Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAHİFE ÎKÎ 22 Şubat 1968 CUMHURİYET YENİ DElHİ'de 3 üncü DÜMYA Doç. Dr. Gülten rin temsilcilerini, ticsret ve kalkınma ile Ugili meseleleri tartışnıak üzere Yeni Delhi'de tekmr bir ara>a getirdi. Konferansta taraflardan biri ırk, renk, loplumsal yapı, iktisadi sistem, toplurasal degerler sistemi, inançlar v.s... itibariyle birbirine hiç benzemeyen 77 az gelişmiş ülke. Fakat hepsini birleştiren tek bir ortak Özellik vmr: fakirlik. Fakirliğin ise orUk yanları pek çok: cahillik, düşük gelir, ilkel tefcnik, yüksek doğurganIık ve yüksek ölüm oranlsn, kötü beslenme, nirekli açık veren ticaret bilânçolan, ağır dış borç yükü, aleyhe dönen ticaret hadieri, istikrarsız dış piyasa fiyatları, yavaş gelir artısı rs.. Bir sebep sonuç ilişkisi olarak bu «meseleler listesini» bitirmek de mümkün defil, çünkü fakirliğin derdi de pek çok. Konferansta diğer taraf diinyanın «zenginler kulübü üyeleri». Bu grupta yeknesakbk daha fazla: sadece, ayn ırk ve inanç sistemiyle Japonya, ayn iktisadi sistemle de Sovyet Rusya, Çekoslovakya gibi birkaç ülke bu tek düzeliği bozuyor. Konferans, bir vakitler Batı dünyasımn «tiers etat» meselesinin yerini, artık «tiers rnonde» veya 3 üncü düaya veya az g<>lismiş Ulkeler meselesinin, bütün dünyanın ortaklaşa üzerinde durması gereken bir olgu olarak, aldığını açıkça ortava koyuyor. Milletlerin Udnci «Ticaret ve B lrleşmişKonferansı» dünyanın dört bir Kalkınma tarafından çeşitli ülkelerin, milletlerarası örgütle :::: :::: :::: I aym Banrl Savcı'nın «Seçim sistemi altındaki «erçek» başlıkh yazısı üzerinde durmak ısterim. Bugun biraz olsun ııyasetle ilgilenenler seçim «i*teminin değiştirilmesı konusunda bır seyler söyliyebilirler. Bunun faydalı ve zararlı yanlannı gösterebilirler. Ben bunun üzerinde durraıyacağım. tşaret edeceğim husus, bu sistemin bir diğerine yerini terketmesıyle »iyasi hayatımızda görülmesi muhtemel olan çıkoıazlar. Iktidar mevcut leçım sistemıni degiştirme çabası içindedir. Parlâmentoda bu kanunu değiştırmek ıçin yeterli oya sahiptir. Ulusal artık, bu oylarla çogunluk sistemine yerini pekalâ bırakabilir. Çoğunluk «istemi, mahıyeti ıcabı kuvvetli partileri destekler mahiyettedır. Ulusal artığın terk edilmesı küçük partılerin Meclis'ten süınmesinden başka bir anlama gelmez. O halde nasıl bir duram ortaya çıkacaktır? Mütaakıp seçımler sonunda Mechs'te sadece iki parti bulunacaktır. Ve milli ırade bu gün nasıl tek partıyı ıktidara getırdiyse, o zaman da belkı pen» tek partıvi «Anayasayı değiştireeek cogunlukla> ıktidara getirecektır. Bilindiğı üzere Anayannın değişmesi için T.B.M.M. üye tam sayısının 1/3. nün teklifi v« 2/3 nün kabulu gereklidir. (1) Çoğunluk gistemı ıle bu oran Hğlanabilır mı? Bu soruya olumlu cevap vermemek ıçin hiçbir sebep yok Işte böyle bır partının Anayasayı değiştireeek çoğunlukla gelmesı halinde Anavasanın d«ğısmcii pekalâ mümkün olabilir. Hemen söyliyeyım Bu hukukâ aykırı bir fiıl değıldır. Çünkü değıştırmeyı zaten Anayasa kabul etmıştır Bu şekilde sadece Anayasanın Devlet'ın ;eklı olan Cumhuriyet ile ılgılı 1 »nci madde«ı değıştırılemez (2). Bunun harıcındekıler ıstendıği gibt değışebilır. Hattâ Atatürk'ten bu yana binlerce güçlükle koruyabildığımız Cumhunyet'ın temel nitelikleri bıie bu arada konut dokunulmazlığı. düşünce ve vıjdan hürriyeti. basın hürriyetı, toplantı hürriyetı, sosyâl vt iktisadi haklar, Cumhunyet'ın temel kuruluşundakı organjarın mahıyetı, mahkemelerın b»|ımsızlığı hâkimlerın temınatı değis bılirju, veya kaldınlabüır. jlatta, hfjtâ «Anayasa M»hkemesı» evet, Anayasanın 145 ve 152 inci maddelerınde >er alan bu y(ic« divan pekalâ ortcdan kaldınlarak kanunların Anayasaya tykırılığının murakabesi deraokrasi dışına çıkartılabilır, Ve isin enteresam böyle bır kanun çıktığında Anayasa Mahkemesı üyelerinin Mahkemenın kapısını kapıyarak çekılıp gıtmeleri icap eder. Çünkü çıkacak bu kanun bır kere Anayasaya aykırı dfğildir. Üstelik olsa bile Kanun, kanunlastığı andan itibaren Anayasa Mahkemesı dıye bir müessese demokrasimizde mavcut olmamak gerekir. Mevcut olmayan organa murakabe yetkisi vermeve hukuk mantığı imlc&n tanımıyor. Çok alâmet belirdi Büyük Millet Meelisinde iktidar partisi, Anayasa düıenlne bir bfiyük darbe vurdu. Içişleri Bakanı Faruk SUkan'ın sürekli tabriki üzerine tertipli bir saldırı yürürlüfe konmuştur. Olayın hazırlanı»ı, icra edilmesi, tartışmaya yer vermiyecek kadar açıktır. îçişleri Bakanı ortamı ba/ırlamış. ve kürsüden işaretl verinee, A.P.'liler »ürü halinde hücuma geçmişlerdir. Can kavbı olmaması bir talihtir. HSdise çok daha başka yönlere kayabilir ve baslangıçta hesap edilemiyecek bir raya girebilirdi. Meclis çatısı altında bir siyasi partiye karsı girisilen bu taarruzun elle tutulacak yanı yoktur. Hem de hiçbir bakımdan : tnsan bakları.. Can gflvenllği.. Pikir 6sgfirl9gfi.. Milletrekilinln parlSmento çalıımalannda teminatıSiyasi özgürlükler.. Hangi gözlükle bakarsanız bakın, olan biteni onaylayamazsımz. Kaba kuvvetin en lânetlenecek biçimde kullanılması, ne çatımızın medeniyetine sıgar, ne de Türk milletinden tasvip görflr. tsmet Pasa'nın derimiyle, «gözlerı kararmış zorbalar» kamn oynnun nefretini kazanmışlardır. Çünkü Büyük Mecliste Işçi Partiıine karsı girisilen saldırı, hangi siyasi egilimde olursa olsun, bafinda akıl bulunan bir insanın kabul edebilecegi şey değildir. Gerçekte A.P.'lilerin kaba kuvvete başvnrmaları liyafl Iktidarlarını da teblikeye sokar. Ve bugün sayıca az gördükleri toplulukiara karsı kaba kuvvet kulUnanlar, zulüm yolunu siyasi hayatta meslek edinenler, yarın öbürgün, zubne karşı direnen kuvvetlerin harekete geçmeslyle kaçacak delik ararlar. Nitekim daha dün denebilecek kadar yakın zamanda, avnı olaylar yaşanmadı mı? Baskı tedbirlerinde alabildiğin» küstahlıkla yasaları hiçe sayanlar, Meclis içindr ve dışında saldınlan tahrik edenler; Geyikll, Kayseri. Lşak, Topkapıda kaba kurvet tertîpleriyle kendilerine ikbal arıyanlar, Parlâmento Içinde, dışında, olmadık pervasızlıkla zorbalığa yonelenlerln 27 Mayn sabahı ij işten geç tikten sonra kafalarıni taşa vurmuslardjr. O zaman tehlikeyi haber veren İsmet Paşayı istihfaf ederek ve meydanlara dökülen gençliğin flstfine kurşun sıkarak zulüm yolunda ısrar edenlerin başınd» Menderes vardı ve: « Bu mu ihtilaJ».. diye haJuızlığa kmrşı direnenleri kflçftmsüyordu. Simdi aynı eda Bay Süleyman Demirel'de görülmektedir. tnkâr edilemiyecek bir haksızlığın avukatbğını derhal benimsemistir Bav Deınirel.. Daha dünkü konuşmasiyle memlekette alabildiğine yayılan irtica hareketi üstihte kol kanat gererken, bugün de zulmün ve tedhisin savunmasına girişmiştir. Tehlike iıaretlerini bir bir tayan İsmet Paşanın uyarmasına karşı. tuhaf bir inatla: « İhtUâle ışık yakmak zamanı artık geçmistir» dive çıkmaktadır. •)ysıı aeıkea goriılüyor kl ihtilâle ışık yakan İsmet Paşa dcğil, tâ kendisidir. Çünkü bir Uıtilâl durup dururken olmaz.. Eğer iktidar Anayasajn hlçe sajarsa, baskı ve zulüm idareslne kayarsa, ve bu yolda inat cderse meşruiyetini kaybeder. Ve iste o zamandır ki ihtilâlin yollannda reşil ışıklar görünür, Türkiyede nıuhalif partilerin özlemi, Anayasa rejimi içinde dâvaların cozürolcnmesidir. Bu özlemi gercekten duyan bütün cevreler, li>aii Iktidarın apaçık lânetlenecek zulmünü protesto etmek görevindedirler. tşçi Partisine reva görülen alcakça saldırıyı takbih etmek için sosyalift olmak gerekmez. Tersine sosjalist olmıyan, ama gerçek flkir özgürlütüne ve gerçek demokrasiye bağlı, Anayasayı içtenlikle benimsemit çevrelerin. bir tek kellme ile nâmuslu çevrelerin. örgütlerin, kurumların, derneklerln, meslek tesekküllerinin, sendikalaruıın derhal vaziyct almalan gerekir. Çünkü Parlâmentoda TlP'e yöneltilen saldınyı lânetlemek, 1K> Partisini değil, Anayaıayı, insan haklarını, fikir özgürliigünü savunmaktır. Bu davranışU yetersiz ve geri kalanlınn agizlannda bundan soma .demokrasl. kelimesl iğreti bir söz olarak kalacaktır. , KAZGAN •••• >••• *••• :::: *••• :::: :::: 3 üncü dünyanın önemli bir kısmında bu politik kadroların ne denli yetersiz olduğıınu Dünya Bankası Baskanı G. VVoods bu konferansta $ö\le belirtmistir: «Ban faklr ülkelerin en cidtli yetersizliği, kısaca, yönetemiyen yöneticilerdir. Bunun beklenir sonuçlanndan biri de iktisadi selişme için şart olan sıkı çalışma ve harekete getiren heyecan yerine halkın durgunluk içuide kaunası ye ümitsizlife düşmesidir.» (1). Gerçe!'ten de, politik kadroların yetersizliği meselesi çözülmeden diğerlerine bâl çaresi aramanın nc ölçüde fayda sağiıyacağı üzerinde düşünfilecek bir meseledir. • ••a) • ••• • ••• *••• • ••• • ••• •••• :::: S Dış yardım ve çelişen şartlar '• 1 ini teşkil etmesi gerekiyordu. Fakat, arada çeçen süre içinde zenginler kulübü üyelerinin hemen hiçbiri milli gelirinin '• 1 i tutannda yardım vermemiştir. Şurası bir gereektir Id, yardımı artırması beklenen büyüklerin bir knmının başta 4BD ve İnjiltere • başında tediye bilâm.o su açıklan meselesi vardır. Fakat, bu açıkları geçici taysak da, her ülke ve her zaman için g " <çerli olan temel bir psikolojik ilke, merhametin sınınna pek çabuk erişilmesldir. Dolayısivle, konferansta dış yardımın artırılması temennilrrinin pek de yerine getirileceğini sanmamaktajnz. Fakat, tntalım Id, dış yardımı daha da artırmak mümkündür. Eğer böyle olsa da. dış yardım fakir ülkelerin gelişmesine ne ölçüde yardımcı olmustur M buna bu dcnli ümit baglanmakladır. Bugün az gelişmiş ülkelerin ödenmemiş borç yekfinunun 40 milyar dolar gibi bir meblâğa erifmis olması, bunun faydalan konusunda şüpheye düsmek İçin samnz Id yeter bir sebeptlr. nittikçe borçlan büvüyen ve eski borçlarını ödiyebilmek için sürekli olarak yeniden daha fazla borrlanmak durumunda kalan bir iş adamı için nasıl aldığı kredinin fayrialı olduğıınu söylemek mümkün değilse, herhalde avnı husus bu ülkrlrr için de varittir. Yine avnı konferansta yaptsi konuşmada G. VVoods. bunun sebeplerini şövle açıklamaktadır: «Günümuze kadar, ikı tarafb yardım programlannın başlıca hedefı yüksek gelirli ülkelerin kendi kendilerine yardım etmesi olmuştur. Bıın lar, herseyden fazla kendı ihracat artışlannı finanse etmeye, kendi hâkimiyetlerıni sağlamava, stratejik saydıklan askeri posizyonlan elde ttıtmaya çalışmıslardır. Bu politika yardımı yozlastırmış ve insanlardan çok maddeye yönelmesıne yolaçmıştır. Yardımın bir kısmı sadece verimslz olmakla kalmamış, kötU bir anda kötü müdahalelerle. pek fakir kaynaklann kötil kullanımma yol açarak, bâzan iktisadi gelişmenin gecikmes! sonucunu da vermiştir » G. Woods'un vaptığı bu açıklama 3 cü dıinyarun biç olmazsa bir kısmınm içinde bulundugu çıkmazı da ortaya kovmaktadır: bu ülkelerin gelişmesi için gerekli şartlardan biri olarak ithalât kapasitesini artırmanın bir yolu da daha fazla dış yardımdır. Ne var ki yardımı veren ül kenin alan ülkede sağladığı hâkimiyet, «ynı camanda politik birtakım müdahalelerle sonuç lannur geniş halk kJUelerinin kalkınmaya he^canla iştirakını ve toDnnmanın sonuçlarını pajrlaşmasuu sağlıyabilecek kadrolar iş başından uzaklaştınlmıs, nötralize edilmiş; yardjmı veren ülkenin kendi ticari menfaatlerini sağlıyacak kadrolar iş başına getirilmiştir. Ktsacası, merhametin sınınna pek çabuk erişildigi gibi, merhamet hasbi de değildir: ülkelerarası Uişkilerde, zenginin kendi iktitadi ve politik menfaatına vardım etmesi şekline bürünmektedir. akirlerle Fverilen dıs zenginler arasında daha önce yapı !an bir «gentleman's agreement» gereğince, yardımın lkineilerin milli jelirinin • ••• :::: •••> •••• Başlıca 4 istek fincü dünyanın 77 ülkesinin bu konferansta dlle getirdikleri başlıca dört istek var: • Daha elverişli şartlarda daha büyük dıs yardım; • Mamul veya yan mamul mallan Için gcIlsmis fiDceler piyasalannda daha elverişli satıı sartlan; 0 BelII • başlı ham maddelerin dflnya plyasasındaki fiyatlarımn istikrarlaştırılması; • Deniz nakliyesinde taşıma ücretlerinln azaltUması veya hiç olmazsa istikrarlaştmlmıstı. Blzim bu yazıda esas itibariyle tartışmak istediğimiz mesele, konferansta az gelişmişlerin dile settrdikleri isteklerin iktisadi gelişme bahımından ancak «gerekli» şart olup, «yeterli şart» olmadıgı; ikincisinin bulunmadığı hallerde iae birincilerin sağlanmasımn kalkınmaya yardımcı olamıyacağı; hatta bazan «daha büyük dış yardım» fibi gerekli şartlardan birinin sağlanmasının yeterli şartla çatışarak faydadan çok zarar da getlrebileceğidir. Bu istekleri karşılamaları beklenen gelişmiş ülkelerin ise, ne ölçüde bunu kabule hazır olduklan ise aynca üzerinde durulman gereken bir konudur. 3 • ••• •*•• :::: iiii aaaa ssss :::: :::: :::: :::: :::: Gerekli ve yeterli şart caklan haşlıca fayda döviz gelirinin ve dolavıaiyle Ithalât kapasitelerinin artması ve yıldan yıla veya konjonktür devreleri içlnde bunun gösterdiği istikrarsızlığın • tamamiyle giderilmfe bile • azalmasıdır. İthalât kapasitesinin •ınırhiıgı ve (gtikrantızlığı bu ülkelerin gelismesinde önemli bir «dar boğaz» teşkil ettiğin»göre. t>n dar bogazın hafiflemesine bulunacak her çarenin gelişmenin sür'atlenmesi için gerekli gartı yerine getireeefi söylenebilir. gelişmiş yukarda bellrttifrimlz A zdlleklerinin ülkeleringetirilmesiyle saglıvayerine •••• ••n •••• • •«• •• « • • •*• »••• • ••• • •*• •••a) • ••• • •«• • ••• Gelişmenin yeterli sartı, genia halk Htlelerinln efitilerek durgunluktan uyandırüması, ülke şartlanna en uygun tekniğin yaratılarak üretfcenliğinin artırılması, işsizlerin üretici hâle getirilmesi »e üretkenlik artısına Iştirak eden halkın btmdan yararlanmasıdır. Gerçekten, iktisadi gelişmeyt bütün topluma yaygın bir üretkenlik artışı ve bnndan çalışan herkesin yararlanması rtışında düşünmek mümkün deffldir. Eğer, ithalât kapasitesinin teşkil ettigi dar boğazın giderilmesi bu aonuca yöneliyorsa, hedefe daha kolay vanlabillr. geliıme sür'ati vfıkselebiUr. Ne var kl, eğer söz konusu dar hnğazın giderilmesi, sadece toplum katlanndan birinin lüks tüketiminin artmasına gidip geniş halk kitlesinin üretkenliği ve refahını artıracak sekilde toplıımun ber katm» ulaşamıvorsa; reva ülkenin üretim kapasitesini artıracak verde fSsterisli karau vatınmlarına fi diyorsa, bu dar boğazın giderilmesinin başlıca etkisi toplum sınıfları arasındaki fartüann büyümesidir. Elde edilen imkânlann hangi yolda harcanacağı ise, tahii. politik kararlar niteliğindedir ve dolayısiyle 3 cü dünyanın vönetici politık kadrosunun nitelikleri bu bakımdan büyük önem taşır. S Sonuç akardaki aeıkiamadan görüldüğii gibi, 3 cü dünyanın önemli bir kısmında iktisadi gelişme meaelesird daha ehliyetli kadroların iş basına getirilmesinden avırdetmek mümkün değildir. Gelişmenin içsel meselelerinde bövle olduğıı gibi. dış yardımın kullanılması bakımtndan da »ynı şey vmrlttir. Temel politika ilkesi. «halkı uyut sonra da unut» olan politik kadrolar iş başına getirtldikçe, dış yardım da bunu desteklemek için kullanıldıkça, 3 cü dünyanın bu gibi ülkelerint Dünya'ran «tiers et«t» sı olmaktan çıkarabilecek hiçbir imkân herhalde düşânülemez. (1) Bu konuşmanın kısımlan, ıLe Monde» gazetesinde 10 Şubat, 1968'de yayınlanmıştır. ••*•••••••• SONUÇ şte goruldüğü gibi mevcut sıstemımıze göre Mecliı'teki beliı bır çoğunlukla Ktenirse herşey yapılabilir. Anayasalar ise uygulanmakla tatbik «ahası bulurlar. Bu ise onun devamlıhğına bağlıdır. «Yaılı bir afaç budanırsa yeni filizler verebilir İ ÇiKTI.HE"RHAL.[>E f>Ol<rOI?A ayın Ecvet Güresin «Neredesin?> başlıklı yazısında, siyasi kişilere değinerek. bunlardski samimiyetsizlik ve değişime ifaret etmektedir. Ruhlarm ölmezliği kabul edildiğinde Atatürkün tekrar Mustafa Kemâl olarak Türkiyemize gelmesi halinde kopacak kıyametten bahsetmesi ise çok yerindedir. Kim istemez ki Atatürk gelsin ve derdimize devâ bulmasın; kim is(1) Bak. Anayasa madde: 155 1 temez ki; ey Türkler bugün İçin (2) Bak. Anavana madde: 135/2 değil geleceğin Türkiyesi için ça(3) Bak. Leon Dngııit a.s.r. hşm dediğind* millet bir ruh ola(4) Bak. Anavau Baslangıç fık rak onun arkasında kendini bulmara t. sın. Ne acı ki, milleti uyandırabile(5) Bak. H»nı Relıen a.g.e. cek, adalelerini harekete getire(Fransıı'ea) Savfa 117118 cek siyasi adamlar yok sivasî piHalnk GtNGÖR yasada: herkes kendi dar dünyajınAnkara Universitesi daki menfaat gemisine kaptanlık Hukuk Fakultesı öğrenciıi etmekte; bencil duygulanna ram *** olmakt». Nerde ahlftkt olarak kendi menfaatini takip eden insanlar.? Ecvet Güresin'in »iyas! kişilerin kişiliklerinde meydana gelen «dea>m Cemâl Hüsnü Taray, Seç ğişime» değinmesi de oldukça yemen Hürriyeti» başlıkh yazı rinde. Gerçekte, bir değişimden ziyade opportunUt bir siysset takip sında; nedenlerini bilimsel olaeden bu sahıslarda sahsiyetsizlik. rak açıkladıktan sonra. «IHınokten sözedilebilir. Gerçek kifilik rasinin, bu memlekette can çekissahibi de fırsaüar karsısmda kişimesini görmek iıtemlyenler bir lipini değistirmez. Degistircnler trün e\Tel bu günkii monopolcu Seçim Kanununu tecraenin ve se osikopataloji sahibi kişiler olup; Cİlenin. hürrlyet. «erbesti ve hay bu sahıslara önemli yerler vcrilmesi halinde ruh boşluklannı doldursiyetlerini koruyacak yeni bir kamak için vapmıyacaklan jey düsünunla değiştirmesi yoluno araniilemez. Iste, bu gibilerine ver •nnlıdır» demektedir. vermemek için önemlj siyasi mevTaray'ın bu görüjüne katılıyokilerde bulunanlann yılda bir psiruz. Bu yazı dolayısı ile. 1961 Ana kivatrik muayeneye tâbi tutulması y a u oylamasında ve 1965 genel semeruleketin hayrı bakımından y«» çimlerinde şahit olduğum iki olarinde olur kanısmdayun. yı anlatacağım. trfan KUDBET ' Anayaıa halkoyuna sunulmuş ve çoğunluk tarafından kabul edilmisti. Birgün knmsu kadınlarla konuşuyorduk. Tabii okuma ve yazmalan yoktu bu kadınların. rarnsm» bölömüne (ftnderv Anayasaya hangi kâğıttan verdiklen vanlann mumhönv d«klerini sordum. Beyaz kâğıttan ver«ilo edllmeslnl 2W krllmerl mişlerdi. Yalnız içlerinden biri işmam»«ını vr « n r l n n deHI kırmızı kâğıt verdiğini söyledi ve larfın Oteıinr .r.rfı«m«. nedenini de söyle anlattı: ümnto vanlarafc Van Iflcrt, Oy verme odanna girdira. te (MMtalanmaniK He» tdcrtı Herkes beyaz kâğıt attıği için tükenmek üzere idi. Kırmızılar ise yığin halinde duruyordu. Ben de onlar garip kalmasm diye kırmııılardan bir tane alıp zarfa koydum ve sandığa attım. tkinci olay da su: 1965 MilletveMulg. H«rbiy. Nezaretl 1 ncl kili seçimlerinden önce yapılan ön Piyade Dalresi mumeyyizlerin seçimleri yürüten bir Jlçe Seçim den merhum Hacı totet Beyln Kurulu üyesi idim. Okuma yazve merhume Hacı Növber H«rna bilmiyenlerin listelerini, bir nımm oglu. Necdet Güri» ve gözcü yanında ben yazıyordurn. Bir Nermin Merey'In babuı, Mu«rseçmen ve bir gözcü ile kapalı zez Gürtş'ln esl, Reyhan GUrU'ln odaya gittik. Seçmene yazdıracakayınpedert. Okşan. Merey ve ğın isimleri söyle dedim. Bir tane Semllı Merey'in dedeleri, Nezlh ve Osman Es'in amcaları, Devlet söyledi, yazdım. Ikinciyi düsünDemlryolları Cer Müfettislerin dü, tasındı, çıkaramadı. Aday isirnden emekll lerini tekrar okudum. Yine kararsızdı. Seçmen. adayların fotoğrafKENAN GÜRjŞ Urına bakmaya başladı. Baktı, bak2J.J.19M tarlhlnde Hıkkın rahtı.. Sonunda birini işaret ederek metine kavusmuştur. Cenazesl 22. •Bunu yaz. Çünkü, yakısıklı bir 2 1968 Persembe günü ö£le naadama benziyor dedi. belkl; Fakat genç bir &ğ»ç budanırsa, defil Hliı vermek kurnynp gider.» Anayasamız henuz 7 yılIık bir hayatıyete sahiptir. Ve onun yaşaması lâzımdır.: Bir eserınde ünlü Fransız Fılezof'u Lfeon Duguit'in d e dediği gıbı • «Hukuk bir yerde sadece bir iradedir» (3). Ne kadar ıdeahst olursak olalım mantığımız Duguit'i doğruluyor. Yukarıda söylediklerim hukuka uygun sekilde olmuştur. O halde bir yerde hukuk ile. bir Anayasa (ki öncelikle bizim sert vP hükülmez Anayasamız) pekalâ alt üst edilebiliyor. Ve icabında temel müesseselerden bazılan kaldırılabiliyor. Bu sekilde bir hmeket acaba ıktidarın mesruluğunu kaldırabilir mı 7 Bu soruva evet demek kolav degil Biran ıçin öy. le olsa bile çene vapılncak birsey yoktur. Mesruluğunu kaybetmis bır ıktidara karsı d"CT.mek belkı bir Anayasa hakkıdır (4) Ama ihtilâl basarıva ıuastığı olçüde.. Aksi halde avakl.nanların sonu hüsrandır. Yakavı e' P verenler diyemezler ki «Benl eezalandıratnazsın. cünkü sen mesrnlngvna kaybettin ve ben de Anayasanın başlangıcındaki hakkımı knllandım.» Büvük Alman Filozof'u Hans Kelsen'in deriiii çibi • «Bir ibtilil basarıv» alasıraa eıki düzen ve esir olıtıaktan çıkar. Yeni duzen müessırıyct kaıanır. Bu takdirde veni diicen bakuk düzeni addolunur. Ancak bu darnm hukuk varatmak iktidannı Ihtilâlci idareve veren veni bir «Temrl normun» mevcudiyetini farzrttirir. Buna mnkabil ihtilâl basarifizlıkla sonuçlanırsa veni düzen müessir olmaı. Böyle bir dnrumda norm yaratmak detil «Normların iblâli» suçu bahis mevzuudur.» 15) Bu bir ihtılâlin felsefefidir... İşte yeni bir seçim sisfemi (ki coğunluk sistemi) ve bu gistemin düsündürdükleri... yararına olan her fikri yoketmek için istijmar etmişlerdir. Bunların başında, toplumun uyanmasında büyük rolü oynayan kültür düşmanlığı gelmektedir. Köy Enstitüleri topluma inen kültür kuruluşları idi. Bu kurulujların bünyesinde (Kültür bünyesinde) o kadar çok şey vardı ki; günümuze değin devam etseydi, gunümüz toplumunun kültür çehresi bugün çok daha değişik olurdu. Ne acıdır ki; 19401945 yılları arasında dilimize çevrilen Doğu Batı klâsikleri: «Bunlar kötü ideolojileri asılayan eserlerdir» bahanesi ile Köy Enstitüleri kütüphanelerinden kaldırılıp banyo ateslerinin içinde çuval çuva! yakılarak imha edilmişti. Çünkü, bu eserleri okuyanlar uyanıyor, uyananlar da gittikleri yerde uyandırıyordu toplumu... Toplumun uyanmaunı istemiyenlerin isine gelmiyordu bu durum... SONL'Ç ünümüzde bu iş, yani Kültür DüKmanlıgı, o gün yasaklamp yakılan. bugün serbest olan bu eserleri okuyanlan kötülemekle devam etmektedir. Kültür Düsmanhğı; dün kitap yasaklamakla, bugün bu yasaklanan kitapları okuyanlara çamur atmakla devem etmektedir. Ismoll AK Atatürk îlkokulu Öğretmeni ÇARŞAMBA 6 Nordesin S •aaaaaa>aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa4 YILMAZ ÇETINER YEŞİL ALTİN DİYARININ SOSYAl 6ERÇEKIERINI ve ÇAYIN İLGİ ÇEKİÇİ \ HİKÂYESİNİ ANLATIYOR • Soçman hiirriyetî YUDUM ÇAY NOT: P MINNETOGLU KİTABEVİ Csğoloğlu M«ydonı Isianbul Cumhuriyet 179* TEŞEKKUR Önemli bir amelıyat sonucu eşimi sağhğına kavuşturan çok değerli doktor, büyiık insan, VEFAT op. Sevket Tuncel ile yardımcılan Dr. Necdet Terün, Dr Ünal Değerli ve Şişli Sıhhat Yurdu Başhekimi Dr. Neşet Boydaş ılelıastanenin kıymetli personeline en içten teşekKürlerimı sunarım. TAHSİN TEZER Cumhunyet 1798 V E F A T Haydarpaşa Askeri Hastanesi Sertabiplerinden merhum Miralay Dr. Hacı Şakir Beyin refikası, merhume Lütfive'nın anne», merhurn Diştabibı Şukıu Aitınbulak'm kavınvaldesı Mukdime Yıldıran'ın anneannesı. Dr Cafer Yıldıran'ın jüyük kayınvaldesi, Güzver ve Bora Vıldıran'ın büvük anneanneleri SONUÇ S ayın Taray'ın da dediği gibi; «... Nlein rey verdlfini değil, baskalanna da niçin oy vermedlğial kendi kendine lzah edebllea»^ seviyeye gelmiş seçmenlere ne zaman sahip olursak, o zaman, denokrasimiz gerçek demokrasi olur. AlpanUn ALPTEKtN *** mazını müteakıp Amavutköy camiinden kaldırılank Rumellht sarı kabrittanına defnedileccktlr. Allah rahmet eyleafn. AİLEJBİ Cumhuriyet 1811 EMİNE MAİL ÖZSOY Hakkın rahmetine ksvuşmustur Mevlâ rahmet evleve AİLESİ Btes Reklhtn: 7/1803 VEFAT Merhum Sayıştay raportörlerinden Tahsin llkay'ın oğlu, Azot Sanayii Genel Müdürlüğü iç hizmet sefi »evgili oğlum. kardesimiz, kayınbiraderimiz, Kültür Dii$manlığı ZALIHA Yılın Kulübü Bugünden itibaren mevcut programa ilâveten S Büro, mağaza, gazino, atölyeler, kat kaloriferleri. Ekonomik, emnıyetli, otomatik ısıtma tesicatı. Bankalar Cad. Türkeli Har.. Kat: 2 Tel: 44 41 98 EKONO Sıcak Hava Sistemi Cumhuriyet 1797 SATILIK DAIRELER Mecidiyeköy'de üışası devam eden 13 katlı 48 daireli kooforlu apartman dairelerinin satısı başlamıştir. Çok müsait olan satıs sartlarınuı Şirketimizden öğrenilmcai. T İMLO Tel: 4» 9» 01 İsriklâl Cad. 181185/6 (Basın: 472/1807) ayın îlhan Selçuk fıkrasında Türk Toplumunun hâlâ kanayan bir yarasına parmak basmiftır. Yazmm başlığını görünce ilk akluna gelen şey: Köy Enstitülerinin son devrelerinde banyo kazanlarının ocağında yakılan kitsplar oldu. Toplum yafantılarını dile getirlp, bunlan gerek ebedî, gereksc toplum uyanısı yönCnden değerlcndiren yazarların eserlerlnin bafk» toplumlarea tanuunası ve bunlardan yararlanılması muhakkak ki iyl birjty... Ancak, bizde toplumun uyanmacını istemlyen v« ySnetlmi SABAHATTİN tLKAT 15 Şubat 1968 Persembe günü saat 20^0 de vefat etmistir. Cenaze törenine katılan, acılanmızı paylasan akraba, dost, tanıdıklanmıza. Azot Sanayii Gener Müdürün» arkadaslanna. Et, Balık Kurumu memurlanna tesekkürlerimizi runanz. Annesi Manlse tlkay, ksr> deılerl Mlbriban Apksra. Ayten GOravdın ve enisteleri. 1812 PLAYBOYda Tel: 12 16 84 Adres: Tnnıu Cad. No: 24 (Büyük Ankara Oteli arkaaı) !•••••••«»•# (Tuna Reklâm: 770A814) SOTADI TASHİHT tstanbul 20. Asliye Hukuk HâkimUğinin 20/11/ 1967 tarih ve 967/2890 No. lu kararı ile Tosun ohn soyadtm DOndar olarak değijtuilmistir. Fikriye TOSUN Cumh'et 1816