24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAHİFE DÖRT manla o kolorduda görev almış her rutbedeki asker ve subay ıçın âdeta bır ıkıncı ad haline gelmiş ve bırlıkten çok bu askerleri ifade ecîen bır mâna kazanarak, bunlara aıt müşterek soyadı denebılecek bir özellikle tarihe mal olmuştur. 10 'oak 1970 CUMHURİVKT iVlehnıelc ili ı p ünzaklar BAHA VEFA KARATAY 914 Harbi patladığı zaman, Avustralya'nın da İngJİtere ile birlikte bu gavaşa katılması gerekli olmuştu. Ancak bu genç ulkede gittlkçe kuvvetlenmekte olan mil]i şuurla, başta general sir William Bridges olmak uzere bır kısım otonteler, artık kuvvetlerım mustemleke tugayları gibı Ingılız birlıkleri emrine vermeyı değıl, ayrt bir savas gucu halınd"e teskılâtlandırmayı ısrarla istemekteydıler. KANLI VE ÇETİN 1 lâhlı kuvvetleri, olarak ortaya çıkmış oldu. Unutulmaz hâtıralar rulmustu. Dığer tümen (Avustralya ve Yenı Zelanda Tumeni) ıse, her ikı memlekete mensup kıtaların karmasından vucut bulmuş ve bunun da komutası General Alezander Godley'e verılmişti. Kolordunun komutam da General Birdwood. Işte Anzak deyimi (orijinali Anzac şeklind'e yazılır) boylece kurulan bu karma kolordu ıle ortaya çıkmıştır. Zira kolorduya verılen (Al'STRALİAN AND NEW ZEALAND ARMt CORPS AVUSTRALYA VE TENt ZELANDA KOLORDlSU) isminin kısası, bu kelimelere aıt baş harflerin bir araya getırilmeslyle meydana gelen ANZAC olarak kabul edilmıştir. Boylece kurulan Avustralya împaratorluk Kuvvetleri (A î. F.) bu memleketin ilk millî si Harbin ilk yılı içinde gemilerle Mısıra nakledilen 20 bın kişllik bu kuvvet, orada Mena kampında, 10 bin kişilik Yeni Zelanda kuvvetiyle birlestirilerek ikl tumenlı bir kolordu halınde teşkilâtlandı. Tumenlerden biji (1 ınci Avustralya Tumeni) Sır William Bridges komutasında olup tamamen Avustralya bırlıklerınden ku Her ne kadar ANZAK deyimi boylece birliğın kendisıne aıt bır kısa isim olarak ortaya çıkmış ise de, bu deyım za Ö N SÖZ ANAKKALE her Türk evlâdının gönlünde ve hifızasında vermenin masallardan gerçeğe nlastığı bir sonsuzluk, küçücük iftiharla yaşattıfc bir zaferdir elbet. Bu savaşlara ileriden bir yarımadadır Gelibolu .. E\et her Türk evlâdının Çanakkale'yi beri derin ilgi duymuşumdur. böyle anladığını, böylesine saygı, ibret ve minnetle gönlünde yaBn konud» tarihî, siyasî, askerî çeşitli eserler; hamasi yanlar s»ttı|ını bilirdim. Lâkin Gelibolu Tanmadasının yurdumuzdan kımenkıbeler, hâtıralar okadura. Gücüm ni.betinde bazı kalem de talar ve okyanuslar boyu uzak bir yabancı ülkede, başh basın» bir nemelerim ve yayınlanm da oldu. Gelibolu yarımadasının sa\aş kıta durumundaki oçsnı bucaksız bir adada, bu diyarı bütünüyle alanlarını da defalarca ziyaret ettim. Oraya her gidişimde, Çanak kaplayan bir genislikle anıtlastığım ise son iki vıl içinde görmüs, kalenin ölümsüz kahramanlanna saygım, sükran duygularım da öğrenmig oldam. Bu ülke Avustralya'dır. O Avustralya ki, Birinci ha artar. Oradan her defa aynlırken de, ilk ziyaretimin heyecan Dünya Savaşı içinde ANZAK kolerdusu halinde teşkilâtlanan birlarını taşıyan bir diziden su satın dna gibi tekrarlarım: likleriyle karşımızda yer almış, Gelibolu'da bizlmle en kanlı en «Ayak basmad>m, öptum toprağınızı . » çetin çarpışmalar vermiştir. O Avustralya ki, bugün her şehrinVe ne zaman Türkiye haritasına gözlerim takılsa, Gelibolu ya de, her kasabannda ANZAKIara ait bir anıt, bir müze ve her kökrımadası yiğit bir göğse takılmıs zafer madalyası gibi görünür ba lü ailesinin evinde Gelibolu'dan bir hâtıra tasır (*). na. Oradan her geçişimde, hâlâ ufukları sarsan bir kükreyiş ruhumu sarar, inançlanmı pekleştirir. Tarbay Mnstafa Ktmal'in em(•) Yeni Zelanda'nın da aynı durumda olduğunu büiyorum. reden sesidir bu: Yazılarımö*a çok defa sadece Avustralyayı zıkredişım, memuriyet «Ben sıze taarruz değil blmeyi emredıyorum' Biz ölünceye ka hayatımın bu memlekette geçrmş olmasından ve dırekt muşahadedar geçecek zaman içinde geriden yeni kuvvetler yetışecektır » lerımın bu çerçeve içinde kalmış bulunmasındandır. Bu ıtibarla, Turdunu, egemenliğini kommak utruna, sırastnda ölünceye Yeni Zelandalı sayın ANZAK'lardan, bır ayırıcıhk yapmadığıkadar geçecek bir zamanı kazanmak için dahi tereddiitsüz can mı kabul etmelerinı bilhassa ıstlrham edeceğım. Ç NZAK'lar Mısırdan sonra evvelâ Limni adasına intikal etmiş, oradan da 25 Nisan 1915 gunu Gelibolu Yarımadasına çıkarak, Çanakkale Savaşında karsımızdakı yerlerini almışlardır. Çok kanlı ve çetin çarpışmalarla geçen sekiz aylık bir savaştan sonra Mehmetçik'in sarsılmaz azmi önunde muttefik taarruz plânının başarısızlığa uğraması. yarımadadakl istilâcı kuvvetlerin çekilmesini zaruret haline getirmiş ve bu meyanda ANZAKlar o a 19 20 * Arahk günleri yapılan tahliyelerle Geliboludan ayrılmışlardır. Geliboluya çıkıncaya kadar memleketimiz hakkında esaslı bir bilgiye sahip bulunmayan ve ulusumuzla da hiçbir sekildeyakın temasa gelmemi^olan bu uzak ülkenin insanları, "Turk'ü boylece ilk defa, bir savaş alanının kan ve barut kokuları içinde tanımış olmaktaydılar. ANZAK'lar bu çarpışmalar süresince şahit oldukları olaylar, Mehmetçik'in üstün niteliklerini sağlam, karakterini gün geçtikçe daha iyi anlamı? ve yiğit lnsanlara has bir durüstlükle karşılarındaki duşmanı takdir etmesini bilmışlerdır. Bu duygu ANZAK'ların savas sonunda memleketlerine goturdukleri en kuvvetli intibalardan bıridir. Öyle ki. hemen her ANZAK, her fırsatta çevresindekılere, açık yüreklilıkle, içtenlıkle Turklerı anlatmaktan âdeta zevk duymuş ve boylece Mehmetçik bu uzak diyarın insanları içın bır destan kahramanı olarak sevilen, sayılan bır dost haline gelmistir. A •ANZAK Kolordusu Komutam General Birduood. Gelibolu'daki karargâhınm muhabere merkezinde. (Bu reslm Gelibolu savaşlarına katılnıiş. halen emekli yarbay olan >Ir. Stanley Holm Watson'un kolleksiyonundan lerinin bir ANZAK'a sahip olduğunu her vesile ile ifadeden iftıhar duymaktadırlar. Zaman değirmeninin taşları arasında ügüne ügüne sayılan azalmış ve her geçen günle daha da azalmakta olan ANZAK'lardan bugun hayatta bulunanların gençleri yetmisini aşmış rfurumdadır. Avustralya'da buyukelçı olarak kaldiğım 1967 1968 yılları süresince, her fırsattan faydalanarak, bu yaşlı savasçılarla imkân olduğu kadar faüla sahsî temas yolları aradım. Basta, o yıllar içinde Avustralya Genel Valisi bulunan sayın Lord CASET olmak uzere bu tok sozlu mert ve saygıdeğer insanlardan duyduklanm, dinledıklerim, benim için saoTece unutulmaz hStıralar degil, avnı zamanda buyuk kazanç oldu. Yarın: Ankara mı, nerede bu şehir? Melih Cevdet Anriay 65 Bu bildirı, evlerine giden insanları kamçılamıstı sanki, kaldırımlarda birbirlerini iterek kendılerıne yol açmağa, bırbırlerinin omuzlarından, kollarından, eteklerinden tutup one geçmeye çahşıyorlardı. Bu çaba, omuzundan, kolundan ya da eteğinden tutularak geri bırakılmış olanları daha da hızlandırıyor, bu sefer aynı hamaratlığı onlar gosterıyorlardı. öyle ki. iki kez geçılmıs olan, üç kez geçmeye çabalıyordu. Bu yarış içinde, bir kaç kez omuz, kol, ya da etek tutmaktan öturu birbirlerini artık tanımış olanlar, bir hizaya gehnce şapkalarını çıkararak selâmlasıyorlardı. Fakat bu nâzik rfavranış, yarışı kazanma çabasını hiç de eksiltmiyordu. Bu hızdan ötürü, evlerine giden sokağa sapmağı unutanlar oluyordu. Bunlar geri donüyorlar, yanşanların aksi bakışları arasında kendilerine ters yolu açmağa çalışırken cBiraz öne düşmüşum» diye özur diliyorlartfı. Omuzundan tutup çekenin bir A.Y. O.T. memuru olmasından kuşkulanan ve korkan kimi yolcu da dönüp «Buyurun» diyor, ya ö*a çoğunlukla omuzunu kurtanp kaçmağa bakıyordu oradan. Çünkü A.Y.O.T.'nln her zaman, her yerde bulundugu inancı çok yaygındı.JIattâ yolda yürürJten hız^şnmanın b^ile J>ır. A.Y.O.T. buyrugu olduğunu •'sananltr» Tacdı^, Bunun gibî, biri çıkıp da yüks'ek sesle «Yavas» diye bağırsa, akmın yavaşlayacağı yüzde yüzdü. Işin garip yanı, meyhanelere de aynı hızla gidümesiydi. Sokak döneml bir kez atlatılö ı mı, ondan sonra ev ya da mevhane olsun, * rahat bir soluk ahmrdı. Meyhaneye girenler, yalnız içki içeceklerinden dolayı değil, sokak dönemini atlattıkları için de birbirlerine gülümseyerek bakarlardı. Bir söylentiye göre, mevhane Rİbi eğlence yerlerine gidilme'ini te^vik ediyordu A.Y O.T., bununla güttüğü ne olduğu bilinmiyorsa da bu gıbi şeyler bilinemezdi hiç bir zaman olağanüstü durumun yer lestirilmek istendiği anlaşılıyordu. Boylece halkta olağanüstü ö*urumun kalktığı sanısı bile uvanıyordu. Üç arkadaş meyhaneden ıçeri girdiler. îçerde, kapının yanında bir masa vardı, bu masada bir aa*am oturuyor ve gelenlerin adlarını, soyadlanm, adreslerini önündeki deftere geçiriyordu. Bu işlem bittikten sonra da, her müşteriye, üzerinde adı yazıh dik dbrtgen bıçiminde bir kart veriyordu. Muşteriler bu kart ları goğüslerine takmak zorundaycTılar. Nızam, Macit ve aktör Bılâl kartlarını alıp göğüslerıne takarak boş buldukları ilk masaya oturdular. Meyhane, gözleri kamaştıracak kadar avdınlıktı ve nereye konmuş olduğu anlaşılmayan bır hoparlorden, arada bır, «Dokuz numaralı masa, vaktiniz dolmuştur. denerek bır ujarma yapılıyordu. Bunun uzerine de o masadakiler kalkıp gidiyorlardı. Müşterilere tanınan süre esit değildi, gelenlerin çokluğuna azlığına göre değisiyordu. Gerçi sıra gözetiliyordu, ama ayrılma zamanı baştan bilinmiyordu. Bunun için de erken kaldırılmak kaygusu ile müşteriler hızlı hızlı yiyip içıvorlardı. Bunun tersi de oluyordu, gitmek istedıkleri halde zamanı daha duyurulmadığı için gidemeyenler de vardı. Hoparlörden bir de, «Asayişi Yerlestırme Olağanüstü Teşkilâtı Genel Direktörlüğu size iyı eğlenceler diler» sozleri duyuluyordu. Bu duyuru kimi zaman da, Asayisi Yerlestırme Olağanüstü Teşkilâtı Genel Direktörluğunun adı verilmeden, kısaca, cEğlenin, eğlenin!« bıçiminde oluyordu. Ama bu kısa duyuru. daha çok buyruk niteliğı taşıdığı için, muşterıler birden gülüp söylenmeye başlıyorlardı. Heykeltıras Nızam: Hadi bakalım, eğlenelim, decfi. Aktör Bilâl: Bu «Eğlenin, eğlenin !» anonsu acaba A.Y.O.T.'nin mi, yoksa lokantanın mı? diye sordu. Ressam Macit: Bana kalırsa A.Y.O.T.'nindir, dedi. A.Y. O.T.'den habersiz olarak bir lokanta sahıbınm boyle bır duyuruda bulunması olanağına aklınız erer mı? Eğer boyle çıkarsa buna şaşarım doğrusu. Bu sozde bir az da kafa tutma anlamı var çünkü; hani sizden ne A.Y.O.T.'ye, sıı eğlenmenize bakın, aldırış etmeyin ona gibilerden bir ";ey. Aktor Bilâl: Bana kalırsa o sözün anlamı baska; «Eğlenın, eğlenin de sonra görürsünüz gununüzü» demeğe geliyor. Heykeltıras Nizam: Senin dediğın gıbiyse A.Y.O.T.'nln olamaz, çünku bu çeşıt bır tehdit A.Y.O.T.nın aadece zaafını gosterir, başka bir şey değil. A.Y. O.T., «Ben sızin eğlenmenizi ıstemiyorum, ama siz buna karşın ınadına eğlenıyorsunuz ha, £Orursünüz» gıbilerden bir söz edemez. Aktör Bılal: Lokantanın A.Y.O.T.'ye kafa tutmağa kalkması daha mı akla yakın sence? diye »ordu. Ressam Macit: Benim sözüm yanlış anlaşıldı, diye araya girdi. Ben, eğer bu duyuru A.Y.O.T.'nin cfeğıhe, lokantanındır, o zaman da kafa tutma anlaımnı verır ki, bu olamaz işte dennek ıstepıiçüm, 6 duytıru, lokant* tarafıtııfeo tlle kafa tutmak için düzenlenmistlr demek istemedim. Heykeltıras Nizam: Garsona sorarız, diyerek o sırada önlerinden geçmekte olan bir garsona işaret etti. Adam çok kısa boylu gibi görünüyordu masalann arasında d"olaşırken, takat onlann yanına gelince boyu azar azar uzamağa başladı. Boyu uzadıkça soluk alması da derinleşiyordu. Uzadı uzadı, sonra yeniden kısalmağa başladı. Masalann arasında dolasırken, 6*edi boyumuzu kısaltmak zorundayızdır, bunun içın de bacaklarımızı diz kapaklarımızdan bükebildiğimizce bukeriz. Boylece yukardan masalann kontrolu daha iyi yapılabiliyormuş. Benim bir bilgim yok, sadece bize öğretileni söylüyorum. Çünkü bir gün iki saat kadar provası yapıldt bunun. Bizi önce dik yürüttüler, sonra bövls dizlerimızi bükerek. Ve ikisini ölçtüler, dizlerimizi bükerek yürürken yukardan daha ivi kontrol edilebılivormuş masalar. Benim bildiğim bu kadar. Boyumuzu uzatıp kısaltmasından şaşırdığınızı anladım da onun için yapıyorum bu açıklamayı. Gerçi hiç birimizin garsonlann demek istiyorum böyle bir açıklamada bulunmaga hakkımız yoktur, ama sizin buraya ilk kez geldiğınizi ya da uzun bir suredir gelmerfiğinizi sandığım için gerekli buldum konufmavı. Avnca uzaktan kısa boylu gorünüp de vakından uzun boylu olmanm acaipligi de üzmüyor degil bizleri. Ne yapalım, bü kük yürümekten dizlerine ağn giriyor insanın, onun ıçın de böyle arada blr dıkiliyoruz. Aksiliğe bakın ki, bu sefer dinlenme gereğini tam siz çağırdığınız zaman duydum. Hevkeltıras Nizam: Kontrol nerden yapılıyor? diye sorö*u. Garson: Sizın kim olduğunuzu bllmiyorum, diva karşıhk verdi. Belki yuksek bir memursunuzdur, ama yazık ki sorunuzu cevaplandırmak elimde değil. Bahçeler Müdürünün oğlu da. sor du, ona da avnı şeyi söyledim. Neden derspniz, bize ancak kontrol vapılö*ıgı va da hattâ yapılacağı sövlendi Bunun nereden, niçın ve kim tarafından vapıldıSı ya da yapılacağı soylenmedî. Bir de şunu biliyoruz, boylarımızı kısaltırsal» masalar yukardan daha iyi görülüvormu! Hakları da yok değil, hanği masanın ne zaman kalkması gerektigini belirtmek için ciddi bir kontrol ister elbet. Eskiden bövle cfegildi. bir anarsi vardı dükkânda, istiyen istediği kadar oturur, istediğı zaman da kalkar giderdi Şimdi öyle =ev yok Bu yüzden diz kapaklarımız bır az ağrıyor, ama katlanmamız gerek. (Arkajn »ar» Konuyerc5im:AYHAN BAŞOGLU CASUSU ANZAK GÜNÜ ırınci Dunya Harbıni içine alan yıllar Avustralyanın Federal bir devlet olarak henüz kurultfuğu ve Avustralyahların bir ulus halınde varhklarını yeni yeni ortaya koydukları devredir. Hattâ, Avusraljahlar, Ingıltereye bağlı bir koloni insanlan değıl ayrı bır ulus olma şuur ve guveninin toplumda asıl olarak millî ordularının kurulması ve ANZAK kolordusunun o savaşlarda gösterdiği basarılarla hakıki mâna<=ına kavuştuğunu kabul ettikleri için, Gelıbolu'ya çıkış gunleri olan 25 Nısanı ulusal bayram kabul Ptmişlerdir. (ANZAK GÜNÜ ANZAC DAY). B Işte boyle bır kuruluş ve olus safhası içinde savaştan donen tecrubeli. enerjik, cesur msanlar olarak ANZAK'lar, memleketlerınde kısa zamancta toplumun basarıh, güvenilir unsurları halınde temayüz etmıs ve aralarından Avustralyanın polıtık, ekonomık, bilımsel hayatına onemli katkılarda bulunan isimler de çıkmıştır. ANZAK'lann, sosyal hayatın akışı içinde kazandıkları bu başarı dürust, yardımsever, ıyı insanlar olarak çevrelerine telkın ettikleri güven ve saygı, savaştaki hızmetlerının takdır dolu hâtıralarıyla da kucaklaşarak, ANZAK'lığı toplum içinde âdeta bır asalet ünvanı veya daha da önemli olarak sağlam bır karakterin vasfı haline getirmistir. !••••••••••••••••• ••••••••••••••••a ••••••••••••••••a ••••••••••••••••a .••••••••••••••••a ••MtMilınıııaııııııı»ııııııııııiHaııııt ••••IMMIIIIIIIIIIIIIIliailllllllllllllttllllfllKlia Hlt • • • • • M i i a ı ı ı ı ı ı ı ı ı t ı t i i > < ı ı ı ı ı m ı ı ı u ı Bugün de yaşayan ANZAK'lar memleketlerirtde her sınıf ve yaşa mensup insanların istisnasız şekilde böylesine sıcak duygulanyla sanlmış olarak bu ünvanı gururla taşımakta, hayattan ayrılmış bulunanların ise yakınları, aıleİSTANBUL ASLtTE ÎKtNCİ TtCAREC MAHKEMEStNDEN 9i'J 443 9i' Kasımpaşa Hâkim Gundeş han kat: 2, No: 201 de tıcaret i»e iştigal eclen Man Sanayi ve Ticaret Koliektii Sirketi alacakiılrrına Konkordato ırklıî etmesı U7erine Konkordato hükumlerins istınaden alacak ve mevduat serveti ıle mütenasıp bulunduğundan alacak'ılar tftrafından kabul olunan Konkordatonun tasdıkıne dau evr?k mahkememıze tevdi edilmiştir. Bu hususla karar verılmek üzere mahkememızce 9 i 970 Pazartesl saat 14,30 duruşma celsesi tayin Pdıl dıği ve itıraz edenlerin naklarını müdsiaa ıçın mezkur celsede bulunabıleceklerı hu susu ılân oiunur. 25.11.9'3M (Basın: 141) 373 tllltfllllllllll ••••••llllllllll flllllllllllllll ••••••••••••••a» ••»••••••••••••a • •••llllllliaillflKIIIIIIII • llllllllllllttMIIIIIIİflll••••••••••••lıı • •ıılıııılıııtl«ıtıııı«Miıı••«•••••••••••a •lllllllllllflllllllllllllfl •aaaaaaaaaaavaa IIIHIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIII • ••••••••••• •• ••••••••••••••••••• ••••••••••••••••••• S«*miMiıı Garth • • • • • • • • ( •• • • • t ilM I l>tlll • • • • • • • • ' • • • • all I »l l lll • •••••IIIIIIIMIIIItmHMIIMIIıai"tllllllllll ••••••••»•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••• Baştabibliğinden Miktarı aııı>tııııııııııııııııııııııııııııııı>ıııııııııııı • •••••••ıllııtılHiııııııiHHillllıaıltıııııııııııı•••••••••(••••••••••••••••••••••••••••••••••I C i n s1 Plâstik Sünger Yatak Plâstık Sünger dolu Yastık Jaluzi mamul Perde Mnhammen B. Lira Kr. 187 50 20 00 85 00 Tutan B. Lira Kr. 65.625 00 7.000 00 68.000 00 Mnvakkat Te. Lira Kr. 4531 25 525 00 4650 00 Eksiltme şekli Tarihi Saati 350 adet 350 » 800 M2 K. Zarf 2/2/1970 PJSrtesı 10.30 A. Eksiltme » » P.Ertesi 11.00 » » P.Ertesi 11.30 K. Zarf Samsun Devlet Hastanesinin 1969 malî yılı ihtiyacı cümlesinden olup yukarıda müfredatı yazılı malzemeler 2490 sayılı Kanun hukumleri dairesmde 2/2/1970 Pazartesi günü belirli saatlerde Samsun Devlet Hastanesı Baştabiplik Makammda kapalı zarf ve açık eksiltme suretıyle taliplerine ihalesi yapılacaktır. Şartnameler mesai saati dahilinde her gün Hastane îd*aresinde görülebilir. îsteklilerin kanunun tarlfatına uygun olarak hazırlayacaklan belge ve teklif mektuplariyle birlikte ıhale saatinden bir saat evvel Komisyon Başkanlığına alındı karşılığı teslim etmeleri lüzumu, postada vakı gecikmelerin kabul edılmıyeceğı ilân olunur. (Basın : 10012/376)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear