28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAHİFE DÖRT çekçi re saglam blr biçimde ele alıyordu. Aynı konuyu ışleyen filmler yapılmıştı gerçi daha once.. örnegin bir Nicholas Ray'in «Hayattan büyük Bigger üıaa Ufe» veya Premlnger'ın «Altm kollu adam The man With the golden arm»ı.. Ama, «More» başka turlü bir filmdi.. Çağımızm bir çeyler arayan, kurulu düzene baş kaldıran, belki daha iyi bir düzenin öncüleri, belkl de yalnızca bir «kaybolmuş nesll» olarak kalaca.1t olan gençlerin, «hippi»lerin, beatnık'lerin ve diğerlennin bu umutsuzca arayışının destanıydı, İlk kez böylesıne içtenlık ve doğallıkla perdeye aktarılmış.. Aynı haftalarda yine Paris'te gbsterilen yılların yönetmeni Andri Cayatte'ın «Katmandu yollan • Les chemins de Katmandu» fılmiyse, eleştirmenler tarafmdan peşin yargılı olmak ve samlmiyetslzlikle suçlanırken, Cayatte «bu konuda elbette peşin yargılıyun» diyor ve Tıbet Yaylâsı eteklennde: «Henüz 15 • 16 yaşında Avrupalı gençler gördüm orda.. Tamamen kaybolmuş.. Esrann Mekke'si olan bu yere bir cezbe içinde gelmişlerdi. Esrar satın almak için, dileniyor, vücntlannı veya kanlaruu •abyorlardı Katmandu, bir Bon, iğrenç bir çöplüktü... Bu düjüşte neredeydi o ünlü «ideal»? Bir kız gördüm, para kazanmak için tükürük hokkası görevi yapıyordu. Üzerine tükünnek için para veriyordunuz. Suratından Mİyalar aşağı süzülürken, o, farketmiyordu bile.. Bir «yolcnluk»ta idi o anda..» Cayatte'ın filmi, Schroeder'inkinden daha <engagâ>, Schroeder'inkl Cayatte^ınkınden daha dürüst olabilirdi. önemli olan, sinemacının çağımızın en önemli sorunlanndan biri olarak ortaya çıkan uyuştunıcu madde tutkusuna kar91, çağdaş bir aydın olarak ve bUtün sansür güçlüklerine rağmen ve onlan yıkarak görevinl yerine getirmiş olmasıydı. LİFE dergısüıin 1 Kasım 1969 sayısı, yalnız Amerikada en aşağı 15 milyon lnsanın şimdıye dek çeşitli uyuşturucu maddeler kullanmış olduğunu belirtlyor, dünyanın bütün başkentlerinde gençlik partilerde, toplantılarda çoğu zaman «keylf verici» bir uyuşturucu madde almadan eglenceslne başlamıyordu. Fransız toplumbilimcisi J. Durand • Dassier'nin sözünU ettigl o «daha derin rahatsızlık» ne idi acaba? Çağda? toplumsal yaşam içinde bireyin duyduğu «intibaksızlık», yalnızlık duygusu mu? îleri teknolojl aşamasımn ezdigl, yok ettlği insancıl değerlerin duyulan eksikliğl mi? Toplum kurallarını yıkmak, yasak olanı yapmak lstegl mi, yoksa gelecefe olan gUvensizlik ve korku mu7 Yahut da bunların hepsi mi? Toplumbillmcilerin çözümlemesi gereken bu sorulan ortaya koymak ve lncelemekte, çağdaş sinema da kendine düşen görevi yerine getiriyordu.. 80 Ocak 1970 CUMHURÎYET Esrar tutkusu ve Hippi'ler sinemada «u YOzOne tOkörenleri farketmeyen kız kiyle birleştiriyordu. Ve blrHkte, esrarkeşlerin oennetl Ibila'da (îspanya), deniz, günes, ask ve uyuşturucu madde İle dolu günler geçiriyorlardı. Ama bir «sahte cennet»ti bu.. Ve bu ask öyküsü, delikanluun trajıic sonu ile noktalanıyordu.. 28 yaşmdaki Luzembourglu yönetmen Barbet Scbroeder'in lânetU «im< «More Daaa fula», uzun sUr« Fransıı lanstlrtlnoe yas&klandıktan »onra rerbest bıraküarak oynatılmaya baalandığında, ln&nılmaz bir 1 1 gl gördu her yerde.. Fılnü serbest bıraktıran Fransız KU1tür Bakanlığı MUsteşan BL Le Theule şöyle diyordu: « Sinemada bazı konulann ele alınamıyacağını kabol etmek, ifade fcftirlttgune «ykındır. Bu llke, btttttn konular için geçerlldir.. Uyugiunıco maddeler konnsn dahil.» * " ZELLÎKLE §on 10 yıl içlnde Inanıknaı biçimde yayılan uyusturucu maddeler tutkusunu, slnema da, boylece ilk kes bu denfl ger yaşturucu maddeler kullanmak, aslımU kısa bir tedavi ile geçebilecek, kendi başın» bir «hnırtalık» defüdir. Kişideki çok daha derin bir rahatsızkğın bellrtisidir sadece... Bu aaa rabatsızlığı bulnp tedavi etmek jerekir».. 0 Bir Fransız pslkologunun bu sözlerlnl dUşündük, perdedeki iki gen&n serUvenini i*lerken... Bir Yunaa efsanesinden çıkmışçasına genç ve güceldiler ikisi de... Genç ku, bir Amerikalıydı... Çocuksa bir Alman.. Kız, bUtün o çocuksu, saf güzelliği altında tedavi edilmeB biçimde bir uyusturucu maddeler tutkulusuydu.. Geng Almanın Ise, tutkusu, kudı... önce onu vazgeçirmeğe ugrafliyordu. Basaramayınca, kızın p«stae takılıyor, kaderlnl onun •Bob ve Carol* ve Ted ve Allce» aralarmda «grup yapmayı deniyen 2 genç çlftin hikâyesinl, Amerikan sinemafi için devrlm sayılaeak blr açıkaözlülükl* anlatıyor. «EAST RtDER» adlı chlpple» destanı yine bütün dünyada hippie s o r u n u n a dlkkati çeken ve heryerde özelllkle gençlik tarafından büyük ilgi gören bir film oldu R e s l m de. filmin yapımcısı v e ba? oyuneusu PETER FONDA g ö rülüyor... •şeytanî blr ahlâk» taşıdıklanna inamlmaya başlayan, ama aslmda başlıca sloganları «barış> etrafında dönen çiçek çocuklan, «Easy Rlder»den çıkarken, etraflarındaki katı, anlayışsız, acımasız dünyaya karjı kendilerini daha bir daha bir içlerine, kendi dünyalanna kaparunıj hisaediyorlardı. Bob Dylan'da ozanmı ve şarkıcısını bulmtı? olan hippi, «Easy Riderda kendi felscfesini veren filmi buluyordu. Bonnie ve Clyde>ın ünlü yönetmeni Arthut Penn'in son filmi «Alis'in lokanta§ı • Alice"» restaurant», yıne aynı konuyu sinemaya getıren bir fihn olarak merakla bekleniyordu.. Konu feCJ M a l k o ç o ğ l u ve rcsim: AYHAN BAŞOĞLU JUNA CASÜSÜ YOLUNU ŞAŞIRA\ VATİKAN... RANSIZ sansürünün «More» filmine gösterilme izni vermesi Fransız kamu oyunda hâlâ süregelen tartışmalar» yol açadursun, '"»nın «o tutucu auuür anlayifiaa » hip olan ülkelertnden büi olan Amerika'da da, linema, uyuftunıcu maddelerden seks devrünlnin en aşın belirtilerine kadar, blrkaç yıl Sncesine dek hayal blle edilemiyecek konulan ele almaya başlıyordu. 1930'larda, 0yunculann çıplaklığını milim hesabıyla Slçen, bir çiftin, evli bile olsa, birlikte yatakta g ö s . terilmesine izln vermeyen ün» lü •Code Hays» cansürü ve o nun devamı olan sansür anlayısı, bugün, artık eşlerini değıgen ve «grupseks» yapan evli çiftlerin öykülerini bile anlattınyordu. Kuzey Avrupa ülkelerind» bu tür hikâyelerin anlatılması olağandı, ama Amerikalı yönetmen Paul Maıurki'nin «Bob va Carol ve Ted ve Alice» adlı son filminde anlattıfı, bu tür bir değiîtokuju deniyen 2 çiftin öyküsü, «puritain» Amerik» için, doğrusu oldukça llginçti.. Ama, seks fılmlerinin en asırılarınm, koyu katolık Italyayı bile nasıl rardığı düsünülürse, buna pek sa'ilmıyabiürdi. Blr zamanlar, beğenmediği filmleri «müritlerine yasaklayarak bayağı etkill olan Vatikan bile, artık bu etkinin iyiden iyiye azaldığını farketmi», kendi kendini bu «yeni dünya»ya uydurarak, bir Marksist olduğu herkesçe bılınen Pasolini'nin, konuk geldıği bir evin 5 ferdiyle (sembolik de olsa) cinsel ilişkiler kuran bir yabancmın öyküsünü anlatan «Teorema» veya Fransız yönetmeni, Eric Rohmer'in, sıkılgan, katolik bir gencin güzel bir dulla geçirdiği bir geceyi anlatan modern, derin, psikolojik bakımdan yoğun filmi «Maud İle geçen gecem» filmi gibl filmlere ünlü «Katolik blrligi» yıllık armağanını vererek, çağımıza ayak uydurma yolunu »eçnıiîti... YARIN : Cinsel sorunlar ve sapıklıklar F DEFINE TAL.R APAYDIN 1 Görekli köyünden dört kifi, önlerinde b e | altı e«ek, bir katır, dağdan odundan geliyorlar. Osman Yıldız (Köylüler ona Modul Osman derler) Habip Çoban (Üst dudağı yirik olduğundan adı Yirik Habip kalnuj. Az buçuk Kur'an okıır, Hafız Habip de derler) Seyit Ali Şener (Deli dolu bir adam. Kısa adı Deli Seyit( ya da Seyit Efe.) Bir de îbişin Ali. (Onaltı onyedi yaşlarmda bir çocuk. Okula gitmemiş. Soyadmı bUmez. Askere gidineeye kadar da lâzım olmayacak.) Bugün odunu köye indirecekler. Yarın kasabanın pazan, pazara götürüp satacaklar. İyi odun yüklemişler. Kimisi kara, kimisi boz ufak tefek etekler, iniflerde yokuşlarda yüklerini ror götürüyotlar. ^alnız Seyit efenin katır yük mül^ dinlenji^ yor, Ta« öne geçmis, kafayı sallaya aallaya fidlyor, » 0 0 dıiTiısss!. diye bağırdı Seyit Efe. Katır duymadı. Hay dinini... diye «övdü arkanndan Bırak gitsin be, dedi Yirik Habip. Ne istersin kahrdan? Hem dine »övülmez arkadaj, çarpılırsın. ö y l e mi? He h e « Ben her zaman töverim la, hiç bir şey olmaz. Bak şuna, tövbe tSvbe... Modul Osman söze kanıtı, Katınn dini yok da ondan ağa. Bl Müslumana söv de bak? Sövdüm la, ktç kere »övdüın.Hiç bir şey olmadı. Aha 5u tekke var ya, ben ona bile sövdüm. Anamın hastahğında hani, okuduk mokuduk... Ertesi gün ölünce, ne dinini bıraktım, ne imanını. Yirik Habip kıpkırmızı oldu. Başmı iki yana «alladı, Seninle yola çıkmak doğru değil emme, çıktık bi kere, dedi. Çıktın da ne oldu la, bi yanına bl tey ml kaçü, dürzü? Modul Osman'la Yirik Habip birbirlerine bakif tılar. «Bırak su deliyi, gene söyletmiyelun «imdi» dedıler içlerinden. tbişin Ali geriden geliyordu. Ince boyunlu, yanık yüzlü bir çocuktu. Başındaki kasket iyice eskimişti. Yanlanndan pamuklar görünüyordu. Gözü hep Yirik Habipte idu Bir is buyursa da koşsam der gıbi duruyordu. Kızı Fadimeye abayı yakmıjtı, gece gündüz onu düşünüyordu. Yol kuru dereye a;ağı döne dolana iniyordu. Buralarda ormandan hemen hiç bir iz kalmamıştl. Meşeler mazılar diplenmis, hattâ kökleri çıkarılmıj tı. Nerede düz bir yer varsa sürülmüş, tarla yapılmıştı. Tâ ilerde Kızıltepe'nin başında birkaç iri pelit ağacı görünüyordu. Orada Ballıbaba tekkesi vardı. Ballıbaba çarpar diye ağaçlar kesilmemişti. Değılse şimdiye kadar çoktan kunıtur, 5u boz tepelere benzetirlerdi. Yolun kıyısmda tek tük meşe kalıntılan görünüyordu, ama onların da yeni sürgünlerini keçiler kemimnişti. Hiç bir yeşilük yoktu. Oysa yirmi otuz yıl önce buralann hep yeşillik olduğu söylenirdi Şimdiyse orman epey uzaktı Görekli köyüne. tki saatlık yerden odun getirirlerdi. Yokus yukarı arka arkaya yurüyorlardı. Kimisl elini dızine dayıyordu. Kimisi öne eğilmiş, kambu runu çıkarmıştı iyice. Modul Osman geriye dönüp baktı. Yüzü kumaz kurnaz parhyordu. Birden bağırdı, Anoo! Gakköylüler geliyor la kaçınl Deme la, nerede? Aha dereye girdiler bak'.. En çok Ibijin Ali korktu. Fırlayıp yoldan saptı. Tepeye yukan kaçmağa basladı. Tavjan gibi çevikti. Seyit Ali aldırmadı, Kaçmaym be. Hayvanlan bırakıp nereye kaçıyorsunuz? Modul Osmanın durujundan anlamı«tı gaka yap tığıru. Gakköylüler de kimmis? Bize Görekli'li der ler oğlum, korkmayın. Gelecckleri varsa görecekleri de var. Yirik Habip ne edeceğlni bUemiyordu. Bırkı» kere dönüp baktı; Sahi mi dedin Osman, nerdeler hanlî Osman gülüverdi. Şaka yaptık la. Ne Sdlek adamıuıız? Ibişm Ali durdu. ö n e dereye, »onra bunlara bakü. Korkudan yüzü fararmııü. Kalbi küt küt vuruyordu. He he he... Ula aynı bobana çekmişsin ı t a oğlum. O da ienln gibi ödleğin biriydi. Gel, yok bir şey gel! Ali mahçup oldu. Yan yan Yirik Habibe baktı. .Keske kaçmasaydım, dedi kendi kendine. Ayıp oldu.» Köye odun indirirken Gtkköyiülerle sık sıh çatışırlardı. îkl köy arasında kavga çıkardı. Gökköy'lüler kendi sınırlan içindeki ormandan odun * kesffirmek istemezlerdi. Ama kflç«k kSydö, Görelilerle başa çıkamazlardı. Böyle birkaç kı»i bir olur, oduna öyle giderdi. Seyit Ali efelendi, Adam Gakköylüden korkar mı be? Hepsl gelsin isterse. Çektik mi sopalan, köye kadar kovalarız valla. Hı kovalanz, dedi Yirik Habip. Ya ne ederiz? Korkar mıyız? Yirik Habip derine kaçmı« gözleriyle yere baktı. Cevap vermedi. Düşünüyordu. Az konuşan bir adamdı. Ononbef günlük «akalının iki yanı kırçıldı. Seyit Ali cebindeki tabancayı gösterdi, Aha bu yanımda olduktan sonra, ben orman cılardan bile korkmam arkadaf. Anladın mı? Gakköy'lü de kün oluyormuj? Modul Osman takıldı, Ate« alır mı o? Vah! Bomba gibll At da bi görelim bakalım. Merminin parasını verecen mi? Veririz, hadi! Peşin. Yarın veririm. Yok. Veresiye olmaz. At hadi canım. Kulaklanmızın pası silinsin. Bırakm, dedi Yirik Habip. Duyan olur d« bir şey var sanır. Sansın ne olur? tbişin Ali yola inmisti. H&la ürkek ürkek ba. kıyordu. Ee. nereye kaçıyordun bakalım? Kdye, nereye olacak? Anasının kucağına. Anası buna tembih etmijtir «önünüze bi çıkan olur sa kaç gel» diye. Öyle mi la? Etti mi? lbişın Ali cevap vermedi. Elini koynuna sokup kaşındı Terlemişti. Tıpkı babası dürzü. Burnundan düşmü|. He he he... Tepeyi çıkmışlardı. Bir boyuna aştılar. Derey» aşağı yürümeğe başladılar. Seyit Ali bağırdı, Dırrıss. doo! Almış başmı gider deyyusun malı, dırnıss! Koş Ali, önüne var, durdıır şunu koşt Ali inij aşağı kestirmeden koştu. Bol pantolonunun içinde çelimsiz bacakları öylece belli oluyordu. Ananı seveyim senin ananı. Dulkarı ananı. Ne istersin anasmdan la? 1 Sevaptır kardaşım, dul karı bu. özlemiştir. Yirik Habip bu çeşit şakalardan hoşlanmıyordu. Kafayı indirmiş yürüyordu kendi halinde. Ula ula! diye bağırdı birden. Esek devriliyor ula! Ali yeüş Ali! Ali katırı bıraktı, eşeğe doğru koştu. Ama yetişemedi. Kara eseğin yükü bir yana ağıverdi. Eşek kulaklan dikti. öylece kaldı. Vay delibozuk vay! Çöz ipleri la çabuk! Modul Osmanın eşeğiydi. Ağır ağır vardı, bir tekme atfı esefin kıçına. Dürzü' Adam gibi giteene! Eşek kulakları büsbütün dikti. Kocaman gözl* ri korkuyla parhyordu. (Arkası var) «EASY RİDER» VE HİPPİ AHLÂKI ORE'un «kaçış gençliği» nin beyaz perdedeki ılk destanı olması yamnda, «Hippi» ahlâkım, «Hippi düşüncesi»nl vermesi bakımından 6nemli bir ftlm de, Denni§ Hopper adlı bir Amerikalı oyuncunun yönettiği ve Henry Fonda'nm oğlu Peter Fonda İle Hopper'in başrollerini oynadıklan «Easy Rider» adlı filmdi. Amerikan sinema endüstrisinin çarklarının tamamen dışmda, özgür bir biçimde gerçekleştirilen bu kurdelânın en Ugınç yönü, Amerikada çevrüebilmıs ve dünyaya yayılabilmlş olmasıydı. Film, motosikletlenyle Amerikayı baştanbaşa gezen 2 Amerikan hippi'sinin bu gezileri sırasında Amerikan hippi dtinyasını ve öte yandan da Amerıkanm «çirkin yönü»nü keşfetmelerini anlatıyordu. Afişlerdeki ünlü ciimle ise «Amerikayı arayan ve bulamıyan 2 hippi'nin serflveni» idi Amerikan orta sınıfımn katılığı, tutuculuğu, şartlanmışlığınm ne den1 acımasız olduğunu 1 keşfediyorlardı çiçek çocuklan.. Bu keşlf, hayatlarına mal oluyordu, ne yazık kl. Bu çok basit, çok etkileyici film, dünyanın başkentlerinde sirema kapılarında özellıkle gençlerden ve hippi'lerden oluşan kuynıklar meydana getiriyor, Sharon Tate cinayetinin abartmalı etkisiyle M DİŞİ BOND MODESTY OLAYI GEBBtCBH VE İ 'MİM CDŞVET TÇJİI,lPİN|' KABUL S İCIM Dl TİFFANY JONES / BEJO SAMA ME ( TtM t£İ RMTADA X VORSUM,SEWİ J&MEDlM SİUİ BIC ÇEYLE.IZ SATMA.VA. C5EJ ı l V l ',*&"'* V/*il fil TEŞEKKÜR Sevgili annemiz ŞERİFE APAYDIN'ın hastahğında gösterdlkleri yakm alâka ve hassasıyet ile yaptıklan ame liyatla bizleri minnettar bırakan çok değerli Hocam, Timsal Cerrah Op. Dr. Anestezi bölümü şef ve yar dımcüan ile ameliyatına iştlrak eden operator arkadaşlarıma, gerekli ilgılerini esirgemiyen Klinik ve Lâboratuvar Mütehassıslan ile Saym Patoloğ Doçent Dr. Feriha Öz'e, ziyaretlerinl eksik etmiyen muhterem Başhekim, diğer hekimler ve Eczacı arkadaşlanma, sevgi ve saygı gösterisinde bulunan Asistan kardeşlerime, hemşirelere ve yardımcı per sonele, hatınnı soran bütün yakınlanmıza candan ve derinden teşekkür ederiz. Çocuklan: Dr. Nureddin Apaydm Nuriye Genç Nevin Ortaç • «••••••»»•••••I Hazım BUMtN'E VEFAT Merhum Hasan Eloğlu"nun eşı, GUzin Tosuner ve Metlıı Eloğlu'nun anneleri, Nur Eloğlu ile Fehmi Tosuner'in kayınvalideleri, Oğuz, Hasan ve Şiir'in bUyUkannelert PERSONEL ALINACAKTIR Başmüdürlüfümüz servislerinde çalıştırümak flzere 10/2/1970 tarihinde saat 14.30 da yapüacak sınavla Sanat Enstitüsü mezunu Personel alınacaktır. Aşağıdakl nitelikleri haiz olanlann nüfus cüzdanı, diploma ve bir fotoğrafla 9/2/1970 tarihi akşamma kadar Personel Amirliğine müracaatlan ilân olunur. UAMIM... BfB FİMCAMCIK • ISTÎ Cumhuriyet 982 DOKTOR FAEVIA NAHtDE ELOĞLU vefat etmiştir. Cenazesi 3111970 Cuma namazını mütaakip Üsküdar Fıstıkağacı Camiinden alınarak Çakaldağı kabristanına defnedilecektir. Cumburlyet Ml Süreyya Atamal ] Muaycnehanesini nakletti İst. Telefon Başmüdürliiğü Yeni adres: Sıraselvüer 89 (Taksün Site) K. 2 Tel: 44 57 44 < j j İ j 1 EnstitO mezunu olmak. 2 18 yaşından küçük 35 yaşından büyük olmamak. S Askprliğini yapmış olmak. (Basın: 10741/977)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear