olacak. Of dizim... Epey iyi oldun emme, gördün mu? YürüjTince duzelir. Allah ra:ı olsun oğul. Otelin önüne gelmijlerdi. Bura mı? He. Peki, hadi bakalım Bi daha böyle «rkenden çıkma. Duşersın. Bana müsaade. Güle güle oğul. Sağol. Allah razı olsun. Cama eğılıp baktı, kâtip uyuyordu. Geri döndü, «Yürüyebilir miyim acaba, bulabilir miyim o durzüleri? Çekip gittiler gördiin mü? Tüh! tyılik yaptık da kotülük gördük. Vay deyyuslar var.. Tâ buraya kadar getirdik de. İyi ki soförün parasmı verdıler. (Şoför Ömeri düsüadü) Bu bulur onlan, dur seen...» * '* Bekçi kftçeyi dbnerten B«ktı. hâlft diMlyordu. Gır içerı girl dıye seslendi. Yarbay dayı kapıyı vurdu, soğuktan titriyordu. Penşan dunımdaydı. Hırsından yüzünün jekli değışmişti. Tekr»r vurdu. Kâtip yan uykulu gelip ka pıyı açtı. Ne vunıyorsun be? dedi. Sabah sabah ne girip çıkıp duruyorsun? Sizinle mi uğraşacağız Ynrbay dayı bir sey soyleraedi. Ağlayacak gibiydı Dızıni tutarak merdivenlere doğru yürüdü. Zorlukla çıkıyordu. Kâtip arkasmdan baktı. Bir sey anlamadı. Kafasını iki yana salladı. Yarbay dayı kaldıklan odanm kapısını ıçtı. Şo för Burun Ömer sıçrayıp doğruldu. Gozlerini kırpıştırarak baktı. Ne oluyor? dedi. Nerde arkadaşlar? Yarbay dayı yatağına uzandı. Suratı asıkü. Gittiler, dedi. Nereye gıttıler? Ne bileyim kaçülar. Kaçtılar mı? Burun Ömer iyice uyandı. Gidip ısığı yakü, durorau anlamağa çalıstı. O sırada yastığm üstundeki paralan gördü. Ne bunlar? Şey, para. Ikimize bıraktılar ellam. Ikımize mi bıraktılar? He... Ömer bir çey anlamadı. Paralan alıp saydu Bin lira bu? He... Ikimize bin lira mı bıraktılar? He... Allah Allah. nasıl olur? Üç yüz eül bindea yalnız bin lira mı düşer bize? Ne bileyim, kaçmışlar. Sen görmedin mi kaçtıklarmı? Yok. Bacağını uğusturuyordu. Sen nerden geliyorsun şimdi? Şey.. Tutabilir miyim diye çıktım emme d ü | tüm. Dizim çarptı. Uf Şoför ömer kuşkulu kuskulu baktı, Bana niye haber vermedin e? Ne bileyim, şey, uyanmadın. Şoför kalktı. Paralan cebıne koydu, sonra gi« yinmeğe başladı. Yarbay dayı yan yan bakıyordu. «Yarısını verse bari. Elimize hiç geçmiyecek, tüh..» Ben onlan bulamaz mıyım şimdi? He he. Parayı bankadan almıyacaklar mı? Gider dikilirim karşılarına. Bız insanlık yaptık da gidip ihbar etmedık. Ayıp be! Üç yüz elli binden bin lira mı düşer bana? Sadaka mı veriyorlar? Yoksa bahsiş mi? 'Başım salladı) Pişman etmezsem eğer, hıı... Aptal herifler! Kendilerini akılh sanıyorlar. Valla ' '«r sem beş kuruş geçirmem ellerine. Hıı Kapıyı sertçe açıp yüznumaraya gitti. Yarbay dayı arkasmdan bakıyor düşünüyor» du. «Sahi bankaya gelecekler, 5yle ya? Biz de gi der bekleriz. Deriz bu para ortak. Isterseniz sorua Memduh beye. Değilse polıse habar verecegız. Açıkhyacağız her şeyi. Bizim de hakkınız var o parada. Ta köyden alıp getirdim sizi, kamınıa doyurdum. Allahtan korkun! lyilik biüneı dürzuier! Altınıza cip tuttum. Yıkıldığım yerde beni bırakıp kaçtınız. Gebersem dönüm bakmıyacaksınız. Utanmazlar! Allahtan korkmazlarl Bu para ortak, değilse... Siz bilirsiniz.» Acıyan dizini uğusturuyordu. Uff... Nasıl düştük öyle? Gebereyazdık Y«ı o soğuk, iliklerimize işledı. Bekçi gelmese donacaktık. Vav dürzüler vay! Şoför Ömer elini yüzünü silerek geldi, (Arkas) rar) B erdm «Divanı Riyaset memurlugu» görevim devam edıyordu. Yukanlarda do fi|||gj^ CEM SULTAN T 12 î<imlendlremediğim bir takıra duygulann etkisıyle daıma daha kalabalık yerlere doğru gidiyordum... Cadde ve sokak lsimlerir.ı okuyarak . îsaretlere bakarak... Yanm saat sonra aradığım bınanın 5nüne gelmıştım. BeledSye kütüphanesıydi bu... Ağ.r ve kalın sütunların süslediği muazzam bir bına. Aslında sütunlar, binayı süslemek şöyle dursun, korkunç bir görüntü veriyordu yapıya... Gırdım .. Görevlilerden b i n beni ılgilendiren yaymları hangi salonda bulabileceğimı anlattı, yol gösterdi. Birinci kat... Sağdan ikinci kapı... Merdiveni güçlükle tırmandım... Salona süzuldüm. îçerde, iki oğrendden başka kim«ecikler yoktu. Kısa bir süre sonra onlar ö*a gıttı. Koca bolmede tek başıma kalmıştım. Dört duvan boydan boya kaplayan ratlar gazete koleksıyonları ile doluydu. Kalın deriden gayet sağİam birer cilt kapağı geçirilmişti hepsine. Manning'ın lâflannı hatırlamağa çahşıyordum. Ne demişti bana?.. Mary Weaver'in son duruşmast 4 Şubat tarıhine bırakıldı demişti. Gazeteleri g e n y e doğru kanştırarak aradığımı bulabilirdim pekâlâ. «Banner» cıldîni alarak sayfalan tek tek çevirmeğe koyuldum... Sandığımdan da kolay olmuştu. Haberde özetle söyle deniîiyordu: «Stephen Weaver... Yetraiş iki yaşında... 27 Ocak sabahı Pine Woods'daki villâsında beynl parçalanarak öldürülmüştür. Tahkikat sonucu kaatüin, cinayeti ağır bir şömlne demiri ile işlediğı tespit edilmıştir. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Beledlye Kütüphanesinden çıktığımda saat on bıri bıraz geçiyordu. însanda varla yok arası bır tesir uyandıran sabahki solgun güneş, koyu ve kapkara bulutlann ardında busbütün kaybolmu?tu. Buna rağmen cadde ve kaldırımlar kuruydu. Kellv Avenue'ye rastlayan köşelerden birin deki bufeden San Francisco v e dolaylarını ayrıntılan ile gösteren bir plân aldım. Yeni açılmıs olmalıydı. BüfeoTen ziyade kocaman bır mağazayı andmyordu... Pınl pınldı ve tertemiz. Broşürü bulup bana veren gene bir tezgâhtardı.. Ayaküstü de olıa müsterilerle iki lâf etme fırsatını kaçırmak istemeyen konuşkan tiplerden biri olmalıydı. «Yabancısınız galibaT... îlk defa mı geliyorsunuz San Francisco'yaT^> «Evet...» önemli bir noktayı hatırlamıştım. Hemen sordum: «Bır araba lftzım bana... Kiralık... Nerede bulabilirim?...» Anlatmağa koyulmustu... Bitmek tükenmek bilmivordu lâfı... Yaptığı karmakanşık târifın altından kalkamayacağımı farkedince eline bir kalem alarak b.ına sattığı brosürün arka kapaSına eidilmesl gereken yerin plimnı çizdl. Son b'r suâl daha sormak zorundayım... Bunun cevabını da Sncekiler gib! bilgiç tavırlar takınarak, teferruata inmekten de büvük bu zevk duyduğunu belli ederek açıklamağa gırişti. «Pine Woods mu dedlnlz?.. Bilmez OIUT muyum?. Bütün şehir k a n ş karı» ezberimdedir benim. San Joze'ye kadar 101 numarah ka TİFFANY JONfcS YARINSIZ Türkçesi: Adnan TAHİR cede bır yol var .. Sierra Nevada dolaylanndan Newman'a, Merced'e ve Yosemıte Natıonal Park'a doğru çıkan bır yoldur bu ..» Böyle söyledıkten sonra yollan bir yana bırakarak çevrenin guzellikleri ve şahane manza» rası hakkında konferans vermeğe başlamıştl adetâ. Kurtulmak İçin lâfını kesmekten. teşekkür etmekten ve çekıp gitmekten başka çare vok^u. Ben de öyle yaptım On beş dakıka sonra eri bır Chevrolet'nın direksıyonu başındayım AE kullanılmıs, çok temiz bır arabavdı .. Gaza basmış, San Jose yolunu tutmustum Şehır dışına çıkar çıkmaz vagmur başladı.^ Fırtınayla karışık bir sağnak değıldı ama .: tnce, sinsı bır yağmurdu . Caddeyı kavgan ve tehlikeli bir hale getirivordu Bir saat sonra San Jose'vt gende bırakmı»tım bile. Yağmur devam edivor... Çenesı düsuk tezgâhtann târifine göre ana caddeden çıkıp ikinci derecedeki yola sapmanın zamanı gelmış olmalı... Fakat nereden?. Tabelâ ve ısaretleri kontrol için on dakika kadar oyalanmak zorunda kahyorum... Oradan oraya eitmek. bir ileri bir geri yapmak haylı yorucn. Bılgi alacak kirase de yok çevrede... Diğer arabalar yıldınm hı« zı ile gelip geçiyor. Yolun, San Jose'den sonrası dık bir vnV'iş halini almaja baslamıstı Zaman zaman ınıslere de rastlamıyor riesıldim Çpvredpki arazınıa (Jurumu da engebeliydı Trafık ıvice hafifletıişti. Pek araba eeçTtıivordu buralardan VIrajlar birbirini tzlıvor dönemeçlerde Istp' ı«temez yavaşlamak. bütün dikkatimı gb/l""irle toplamak zorunda kal'vordum Küometrp «aatıne bakılırsa 12 mil tutannda yol almı<=tım .. N'ihayet, kavşaklardan birinde bir tabelâ gördüm: «Pine Woods 34 nüfusu Deniz sevive<sinden 1.103 metre.» USTU GARTH Ben o gün Adliye Vekili Seyyıt Beyın saatlerce süren açıkla malannı, bir kelıme kaçırmaksızın, dınledıkten ve tartışmalan izledıkten sonra Meclısten ayrılırken, yaklasık olarak bir buçuk yıl önce Saltanatm kaldınlmasanda bu kadar gürültü olmadığı halde, Türk milletiyle, ulus olarak, organik bır bağ lantısı olmıyan Halifelik kurumunun kaldırılmasındaki diren menin hele Seyyit Beyın açıklamalannı dinleyince gereksiz oldugunu duşünmüştüm. Mısırın zaptından sonra Halifeligi de\Talan Ya\TJZ Sultan Selim ve ondan sonrakı padısahlar, yol boyunca, gözumün önünde resmi geçıt yapmıştı. O zaman kendi kendime yaptıgım felsefeyi anlatmanın burada yerl yok. • K I S \ ÖMÜRLÜ GARÎP BÎR YASA AYLÂK MUSA H AMA DAUA VEZMECUİ.E alifelik kaldınldıgı zaman, I Cumhuriyet çoktan ilân e1 dilmiştı. Ben bu olayı, Saltanatın kaldırılması ile yakın ıl gisi olduğu için, anlattun. Şimdl yine biraz genye dönelim: Saltanatm kaldınlmasına ilişkin karar Arap takviminde 12 Rebiülevvel 1342 gününe rastlıyordu O yıl ayni gün Peysamberin doğum günil idi Turkiye Büyuk Millet Meclisi 24 Ekim 1339 (1923) günü «12 Reniülevvel eecesiyle gününün millî bayram addine dair kanun» adıyla bir kanun kabul etti. Bu kanun bugünkü Türkçe ile söyledir
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear