24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA: tKÎ Cumhuriyet 12 Nisan 1970 Tarihten YARENLIK Ellf KACİ o K aktiyle Vahdet Gültekln'ln Turgenyevten tercüme ettiği «Üç Elma» «dlı bir fantezl hlkayeslni okumustum. Aradan belki onbes »eneden fazla zamas geçti, hatırlayabildlğtm kadan m anlatmaya çalışacağım : Bağdath Şemsüccihan Caferi adında bir delikanlı, ihüyar bir adamı hırsızlann elinden kurtanr. Ihtiyar da •na üc elma jösterir v« bunlardan bir tanesini, ama ıadec« bir taneslni ikram etmek irter. ^k «Bey»ı elmayı yersen çok akıl Üç elmonm hikfiyesi V ÜÇÜK dayım her mevaim it defciştirirdi. Kurban Bay ramı yaklajtı mı içl celepliğe dökerdi. Dayımı tanısanız, ömür adamdır. Bana ettiğinl koraamı?tır da gene geverim kendisini. Herke» de sever. Hele blzim Çamlı'nın Türk men köylüleri bayıhrlar onı. Ovdet! derler de bir daha demezler. Muhtarlan Ali Çavus kasabaya indi mi ilkln Cevdet dayımın bir çayını lçmezse işinin rast gitmeyeceğlrıa iyiden iyiy« inanır. Ney« («verler onu? diy* dflçünürüm bazı. Tombalak bir adamdır dayım. Elma gibi ışıl ı?ıl parlar yanaklan. Gözleri gülmekten yumuk yumuktur. Bir ayak üstünd* on kahkaha atar, yinni y«lan kınnr. Hiçblr ife olmaa! demez, kiraseyi bof döndürmez, l?ini yoluna koyar. Ama. punduna getirdi mi, baban mezardan çıksa atar kazığı. Bana da atmiftır. Küslem, yüziine bakmasam ya. Yspamam... Kendiml blldim bilesl en yakın oyun arkadaşımdır o benlm. Aydede yuzlü Uk uçurtmayı onunla birlik uçurmujurcfur. Hem de ipinl bellme dolayarak uçurtmaya »ürutmüştür beni. Denizden ilk Uparoz'u onunla birlikts aylamışızdır. Harman zamanı kuşlara at kılından ilk kapanı onunla birlik kurmuşurdur. Davımın kovunları Yazan Fambnk gibi ı«idüu valteh» Cevdet dayı... Müşterller de begenecek yegen, müçterllet de begeneoek. En amndan Terdigimizin bl misllnl kazanoea. Cmdngnm fiata oknttnk mn bi manda gözlük (*) höşmerim aJcem sana .. Söz .. Elimi alır, »allardı. Sahiden de, kasabanın pazar yerinde, iki laat dikilmeden, istediği fıau okuturduk koyun ları. Ahcılar, evde beslenmiç koyun diye, kıyarlardı paraya. tamahkârlık etme! lrazıysan ŞTI gnynı|n kınalıyı da ben alırın. Çok geçmeden pazarlık dokianbeşe kesilir, ikisi de paralan sayar, koyunlan peşlerinden surür, götürürlerdi. Ama yanm saat geçmeden dayım, eski kılığına girer, koyunun kırmızı kurdelân yerlne yeşilini bağlar, alnma bir tutam boya çalar geri getirir, bana teslim ederdi. Oyunu birkaç kez yeniledik mi, koyunları elden çıkanrdık. Bana da oyun edeceğini hiç ummazdım dayımın. Göz gore göre tavladı beni o*e. Hatırıma düştukçe yureğim sızlar ya, Cevdet dayı bn, derim, oynn etmeden dnramaı ki... Büyük «el bastığı yıl ırmaktan yenı doğmuş bir kuzu kurtardıydım. llkin fütle besledim. Sonra serpildı, avcumun içinden üzüm, şeker yidirdim. Eyice büyudü, semirdî, burma boynuzlu bir koç oldu çıktı. önüne geleni toslardı. Bir seferinde, eğılmis kuyudan »u çeken Himmetlerin Zehra kıt'a bir kafa kondurduydu, kız kuyunun d^bini boyladıydı, yetişip güç kurtardıydık fukarayı. Hani bu huyundan ötürü bazı, iyi etti dayım bu oyunu bana oyramakla, cezasını buldtı azgm, tîerim. Derım ya, gene de yüreğim yanar o hayvan için. Eamde büyüdü kolay mı? Bn bayram lenin bnrma boynuzlnyn yenl ovnnnmnza Kösemen idem mi yejen? He, ne dersln? BİLBAŞAR Hadl, ıenl fBrem yefen! 8ıkı dar! derdi. Yünleri kabartılmif beı 10yunlanmızı ardıma katar, pazar yerine vanrdım. Ağaç gölgesinde alıcüan gozlerken yüreğim küt küt atardı. Derken alıcılar görünürdü. EHeri arkalanna bağlanmı;, gönülsüz, nazlı alıcüardı bunlar. Koyunlann başına dikilir: Kaça? diye sonnazlardı büe. Onlardan üçübeşi çevremi aldılar mı, Cevdet cfayım bitiverirdi aralannda: nn bunls'. Bi' bafın llzümünft yidirdim ben onlara avcumun içinden. Yüz pangonottan aşağı idare etraez. Dayım alıcı gözlerle kurdelâlı bes koyunlanmın »ırtlancı, butlarını yoklardı: Tavlıymışlar ya, hele in acık ahbap! Seksen beş jaymeye olnve'sin b&li. Suratımı asardını: Olmas emmi .. Seksen be? gaymelik mal yok bende. Deha şordakiler elliye veriyolla". Git ordan al ncuz mal istiy'san! Biyografi 1910 yılında Çanakkale'd* dojmnştnr. Memnr bir aile blreyi olarak çocnklngnnn An»doln şehir ve kasabalarında geçinniştir. Edirne ögretmen Okulnndan sonra Gazi EJitim Enstitüsünü bitirmi;, okul arkadaslarından Bayan Bedia il« evlenerek Izmir'de yerleşmiş, emekliliŞine kadar orada kalmıştır. tki çocnfn vardır. Bllbaşar öncü hikâyecilerimizdendir. Toplnmcn gerçekçi blr yazardır. 1939'da Anadolndan Hikâyeler, 1941'de Cevizli Bahçe, 1944te Pazarlık, 1953'te Pembe Knrt, 1956'da Üç Bnntlu Hikâyeler kitaplan yavınlanmıstır. Bn dönemden lonra roman yazmaya önera vermistir. Deniicin Ça*ınşı (1943), Ay Tutnldoğn Gece (1961), Cerao (1966), Memo (1969) yayınlanmıs romanlandır. Cemo ile 1961 Türk Dil Knrnmn Roman Ödülünü kazanmıştır. Yesil Gölse romanı İle de May Edebiyat ödülünü Mehmet Seyda ile paylasmıştır. Haımıs demişki Masal bu ya... Ateş, su, ve na^ mus arkadas ol 5 muşlar. Aynldjklan zaman birbirlerinl nasıl bulabileceklerini koouşmar ya başlamışlar. Ate» demis U: Nerede bir ncakbk U ü » derseniz ben oradayım. Su demiş kl: Nerede bir rtttubet hlwe derseniz ben oradayım. Sıra namusa gelinee, gUlümHyerek şöyle söylemiş: VaUahi benl kaybetmemeye çalışın. kaybolursam, bir d*ha beai bulmak Imk&nsızdır. yersen zengin olacaksın, üçflncüsü »an elm»yı yedlfin »»man herkes sana meftnn ol»caktır» der ve karan kendisin» bırakır. Cafer düsünür : «Çok «eki Te akıllı olnrsam her feyden elimi etegimi çekerim. înaanlardan nzak yaşamak isierlm ve böylece mahrumiyet Içinde göçer giderim. Çok zengin olnrsam herkesin gözü üzerimde olnr, rahat bnznr göremem» der ve uçuncü elmayı yemeğe başlar. lhtiyar buna sevinerek tath tath guler Aferin delikanh, akıllıca bir lş yaptın, der. Elmayı yiyip bitirdikten »onra Cafer, ihtiyaTa: «Halifenin annesinin nerede otarduguna» sorar ve ihtiyar yerlere kadar eğilerek eliyle yolu gösterir. Nalça Edirneda meş hur bir kahveci Mehmrt Çelebl varmıj. Bir de bıçkm külhanbeylerinden Nal ça Bekir. Bir gun Nalça, kahveye geldiği zaman Mehmet Çelebiyi ayağında nalınlarla dükkftnı temlzlerken bulmuş ve: Aferin su EdimelUere, pabuç masrafından knıtulmanın yolunu bulmuslar. Üç akçelik nalmla lslerinl görüyorlar demiş. Kahveci Çelebi derhal tu cevabı yapıştınvermis,: Sebebl su H, Edlrne haDnnın basmasma nalçanro tahammülü yoktor. Nereye gidiyorsun? Arap bilginle nnden Ebü 1 Murtaza, beşin cı kocası da öldükten sonra bir defa daha dui kalan bir kadııüa evlenmiş, gunun birir.de o da hastalanmış, ölüm döşeğinde: Hakkmı helâl et gidiyonım, deyince kadın başlamıs. dövünmeğe. Benl kimleTe bırakıp Rİdlyorsun? demis. Murtaza dayanamayıp şu cevabı venni?: Yedlndye. Koyun aatiflarıraızi da o tatlı oyunlardan biri gibi hatırlarım: Sürüden üç koyun eatın aldık mı, boynuzlarına kırmızı meşin tasmayı takar, iplerinden »ürüyüp getirirdik. Kasaba nın dışmdaid köprü başına vannca dayım götünü kırpardı bana: Tefeâ, ?n fnkaralara bi'sıı Içtrem mi dereden, heT Nt derllnt Ben de onun gibi görümü kırpardın»: He, içlrem Cevdet dayı. Koyunlan köprünün altına sokardık. Dayım herr.en işe koyulurdu. Koyunlann kirli yapaklannı temizler, demir tarakla kabartmağa başlardı. Makina gibi çalıjırdı elleri. HayTanların kirden yapışmış, keçelejmij postlan, az sonra, anamın tüylü hırkası gibi yumu;ak yumusak ışıldardı. Dayım bu iıi bitirdi mi, kırmızı, yeşil kurdelâlar çıkanrJı cebinden. Hayvanlann kuyruğu üzerinde bir tutam yapağıya bağlardı onlan. Sonra kıçlanna birer şaplak indirir: Na*T ye|eo? derdi, Befendln mi benim bes koynnlanmı? Be|ennıea olu' nraynnıT (Resim: A. ARAO) Dayım paralan koynuna yer lejtirirken gözünü kırpardı: Şind tidem, helvacıdan aana b&fmerim alam yefenderdi. Bazı bayram arefesinö'* kasabaya fazla koyun indiği olurdu. Koyun canbaılarını bir düçüncedir alırdı. Cevdet dayıma bakardım, tınmazdı, ha bıre kahkaha gümületirdi: Teğen! derdi. şlnel ba«ka oyun ilâzım. Göıünü aç! Yeni bir oyun?... Yüregim kus gibi çırpınırdı «evincinden. Bana bellettiklerini can kulağiyla dinlerdim. En ıonunda: Nc lattyan keyonlsrm ahbapT Sesinâen tanırdım ancak dayım olduğunu. Yüzünde eğretl bir sakal, sırtında bilmedığim bir urba. Gozlerim ışıldardı: «Aha, oyun baalıyo», derdim içimden. Tüz panjranot Istiyom em mi diye karşılık verirdim, tanımazhktan gelerek. Çok İJtiyon abpap. Bİ' joynn yüı panganot olu' m ı beç? Ne bu be? Şorda herit yetmiş pançanota veriyo' burma boynazlayn. Bunlar o mala benseyo' anı, bl' b»k emmi? Bea goyuBizim bu çekismemiz gönülsuz ahcılan kımıldatırdı, onlar da koyunlan yoklamağa baslarlardı. Dayım herifierden birini omzund'an tutar: Bak, bn efendl de bl dene slıvecek.. derdi, Doksan paymeye olsnn bali. Veriysen ben su girmızı bafçıklı joynnn alınn. He? Oldn mn? Ben ayak direrdim: Tüı faymeden bl' yirmlllk (*) kessen btle veremem emmi. Adamlar da dayımdan yana pazarlığa katılırlardı: Sekstnbe? gayme fena para defil blıtm oğlan! De, Oyun dedi mi bi' yol hoplardı yüreğim: İdem Cevdet dayı... Oynnumns şöyle: Yalandan satces eenin Bnrms Boynnzlu'yu. Çok yümsek fiata emme. Alan benim tanışım. Hayvanı dofera bizim eve götürecek. öteki hayvanları da seninkinin yüzü snynna yümsek fiata okntçez. Sayende her zamandan çok para kırıcez. Kazançtan bn kez sana iki tekerli pöskilet al'sem. . Söz... El tutuştuk, sallaştık. Dediğini yaptık. TammaöV ğım birine üçyuz lireden »attık Burma Boynuzlu'yu. İki adam guçlukle sürüyüp göturduler. Donup dönüp bana: Beee.. diye seslendi, sokağı donesıye hayvancık. Oysa ben fülüyordum onun telâşesin». Sahiden de koyunlar her zamandan yüksek fiata satıldı. Eve donerken kuş gibi uçuyor» o*um. Bakkal Nuri'nin ordan geçerken dayım: Sen yürüye ko! dedi, Bea şordan senin Bnrma Boynnzlm >a a'cık şeker alam da gelem. Kazancımızda onnn da payı var, yeğen. Gidis o gidis. Burma boynuzluyu evde bulmayınca dbrt gun bayram ağladım. Dört gun bayram dayım görünmedi, «Şeherde par» yiyordur gene!» dedi komşular. (*) Mandaeözfl = Eski nrkel yirmibeş kurnşlnk para. (*) Ylrmilik ~ Beş knm*. 1 2 i 4 5 6 7 8 9 10 1 12 13 14 15 16 17 18 19 1 H 1 . Kanunt devrind* Damat, (Makbul Frenk) îbrahim Paşa'nın sarayı önüne diktirdiği Macar ganimeti heykelleri puta benzetmesiyle asılmıj bır |air. 2 A A AN BAK BE Ankara Savası'ndan sonra Timur beyliklere aynlan BTJR CEY DA DOR istılâsiyle Anadoluda Yıldınm'ın, Bursa, E EC I t K KAB Balıkesir ve Bileclk'i ele geçiren KO LA LAN LE oğlu; Bır deniz, 10. asırda eserMA MAK ME Ml len, tıp ve kimyadaki buluşlaMİK NİK PO RA RA rı ile Iranlı bir âlim. 3 Kimyada radon; Çok eskiden polis; RAT RAT SET Sl Tekrarla usanç veren lâkırdı; ŞİT TAM TEV U UM bir isi büyütmek. 4 TERSÎ isim; VA YA YAZ ZA ZA Bir çeşit ekmek; Benedictus De ön adı ile ash Portekizli, Hollân ZAY. dah gözlükçü filozof; Bazı hayYukarıda gordüğunüz dağınık vanlarda ense saçı. 5 Anadoluheceleri aşağıdaki soruların kar da tarihi bir devlet; Bir silâh; şılığı olarak bir kerede kullanıp TERSt bir Alman filozofu; Uçunumaralı çızgılere yazınız. Mey cu organik maddeleri eritici bir dana gelecek kelimelerın sıra mayi. 6 TERSİ Norveç'in Choı!e yukardan aşağıya ÎKİNCt ve pin'i diye anılan besteci (Helberg süiti, Peer Gynt süitı>: Ka DÖRDVNCU harflorini okuduha baston; Bir hayvan; TERSt ğunuzda Goethe'nin: «Kadınla kimyada samaryum. 7 Tek çalnn çoğu ideal erkeğe itıbar et gı veya tek ses için yazılmıs emezler. » dıye başlayan b:r ko ser, Mardinde ilçe; Telefonun nuşmasınm geri tarafmı bula bulucusu Amerikalı (Graham). caksınız. 8 . TERSİ Italyada jehir; Ital1 Maden eritme CEski dll), yada bir C u m h u r i y e t . 2 Kuçuk ve sevımh şey. 3 Ağıı dağıran oteki adı 4 Zıt. 9 . TERSÎ tok değil; MUliyetçi 5 Kalemle tartışma. 6 Fe Çin Adası. Formosada şehir: Eski za. 7 Bır tellı saz 8 yazıda bir şekil. 10 Edward Ümide baglatmak. 9 Bir tath. Kennedy CDuke) ön adı ile A10 Bır ilımız 11 Devam ettır merıkalı zenci piyanist, b«steci, me 12 Polıtika 13 Rumlp.rda V:utsal çeşme. pmar 14 caz orkeytrası şefi (Perfume süiB:r ha>v=ın lî İlâç ımalinrie tı, Liberian süıti, Blue Serge); geçen mrclr'<=ler. 18 Kütsal ki TERSt k'âsik Türk müziği bestaplardan. 17 Aksı seda. tecılerinden bir dede; îki direkll serenli bir tip yelkenli. 11 GS» 1 terıp öğretme (Eski dil); Dev e2 serleriyle realist bir Rus yazan 3 ıHarp ve Sulh, Dirilig); Kimya4 da demir; B:r nota. 12 Basit ci5 sim; Lübnanda Zeus, Baküs ha6 rabeleriyle bir şehir; I. Dünya 7 Savaşı sonunda yurdumuzu 8 parçalayıcı zelil anlaşma. 13 Atların ağzına vurulur; Kimya Hece Bulmacası SOLDAN SAĞA: da berilyum; TERSİ hoş, güzel; TERSİ köksüz, yapraksız basit bir bitki sınıfı. 14 Yerden yükaekçe oturacak bir yer; Etrafında olanlardan bihaber; Bir akar suyun kollara aynldığı yer; Kim yada sodyum. YUKARDAN AŞAĞIYA: 1 Kanunî devrinde, Firdevsinin Şehnamesini takliden yazdığı SCle>Tnannamesi kısmen yakılınca, gene Firdevsi'nin bir baş ka hieviyesbıi takliden yazıp korkarak îran'a sığınmış bir çair. 2 . Birine bir kötülük yıkma; TERSİ Sarasate'nin çaldığı keman konçertosu ile üa yapmıj, Edouard ön isimli bir Fransaz bestecısi (Ys kıralı, Savora nola operalan). 3 TERSİ kimyada gumüş; Eskimolann buzdan kulübeleri; Belçikada bir lç lıman. 4 . TERSİ kasaplık hayvanlarm kol ve bacaklan; TERSİ Edgar Allan ön adlı Amerikalı şair, gazeteci, dehşet hikiyeleri yazan; TERSÎ Türk müziğin de bır tarz = eser. 5 Tasavvufi ?iırleri, IH^Tnırm cebep olan Hurufiligi ile bir sair (Seyyit); TERSt bir çesit toprak. 6 TERSİ Salvador ön adı üe sürrealist bir Ispanyol ressamı; Kendi adı üe anılan (X) ışınlannın bulucusu Alman fizik flliml (Conrad) 7 TERSİ insan elinden çıkan değerli gey; TERSİ kimyada magnezytnn; Bir hayvan; Kimyada baryum. 8 Su; Georg 6n adı ile bir tngiliz kadın romancı (Asıl adı Marie Aım Evans); TERSİ kimyada demir. 9 Beyaz Rusya'nm başkenti; TERSİ Bulmacalann çözümti bugünkü CUMHURİYET'te m 11 12 13 14 15 16 17 Avrupada bajkent 10 TERSİ ayak; Radyoaktif clemanlann aaldıgı ifinlardan; Yakuta benrer taj. 11 tttihat Terakki'ye nt yazılanndan öîdürülmüş bir gazeteci vc Mülkiye öğretmeni bey; Bir nota; Bir ay. 12 Denizdlikte hamle hamle çekilen veya bırakılan halaü bir süre elde rufena deyimi; Harita kitabı. 13 Roma Imparatorlanndan; Kimyada baryum; Bir cins yılan. 14 Kibirlilik; Demir törpüsü. 15 TERSİ damja; Avusturyada şehir; TERSİ küçük su kanalı. 16 Bir nota; Prensip; Bir renk. 17 Kuvvetlinin layıfa lulmü; Lifler» aynlan ateşe, asitlere dayanıklı bir mineral. 18 •tnci Avcüan, Carmen» operalariyle bir transız bestecisi; TERSt bir balıV; TERSİ kraıyada neon. 19 Bayrak; Urfa'nm ilçesi. 20 Ben liğin öncü kudretine bağlanmı? Amerikalı yazar, jair ve filozof; MuhteliL ERKESIN hayatında mutlu anlar vardır. Kendimizden geçer, dünyayı çoban kuşağı kadar renkli gördüğümüz kanısına kapılınz. Hiç bltmesin isteriz bu durum. Aylar ve yıllar boyu. Erkek, yasadıgı benzer anlarda: • Yavrurugum, blr gün gelecek benl sevmeyeceksin artık» diye mmldanıyor sonra da hemen düzeltiyordu: «Blr gün gelecek, kendinl sevdinneyeceksin artüc» Kuşkulu ve çekimser bir adam dı. Yakın ve Ortadoğu'da çok bulunmuştu. Oradakı insanlarm mülkiyet ve kişilik tipi iddialardan ısrarla kaçındığıru bilıyordu. Dini inançlar gereğınce şu fani dünyada varlıklar da omürler gibi gelıp geçiciydi. Kaybetme ya da olamama korkusu zorluyordu onlan bu yoruma. Mazi halm, hâl de istikbalin garanusi sayılmazdı. • Sonuna kadar seveceğiıa »enl» diyordu kadın her defasında. Sesinde, guven duygusundan ziyade, Batı geleneklerinin bastan savmahğı ürperiyordu böyle derken. • Ya günün birinde karsma baska erkekler çıkar da « Hayır, çıkmayacak. Çıksa bile görmezlikten gcleceğim.» YSA görmezlikten gelememiş, gölge sessizhği ile kayıp lara karışmışü. Bazı kadınlar böyleydi zaten. Orta bir kül*ure dayanan kulaktan doima lâfları edebiyat şaheseri şeklinde kokulu ve pembe klğıtlara aklararak modası geçmiş cümlelerle veda görevine başvurmayacak kadar olgun davranmaktan geri kalmıyordular. Degişik bir kadın önsoz Ünlü Italyan yazan Pitigrilli. eskimezliğin, modası gt çmezlİKüı bir çeşıt sembolü haline gelmiş benzersiz bir adamdır. Hikâyelcri, fantezileri, polemiklerl ayru anda çeşiUı ülkclerin kırk kfisur gazete te dergisinıle jayuılamakta kitaplan satış rekonı kırmaktadır. Ldepsizliğin edebiyatını yupmakla şöhret buldugu iddialarına karşı şu ce%abı \crmiştir: «Edepsizlikle edebiyat anısinna orantı kurulamaz. Edepsizlik edepsizliktir... Edcbı>at ise bir sanat. . Benim bunlarnan hangisini yaptığıma. hayatta hiçbir şey olamadıklan için cleşlirici geçinenler değil, ancak okuyucular karar verebilir.» O . CİHAYET BULMACASI KAATİL KİM? AGANAK yağmurlu geçen gecenm aabahı, bahje içinde iki kaUı eve tamır ıçin gelen teiefon teknisyenlerinden biri, dı^ kapıdan girip, alt katm zıline birkaç defa bastı. Içerden bir ses gelmıyor'du. Eline çarpan kapı geriye gitti. Açıkb. Kapıyı daha da aralayıp içeri baktı. Ön bahçeye bakan odanm tavan lâmbası hâlâ yanıyordu. Yerde ise başı kan içinde biri yaüyordu. Geri çekilip arka bahçedeki arkadaşına haber verdi O da hattâ girip karakolu buldu. Şef, perdeleri kapalı çalışma odasında sırtüstü, cansız yatan yaşlı adamı ınceledi. Başının arkasına sert bir çeyle vvırulmuştu, Odadaki eşyalara, eski kitaplara, biblolara, eski paralara, etajerdeki üç tesbihe bakılırsa adam kolleksiyon meraklısıydı. Eşyalann dağınıklığı bir boğuşmaya işaretti. Teknisrenler, ârızasını henüz gidernüşlerdı ki, teiefon çaldı. Şef, açtı. Karşısındaki ölenin karısıydi. Ona doktor olduğunu soyleyip, kocasının hastalandığını bıldirdi, Kadın: «Peki, kapıyı size kim açtı? Ha! Demek, ağır değil. Dün akşam ablam hastaydı. Gece yatısına Kadıköy'e geçnıiştlm. Giderken de ona kapı onünde Bu gece yokum. Kendine iyi bak diye bağnmıştım. Kulağı da ağır işitir. Neyse hcmen yola çıkıyonun» dedi ve teiefon kapandı. Şef, yardımcısına: «Üst kattakilerden kim varsa asağıya çağır!» dedi. Bırazdan bir kız ile bir erkek ve arkaaından sarınıp sarmalanmış, burnu kızank, neıleli bir erkek daha geldi. Üçü de »işmandı. Kardej ve bekSr olduklan anlasılıyordu. Şefin: «Akşam veya gec« blr?eyler dnydunaz mu?» sonısuna, Nesrin: «ETkenden yattmı. Hlç bir sey duymadım» dedi. Grip olan ağabeyiai RefUc: •Odama çekll Kartv'zit Bvîmacası Altan D E K B U D A K Yukanda kartvizitini gördüğünuz Bayan, Reşat Nuri Güntekin'in romanlanndan bir tanesine hayrandır. Eserin adı kartvizi ti teşkil eden harflerin arasındadır. S dim. Bad}«mB açjp kUap okndnıru Daydujmn sadece sağanak ve gök gürültüstiydil^ Kardesleri Semih: «Blr ara birşeyler dnyar gibi oldum. Ama, asagıda tek başma olan ev (ahibtnln kadın lslerinl b«ceremiyerek birşeyler kurp dö'kt&grmfi »ndım. Halbuki o sırada hırsızlarla boğnşmaktaymıj. tnlp bir bahçeyt dolaşsaydırn kejke, Hern de arkadan vonnnşlar Şef, mUtfağa geçti. Buiaaüclar öylec» duruyordu. Ekmeklikte arhk ve bayat dilimlerin yanında henüz taz« dokunuimamıs kiloluk bir ekmek de vardu Oradan bahçeye çıkarken sokak kapısınnı emniyet zinciri ile sürgüsüna yokladu Sağlamdı. Çalışma odasının ötekiler gibi demir parmaklıklı penceresi önündeki ıslak bahçe toprağı üzerinde ökçesi büyük bir ayakkabınm derinc* izi vardı. Biraz ötede kâgıdı kuru bir flltreli ızmarit buldu. Sonra, içerde içecek sigara aradı. Bulamayınca adamlarmdan sigara. iztedi. Refik, Bafra uzattı. Teşekkür eden Şef, yarduncısından Yenice aldı. Semih de çakmağını uzattı. Teknisyenleri hole çağıran Şef, onlardan ön bahçeye hiç geçmediklerini öğrendi. Içerde kardeşlerden, adamm kaymakam emeklisi olduğunu, eski şeylere para yatırdığını, bol kitap okuduğunu, kolleksiyonda nâdide, değeri yüksek parçalann bulunduğunu not ettl. •Neyse kl» dedi ,Şef, «Hırsız bir hatâ yaptı. (Yardımcısuıa dönerek) Şimdi beni dinleyin! Hatâ ne idi? Kaatil kimdi? Bazılan ise, aynlık olayını facıa haline getinnek için çarenin, hesap dışı her türlüsüne başvuruyordu. Halbuki aşk denen şey ashnda bir film gibıydı. lyı de bitebilirdi, kötü de. Bütün mesele, kordelânın bitirninde salomı kimsenın ayağuıa basmaksızın, nasırını acıtmaksmn, yol açmak gayesiyle dirseklerimizi kullanmaksızın terketmekten ibaretti. Rahat adımlarla ve tıpış tıpış. Evet, genç kadın verdığı kesin garantiye rağmen çekıp gitmişti günün birinde. Nastl da yapayalnızdı erkek. Yapayalnız ve düşünceli. Kendi ij dünyasuıa kat kat eğilerek teselli aramağa koyuldu. Hatâlı bir davranıjtı bu tabü. Çünkü derin derin düşünerek tesellı denen ele geçmez şeyi kovuşturmak, bir künsenin trrnaklarını kopyah kalemle temizlemeğe kal kışmasından farksızdı. « Onun gibisini nerede bulacağım?» djye tekrarlaj'ip . duruyordu. «Diğcrlerine hiç bcnzemcyen dcğişik bir kadmdı. Profilden bir başka türlü, cephedcıı bir başka türlü. Esmcr teııinc dayanılmaz bir görüntü veren bcyaz çerceveli kocaman gozlııkler. Saçınuı kunıralındakı renk ve ışık ovunları batan bir uuncşiıı ihtişamı olçüsünde etkiüvordu Jıeni. Kleopatra'dan daha şuh, Jülyct'ten daha ronıantikti. Benzersiz hir kadmdı. Diğerlerindcn çok farklı. Giyinıi. kuş^mı, mekyajı, dilindeki yabanrı cğilimli vur^ular, hccclcrindeki olculu tutukluk. yaptığı graıner hatâlarının erHilmez sc\imlil:ği.. Uzaklara gitmişti muhakkak. Ama her köşe başında onu görur gibi oluyordu. Kumral bir kadına rastladı günün b:nnde Işıl ışıldı. Sonra bir ıkincısine, bir üçüncüsüne. Saşılacak şeydi. Kadınlar saçlarını çoğunlukla ajnı biçimde tanyordu. Genellıkle de kumraldılar. Fakat bu kumralhk bir kısmınd? kızılla siyah arası, bir kısmmda da sarıyla plâtin arası oynuyordu. HeTi=inin dilinde yabar"1 vur B gular, gTamer ha'âlan, dudaklarında aynı kıvrıntı, gozlerınde aynı süzüntü. Kınaye, tenkit, nük te çeşnibi gibı şeylerin lümünü bulmak pekâiâ mamkundu. Rastladığı her kadın ona öburünü hatırlatıyor. hatırlattığı nıspette de unutmasına yardım edıyordu. « • İR akşam sınemadan çıkarkon onu gorur gıbı oldu. Kalbi. zavallı kalbi. Duruverecektı neredeyse. B?"zerı mıydı, kendısi mivdı acaba?. Aradan ıkı yıl geçmışti. İki yıl kadın için fı?,ksel ve kimyasal etki konusunda yabana atılacak b.r zaman bolumu olm^sa gerektı Kadın bu sure ıçinde ya iki yaş ıhüya.Iıyordu ya da altı yaş gençlesıjordu v O mu, değil mi'.' dıve hafızasıcm kaımr.karışıklığ.nı zorlayıp dururken kadm ka.abalığa kar.ştı, yarı kartnlık arasında erjyip gitti. YLAR avları kovalıyor, zaman, kopüklu bır şelâle gibi yeryuzu gürultulerının tümü nü kujaklarda yansıtarak afcıyordu. Ve zaınanda emsaisiî bir tedavi gucu vardı. Mucıze ilâçtı zaman. Çok değışik ve bonzersız bır kadına gonül verdiğıni zannedcn erkek, nıhayet belırli bir siırcnın sonunda su kanıya varacaktı: Dünyada bir sürü kadın vardı. Zayıf, eüne dolgun, şişman. Çok genç, az genç, orta genç. Çok güzel. güzel, az guzel. Kum lal, sarışın, esmer. Bunlara sokakta, plâjda, otobuste, metroQa, postanede, barda, gece lokalinde, sosyetede. halk arasında, şurada, burada ve günün her saatınde rastîayabilirdiniz. Hepsi de kadındı. Ama hiçbiri diğerine benzemeven değ'şik bir kadın. A HA2IRLAYAN •
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear