26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAHİFE ÎKf 1 Nlsan 1967 CUMHURÎYET VOLKAN'IN IÂVLARI Prof. Dr. Tarık Zafer TUNAYA edenüik savaşu» girlp, gerl kafaforla çsrpışmaya başladığımızdanberi, rd yüz yıla varan Eelişmeler içinde, günu ve »yı Ue adlanduılan bir olay vardır: 31 Mart.. Elli seklz yıl önce, sabahın ük saatlerinde, İstanhullulan dehşet içinde bırakan bu olay (3. Mart 1325 11 Nisan 1909) temsil ettiği cihniyetin hâlâ devam etmesi bakımından, hâlâ ciddi bir anlam taşır. Her geri dircnişte onun izlerini görürüz. Tamamlıyamadığı «.onuçların, içinde yaşadığımız dönemin şartlan içinde kalıbı değişik, özü ayıu olarak sanki son sekillerini aldıklannı sezeriz. 31 Mart. bir tarih olayından çok, bir zihniyetin, kapkara bir kafanın, Şark kafasının sembolü olmuştur. Kalkınma Demokrasîsi Yeniden Samsun'a çıkmak j I Kalkmmanm disiplini :::: :::: •••• \ İÎÜ • ••• ?••!!••• M Doğurucu ortom emleketünizde demokratik diyebileceğimiz siyasi hayat, İkinci Meşrutiyetle (1908 1920) başlar. Bir anayasanın (1876 Kanunu Esasi'sinin) tekrar yürürlüğe girmesinden mucizeler bekliyen bir memleketin, haya! kınklığına, bu yoldan da aşağılık duygusunun uçurumlarına yuvarlamsı bir kaç ay içinde oluvermiştir. «Mukaddes» ve «halâskâr» sayılan, iktidar partisi İttihat ve Terakkinin istibdatçı ilân edilişi de uzun sürmemiştir. İkinci Meşrutiyetin devraldığı toplum iki unsura dayanıyordu: Siyasî hürriyetlerin her şeyi çözeceğine inanmış ve bunlara susamış aydmlarla, bu hürriyetlerden hiç bir zaman nasibini almadıkları için bunlardan bir şey anlamıyan geniş hallc kitlesi.. Aydınlar, Kanunu Esasî'nin peşindeydiler. Batıyla temasa geçmiş, Batı fikirlerine açıktılar. Geçmişle bağlarını koparmaya hazırlanıyorlardı. Büyük kitle, Osmanü tmparatorluğu kurulaüdanberi, bir millet olarak kabul edilmiyordu. Halk, hanedanın kullarıydı. Vergi veren, askere giden, devleti değil de, bir padişah ailesini korumakla görevli, devlet idaresinde sö>ü geçmiyen bir kitle.. Hâlâ, köy kadrosu ve en iptidaî ziraat çağımn değerleri içinde yaşatüan, durumlannm değişrnemesi istenen milyonlarca insan, XVII. yüzyılın başlarındanberi sadece soyulmuştu, verçi yumurtlayan, tavuk saydmıştı. İkinci Meşrutiyete gelinceyedek, iki yüz yıl köy balkı tâlân edilmişti! Suhteler, leventler. sarayin memurları (ağa ve çavuş) ve nihavet Celâliler taş üstünde taş bırakmamışlardı. Köylü, saraydan koruyucu bulamayınca, yerini terketmiş, eşkiyalara katılraıştı.. Kalanlar, her şeye rağtnen baba yurdunu terketmiyen insanlardı.. İmparatorluk bir Batı sömürgesi durumundaydi. Kişiliği, gücü ve bağımsızlığı kalmamıştı. Kapitülâsvonlar belini büküyordu. İşte, Abdürreşıd İbrahim Efendınin çizdiği tablo: İmparatorluk «kapitülâsyon karşısında idama mahkum, her çeşit hakarete maruz, haysiyetten. insan ve battâ havvan haklarından mahrum» du (1). Hiç bir şey verilmemiş ve her şeyi alınmış bu büyük kitleye, Kanunu Esasî'nin «bahşedilmesi» fazla bir değer taşımıyordu. Celâl Nuri Beyin deyimiyle, Kanunu Esasî'nin, Avcılık Nizamnamesinden pek farkı olmamıştı, halkın gözirnde... Hürriyetin ilânı herkes İçin anarşik bir bayram olmuştu. Ama, ilk günlerin sarhoşluğu geçer geçmez, Meşrutiyet toplumunun iki unsuru, aydınlar da, hüyük kitle de eski havalanna girmişlerdir. İkinci Meşrutiyet, bir yandan geçmişle bağlan kopanyordu. Ne var ki tnsanlan yenilige, değişmeye hazır bulmamıştı. Üstelik, Tanzimatçı kafasıyla, bu insanları yeni ufuklara doğru atılmaya, geleceği sevmeye itici güçten yoksundu. Bu heyecanı veremiyordu. Veremezdl de. Çünkü benüz pek gençti. Altı yedi aylıktı. una karşılık, başta İlmiyeciler obnak üzere gelenekçi çevreler, Osmanlı halkına, değişmenin günah ve suç olduğunu telkin edebüiyorlardı. Kul • Padişah dengesi, onlara göre (ama İslâmhğa aykın olarak) saklı tutulmalıydı. Medeni olmak, Batıblaşmaktı ve dinin elden gitmesiydi. Gerçek tslâmcılar, bu tezi yumuşak bir şekilde işliyorlar, İslâmlığm XX. yüzyıl şartlanna aykın olmadığını ispata çalışıyorlardı. Fakat onlar da. azınlıktaki aydınlar grupundaydılar. Halkı zehirleyen Şark Kafasının temsllcileri, sözde dinci çevreler toplum üzerinde vesayet kurmuşlardı. Ağırlığı hissedilen, mâsum halkı sürükleyen bir siyasi kuvvet olmuşlardı. M lâvlanm puskürtmeye başlar: Ittihatçdar bir Şeytanlar Devri yaratmışlardır. «Altı aylık meşrutiyetimiz böyle mi olacaktı?» Aynı kadro, Volkan'dan sonra siyasi partistnl de kurar. Bu ilk irtica partisi olan tttihadı Muhammedi Fırkası'dır ve 31 Marttan yedi gün önce kurulmuştur (24 Mart 1325). Kurucular arasuıda, bugün dikkatimizi çekecek bir isim vardır: Saidi Kürdî tbni Mirza (Saidi Nursî), Vahdeti de bunlar arasındadır ve Volkan, bu sefer Fırkanın resmî organı haline getirilir. Parti, büyük ve çok kalabalık bir kortejin huzuru ile Ayasofya Camiinde okunan meviidden sonra kurulur ve kitle alay halinde parti merkezinln açılışına katılır. Oysa, bir gün önce, İttihat ve Terakki'nin Hürriyet sehitleri için okuttuğu mevlid çok sönük geçmiştir. Artık, bu olaydan bir hatta sonra, İstanbullulann silâh seslerinin dehşeti İçinde niçtn uyandıklarını anlamak kolaydır. Ve silâh seslerine karışan bir haykınş: «Şeriat İsteriz !• Hareket, hoca ekiplerinin Taşkışladaki 4. Avcı Taburlanna yaptıklan ziyaretlerden ve verdikleri nasihatlardan sonradır. Subaylar, kışlaya hapsedilmiş, bazıları ağaçlara bağlanmıştır. Devietin silâh depolan açılarak silâhlar dağıtılmıştır. Yapılacak hareketlerin şeriat'a uygunluğu teminata bağlanmıştır. tstanbul onbir gün cehennem bayatı yasamıstır. Oknmuşa ve mektepliye ait ne varsa yıkılmak istenmiştir. Şeriatı bilmeyenlere şeriat meydan ve Meclis istekleri halinde öğretilmiştir: Mebuslar dindar olacak, bir kısım Ittihatçılar sürülecek, kabine istifa edecek, bazı kumandanlar azledilecek, kız erkek talebe bir arada okumayacak, Alaylı subaylar yerlerine dönecek ve.. bu harekete katılanlar affedilecek., Şeriat buydu her halde! Bir kısmı gerçekleşmiştir bu isteklerin.. I akat, Hükumet, Rumelide harekete geçmiştir. Acele derlenen Hareket Ordusu tstanbula firmistir (24 Nisan 1909). Kurulan Divanı Harb'ler elebasılann çoğunu idama mahkum etmiştir. Kısmî ve otoriter bir sessizlik tstanbul ve memleket üzerine cökmüstür. 31 Mart'ın fatarası. tttihat ve Terakki'nin gücienmesiyle ödenmiştir. Olat'ın tstanbulda kaldığını söylemek yanlıstır. Ülkenin ve toplumun her yani böyle bir harekete elverisliydi: Adana, Mersin olaylan ilgi çekici olmnstur. Medine ve Şam'da da öylc. Ege ve Doğu Anadoluda da bazı bölgesel vakalar kavdedilmiştir. özellikle Erzurnm kısmî bir merkezdir. 31 Mart Vakası. onbir günlük saltanatı İçinde, tttihat ve Terakki muhalefetini ümitlendirmistir. Muhalifler Heveti Muttefikai Osmaniye adı altında birlesmislerdir. Prens Sabahattin Bey, Oimanlı gazetesinde yumusak yorumlara girismistir. Fakat gerçek tslâmcılar, bu hareketi desteklememişlerdir ve mahkum etmlslerdir. si içbir fubayın ve mekteplinin katırmaÂgı 31 Mart Vakası, çavuslann. hocalann, yerlerinden olan Alaylı subaylann Bncülügünde relişmistir. Takın tarihimizde tipik bir İrtica olayı nlteliğiyle yerini almıs olan Vaka, bugün bile, sıhhatli bir şekilde incelenmis sayılamaz. Zorluk bu olayın nedenlerini ve tertipçilerini ararken, özellikle ortaya çıkıyor. Taraflı yazılar bize bu bilgileri doğTU olarak vermekten uzaktırlar. Son araştırmalar, iktidar partisinin bu isde parmağı olduğunu belirtiyor. tttihat ve Terakki'nin bövle bir hareketin yapılacağını hildiği, önlemedifci ve bundan vararlanmak istediği bir süredir ortaya atılmaktadır. Durumu doğrulayan bir hâtıramız var: Meşrutiyetin ilk partllerinden. C"=manh Demokrat Fırkası'nın kuruculanndan birisi olan rahmetli Fuat Şükrü (Dilbilen) bir konusmamızda, böyle bir olayın çıkabileceğini, Babıâli'ye glderek, tttihat ve Terakki erkânına ibtar ettiğini söylemisti. Kendisine cevap veren Dr. Nâzıtn Beyin. «Biz onlardan korkmayız ve desabre ederiz» (silâhlannı ellerinden alınz anlamına) dediğini de belirtmişti. B • ••• •••• •••• «••a • ••• •••• >•*« • ••• • ••• • ••• • ••• uraya kadar ki tahlil ve değerlendirmelerımiz sonunda, milletçe duyulan büyük ihtiyacıu yepyeni bir kamu hukuku sistemine vücut verdığıni görmüş bulunuyoruz. (•) Bu yeni hukuk sistemi, yazılı temel kurallar halinde, bugün Anayasamıza gırmiş bulunuyor. Anaya sa 18 inci ve 19 uncu asırların klâsık fert hak ve hurriyetlerine, sîyasî, sosyal ve iktisadi nitelikte yeni hak ve hürriyetler ilâve etmış; butün bunlan toplum huzuru ve milli ülkü açısından kayıtlamış, bulunmaktadır. Bu kuralların romantik birer dekor halinde kalmaması için, devlete açıkça ödevler verilmiş, devlet idaresinde takib edilecek olan yolun yani hukumetlerin gutmesi gereken politikaların istıkameti çizilmiştır. Klâsik Anayasalar. bu arada 1924 Anayasamız göz önünde tutulunca, cumhuriyet, lâiklik. klâ sik ferdî hürriyetler, bütçe hakkı, yaşama ve murakaba hakkı, hükumet ile meclisin karşılıklı yerlerı, adlî ve ıdarî yargı gıbi konularda siyasî iktıdarlar etrafında örülen ŞART'lar duvarının, yeni Türk Kalkınma Hukuku ile nekadar yükseldiği, kalmlaştığı, duvar içinde yem tanzimler yapıldığı kolayca görülmektedir. K Anayasanın farkı alnız bu Anayasanın bir büyuk farkı daha vardır ki o da. sadece yasaklar koymakla kalmamış olması, amaçlar ve yollar göstererek yapıcı ve dinamık olmasıdır. Bu iki büyük özellık Anayasamızın getirdiği rejimi ötekılerinden ayırmak ihtiyacını hissettirmektedir. Buna gerçek kalkınma yolunun icaplarına göre iktidarı şartlara tâbi tutan bir demokrasi manâsında «KALKINMA DEMOKRASİSİ» diyebiliriz. Buraya kadar kı incelemelerimiz de tesbit ettığimiz üzere yeni demokrasimizde: O Milli şuurun benimsedlgi ÜLKÜ'ler yazılı hale getirilmistir, A Ülküler fert ve toplum huzuru gibi sağlam temellere oturtulmuştur. A Ba suretle iç ve dış banşur gerçejc yolu çizilmiştir. İ3r ^ ÜikuLeriroizjn EÇ Ü kat tek çıkar yolunda yürümenin sistematik kurallan verilmiştir. O tç ve Dış barışın kurnlma sının ve yürütülmesinin engelleri kaldırılmak istenmiştir. O Devlet kurumları ve siyasi partiler, «Plânlı Siyaset Sistemi» ile, bir hedef istikametınde toplanmış ve görevlendirilmiştır. Bu suretle Kalkınma Demokrasısi, Atatı«rk devrı pohtıkasının ve yıllarca derinliğine inemeden kullandığımız «Turdda sulh, Cihanda sulh» sloganınm siyaset alanında ve hukuk düzeninde müesseseleşmiş adı olmak tadır. Y 5 • ••* •••• m**M «••« • ••• • ••• •>•• • ••• • maa • ••• • •«« • ••• • •«• • ••• •••• • •*• a •• • «• •••• • ••• Başbakanlık D. P. T. Eski Müşteşan jimi böyle adlandırmak, 19 uncu nıdır. Görülüyor ki Başbakanlarm asır sonlanndan beri kurmak • tek partinin kurduğu hükumetiçin çırpındığımız bir düzene en lerde alternatifsiz parti başkaniyi adı vermek olacaktır. larının kabinelerı ıstısna edilealkınma Demokrasîsi, buraya kadar anlattığımız özellikle cek olursa durumu hukukumuz ri ile devietin temel kurulu da çok kuvvetli değildir; elindeki tek imkân iknâ yoludur; iknâ şuna giren butün kurumları, bun ların üstune bina edilen tesisle edemezse istifa edecektir. Hükuri, bütün bunlann birbirleri ile metlenn sık sık düşmesı buhran, zaaf ve yavaşhk demektir Kalve İDARE EDtLEN'le olan hem kınmanın gereklen ile bu sıyaferdî hem toplu (Makro) münasebetlerı etkılernektedir. Bura set kaıdelerı zıt tabıattadırlar da bütun bu ıhşkılerin ıncelen• Demokratik hayat bir çok mesine imkân olmadığı için dar fren müesseseleri kurmuştur. manâsiyle hukumetlerin Kalkm Yargı organlarının müstakıl duma Demokrasisindeki durumuna rumu. Üniversıteler. Merkez Ban temas edeceğim. kaları, ıktısadî tesebbüsler, mahalli idareler, ötekı özel kuruluş # Bakanlar Kurulu, Başbakan ve Bakanlar, yeni Anayasa lar, bilinçli bir tercıhle kabınelerin emırlen altından alınmışda eskısinden çok farklı bir hüviyet almamışlardır. Ancak, Baş lar, belli teminatiara bağlanmışbakanlar hariç bütün bakanla lardır. Halbukı kalkınmanın gerın meclisler ve partiler dısın rekleri, bütün toplum kuvvetlerınin ayni istikamette, aynı hızdan seçilmesine imkân açmak la, çehşmesız çalısmalarmı lüsuretiyle yeni sistemin teknîk ve tecrübe ihtiyacının gözden kaç zumlu kılmaktadır. Demek ki burada da zıt gibi görunen lesısmadığı gösterilmiştir. Gerçekten bu imkân Kalkınma Demokrasi ler mevcuttur. sinin gereklerine uvgun önemli • Basbakanlann, kabine ve bir yeniliktir. Seçim sısternınin idare ustundeki sultası kanunla Parlâmentoya girmesine imkân temınat altına da alınmış olsa; vermediği değerleri, partıli par hukuk düzeni müstakil organlatisiz, kalkınmanın hizmetıne ça ra, özel kuruluşlara yer verğırmak, gelişme halindeki top mese dahi Basbakanm şahsen, lumlarda kıt olan yetişmis insan emir, gözetim, denetim, işbirligücünden serbestçe faydalan ğı, takip gibi isleri yapmasma mak bu «uretle mümkün olmuş maddî imkân yoktur. Dosyalar, tur etüdler, projeler, istatistikler. raporlar, günlük ışler, iş sahip0 Ote yandan Başbakanlar, leri ile temaslar hep Başbakaher zaman, partilerin alternatifi nın, hatta Bakanların uzağındabulunmıyan başkanı durumunda d:r. Bu o kadar böyledır kı, ikolmayabilirler. Hatta tarafsız sitıdarlar değısince yeni Bakanlar yasilerin ve siyaset dışında kaldeğersiz de olsa kendi mutemedmiş rical'in, Devlet Başkanlığı leri olan kışilerı ış başına getikontenjanı, yolu ile, hükumet kur rerek fıılî nufuzlarının sahasını maları ihtımalleri yok deŞıldır. genısletmek yoluna, bır çeşıt ış Nihayet koalisyonlar bütün deyürütebilme tekniği olarak başmokrasilerde gorulegelen hukuvurmaktadırlar. metlerdir. u gıbi hallerde Başbakanlar, ve Parlâmentodah gelmıven Bakanlar siyasi bir partinin örgüt kuvvetinden mahrum bulunabilirler. Koalisyon hükumetlerinin başkanları koalisyona ıştirak eden partilere mensup bakanlar karşısında güçsüz kalabilirler. Parlâmento dışından gelen bakanlar. parti gruplan karşısında siyasî destekten, temas rahatlığından yoksun kalabilinler. Bu güçsüzlük kalkınmanın gerekürdiği dinamizm ile bağdaşmaz. 0 Temel hukukumuzda, Başbakanlar hükumet üyelerinin âmiri olarak tanımlanmamıştır. Bakanlar kendi vetkileri tçindeki işlerden emri altındakilerin işlemlerinden şahsen sorumludurlar. Bu itibarla ne kendilerine ne de mâiyetindekilere Başbakanlann emir vermesıne, yukarıdaki hallerde musaade etmeyebilirler: «Genel siyasetı, hükumet programı dahılınde >ürutüyorum, benım anlayısım tutumum böyledır» diyebiürler. Başbakanlar, meselâ Amenkada oîdugu gıbi, İCRA HAKKI'nı şahMrıda temsil etmez; sadece «Bakanlar Kurulunun Baskanı olarak bakanlıklar arasında işbirliği saglar ve hükumetin genel siyasetinin yürütülmesini çözetirji Bu duruma göre hükumet siyaseti Bakanlar Kurulunda tekerrür edecek; Bakanlar onu kendi sorumlulukları altında bildikleri gibi yürütecekler; Başbakan bu yürütülüsü gozetecek ve işbirliği sağlamağa çalışacak; gözetme sonunda ve işbırhğinden memnun olmazsa durumu Bakanlar Kuruluna getirecektir; zira Kurulun başka ^,...,^^., Memduh AYTUR • J I B . Kalkınmayı basarabilmek Miras mese/esı ,^ H H ukandaki şartlar altında kal kınmayı basarabilmek için ya. (T) Başbakanın şahsında bütün hukumet gücü, Amerikada olduğu gibi toplanmalı. Bakanlar Başbakanca seçiien en yuksek memur durumuna petirilmeli ve diğer idareciler her iktidar değışikliğinde otomatfk man değişmeli; yahutta (T> Sık sfk denendiği gibi yavaş ve zayıf fakat murakabe ve muvazene unsuru galib hükumetlere rıza göstermeli. Türk Kalkınma bnknkn, Başbakanları, esasen zaman zaman tesis ettikleri, geniş yetkilerle bir de hnkuken teçbiz etmeyi. tecrübelerden aldığı ilbamla teçviz etmemistir. Ama buna mnkabil yukarıda temas ettiğimiz caaflan ve zıtlıkları karsılavacak bir mekanizma knrmayı da ih ••••••!•••••••*••••••••••••••••••• mâl etmemistir. Bn snTCtle hem demokratik prensipler komnmus, hem de kalkınmanın gerektirdifi, sürat, tutarlılık, isbirlifl ve gözetim sa^ianmak Istenmistir. Buna (Plânlı Siyaset Sistemi) diyornz. (*) «Cumhuriyet»: 30 Kasım, 1 ve 3 Aralık 1966; 7,8 ve 9 Şubat 1967. Y Türkiyede bir toprak ağası kalkar bir broşür hazırlar, Türki 3 yenin bütün ilerici ve reformcu güclerini komünistlikle itham eder, . Amerikan uyduluğunu ve usaklığını göklere çıkanr, Atatürk'ün • «Istiklâl» ilkesine yüzde yüz ihanetin bu kara belçesi ordunun su • baylanna ve assubaylarına yetkili kisilerin kanallanndan dağıtılır. • Ayıbı hepimize yetecek kadar acı bir gerçektir bu'. • Türk Silâhlı Kuvvetlerinin sorumlu mevkilerinde bulunanla • nn dikkatle üstüne eğilecekleri bir büyük dâva vardır. Ordunun • çesitli kurslarında, kurmayhk eğitiminde, yüksek kumanda semi • nerlerinde kimlere hangi kürsüler emanet edilmistir? 3 Biliyoruz ki iktisat ve sosyal bilimlerde subaylann eğitiml İÇİB . birtakım siviller yüksek askerî kurumlara gidip konferanslar ve . dersler veriyorlar; acaba bu derslerin mahiyeti nedir? a Eloçlu Ticaret Odalarıyla, is adamlanyla menfaat şebekesinı • kurmustur. Yabancı kumpanyalarla ortaklaşa memleketi sömüren • lerin gözde adamıdır. Gider kurmaylann karsısına çıkar saatlerce • yabancı sermaye propagandası yapar. 16 bin dönümlük toprağa • sahip zatı muhterem, Türk subayına gönderdiği broşürde Türk • halkını değil elbette kendi çıkarlarım savunacaktır. «Türlüçesitli» • ortakhklarda hasır nesir iktisat profesörü de elbette yabancı ser 3 mayenin propagandasını yapacaktır. 3 Bu konuda dikkate değer bir örnek verelim : 3 Teknik Üniversite Petrol Kürsüsü basında bulunan Prof. Ek Ş rem Göksu yabancı petrol kumpanyalarının savunmasını gazete 3 köselerinde vaparak meshur olmustur. Bu zatı muhteremin petrol . dâvasında vabancı <;»rm:>vevi tutması kendi bileceî' bir istir. l s • telik Bay Ekrem Göksu, Amerikaİ!İ3r tarafından her ay binlerce lira • ile finanse edilen kürsünün başındadır. J Bundan sonrasını Sayın Protesörün yayınladığı «Türkiyede • Petrol» adlı kitabından beraberce okuyalım. Diyor kl Bay Göksu: j « Maden Fakültesinde okuttuğumuz petrol jeolojisi dersle • rinde 6326 sayılı Petrol Kanunu hakkında öğrencilerimize her yıl • şu sözleri tekrar ederiz (Petrol Jeolojisi Ders Notları S. 57) : 3 «1954 senesi Türkiye petrolleri tarihinde en önemli yeri isgai 3 edecektir. Zira 7 Mart 1954 tarih ve 6326 sayıh Türk Petrol Kanunu devletçilik zihniyetinden ayrılmış modern, gerek yerli ve gerekse yabancı sermayenin iştirakıni mümkün kılan yeni bir çığır açmıştır.» S Görülüyor ki, Amerikan petrol kumpanyalannın müsaviri 3 Max Ball'un hazırladığı ve lsmet Pasanın Meclis kürsüsünde : 3 • Kapıtulâsyonları geri getıriyor» diye ilân ettiği kanun, • Teknik Tniversite ders kitaplarında propaçanda konnsudur. • Dahası var : 3 tste bu kafada olan Profesör Bav Ekrem Göksu yıllardan beri 3 Yıldız Millî Savnnma Akademisinde snbaylara petrol politikası 3 konusunda ders vermektedir. Bunu da aynı kitapta açıklamakta 3 dır : 3 « Yıldız Milü Savunma Akademisinin General, Albay ve 3 her Bakanlığa bağlı yüksek dereceli memur ve idare âmirlerinden 3 mütesekkil seçkin topluluğu karşısında (Türkiyenin yeraltı »ervet 3 leri ve petrol dâvası) konusunda konferanslar vermekteyiz.» 3 Bu konferanslarda subaylar Bav Ekrem Göksu'ya yabancı 3 knmpanyalann oyunlanna dair sualler soruyorlar, Profesör bfl • yük sâfiyetle bu sualleri cevaplandırivor. Max Ball Kanunundan • sonra memlekete gelen vabancı kumpanyalan ne şartlarla karsıla • dığımızı da sövle anlatıyor : • « Şunu da arzedeyim ki, biz petrol aramalarını ecnebilere • açtıgımız zaman burasının Arabi<;tan ve Kuveyt olmadığını bili 3 yorlardı. Arabistana veya Kuveyte gidecek şirketlere verilebilecek • ortada yapılmış bir ?ev yoktu. Ama bıraz evvel size gösterdiğim 3 haritayı biz Amerıkahların eline teslim ettik. dedik ki, buyurun 3 bırinci derecede ?u su sahalar mühimdir ve doneleri budur. Bun 3 lar arasında milvonlarca liralık jeolojik araştırma raporlan çoğu 3 gizli idi ve biz dahi göremezdik 100 bin metre sondaj vardır. 3 Her türlü bılgiyi size veriyoruz. Arayın, size bunlan bilerek veri 3 yoruz » 3 Türklerin bile görmedikleri %\x\\ raporlan yabancı kumparty» 3 ların eline teslim etmek, milyonlarca liralık jeolojik arastırms ça 3 balannı eloğluna hedive etmek, ve bizim millî petrol lirketimiz 3 TPAO'yn kundaklamak!.. . 3 tste petrol politikamızın temeli bu olmuştur. 3 Ve bu politikanın avukatlarından biri de Türk Orduıunun »u 3 baylanna devamlı surette yabancı petrol kumpanyalannın propa 3 gandasını yapmak vazifesine getirilmistir. 3 Tiirkçe sözlükte insaf diye bir kelime vardır, Türk Ordusunun S «ubayları Amerikalılara maasla baglı yabancı kumpanya savunu • culanndan petrol dâvasını, ve toprak ağalanndan komünlzm 3 kapitalizm konularını mı öğrenecek? • Bu bir çarip hikâyedir.. Teknik üniyersite kürsülerinden Tıl • dız Harb Akademisine kadar Max Ball kanunu reklSmı yapılır, 3 SökedeM çiftlikten TOrk Ordusnrm brosfir daçıtılır, re sonra 3 Dısisleri Bakanı lhsan Sabri Çağlayangil AmerikayU imzalanmış 3 54 ikili anlaşmadan 24'ünün metnl olmadıfını açıklar. 3 Çağlayangil'ln dün A.P. Grupunda söylediğine g«re, bu M 1M 3 1 anlasmanın metni Dısisleri arşivlerinde bulunmadıfı İçin «ttret î 1 leri Amerikadan istenmiştir. S Tazık, yazık.. Cumhuriyet devleti devlet olalı bu kadar çSzfll Ş memistir; Mustafa Kemsl dirilip de aramıza katılsa bu durnmda ilk yapacağı iş yeniden Samsun'a çıkmak olurdu. ••••••••••••••••••a ULVÎ URAZ TİYATROSU SON 3 HAFTA • ••ı • ••ı Anayasanın getirdiği rejim IZMIR TURNESI DOLAYISIYLE Hüseyin Rahml Kemal Bekirin eşrutiyet toplumu, isminin bütün parıltılarına rağmen irtica (gerieilik) olaylarını doğuracak şartlara sahipti. Bu olaylarda çıkarlarını gdrenler, birbirine gizli tellerle bağlıymış gibi, gericiliği devleti yıkıcı bir mesele haline getiren bir siya«i kadro kurmayı hızla başarmışardır. 31 Mart Vak'ası, birdenbire ortaya çıkmadı. Önce fikir ve aksiyon olarak hazırlandı, siyaset sahnesine kondu. Serpintileri bir süre devam etti. Zihniyeti ise bugün de siyasi hayatımızda hâkim rol oynuyor. 31 Mart'tan birkaç ay önce, vak'ayı haber veren iki olay vardır. Kör Ali aduıda bir hoca, Fatih Camiinde öğle namazından sonra. parolayı vcrir: «Din ve Şeriat elden gidiyor!» Neden mi? Bu sorunun da ce\abını verir: •Oruç tutulmuyorî Kadınlar yüzleri acık geziyor!» da ondan.. Bu hoca, Saraya kadar gider ve halkın çobansız kaldığını söyler. Bir olay daha: Beşiktaşta bir müslüman kadını (Hatice Haııım) bir Rum delikanlısına kaçar. Polis genci karakola götürür. Halk karakolu basar ve Rum gencini polisin gözü önunde öldürür. Bu olaylar, Meşrutiyetin ilânmdan iki üç ay sonradır. 1908 in ckiminde... 1909 roartındaysa siyasi havada şimşekler çakacaktır. Hükümet, alaylı snbayları tasfiye etmiştir. Medreselilerin askerlik hizmeti yapmalannı kararlaştıraııştır. Gerici kadro ise, İttihat ve Terakki'ye karşı muhalefeti alevlendirmck amacıyla teşkilâtlanmaya başlamıştır. u kadro, ilk olarak «Volkan» aduıda bir gazcteye sahip olmuş ve Padişah'tan yardım istemiştir. Başjazarı Derviş Vahdetî'dir. Volkan "Şeriat isteriz ! „ M Zamanın iktidar partisi bu hareketten, hiç şüphe yok, faydalanmıştır. Abdülhamit hal'edilmistir. örfi idare ilân edilmis, Divanı Harbler terör havasını yaymıstır. Gazeteler, dernekler ve partiler kapatılmıs, muhalifler susturulmustur. 1910 yılında, muhalefet kıpırdanmalan tekrar başlanmıs, 1911 deyse çığlasmıstır. Fakat, bu tek ve yeterli sebep sayılamaz. İttihat ve Terakki kadar, Vakadan fayda uman baska çevreler de vardır. Tabancı parmağı özellikle arastınlmalıdır. ebepleri ne olurs» olsun, üzerinde oybirliği edilecek mesele, Vakanın niteliğidir: 31 Mart bir irtica hareketinin bütün renklerinl ve karakterini tasır. Dinin soysuzlastırılması, din duygulannın sömürülmesi ve siyasete âlet edilmesi bakımlanndan ilgiyle incelenecek bir örnektir. Fakat, her şeyden önce geri kalmıs, az gelismis bir sosyal yapmın gerçek mevvasıdır. Ne Vahdetî, ne de tttihat ve Terakki.. Her ikisi olmasaydı, bu ağaç bu meyvayı verirdi. Dervis Vahdeti'ler, az gelismis sosyal yapıların bu sırrını keşfetmis kisilerdir. Karanlıklarda yarasaların yaptıklannı pekâlâ yapabilirler ve mâsum insanları peslerinden sürükleyebilirler. Bu nedenledir ki, değişen devlet şekillerine, siyasi rejimlere rağmen, seriatı perde edinerek, aynı kalabilmişlerdir. Ve 1967 yılında, Vahdetî'nin fikirlerini benimseyen, bunlan, Cumhuriyeti yıkmak pahasma, gerçekleştirmek isteyen çevreler \ardır. Atatürk'e «Beyaz Put» diyenlere karşı uyanık olmak gerek... Kalkınmakta geç kalan, kalkınma heyecanını duymayan her ülkede, bir değil, yüzlerce «Volkan» lâvlanm püskürmektedir. (1) Sıratı Müstakiın 1327, No. 157, a. 1516 PAZARTES/; Plânh siyaset sistemi K alkmma Demokrasîsi bir terım olarak Anayasamızda yer almamıştır. Demokrasımizi herhangi bir izafetle tamam lanmağa muhtaç olmıyacak kadar kâmil bulanlar da olabilir. Her ne düşünceye dayanırsa da yansın Anayasamızın getirdiği rejime «Kalkınma Demokrasisi» denmemesi gerektiğini istiyeceklere karşı çıkacak değilim. Fakat oyle zannediyorum ki, yeni Anayasanın ibtiyaçlarımıza uygun olarak vaptığı terkip, telif ve tercihleri; yani, ayni prensipleri çesitli partilerle yürütmek suretiyle demokratik hak ve hürriyetleri, toplum hnzurunu saflamak isteyen, fakat gerçek bir kalkınmanın lüzamln kıldığı disiplinde de tereddüde düsmeyen ve taviz vermeyen bir yeni reDAHtLtYB M(İTKH*SSI>1 UTANMAZ ADAM Müzikal komedi 2 Bölüm Çarsamba Perşembe Cııma 18.00 da TİŞEKKÜR Kızımız Esra'nm dunyaya gelişinde gosterdikleri yakın ilgl ve ihtimaırJa bizleri minncttar eden ZEYNEP KÂMIL Hastahanesi Başhekimi sayın Doç. Dr. 7 ( İNCİ ERKEK İle M. GÜN BİBSEL KARTAL TEKMESİ Komedi 3 Perd* BEFİK EKDURANTN Nlfuüandılar. 31.3.19S7 Karııyakaİzmir FAHRİ ATABET İle guç dofumu başarı ile netl celendirerek ailemize bir kız evlât kazandıran sayın Opt. Dr. ve Dr. Ali Küçükbasmacı, asis tan Dr. Mardiros Yeniyorgan. baş ebo Sabiha Aydoğan. ebe Aysel Kalaycı İle bastahane hemşire ve personeline teşekkürlerimizi blldirtriz NAZAN ve EROL KANER Cumhuriyet 3325 J Cumhuriyet 3330 225. TEMStL Cumartesl Pazar Pazartesi 18.00 15.00 18.00 18.00 21.30 da KARACA TİYATRO'da TELEFON: 44 54 02 Reklâmcılık 1191/3308 Burhanettin Üstünel ACI BİR ÖLÜM Ahter Tosunlu, Nertae Esen v» merhum Mukdim Kattrcıoğlu İle Cahit Esen'ln blrlcik «nnelerl, Güzin Tosunlu, Nermln ve Özer Metin Esen'ln babaannelerl, LâEsen'in anneannelerl, ttdn ve le ve Yasemln Rona İle Zeynep ve Ayşe Esenln büyük »nnelerl, merhum Mehmet Rlfat Esen ve İsmaü Tosunlu lle Bedia Esen'ln kayınvalldelerl, »evgill mavlşleri Dr. Kâtnran Şenel Takslro Sıraselvıleı Oaa ıll/b (Alman Hastahanesi yani) Tel.: 44 55 14 ö e ı çün (15 18) I; ;; •; |; •• ZİLE BELEDİYE BAŞKANLIĞINDAN Hizmet kamyonlan için tam komple iki adct Dix»l motor ile 200 metre kauçuklu hortum abnacaktır. 1 Mübayaası kararlaştırılan motonın birisi 135 beygir gücünde 407 Fargo tipi 6 ailindirli, kompresörlü tam komple olup muhammen bedeli 28.000 lira, muvakkat t«minatı ise 2100 liradır. 2 Alınacak ikinci dizel motor İse 105 beygir takatında 6 silindirli tam komple B.M.C. ve emsall tipi motor olup muhammen bedeli 25.000 lira teminatı 1875 liradlr. 3 İtfaiye için kauçuklu naylon tipi 100 lük hortumdan 200 metre aluıacaktır. Hortumun da muhammen bedeU 10.000 lira teminatı 750 liradrr. 4 Talipler tekliflerini ayn ayrı T«recekl«rl gibi S kalem malzeme için toptan da •erilebilir. 5 İhale 17 Nisan 1967 pazartesi günü saat 16 da kapalı zarf usulü ile yapılacağından taliplerin 2490 «ayilı kanunun 32 ve müteakıp maddeleri gereğince haztriayacaklan teklif mektuplannı ihaleden bir saat evvelina kadar teminatlan ile birlikte Komisyon Başkanlığın* vermeleri lâzımdır. 6 thaleden mütevellit tellâliye resml re ihale pulu yükleniciye ait olup ilftn ücretleri dairealnce ödeneöektir. 7 Motorlar ile malzeme Zile'de teslim »lm»«»fr re tesllml mütaakrp bedelleri derhal ödeneceğinden taliplerin bu hususa dair haztrlannuf şartnameleri itfaiya de görebilecekleri lflzumu ilân olunur. (Basın H KATIP Ortaokul dıplomamı kayıp ettim. Hükumsuzdür. Gülsen Erdil (Cumhuriyet : 3231) ^ VEFAT ve FEŞEKKÜR 23 Mart Perşembe günfl hayat» gozlerini kapayarak bizleri son suz bir acıya boğan emekli kaymakam Hacı cenazesine gelerek, ya da telgral, telefon ve mektupla yasımızı paylaşan kara gün dostlarımıza yürekten teşekkürlerimizi suna rız. Eşi: Hacı Vecide Yayum O|ID: Hilmi Yavnı Gelinl: Esin Yavuı EMİNE KATIRCIOĞLU vefat etmiştir. Onazesi 1.4.1987 Cumartesl günü Slşli camllnden «ğle namazını müteakıp kaldırılarak Zinclrlikujru alle mezarlı gına defnedllecektlr. Allah rahmet eyleam. AİLKSt Not: Çelenk rtca olunur. Curahuriyat 3326 iUiüHiHHiiiiiiiliiiiiüiiiiiiiiiiiiniiiiiiiiiiiiiliiiiiiiiiüiii: jî ;! ): ." KAYIP Nüfus cüzdanımı kaybettım, hükümsıizdür. îılmaz Gökçav • Cumhuriyet 3328 , . Yahya Hikmet Yavuz'un Aylâk Musa Cumhuriyet: 3323 AÇIK TEŞEKKüR Çok tıazüc bir kalb amellyatı yapmak «uretiyle benl yenlden hayata kavusturan, Şlsll Çocuk Hastahanesi gögüs cernhljl ge • fl, layın v* basasistanı Dr. MÜMTAZ SEÇKİNER İle dfthlUye müteha»«Ki Dr. SEMİK ABBASOÖLTTn» fonnız minnet v* teşelücUrltrlml •nedeıim. K»tly» Tttzk^s »21 Büst Yaptırılacaktır Tapu ve Kadastro Genel Müdurlük bınamıza Atatürk ile Mahmut Esat Efendınin bustlerı yaptırılacaktır. Teklıfte bulunmak isteyen meslek erbabının malumat almak uzere aym binadaki Bust Yaptırma Derneği Başkanlığına müracaat etmeleri ilftn olunur. (Cumhuriyet : S329) FARUK ERTÜĞ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear