23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8AHÎFE DÖRT 13 Mart 1966 CTJMHURtTET t:::::::::::::::: !:::::::::::::::: ;"";:!•;•:•;•••••••••*•••••;••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••' TEHÜKE 15 Etraftaki nöbetçiler, kapah arabanın hareket ettiğüü duyunca, kutsal önderlerinin uzaklaştığırıı anladılar.. KISIM IX Dimitro, çocugun ölüsünü gördükten sonra zıvanadan çıkmıştı Evinden ve çocuktan aynlmak istemiyen Maria, çılgınca ağlıyor, «Gitmem, hiç bir yere gitmem» di ye ayak diretiyordu. Maria'yı bu halde görmeye alışkın değildi Dimitro. Makarios'a söz verdiği için kendini suçlu buluyordu. Düzeltilmesi zor bir durum içindeydi. Emri getiren sivil Rum, kaşlannı çatarak, elindekl k&ğıdı Dimitro'ya uzattı: «Yapılacak bir şey yok, dedi. Madanu susturmaya çalışınız.» Dimitro, kamyon gürültülerine kulak vererek: «Anlıyorum, dedi; Yunan asker lerl hareket etmişler. Onlara katalmamız gerek. Madamın şehirden uzaklaşması hayırlı olacak.» Bu sözü soyler söylemez, Maria'run yamna girdi. Onu sımsıta kucaklıyarak, dişlerini sikarcasına söylendi; «Sevgilim, emre uyup, derhal buradan uzaklaşmalısın. Nicolayı ben gömeceğim, eUerimle. Babası değü miyim? Ne olur direnme Neredeyse bütün komşular gelecek, Rumlar paniğe kapüırsa, yav rumuzun öcünü alamayız. Türkler bizl mahvederler. Sen akıllı bir kadınsın Maria.. gelecegi düşün. beraber olacağımız günleri düşün. Bu gürültUyü Eleni de duyar sonra!» «Elenl» ismi, Maria'yı titretti; hıçkınklannı yutmaya çalışarak. Dimitro'nun boynuna atıldı: «Haklısın, dedi.. Eleni duymamalı... Onun babası oldugunu kün se duymamah... Gideceğim, derhal gideceğim.» Ev halkı bohça, paket ne bulurIarsa yüklenerek, arabaya doldular, onlar uzaklaşır uzakiaşmaz, iki papaz sessizce görevlerirü yaparak, arka kapıdan çocugu çıkardılar. Kapı eşiğinde duran Dimitro, körleşmiş, sağırlaşmış gibiydi. Şo ke olmuşcasma olanlan seyretti. Sonra, bir tımarhane kaçkınından beter oldu; merakla bakınmakta olan Hacupulos ve Papagos'u süzerek. peltekçe mırıldandı: •Çocuğu hanginiz buldunuz?» Bu soru kesin bir cevap beklercesine soruimuştu. Papagos arkadaşına göz atar atmaz, ikisi birden söylendiler; «Biz bulduk şef.. biz..» «Nerde, hangi semtte?» «Kâmil efendi sokakta, fınnın önünde.» «Türklerden kimseyle karsüaştınız mı, onu vuranı gördünüz mu?> « Hayır, hayır!» «Neden? El, kol sallamağa mı git miştiniz oraya!» Papagos yerinde sendeledi; Biraz sıkıştırılırsa, Hacupulos'un işin için dsn sıyrılacağını düşündü. Ona ka çamakça bakarak; •Bizi gören Türkler, tazı gibi ka çıverdiler, dedi. Birkaçıhı da hakla dık. Silâhları olrnadığından ateş edemediler.» , Dimitro son derece zekiydi. Sinir leri gergin olduğu halde söylenilen her keliıreyi kritik etmekteydi. «Si lâhları yoktu» sözünü duyunca, Pa pagos'un yakasma yapıştı; «Doğmyu söyle, dedi; çocuğu v\ı ranı gördün mü? Onu, bana târif etmeğe çalışacaksın. Lefkoşa Türk lerini avcumun içi gibi tamnm.. Silâhları olmasa, onu vuramazlar dı. Ağzmda ne geveliyorsun serseri?» Papagos, Hacupulos'un önüne geç ti. Onun her şeyi açıklayacağını an lamıştı. Yalancı bir gururla dikl^şerek anlatmaya başladı; cSokaklar Türk gençleriyle doluydu. «Silâhian yok> derken, onlan hemen yok edebileceğimizi an latmak istemiştim. Gücümüzün üs tünlüğü sayenizdedir şef.. Birltaç avcı tüfeği vardı ellerinde. Kaçıyorlardı önümüz s:ra. Çokluktular, vuranı târif edememki!» Dimitro, kurşun yarasmın bir makineli tüfekten olduğunu görmüştü. Hacupa los'un titreyişi ve Papagosun yalan cı pozlan gözünden kaçmamıştı. Aslında, onîar hakkmda karar verilmişti. Vuranı onlar söylemese de er geç bulacaktı. Düşüncelerini giz leyerek, son suali sordu; «Saat kaçta buldunuz, ölü müydü Nicola?» «Evet, ölmüçtü.. Saat ondokuzdu.. Galiba, Yüzbaşı Vaşil de o saatte tutsaklanmi1?..» {Papagos. parmaklariyle hesap ediyordu.) Dimitro gözlerini bahçenin bir köşesindeki garaja dikti. Kapıdaki iki nöbetçi de onları işitmişti. Kafasmdan bir şeyler geçirdikten sonra; «Parmak hesabında yanıldın Papagos» dedi; «Vasili saat onbeşte esir almışlar. Kamyonu dur duranlardan birkaçım tanımış olsayd:r.. seni j'üzbaşı yapacaktım Şirndilik daha az ödül alacaksın; Türk semtinden yeni dönmüş olduğur.uza göre, bu geceki saldırıya katılmadan dehlizde dinleneceksiniz. Nöbetçilerim de size kadeh arkadaşhğı edecek. Üstelik, arabalanmdan birine binip. Müfide Zehra ERKİN pınm tokmağını yalayan kurşun, balkon penceresinin camını bir ya na uçurdu. Şangırtıyla, çocuklar benlercesine zıpladır. Ne yapacaklarını bir türlü kestiremeyen Şifâ, Osmanın da yanmdan kaybolduğunu anlayınca, büyük bir pani|e kapıldı; İki genç mücahit, çocukları alelacele kucaklayarak; •Telâşlanmaym, diye bağrıştılar; çabuk olmamz gerek. Osman âbi garajdan araba çıkarmıya gitti. Arka kapıdan çıkacağız. Duvarlara ya pışa, yapışa arabaya girmeğe çalışacğız. Arkdaşlardan bir kısmı terasa çıktılar. Buraya gelirken on gâvuru hakladık, ellerinde onlarm silâhları var.» Şifa, hasanın kucağına en kuçük lerden birini verdi. îki yavruyu sırtma, üçünü de ıkınarak kucağma aldı. Diğerlerini de mücahitler sırtladıîar. Önü sıra yürümekte olan Vural; • Cesaret, dedi.. haydi atılın..» Pancurları yalayan mermilerden kurtubnak için, can havliyle duvar lara sürtüne sürtüne, sonsuz bir heyecan içinde, adım adım yüıüdüler. Terastan, mücahitler, karşıdan gâvurlar etrafı ateşe boğarken, ansızm kendilerini arabanın içinde buldular. Osman onlann hareket ettiğini görür görmez, terasa fırladı. Vural, direksiyona geçti. Yanı sıra «Türküz, Türküz» diye bağıran Hasanm sesinden cesareti daha da artmış gibi, vızlarcasına dar köşeyi Bahçe kapısının önünde ir sü döndü. re gezindi, Dimitro.. Gözlerini koKüçücük arabanın içine istiflenlundaki saatten ayırmaksızın, bir mişçesine sokulan çocuklar ağlaaşağı. bir yukarı yürüdü. Birden, maya, çırpmmaya başladılar. Onbüyük bir gürültüyle sendeledi. lann haykınşma, sokaklardan koPek uzaktan gelmeyen alevler şuşanlann çığlığı katıhyordu; hırslannı ayaklandırdı: Telâşla «Bu köşeye sapmaym, gâvurlar bastı orasını.. Aman, dönmeyin öarabasına atlayarak, deliler gibi bür köşeye de. gâvurlar girdi orasöyîendi; «Bomba tam zamanında patla ya da.. Alın bizi de, arabaya alın.» Her köşeden birkaç kişiyi kucak dı. ödüllerini aldılar. Ateşte anlarcasına alarak, arabaya soktucak değerli kimseler yakılır!» lar. Böylece, asırlar gibi uzayan *** yarım saat içinde, surlar içine giOsman ve Şifâ merdivenlerden rebildiler. Şifânın sesini duyan ev haikı ka yuvarlanırcasına aşağıya koştupılara aülmışlardı; Bu kavuşma lar. SUâh seslerinı duymamışcası sahnesi, sokaklardaki durum kadar na uyuyan çocukların yantndan Hasan kalkmış. şaşkınca bağır dehşet vericiydi; Kızlannm durumağa başlamıştı. «Gâvurlar geli munu bir türlü öğrenemiyen ana, yor, Gâvurlar Şifa abla..» Osman, baba, çılgına dönmüşlerdi; Baba, dizlerine vurarak, «Şifâm» diye baonun ağzını avuçlanyla kaparken şınrken. anne, sâbit bakışlarla göz ŞifAva sokuldu; lerini gelenlere d:kmiş, gelecek, «Heyecanlanmayın, diye bağır gelecek» diye söylenip duruyordu. dı; Hepiniz annenin evîne gitme Evin içi bir ana baba günüydü. Fa lisiniz. Orası surlar içindedir. Lef kat, bu kalabahk kişilerden hiç bikoşanın dört yanını sarmadan, ri, Şifânın annesinin gerçekten demahalleye giremezler. Buradan lirciğini sezmemişti. Herkes ona derhal uzaklaşmalı çocuklar.» yakm bir hale gelmiş gibiydi. Böylece söylerken, telefona yak Sokak kapısımn kapanmasıyla, laştı. Birkaç defa numaraları çe evin içi curcunalara bulandı; Hıçvirdi. Fakat birden aklına hiç kırarak kucaklaşanlar, Vuralın git gelmiyen durumu kavrayarak, tiğini bile duymadılar. Önüne ge boğulmuşcasına ahizeyi yerine len, çocukları bağırlanna bastıra, bastıra, odalara taşıdı. Çoğu da onkoydu; «Ses vermiyor.. annenin tele larm yanına ilişerek, yaşlı gözlerifonu cevap vermiyor. Hatlan kes ni pancurlara çevirdiler. Tümü tetikteydi.. tiler Gâvurlar!» Saatler sonra, çocuklar, gözlerini Şifâ ıyice şaşkınlaştı, onun tedirgin davranışını görünce çocuk uğuşturarak, uyandılar; Sabah ollardan birkaçım rastgele kucak muştu.. Zavallıcıklar, sayısını kala^ıp, «Ne yapacağız, Osman! Ço çırdıkları bir düşte buldular kendilerini: Yine bambaşka bir evde, cukları nereye götüreceğiz? Ya bambaşka kimseler arasındaydılar. surlar içinede sıvıştılarsa! Aman Hepsi de annelerini ararcasına baAllahım..» diye sağa sola koşuş kmırken karmlannın açlığını ba mağa başladı. Osmanın cevap ver hane ederek, mızmızlanmıya başmesine ara kalmadı; Kapıda bü ladılar. Onlann hali, ev halkını yük bir gürültü duyuldu; «Aç Os daha da şaşkmlaştırdı. Aslında ev man abi.. aç.. Çabuk olun, buraya halkmın çoğu saldırıdan kaçarak, yanaştı Gâvurlar». Bu sözlere kor buraya sığmmış olan kimselerdi. kunç silâh sesleri karıştı; Dış ka(Uevamı var) gideceksiniz oraya.. Yeter mi?» Hacupulos titremeğe başlamıştı. Dimitroyu ydlardan beri tanıdığından, onun alaycı bakışlan ve sakin sözleri altında bir şeyler olduğunu sezmişti. Ne olursa olsun yaşamak istiyordu. Ne şef, ne Makarios umurunda değildi. Dimitronun garaja doğru yürüdüğünü görünce, elinde olmadan belini yokladı. Birden, olduğu yerde sendeledi; «Tabancalan nöbetçilere vermemişler miydi? Kapana sıkışmışlardı, demek!» Nöbetçilerin aklına hiçbir şey takılmadı. Şeflerinin emrine uyarak, silâhlanm karşılarındakilere çevirerek, beklemekteydiler, Papagos arkadaşını dürtükleyerek. mırıldandı; «Ulen. yine eşekleştin.. Kaçmağa niğetli gibisin, niye be? Kont gibi arabaya kurulacağımızı duymadm mı serseri!» Hacupulosun cevap vermesine, kıpırdamasma ara kalmadan, yan larında küçük bir Voksvagen belirdi. Dimitro dişlerini gösterircesine sırıtarak, topuna birden yol gösterdi. Araba kapıları kapandıktarı sonra. kapıları eliyle yokladı. Hacupulos titrerken. Papagos ve nöbetçiler boş gözlerle bakındılar. Aslında. uzun boylu düşünecek halde değildiler: silâh sesleri olanca kuvvetiyle artmıştı.. ni::i=!;Eliff h a n ı ı t ı ıTHıT^ ı konu ve resim: Ayhan Başoğlu Bu İVT PCI<5UNPUNUZ. /VUJ İLONA es f Sayın Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'in devam etmekte olan rahatsızlığı dolayısiyle Türkiye radyolan normal programlannj ya>Tnlayamamaktadırlar. Normal programlara dönüJünceye kadar radyo prosramlanmız yaymlanmıyacaktır. Lâstik Türk A. §. Idare Meclisinden Sicil No. 80988/23676 Esas mukavelenamemizin 13 üncü maddesi gereğince Şirket;mizin 1965 hesap yılı Hissedarlar Umumi Heyeti âdi olarak 31 mart 1966 perşembe günü saat 16.00 da lstanbul Taksim Divan Oteli Salonunda toplanacağından, sayın hissedarların veya vekillerinin mezkur gün ve saatte topiantıda hazır bulunmaları ve toplantı gününden en geç bir hafta evvel sahibi bulunduklan hisse senetlerinı veya bunu ispat edecek vesikaları Şirketimiz Umumî Kâtipliğine tevdi ile toplantı için giriş kartı almaları mercudur. Ticaret, Kanuliunun 362 nci maddesi hükmüne göre bilânço, kâr ve zarar hesabı, Idare Meclisi ve Murakıplar raporları toplantıdan 15 gün ev\relinden itibaren sayın hissedarların emrine âmâde bulur.durulacaktır Sayın hissedarlanmızdar. toplantıya gelemiyeceklerin kendilerini ternsil ettirmeleri halinde bu maksatla tevkil edecekleri zevata âtideki çekilde tanzim edecek^er: bir vekâletnarne tevdi etmeleri ayrıca rica ve ilân olunur. ÎDARE MECLÎSt VEKÂLET.NAME ÖRNEGl Bn arada kapı açılmış, sekreter: Londra konnşacak, diyordu. Telefon makinesini Brown'a verdi. Harry fasih bir Ingilizceyle konuşmağa başladı. Maiçret bunn fırs3t bilerek kalktı, ve, vasiyetnameyi de beraberinde alarak çıktı. Kendi kendine habire tekrar edip duruyordu : Blihassa bir bâdise falan çıkmasın!.. Aşağıda mülettiş Boutigues, müdür ile porto içiyordn. îkisinin de ellerinde, tıraşlı kri»talden çok güzel içki bardakları vardı. \% SAATLERİ Çeviren: SEMİRAMİS mak gerektiğini söylüyor... Neyin envanteri? Neyin olacak, bize ve Wüliam'a ait olan eşyalann envanteri... Saat ikidenberi burada çaKüçük parmaklık... çakıl yol... bşıyonız... sonra zil, ve derken kapının üsBöyle olduğu görülüyordu zatündeki lâmba yanıyor, holde a ten. Yerde istif edilmiş çamaşıryak sesleri duyuluyor, ve kapı a lar, çmraya buraya atılmış eşyaralanıyor. lar, üsrüste yığılmış kitaplar, se A! Siz misiniz? diye îçini çek petlerde, kimbilir ne zamandanti Gina Martini komiseri tanıyın beri sürüldenmekte olan bir sürü çamaşır... ca. Ve çekilerek ona yol verdi. Ve Bay Petitfils notlar alıyor, Salonda bir erkek sesi duyulubazı eşyalara işaretler çiziyordu. yordu. Maigret buraya ne yapma ya gel Buyurun, anlatayım... Erkek ayakta duruyordu, elin mişti? Burası artık Brovrn'un villâsı değildi ki. de bir not defteri vardı. thtiyar Dolaplarda, çekmeceler boşaltı kadın da, vücudünün yansı bir dolabın içerisinde olarak bir iş lıyor, her şey ayıklanıyor, yerleş tiriliyor ve istif edHiyordu. le meşguldü. Bu soba benimdir, diye söze Bay Petitfils... Bize yardıma başladı kocakan. Tam yirmi yıl gelmesi için rica etmiştik de... Bay Petitfils sıska bir adamca tv\e\ de bu sobaya sahiptim, Touğızdı. Uzun, mahzun bıyıklan ve louse'daki evimde otnrurken... yorgnn gözleri vardı. Gina sordu: Bir şey almaz Kiralık villâlar genel acenta mısınız? Komiser bfy... sının müdürfidür... Biz onu ba Merci... Ben size sadece şvzan, fikir danışmak ve... nu demiye gelmiştim ki Gene misk kokusu. İld kadın Neyi demiye? yas kıyafetlerini çıkanmşlardı. ... Yanna kalmaz... katili bnSırtlannda sabahlıklar ve ayaklarında da esld papuçlar vardı. İ2cağımı nmuvoram.Evin havasında bir dağuuklık Sahl mi, o kadar çabuk mn7 hüküm sürüyordu. Acaba ışık her Ama, bn onları ilgilendirmizamankinden daha mı zayıftı bu vordu. Bilâkis ihtlyar kadın sogün. Kül rengi hâkimdi etrafa ruyordu: thtiyar kadın dolabmdan dışan Oflu çörraüşsünüzdür her çıkıyor ve Maigrefyi selâmlıyor: »ıalde. Ne söylüyor? Acaba bn Şu ild kanyı o gün cenaze de gördüğümdenberi huzurum raya gelip ne var ne yob hepsini kaçtı doğrusu Ben de Bay toplayıp gidecek mi? Bilmiyorum, \t zannetmiyo Petitfils'e müracaat edip fikrini almak için... O da benim gibi dü rum da.. şünüyor, bir envanter hanrla(Devamı var) siye atladı. Antibes burnu yolunu takip edin... Ben sizi gerektiği yerde duıduracağım. Ah, yalvarmm, yalvarınm, dosya memurluğundan atarlar eğer «jen çıkmazsan meydana. tün giizellikler: Portakallar, mimozalar, güneş, palmiyeler, şemsiye misali çamcıklar, tenisler, golfler, çay salonları ve Amerikan barlar... Keşif mi dediniz? î a ! . . Harry Brown'un bu sahillerde bir metresi varmış. Müdür onn birçok defalar Ferrat Burnunda görmüş, kadına gidervnı ken... Otuz yaslannda kadar, çok rabıtalı bir genç dulmuş. Harry DÖRT MtRASÇt KADIN Bontignes Maigret'nin yanında onu bir villaya yerleştirmiş. sıçrarcasma yürüyordu. Daha Maigret bütün bu anlatılanlahenüz yirmi metrelik yol yapma rı dinliyor mnvdu acaba? Gecemıslardı ki Boatignes ihbara baş nin bu şataane manzarasını raızladı : mız bir ruhla seyrediyordu. Bou Ben bir şey keşfettim!.. Mü tigues habire devam ediyordn : dürfi nznn zamandan beri tani Kadını ayda bir defa ziyarım. Hötel dn Cap'ı göz hapsin rete gidiyormuş. Bu macera, arde tutuyor. Ferrat bnrnnnda bn tık Cap Otelinin masalı haline lunan bn otel de aynı şirkete ait gelmiş. Zira, kadınla olan tnümiş. nasebetini gizlemek için Harry Provençal otelinden henüz çık Brown'un oynamadığı komedi ka) tnış bulunuyorlardı. önlerinde mıyormuş.. Geldiği zamanlar seruzanan deniz gecenin bu karan vis kapısından gizlice giriyorlığında tıpkı bir mürekkep gölü muş ve geceleri hiç dışan çıkraıne benziyordu. Üzerinde en u yormuş... fak bir dalga bile yoktu. Amsn ne e|lenceli... ne e | Sağda Cannes şebrinin ışıkları lenceli... parlıyordn. Ve Bontignes bu ışık Maigret'nin bn sözlerine Bouyağmurunun ötesindeki karan tiguers biraz afalladı. lığı gösteriyordu eliyle. Onu artık taktp etmiyor mıı Ferrat burnnnu tanır mısı sunnz? nız?.. Nice ile Monte Karlo ara Hayır... Evet... sında.. Ferra'daki şu kadını fidip Maigret, Cöte d'Azur'ü artık görecek raisiniz? Sğrenmişti: Cannes'dan başlayıp Maigret de bilmiyordu. Otuz Menton.da biten altmış kilomet altı şeyi birden düşünecek hali relik uzun bir bulvar. Bnrada yoktu. Ve bu anda Harry Brown'u güzel villalar gazinolar ve pa değil, VViUiam'ı düşünüyordu laslar vardır. Mace meydanına gelmişlerdi Şu meshnr mavi deniz Dag.. Maigret arkadaşımn elini baştan Ve prospektüste vadedilen bü savarcasına sıktı, sonra bir tak «Ortağı bulunduğumuz U.S. Royal Lâstik Türk A.Ş. nin 31 Mart 1966 Perşembe günü ssat 16.00 da İstanbul Taksim Divan Oteli Salonunda yapılacak Hissedarlar Âdi Umumi Heyeti Toplantısmda bize izafeten hazır bulunmak ve her türlü hak ve selâhiyetleri ile bizi temsile mezun olmak üzere. Bay Türk Ticaret Kanununun ve Şirket Esas Mukavelenamesinin ilgili maddelerine istinaden vekil tâyin ettik.» G ÜNDEM : 1 2 3 4. 5 Şirketin 1965 yılı devresine ait muamele ve hesaplarına dair Idare Meclisi ve Murakıplar raporlarının okunması, 1965 yılma ait Bilânço ve kâr ve zarar hesabımn müzakere ve tasdiki ve tdare Meclisi ile Murakıplarm ibrâsı, Mezkur devre temettüünün tevzii hususunda Idare Meclisi tekliflerinin müzakeresi ve karara bağlanması, Hizmet müddeti biten Idare Meclisi için seçim yapılması ve âzalara ödenecek tahsisatın tesbiti, Murakıplann intihabı ve ücretlerinin tesbiti. Ç E M B E R L İ T A Ş Karşjsındaki YENİ HİZMET BİNASI'na raşman TÜRKİYE EMLÂK © KREDÎ BANKASI EMİNÖNÜ ŞUBESİ'nîn 1 2 AOET ADET 6 HAZİRAN ÖZEL ÇEKİLİŞİNDE: 1 0 . 0 0 0 URA 5 . 0 0 0 ÜRA 2.500 URA İ.000 URA 500 nrn fcOU (Manajans: 319/2665) LİRA LİRA lstanbul Iktisadî ve Ticarî îlimler Akadenisî Reisliginden: Akademimiz Umumi İktisat, Umumi îşletme tktisadl Kürsüleri ile Medeniyet ve Sosyal Hukuk Kürsüsu İa flukuku Disiplini için Doktoralanru yapmij namzetler arasında Doçentlik imtihanı açılacaktır. Memurlarda aranacak genel şartlardan abşka 7334 8ayüı kanu nve bu kanuna bağlı yonetmeliklerde aranan şartlan haiz isteklilerin gerekli belgelerle en geç 31 Mart 1968 tarihine kadar Ajcademiye müracaatlan ilân olunur. (Basm 9675/2657) 100 URA olmak üzere O O . U U U Uralık İKRAMİYE OAClTILACAHDIlt SON PARA YATIRMA TARİHİ 1 4 MART 1966 (Basın 9569/2654)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear