24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8AHİFE DÖRT 17 Mart 1970 CUMHURÎYET YAZAN; ValenÜn Mihayloviç BEROJKOV Nezarcılık yapan Alman ajanı ST ÇEVÎREN: Hasan Alİ EDİZ aşa kaölmıa, Hitler istilâsnıa ugraân* ülkelerdeid tnmniımT^ çoğu büvüi bir yoksulluk içlnde kıvrarurken, savaşm dışında ialmı^ Ulkelerm varlıklı sınıfIan, çok rahat blr yaşayı$ sUrUyorlardı. O sralarda Tahran çarşılan, mal ve para bolluğu içinde yüzüyardu. Bu mallar dUnyanın dört blr yamndan, görünmeyen ve bilinmeyen blr takım yollardan akıp duruyordu. tmraya. MaTlar boldu ya, ama, îran tüccarlan bunlar içln astronomlk paralar iatiyorlardı. Gerçl îran savasın dışında id* ama, parası çok düşüktü, ULfceda şiddetli blr anflâsyon vardı. S înart doMuran ybmaumr 1thuSm pek çok Hltler ajanı da Tardı. Yalnız bu ülkenin kandlno özgü koşullan değll, aynı zamanda Hltler'e açıkça sempatl gOoteren eeki Îran Şahı Rıza Pehlavi'nin son yıüarda bunlan genla ölçüde koruması da, îran'da, Hltler ajanlarmın bannmaaı İçln büyük yaratmıstı. Rıza Şah hükümetl, Alman taclrleri ve is adamlan İçln çok elvertşli blr ortajn meydana gettrmlşti. Hitler, haber alma teşkilâtı bundan genis 61çüde yararlanmış, karargâhını buraya kurmuştu. Savas başladıktan sonra, istilâ görmüş ülkelerdekl birçok yabancılar buraya afctn edince Gestapo, ağnu genişletmek içln bu dummdaa Çfinkfl lsan. tngllli Amerikalılann, Sovyetler BirMglu» yaptıklan «Dth, oephane TO yiyeoek yardımının geçlt yert ldl. îran'la mütteflkler arasında dostluk llişkilert İçln elverişll blr ortam yaratıknadan önoe, eskl Şahın tahtını bırakmak ve Günay Afrikaya gitmek sorunda kalm&sı blr rastlantı deglldi. Ne Tar ld, Rna Şah, îran'dan aynldıktan sonra da Hltler ajanlan, glzll olarak çalışmatauım sürdürdüler. Çünkü haber ftlma teşkilâtı bu durumu gOa önünde tutarak, daha önca bununla llgfll bütün hanrlıklanrn yapmıştı. Hitleroilerln bu teakllâtııu, büyük tecrübelerl oian. güyenllk lşlerl su bavlan ldara edtyorlardı. Bualardan blrl olan, SchultzeHoltus, Almanlann Tebrts baskonsolosu otar&k g9rünmekt«, gerçekte lso, Almanlann askerl gizli haber alma teşkllâtımn şefl bulunmakta ldt îran hükümeü, ülkedeki Hltler Almanyasr temsUcUerinl smır dısı etn» karannı verince, SchultroHolrus, ötekl Alman diplomatlariyle blrlürte gitmedl. Saklandı ve btrkaç yıl süresince gizli olarak îran'da yaşadı. ajaolar toplayarak rramn çe?n1! bolgelermde dolaşıp durmuştu. 1943 yılı yazında, SchultzeHoltus, Isfahan bölgesındekt aşiretlerden birlse yerleşlnce, yanlannda alıa verid radyolar bulunan blr grup parafUtçü kendlslne katıldı. Böylece Schult zeHoltus Berlinle blr radyo illçldsl kurmak imkânlannı elde etti. Bu gelenler Otto Skoreeny' nln ÖECI okulunda eğıtlm görmü? kişilerdi. Yanlannda çok sayıda, sllâh, patlayıa madde ve kttlçe altın' getlrmlşlerdl. SchultzeHoltus aynca, Tahran bölgeslnde çalışmairta olan blr gestapo ajanryla da bağlantı kurmuştu. Bu, SD teşkllâtına bagü, Mayer adlı blr ajandı. Almanlar îran'dan çıkanldıgı zaman SchultzeHoltus Ue birHkte gizU çalışmağa başlayan Mayer, kılığını değiştlrerek, tlç ay süre lle Tahran'dakl ermenl mezarlığında mezarcı olarak çalıştı. Zamanla teşkUâtını genişleten Mayer, göçebe bazı aştretlerl Îran hükümetlne karşı ayaklandırdı. Birçok baltalama ve sabotaj hareketlerl organize etti. Berlin ile radyo bağlantısı kurmayı da başaran Mayer'e, Tahran konferansı • BV ESERİN yasan, ynkarda lld (otofratı (Srfiten 8TAIİN Içla aSyle dlyor: «Çoeokluğumuabaşlamadan az önce, paraştltle dan berl bize, onu her şeyl önceden gören ve bilen çok atollı büyük bir lider olarak görmeyl todlrilen altı sabotajcı da katıl»gretTnislerdl. Portre ve heykellerinde onu, herkesten yüksek ve üstün buluyorduk..» dı. MERKEZ imdi artık bUtun aynntılanyle bilinen bu olaylar bıze, Tahran'ın, Faşist devletlerin Orta Doğudaki casusluk merkezlerinden bıri olduğu gerçeğini açıkça söylemektedir. Uç büyüklerın gılvenlığini sağlamak için gerekli tedbirleri almak soz konusu olduğu zaman Amerikanın gızli servis temsücisi Michael Raly de, Sovyet gizli sen'isinin görüşüne katılmıştı. O ajTica, alınmış olan bütün tedbirlere rağmen, Avrupadan Tahran'a akın eden binlerce yabancı arasmda, daha onlarca Nazl ajanının îran'da kalmış olduğu görüşüne de katılmıştı. PARAŞÜTÇÜLER akal kma damı zeHoltus $ S koyuveren, sakalına yakaa ve blr din akılığma glren Schultkendine yerlilerden McıIlcoçocjllJ Konuveresim:AYHAN BAŞOĞLU J CEH SULTAN STALİN talin'e, bundan önce de birçok seferler çevirmenlık etmıştim. Ama, ne yalan soyliyeyim, Stalin'i görmek soz konusu olcfuğu her seferinde heyecana kapılraaktan kendiml alamamışımdır. Goruîüme gore, hattâ Stalınie yıll»r boyu bir arada çahşmış olanlar bile, onun yanında «ıkılganlık duyarlar, kendllerıni tutuk hissederlerdi. Bızım gibl genç kuşakların bu çeşit duygulara kapılması için daha çok nedenler vardı. Çocukluğumuıdan beri blze, Stalin'i her 90yi onced'en goren ve bilen çok akılü büyük bir Uder olarak görmeyj öğretmişlerdl. Portrelerinde, tunçtan ve mermerden heykellerinde onu, herkeıten yüksek ve ustün görmeğe alışmıştık. Gençlik muhayyilemiıde Stalin, uzun boylu, düıgun vücutlu, âdeta efsanevt blr varlık olarak yerleşmlşti. V« pek tabıî, onu ilk gördüğüm gıin, hıç unutmamacssına hftfızama yerleştl. S yıflamı», çıçek bozuğu, yorgun yüzü, âdeta toprak rengmde idl. O gün onda ne pınl pınl Mareşal üniforması, ne yaldızh apoletler, ne de kahramanlık madalyaları vardı. Zayıflamış vücuduna bol gelen askeri bir ceket vardı sırtında. Bir kolunun ötekinden daha kısa olduğu hemen goze çarpıyordu. Bu eli hemen hemen yenınin içinde kaybolmustu. Savaşın en ağır günlerl idl. Buyük bir Hitler ordusu, ulkemizin derinhklerıne doğru alabildiğine ilerliyor, Moskova'ya. Leningrad'a yaklasıyordu. Kıev şehri düşmuştü. Buyük bir cesaretle, döğüsen, amı, sılâhlan, hatti mermileri bile yeterince bulunmayan birliklerimiz durmadan çekilmek zorunda kalıyordu. Hiç şuphe yok ki, ağır gorumluluk yükü ve başansızhklar, Stalin'in yüzüne kendi damgatını vurmuştu. Stalin, birer birer ellerini sıkarak, uzun bir sıra halınde dızılmis olan konuklann hepııni cfolastı. Sıranın sonuna gelince, ayağmdaki yumuşak Kafkas çizmeleriyle, kalın halımn üzerinde sessizce yürüyerek geri dondü. Benden pek de uzak olmayan bir yerde durarak, dıs ilişkiler bölümünden bir subayla konuşmağa başladı. Ağır ağır, çok yavas, açık bir gurcu şivesiyle konuşuyordu. Yan yan ona bakıyor, beni etkisi altına alan duygularımı tutmağa çahşıyor: «Bak şu Stalin'e, dış söriin&şüyle baabayağı, hattS hiç de göze çarpmayan blr adam» diye aklımdan geçirıyordum. PROTOKOL imdi, Stalinie Roosevelt'in gorüşmeleri arifesinde, elimden geldiğinca kendimi toparlamağa çalıstım. Stalin'in sözlerini çevirmek için buyük bir dikkat gerekiyordu. Yavaş ve gürcü ağzıyla konuşuyordu. Kaçırdıklanmı tekrar ettirmenin IÖZÜ bile olamazdı. Söylenen şeyleri kavramak ve bu sozleri hemen, lngilizce tekrarlamak için, bütün dikkatimi toplamak gerekiyordu. Üstelik konusma ııra $ ıında löylenenleri yazmak zorunluluğu d'a vardı. Beni kurtaran biricik sey, Stalin'in ölçulü konusması ve çevırme fırsatı vermek için her cumleden «onra duraklaması ıdi. Bu çesit çeviri işı ile uğraşanlann ödevlerinden birl de resmt protokolleri düzenlemek» ti. Bu protokolleri tape ettırmek, •sonra bir telgraf ozeti hazırlamak da, yine çevıncinin isi idi. Bu telgraflan Stalin kendl okur ve gerekli duzeltmeleri yapardı. Goruşme» ler Moskova'da oluyorsa bu telgraflar, Sovyetlerin Londra ve Washington Büyükelçilerine şifreli olarak göndenlirdi. Bu sefer, burad'a yazılan telgraflar, görüçmeler üzerine bilgi edinmeleri lçin, Moskovadaki politbüro üyelerina gönd«rilmekte İdi. YARIN: Y Ü V A R L A K M A S A Biraz. sonra IPÜUÜ ' önunc deldtler. TALİP APAYDIN 43 Hadi Kasım, dedl. Hadi yavrum. Gidilecek»» çabuk gidilsin. Bir sey olmasın Osmanıma. Kasım gönülsüzce kalkü. Yüzü dümdüzdü. KaJ nıyı koşmağa gitü. öğretmen Idris kollaruu kavnştun»xi|, davarm dayanmısü. Bir yeri yıkılnu? gibiydl. Oturmak ak lına gelmiyordu. Girip çıkanlara, ağlaşan çocuklar* bakıyor, ama hiç birini görmüyordu. Bıraz sonra Veli hocayla Yarbay dayı geldil«r. Herkes sustu. Fazlalar dı«an çıktı. Selâmünaleyküm, dedi Veli hoca. Gesmlf olsun. Allah iyilik versin. Ne oldu böyle? Herkes ayağa kalktı. Sonra oturdular. Geçmis olsun blzim kır, dedi Yarbay dayı. Arife nine tekrar ağlamaya başladı. Ağlama canım. Allahtan gelene ran olacaksuı. Önüne geçilmez. Ağır nu yarası? Ağır hoca efendi. Ayak ezilmif. Vah vah vah... îyi olur o, iyi olur. Benim de ezildl blr zaı lan. Üstünden araba geçti. Öldürmeyen Allah öldürmez. Hem de iyi oldu baksana. Imanınızı bozma yın, gerisini Allaha bırakın. lri iri konujuyordu. Her sey Allahtan. Kaza da, belft da.. Oellr gecer, korkmayın. Yann hiç olmamıja döner. Yarbay dayı Osmanın ba$ucuna eğildi, Osman, dedi. Nasılsın oğul? Eyi miain? Benl duyuyor musun? Osman gözlerini blr açtı, kapattL Basuu salladı haflfçe. Bak hocafendiyle birlikte geldik. Geçmis olcım. Sağol anlamına gene basuu salladı. İyi canım, dedi Yarbay dayı. Korkacak blr eey yok. Aklı basaıda. Yatanda lyl olup kalkar, korkmayın. Arüe nine ile Kezban gelin ağlamayı kertiler. Ferahladılar biraz. Kağnı koşturuyoruz. Doktora götürecekler. Ne doktoru? dedi Veli hoca. Doktur yaraya ne edecek? Onlar yaradan anlamaz. Hele kınk çıkık varsa, hiç anlamaz. Dereköylü Kubıyığı getirin. O bi görsün. Biz de okur üfleru, iyi ederiz Allahm izniyle. öğretmen kımıldandı, Yok hoca efendi, dedi. Götürmek gerek. Yara mlkrop kaparsa büyür. Sonra başınuza is açıhr. Imam öğretmeni yeni görmüjtü. Ba?mı çevirlp sakalını sıvazladı. Bu hasta nasıl gider kasabaya? Yazık değil mlî Şunun haline baksana, hiç kendinde değü. Doğru. Biraz güçlük çeker ama sonu iyi olur. Bana öyle geliyor. Doktor yaradan bereden anlaraaz oğul. Dalağın varsa ona bakar. Doktur dediğin para tuzağı. Beni dinlerseniz hiç de götürmeyin. Yatsın çoluk çocuğunun gözü önünde. Bilmez misin hastanelerın halını? Ne bakan ver, ne gören? Doğru valla, dedi birisi. Hastanelerde adam bakrmsızlıktan ölür. Ben bıldn değil, evvelki yı) on gün yattım da, anu... Ne gelen var, ne giden yavu. Yanıbssunda birisi bağıra bağıra öldü valla Allah düsmammı düşürmesin. Bi su veren bile bulunmaz. öğretmen söx aradı, Komşular, dedi. Osmanın yarası agır, belU ijte. Burada bakımsıılıktan ilerleyebilir. Sonu İyi olmaz. Gelin yollayalım, buna Uaç lâzım. Hoca sakaluıı sıvazladı. Yok yok. Sen kanjnaa. Aha rahatç* yauyor kdam. Bugün bl koyım kesilsin, taza et sarüAn ya rajra. Bir haftaya kadar bi «eyi kalmır, Hiç mi yara görmedik? Arife nin« ayakta saskın diküiyor, klm konvfursa ona bakıyordu. Ikireikliydi. Dışarda bir fürültü oldu. Kapıdan kağnuun g«l diğini haber Terdiler. Yok, dedi Hoca. Gidemeı. Biz iyi ederiz onu. Etme hoca efendi, doktorluk hasta bu. Yollayalım. Sonra k&'tü olur. HayuI Sen lr«r»|m«, Git lsjna. Çocuğunu okut öğretmen Idris kızardı. Hep böyle oluyordu. Her konuda karsı karşıya geliyorlardı. Köylülar de her seferinde hocanın dediğini yapıyorlardı. Kapıya doğru yürüdü, Siz biürsiniz, dedi. îyl eimlyorsunuz. Osmanın doktora götürülmesi gereklr. Çıktı gitü. Arkasından blr zaman sSylendiler. 14 Muhtar odasmtn «nü kalabalıktı. Köylüler duvnr diplerine çömelmişler, tütün parasını konuşuyor'ardı. Hep çalısmıj, yıpranmıs, üstleri başlan periçan insanlardı. Tütun bu yü gene para etmemiştl. Elleri bSğründe kalmi|tı hepsinin de. Bir 5eylere kızıyorlar, ama kime neden kızacaklarını bilemlyorlardL Adamına göre fiyat biçiyorlar yavu' Aynı t«r lanm tütününe iki fİ3rat biçilir mi? Yarbay dayınm tütüne altı lira dedi. Benimkine dört lira. Ula Allahın kulu! Tarlalarımız yan yana. Aynı zamanda ektik, aynı zamanda kırdık. Birimiz ne verdiysek, nasıl baktiysek, öbürümüz de öyle baktık Farkımız yok. Nive onunki altı lira da, benimki dört lira? Ha. niye? Bütün yıl çoluk çocuk.ne çektik. bilmez deyyuslar. Oturduğu yerden söyle bir bakar, tamam.. Adamı dinlemez bile. Bir daha ekmiyelim kardasrm. Ben ta bıldır dedim size. Bu tütün isinden zor i? yok. Fidele, ek, çapala, kır, diz, kurut Anandan emdiğin burnundan gelsin. Sonra da... Başka ne ekelim yavu? Ahîmışız buna. Mısir ekmek bundan iyi valla. Hem emeği az, Hem iyi oluverirse doldurursun anbarı, keyfine bakarsın. Çoluğun çocuğun bari rahat eder Ka. n'=nn kızlann yüzlerine baksana, hep sarı mum gibi yazık. He... Bu tütün kokusu çok kötü canım. Zehirliyor adamın ciğerini. Her yıl böyle dersiniz, gene de ekersiniz karadayüar! Ne edelun kardas, bir umut işte. Belki iyi olur diyoruz, olmuyor. Yıl yıldan kötü geliyor. Emme ben karar verdim. bundan sonra tütün ekmi yorum gayri. A a, ağzım yandı arkadas. (Arfean var) DİŞİ BOND SOKJE4 /YIİCİAMIM \ r v e BEKJİ TtM , JJ VE2E. BUKİJ CA SÛRATL& KABlÇ OTEMIZDE , A SIZOE ıVICE UAVAVA JJZ Bu. ^im yılı Eylülünde, Krem!ln]Sârayınd8, gej saatlerde verilen bir^öğle yemeğinde olmuştu. Ziyaret, Ruayaya yapılacak askeri yardım ijlerinı gorüşmek üzere Moskovaya gelen ve başlarında Lord Beaverbrook ile Harriman bulunan Anglo Amerıkan heyetı onuruna veriliyorö^u. Batı müttefiklerimizin Moskova'y» gelen bu ilk heyeti ile yapılacak goruşmelerle doğrudan doğruya ilgisi bulunan herkes, •aat 19.30 da, Kremlin Sarayının Katerina salonunda toplanmış bulunuyordu. Bu »alonun eski tuslemeleri, yabancı, soylu konuklan her zaman ?aşırtmıştır. On sekizinci Yüzyıl «tili ağır mobilyalar, îkinci Katerina'nın başharflerini taşıyan koltuklar, kanepeler, ye?il muare kaplamalar, altın yaldızh ağır çerçeveler içindeki eski tablolar, porselenler; gümüş sofra takımlan, kısacası; bu gbrülmemiş lüks, ilk kez Bolşevik ülkesine gelen Batı dunyasınm birçok tem»ilcisini şaşırtıyordu. ÎİFFANY JONES CANLILIK S lk zamanlar salonda büI yük bir canlıhk vardı. • Salondakller küçük gruplara aynlmıştı. Herkes, yüksek sesle konuşuyordu. Ama, saat yirmiye yaklaştıkça öğle yemeğl bu saatte yenüecekti salondakiler, altın yaldızll, oymalı yüksek kapıya oTaha «ık bakmağa başladılar. Çünkü Stalin'in bu kapıdan gelmesi gerekiyordu. Salondaki hava kendiliğinden ağırlaşıyordu. Son dakikalarda ise, tam bir sessizlik başgösterdi. Nihayet kapı açıldı. Herkes o yana döndü. Ama gelen o değildl. Muhafı»; birliğinden İM subay girmişti içeri. Biri, kapınm sağınrfa yer aldı. öteH, ağır ağır bütün salonu geçerek karsı köşede durdu. Bütün gözler yine kapıya çevrildi. Kimse «essizliği bozmuyordu. Işte kapı yeniden «çıldı ve Stalin göründü. Stallni görünce, âdeta küçük bir jok geçirdim. Hiç de, benim onu hayalimde canlandırdığım gibi değlldi Stalin. Boyu ortatfan kısa idi. Çok za GARTH Lf>t«U7 VfME DE 6TE&'kJDEYİZ. SEyteoLEE OX BÛYÛK BUTÛM ••••••••••••••••••••••••••••••• TEŞEIOR Çanakkala v« MIUI MOeadel* kahramanı Emekll Albay SAİT Ihttnamla tedavlsüıde «•jret gösferen Haydarpaşa Askerl Hastahane «ayın bash»kta> ve hekim!<rine, cetuu* mcrasimine lytlrak ederek ulzl«rl taziyet ve teselüde bulunan muhterem s!lah arkadaflan ve dost ve akrabalarjmız» mlnnet ve teşekkurlerimizl « n ederlz. Kardefi: ARİF ALT .N Cumhuriyet 2595 GÖHÜL ÜLKÜ (İ, GAZAHFER ÖZCAM BU AKŞAMDAN İTİBAREN 1 Komedi 3 Perde Sahneye Koyan: Dekor Ziya KESKtNER 8ellm Na^it OZCAN o Genel istek üzerine her Cumartesi pazar matine ve suarelerde Yazan: Reflk KORBAĞ •• ARMATÖR •• ZATİ 34 AK 394 Nc. otomobıl plâkamı kaybettim. Hükümaüzdur Vangel OUnya S ÜSKÜDARIN KARŞISINDA GALATA 2»0. OTTJN : 2.» 62 46 ••••••••••••••BBM•••••••• Herıs: 58/2592
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear