Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CüMHtJRtTET 21 Şubat 1966 SAHtFE BEŞ «Beyaz ve kara talihi ESKlŞEHtK İSMAIL SADIK YAZIYOR ~ Ve mitolojinin tüm tann ve tanrıçalan dizi diziydiler... Ve Niobe gibi taş kesilmişlerdU Ve de beyaıın en beyazından, «Beyaz Altın» dan yontulnroşlardı. Beyaz altını sizler Lületaşı diye bilirsiniz ya da Eskişehir tası olarak tanımlarsınız. Hanı, tren le Eskisehir'den geçtiğiniz zaman ıstasyooda talepçiler ile birlikte bir »es böler yolunuzu! « Lületasmdan biblolar... Ağızlıklar.. Tesbihler... Bilezikler..» Dunya çapında ünü olan Lületaşımn, satıcı elinde yada renk li vitrinler içindeki güzelliğinin dışında nasıl bir acı hikâyesi ol duğunu bilir misiniz? NE.RELERDE ÇIKAR Birazı, birkaç satırı işte: Lületaşı, yeryüzünde yalnır Eskişehirde, onun merkez koylerinde çıkar. Bfiğdüz, özden, DerekSy, BasBren, Söğütçük, Margı, Sepetçi, Gökçeoğln, Karaçay, Karatepe, Tokat, îmişehir, Nemli, Dutluca, Lületaşının çıktığı belli başlı köylerdir. Top rak altında dağınık şekilde bulunur, belli bir daman yoktur.. En azmdan 1015 metre kazılan kuyuların derinliklerinden çıkar.. Çok kere, haftalarca yapılan aramalara rağmen, «tek top rak» dahi bulamadan donülür. Bunun için Lületaşçılık bir nevi iğne ile kuyu kazmaya da ben rer... Gerçek bir emek pahasına ovayı delikdeşık edercesine çı LEVENT'TE HAYVANAT BAHÇESİ İLKEL TJSULLERLE İŞTE BÖYLE ÇKARILIYOR kanlan bu «beya* altın» ın «kara talihi» bundan sonra ÇÖyle devam eder: Yok pahasına köylünün elinden, bir kaç tüccann aldığı Lületaşı, işlenmeden, ham olarak dış ulkelere ihraç edılır... Niçin, işlenmeden ihraç, edilir? Çünkü, dış pazarların somurücüleri ve onların içimızdeki bir kısım ortak ları Anadolu insanının hakkını, bir kuru ekmeğini bolüşmenın asırlar öncesinden anlaşmasını yapmıslardır. Bunun, niçin böyle olageldığini, niçin bu büyük döviz kaynağı mızı daha çok değerlendirmemiz gerektiğini, kimse düşünmemijtır. Anadolunun başıbos bir madencıiiği olduğu ıçın de Luletaşıcıhk gün geçtikçe ölmeye yüz tutan bir «Ata mesleği» halıne gelmektedir. Oldukça doğal şart larla çıkarılması yüzunden üre tımın artmaması, onun gelişraesi de önlemış, hele tıcaretinin bir kaç tüccann tekelinde kalması, köylünün elindeki hazineden yararlanmamasını tam anlamıyla önlemiştır. Yabancı ülkelerde «altın» laşan Lületaşı, kendi yurdunun insanı için bir «battaltaşı» olmaktan oteye gidememektedir. Uğruna ırgatlaştığı, uğruna ku yularda blduğü, uğruna toprak altında köstebek gıbi çahştığı, Lületaşı, o'na bir türlü istenilen refahı sağlayamamakta, bir tür lu elinde altın olup parlayamamaktadır. KANUNSCZ MADEN Ne garip bir şeydir ki, yurdumuzda kanunun ıçine girmeyen Hayvanat Bahçesini Gülhane Parkından Levent sırtlarına nakletmek ve zenginleştirmek için «İstanbulda Hayvanat Bahçderi Knrma ve Yajatma Cemlyeti» kurulmuştur. Cemiyetin kurucu üyeleri Belediye Park ve Bahçeler Müdürü Haşmet Aytaç ile İstanbul Universitesi Zooloji ve Botanik profesörlerinden bazılandır. 10 gün kadar önce resmen faaliyete geçen cemiyet bu konuda temaslara başlamıs,tır. ATATÜRK VE ANKARA LÂLELERİ Belediye Park ve Bahçeler Müdürü Hajmet Aytaç bu arada ken disi ile görüşen bir arkadaşımıza önümüzdeki yaz aylannda Gülhane Parkında bir «Gül MesherU ya pılacağını açıklamıstır. Emirgân Ko rusundaki lâle, yıldız parkındaki yıldız meşherlerinden sonra Gülhane parkında düzenlenecek meşherin de büyük ilgi göreceği sanıl maktadır. Emirgân korusundaki lâle meşherinde bu yıl Atatürk ve Ankara adları verilen ve soğanlan Holândadan getirilen lâle cinsleri de ilk defa tes,hir edilecektir. ARNAVUTLUK YAZIveFOTOGRAFLAR: YILMAZ CETINER BİLİNMEYEN y Kan dâvasının iniikamı evin gölgesinue alımgror Küçük tepeciklerin ortasmdan geçen suyu bulamk derenin bir tarafı yeni, diğer tarafı ise eski Berat'dı... Yıpranmış, beyaz badanalı, küçük pencereli evlerle; pembe boyalı apartmanlar karşılıklı birbirlerini süzen iki devir gibiydiler. Yollardan geçen hurdası çıkmış kamyonlann yanında, faytonlar ve nihayet durgun, kapalı giyimli insanlar bende bir Anadolu kasabasında dolaşıyormuşum hissini uyandınyordu. Heran yagan yağmurdan korunmak için şemsiye bolluğunu herhalde îngiltereden sonra, Arnavutlukta görmeniz mümkUndü. Köylüsünden, kentllsine kadar herkesin elinde gezdirdigi şemsiyeyi bisiklete binenler sırtlarında taşıyorlardı. Sapını yakalarının içine sokarak!.. İkındi namazına giden üç beş ihtıyarın yanında; sıkı sıkıya kapalı giyinmiş, öğrenci kızlar birbirleriyle sakalaşıyorlar. Az ilerde kendilerini bekleyen erkek ar kadaşlanyla ayaküstü beş on dakikalık sohbetin zevkine varmaya çalışıyorlardı. Burası 115 000 nüfuslu Berat sehriydi... teşkil ettigi görulür. Fazla çocuk seven, becerikli olan aileler ekseriyetle baba evinde toplu bir halde oturmaktan hoşlanırlardı. Ailede, en yaşlı erkek olan başkanm otoritesı kesindi. Ve o ihtiyarlar, aileyi koruyamıyacak hale gelirse kendi isteğiyle, yahut aile kurulunun kararıyla çekilir. Yerine aile içinden diğer yaşlı erkek seçilirdi. Arnavut aıleleri kadına çok ehemmiyet verirler, onu büyük kuvvet sayarlardı. Kan dâvalan ÜNİVERSİTESİNİ BİTİREN Y. MÜHENDİS ŞUAYIP, sırasmda öldürülen erkeklerin işÎELEN BİR TEKSTİL FABRİKASININ MONTAJIM lerıne kadınlar bakardı. Hayat MÜHE.VDİSİNİ, şartlarının ağırhğı yüzunden ka YAPMAKTADIR .. FOTOĞRAFTA, ABNAVUT BİR TEZGÂH! KONTROL EDERKEN GÖRÜYORSUNLZ. dınlar çabuk çöküyorlardı umumiyetle .. Çocuk bakııru, ev işi ve nihayet tarlada çalışmak kolay hassa dikkat edılır ve yuvada sı getirirdi. Nüfusunun % 70 i müslüman olan Amavutlar bir defa kı bir disiplin kurulurdu. değıldi. Gayrimeşru münasebette bulu «BESA» dediler mi, artüc ona gü nan kadın ananeye gore, ölüm ce venmek lâzımdı. Bir büyük yemin, asla vazgeçilemez bir vaadzastna çarptırıhrdı. Bir koca kadi bu... rısını zina halinde yakalarsa, her Arnavutluktaki rejim; bugün vlenmeler kız babası ile daikisini de ayni tüfekle ve ayni za bütün bunlara cevaz vermiyor, mat arasmda yapılan anlaşmanda öldünneye mecburdur. Zi mani olmaya çalışıyorsa da; köy mayla olur, evlenenlerin ayni hayat seviyesinden gelmesine bil na yapan kadının ailesi, onları lerde, uzak bölgelerde istediğinl hala tam manasıyla yapamıyordu... Çardak araba vapuru Çanakkalede karaya oturdu BU PÎPOYA DA HERKÜL IŞLENMİŞ ÇANAKKALE Çanakkale Eceabat arasında çalışan Denizcilik Bankasına ait Çardak araba vapuru dün sabah normal seferini yaparken, karaya oturmuştur. Sabah 7 de Çanakkaleden hareket eden Hayri Kaptan yönetimindeki arabah vapur, Eceabat'a geçmiJ, dönüj seferini de yaparken Çambumu önünde kesif sis yüzunden karaya otunnuştur. 12 yıldan beri bu hatta çalışan 've Boğaz sularmı yakından bilen Hayri Kaptanın gemisini karaya oturtması günün konusu olmuştur. Asya ile Avrupanın trafik akı mını sağlayan Çardak araba vapu runun karaya oturması, bu hafta sefer yapan vâsıtaları güç durumda bırakmıştır. Geminin kurtarılması ile ilgili çalışmaiara başlanmıştır. tek maden Lületaşcılıktır. Maden Kanununa dahil edildiği ve endüstrıyel bir çahşma sistemine ıtildiği ve köylünün kooperatifleşmesi sağlandığı takdirde, Lületaşcılıkla hem daha çok doviz sağlanmış; hem de turizm sektörüne önemli bir katkıda bulunmuş oluruz.. Zaman zaman dış ülkelerin Lületaşı pipo istek lerini bile karşılayamayışımız, bu iş dalmı geliştiremeyişimizin ve nasıl döviz kaybettiğimizin acı bir örneğidir... «Beyaz Altın» ın «kara talibi» ni, mutlaka değiştirmeliyiz... Kan dâvası kalkmış değil Kapalıçarşıda çarşaflı 4 kadın bir kuyumcunun kasasını soy du ZEUStJN BAŞI İŞLENMİŞ LÜLETAŞI BİR PİPO Cahit Erel adındaki bir kuyumcunun kasası, dört çarşaflı kadın tarafından soyulmuştur. Kapalıçarşı'da önceki akşam saat 18.00 sıralarında cereyan eden olay, iddiaya göre şöyle olmuştur : KARA ÇARŞAFLILAR.. Kapalıçarşımn en kalabalık saatinde, taşradan geldiklerı konuşma ve davranışlariyle belli olan dört çarşaflı kadın, Kuyumcular Caddesi üzerinde bulunan Cahit Erel'in dükkânına girmışlerdir. Ancak sozde alışverış için içeri giren bu kadmlardan biri, kuyumcuyla devamlı surette pazarlık yaparken; bir diğeri, kasanın önünü kapatmış, uçuncü kadın da kasayı açmıştır. Dörduncü kadının ise kapı önunde, gözcülük yaptığı sanılmaktadır. Kuyumcu, kadınlar gittikten sonra, kasayı açtığında, iddiaya göre büyük miktarda parasının çalındığını görmüş ve durumu polise bildirmiştir. Dün yapılan soruşturmada, kuyumcuyu soyan çarşaflılarm, Luleburgaz'dan şehrimize geldıği tesbit edılmiş ve Dolandıncıhk Masasından bir ekip, soyguncularm yakalanması için harekete geçirilmistir IIIIHS rada tanıştığım yaşlı bir Arnavut; ananelere bağlılık, Islâmiyet ve aile konulanna temas ettiğimiz sırada: Çok şükür dedı. Bizim memleketin en büyük yarası olan, kan dâvası artık kalmadı... Yıllarca biribirlerini öldürmek için fırsat kollayan insanlar şimdi kardeş gi bi yanyana yaşıyorlar... Peki bu mucizeyi nasıl elde ettiniz? diye sordum. Aldığım cevap şu oldu: Kan dâvalarının elcseriyeti toprak yüzündendi. Şimdi toprak lar herkesin müşterek malı olunca, pek tabil dâva da böylece hallediliverdi!.. Arnavut dostumun bu sözlerine rağmen hemen sunu söylemeliyim ki; mesele hiç de onun inandığı gibi kapanmış sayılamazdı. Yüzlerce senedir devam eden kan dâvalan yalnız ve yalnız toprak yüzunden değüdi bir kere... Namus meseleleri, Besaya sadık kalmamak gibi daha birçok sebepler vardı. Ve herşey bir tarafa; kokü asırlara gomülü olan kan dâvasını geleneklerine bağlı Arnavutların ıçınderu sökiip çıkarmak kolay değıldi... O Zina yapan kadın ve erkek öldürülür E Tiran Üniversitesinde 7 fakülte var an dâvası ve bir takım bâtıl kavgalann sebeplerini araştınnca elbetteki sonunda toplumun okuma seviyesi ortaya çıkıyordu. Amavutlukta 25 sene önce, hal kın % 90 ı okuma yazma bilmezken; bugün tam tersi; ° o 90 ı o/ kur yazar hale gelmişü. Tiran Üniversitesinin yedi fakültesi yanında, her köyde bir okul kurmaya muvaffak olduklan görülüyordu Amavutlarm... 5000 i sabah, 2000 1 gece derslere giren 7000 öğrencisi vardı Tiran Üniversitesinin... Yedi fakülteden başka Dil ve Tarih Ens titüsunde türkçe dersi veriliyor ve bilhassa bunun çok lüzumlu olduğu söylenryordu. ' ' K Margarinler hakkında Margarinlerin; insan sağlığı da henüz içte ve dışta dengeli na zarar verdiği kesın olarak is olmayan, geri kalmış ülkelere (Türkiye, Pakistan, Hındistan, patlanmıştır. Bu konuda, bir îngıliz profesörü de bir rapor v.b.) ellerindeki soya yağlarını hazırlamıştır. Türk basmmda, önce çok ucuza satarak karşılı dünya basınında bu konuya de ğında zeytinyağlarmı daha yukfımlmiş, margarınlerın zarar sek bir fiyatla satın almışlardır. bahtsız, masum, ınsanlar l a n açığa vurulmuştur. Bundan Bu (Türk, Pakistan, v.b. halkı) marıki ay kadar önce, Istanbulda çıkan gazetelerimizden birinde, garine ahşıp, paraca kârlı olduklanna inanınca, satıcı ulkeler, yetkıli bir kimsenin bu konuya değinen bir yazısı yayınlanmış soya yağını, zeytinyağıyla aynı fıyata satmaya başlamışlardır. tı. Yazının bajında. «Margarinlerin insan sağhğına Uğradığımız maddi, manevî zazararlı olmadığını anlatan bir rar çok buyüktür. Son yıllarda, yazının gazetemizde yayınlan • büyuk bir talih eseri olarak, halması büyük bir tepki yaratmış kımız bu konuda bir parça u tır» deniliyordu. Yazının özü şu yanmıştır. Kendi yurdumuzun bol, bereidi: «Margarinler, bitkisel yağların ketli ürünü olan zeytinyağımızı (sıvı durumda olan soya fasul yiyerek hem sağhğımızı, hem de yesi yafının) yanıcı bir gaz o kesernızi zarardan koruyalım. Alı GÜROL lan hidrojen gazı ve nıkel meZonguldak talinin hızlandırıcı (katalitik) etkisiyle makinelerde yapılır. A.B.D. nin elinde çok fazla miktarda soya fasulyesi yağı vardır. Son yıllarda, başta A. B.D. olmak üzere, dunyanın bir çok ülkelerinde kalb hastahklarınm korkunç bir artış göstermesi üzerine, yapılan tıbbî araştırmalar, margarinlerin bu konuda en önemli etmen olduğunu ortaya koymuştur. Kendileri uyanan bu ülkeler, o yıllar B Top'umun temeli olan aiie ütün bu meseleleri daha iyi . . . . . anlamak için Arnavut halkı YAĞMURLU BİR GÜNDE LISE OGRENCISI KIZLAR OKULDAN nın yaşayışı incelendiği zad K T I K T A N SONRA... man toplumun temelini ailenin öldüren kocaya mükalat olarak bir kurşun verirdi. ev g Ö l g e S İ n d e mezunlannın askerlik yapmamalanydı... Herkes; doktorsa doktorluğunaa, mühendisse mühendisliğinde kalıyor ve bu sistemin daha faydalı olduğuna inanıhyordu. Taassubun yavaş yavaş kalktığı görülen Arnavutlukta üniven site öğrencüerinin °' 25 i kızdı. ,o Ve miktarlan da her sene artıyordu. Umumlyetle Tıp Fakültesi ne veya Dil Tarih'e giden kızlar, erkek öğrenciler gibi bursluydular. Zaten, % 90 ını Devlet okutuyordu bu gençlerin.. Bir diğer husus da, üniversite nasıl aiınıyor? A Teftiş edilmeyen müessese: İlköğretim mlifettişliği Türkiye Cumhuriyetinde, ilkoçkullar her yıl, her ay, hattâ her hafta teftiş görürler. Hiç bir devlet dairesi bu kadar sık ve devamlı kontrol edilmez. Her şey benim dercesine, yalnız arzulannı isteklerini yerine getiren ilköğretim müfettiş.leri, şahıs olarak hiç bir denetime tâbi değillerdir. Her yıl teftiş esnasmda neler ya pılması ve istenmesi hakkında ya zılar alUTZ. Buna rağmen her mü fettişin a y n bir tutumu vardır. Okula gelen müfettişin neler istediğini, nelere baktığını sorar ve çalışmalar ona yapılır. Bu müfettişlerin kuş, tavşan, akvaryum, resim gibi çeşitli zevklerinden tutun da, okul içinde duvarlann baştanbasa resimle dolu olmasını isteyenlerine rastlarsınız. Oysa bu ilköğretim müfettişleri yıllardır denetilmemij ve yaptıklarından da sorumlu olmamıs,lardır. Bunun için: (î) Müfettisin müfettisi olmalı nun gözleri uykusuzluktan kan Ç çanağma dönmüş, sakallan u S zamış kişiler tarafından istilâ e S dilir. Sayılan bazen 100'e yakla = san bu kişiler gelen geçene mani ş olurlar, aralarmda hanımlara lâf atanlara, birbirleri ile güre E şenlere dahi rastlanır. Belediye = Zabıtası seyyar satıcıları «kal = dırımları işgâl ediyorsunuz» di = ye kovalar da bu sekilde top lanan, gelip geçene rahatsızhk 5 verenlere kanşmaz mı acaba? S îsim mahfn» = Sirkeci meydanı ve | Belediye Zâbılası | Şetirimizde 948 Sirkeci Garının karşısındaki = kaldırımlar her sabah bir çoğu i = televizyon alıcısı var îstanbul Teknik Üniversitesi tarafından yayınlanan televizyon ya yınının İstanbul sehrinde 948 televizyon alıcısı tarafından izlendiği açıklanmıştır. Yalnız akşamları Teknik Üniversitenin ders uygulaması niteliğinde yaptığı yayın 12 yıldan beri tecrübe mahiyetinde çalışmakta olup, önümüzdeki yıllarda daha da gelişeceği ilgililer tarafından bildirilmiştir. PTT deki kayıtlardan anlaşıldığına göre, sehrimizdeki mevcut 948 televizyon alıcısuun ekserisi Almanyada işçi olarak çalışanlar tarafından getirilip Posta Idaresine kaydettirilmiîtir. | EtHertn telefon derd'l Kömürlükte kendisi= Zeytinbumunda, 45 yaşında Gülsüm Türede adındaki bir kadın, dün, kendisini kömürlükte, iple ta vana asmak suretiyle intihar etmiştir. Olay, intihar eden kadının oğlu tarafcndan. polise yapılan mü racaat sonunda meydana çıkmıştır. Ancak kadının niçin intihar ettigi kesinlikle anlaşılamamıştır. Bu arada, Gülsüm'ün, aklı muvasenesinin de yerinde olmadığı ileri sürülmüştür. Polis ve Savcılık, cesedi muhafaza altına aldırmış ve olayla Ugili soruşturmaya başlamıştır. İ Zehirli i dumanlar! S Radyoda, gazetelerde kurumS dan zehirlenen Ankaranın koS runmasl bakımondan yakım kurs ^ ları ile önleneceğinden bahsolunS makta. Yakıt tasarrufuna yaraS: yacağı bildirilmekteydi. S îstanbulda gerek linyit kömüru ve mazot, ağır yağ yakan brütörS lerin saçtığı zehir dumanı düşü5 nen yoktur. Seneler evvel tatbik Ş edilen canlı misal unutulmuştur. S Zehir pislik kusan bütün bacalaS ra (Fümuar) ı süzgeç takılmalıŞ dır. Seneler evvel Tunelin bacaE sına takılan bu cihaz ya T.M.O. E tarafından ithal edilmeli veya bu E rada imâl edilerek herkesin alaS bileceği ucuz fiata satılmalıdır S Fümuarsız yeni tesise müsaade e5 dilmeli ve mevcut bacalara bu S (Fümuar) bir an evvel takılmalıS dır. îlgililerin önemle dikkatine S sunarun. s T. Mflh. Cavh Yener = w«^ • +.• % . | Kitap ıstıyorlar ^»zgşşrş&'Z Belki, sayın gazetenızın mürettipleri hep bu türlü isteklen dizmekten usandılar. Fakat, köy sever aydınlanımzdan biz yine istiyoruz: Lütfen kütiiphanemize kitap, dergi, mecmua ve garete gönderiniz. Teşekkür ederiz. Baymış köyü Sosyal Kalkmma Demeği Aksaray Niğde Etilerdekl evime blr telefon = almak; üzere dokuz sene önco bir = dilekçe ile Telefon tdaresine mü s racaat etmiştim. Benim gibl aynı 5 mahalle sakinleri de müracaat et Ş mişlerdi. Dilekçelerimizi numara j= lıyarak sıraya koymuşlar ve bek lememizi tavsiye etmişlerdi. Do = kuz senedir bekliyoruz. Bundan 5 iki sene önce İstanbula 27.000 a = bonelik yeni bir tesisin yapılaca 5 ğını öğrenmemiz üzerine Telefon = İdaresine müracaat ettik. «Bir se = ne bekleyiniz, Etilere telefon ve = rılecektir» dedüer. Bekledik ve Ş rilmedi. Geçen sene Ocak ayında s ben şahsen Telefon îdaresi Baş ™ müdürü Salâhattin Beye müra = caat ettim. Gereken lncelemeleri = yaptırdıktan sonra «Etilere 1965 = senesi Nisan aymda telefon veri ş dır. Yaptığıtahkıkatınve^teftışm l e c e k t i r ) > d e d i l e r . Aylar geçti ve = neticesi hislere karışıp, kendile rilmedi. Nihayet iki ay evvel Baş E rine btrakılmamalıdır. müdür ömer Kolçak Beye mü = (5) Kanun v* yönetmelikler, ilk racaat ettim. O da kesin bir İfade = okul müfettişlerinin aynı zaman ile cŞubatın ilk haftasiyle son 5 da rehber olduğunu da belirtir. haftası arasında Etilere telefon S Hiç bir müfettis örnek bir ders verilecektir» dediler. Çimdi Tele = verecek k a d « o n d m j ^ n e girmez. •• , « *~ < , * ı > j • f°n tdaresine müracaat ediyoruz: = Yalmz Sgretaeni tenkıd eder, ya ( ( E t U e r l n n 3 a n ı bit = teMon konte PK  nl^f' v,, «• r « • ti, verilemez» dediler. Çok muh = • tumlanndan kurtanlmah ve orta öğretim de olduğu gibi ilkokul öğ retmeni de 3 yılda bir teftiş görmelidir. Diğer kontrol ve çalışmalan okul müdürleri yapmahdır. ({) Türkiye'de 900 ilköğretim müfetti§i vardır. Bu o demektir ki Türkiye'de 900 dershane öğretmensizdir. rün teminatiyle bu »on ifadeyl s biz bağdaştıramıyoruz. Kırk bir = sene öğretim yaparak, ve blr çok = kitap yazarak memlekete hizmet s etmiş aydın bir vatandas sıfatiy H le, Telefon tdaresi Başmüdürün = den, Etilerin telefon durumunu= kesin olarak açıklamasmı rlca e S deceğim. S Bir emekll maarifçi = ni tavana ashrak intihor etti rnavutlukta yakın zamana ka dar devam eden «Dukagin Kanunu» nun temelleri aile, kabıle ve kan gütmeydı. Aileden herhangı birinin, bir dostun veya misafirin öldürülmesi, bir yabancının silâhının alınması, vaad edilen kızın verilmemesi, ağır küfür, borcun ödenme mesi karşısında bu kanuna gore kan istenirdi. Namusu olmayan bir adam ölü sayıldığı için böyle bir muameleye maruz kalan erkek mutlaka intikam alırdı. Arnavutlukta «ev gölgesi» kutsal sayıldığından intikamın alına cağı yer bir evin golgesi olurdu. Ajnca öldürülenin tüfeği alınmazdı. Kan dâvalannda, kutsal kabul edilen «Beşik» de önemli vazife görürdü. Kadınlar her iki taraf arasında barış istedikleri zaman, beşiği ters çevirince kavga durur, aileler sulh ve sUkuna kavu şurlardı. Bilhassa kuzeyde Gegalar arasında felaket halini alan kan dâvalarında; kadınlar, kocalar ve kendisini müdafaa edemiyecek gençler intikam dışı tutulurlardı. rnavut toplumımun bir geleneği de «BESA» ydı. Besa, ye minli vaad demekti. Ve halk bunu büyük bir dikkatle yerine "Devlete karşı borcumuz var,, ırallık zamamnda yapılan bir istatistiğe göre; o devirde Arnavutlukta topu topu 380 kışi vardı yüksek okul mezunu... İdareciler şimdi, her yıl üniversitenin 1000 mezun verdiğini iddia ediyorlar, bununla övünüyorlar dı... K Üniversitede 400 profesör, doçent ve asistan vardı. Bunlar Aravutluğun en iyi para kazanan vatandaşlan sayılabilirdl.. Bir profesörün ayda eline geçen 2600 lek. Bir Bakanın maaşıydı ayni zamanda .. Asistanlar ise, 750 lek alıyorlardı. Aynca, profesörlerin bir diğer geliri de kitaplardandı.. Yazdıklan kitaplar için kendilerine para ödeniyordu .. Tiranda, Üniversite Genel Sekreteri bana bunlan anlatırken şu son sözlerini unutamayacağım: Bizim devlete karşı çok borcumuz var!.. Bir kerre 'Besa, deyince BİRBİRLERİYLE ŞAKALAŞARAK EVLERİNE DONEN ÖĞRENCİ ABNAVUT KIZLAKI... A YARIN: Partiye Kaydolmayan Bir Arnavut'un Anlattıklan 30 bin hektar orman her yıl yanarak yok olııyor ANKARA Orman Muhendisleri Odası Genel Kongresi münasebetiyle, Başkan Kemal Ungan, şunları söylemiştir : «Ormancılık taizmetlerini mem leket münevveri maalesef kabul etmemiştir. Türkiyeye her şey ithal edilebillr ı n ı ormanlar bittikten sonra rutobet dahi ithal Köylünün, bereket versin diye > ağmur duasına çıktığını ve yağnıur yağdığı zaman da ormansızUk yüzunden tarla dahil evlerın 3 ile seller tarafmdan götürüldü4ünü ifade eden Kemal Ungan. ıTürkiyede 10,5 milyon civarında orman serveti var r e bu ıaha içinde 10 milyon vatandas oturtnaktadır. Bunlar, geçim imkânlarından yoksnndvr. Bn sebeple ormana dayanmakta ve bilgisizliği yüzunden ormana zarar vermcUtedirler» demiştir. Ungan, aüıluin* »öyU AMMBI Siyasal i Dekanlığmdatı Fakültemizde münhal bulunan Anayasa Hukuku v e İktisat Siyaseti Kürsülerine asistan alınacaktır. Fakülte ve Yüksek Okullardan iyi derecede mezun olanların, Yabancı Dil imtihRnı 7 mart 1966 pazartesi günü saat 15.00 de F a kültede yapüacaktır. Isteklilerin e n geç 5 mart 1966 cumartesi günü saat 13.00 • kadar lüzumlu belgeleri ile Dekanlığa müracaatları. (Basın 8726 A. 1237/1865) ŞUBAT 21 ŞEVVAL 30 V. 1 6.46[ 12.28115.27] 17.50119.211 5 09 E. J12.57| S.39J 9.38J12 00] 1.31|11.21 5rjSMC»"JS£i 4aro âofiyaota blr p»rç»aa4ır. 0sa«ı «okatt» eloAM, n&aıMa Ç4lı«ouı> ftflt klt t | olaaaıguı, astetlk »• (arefe) 1 olügnM Ivo» >u>c Uatltrt» «ırltttp • • •9jlm*r' « k»Xkıyorla«> B a â* oolar» «Dostv^ v M* ncltts, I«gi7»aa ( i l ı ı ı n u . » d* gn< y«9*r»c8, t|»t . ««tıiıtalt bit kl|l ols • UtMCk t». ttiMcmt 40 l««l. •«• etmiştir: «Türkiyede her yıl 30 bin hektarlık orman yanmakta ve 6 7 bin hektarlık orman d s tarla sçmak için ortadan kaldırılmaktadır. Bn arada Adliye Teşkilâtı hiç yoktan yılda 8090 bin dâva ile meşgul edilmektedir . Köyişleri Bakanlığından öncelikle orman köylerinin kalkınd ı n l m a n talebinde bulunduk. Bu arada 1937 yılında kurulan Orman Genel Müdürlüjünün reorganizaıyonu sarttır. Çünkü hizmetler o lamana nazaran değişmistir. Aynca orman dâvasının halll için öncelikle şu konulann «1« alınması gerekmektedir : Yılda 100 bin hektar ağaçlama vapılmalıdır. Bn çünkü ağaçlama kapasitesi 25 bin hektardır. Erozyon sahaları her geçen gün genişlemektedır. Bunlan önlemek için 100 yıllık bir plan ya SAYIN DOKTOR ve ECZACILARA Almanya'da cMACK» ilâç fabrikasmın lisansı ile imâl ettiğimiz ı m ı n süre tesirli iştah ayarlayıcteı MİRAPRONT piyasaya arz edilmiştlr. * M U M U M 1 TtT»T»O»W SANTA FARMA İLÂÇ FABRİKASI llâncUık: 1631 1852 fliııııuııııımııııııııııiHiıııımııııııııııııııı ıııııııııııııııııniiuııııııuııUHiıııııııııııuınıuııııııuuıııııııııııiR HAS: 484/1874