17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA: tKÎ Cumhurîyet 7 Araiık 1969 Harb ve Fal ocası Oçünt cü Petro'yu Mhlrleyip Orlof Dükası ile mercimegi fıtına veren tarıhin meşhur taçU fahişesî Tombul Katerine II, Osmanlı devletınin başına çorap ördüğü gunlerde (1768) Padişah üçuncü Mustafa, yıldızlara bakarak hükümler çıkarmağa çalışır ve etraundaki müneccim T« faleılara fazlaca iltifat ederdl. Şu garabete bakın ki, Koca Ragıp Paşanın • bütün dlrayetlne vs kendisinin ileri görüslU fceskin zekâsına rağmen, «Sn riyan oluyor, odun kıtlıgı var» diye lstanbul'da hamam yakılmasım yasaklamış ve Rus ordusuna ys nilmiştir. K f YARENLIK Yıldınm Beyazıt'ın gazabı Tarihten o Kfldılann yakılması Elif NACİ fvayet ederler Iti : Yıldınm Beyazıt, bir gun «azaba geiıp seksen tant kadı'nın bir ev» tıkılarak yakümaıım emretmiş. Devlet erkânı korkmuşlar, Padişahı böyl» bir raüthis cinayetten vazgeçirm» sareletinl araştırmağa başlamıslar, Kızlarağasına kadMarı bu ateşten kurtarmak lçin 20 bin akçe vadetmişler. Kızlaragası yol elbiselerini glyerek Padisahın huzuruna çıkmıs, aralannda şöyle bir konuşma geçmistir : y yolculannın basarılannı idrâk ettlgimız şu gunlerde bundan tam yanm Nereye ağam? asır oncekl Kutup yolcularım ınmak îstanbnl'a gideceğim. bir kadırşınashk olur gıbime geldi bana. Ne yapacakım oradaT Ingilız Kutup kâşıflerinden bir Kap Yakılacak kadılann yeritan Scott vardır. Giiney Kutbuna varmak ne tâyin edilmek ttıere sekıen lçin birkaç kızak, birkaç arkapapaz getireee£im. R Su yolunda su tostisi A • 1 a l r Üsküdarlı T&lât, Dıvan Edebıvatımınn son temsilcılerin den birldir. Üsküdardaki evi, kütüphanesi, şiirleri ile beraber yandıktan sonra manevıyaU eozuUnuş, bır taraftan geçim sıkıntısı, bir taraftan menhus hastalıMa ıığraşırken 1926 da ölmüş ve Karacaahmet'e gömülmüştür. Eöyle olduğu halde meclislerin şak rak. şairi yine da dudaklarında tebessümü mısralarmda nükteyi son demine kadar muhafaza etmıştır. Bu sıralarda muzibin biri ona Ramazaneia oruçlu olup oljnadıgını, sorar ve şu cevabı alır: «Mahı Ramazan geldl sebft yok, mey yok, Sarf eyleyecek nukutu peyderpey yok, Ev ruze cehennem ol, yoksa yerim ıenl Evde yiyecek hndâ bilir bir «ey yok.» daşı ve köpekleriyle bembeyaz bir Buı Denizini geçiyor, o günlerin zahmetli saTtlan içinde insan ayagı basmamıs sandığı Kutba ilk varanın kendisi olduğuna inanarak başarısının sevinci içinde yurüyor, nihayet 1912 senesi Ocak ayının 18 inde Gunty Kutbuna vanyorlar. Burada hayret ve dehşet içinde, bir Norveç bayrağının dalgalandığını göruyorlar. Amudsen" in bayragı. Hazin olan tarafı Norveçll Amudsen, buraya 1911 senesinin 14'ünde varmıstır. Yani bir ay önce .. Korkunç tarafı ise hayal kırıkhğı ile donen Scott, erzak depolarının 15 kilometre ötesinde arkarfaşlan ile bİTİikte donarık olmuşlerdir. Bu feyahatin bütün acıklı taraflan yanlarındaki not defterlerind» yanh. Amudsen'e g«lince; o da 1908' de kazaya uğrayan Nobile'l kurtarmaya gitmiş ve bir daha dön.memiştir. Birkaç ay sonra bunlan aramava gidenler Kuzey Kutbunun tlpileri araaında kaybolan uçağm parçalarını ve Amudıen ile bes »rkadafinm cesetierini buldular. Bizde kadı olacak adara yok mn kl tstanbnl'dan papaz getireceksin? l'lemadan gaynya kadılık vtriltmtz de ondan .. Bunun üzerlne Sultan Beyaz.t, «Ulema katledildi» dıye dedikodu yapılmamaıı için kadılann yakılmasından vazgeçmiftır. Dalkılıç \ erdengeçti ı de derler. Akıncı as, keri içmden duşman ordusu 1 içine dalmak ve etrafı duşmanla çevrilmiş bir kaleye elde kılıç gırmek :çın canını feda eden askere verilen isimdir dalkılıç. Bu, dönü? ümidi olmayan bir aalıştır. Napolyon: •Osmanlı askerird «Dalkılıç» edecek kadar Eikıştırmamalı, birkaç yüı Türk dalkılıcı önünde ypnilmeyeoek kuvıet yoktur» demij. ELİM bey, balkona oturmu», bir yandan kahvesini içiyor, bir yandan Seyis Ali'nin tımar ettiği ata bakıyordu. Yanm kan Arap atı Atmaca, ka;ağıdan huylanıyor, bir o yana bir bu yana sıçnyor, seyisin elinden kurtulmağa çalışıyordu. îyi bakılmıj, iyi beslenmiş genç bir hayvandı. Kus gibi hafıf, ceylân gibi canlıydı. TCyleri güne? altında yalap yalap parhyordu. Selim bey çok para verip alrnıçtı Atmacayı. Taâ Uzunyayla'dan getirmişti. Gözü gibi bakıyordu. Yavas ol Ali, dedl. Üzme hayranı. Keyfinden yapıyor beyün. Hoşuna gidiyor da naılanıyor. He he, kerata. Valla beyim, bunca yüdır at bakanm, böyle güzal hayvan görmedim. Sarı oğlan çocuğu fibi şuna bak. Sağrısına blr tokat vuriu. He he, yaptı Selim bey tekrar. Memnun memnun gülüma»di. Sigara yaktı, keyifi» l?W«ye basladı. Bana bak All, bldm buraya »lışıncaya kadar yedeğinden bırakma ha! Soylu at kısmı blr knrtuluna soluga doğduğu yerde alır. Tâ memleketlne kaçar. Biliyorum beyim, bırakır rmyım? Tazı gibi h»p ytdetirnde gezdirlyorum. Hadi oilum gel ICaşağıyı bıraktı. gebrtyl »ldı. Usul usul sıvazlamağa başladı. Boynunu, bacaklamu, karnuıın altını gebreledi. Atmaca kulaklanm kısıp yerleri tekmaliyor, bir sağa bir aola sıçrıyordu. Kurtulsa gür yelelerini savurarak ovaya aşağı dört nala kofacaktı, öyle ijtahlıydı. Ama bağhydı, kurtulamıyordu. Burun delikleri «iîip şişip iniyordu. Gözleri kocaman birer ayna gibi parlaktı. Yerinde duramıyordu. Beyim sen bilırsin aroa, dedi Ali. Bunu ara sıra gradirmeli. Nedert derMn, h«p kapalt durmak canını sıkar. Hapiste gibi hani. tyl ya, gezdirelim. Eğerini vurayım da sen bi*M bin buna Şöyle ovayı bir dolandır. Pekl. yükle hadl. Içeri girdi, pantolonunu değiştirdı. Koniklü çijmelerini giydi. Kasketini bafina geçirdi, Tam bir binıci olmustu bu gıysilerle. Kırbacı çirmesine vurarak merdivenleri indi. Tamam mı Ali, haxu mı? diye sordu. Hazır beyim, buyur. Seyis Ali, gemini çekerek Atmacayı «vlu kapısından dışan çıkardı. Genç hayvan sağa sola yekiniyor, yerinde duramıyor S Yazan Atmaca Talip APAYDIN •ağa saptı. öne eğibni;, omuzlarını titrete titrete kosuyordu. Ba şı tokmak gibi inip kalkıyordu habire. Arkasından bakınca koca adam küçülmüş gibi görünüyordu. Okul çocuğuydu sanki, öyle koşuyordu. Çıtlerden atladı, dikenlere bastı. Yola çıkmasını önlerse kaçırmazdı belki. Öyle düşünüyordu. Nitekim dağa yukarı çevirdi. Atmaca iyice şahlanmıştı.' tkide bir kantarma kayışma basıp tökezliyor, fakat yeni bir hamleyle ileri atılıyordu. Selim bey; Tnh! diye elini salladı. Tutulmaı « hayvan, jitti. Mahvoldum. iyi görebilmek için tekrar balkona çıktı. Be« dakikada tâ yamaca varmışlardı. Ali elini kolunu sallıyor, Atmaca'yı geri çevirmeğe çalışıyordu. Ama hayvan duracak gibi değildi. Dere tepe demiyor. yel gibi koşuyordu. Eyvah, dedi Selim b«y. Eyvah. Tüh!.. Biyografi 192« yilımU ömerler Kftyünde doğdu. Köy Enstitülerinde okudu. Köylerde, kasabalarda; Amasya Kıı öğretmen Oknln'nda öğretmenlik yaptı. Bu arada, şiirler, hikâyeler, romanlar y»zdı. Eserleri: «Boztarda. Günler», «SUSIKIUICD, «San Traktör», tYar Bükü», «Emmioğlu», «Ortakçılar», «Bir Yol», «Topr«g« Basınca», «Ates DUşUnoe», K h t Kuvveti». du. Hırk iurk soluyor, koçmak için sabırsızlanıyordu. Dur oğlum, aeele etme. Buyur beyim. bin. Selim bey yanaştı. Kantarma kayışlarını kavrayıp sağ ayağını özenşiye uzattı. Seyis Ali eJerjn öbür yamna asümak lçin hayvanm bajını bıraktı. O s:rada at yürüyüverdi. Selim bey düjmemek için yana çekıldi. Ka yıj elinden kurtuldu. Atmaca kurfun gibi İleri fırladı. «Hay Allah, tut! D ı m m ! . Durmadı. Birden dört nala kalktı. Vay h* ttiii.. Kos Ali! < Ali önc* ne cdeceğıni (ajırdı. îleri «eri bakındı. «Dur dımsa, gel Atmaca !• diye söylendi. Fakat faydası olmıyacağını çabuk anladı. Kara laıtıkleri fırlatıp attı ayağından, Sırtında zati cekeli yoktu. Atın pe?ınden koşmağa bafladı. Canlamvermişti. Otuzotuz bef yaılarında, kar» yağıc> sırım gibi bir adamdı. İnanılmaz bir bııla kofuyordu. Önünü çevir Ali, önunü çe birlikte kosuyor. Ha goreyim seni AU! Ali atı tekrar çevirdl. Ormarun ıçine girdiler. Selirn bey sigara yaktı. Başını ikl yana sallayıp duruyordu. Balkonda bir o yana, bir bu yana gezıniyor, ne edecegini biİemıyordu. Tüh! Nasıl oldn be, cık çık cık... Keşke binmez olaydım. Nerden aklıma düşttrdü. Vay hınnr vay!» dırnsa.. Durmadı. Geri dönüp tekrar dört nala kalktı. Dagın eteğına doğru indi. Ali yoldan taralı tut tu. Yola çıkmasma engel olacalc tı. Bir zaman daha pe? p e s 9 koştular. At dunıp lculaklan düc ti. Ali elini uzatarak yanaştı. Geh geh, Atmaca geh. Karru inlp inip çıkıyordu Ku?) kulu kuşkulu baktı. Sonra gene birden fırladı. Yola aşagı döşendi. All var gücüyle koşmağa başladı. Kızmıştı iyice. önüno çıkmazsa kaçacaktı. Niyeti öyleydl demek. Kestirmeden vurup tekrar önüne çıktı. At tepcye yukan dogruldu. Ddrt nala kalktı. Demin geçtiklerl yerleri bir daha koşmaga başladılar. Dere tepe, İM saattan fazla dolandılar oralarda. Selim bey evde sabırsızdı. Balkona çıkıp tekrar Daktı, biT çey görünmüyordu. Tfih! dedi. Allah kahretsin. Elini arkasına bağlayıp beklemeğe baçladj. Derken bır patırtı duydu. Mer divenleri koşarak indi. Atmaca avlu kapısına çarparak içeri daldı. Tamnmıyacalc hale gelmışti. Terden kapkara olmuştu. Avluyu bır dolandı. Kapının yarundan geçerken tek> rar ürktü. Seyis AU girrmşü. Yüzü korkunçtu. Kesık kesii konuştu: Tamam beyim. Çevirip ge» tirdim. Kaçırmadım. Heh heh. Atmaca gerî döndü. Kapmm ttnünd» Seyis Ali'yl gorüncs kulaklan aikilip durdu. Her yanlan titriyordu. ön ayaklannı İleri uzattı. Direnir gıbl yaptı. Sonra küt diye düştü yere. öldü. vir! Arkasından gitme, ÖBÜna çık! Kaçınna, koj! Selim beyin seslni duyunca daha da canlandı. At kuyruğu kulağı, dikip ovaya a?ağı dört nala halktı. ötengileri aağa sola savuruyordu. Ayaklanndan topraklar. sıçnyordu iki yana. Biraz sonra kasaba yoluna çıkacaktı. Revî« All yo'a çıkmasın diy« Tam yola çıkacakken Seyis Ali kestirmeden vanp tekrar çevirdi. Atmaca dafa yukan vurdu. Tazı gibi koşuyordu. Ulan deyynsun m»U, etme ,dön geri!.. Dönmüyor, İleri atılıyordu. Seyis Ali bir derenın içinde kayboldu. Sonra yeniden görUndü. Askolson şa All'ye. AtU Tekrar baktı, bir sey gBremedi, içeri girdı. All kanter içind'e kalmıştı. Ama atı da yormuştu iyice. Nereye giderse öniıne çıkıyordu. Bir sırtın üzerinden tekrar geri çevirdi. Kantarma kayışlan parçalanmıştı. Atmaca'nın karnı altı, boynu köpük içindeydi. Geh geh geh. Atmaca geh, Hüseyin Gahit Yalçın Unutulmazlar kafilesi Rauf MUTLUAY Edebiyot takviminde araîtk tLÎNEN bir nüktedir Bernard Shaw'nn cevabı; «Size göre en Snemli tarita hançisidir?>, «1856, benim doğdn£atn yıl». Sorunun eksik biçiraine yakıştırılan yerinde bir karşüık, tıpkı Hamlet'in düsüncesi gibi : «Olmak ya da olmamak.. Bütün sornn bn». «ölüm asude bahar nlkesidir bir rinde» bile dense, sanatçılan da iki kesin tarih arasındaki çizgMe değil, doSum ve ölüm günierinin B belirü dnraklarında degerlendirme fırsatlanmız var. 10 Kasım'ın doknzv beş geçesi gibi nnatnlmaz tarih anlan sayıh; adı ve eserl yasayan nice yazarı, ya do|om ya ölüm günlcrinin yıldönümlerinde hatırlamak, anmak, tekrarlayıp yücelttnek, bnlabildiğimiz en knllanıslı yoldnr gene. Bn açıdan edebiyatımızın da Bzel bir takvimi vardır kendiliginden. nnda «Eylül», radyofonık piyes olarak oynandı. En temiz aşk hikâyesiydi eserlerinin. Bütün omrünü bu temayı işlemeye veren «Servetifflnnn» cuyu kim hatırlar başka türlu? Aralık, Hflıeyin CahH Yalçın'ın (1(71 1957) doğum, Reşat Nuri Güntekin'in (1889 185ü) 81üm günü. Bttyük cenaze alayını hatırlanm Hüseyin Cabit'in; 1957 seçiminin öncesinde, Taksim'de bir partinin kalabalıfı toplanmısken bir başk» partinin gösterisine elverisli bOyük bir törenle götürülmüstü; ala>ın en önünde kara bir kadife yastık üstünde bir dolmakalem. Gerçekten «kalem gucu» olmustu Hüseyin Cahit, hemen yarıra yüzyıl. 7 REMZt KlTABEVt taratından basılan «İSTE İNSAN» isimli kitabın kapağı lşte insan • ••nsanım, senl ıana »5yl l l l e m e k istiyornm. • • Sen kimsin?» diyor Azra Erhat kitabvna baslarken. «tste İnsan», adınd'an da anlaşılacağı gibi, insan'ı konu edinen, «insan kimdir?» sorusuna yanıt arayan bir kitap. Azra Erhat, ilk bakışta basitmis gibi gorünen bu sorunun temelinde eski Yunandan bugüne kadar süregelen bir hümanizma geleneğinin var olduğunu belirtmek istemiş, kendi deyimi ile «Batı kültürü ile Türkiye'nin kültür değerleri ve olanaklan arasınds bir köprfi» kurmustur. Bana kalırsa, önce Erhat'ın bu kitapta uyguladığı yöntemden soz açraak doğru olacak. Erhat'ın yöntemi, Socrates'in yöntemidir. Nasıl ki Socrates, Devlet'te «adalet nedir?», Meno'd'a «erdetn nedir?», Theaetetns'da «tbiisri nedir?» diye soruyorduvsa, Azra Erhat da. «Iste İnsan» da «insan nedir?» diye soruyor; «sen kimsin?» diyor insana. Socrates'le Erhat arasındaki dusünce yakınlığını, soruyu olanca yalınlığı ile ortaya koymakta oldugu kadar, bu soruya verilen yanıtlarda da apaçık görmek mümkün : Socrates'in istediği bu sorulara tek, bütün, ve eksiksiz bir yanıt verilmesiydi. Sözgelımi «bilgi netfir"» diye sorarken, geometri ya da kundura yapıcılığı gibi bilgi türlerini değil; bilginin kendisinin, özünün ne olduğunu öğrenmek istiyordu. Azra Erhat da, Socrates gibi, «insan nedir?» sorusuna tek, bütün ve eksiksiz bir yanıt arıyor; insanın kendi^i'nin, özünün ne olduğunu öSrenmek i^tiyor; ruh ve beden dıve bölünmemis, doğadan kopmamıs insanı; kısaca, varlığıyla bir bütün olan «insan» kavranv.nı temellendirıvor «l^te İnsan» da... Bu «bütün insan», Homeros' un Ilyada ve OdVssey destanlarmda beliren insan kavramıdır. Azra Erhat, bu iki destanı (A. Kadir'le birlikte) Türkçeye çevirirken, Homeros çağı Yunancasında beden ve can anlamına gelen kelimelerin kullanıhsına dikkat etmi? ve bundan Homero» insanında bedenle ruh'un blrbirinden avrılmadıgı tonucunu çıkarmıstır : a • İşte İnsan, (Ecce Homo). Tazarı: Azra Erhat. Remzi Kitabevi Yeni ı Türk Yazarlan Serisi: 37. Fiyatı • 10 lira. £i» yeniden sağlamaktır. «İşte İnsan» bu çağnyla sona erijor. Azra Erhat, kıtabını uç bdlumde duşunmuş; «ükçağ», «araçağ» ve «bizim çağ» adını vermış her bölüme. Bana kalırsa, Erhat, her bölümde avrı bır kişihği sürdürüyor. Bırıncı bolümde bir dil bılginı, ikinci bolumde bır insan felsefecısi, uçuncü bolümde ise lâık bır ahlâkçıdır Azra Erhat. Insanın amacının Platon'la başlavan bclunmelere bır son vermek olduğunu sovlerken, softalıktan armmıs hosgorür bır ah!âkın, bir sevgı ahlâkının savunuculuğunu yapıvor Homeros insanı ile köklerı Yunus'a karfar ınen Türk kültürünu bagda?tıran da bu sevgı ahlâkıiır ona gdre. «İste İnsan» mutlaka okunması gereken, okutulması pereken bır kitap, Turk külturunün ytjzünü ağartan fierçek bir hümsnİ7ms apıtıdır. Yahya Ketnal Beyatlı oEumu 1 Aralık. Tahya Kemalin (1884 1958). Bugünlçrde şiirleri ve nesir yazıları, adrnı taşıyan enstitü ile roirasçılannın besabına pahalı baskılar yapılıp satıldıktan sonra, Milli Eğitim BaUanlısının «B;n Temel Eser» dizisi içinde beser lirava yeniden çıkarılacak. övle dnyuruldu şazetelerde. Herhalde Rumelihisar MezarlıŞında değil ama Münir N'urettin Selçuk bestelerindp bn fırsatla yeniden anılacak Yahva Kemal. Ama bizde doçumdan çok ölüm önemli sayılır her /aman: o tarih (1 Kasım) atlanmıs ol*dnğuna çöre, biriki der?i kapağı ile biriki kon^er dısında pek bir sey yapılmıvacak demektir Yahya Kemal icin. Siirin çünümÜTdeki valnızlıtı bu; Yahya Kemal' in bile ol=a. Tevfjk Fikret M D Arahk, Tevfik Fikrefin dognm günü (186? 1915). Erken ölmeseydi Türkiye' nin millî marsı mohakkak Tevfik Fikret'in olurda diye düşünmüsümdür. Açustos'a düsen ölüm günü (19), site hayatının sönük ve dnrgnn günlerine raslar. Olsnn; cÂsıyan», her zaman jrezilebilir, edebiyatımızın bn kırk sekiz yıllık 5mürlü genç sairi (ötekileri Namık Kemal, Ahmet Hasim) silinmez «izler> bırakarak gider. Bngünün Türk sairleri onnnla kendi aralannda ilgiler bnlmakta güçlüğe njrarlar; bir yerde inkâr e4er, döneminin dil cıkmazıyla snçlar, A. Kadir'in giriştiği yöntemle ancak «çevrilerek, sadeleştirilerek» oknnabileceğini ileri sürerler; oysa Türk siirinin Bzgürlü&ü, mnhakkak Tevfik Fikret'le başlar. Onnru ve 5zelli|l İle birlikte. Ahmet Mithat • Ahmet Mithat, 28 Aralık' ta olmüş; «Hâcei Evvel» (18441912). «Halk Yazarı» olmakla, «Geçiş dönemi» nâe bulunmamn bütun talıhsızlıği; emeği ne kadar iyilikle anılsa da eseri aynı değeri onaylamazsa... ne vakte kadar sürecektir bu saygı? Mehmet Rauf 0 Mehmet Kauf, 23 arahkta old\ı (1875 . 1931). Geçen aylarda «Arkası Yarın» programla Arahk, Hasan Ali Tflcel' in doğum günü; hâlâ «Milli Eğitim Bakanı» denince eskiler için Mnstafa Necati'nin, yeniler için «Hasan Âlı>nin (1897 1961) akla gelisi ne kadar şenel bir çağrışım. «Mant.k»! gene okntnluyor okullarda, makaleleri bir dönemin en iyileri idi, «Goethe Bir Dehanm Romanı» ise Türkçede yazılmış ilk ve en iyi biyoçrafi; tabii siirleri unutuldu gitti; belki bazıları şasar, Hasan Âli sair miydi diye, yazık ki bizde her e"debiyatçı şiirle baslar ise, ne kadar sürdürürse sürdürsün yazarlığını, gözü ve Sİİnlü hep siirde kalır nedense. n Hasan Ali Yücel II. Meşrutıyetle girdigimiz çok partili hayatta, bu hayatın ö* zelliklerine yatkın değiskenliklerde etkîli ve yankılı bir ses; tabiî kimse faikâyeleri ile romanlarını batırlamıyacak. Mehmet Âkif Ersoy M ralık. orce Natnık Kemal'ın sayılmalıdır : Doğumu 21'ine, nlumü l'ir.e rastlar aynı ayın. Eskilerin kânunuevvel, kânunusani dıye andıkları kış mevsıminin ates ıstıyen gunlerı Herhalde önce ilk ocaklar, sonra ikinci ocaklar yakılmaya ba«landığı için konmııç olmalı bu adlar : Kânun, «ocak, soba, mançal, ates yeri» anlamına geldiğine göre. 1840 1888, Tekirdağ Sakız arasındaki bu kısacık ömre neler sığmamış? Bir divan dolusu eski usul nâzımlık, vatan hürriyet ülküsünün ye'ni inançlı şiiri, gazetecilikten tarihçiliğe, tiyatro eserlerinden romanc:lığa, devrım.dernekçıliginden yasa koyuculuğa, devlet memuriugundan Avrupa kaçaklıgma. hapislerden sürgünlere, biyografırlen mizah yazarl'.Sına, modern elestiriden eski inşâcıhğa kadar hpr alanda, bir «geçis» döneminin bütun acele emekleri. Hiç unutamadığım bir fıkrasındaki özel gerçeğe dayanan görev d'dnemleri : Bindikleri kayık dalgalarla yalpalayınca telâslar.ır Namık Kemal; korkusuyla alay edenlere cevap verir hemen, «KayıU batarsa efkârı nmnmiye batacak diye sakınıyornm, bizden baska kim var ki?». Yeni «Babıâli» otoritesi karşısmda yeni yazarlıgın başlangıcıdır bu dönem. İlk defa yazar, Bvgüsün» değü hükumetin karıısına geçer •• «halka hlımette» gorev almaya niyetlenir. Hamık Kemâl A Namık Kemal hayatının gerçeğlne uyan Özgeçisi, görevine denk duşen sesi, amacına eşit güçtekl çabasıyla yeni bir ülkünün unutulmaz adı olur haklılıkla. Bugünlerde birçok yerde, okullarda, üniversıted'e dergilerde anılacaktır doğallıkla. Kımi jerde «Hürriyet Kasidesi»nın dolgun beyitlerı, kimi yerde Fransız Devriminden ta=;ıdıeı yeni düşünceleıı. kııııı yerde kadercilığe kaldıran insan irad'esmin yeni temsılcılıği ile. Söylev değerinde;ı siirt ve oyunları, portresinin heybetli görüntüsuyle. Bu yolda anılacak çok adamımız yok nas:lsa; belki Bolavır'da, artık Tev'ık Fikret'in plânıyla yapıldığı unutulan ve Abdülhamit ödereîı ile Ebüzziya'nın vasiyetini hatırlatarak gömülmesini sağladığı türbede . depremle yıkıldığı günden beri onarılmadan kaldığını sandığım yerde özellikle anılacak, yerel bir övünçle. Ama Türk Dill ve Edebiyatı öğretmenleri, tfer«lerinde, Namık Kemal' in şiirleriyle makalelerini «tereflme» edeıcesine zaman harcayacaklar Bu da bizlm «geçiç» dönemimizln kaderi. Aralık'ta olen Bâbur Şah ı bırakırsak 27 Aralık, Meh met Âkif Ersoy'un olum gunüne rastlar (1873 1936). Cumhuriyet sonrasmdaki Mısır hayatından, ölmek için, yurda donen «Istiklâl Marşı» şairi Mehmet Âkif; toplumsal hayat:n her şeyıyle dine bağlı olması geTektiğine olan sarsılmaz ınaneıyla tek, «Safâhat» ın her dönemde aranan gerçekçi sozcülüğüyle onemli bir «nâzım». Turk aruzunun son ustalanndan, halkçı ve kendine göre «toplnmcu» bir şair. Mehmet Âkif, yirmınci yüzyılda Türk dünyası karışıklığının en tipik örneğidir herhalde. «Homeros'un insanı, ken*di için. de uyumlu bir bütün oldugu gibi, çevresiyle ve dogayla da uyumln bir birlik» halındedır. «Iste İnsan» ı gerçekten seçkın ve önemli bir yapıt kılan da budur. Azra Erhat, eski Yunancanın dil yapısıyla ılgill bir gözlemle yetinmemiş, ve dılbilim alanındakl bu gözlemi, insan felsefesi alanında sağlam bir yorum temeline oturtmuştur. Bu anlamda «iste tnsan», klâiik hümanizma geleneğine bağlı, ama o olçüde de kendine rzgu bır yapıt savılmalıdır. «İste İnsan», Homeros insanın.n bolunmesının suçunu Platon'a yükluyor; beden ve ruh ıkılığıni yaratanın Platon olduğunu belirtıyor. İnsanı. bir bütün olmanın getird"iği som, katık^ız mutluluktan eden bu bolunme, çağımız insanına kadar surup gelmis. İnsanın amacı, bu bolunmeye bir son vermek, «uyumlu iç ve dıs birli ve onlarda FRAıNSA'da | ESSAI sur la revolutıon sexuelle • Daniel Guerin'in cinsel devrim konusundaki görüslerini yansıtan denemesi. «özgür sevı» tezinin savunaldufu bu kitap, Belfond Yayımrvince basılmıs. 247 sayfa. 19.50 frank. > L'ESPRIT et L'Histoire : Fransız Akademm üyelerinden PierreHenrı Sımon'up, çağdaş edebiyatta tarih bilıncı ıle ılgıli bır araştırmisı. Yazar, bu araştırmasınd'a, özellikle Roger Martin du Gard, Jules Romaıns, Sartre. Camus ve Malraux'nun romanlarını tarih bilıncı açısından inceliyor. Payot (Petit Bibhotheque) Yavımevınce basılmıs. 204 sayfa. 5 45 frank. Rıza Tevfik ğ%m Arahk, Kıza Tevfik B5C I lükbası'mn ölüm günü. " • «Yaban.da Ahmet CelâV in Sevr'i imzaladı diye elestirdiği Türk yazarı; kimi .fılozof» diye hatırlar belki; çoğunca halk siirinin ilk deyişlerini ' getirerek Millî Edebi\atın zaferine yaradı diye öviilür (1869' 1949). Yüzellilik süreününden döndükten sonra da yasadı on ı yıl Türkiye'de. «Serabı öm ; rüm» ü kim kanştırır şimdi? • * * * Ve Aralık ayında kaybettiği , mis dlğer değerler: Meviâna Celâlettln. (17 Aralık) • Umran Na ; zif Tigiter (M Aralık) Faııl : Abmet Aykaç (4 Aralk) • Ercdment Ekıem Taiu (C Araiık). ' İNGİLTERE'de MABXISM and Beyond : Savaş sonrası Polonya'sının en seçkin düşönürlerinden biri olan Leslek Kolakowski'nin denemeleri. özellikle «Determinism and Responsability» adlı denemesinde Kolakowslii, Marx'çı yöntemle Marx'çı ahlâk arasındaki açık çatısmayı inceliyor. Man'çıük üstüne yazılmn en değerli kitaplardan biri olan «Maraism and Beyond», Pall Mall Press tarafından yayımlanmıs. 49 şilin.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear