26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAHİFE DÖRT lar sırasında blr Türk mermisl tufeğun>zın su tertıbatlı sogutnıa deposunu deldıgınden, suyumuz tamamen akıp gıtti. Delıgi guçlükle onardık, fakat su bulmak, işt« asıl mesele bu. Evvelâ matralanmızı ve bütün yedek suyumuzu kullandık. Fakat pVşamn. doğru devamlı atışlarla kızan tüfekte su yıne azaldı. Karanlık basürdıktan sonra, Teğmen Eddie^Carge, Paddy lle beni, ne pahasına olursa olsun su bulmakla görevlendirdi. Gece ziıiri karanlık. Kendlır.izi dik yamaçtan asağı doğru koyverdik. Arazl öyle sarp kl, durmak lstesek büe artık tabana varana kadar imkânsız. Yan kayar, yan yuvarlanır gibıyiz. Meylln sonuna geldiğiroiz sırada birden bir ses gürledl karşıdan «DUR PAROLA!» Karanlığa rağmen bir süngünün ölum saçan panltısını seçmiştim. Hapı yuttuk, dlye düşündüm içimden. Zira o çetin savaş gününün ölüm kalım mücadelesi içinde bu kabil teferrüatla uğraşacak zamanımız olmamışfı. Paroladan falan haberüniz yoktu bizim. Beynime bir yıldınm çarpmış gıbıydi. Ne olacak, şımdi ne yapacağız derken, bizım Paddy, tam bir Irlandalı kurnazlığıyla, her zaman geçerli olan bir kelimeyl haskırdı: «P»rola BİRA..» Bunu da nereden uydurdu. Ne olacak bakalım diye merakla beklıyordum. Fakat bu heyecanlı bekle^şim çok sürmedi Karşı taraftaki haşin nöbetçiden tatlı, yumuşak ve dostça bir cevap geldi: «Geç arkadaş!» 20 Ocak 1970 CUMHTJRİYET Mehmetçik ve An/ahlar BAHA VEFA KARATAY Anlatan: K. J. STKES. Gelibolu'daki rütbesi ve görevi: Piyade eri, 16 ncı Tabur Bugünkü adresi: 13 ALEXANDER SREET, WEMBLEY ELİBOLU savaşlanna alt, yaşayan ANZAK'lardan der leraek istediğiniz hâtıralara ben, aşağıdakl yazılanmı sunarak cevap vennek istedim. Bilrrem o günleri yaşatan bu notlanm sizin lçin faydalı olabilecek ml? O Curtney mevziindeyiz. Akşaır.ın alaca rengi yavaş yavas gecenin karanlığıyla yer değiştiriyor. Ara sıra kulak tırraalayan sılâh sesleri duyulmasa güzel bîr gece baslangıcı denebilecek bir an.. Sırtlann gerisindeki vadiden, çoktandır kulaklanmızın yaban cı kaldığı bir ses, blr melodi etraftakı tepelere doğru yükseldı 16 ncı taburdan Mac MAHON. kometiyle bu savaş sahnesınin kaplayan içli blr besteyı çalmaya başlamıştı. Kornetten yükselen bu melodi «Un peu d'amoar» du. Bir anda bütün atışlar durdu. Savaş unutulmuştu sankl. Ç'.mcü etraftald sırtlar, tepeler ve siperler birbirlne düşman Turk ve Avustralya askerleriyle dolu değü. Herkes bu melocLnin sibirleyen nağmelertyle bırleşmiş, kaynaşmış gibi... Son notalar karaaUk sessizllğin koynunda perde perde erl S Yarasız yaralının uyandırdığı panik yip giderken siperlerden yükselen aUaş sesleri dolduruyor goceyi. Türkler de Avustralyalüar da ayni zamanda alkışlıyorlar bu üstad kornetçiyi. Sonra birkaç dakika süren derin bir sessızlık ve arkasındar. ylne tlifek sesleri... Savaş! A 26 Nisan 1915. Geliboluya çıkıştan ve saatlerce deram eden çarpışmalardan sonra hepimlz yorgun haldeyiz. Savaş durakladı, gece bastırdı. Durgun ve sessız bir gece.. Tam bu sırada Türk siperlerlnden doğru yükselen bir ses geceyl doldurdu. (ALLAHÜ EKBER, ALLAHÜ EKBER!). Ne olduğunu anlayamadığımızdan hemen alârma geçtik. Tüfeğime sanldım. Karanlığa doğru çevirdim namluyu. Karanlığa rağmen, seçebüdlğımiz manzara heplmizl hayretler içinde bıraktı. Hemen ilerimizde, burnumuzun dlbinde denecek kadar yakın lurk siperlerinin öniine çıkmış, beyaz sanklı bir dın adamı, ayakta ve fütursuzca dinl görevinl yapmaktaydı. Bu cesur din adamına Karşı bızım taraftan hiçbır hareket olmadı. Bır tüfek patlamadı. Elim tetikte. Dokunuversem hayatına son vermekliğim işten bile değü. Fakat hayır.. Q Gelibolu'da Fopes Hül mevziindeyiz. Günlerden 26 Nisan. 16 ncı tabur makineli tülek takımında görevliyim. Maksim tüfeğinin 1 numarası benım, 2 numaralı er ise O'Brien. BUtün gun devam eden atıs Gelibolu uvajUrma katıUn Anzakiardan Mr. Balfour jlmdi 78 yafinda Anlatan: JOHN BALFOUR Rütbesi ve görevi: Piyade çavuşu, 1. Avustralya tümen kaJoh n BaUour, Gelibolu Savagı yıllannda, 19 yaşında Resimdekiler soldan sağa: Griffin, Bazley ve Balfour, rargâbo. Bugünkü adresi: 51 CAPTAİN COOK !, CRESCENT CANBERRA . AUSTRALİA. VUSTRALTA"nm VİKTORİA eyaletınde doğdum. Halen 78 yaşındayım. Çanakkale savaşlanna 1. ANZAK tümeni içinde, karargâh çavuşu olarak katıldım. 22 yaşında bir delikanlıydım o zaman. Gelibolu'dan kalan hâtıralanm arasında acı, tatlı nıce olaylar yer alır. Mangamdakl \*REN isimU bir erin, çıkarmanın hemen akabinde yaralanarak hastahaneye gidişi ve uzun bir tedaviden sonra iylleşerek tekrar mangama döndüğü dekıkalar içinde garip bir tesadUfle yine yaralanışı unutamacUğım olaylar arasındadır. Böylece Wren. Geliboluya ikl defa çıkmış, lakat her seferinde de hpnüz herhangi bir hizmete başlayamadan savaş sahnesinden yaralı olarak aynlmıştı. Malkoçoğlu Konuveresim:AYHAN BAŞOĞLU i TUHA CASUSU A Melih Cevdet Anday 75 Aktör BUâl «Atasözü gibi bir şey diye geçirdl lçinden. Bilmiyordum, dedi. Adam gülümsedi. Hemen yukan çıkıp da ne yapacaksınu? diye sordu. Aktör Bilal: tşim var, gideceğim, dedi. öteki büsbütün sırıtarak: Sizin işiniz burada değü mi? dedi. Aktör BUâl: Hayır, dedi, tiyatrom var benim. Bu gece ye nl bir oyuna bajhyoruz da. Adam: Bu gece mi? diye sordu. Evet. Bu gece nasü olur? Neden olmasın? Çünkü biz ffandl açağıy» ineceğiz, oradakl işimizi bitirdikten sonra yukan kata çıkacağız, yukarda ne kadar kalacağımızı bilmem ama her halde çabuk inemeyız. Asağı indikten sonra da yapacağımız çok is var. Ikinci ker inijimizde demek istiyo rum. Ama ikinci ker yukan çıkışımızda işimiz belki de birincisinden daha çabuk biter, ama aşağı indiğimizde... Uçüncü kez indiğünizde demek istiyorum... Aktör BUâl Kaç kez inip çıkacağız? diye sordu. Adam: tşte, dedi, onu tam olarak söyliyemiyeceğim için, oyuna bu gece başlamasanız diyordum. Aktör Bilâl: Bu kadar inip çıkacak ne var, dedi dalgın dalgın. Beni çağırmaiarında bir yanhşlık olduğunu er geç anhyacaklardır. Evimde uyumuşum. Uyurum ya, buna ne karışırlar? Sonra, yemin ederım, kapıda memurun beklediğinıjen haberım yoktu. Hem ben izin dilekçesi verdim. Kendi müfettışlerınin elinde dilekçe. Müfettişin sol elmın orta parma ğma gelınce, elini boyuna cebinde tuttuğu için dıkkatimizi çekiyordu. Biz onun elini zorla cebinden çıkarıp parmağına bakmadık ya... Dosyalarda müfettiş yollandığına daır kayıt yokmuş». Ama adam, ben müfettişim diyor Doğrusu, açıkça sdylemedi, ama ne bileyim, her halinden b^lliydi.. Nerden bel liydi? Şimdi nasıl söyliyeyim... Provalarımızı izüyor du. Hattâ karışıyordu çalışmalarımıza.. Tamam, şımdı buldum: dedi bir gun. ben beşınci sınıf müfet tişim dedi Yukan çıkarlarken memur: Alt kattaki yardımcı büroyu en üst kata getirseler bu inip cıkmalar ortadan kalkar diye dusünülebilir, dıyordu. Fakat işin içyüzunü bilmiyenler böyle düşünür çoğu zaman, çiınkü inip çıkma süresi içinde yukarı kattakiler kendi işlemlerini tamamla mak için vakit kazanırlar. Gerçekte bu işlemler hıç bir zaman tamamlanmaz, aşağı kattan gelsn bilgi üst kattaki işlemin yönünü değiştirir çünkü. böylece aşağı kattakilerin işi de yeniden başlar. Siz bugün öğleden sonra uyuyacağımza doğruca buraya gelseydiniz belki daha iyi olurdu. Çünkü... Aktör Bilâl: Ben çagınldığımı bilmiyordum ki, dedi. Son provayı bitirdikten sonra, oyun saatıne kadar biraz dinlenmek ıçın uzandım. Yorgunluktan uyumuşum. Gerçi soyunmadan yatabılirdım, ama öyle yapsaydım ne değışırdi? Çünku telefon çalar çalmaz uyandun, hemen giymip asağıya indim. Kapıda memurun bekledigıni bilmiyordum. Sonra miıdürün kusması niçın benim. yüzümden oluyormuş? Bunu anlıyamıyorum Siz de gördünüz, ben dısan çıkarken elektriğmi kapattım. Demek ki uyumak istiyor. Neden uyumak istiyor? Hasta da ondan. Beni burada tutamazlar, oyunum var benim. KimbUır kaçıncı kez aşağı inerlerken memur, orta kat koridorlanndan biriodeki bir sırayı gösterdi. Burada biraz dinlenelim, daha çok İşimiz var da.. dedi. Aktör Bilâl, yorgun argın oturdu sıraya. Ne kadar sürer daha? diye sordu. Adam esneyerek: Bilemem, dedi. Ve çenesirü göğsüne dayayıp uyumağa başladı. Aktör Bilâl, saatine bakarak A.Y.O.T.'ye geldiğinden beri üç saat geçmiş olduğunu anladı. Ne yapacağmı bilemiyordu. Seyirci tiyatroyu doldurmuş olmalıydı. Arkadaşlan makyajlarım yapmış, onu bekliyorlardı elbet. Ama Bilâl gelmeden başlama zillerini çaldırmazlardı. Merak içinde olmalıydılar. Memuru dürterek: Ben gideceğim, dedi. Adam uyanmadı, hattâ haflîten horlamağa bile başlamıştı. Koridorda klmsecikler yoktu. Aktör Bilâl birkaç kez saatine baktı ve dayanamayıp fırladı yerinden Merdivenleri üçer beşer atlayarak indl. A.Y.O.T.'nln sokak kapısında makineli tabanca taşıyan ikl memur duruyordu Çıkarken ona bakmadılar bile. Aktör Bilâl, şaştı bu işe, ama Uzerinde durmadı. duracak vakti yoktu çünkü, oyunun başlamasına beş dakika kalnuştı. Tiyatroya blr an önce yeöşmek için sağa sola koştu, blr araba aradı, bulamadı; otobüs de yoktu. Artık koşmaktan baska çaresi kalmamıştı. Ceketıni eline aldı, başladı koşmağa. Fakat aklı gene de A.Y.O.T. deydi. A.Y.O.T. nin yukarı katı ile alt katı arasında kaç kez inip çıktığım hesaplamağa çalışıyor, ama her seferinde yanıldığmı anlayarak yeniden sayıyordu. Kusan müdür onu, buyuk ceza vermeğe yetkill olan yukan kattaki üst makamlara yollamıştı. Fakat yukan kata çıktıklannda aktör Bilâl, kusan mudürden rütbece daha aşağı oldukları anlaşılan memurlann eline düşmüştü. Bunlar, bütun soruları bir yana bırakıp onun yaşamı üzennde durmuşlar ve konuşmanın ortalanna doğru dosyasmdaki eksıklerm tamamlanması için onu aşağı kata yollamışlardı. Dosyasmdaki eksıklerin de doğum yılı ve doğum yeri olduğu anlaşılmıştı. Aşağı kata ilk inişinde olmuştu bu. Ondan sonra yukan kata çıktığmda mesleğini sormuşlardı ona. Şaşılacak şey değil ml, tiyatrocu olduğunu hiç biri bilmiyordu. tçlerinden biri «Tıyatromız nerde?» diye sormuştu va aktor Bilâl bu soruyu da cevaplandırınca yenlaen aşağı kata yollamışlardı onu, böyle blr tlyatronun olup olmadığınm dosyalardan bulunması için. Dosyalarda ise böyle bir tiyatronun olduğuna dair hiç bir kayıt yoktu. Yeniden yukan çıkınca tiyatronun yerinl sordular ona, fakat o yerde bir tlyatro değil. A.Y.O.T."nin bir tutuklarevi bulunduğu ortaya çıkıyordu. Aktör Bilâl gülüyordu artık, ama karşısındakiler gülmuyorlar, ganp garip bakıyorlardı onun ytiztine. Böylece yukarı aşağı İnip çıktıkça lşler büsbütün sarpa sanyordu, Aktör Bilâl, elinde ceketl, koşarken «Nasıl oldu da bu kadar kolay kurtuldum» diye düşünüyordu, «Koca A.Y.O.T. nerdeyse boşalmış glbıydı, kondorlarda kimseler yoktu, yammdaki memur uyuyordu, kapıdaki nöbetçıler bakmadılar bile bana.» Bütün bunları düşünde görmüş olması akla çok daha yakmdı. A.Y.OT.'nın hoparlörleri «ölülennizl bildt rin, oliiİPimizi bildirin!» diye cesleniyordu. Belkl de o A.Y.O.T. deyken bir yerlerde bir çarpışma, bir baskm olmuştu. Gerçl ölümler sadece çarpışma ya da baskınlardan olmuyordu; serserf kurşunlardan, komplolordan ölüp gıdenler daha çoktu. Belki bu gece onlan da tehlikeler beklıyordu tiyatroda. Aktör B^l. bu tehlikelerden çok, aklmdan korktuğunır düşündü o an ve A.Y.O.T. de onu aşağı kattan yukan, kattan aşağı götürüp getıren memura merdivenlerde söyledığı sozleri düşündükçe kendine lnanamadı. Suolulugu benımsemişti sanki; evinde yorgunluktan uyudugunu, soyunmadan da yatabileceğini, kapıda bır memurun bekledığini bilmedığini, müdürun kusmasından sorumluluk alamayacağmı söy lemekle savunmaşa kalkmıştı kendini. Burnunda keskm bır kusmuk kokusu ile öğürdü. Başmı bır duvara dayayıp rahatlamak lstıyordu; terlemışti, ama bu ter koşmaktan değil, mldesine vuran smır bozukluğundandı. «Makyaj İçin hiç vaktım kalmıyor» diye düşündü. Yorgunluktan ayaklarmı one düşecekmiş gibi atıyor, bu yüzden de tabanlannm alö acıyortJu. Birlncl perdedekı tıradmı okumağa yeltendl, fakat provalannı ızlıyen AY.O.T. müfettişinto sol eünin ort» parmağı olmadığı aklına gellyor, rolünü unutuyordu. Nasıl olur da kendl gönderdikleri müfettısı bılmezlerdı. Şu anda Nigârla karşıla^sa. Nıgâr'ın yüzünü bulamıyordu. «Ölülerinlzl bildirin, ölülernizi bildirin!» Niçin; «Bu son» diye yazmıştı Nıgâr'a. Sonu olan ne vardı bu dünyada? Boşlukta koşar gibiydl. Bırden tiyatroyu buldu Sarşısında. Fakat ısıklar, ışıklar hani? Afışler nerde? Tiyatronun kapısı neden böyle tenha? Oralarda duran üç beş kişı kim? Düşündü, başım kaldınp tiyatronun levhasma baktı: «Asayişi Yerleştirme Olağanüstü Teşkilâtı Genel Direktörlüğü Tutuklarevr 65» yazılı idi levhada. Demek onun tiyatrosu altmış besmcı A.Y.O.T tutuklarevi olmuştu. Ne zamandan ben? Bağırmağ' başladı: Burası tutuklarevl değıldir. tiyatromdur benim. Ve kapıyı yumruklamaga başladı. Böyle bagırıp kapıyı yumrukladıkça içerden uğultuya benzer sesler geldi ve kapıyı A.Y.O.T.'nin üniformah bır memuru açtı. Ne istiyorsun? dıye sordu. Aktör Bilâl içeri hamle ettl, memurlar Ü9leştıler ve onu dışan itip kapıyı kapadılar. Bu sırada ellerinde coplarla iki A.Y.O.T. memuru yanına geldi. Ne İstiyorsun? diye sordular onlar da. Bağınyordu aktör Bilal: Tıyatromu elimden alamazsmız, hakkıııı» yok buna, çekilin yanımdan, açm kapılan 1 tçlerinden biri ötekme: Delirmiş, dedi. Biraz ötelerinde üç Idşl onlan seyrediyordtıAktör Bilâl: Ben delı değiüm dedi. Oyunum var bu aksam. BUtün biletler satılmıştı. Halkı almadınız mı ıçeri yoksa? Arkadaşlanm nerde? A Y O T.'nin eli coplu memurlarından biri: Halk içerde, dedi Ama hepsi suçlu olduğu için tutukladık onlan. (Arftam rar) ••••••••••••«*•• •••«••••••«••••a •••••••••••«•••• ATEŞ ETMEOlM FICLÛ.TTIM SOL Bir dığer olay ise şudur: TUrnen karargâhı civarmda bomba ve diğer patlayıcı maddelert kısmen monte, kısmen imâ! eden bir atolye ve depo vardı. Burada hazırlanan infılâk maddeieri katırlara yüklenerek ilerl hctlara sevkolunurdu. Bır defasmda. infılâk maddelerınin yüklu oîduğu bu hayvan'.ardan biıi tam yüruyuşe geçtıği sırada n&sıl olduysa şıddetle yuvarlanrrış ve korkunç bir patlayış rrevdana gelmışti. Duyduğumuz gürültü üzerine çadırlanmızdan, çukurlanmızdan tırladıgımızda ortalığı bir toz ve duman bu'.utunun kaplacbSım, param parça" olmuş hayvanın kanlı uzuvlarının etrala vayılmış bulunduğunu görmUştuk. Bu esnada civarda bulunan erlerden bırinin de yüzünün kanla kapîı old"''" "örulmüş ve varalı er tarafımızdan hemen has tshane çadınna eötürülmüstU. Sıhhiyeler ve doktor, erin yüzurdeki kanı dikkatle sıldiler. acır.mm gozleri ve alnı açılınca hepimız hayretler ıcınde Kaldık Ne bır sıyrık, ne bir vara V£.rdl. Meğer ııqn" l 'inın katınn vücudundan kopan kanU bir parça erin yüzüne yapışmış, kendisi de dahıl hepimız bunu tehlıkPİı bir yaraianma sanmıştık. Durumun açıklığa kr.vuşması üzprine orada olanların nasıl kahkahalarla gülduklenni tahmm edersimz zannederim. Gelibolu savaşlannda otz Turk askerine «JACKO», «JOHNY TURK» adlannı vertnzştik. Bu ısimler derin bir s^mpatinın ifadelerivdi. O bizim düşmanımızdı ama, kısa sıırede bu dii^nıanlık duv^usu yerini karçüıklı bir savRi ve seıroative tf>rk etmistl Bu bir ssvas d°§ildi ve sankı bir «ıpor musabakası yapıyorduk. Yurekten dılerim ki, Avustraiya Turkiye arasmdaki mü nasebetler daima en iyi ^ekilde devam etsin.» »••••••••*•••••• •••••«•••••••••a ••«••••••••••••a ılllllllllllllll RAUATSIZ YARIN: Hiçbir kuvvet, Türk askerini kendi toprağında yenemez İMSAM â(D6CE<3l E VEFAT Sevgili babamız, emekli harb mâlulu subay, eski Istanbul Belediye Encümeni ve Istanbul Ticaret ve Sanayi Odaları îdare Heyeti âzâların dan Topkapıh BİCAN BAĞCIOĞLU 181.1970 pazar gecesi Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Cena zesı 20.11970 Sah gunü Topkapı Ahmetpaşa Camünden öğle namazını mütaakıp alma rak Edirnekapı Şehitliğine defnedilecektir. Bağcıoğlu ve Görkem Aileleri NOT: Çelenk gonderilmemesı rıca olunur. Cumhuriyet 6«3
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear