23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAHÎFE İKf 22 Nisan 1966 CUMB FİKİR1ER VE on zamanlarda, tuçluluk politik önemS üzerinde, öıelllkleflklrlerln çevrelerimiz niteliğl le durmaktadırisr. Buna paralel olarak, radyo a •••••••• ENF1ASY0N •••• •••• Ne komedidir bu! CENTO'nun üyeleri, Pakistan, Iran, Türkiye ve îngil Dışişleri Bakanları Ankarada toplandılar. Nutuklar söyledilt en çok sosyalist Işçi Partisi iktidarının Dışişleri Bakanı Ba> wart'ın konuşmasını beğendik, alkışladık. Sayın misafirimizin levindeki mantık örçüsüne bir Maşallah çekmek gerekir. Bu \ le ile, zengin kapitalist ülkelerin, Türkiye, tran, Pakistan gibi keleri nasıl ele aldıklan ve nasıl gargaraya »etirdikleri bir da. ispâtlanmış oldu, Sayın Micbael Stewart diyor ki : « Kardes ittifaklar, NATO ve SEATO gibi, CENTO da komünist tecavüz ve baskısını karşılamak üzere kurulmuştur. îttıfak hâlâ bu tehlike ile ilgilidir. Ve hür dünyamn bu hayatt bölgesinde istikrar temini hususunda hâlâ çok kıymetli görevler ifa etmektedir. Memleketimiz Birleşık Kırallıkta savunma masrafları üzerinde âhiren yaptığımız çok taraflı bir incelemede bu görev lâyıkı veçhıle değerlendirılmiştir. Esas ağırlık, kara ve direkt askeri tecavüzden, siyasi baskı ve yıkıcı faaliyetlere doğru kaymıştır. Bunun muhtelif şekilleri vardır. Ve gerek kültürel ve gerek ekonomik sahada icrayı faaliyet etmektedir. Bu «ekildeki tehdit geçen sene zarfında daha tehlikeli olabilirdi. Uyanıkhğımızı bu alanda muhafaza etmemız gerekmektedir.» Şimdi pck sajgıdeğer Bakanın şu sözlerini bir Türk yazan olarak teraziye vnralım : 1 tngiltere Dışişleri Bakanına göre, NATO gibi CENTO da komünist tecavüzlerini karşılamak üzere kurulmuş. Oysa bu anlaşmaların temeli açıktır. Üyelerden birine yapılacak bir saldınya karsıdır bu anlasmalar. NATO anlasmasının hiçbir maddesinde komünist tecavüzüne karşı diye bir lâf yoktur. Tecavüz nereden gelirse gelsin, tecavüzdür. tster komünist ülkeden, Ister kapitalist ülkeden .. Bu konuda tsmet Pasanın görüsünü hatırlıyalım. Ismet tnönü hirkaç ay önce Büyük Millet Meclisinde dedi ki : « Komünizm yeryüzünde bazı devletlerin resmî cemiyet ve idare rejımlerıdır. Nitekim, geçmışte de, bugün de bazı devletlerin rejımi de tam aksi uçta faşist ve nazi rejimlerı halindedir. Bız siyasi mücadelemizde hiçbir devletin iç rejimı ile uğraşmayız. Ve ıç rejımi yüzünden bir devleti ve milleti incitecek muamelede bulunmaktan sakınırız.» 2 Bay Stewart tngiltere Dışişleri Bakanı olarak konnşnyor. Ve söylediklerine bakılırsa artık Ortadoğuda tesas ağırlık direkt askerî tecavüzden, siyasi baskı ve yıkıcı faaliyetlere doğru kaymış» imiş. Bakana sormak gerekir : Bay Stevvart sizin tngilterede komünizmle mücadele içfn neler yapıyorsunuz? Biz Türkiyede komünizm propaçandasıııı yasak etmişizdir. Propaganda yapanlan içeri atarız. Türkiyede komünist partisi kurmak yasaktır. Oysa siz komünizm propaçandasını Ingilterede serbest bıraktığınız gibi komünist partisi de serbestçe faaliyette bulunur. Oyleyse şu çıkıyor ortaya: Siz înçilizler biı Türkleri o kadar seviyorsunuz ki, kendi vatanınızdaki yıkıcı faaliyetleri bırakıp, gelip Türkiyeyi kurtarmağa çalısıyorsunuz. Buna iki biçimde cevap bulanur Bay Stevvart! Ta uzunca bir «Yeeeeşşşe. çekilir; ys da «Bu işin içinde bir oyun var sayın îngiliz Dışişleri Bakanı!» denir. 3 CENTO ne gibi bir anlasmadır kl, sizin dediğiniz gibi «komünist tecavüz ve baskısına karşı» kurulmuştur, ama üyelerden Pakistan, Komünist Çin'den TU tanklan ve Mig uçakları ile donanır, ve uznn vâdeli askerî yardım anlaşmalan imzalar komünist Çin ile Bu kadar büyük çelişme nerede görülmüstür? 4 Türkiye kendi içinde yıkıcı faaliyetlerle mücadele edecek güce sahiptir. Bir yabancı devletin Türkiye içinde içişlerimize karısması garip oluyor. Türkiye için yıkıcı faalivet. Türk makamları, adliycsi, emniyeti. kanunlan taraf)ndan tesbit edilir. Türkivede petrolii millilestirmek akımı. Türkiye için yıkıcı değil yararlıdır. Ama Türkiyede petrolü millilestirmek istiyenler Türkiyeyi pazar haline getirmis Anglo Amerikan petrol kumpanyalan için yıkıcı bir akımı yürürlüğe koymaktadırlar. tran için de dnrum aynıdır. CENTO anlaşması bir garip komedi haline gelmiştir. tkibuçnk demiryolu, bir o kadar karayolu, biraz da haberleşme tesisi yapmaktan ötede elle tutulur hiçbir faaliyet çöstermemis olan CENTO, yabancı devletlerin Ortadoğu fakir ülkeleri üstüne kendi çıkarları hesabına kurdukları bir kontrol mekanizmasıdır. CENTO'nun resmî ortağı tngiltere ve gayriresmî ortaçı Amerika çoktan iflâs etmis bir paktı «ürdürmeye çalışıyorlar. Türkive içinde Türkiyenin millî çıkarlanna aykırı bir öriüt gibi çalışan CENTO'nun bir a önce tasfiyesi gereklidir. Ârap. Jran ve Türk m petrollerl üstündeki kontrolu sürdürmek isteyen Atiglo Amerikanlara karşı Pakistan zaten gereken tavrı almıştır. Ciddî görünen birtakım Batılı politikacıların voksul ülkeleri sömürmek için attıkları nutuklar, artık ağaçlardaki kuşları güldürmektedir. Hele Bay Stewart'ın tngilteredeki komünistleri bırakıp Türkiyedeki komünistlerle CENTO adına mücadeleye gelmesi mizah yazarlanmıza eıj güzel' malzemeyi verecek einütendir. SOSYOPOLİÎİH SÜÇ1ABI Para, Kredi Fiatlar •••• m Enflâsyon tartışmalan ve bir yorum; Dr. Nihdt TÜREL İ durum bugün aynı değildir, diyor. Siyasi mça yönelen kimse, kendisini bir hamle adamı, ülkenln politik kuruluşlannı düzeltmeğe istekll bir ideallst çık oturumlan dahil çeşitli siyasî tartışmalarda fi olarak görebilir. Haksız olduğu taraf, hedefine süratle gitmek isteyişi ve uygulamak istediği değikir suçlan karşıstnda takınılması gereken tavrın gikliklerl, «iddet usullerl ve kanunsuz davranışlarne olması konusuna yer verilmektedir. Heı şeyden la getirmeğe yeltenmesidir. Vidal, bu kimse elbetönce, şu «fikir ıuçu> deyimi üzerinde durmak lâte ceza görmelidir, diyor. Ama, bir hırsız, bir kaatü ıım gelir. ve bir casus gibi muamele görerek değil.» Gerçekte, eylem ve aksiyon haline £elmeml« Gerçekten, uygar ülkelerde, siyasî suçlar hakbulunan, insan kafasında doğan ve orada kalan fikmdaki görüş ve değerlendirmeler, eski ile kıyaslan kir denen şeyi suç saymak mümkün müdür sorumayacak ölçüde ve bahsettiğimiz biçimde bir yusunun gerek morâl gerek pozitif yönden cevabı ve muşama ve elâstikiyete doğru çoktan yönelmiştir. rilmelidir. Çağunızın jartlan, pozitif hnkuk ve politika kaynaklan bakımuıdan ele alınırsa, sadece «fikir suçu» deyimi uygar normlara ve ölçülere aykırıdır. Yani, modern ve uygar toplumlarda «fıer devlet ister demokratik ister otorlter nlkir suçu» diye bir suç ayırımı yoktur. Aslıııda, fitelik tasısın, üzerinde oturmakta bulunduğu kir suçu, bir kimsenin uygulama ya da yayma ala temel rejimin ana karakterinin değiştirilmesine münına sokmasa bile kafasmda taşıdığı sosyopolitik saade edemez. Bunun için gerekli hukukî ve siyas! düşüncelerinden dolayı cezalandmlması demektir. tedbirleri alır. Bu, demokratik rejimlerde de otoriGerçekte, insanlık, insanlaruı düşüncelerinden doter rejimlerde de böyledir. Faşist ya da komünist layı ceza gördüğü devirlerden geçmemiş değildir. otoriter bir rejimde, rejim i değiştirecek siyasi faOrtaÇağa hâkim engizisyonlar, fikirlerin suç aliyetlere müsamaha beklenemez. Demokratik resayıldıkları devirlerin en yoğunlaşmı» tipik jimlerde de durum başka türlü değildir. örnekleridir. Hatta zaman zaman çok olağanüstü Fakat, rejimin korunması bakımuıdan alınaşartlarda, diişünce suçlan yakın ve içinde yaşadıcak tedbirler konusunda, otoriter ve demokratik reğimız yüzyıllarda bile revaç bulmuştur. Meselâ, bü Jtnıler arasında açık ve kesin değerlendirme farkyuk Fransız devrimi yıllarında, eylem haline gelları vardır. Bu ayrılıklar, hiç şuphesiz, bahsettise de gelmese de bizatihi .kralcılık. fikrinln suç ğimiz rejimler arasmdaki politik ve filozofik zemin ve vatan hiyanett sayılacağma dair ihtilâl meclisfarkhlasmasından doğarlar. lerinin çıkardığı kanunlar vardı.. Otorlter rejimlerde otorite ve kapalılık devleBugün bütün modern kanunlarda «fikir suçu» tin resmi felsefesi olduğundan, bu fclsefenin karşı«eklinde bir ayınma asla yer verilmediğinl ve bü smda olanların isyar.cı telâkkî edilmeleri, devletl tün modern anayasalarda kişinin diişünce özgürellerinde tutanlann hem haklan hem de görevieri lüğünün mutlak olarak teminat altında tutulduğuolarak kabul edilir. nu kesinlikle söyleyebiHriz. TT~V emokrasilerde ise, korunması gereken, Ana•' yasa düzeninin ihtiva ettiği dıs çerçevedir. Yalnız şunu da beHrtmek lsteriz. öyle sanıyoFakat durum zannedildiği kadar da açık değildir. ruz ki, son zamanlarda, yurdumuzda sıfc sık işltilDemokratik ülkelerde, bu konuda çeşitli tedbirler diğinden bahsettlğüniz fikir suçu deyimi, asıl gerçek nnlamı içinde kullanılmamaktadır. Bu deyim, düşünülegelmiştir. yanılmıyorsak, kanunlarla yasaklanan ve kişllerin , Bu tedbirlerin başında, siyasî partilerin belirsosyopolitik düşüncelerinin ifadesi olan davrali bir düzen ve disiplin altına alınması gelir. Yani, nışlan dile getiren bir anlamda ele alınmaktadır. Anayasanm getirdiği temel hak ve kurumlann Fakat ne olursa olsun, deyim olarak, yanlış, uyyokedilmesini öngören siyasî parti kuruluşları yadurma ve entellektüel inceliği tırmalayan bir çir saklanır. Nitekim, bizdeki yeni partiler kanunu, kinlik tasıdıgını söylemeden geçemiyeceğiz. bu yolda hükümler getirmiştir. Almanyada nazist partiler kanunla ve Komünist Partiler de bir Anayasa Mahkemesi kararı ile yasaklanmıştır. Ayni şekilde, Komünist Parti kurma yasağı Avustralyada odern ceza hukuku biliminde yer alan suç da vardır.. ayırımları içinde siyasî suçlara da önemli bir Geleneksel ve klâsik Avrupa demokrasilerinde, yer verildiğiııi söylemeğe bile lüzüm yoktur. ister Komünist, ister Faşist eğilimn olsun, partiler Nitekim 1930 yılında Kopenlıag'da toplanan hayatı yürüyüp gitmekle bcraber. devlet püvenliği Milletlerarası Ceza Hukuku Kongresinde siyasî suçile ilgili etkili tedbirler düşünülmemiş değildir. lar içiıı şöyle bir tanımlama teklif edilmiştir. Fransa, İtalya, İnçiltere gibi geleneksel denıok«Devletin leşkilâtraa ve işleyişine ve vatandaşrasilerde, rejim devletin genel güvenliği ile ilgili lann bundan doğan haklarına karşı girişilen suçdirekt etatik tedbirler dışında halkın belirli bir lar, siyasi suçlardır..» yüzde oranmın siyasî eğilim istikrarına bağlanmışBu tanımlama, aşağı yukarı, pck az değişikliktır. 1P, yaygın şekilde ceza hukuku biliminde kullanıla gelmektedir. Meselâ, ünlü Ceza Hukuku Profesörü Georges Vidal, şöyle bir siyasî suç tanımlaması unun gibi, rejimin birim ve modcli ne oluryapıyor. cDevletin politik.' düzsnine, hükümet şeksa olsun, yani ister otoriter, ister demokratik, line, vatandaşların siyasî haklan ile siyasî iktidadevamlıhk rın işleyiş ve teşkilâtına karşı o!an suçlar, siyasi ister yasaklı ister yasaksız bulunsun, ve istikrar tedblrlerinin ekonomik ve sosyal muhsuçlardır.» (1) teva içinde düşünülür hâlc gelişi günümüzün bir ükurlarımız belkl de, konu üzerinde niçin durrealitesidir. • , duğumuzu nıerak edeceklerdir. Lzülerek görüyo•«' ruz ki, yıflâ»danberi. topfonr olarak özgürlüğü da Palitika alflmnda siyacfsuç arama ya da* yaratha geniş ve daha «erbest, suç alanı ise daha dar bir ma yerine, ekonomik ve sosyal bünyeye etkili çözüm yolları arama eğilimi, modern dünyamn mosiyasî yaşantı kuramıyoruz. dern iktidar felsefesi halinde önemli bir gelişme Sosyopolitik düşünceler ve bunların tezahürleri, iktidarların keyfine göre değişen ve çoğu za grafiğ^, çizmektedir. man sertleşen bir tepkinin konusu olmakta devam Ne yazık ki, bizim iktidannuz böyle bir gelişediyor. Devletimizin güvenliği ve temel yapısı için me vetiresinden habersizliğbı umursamazlığında gerekli objektif ve tutarlı tedbirlerin dışında, çağ bocalayıp durmaktadır. Tam bir 19 nncu yüzyıl mu daş yükselişe ayak uydurabilecek çözümlerin buhafazakârlığı içinde, her tüıiü fikre karşı bir siyalunması için lorunlu tolerans havasını yaratmak sî suçluluk yakıştırma kompleksine tehlikeli şebir türlü mümkün olmuyor. kilde dalmış görünüyor. Polis tedbirleri ve yanlış teşhislerlc toplumun tabiî gelişme eğilimlerini \e Ve bu imkânsızlıklar, sanıyoruz. sadece kötü düşünce hayatmı zorlayıcı usullerden ne umduğuniyetten değil, biraz da çağdaş bilgi noksanlığınnu anlamağa imknn yok. Günümüzün şartlan içindan ileri geliyor. Yirmi yıllık yakın geçmişimize de rejimin ve devlet güvenliğinin selâmeti ile ilgibakalım. Politik hayatımız nekadar sert ve nekadar li olmayan, sosyal tezahürlere ve fikirlere karşı çok sosyopolitik suç yaygaraları içinde kalmıştır. 9 i eorges Vidal şöyle diyor; Tarib içinde çok u >ürütülmek istenen bu 1 uncu yüzyıl muhafazakâr baskısının sosyopolitik suçlan azalrmayacağı * zun zaman, siyasi suçlar, bütün diğer suçlar içinde çok daha tehlikeli ve ağır kabül edilmiş, pek âksine arttıracağı basit bir sosyoloji gerçeği olarak ortadadır. Sadece hukuk metinlerine değil sosyal tabiî olarak da çok daha ağır şekilde cezalandırılmıştı. Bunun da tarihî sebebi vardı. Monarşik de kanunların su yüzüne çoktan çıkmıj gerçeklerine bakabilsek nekadar iyi olacak virde, hükumet ya da hükümdarın kişiliği devletle bir ve aynı demekti. Ve böylece, dolayısile Majesteye karşı . crimen majestatis işlenen siyasi (1) Georges Vidal, Cours de droit criminei et sciensuçların cezası da o nispette ağır olmalıydı. Vidal, ce penitentiaire p. 101. Doç. Dr. Mükerrem HiÇ gunluğun» ve reel gelirin süratle mis ülltelere uygularken peşinen artınlmayışının sebebi yeni bir bu ekonomilerin daima mevcut sosyal ve politik ortama geçiş ve sermayentn kapasitesinin çizdiği harcamaların bu yüzden nispeten istihdam ve istihsal limitinde buaz bir yükselme göstermesidir. lunacağını kabul etmek gerekir. 1964 yılındaki durgunluğun sebeAncak bu takdirde para hacminbi de, saym Ostünel'in işaret etdekl artışlar orantılı olarak fiyattiği gibi, yine harcamaların düları yükseltebih'r. Şuphesiz ki sermaye miktan zamanla arttıkça ls şük bir seviyede tutulmasmdan tihsal limiti de yükselecek ve pa doğmuştu. 1964 yılında özellikle vergilerin artınlamaması yüzünra hacminin buna uyaraK artırılden kamu harcamalan, özel kredi ması gerekecektir. lerin gerekli limit dahilinde artıPara hacmi artışı acaba fiyatlarılamaması yüzünden ise özel yara hemen mi akseder voksa bunun tırım harcamalan yüksek bir seiçin bir müddet geçmesi mi gereviyeye ulaşamamış ve bu yüzden kir? Teoride bu hususta önemli bir gecikme müddeti kabul edil de 1964 yılında ekonominin mevmemektedir; elimizde bir gecik cut istihsal kapasitesinden tam olarak Jstifade edilememişti. O hal me müddetinin mevcut olduğuna de, istatistiklerle ispatlanması dair istatistikl delll ise mevcut demümkün ounayan bir «para sakla ğildir. ması» olaymı 1965 yılı fiyat artısYukarıda anahatları belirtilen larının sebebi olarak gösteremebasit miktar teorisine benzer bir yiz. model sayın Hatipoğlu tarafından Türkiyeye uygulanmaktadır. Basit Basit miktar teorisindeki en miktar teorisi çok eski yıllarda or esaslı hatalardan biri de az geliştaya atılmış ve 19. yüzyıl boyunmiş ekonominin devamlı olarak ca sistemll bir sekilde islenmiştir. kıt sermayenin çizdiği istihsal liPakat, bu teori Keynes ile ve 1938 mitinde bulunduğunu açık yahut kapalı olarak varsaymasıdır. Fayılmdan itîbaren gözden düşmüşkat, hakikatte böyle bir durum tür ve bugün bir, iki yazar dışında taraftan kalmamışbr. varit değildir ve az gelişmiş ekonomilerin bu lımite mutlaka kenayın Hatipoğlu'nun bu modediliğinden, yani sırf ekonomik li Türkiyeye uygulamak surekuvvetlerin etkisiyle varacafı da tiyle yaptığı hatalan şu şekilde özetleyebiliriz: Gerçi diğer btt söylenemez. Nitekim, sayın Üstünel'in de belirttiği gibi, 19S4 yıtün az gelişmiş ülkelerde olduğu lının ilk yarısında harcama nokgibi, Türkiyede de para sadece sanı yüzünden bu limitin altmda muamelât saikiyle talep edilmekkalmmış ve böylece ekonomik tedir ve muamelât saikiyle para durgunluk ile karşılaşılmıştır. telebi ise nakdi gelirin (istihsal Bahis konusu yılda para ve kredi fiyat seviyesi) belirli bir nispetlhacmini ve harcamalan gerektiğl dir. O halde, Türkiyeye ait para hacmi ile nakdi gelir istatistikle limit kadar artırmak suretiyle bu durgunluğa mani olabilirdik. Nirini ele alırsak, bu iki unsur arasında oldukça kuvvetli bir bağ or tekim, 1964 yı'.ı ikinci yansında bu tedbire tevessül edilmistir. taya çıkacaktır. Meselâ, para mik Ekonominin çofu zaman sermatarı iki misline çıkmışsa nakdî yenin çizdiği limitte bulunacağını, eelir seviyesi de aşagı yukan iki fakat bazı yıllarda harcama nokmisline çıkmış bulunabilecektir. Fa sanı yüzünden bu limitin altına kat, bu olaydan destek alarak para hacmi artışının orantılı olarak fi düşeceğini tesJım edersek artık yatlar! vükselteceğini iddia et basit miktar teorisine saplanmak mek, yani miktar teorisinin ge bir mantık hatası olur ve basit miktar teorisini terkedip harcacerli olduğunu savunmak yanlışmalan ön Dlâna alan modern bir tır. Çünkü, para artışınm sağladıanaliz kadro ve modeli kurmak £ı harcama artışının tetkik konumecburiyetinde kalınz. öyle ki, su devre içinde istihsal hacminl artık bir para ve kredi politika artırmış olması ve fiyatlara anmodeli olarak miktar teorisi Üzecak çok az bir nispettetatikaletrinde daha fazla vazı vazmak mümesi de muhtemeldir. Nitekim rekkep ve kâsıt israfidır 195053 yıllarında kısmen para ve kredi hacminin artırılması ve des itekim. saym Hatipoğlu dışıntekleme fiyat politikası ve fakat da. önceki yazıda adı geçen bO. daha riyede çok müsait iklim şart tiln yazarlar esaslan Keynes' ları, Kore harbi konjonktürü, itden mülhem bir vaklaşımla harhalâtm artırılması, dış yardımlar camalan ön plâna alan ve sermave nihayet tanmda makineleşme yenin çizdiği istihsal limitini hegibi sebeplerle istihsal seviyesi sü saba katan modern bir analiz kad ratle artmış, fiyatlar ise mutedil bir yükselme göstermiştir. Bu o rosuna dayanmaktadırlar. Bu bakımdan da kanaatimce bizzat Üslay basit miktar teorisiyle pek izah tünel, ne kadar tenkid ederse etedilemez. sin. gerek sayın Kılıçbay'ın, gerek saym Divitçioğlu'nun ileri sürdüğü görüşlere. ilk bakışta zannedild'finden daha da yakmdır. Bu iddiayı ileri sürerken. seçilen terimler ve izah şekli üzerinde ortaya çıkan bazı farklan sayın Ustünel'in de hemen kabul edecegl caba 27 Mayıs ihtilâlini takip gibi, ikinci derecede bir mesele eden devrelerde halkın para addettiğimi belirtmek isterim. Me saklaması yani eline geçen paselâ, sayın Divitçioğlu'nun gelişrayı harcamayıp «iddihar» etmesl me hızı hedefini «nakdî etken» para hacmi ile nakdi eelir arasınolarak adlandırması sadece bir da eskiden carl olan bağlantıyı terminoloji meselesidir. bozmuş mudur ve genel seçimlerden bu yana eskiden iddihar YARIN edilen paraların cesaretle piyasaya sürülmesi ve harcanması olayı Sermaye noksam, mı 1965 fiyat seviyesinl yükseltmiştir? Halkın 27 Mayıstan sonra Bağım noktalan, para saklamaya başladığı yolunharcamalar ve fiatlar daki iddialar yeni değildir ve daha önceleri de ihtilâl sonrası yıllarındaki «durgunlnğun» izahı için sayın Hatipoğlu tarafından öne sürülmüştür. Fakat, para iddiharı iddiası yanlıştır ve en küçük bir istatistikl araştırmaya dahi dayanmamaktadır. Bahis ko^ nusu devrede paraların piyasaya sürülmeyerek saklanması olayı vuku bulmamış, para hacmi ile ütün olaylar İçin olduğu gibi, nakdî gelir arasmdaki ilişki bu ' enflâsyonu incelemek için de yonde değişmemiştir Bir kısım , mutlaka Türkiye'nın şartlaruıa halkın bankalardan mevduatını uygun bir analiz kadrosu yahut çekmesine bakarak üıtilâlden son«model» kurmak gerekmektedir. ra para saklanması olayının ortaîlk akla gelebüen basit model ya çıktığım iddia edemeyiz. 1960, miktar teorisinin az gelişmiş ül61 yıllarında karşılaşüan «dur1 (Reklâm 1781) 4338 kelere uygulanmasıdır. Bu teoriye göre ekonomi kendiliğinden ve fiyatlar umuml seviyesi ne olursa olsun tam istihdam seviyesinde bulunacağı için, para hacmi artışlan karşısmda İstihsal seviyesi yi ne ayni kalacak ve para hacmindeki artışlar orantüı olarak fiyatlar umuml seviyesinj yükseltecektir. Ekonoml, tam istihdam sevlyesine nisbî fiyatlardaki değişme1965 yıh gayrisafi geliri 119.329 lira 74 knruş olan ler suretiyle otomatik olarak geİzmir Dördüncü Noterliği münhaldir. lecektir. Para ise yalnız muameNoterlik Kanununun 7 inci maddesinde yazıh niteliklât saikiyle, yani gelir harcamalere sahip isteklilerin, gerekli belgelerile birlikte ılân talannda kullanılmak üzere talep ediünektedir. Bu durumda da her rihinden itibaren bir ay içirde Bakanlığımıza başvurmahangi bir para arza artışı karşısm lan lâzımdır. da para talebi istihsal seviyesi Noterliğe atanmayan isteklilere BakanUğımızca, istemtam istihdam şartlanna göre talerinin sonucu hakkında ayrıca tebliğat yapılmayacaktır. ayyün ettiğine ve değişmiyecegine Üân olunur. (Basm 11624A. 4037/4322) göre fiyatlar umuml seviyesindeki artışlar suretiyle yükselerek dengeye gelecektir. Az gelişmiş ülkelerde sermaye kıt olduğu cihetle emeğin tam istihdanu bahis konusu olamaz. O halde, miktar teorisini az geliş»»zellikle 195558 ve 195860 yıllannda günün konusu olan «enflâsyon» 1961 yılmdan bu 3rana yerinl «ekonomik gelişme ve plân» konusuna terketmiş ve fakat bugün yenlden ön saflara geçmiştir. Bu müddet içinde, akademik çevrelerde iktisat ilmlnin hızlı gelişiml sonucunda konu eskiye kıyasla çok daha şümullü bir şekilde ele almmaya başlanmıştır. Son günlerde muhtelif gazetelerde bu konuda çıkan ilmî yazılar bunun açık bir delili olarak kabul edilebilir. Bu yazı serisüıde ise jayın tarihı sırasıyla, sayın Zeyjat Hatipoğlu (Milliyet, 23.9.1965 ve 16.1.1966), Ahmet Kılıçbay (Milliyet, 24.9.1965 va 17.1.1966). Sadun Aren (Milljyet, 25.9.1965), Osman Okyar (Milliyet, 8.1.1966). Sencer Divitçioğlu (Milliyet 18.1.1966) ve Besim Üstünel (Cumhuriyet, 2325.2.1966) tarafından öne atılan görüşleri toplu bir şekilde ele almak ve yer yer yeni yonımlar vennek suretiyle enflâsyon konusunu biraz daha açmak istiyorum. Belki okuyucuda îimdiye kadar çıkan yazılarda öne sürülen tezlerin birbirinden tamamen ayn ve bağdaşamaz olduğu şeklinde bir kanaat hasıl olmuş bulunabilir. özellüde saym Ustünel'in yazısı ise, yaptığı analiz çok değerli olmakla beraber, şimdiye kadar ileri sürülen bütün tezlerin hatalı olduğunu iddia etmek suretiyle zihinleri ilk bakışta büsbütün karıştırmaktadır. Halbuki, kanaatim ce yazılarda bellibaşh sadece ikl değişik tez vardır. Birincisi saym Hatiboğlu tarafından ss\unulan basit «miktar teorisi» dir ve bu tez yanlıştır. tkincisi ise, diğer bü tün yazarların. üzerinde toplandıkları «harcamalar ve fiyatlar ttorisi» dir ve bu tez, ekonominın bünyesi, yani toplam sermaye limiti ve muhtelif kesimlerdeki boğum noktalan da hesaba k3tıldığı zaman, enflâsyon olayının daha doğru bir izahını vermektedır. Go rek sayın Kılıçbay ve gerek sayın Divitçioğlu bu ikinci modelden hareket etmekte ve fakat bünye ile ilgili hususlan ön plâna almaktadır. Sayın Üstünel ise daha ziyade toplam harcamalar ile mevcut ser mayenin çizdiği istihsal limiti arasında dengenin tesisi meselesmi ele almakta, toplam ıstihsal limitinden başka yine ekonomik bünye ile ilgili olan bofum noktalarının mevcudiyeti ve «maliyet • itici» enflâsyon üzerinde durmamakta, harcamalarm yüksek olması temayülünde ise davranışlann bünyesi ile ilgili herhangi bir husus görmemektedir. Sayın Kılıçbay'm bu ikinci tez yahut model yanında ileri sürdügü «kabuktaki enflâsyon» ise bazı hal lerde ilk iki tezden tamamen ayrı olarak ortaya çıkabilir, bazı hallerde krediler ve harcamaların artışı sürecini (vetiresini) göstermek hususunda «harcamalar ve fiyatlar teorisi» ne yardımcı olabüir. Sayın Divitçioğlu'nun az gelişmiş ülkelerde harcamaların devamlı olarak artması ve istihsal kapasitesinin üstüne çıkması vo aynca kesimler arasında da dengesizliklerin meydana gelmesi temayülünü «yapısal enflâsyon» oiarak adlandırması bir bakıma sayın Ustünel'in de işaret ettiği gibi, terminoloji meselesi telâKki edilebilir. Fakat daha ziyade, sayın Kılıçbay'm görüşlerine de uygun olarak, enflâsyon olaymm gerek ekonomik, gerek sosyal ve politik özüne ait bir mesele olarak yo rumlanmalıdır. 0 Rejim ve devlet H >••• >••• «aaa aaaa ••a* •••• «a aaa • ••ı •••ı •••• :::: •••• • ••• •••• •••• •••• S •••• •••• •••« Siyasi suç M :::: ••>• •••• •••• • ••• •••* •••• ••«a aaaa • ••a • ••a • «•a • ••a aaaa aaaa • aaa aaaa •>••• •••• • ••a • ••a • aaa :::: •••• ••*• •••• •••• ••«• •••• Sonuç B M •••a •••• •••• • aıta •>•• • ••a «llt • aaa aaaa aaaa İhtiıâiden sonra para saklanmamışfır ' " " " " • ••»••••• •••••••••••••. awM>3 C A :::: • ••• • ••• *••• • ••• llllllllllllllllllll.llllll IHIIIII • • ıııııf l • •ııııı t ••••II ııııııııı ıı ııı ııııııııııııııtıııııtıııaıııııııııııııııaıııııııııııttııııtıııııııııııııı ı ••.••••••ıııııııııııı«uıııııaııııııııııı>«ıı>ıııııııııııııı •••llfHHIH •Itllllllllllll.tllll Şirketimize ait hasarlı 1950 adet 50 Kg. lık şeker torbası, 415 adet 75 Kg. lık jüt çuvalm kapalı zarf usulü ile satışı yapılacaktır. Mezkur mallar Sirkeci, Asirefendi caddesi Şeker Han'daki ardiyede görülüp teklifler engeç 29/4/1966 tarihıne kadar TL. 500. lık teminatla birlikte aynı adresteki Şirket Merkezine verilmelidir. Şirket satıjı yapıp yapmsmakta veya dilediğine yapmakta serbesttir. İlâncdık: 3049/4328 \iknı\ıi,ııııın.\.ıb Miktar teorisi yeîersizdir B ELEKTRIGE İHTİYACINIZ YOK I Gebze Fabrikasında çalıştırılmak üzere askerliğini yapmı» Kimya Sanat Enstitüsü mezunu bir Lâborant almacaktır. İsteklilerin gSrüşmek üzere Tophane Kemankeş Cad. No: 2 3 1 2 3 3 firm* merkezimJze müracaatlan rica olunur. * ™ YILDIZ: 534/4339 [BAYERI f #"^ I LABORANT ALINACAK Bayer Tarım Öâçlan Sanayü Ltd. Şirketi Adalet Bakanlığından Münhal Noterlik Darphane ve Damga Matbaası Müdiirliiğünden: Pul kutulan için 2 500.000 adet kapsül açık eksiltme usulü ile satın almacaktır. Muhammen bedeli (12.625) geçici teminatı (946.87) liradır. Eksiltme 4/5/1966 çarşamba günü saat 15 de idaremizdeki komisyonda yapılacaktrr. Şartnamesi her iş günü görülebilir. Taliplerin 2490 sayılı kanun hükümleri gereğince geçici teminat makbuzu veya banka mektubu ve mezkur kanunun âmir bulunduğu diğer belgelerle birlikte komisyonda bulunmalan. (Basm 11419/4317) Vatana göndereceğiniz havalelerinizi yakınlarınıza en sür'atle ulaştıran BANKAYI î MILLI PIYANGO YARIIV (Reklâm 1781) 4337. TÜRKIYE EMLÂK S KREDİ BANKASI (Basın U282A, 3694/4313) İO MİLYON 6O8 BİN LÎRA DAĞITÂCA KTIR (Basın 10951) 4314
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear