28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
r. SAHİFE DÖRT 17 Ocak 1970 CUMHURITET Mehmetçik ve Anzaldar BAHA VEFA KARATAY Anlatan: E.H. DARBY. Gelibolu'daki rütbesi ve görevi: 14'üncü yanhşlık seyyar hastahanede mermi duşmuş ve bir Türk koeseri olan bu durum da sıhhiye eri mutanlığınca derhal ozur dılekle Bugünkü adresi : 35 rıyle izah edılmıştı. Yıllardır herkese Lewis Crescent, Wo anlatüğım gibi, size desöylediğim, bütün saodviHe west 5011 mımiyetimle söylüyorum ki, sizin askerlenniz dunyanın yalnız en South Australia "Tanrı Türkü korusun, onu, yurduna göz dikecek düşmana üstün kılsın,, Ağustosunda çıkmış ve son tahliye gününe kadar da orada kalmıstır. Sağdaki birinci Frank E. Rumboll'u resinı yıllarında üniforma ile gösteriyor. İkinci resimde şimdiki halidir. savaş TELAŞ B ELİBOLU'ya Sugla körfezine, 14 uncü sahra hastahanesi içınde sıhhiye eri olarak katıldım Harb çıktığı zaman henüz 17 ya fimda olmama rağmen, büyülterek 21 yapmış ve böylece askere ıLnmamı sağlamıştım. Sugla'ya sabahın erken saatlerınde çıkmıya başlamıştık. Çıkışı mız, karşı tarafın topçu ateşi altmda oldu. Bu arada, savaş birlikleri ile beraber olan hastahanemiz murettebatından da bir kısım kayıp verdik. Lâkın bu normal bir durumdu. Türklerin hastahanemızı bu çıkış sırasında savaş kıtalarından tefrıkıne elbette ki ımkân yoktu. Nıtekim karaya ayak basıp, çadırımızı kurduktan ve üzerine kızılhaç bayrağını çektıkten sonra, karşımızdaki mert düşmandan en üstün bir dıkkat gordük. Bütün savaşlar sırasında "'tphanemiz civartna sadece uç cesur, en iyi muharipleri değil, aynı zamanda en kibar askerleridir. Benim birliğim Geliboluya 1915 T AHLtYE günü, bize verilen tâlimat (A) kıyısı ismi verilen yere intikal ile orada bizi bekliyecek sandallarla 16 ncı hastahane gemisine (Valdivıa ge misıne) binmekti. Kıyıda bulun mamız için bildirilen saatte (14.00) de orada idik. Lâkin görünürde ne sandal, ne bir başka araç yoktu. Oldukça telâşlanmıştık. Savaşirt tam son gününde esir olacağımızı düjünerek üzuluyorduk. Neyse ki kader alnunıza yazmamış bunu. Sandallar tam 3,5 saatlık bir gecikme ile de olsa nihayet geldi ve bizi hastahane gemisine ulaştırdı. Yurttaşlarınıza olan hayranhğımı burada bir kere daha ifade etmekten iftihar duyuyorum. Şim dıye kadar olduğu gibi, ölünceye kadar da bu hayranlığunı her \erde tekrarlıyacağun. Türkiyeyi ziyaret edebümek, Turk halkı ile yakından temas sağlamak ilerden beri içimde yaşamış büyük arzu olmasına rağmen çesitli güçlüklerle gerçekleştıremedün. Yazılarıma son verirken, müsaade ederseniz şunu bir kere daha belirteyim ki, yalnız ben değıl, Gelibolu'da savaşmış her asker, kahraman erlerinizin dunyada eşı olmadığuıda muttefıktir. ve yurdunuza göz dikecek her duşmana üstun kılsın.» Anlatan : Frank E. Rumboll Gelibolu'daki rütbesi ve görevi: l'nci tümen muhabere eri Bugünkü adresi: 7 Georgs Ave. Glandore S. AUSTRALİA pılmak zorunda kalınmıştı. Sonradan anlaşıldı ki, tesbit ettığım o mesaj, Turk hatlaruıdan ve bılmedığımız bir Türk dostumuz tarafmdan verilmiş değil, fakat bızım muhaberecilerimızden bırinın yaptığı azizlikten iba retmış. Bir savaş alanında yapılmaması gereken bir şaka, amma hıç şuphe etmıyorum ki bize bü yuk fayda sağlamıştı. O savaşlarda biz Türkleri sadece çok cesur askerler olarak değıl, a>Tiı zdrranda asil muharıpler olarak da tanıdık. Iki taraf da aldıkları esirlere tam bir dost muamelesi göstermışti. ^ Üç ANZAK arkadaşun 1965 yılında Gelıboluyu ziyaret ıçın Türkıyeye gıttıler. Dönuşlerinde onları uzun uzun dınledım. Orada gdrduklerı husnu kabul ve mi safırseverlık hepimızi pek duygulandırdı. Şahsen büyuk arzum olan böyle bir geziyi sağlık duru mum le dığer sebeplerle geıv'kleştirememiş olmaktan üzgunum. Bu kabıl karşılıklı temasların ara ; mızda mevcut ve ebed olmasını yürekten temenni ettiğım dosiiuğu takviye edeceğine inanıyorunu YARIN (ÖZELLÎKLE SİPER SAVASLARINDA TÜRK ASKERININ DÜNYADA BİR EŞINt BULMAK EVIKÂNStZDIR.) Frank E. Rumboll, Çanakkale Savaşları sırasında Gelibolu' da, cephe gerisinde arkadaşlar ile. Onlar isteselerdi bizim hastahaneyi bir anda havaja uçurabilirlerdı. Onlar üstun insanlardı. Tann sizleri, hepinizi korusun G Konuveresim AYHAN BAŞÖGLU TUNA CASUSU ELİBOLUDA muhabere eri olarak 1. tumen, 2 nci tugay ve 3 üncü tugay karargâhlarında vazıfe gördum. Karargâhta çalışmam dolayısiyle başta değer lı komutan Bridges olmak üzere bazı yuksek rutbeli subay ve komutanlarımızı yakından tanımak imkânım da olmuştur. Bir gün, hiç unutmam, üçdört arkadaşımla çalılıklar arasında yakacak toplamıya çahşıyorduk. 40 yarda kadar ilerimizde, sırt üzerınde General Bndges'i gorduk. Cepheyi yakından kontrol etmek için en ileri hatlara kadar gıtnmti. B>ze seslenerek, ne vaptığımızı sordu. Odun topladığunızı oğremnce de; «Burada, benim bulunduğum yerin civarında dolu..» dıye haber verdi. Kendisine •Teşekkur ederiz efendim, hemen oraya jjelecejiz» cevabını verdim. General âdeta telâşla hay kırdı. •Hayır, hayır gelraeyin. Duruıı orada, ben size >uvarlarım.» Onun bu jestine karşı içimız şükranla dolmuştu. Bu durum, büyük bir komutanın astlarını nasıl düşündüğünün, koruduğunun ve ne derece alçak gö nüllü olabildiğinin canh örneğiydi. Geliboluya çıktığımızm henüz üçüncü gunüydü. Kıyıda kazdığım küçük bir çukur içinde, babamdan ulaşan mektubu okuyordum. Başımın üstünden durmadan vızıldayarak mermiler geçiyordu. Babam mektubuna, «Bilmem bu satırlanm nerede eline geçecek ve o anda aen ne yapmaktasın?. dıye başlamıştı. O cümleleri okurken içim nasıl burkulmuştu. Cok uzaklarda kal mış memleketimin ve yakınlarımın hasreti bumumda tütüyordu. «Acaba dönecek miyim, bir daha ka\ruşabilecek miyim?» diye düşünmekten kendimi alamamıştım. Melih Cevdet Anday 72 Ancak şunu da bıliriz ki, yukarmın alacağı ka rarlarda hiç bir zaman bu raprların etkisi olmayacaktır. Varsayalım ki, toplanan bütün raporlarda aynı gdruş ortaya konmuştur; yukarı kat işte asıl o zaman tersıne karar verir diye bir söylenti var. Soylenü dıyorum, çünkü bütün raporlarda hangi gorüşlerin öne sürüldüğü hiç bir zaman biltaemez. Belki şaşıracaksınız ama, benim raporumun neyi savunduğu bile belli olmaz, çünkü raporumu nasıl yazmam gerektiği bana söylenmiştir ve yazıhrken çünkü başkası yazar gene de değiştirilir. Asayişi Yerleştirme Olağanüstü Teşkilâtı Genel Direktörlüğü kararlarının bir gerekçeye dayanması özellikle istenir. Böylece kentlilerin uyuşukluğa düşmeleri önlenmiş olur. Çünkü gerekçeler bilindikçe, yayıldıkça kentliler davranıslarını onlara uydurma ğa başlarlar, bu ise teşkilâtın varlığını zamanla sar sar. Neyin iyilik, neyin kötülük olduğunu, hangi hareketin ceza göreceğini, hangi hareketin görmeye ceğini, ne zaman, nasıl bir emir geleceğini kimse bilmezse. Âsayişi Yerleştirme Olafanüstü Teşkilâtı Genel Direktorlüğüne inanç artar ve o güçlenir. Artık kentlilerin yapacağı tek iş, onu beklemek olur. Benim söyliyeceklerim bu kadar. Görevinizi yapm. ama yarınınıza güvenmeyin! Onun iyi ya da kötü olacağını bilmek sizin elinizde dejildir. Ger çekte iyilik ve kötülük aym seydir. Çünkü ikisi de Asayişi Yerlestirme Olağanüstü Teşkilâtmdan gelmedir. Teşkilâtımtz ise, şükür ki, akü dışı bir düzenle işlemektedir. Aktör Bilâl için gerçi sSylenecek hiç bir sö* kalmamıştı artık: ama günlerden beri birlikte çahştıkları evet, birlikte çalıştıkları A.Y.O.T. mü fettişini bağlayacak bir durum yaratıp bundan ya rarlanmak isteği gene de ağır basıyordu onda. Oyun başladıktan sonra AY.O.T. den gelebilecek herhangi bir önleyici karar karşısında hiç obnazsa müfettişi güç durumda bırakmak, gene de bir ba şan olurdu. Bu başannm ön hazırhklanndan biri oldueuna inanarak: Ama bugüne kadarki çahşmalanmız için bir karşı düşünceniz olmadığında birliğiz sanıyorum. dedi. Bunu belirtmekte bir sakınca yoktur. A.YOT. müfettişi gülümseverek: Siz devam edir.iz, dedi. Benim burada bulunmam ile bulunmamam arasında bir ayrım ola maz. Âsayişi Yerleştirme Olağanüstü Teşkilâtı her zaman, her yerde vardır. Bunu bilmek yetmeli size. Prova neşesizlik içinde yeniden başladı. Fakat oyunculardan hiç birinin, özellikle aktör Bilâl'in içi rahat değildi. Müfettişin konuşmaları onları ku^kulandırmıştı. Oyun günü baslarma olmadık bir şeyin geleceğinden kaygılanıyorlardı. Nitekim bu kaygunun yerinde olduğu da ortaya çıktı. Müfettiş genel provada da bulunduktan sonra, oyuncuların ellerim sıkıp onlara başarılar dileyerek tiyatrodan ayrıldı. Vakit oğle suları idi. Perdeyi o akşam açacaklardı. Bütün biletler satılmıştı. Oyuncular, dinlenmek üzere evlerine dağıldılar. Aktör Bilâl de evine gitti; yıkandı, çalar saatini kurdu ve yatıp uyudu. Fakat çalar saatten önce telefon uyandırdı onu. A.Y.O.T. den çağınyorlardı. Aktör Bilâl, çağırılmasının nedenini sordu ise de, telefondaki adam bunu bilmediSini söyledı. Ama, dedi aktör Bilâl, bu akşam oyunumuz başlıyor, benim şimdı tiyatroya gitmem gerekli. Telefondaki ad*am: Orası beni ilgilendirmez, dedi. Uzun sürer mı dlye merak ediyorum. Bılemem, bunu geldiğinizde burada öğrenirsınız. Aktör Bilâl: Acaba, diye sordu, telefonu üstlerinizden birine bağlıyamaz mısınız? Adam: Üstlerden hangısıne? dedt şaşmış gibi. önce benim böyle bir yetkim yoktur, sonra rfa sizin çağınlmanız işi ile üstlerimden hangisınıri uğraştığını bilemem. En iyisi, vakit geçirmeden buraya gelmenizdir. Aktör Bilâl, palas pandıras hazırlandı A Y. O T. ye gitmeden önce tiyatroya uğramayı düçunüyordu. Fakat evinin kapısına çıkınca orada kendisini bir A.Y.O.T. memurunun beklemekte olduğunu gördü. Memur: Geç kaldınız, dedi kaşlannı kaldırarak. Burada bir saattir bekliyorum slzi. Aktör Bilâl: ' Telefon ettıler, dedi, aynca sizi yollamaları gerekli değildi. Memur: Bunun gerekli olup olmadığını biz bile* meyiz, dedi. Aktör Bilâl: Ama, diye dlk dik söylendi, sizin burada beklediğinizi ben nereden bilebilirdim? Geç kalmama gelince, hiç de geç kalmış değilim, telefon konusmasından sonra hemen gıyinip çıktım. Adamın midesl bozuktu anlaşılan, ikide bir geğiriyordu. ' Niçin soyunuyorsunuzî diye sordu So« yunmadan yatamaz mıydınız? Oyundan önce biraz dinleneyim diye düşünmüstüm, dedi aktör Bilâl. Hansi ovunrfan? dedi adam. Aktör Bilâl: Sizin bir şeyden haberiniz yok, dedi Bu aksam ovunumuz var bizim Memur: Oyunun sırası mı şımdi? dedi geğirerek. Otobüse«binerlerken aktör Bilâl: Asıl çağınlmamın sırası değıl, dıye terslendi adama. Adam: Onu şimdi anlayacağız, dedi ötekl arkadaslarınızm hiçbiri uyumuyor da siz uyuyorsunuz... Tuhaf âe^i] mi? Oysa bueün benim izın günümdü. Gerçi Asayişi Yerleştirme Olaganüstü Teşkilâtı Genel Direktörlü6ü memurlarının izinleri yoktur: daha doÇrusu. izınlı oldukları eünlerdp de çalısırlar Ama ne bilevim calısırken de «bugün de izin günümdür» diye düşünmek riinlendırici olur Sizin yüzünüzden buEÜn hiç Hinlenemedim tşte kentimizdekı haksızlıklarrfan biri Aktör Bilâl: Bu vüzden beni "suçlavamazsınız, dedi. Burada beklerken de «Bugün benim izin EÜnüm« dıvebilirdiniz. Buna karışan var mı' Haksızlık konusuna eelinee, şaşmamak elimde değil memur bev. Çağmlacağımı bilmediğim için uykuva vattım. Adam: Iste hep bövle vaptıklan İçin isler uzuyor, dedi otobüsten dışarı bakarak Gündüzün soj"unuo uvumak Nerde bu bolluk! A.Y O.T ye gelince. gegıren memur onu 'iır orfava sokup kprdi«i cekildi. Odada, «eflerden olduğu pnlaşılan bir memur oturuyordu Adam, aktör Bilâl'i sörünce: (Arkam var) GARİP OLAY Mayıs 1915 günü ise başımdan çok garip bir olay geçti: Hat kontrolünden henuz dönmüş, telgraf makinemın başına geçmiştim ki, aldığım mors işaretleriyle tesbit ettıklerim beni hayretler içinde bıraktı. Meçhul bir verici «Dikkat, Dik kat! diyordu, ben Türk. Dost Türk. Çok üzülüyorutn bütün Avustralyalüar bu gece imha olacak. Büyük Taarruza geçiyor Türk kuvvetleri...» Bu garip haberi derhal Kurmay Başkanımıza Albay C. B. Whıte ulaşürdım. Durum çok geçmeden General Bridges'e de büdinldı. General, inanılması güç de olsa gerekli tedbirlerin ha zırlanmasmı emretti. Biraz sonra. karargâha gelen raporların böyle bir durumu teyid edici oluşları işi daha ilgi çekici hâle ge tirmişti. Hakikaten aynı gün öğleden sonra Türk taarruzu büyük bir şıddetle başladı ve 19 Mayıs sabahına kadar devam etti. Şaşılacak bir şeydi amma biz de ha zırhkîı idik. Bu haber sayesinde. Cok kanlı geçen bu çarpışmalarm Türklere bilhassa ağır kayıplara mal olduğunu hatırlanm Öyle ki üç gün sonra, iki taraf ölulerinin kaldırılması için kısa sureli bir ateş kes anlaşması ya jIİJjjijjjjjjj D İ S İ B o n d iiiiii!!!i!ll!!!!İIİHİ!i!İİİİİİ!İİİİHİİIİİİIIİİİİİİİİİİİ:İ:İİ:i::::»:::î::i::::ii MODESTY cot: 11 MB İLE k&tJTUtiW ZCUlhlU !$^ g •LBMBZ UALS P>UşMÜSrj2.. ••••••••••••••••••••••••*•••••••••••••••••••••• ••••••••••*••••••••••••••••••••• ••«•••••«•«•••••••••••••• W • •AA3D6S7Y yEH PEne^Atpo AAODESTy Y£» VB DÖHÛŞ Û I 2< \ SENÎM ÖİSİ $ ÜMLÜ BİE «. C u gîCDEM RÛZL, S. pECUlcU OLDUSUKJl .• • • • • • • • •• • • • • • • • • • • • . . •••••••»••••••••••• . • 1 1 1 Etibank Alüminyum Tesisleri Grup Başkanlığından Demir Nakl ettirilecektir 5 6 7 1 Karabuk Demir ve ÇeİJi tşletmelerinden Seydişehir'deki tesislerimize 2500 ton yuvarlak demir naklettırüecektir. 2 Bu işin muhammen bedeli 250.000, TL. olup, muvakkat teminatı 13.750. TL. dır. 3 İhalfc 2 Şubat 1970 Pazartesi günü saat 10.30 da Seydişebır Etibank Alüminyum Tesisleri Grup Başkanüğı toplantı salonunda yapılacaktır. 4 Bu işe ait şartnameler her gün mesaî saat1 lerı dahilinde Seydişehir'de Başkanlığ .mız Ticaret Servısınden ve îrtibat Büro 8 muzdan (Sakarya Caddesı Örnek îş Hanı Kat 4 Kızılay/ANKARA) temin olunabiUr. İhale kapalı zarfla teklif alma usulu ile yapılacak olup, en son teklif verme günü 28/1/1970 Çarşamba saat 17.00 dır. Teklifler kat'î olacak; zarflar açıldıktan sonra her hangi bir şekilde yeni bir şart veya mdirim teklifı kabul edilmiyecektir. Başkanuk ihaleyı yapıp yapmamakta veya dilediği firmaya vermekte serbesttir. Postada vâki gecikmeler kabul edilmez (Basın: A 520910315 559'
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear