25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
ââHtFE DÖBT 6 Mart 1966 CUMHURİYET :::::::::::::::::::::::n:::::::'::**^:*!!"*"":* * " •••• Müfidc Zehra ERKİN 8 Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde.. babamın dedesi sağ iken bu cennette yine fena in sanlar türemeğe, pis kokular du yulmağa başlamış. Türkler, kuvvetli olduklannca, duygulu kişilermi? de. Bu pis kokuyu ilk duyan Türk atına atlayıp, büyük bir konağın kapısma gelmiş. Kapıdaki mızraklı bekçilere; «Açın kapıyı demij; Küçük Mehmet Paşaya tez bi haberim var..» Nöbetçiler bu heyecanlı gence fazlaca soru sormadan, konağın kapısını ardınaca açmışlar. Zaten konuğu çok severlermiş, kapı lanna gelen her kişiye ieverek kucak açarlarmış. Konuk sandıklan genç, kan ter içinde, küçümek, çatık kaşlı bir adam olan Vali Mehmet Paşanın ellerine sanlmış. Onun heyecanlı davranışlannı gören Vali; «Oğlum, nefes al, demiş; ne istedigini bilmiyorum amma, nefesi daralan rahat konuçamaz.» Heyecanlı genç davranışmdan utanmı?. derin bir nefes aldıktan sonra elleriyle bumunu kapamış; «Kokuyor, pasam demiş; cennetimiz pis kokmağa basladı.» Küçük Mehmet onunla alay etmemi?, ciddiyetle yanına yanaşarak, elinden tutup, yerdeki sırmalı mindere oturtmuş, kendi de oturmuş yanrna: «Anlat, demiş; se ni dinliyomm. Bumiin, benim duy madığmı kokulan du>acak dek duy gulu olduğuna göre, kulağın da olacak..» Heyecanlı genç anlatmağa ba?lamıs; , «Cennetimizi pis bir koku sardL Bu kokuyu çıkaran canavarı gözle rimle gördüm.» Küçük Mehmet gencin yanına so kularak, kulağını onun ağzına dayamış «Canavar» sözünü işiten çocuklar korkunç bir masal dinleye ceklerini sanarak. Hasanın yanına iyice sokuldular. Bu akıllı çocuğun konuşmasına hayran kalan Hacıba ba da, sırtını dayadığı kiler kapısı nin açık olduğunu unutmuşcasına, onların arasına katıldı. Onbeş çift diz birleşerek, kocaman bir simıde benzediler. Tümü de, kerevetin al tına sıvışan beş yaşmdaki tombul, hırçm çocuğu unutmuşlardı. Hasan, cocuklann heyecanlandı ğını görünce büyük bir adam gibi emretti; «Çişi olan yapsın, masalı yarım bırakırım sonra..» Onların baş kaldırdıklannı sezin ce masalı sürdürdü; Minderde oturan genç; «Bu canavarı siz de tanıyacaksımz Paşam, demiş; Adı Kipriyanudur, yerlere dek uzanan kapkara bir cüppe giyer, uzun sakallanndan yüzü ve gözleri görünmez, sade ağzı g8rünür, çünkü; ağzı ve dişleri kara cüppesinin göğsünde parlayan bir zincirin ucuna asılıdır. Diglerini gıcırdatırken; «Türkleri yiyecegiz.. Kıbnsı, Izmiri, tstanbulu alacağız..» diye bağırıyordu. Etrafa pis kokular saçıyordu bağırdığı kez, onu yok etmeliyiz..» Küçük Mehmet usulca gencin yanmdan uzaklaşarak, gözlerini ona dikraiş. Heybetli bir sesle; «İnanmam, demiş; Kipriyanunun sesi duymadan, dişlerini gözlerimle görmeden, canavar olduğuna inanmam. Çünkü, onu karanlık bir mağrada kitap okurken görmüştüm. Elindeki kitap, iyilik ve kötülüğti.. insancıllığı anlatan. kutsal bir kitaptı. Daha rahat okuyabilmesi için, elinden tutarak, mağaradan dışanya çıkardım, aydmlığa kavuş turdum onu.. O gün de kara bir cübbe giyiyordu fakat yüzünü izle mek aklıma gelmedi. Zaten îki bük lüm duruyordu elinden tuttuğum kez; yüzü göriinmüyordu amma. gozleri de, ağzı da, dişi de yerli ye rindeydi sanırım..» Delikanlı yerinden fırlamıg bu sözle; «Ben Türküm, Müslüman Türküm Paşam, demiş; gözlerimle gör mesem, kulsğımla duymasam, ne di ye yalan söyleyem.. ama sen de Türksün. Deyem ki o gün yüzüne bakmadın, elbette onu benim gibi görmedinı. Bu gece seni ona ver dığin konağa götureyim, bacanm içine girip saklanırsan, yüzünün ka ra olduğunu, gözlerinin insanlığı görmediğini, sadece canını dü?ünen bir canavar olduğunu gözlerinle görürsün. Seni görünce belki yemek ister, belki canavann kudre ti belinece sarkan zincirin ucuna asılıdır. Üstüne atılırsa, dizlerini salla, belki göğsünden kalkar, ağzına.. ağzı da yüzüne, yerli yerine gelir!» Çocuklar birden heyecanla kırpıştılar, yedi yaşındaki Pembe, Ha sanın sözünü keserek: «Canavann adını »'anlıj söyledin Hasan abi, dedi; «Makarios» olacak onun adı.. Ben bıldım bu masalı..» Hacıbaba; «Lâhavle» diye baçını sallayarak, onu susturduktan sonra, gözleri irilesen çocuklar, Hasanın ağzına girer gibi sokuldular. Heyecan yaygınlaştı, kilerin kapısından sıvışan tombul çocuğu görmedi hiçbiri. Hasan masahnı sürdürdü; «Mehmet paşa ışittiklerinin doğ ruluğunu anlamak için, gıtmış Kiprianunun konajma, gırmis bacasının içine... Gece yarısıymış, ortalık kapkaraymış.. Birden bir gıcırtı duymuş, hurnuna da pis kokular gelmeğe başlamış. Gozle rini dayayıvermiş deliğe.. Ne görsün? Kara cübbeliler bir değil, çoğul.. tümünün başı vere eğik.. o kez Kiprianunun Behne dek sar kan sivri dişlerini görmüs. DİJİer gıcırdayıp oynuyormuş; «Heienim Helenizm..» diye dönerek, etrafa pis kokular saçıyormus. Küçük Mehmet usulca bacndan çıkmış. Gördüklerine bir türlü inanmak istememiş amma. dojnıluğun ne olduğunu Mlirmiçi; Kiprianunun ve arkadaslarınm başını kestirmekten gayri care bulamamış, pis kokulardan etrafını kurtarsın diye.. (1821 de 1kinci Mehmet, Kıbrısta valiydi. Baş piskopoz Kiprıanunun Turkler alej'hine komolo ktırduğuna bir türlü inanmamış, hikâyedeki gibi kendi kulağıyla dınledllîten sonra onun başını kestırmiştir. Kıprianunun kesik oaşının heykeli bugün Lefkoşadnki Fanaromeni kilisesinin avlusunda durmaktadır.) Masalın »onunu getıremedı, Hasan; sokak kapısımn çat. çat vurulduğunu işitince, tümce susu verdiler. Hacıbaba, ^hmedın peldığini sanarak, yerinden kalkmıya çalıştı. Fakat yenııden kıpırdamasıyla, kilerin Kapısını heyecanla kapatarak, sürgülemesı bır oldu; Dışanda, »aşlıfiı çınlatan sılâh sesleri korkunç bir vızıltıyla bir kaç el atıhrKen, kücük bir çocuğun avaz avaz havkîrı?lanna karışarak, son buldu; «Papa Va«il^tPapa Makarios.. lcurtar bsni Nikolayım ben.. Paoa Makarios..» Kiler kapısına dava'imıs olan Hacıbaba, çocuğun JCI haykırışla rıyla tir, tir tıtreyere'n, için için Allaha yalvarmağa başlad:; «Tannm tahta kapımı düşmanin kıramayacağı gibi çeli'c et,.. Dışandaki gâvurların gozleri önüne kara perde çek.'. yavrulanmı koru Tannm..» Çocuklarsa, birbirlerinın agzını buzlaşnaış avuçlanyla kapatarak, kulaklarını kiler kapısına aa yadılar. Dışardaki acı sahne, göz lerinin önünde gıbiydı, tumünün.. Hasanın masalı tamamlanıyor gibıydi!.. KISIM S. Sokak kapısıyla kıleri ayıran kocaman taşhk, kanla yıkanmıştı, sanki; Rum çocuğun rombul bacaklarında arkadaşlarını tekmeleyecek güç kalmadığı gıoı. kendi soyundan olanlar da ulaştıracak güç kalmamıştı. Dost ve düşmanın kim olduğunu ö*renmeden öldüğü için şan«lı sayıhrdı, o.. Kendi ısminden evvel, kurtarıcısı sandığı Makarios'un ısmıni ezberlemiş olması, bu çans.n işaretivdi; Her Rum çocuğu uibi o da kin ve nefretle büyüyetek günün birinde Türk sandığı bir Rurnu. bir kişıyi öldürecekti. Bu katil oiacaktı.. Bu duyguyu sor. nefssinde, küçücük kafasıyla jezmışcesine gözlerini sımsıkı yu:nı.iU3, yanıbjşındaki gâvurlardan uzaklaşnıa iansına ulaştığı için. küçücük avuçlannı iki yanına açmıştı, Göğ sunde, doğduğu günden taşımakta olduğu Istavroz, zincirinden kopmuş, taşlığın bir kösesine fırlamıstı. tnançlanndan nefret etmişte, varlığından u^aklaşmak ıs temisti sanki yavrucak.. Biri sıska, diğeri iri yan olan Rum askerleri, "llerindeti silâhı yere atarak, saşkınca onun üstüne eğtldrier. Sıska gâtnir. bir tna dalyon olan îstavrozun arkasım çevirerek, üstüne kazılan yazıları okudu; cNicola Vasilides.. Nlcola» Bu ismi okuyunca, karşısında îsayı görmüş gibi tıtreyerek, yere kapandı. Çipii gözleri bır katil gözü gibi kıpkırmızı oldu. Bir an saşkınca çırpındıktan sonra, yarım yamalak doğrularak, Papagos'un omuzlarını yakaladı. Fakat Papagos, bu cıska ellcri bir çırpıda ıterek, dişlerini gıcırdata, gıcırdata tersledi, onu; «Ne yapıyorsu be? kalk yprdençekil çocuğun yanından.» Sıskası, kısık bir haykınşla cevap verdi; «Nicola.. Vasilin oğludur Onu bız öldürdük. Ne halt edeceğiz şimdi?» Şişko gâvur, vahşıleşmiş gözJerini arkadaşının titreyen çenesın de bir süre gezdırdıkten sonra, sıntmağa başladı Etra'ına bakmaksızın, alel acele yere çömelerek, sırtındaki ceketı çıkardı Çocuğun cesedinı tor^alarcasına ona sardı. Sonra, kucağında bır hazine taşırmış gibi .iikleşerek; «Bırak korkaklığı. bel dedi: Ol du bi kez., hemen «ıvışalım buradan. Bizimkilerden bir crup bu mahalleye girecekti biraz sonra. Onlarla karşılaşmadan kaçalım, haydi doğrul serseri..» Arkadaşının soğukkanlılığı kar> şısında korkusuzluğunu daha çok kaybeden sıska Rum, aptallaşmıscasına kekeledi; «Sıvısmak mı? çocuğu nereye götüreceksin, bırak onu yere Va burada bırak, veya buralarda bır yere gömelım. Sen Vasılı tanımadın galiba! Eokayı parasıyla be»« leyen Dımitronun kjrdeşıdır, o. Çocuğun olüsünü görürse tumümüzü sorguya çeker, suçumu? çıkar ortaya. Bu sabah Vasilin Türk semtıne girdiğini, lcimyonla Turk leri kaçınrken tutsakHndığım işitmedin mi? Vasil oslunu yanın dan ayırmazdı, TIÇ Çocuk o sırada kalmış olacak buralarda Rum lar, liderlerden birinin çocu£unu Türklerin öldürdüğünü işıtirse, güçlerinı yitirirler, onu götüreme yız bizim tarafa. Bırak yere çocuğu..» Öteki ne yaptığını bıhrcesın* dahada sırıttı; «Kalk be aptal, dedi; çocuğun ölüsünü Dimıtroya çötüreceğiı birlikte Herkese onu Türkleıin dldürdüğünü söyleyeceğu. Fanaromenı kilısesinde bır âyın vapıp, Türklerin barbarlığını anlatacağız tekrar. Dimıtro kPİ'uğunda oturup para sayarken. bizler aç. susuz, kapıları kırıyonız O da sanlacak silâha. fiokaya yardım eden Dımitroysa, daha çok edecek göreceksin. Onu. bu çocuğun ölüsünden daha çok hıvs'sndıracak şey düşünemem. Nicolatjin kimin oğlu olduğunu bilmiyor musun yoksa?» Papagos kapıdan sıvısmak üzereyken, sıska Rum bir kedj gibi tırnaklannı onun surtıtına batırarak, bağırmağa başladı; «Alçak köpek, ver bana çocuğu.. Sen, komünistsin, düzenbann birisin. Dâvâmıı Enosistır Korkusuzluk isteyen bir çabadır Her kes, Türklerin kıhmıza dokunama yacak dek kudretsiz olduğunu bil meli. Ver bana çocuğu.» (Devamı var) niiiüüHiüJi T i t f f a n y J o n e s üüiiiiiiiiiiîiiiiiHHîiîi^ TIFFANY JONESÎ /2/4 konu ve resim: Ayhan Başoğlu İLONA •hal bsfc.fi Sul+svt / ^ j a n Menç ndiHnin Sayın Cumhurbaşkaru Cemal Gürsel'in devam etmekte olan rahatsızlığı dolayısiyle Türkiye radyolan norroal programlanm yaymlayamamaktadırlar. Normal programlara dönülünceye kadar radyo progT'amlanmız yaymlanmıyacakttr. İŞ SAATLERİ ANADOLU ÇİMENTOLARI TÜRK ANONİM ŞİRKETİ İDARE NECLİSİNDEN 28 Içinden de şöyle düşünüyorda: Neden bu işle Ugilenir dururlar?.. Hey yarabbi... Kertenkeleler gi bi güneşte ısınıp duran, akşama da Altm Yağmuru Galası'na gidecek olan bu insanların nesine bu mesele? Ben biraz çalışacağım, diye cevap verdi. Boutigues'in elini sıktı, uzaklaştı. Bir aralık durdu ve üç yüz bin franklık bir otoya yol verdi. Arabanın içerisinde, direksiyonda on sekizlik bir genç kız vardı. Kaşlannı çatmış önüne bakıp durnyordu. Maigret de habire tekrarlıyordu: «Brown katledilmiş..» Maigret bu bölgeyi iyiden iyiye öğrenmeye başlamıştı. Sırtını Cafe Glacier'ye çevirdi. Etrafm ca zibesine kapılmamak için, kendi kendine erairler verircesine söylenmeye başladı: «Brown'un, çarşamba günü, öğleden sonra. saat ikiden beşe kadar neler yaptığını araştırmak gerekiyor.» O zaman Cannes'a gitmek icapediyordu. Bunun için de otokara binmek lâzımdı. Elîeri cebinde, piposu ağzında. mırıldana mırıldana bir sokak fenerinin altında beklemeye başladı. VI MAHCUP ARKADAŞ Maigret, Cannes'da saatler saati miskince çauştı durdu. Oysa, bu kabil işleri urnumhetle müfettişlere gördürürlerdi. Fakat Maigret nin hareketli davranması, bir şey ler yapıyor görünmesi lâzımdı. Ahlâk zabıtasındaki kayıtlar arasında. Syhie'nin de ismi ?ardı. Onun mahallesiyle meşgul alan belediye zsbıta mermıru şöyle dedi: O hiç bir zaman müşkülit çıkarmamıştır. Kendi halinde ses siz sadasız bir kızcagizdır. Ziyaretlerini hemen hemen her zaman için muntazam olarak yapar. Ta Gamsi7tar Barı? toı\... Ondan siıe Sicil No. 15291/3606 Şirketimizin, Hissedarl«r Adl Itauml Heyetmln, 30 Mart 1966 günü »a»t 10 da, Karaköy Voyvoda Cadded Banka Komerçlyale Han 3 üncü kattakl dalresinde toplanacağını blldlrlr. Hlssedarianmmn bu toplantida hazır bulunmalannı rica ederiz. Kâr ve Zarar hesabı, Bilânço, Safl kazancın tevzi sekll tekliflnl de lhtiva eden İdare Meclisinin yıllık raporu ve Murakıp raporu, toplantı gününe tekaddüm eden 3 hafta zarfında Şlrketlmlz Merkezinde Hissedarlarımızın tetkikine âmade bulunacaktır. Umumî Heyette bulunmak isteyen Hissedarlann. asaleten veya vekâleten hamili bulundukları eshamı veya yerine kaira evrakı toplantı gününden bir hafta önce Şirketin Kartal'daki Merkezlne veyahut Anvera'te 39 Longue Rue de I'Höpltal'deki Compagnie d'Anver» Şirketlne teslim fttmeleri icap etrr.ekteQir. Karşdık olarak alacakları makbuzlsr toplantıdan önc* Ibnz «dil»> cektir. O ÜNDEM : 1 1965 yılma alt idare Mecllrt Gel de ofiste yardım parası toplamaya dilencilik deme şimdi.... SIMENON Çeviren: SEMİRAMÎS oldu mu? Burası garip bir gece kuliibüdür. Bizi uzun zaman şüp helendirdi durdu. Şimdi de başkalannı şüphelendiriyor. O derece ki, bu ev hakkında her ay bir imzasız mektup alırız. Bir zaman lar şişko Jaja'nın uyuşturucu mad de sattığından şüpbe edildi. Takip edildi. Ama sizi temin ederim ki bu doğru değil... Hattâ bir çoklarına göre de, güya dükkânın arka tarafı, kötü ahlâkb insanların buluşma mahalli imiş .. MaifTet hemen sözünü kesti memurun: Bu tamamiyle yanlıştır... .Memur da Maigrefyi tasdik eder mahiyette şunlan söyledi: Evet, komikçe uydurmalar bunlar, Ja.ja ana oraya, hayattan elini eteğini çekmiş, ve onun yanında içip sızmaktan başka bir zevki kalmamış insanlan topluyor. Hem zaten bu kadıncağızın kocasından ufak bir maaşı da var Zira kocası bir kazada ölmüştü. Biliyorum. Maigret başka bir bürodan da Josepb hakkında malumat topladı. Bu genç daima göz hapsindedir, zira miithiş bir yarıj merakbsıdır. Fakat hakkında şimdiye kadar kötü bir de'U ele geçmemiştir. Bütün güzergâh boyunca Maigret hiç bir netice alamadı. EUeri cebinde olduğu halde şenri baştan aşağı dolaşmaya başladı. Ca nının sıkkınlığını belli eden bir inatçılık vardı halinde. Evvelâ büyük otelleri gezmekle işe başladı. Oralarda yolculann defterlerini getirtiyor ve onIsn iyiden iyiye tetkik ediyordu. Bir aralık, gara yakın bir restoranda yemek yedi. Saat üçe kadar edindiği malumata göre Harry Brown ne salıyı çarşambaya bağbyan geee, ne de çarşambayı perşembeye bağbyan gece Cannes'da kalmamıştı. Ne gülünç bir durum. Habire çabalamak, hiç için çabalamak! Oğul Brown Marsilyadan oto ile pelmiş olabilir, ve aynı gün de dönmüş olabilir... Maigret döndü, yeniden belediye zabıtasına uğradı, ve Sylvie'nin servisteki fotoğrafını aldı. Vil ladan aldığı VVUliam Brown'un fotoğrafı zaten cebindeydi. Kendini yeni bir âlemin içine saldırdı: Küçük otellere, bilhassa rıhtımı çevreliyen otellere gitti. Buralarda sadece geceliğioe değil. saathğma da odalar kiralanabilirdi. Otel sahipleri, Maigret'nin emniyetten olduğunu derhal çakı veriyorlardı. Bu etns insanlar, po listen, en çok korkan kimselerdir. Bir dakika bekleyitür. Oda hizmetçisine sorayım... Derken, karanlık merdivenlerdc bir koşuşma ve bir itişmedir baş üyordn. Komiserin gözünden kaç mıyan bir sürii mucizeler de oluveriyordu bu dehlizlerde. Bu şişman adam mı?.. Havır! Onn burada gördügümfl hatırlamıyorum... Bu, William Brown"un fotoğrafıydı. Maigret evvtli onu gösteriyordo. Sonra da Sylvle'ninkini ortaya çıkanyordu. Sylvie'ye gelince, onu bemen hemen her verde tamyorlardı. Evet, bu kızcağız buraya da gelmişti, ama hangi zaman 6nce... Gece ml gelmişti? Tok canım, o bumya blrlsiyle gelince daima «Kısacık bir zaman» için gelir. Maigret şimdi bütün otellerin revüsünü yapıyor: Hötel Bellevue... Hötel du Port... Hötel Bristol... Hötel d'Auvergne... Daha bir siirü otel vardı, ama tranlann çoğu arka küçük sokaklarda. Bir çoğu da, saklı, gizli kapaklı muamele usulünü tercih edenlerdendir. Kapılarma plâkalar asmışlar ve üzerlerine de şöyle yazmışlardı: Akar su. Ujgun fiyatlar. Girdiği bazı otellerin mer divenlerinde halılar vardı. Bazan da Maigret koridorlarda kendilerini saklamak istiyen çiftlere tesadüf ediyordu. Bunlar komiseri görünce başlannı çeviriyorlardı. Buralardan çıkınca Maigret, tek rar nhtıma geliyor, orada altı metre uzunluğundaki yanş yelkenlilerini seyrediyordu. tnternas vonal seri imalâtı olan bu sandallann sahildeki manzaralan Maig ret'yi eğlendirirordu. Tayfalar bu yelkenleri bovamakla meşguldüler. Etraflanna bir sflrü meraklı halk toplannuştı. Daha Paristeylcen kendlstee, «mesele fllân cıkmssm» demislerdi. Alft! Eğer l?ler böyle devam edecek olursa elbette ki mesele Rlân çıkmıyacaktı. Zira Maigret hiç bir lpucu bulamıyordu. Pipo üstüne plpo içiyordu. Artık bu memlekete kızmaya başlamıştı. Kannın biri, ona, deniz böceği kabuğu satmak için etrafmda habire dönüp duruyordu. (Arksn rar) 2 Sözu edilen yıla »it Bilânço ve Kâr ve Zarar hesaplarımn tetküt ve tasvibi ile İdare Meclisi âzalsrı Ue Murakıbın Ibrası, S 1965 yılı kârının dağıtımı hakkmdaM tdare Meelisi tekllfinln raüzakeresi ve karara bağlanması, 4 İdare Meclisi âzslarınm seçiml, ıldat ve huzur haklannın t&yin * 1966 yılı için murakıbın seçilmesi ve ücretinin tâyinl, 8 Tıcaret Kanununun 334 ve 335 lnd maddelerin* güre İdare Meclifi reis ve âzalarm Şirketle muamelede bulunmalanna lzin verilmesi. (Reklâmcılıic: 935) 3373 ve tas\'ibi, rt Murakıp raporlarının okunmuı 25 Ton NPU 65 lik DEMİR SATIN ALINACAKTIR Aakara Elektrik, Havagaıı ve Otobiis İslebne NüetseMsinden: 1 Müessesemiz ihtiyaa için 25 ton NPU 65 lik demir teklif alma usulü ile saün alınacaktır. 2 Ögililer tekliflerini, teklif fiatlan üzerinden ver3cekleri % 7.5 muvakkat teminatlan ile birlikte 153/i:«6 sab günü saat 17.30 a kadar Müessesemiz Yazı İşleri Müdürlüğüne göndereceklerdir. Teklifler bu tarihten 'tibaren 15 gün opsiyonlu sayılacaktır. 3 Kısml sipari? yapılabüir. 4 Teslim tarihi ve malzeme boyu bildirilecektir 5 Postada vâki gecikmeler nazan itibare nlınmaz. 6 Müessesemiz ihaleyi yapıp yapmamakta veyo düediğine yapmakta serbesttir (Basın 9333 A. 1779/237!» ve tesbiti, LİSELER SATINALMA KO. BAŞK. DAN Komisyonumuza bağlı panstyonlu okulların lhtlyaçlan olan 225.800 lira tahmin bedelll 200 ton ekmelc, 182.750 TL. bedelli 465.000 adet yumurta, 59.800 T i . bedelll 23 ton yogort, 38.000 TL. bedelli 10 ton reçel, 46.000 TL. bedeUl 10 ton b«ya» sabun, 14.000 TL. bedelli 4 ton yeşü sabun, 31.600 TU bedelli 2750 ton kömür nakliye işinin 10/3/966 persembe günü saat 15 de Galatasaray Llsesinde toplanan Komisyonda kapalı «art usulüyle eksiltmeleri yapılacaktır. Her grup İçin ayn ayn kapalı zarf verüecektir. tlk teminatlan ekmeğin 12540, yurnuıtanm 9.387.5, yoğurdun 4540, reçelin 2.850, B. sabunun 3.450 Y. sabunun 1050, kö. nakliyesinin 2370 Itradır Ekrne|e Belediye narhının kilosuna lsabet eden Qyat Uzertaden tenzlllt tekllfinde bulunulacaktır tsteklilerin carl yıl Ucaret odası TBsikası, temlnat makbuzu. taşradan iştlrak edeceklerin mukavele akdi ve tebligata esas olmak Uzere tst BelediyesJ hudutlan dahilindeki lkametgâhlan olduğuna datr resmS bir belge İle tekllflerinl havl banunun tarifatı daireslnde bazrrlıyacaklan K. zarflannı aynı gün saat 14 den evvel makbus mukabilinde Komlsyona venneleri Posta gecikmesi kabul edilmez. Şartnameler 3 Saray Usesinde Komisyon Başsekreterligincte görülebllir Bedele târjl olanlar Tah bedelin ytla blnde beşl nisbetinde bedel mukabilinde alınabilir. (Basın 8849/2361) İ L AN Türk Hava Kurum Ziraî Üâçlama Filosu için irntihanla 700. ilâ 1500. lira bürüt aylıkla bır erkek muhasebeci alınacaktır. İmtihana gireceklerin: 1 En az lise mezunu olması, 2 A&kerüğini yapmış bulunması, 3 Yaşı 30 dan aşağı 45 den yukarı olmaması, 4 En az 5 sene bir ticar! müessesede muhasebecilik yapmış bulunması, 5 20.000 liralık teminat verebilmesi şarttır. İsteklilerin 14 mart 1966 pazartesi günü açılacak imtihana iştirak edebilmeleri için en geç 11 mart 1966 ikşamına kadar bir dilekçe ile TJî. Kurumu Personel Şubesi Müdürlüğüne müracaat etmeleri. (Basın 9327A. 1790.2360)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear