25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAHİFE İKt CUMHURİYET 27 Kasım 1966 Kongresine girerken A P Prof. Bahri SAVCI olgnn ve tanslyonlu olaylann içinden A J , kongresine girdik. Tam bn noktada soraIım: A J . nedir?. Bn sornnnn karşılığı pek açıktır: AP.; uyandınlmamış, sosyal ve siyasal idraki kendi gerçek yeri ve problemleri üzerinde açık bilgiye ve bilince kavnştnrulraamış bir halkı, burjuvalaşma hevesiyle doln bazı zümrelerin statik ve tutncu duygnlara, fikirlere ve el yordamı bnlunan yüzeysel tedbirlere dogru yöneltmesi olayıdır. Bn yöneltme, siyasal alanda, iktidar tekeline ve çoğnnluk mutlakiyetine varmaktadır. Ekonomik ve sosyal alanda da «yedi zapta> alınan devlet gücü yolnyla, Türk gerçeğine hiç uymıyan bir kapitalizm üslfibu içinde «zümre iktisadiyatı, mutlakiyeti» ne ve o kanal İle de zümre eğemenliğine yarayan bir zümre demokrasisine nlaşmaktadır. tşte A.P. bndnr. Böyle bir görüntü içindedir. Böyle bir görüntü, bir temel felsefenin ışığında biçimlenmektedir. Bnna göre A.P. entellijensiyası Amerika ve Fransa ihtilâllerinin hürriyet ve eşitlik kavramlannın sadece bnrjuva çıkarları açısından yornmlayan bir demode ferdiyetçilik ve hürriyet kavramı yaratmaktadır. Aynca, bir statik hayat kalıbından çıkan Âsiyaî bir halk tasavvnrn yaratarak, siyasal aksiyonn, bn Âsiyailiğe mahkum halkın gelenekçi dilek, nmnt ve isteklerine dayatmaktadır. rinden öteye geçmemesi gerekir. Plân ve kontrol müesseseleri içine alınmış bir kapitalizm bu enfrastrüktür üst&nde, gücü hünerl bilgisi • mahareti olanlara kendileri ve etraflan yararına ekonomiyi büyütme yolunn açmıs olnr. akat bu göriiş, kapitalist ekonomi evrimini; bir yandan ham maddeler kaynağı ve aynı zamanda açık pazar olan bugünkü Üçüncü Dünyayı; öte yandan da alt sosyal tabakaları sömürerek ve kullanarak yapmış bnlunan ülkelerin yeni şartlar içinde aradığı bir görüştür. Bu nnsnrlann yoklnğu ve binaenaleyh gelişmemişliği içindeki Türkiye'de, kapitalist biçim iiretimin, toplnm ve onnn alt sınıf ihtiyaçlanna karşılık olamadığı belli olmuştur. Türkiyede böyle bir kapitalist flretim yoln, hem de, ancak kısmen olmak üzere, gücü hüneri mahareti imkânı olanların ekonomik faaIiyeti, ve, alım gücü yerine olan zümrelerin ihtiyacının karşılanması vetiresi olarak yaşıyabilir. tşte bn mahiyeti ile, bn yol, bizzat demokrasinin aynm gözetmeksizin, herkesin, her katagorinin, hürriyetini, hakkını, imkânını saglama ve büyütme iddiasında olan idesine aykınlık teşkil eder. Böyle bir sistemin verimli olması, onnn, Teni Sömürgecilik esaslarına göre çalışması ile mümkün olnr. O saman da, bn verim, Türkiye'nin olmnt. ibret tablosu! Gitiikçe "Şey,, eşiyoruz yine tekrarlayacağız, Türküz ya, aklımız hep sonradan geliyor. Var mı baska türlü izahıî. *** Şah'ın istimi gibiDilimiz ve topraklarımızBir Siyaset heveslisi Görmeden buluşmak Akıllıdır amma ... sız bütün Batı memleketlerinde, ve Demlr Perde gerisinde, kökünden yasaklanmıştır. O Eğer bu mahrumiyet tabiat kanunları icabı olmasaydı tenasül uzuvlanmızın alnımızda olması lâzım gelirdi. Ben Bn da pek öyleve benlemiyor. Malum ya, Âdem Babamızla Havva Anamızın her F Dilimiz ve Gittikçe «şey» eşiyoruz • •aı • ••ı topraklarımız bir de «Türk S evsinler... Megerve Geliştirme Dilini Kornma 1 1 •••• •••• •••• ~ı*aa II •••• •••• •••• ::: • ••• Bu felsefenin Siyasal ifadesi öyle bir görüşün türlü alanlardaki belir•neleri de eleştirileri ile birlikte şöyledir : Q BU FELSEFENtN SİYASAL ÎFADESİ: Burjnvacı çıkarlann koruyncn düsüncesi olan AP ferdiyetçiliğine göre, temel olan, kişidir. Bu. kendi kaderini, kendi serbest iradesi ve gücü ile yapandır. Kişi, kaderini, siyasal alanda oy'n ile yapar. Siyasal alanda her başın, tek oyu vardır. Bu tek basların tek oylan ile, halk iradesi meydana gelir. Siyasal kişilerin tek oylan ile meydana gelen halk, iradesi, içinde kişilerin dilekleri yatan, halk isteklerini umutlannı istemlerini ifade eder. tste A.P., bu halk iradesini ikâme etmistir; Halkın istek dilek nmut ve istemlerinin benimsey'cisi sıfatiyle sahibi olmuştur. Çünkü halk ile ayniyet kazanmıstır. Bir demokraside kendine inanılacak tek varlık, halkın bevenisi güveni desteği rızası kirade ise odnr. Halkın aklı selimi artık ondadır. Siyasal faaliyetin tek merkezi ve sahibi artık odnr. Bu varlık ise, Türkiye'de «Ben.. im yani A.P.». Benim ötemdeki başka politika sosyal kuvvetler, hattâ baska kurnmlan ve kurulusları bile halkı ifade etmez. Onlar fiilen veya Anayasa gereğince vardırlar ve ancak bn sıfatla vardırlar. Onlar, siyasal kişilerin tek oylariyle kurulan halk iradesi ve rızası içinde değildirler. Siyasal faaliyet hakkı, imkânı, gücü, onlarda değil an*'İak bendedîr. B B BU FELSEFENÎN POLÎTİK SOSYAL İFADESİ: A.P. ferdiyetçilik felsefesi, kişiyl temel alır, gözSkmesine rağmen politiko sosyal gerçek olarak, zümreciliğe varraaktadır. O, bir kere Türkiye'deki mevcnt iktisadî ve sosyal znmrelesmeciliği olduğu gibi tutmaktadır. Kapitalizm kapılannı ve formüllerini. mevcnt güçlü zümreleri daha da güçlü kılma aracı olduğu için benimsemekted>r. A.P., devlet eliyle düzenleneeek enfrastüktürfin verecegi sonsnz imkânlarla kuvvetlendireceği zümrelerin devlet üzerindeki egemenliğini peklestirme yolnndadır. Böylece knvvetlenmis zümreier, büyük kütleleri yöneterek bir soyut demokrasi uygulayacaklardır. • ••• • •*• •••• •••• Iktisaden kuvvetli zümreler demokrasisi G Totatiterci ayniyet enden ötede kalan bütün merkezlerin ve kurnluşlann meşrulukları ve hayat haklan, beni izleme, onaylama ve teyit etme derecelerinden gelir. Böyle bir onaylama ve teyit çizgisinin dışına düşen faaliyetler, davranışlar, iradeler, benim ile ayniyet halindeki halk iradesi ile zıtlasmaya düşer. Bn yüzden meşruluğunn ve hayat hakkını kaybeder. Böylece, bu gibi davranışlar, halk iradesine bir tasallut teşkil eder. Bu tasallntn da benim" siyasal iktidarım altındaki devlet güçleriyle bir anda silâhlanıverecek olan halkın uyanıklığı kahreder. Görülüyor ki A.P. ferdiyetçiligi kişiyi ve halkı A.P. de eriten bir totoliterci ayniyete varıyor. Bn da, ikt:dan, bir grnpun . yedi zaptına alınmasına varıyor. B Anayasa hükümranlığına aykınlık öyle iktidann böyle bir yedi zapta alınmışlığı Bnnsurlnbirveiktidar tekeli ve ise, veAnayasamızın çok çok yönlü yapısını, binaenaleyh bu nnsurlar yoln ile beliren Anayasa hükümranlığını ve üstünlüğünü red ve inkâr yolnnu açar, açmıstır. Bunn Türk milleti bilmelidir. Q BU FELSEFENİN EKONOMİK İFADESt: A.P. görüşünün hareket noktası olan ferdiyetçilik felsefesinin temel unsur saydığı kisi, ekonomik alandaki kaderini de kendi yapacaktır. Fakat, ekonomik enfrasitruktürünü devlet tamamlayacaktır, onun üstünde de kişi, kişisel teşebbüs ve mülkiyet yolnyla ekonomiyi büyüterek kendine ve etrafma yararlı olacaktır. Bunun için devletin, kamu sermayesi, kamu mülkiyeti biriktirme yolunu bırakarak enfrastrüktür faaliyetle örülüyor ki. A.P. felsefesi politiko sosyal alanda, tarihten miras gelen yukarı zümreleri iktisatça daha da kuvvetlendirerek onların demokrasisini kurmayı ihtiva etmektedir. Bu, Amerikan ve Fransız ihtilâlleriyle kurulan Batı Demokrasisinin bir ilk safhasından ibarettir. Batıda, iktisatça kuvvetliler, büyük halk kütlelerini, soyut hürriyet eşitlik güvenlik mülkiyet baskıya direnme idealleri ile bir soyut demokrasiye inandırıp, knllanmışlardı. Böylece kütleyi Bastil Kalesi üzerine yürütmüşlerdi. Amma bn*soynt demdkrasi safhası artık tarihte" kaimistır. AJP. mrt Çtgda» halk hareketlerini, tarihteki bu ilk safhası içinde vasatmayı başarması mümkün olamıyacaktır. Gidiş sosyal adalet ve eşitlik gibi bir muhteva ile doln büyük kütlpler demokrasisine doğrudnr. Q BU FELSEFENİN ETİK ÎFADESt: Demirel ve A.P. entellijensiyasının A.P. ye benimsettiği felsefenin bir de etik yönü vardır: Devlet hayatında ve siyasal iktidar icralannda bir rasyonalizmden çok ve ondan önce; halkın duygulan gelenekleri moral değerleri dini.halkın irasyonel fakst tarihinden ve bugünkü sosyal yapısından gelen özlemleri önceliktedir, ve önder prensiptir. Ekonomik açıdan rasyonel plân icralarından çok halkın bngünkü ve gelecekteki irasyonel dileklerine yönelinir. Sosyal açıdan da halk değerleri müesseseleri gelenekleri üzerinde reformasyonculnktan çok onları koruyucnluğa ve onlara fiilen önem vericiliğe yönelmek gerekir' Fakat bu da, halka, gerçek yerini ve çıkarlarını idrak imkânını verme yerine, onu, irasyonel dileklerinde itma ederek nyuşturma teşkil eder. Bu durum, bu mahiyeti ile halkın çağdaşIaşma, yenileşerek gelisme dileğine aykın düşer. Müspet bilimcilik ile bir çatışma teşkil eder. •••• •«•• TT ürkiyede, bir de şn «şey» sözü ' olmasa, galiba, bütün bütün konnşamaz bir hale geleceğiz. Bir düsünün, günde kaç defa «şey» dediğinizi. Hiç şüphesiz yüzlerceyi, belki de bini, bulnyordur. Hele son zamanlarda, hemen hemen «sey» den başka Iâf etmez oldnk. Herkes birbirine bir «şey» dir tutturmuş gidiyor. Türkçe degil, âdeta «sey» ce diyeceğimu yeni bir dil çıktı ortaya. Mahalle kahvelerine, gazete sütnnlarına, resmî beyanlardan özel mülâkatlara kadar hep o kelime: Şey. Olacak, olacak... Ne olacak?. Bir «şey» ler olacak. Ne gibi bir şeyler? «Şey» işte canım. Anlasanıza! . Kim dedi sana bnnn?. Kim diyecek? «Şey» söyledi. (Bn sefer ötekinin de dili «şey» e yatar). Nerede gördfln «şey» i?. Geçende «şey» de rastladım. «Şey» «şey» e gidiyor mn?. Evet... Her akşam orada. E, ne dedi?. «Şey» mi?. öyle ya «sey». «Şey» işte bir «şey» ler olacak dedi. Dnr gideyim ben de «şey» e haber vereyim bâri .. ... Ve, bn böyle sürüp gidiyor. Ne demeli?. Hemen Tann «şey» imizi «şey» eylesin!. * * * Derneği» miz vannıs. Üniversite profesörlerinden, bazı tanınmış ilim ve kalem adamlanndan, Mnallimler Birligi mensuplanndan knrnlu oldugunu yeni yeni ö | rendiğimiz bn dernekten, doğrusn, haberimiz yoktu. Bereket versin bu dernek, geçenlerde bir beyanname yayınladı da hiç degilse varlığını duymnş oldnk. Beyannamede bilinmiyen bir şey yok. «Yapmayın, etmeyin, kelime uydurmayın» gibi lâflar ki, zaten her aklı basında yazar, sırası geldikçe bnnlan haykınr dnrnr. Talnız, az çok hamasiye kayan bir benzetme gözümüze çarptı: Beyannamede aynen «Türkçenin sahip olduğu sözler, fethedilmiş vatan toprakları gibi, fethedilmiş kelimelerdir» deniyor. Burada «Türk Dilini Kornma şeyleri yerll yerinde idi. Onların asma yapragından (ki, şimdiniü bikini kıyafetidir) örtünmeleri, çok sonradan, bir takım ressamlantf ve heykeltraşlann icadıdır. O Eeeeeh... Sen de çok oluyorsun artık. Ben Hadi eyvallah öyleyse, üstad. * * * Akıllıdır amma... Şahm istimi gibi A llah sızi inandırsın, hep «yaz* ^ mıyayım. yazmıyayım» diyorum, yine olmuyor. Yazmıyayım dediğimin sebebı, evvelâ, genel' İikle dinleyen yok. Sonra da, artık, okuyaniarı bıktırır oldu bu çeşit yazılar. Ama, dedim ya, elde değil. Meselâ, bizim meşhur (ve, neme lâzım, güzel) Karaköy yeraltı geçidi. Ne kadar oldu bu geçid açılah? Ben diyeyim on ay, siz deyin bir sene. |T • ••• ve Geliştirme Derneği» bir aeaip çelismeye düşmflşe benziyor. Çünkü, bizim «fethedilmiş topraklarımız» hayali cihan deger bir devirde, Avrnpa'da Viyana sınırlarından başlayıp Asya'nın nerelerine kadar gitmiyordn ki... Acaba o topraklann hepten elden gitmesinden dolayı mı, Türkçemiı bngünkü acaip hale geldi? Eğer knrumnn yakıştırması dogrn ise, dil bahslnde, yapacak pek bir sey kalmamış gibi görünüyor. Yahnt da, paçalan sıvayıp, yeniden «fütnhat» a girişmeli. *** • Kim astırdı?» meselesi gazetelerde devam edip gidiyor. Arkadaşlar bu hızı biraz daha sürdürürlerse, zannederim, meşhur Yassıada dâvalarını gölgede bırakacaklar. Mamafih, hafta içinde çıkan bir haber, bu yılan hikâyesine ayrı bir çeşni verdi. Meğer Saym Süleyman Demirel, henüz Yedek Subay'da talebe iken «idam cezalarını durdurmak için teşebbüslerde bulunmuş.» Bu, beklenmiyen, davranışı Y.T.P. Başkanı açıkladı. Gerçi Sayın Başbakan, bazı meşguliyetlerinden dolayı, askerliğini geçcene yapmıştır ama, onun önemi yok. Şimdi iyice anlaşılıyor ki, bu gidişle. aradan bir müddet daha geçerse. bazı ana babalar, deükanlı çağma gelmiş çocuklannı sağa sola göstererek «bizimki hiç ağlamadı. Ve doğar doğmaz ilk sözü «aman onlan affedin!» demek oldu» dlyecekler. Bir siyaset heveslisi gaH afta içinde gelen Fransız ilgı zetelerinden bırinde, epice çekici, bir röportaj vardı. Danimarkalı bir köy papazı, çok seyahat etmek ister, fakat parasızhktan bir türlü yerinden kıpırdayamazmış. Düşünmüş taşınmış, dinden başka şeylere çok daha iyi aklı erdiği anlaşılan papaz, evvelâ borç harç edindiği iki otobüsle kısa kısa seyahatler tertibine başlamış. Dört, beş. yedi, sekiz, derken işi büyütmüş, otobüs sayısını 16 ya çıkarmıs, yolculukları da Ispanya'ya kadar uzatmaya başlamış. Kendi de, bedava tarafından, geziyor tabit. Bu tatlı işin bu kadarıyle yetinmiyen papaz uçakçılığa da el atmış. Bir uçak, iki uçak... şimdi tam beş uçağı varmış. Son olarak, Fransaya iki tane de yeni Karavel ısmarlamıs. Böylece, gaKaldı ki, bu konuda Y.T.P. Başkanının şahıtliğine pek de lüzum yoktu. Cumhuriyet okuyuculan hatırlarlarsa bizim şâir Ümit Yaşar «yedek asteğmen Niyazi'nin ifşaatı» arasında onu daha evvel yazmıştı. Şâirimizin küçücük bir yanhşlığı varsa o da sadece isimde: «Niyazi» değil de «Süleyman» demeliymiş. Zaten Ümit Yaşar'a, bir çok şeyler, malum olur. Diğer şâirler gibi onun «mânası karnında» değildir!. Daha önce bu köşede «Amerikan Harb Doktrinleri» adlı kitaptan söz açmıştım. Bugfin o kitaptan ibretle oknnması gereken birkaç parça sunuyornm : «Eisenfaower iktidarının kilit noktalannı tntan kişilerin meslek tablosu 1955 ortalarmda şöyleydi: 150 kapitalist, 66 yüksek memnr nzman, 30 hnkukçu, 14 asker, 12 politikacı. A^J).'nin en önemli meseleleri, dış politikası, iç politikası, askerî politikası, harb hazırlıklan. harb stratejisi v.s. hep bn kilit noktalanna yerleştirilen veya yerlesen VVall Street temsilcileri tarafından tesbit edilmiş, yürürlüğe konmus ve nygulanmıştır. Eisenhower iktidan zamanında Wall Street temsilcilerinin devlet üzerindeki hegemonyalannı bize gösteren yukandaki tabloda yer alan 150 kapitalistin 71 tanesinin banker ve büyük tekellerin sahip veya direktörleri oldnğnnn eklersek, bn iktidann niteliği biraz daha aydınlanır. Kaldı ki, bn 150 kapitalistin geri kalan Wn gene en bflyük tekellerin temsilcileridir ve Amerikanm milyarder ailelerine mensnptnrlar. Bnnlann arasında en sivrilmişi ve devlet organlan üzerinde en fazla etki yapanlardan biri Nelson Rockefeller'dir, Ikineisi de J. Foster Dnlles'tır. N. Rockefeller, devletin yürütme organlannda faaliyete 1942 yılında başladı. Ve Amerika ülkeleri arasında Wall Street çıkarlanna göre işbirliği sağlama dairesinin başkanlığına otnrtnldn. N. Rockefeller o yıllarda verdiği demeçlerde Standard Oil petrol tröstünün, yatınm yapmış oldngn as gelismis ülkelerin gelişmesi için çahştığını diline pelesenk yapmıstı. Bilindiğl gibi o yıllarda Rockefeller ailesinin bir tröstü olan Standart Oil petrol kumpanyasının en fazla yatınm yapmış olduğu ülkeler Lâtin Amerika ülkeleriydi. N. Rockefeller bn ülke halklarının tezelden refaha (!) kavusmaları için nykularını bile feda etmeye baslamıstı! Ama aynı Nelson Rockefeller, hâtıra ve notlannda şn satırlan yazmaktadır : " Avrupa pazarlanndan yararlanma olanaklarının kapanması ihtimaline karşı, Lâtin Amerika ülkelerınin elimizin altında olması lâzımdır." (Joe. A. Morris: N. Rockefeller'in biyograflsl. S. 85) Daha sonra N. Rockefeller, Dısişleri Bakanlığında LStin Amerika tsleri Dairesinin Başkanlığına getirildi. Bu ülkelerde en gerici, fasist hükumet ve diktatörlüklerin mantar gibi türemesi çoğnnlukla bu dönetne raslar. Müteveffa Senatör Tom Connolly, Birlesmiş Milletlerin ilk San Francisco Konferansında Amerikan Dısişleri Bakanlığınm temsilcisi olan N. Rockefeller için o saman şu sitayişkâr sözleri söylemişti : " Birlesmiş Milletlerde, Dısişleri Bakanlığımızı temsil edenler arasında Nelson Rockefeller de bulunmaktadır. Rockefeller bize bütün Lâtin Amerikanm desteğini sağhyacaktı. Kendisi çok enerjik ve kabiliyetli insandır ve uzun zamandan berl Lâtin Amerika meseleleriyle meşguldür, bu meseleleri çok iyi bilmektedir Birçok defa kritik durumlarla karsılastığımızda ona şSyle derdik: «Hadi bakalım! Sesleniver senin ülkelerine ve nizama gelmeierinı sağla!»" (Alred Sternberg: My Name is Tom Connoly. S. 279) îeri gelmisken belirtmek gerekir ki VVashinıton, Birlesmiş MiIIetlerdeki meşhur «oy makinası» nı işte bu yollarla knrmuş ve nznn yıllar isletegelmiştir. N. Rockefeller 1954 aralıh ayında Başkan Eisenhower1n Dısişleri Başdanışmanlığını da yüklü omnzlarına aldı. Rockefeller'in di|er bütün ödevleri yanında çok önemII olan bn sonnncu ödevi de yfiklenmesi için Eisenhower'in tanzasını tasıyan tâyin kararnsmesinde yer almış bnlnnan gayet Hginç bir paragrafı hep birlikte okuyalım : "Üzerinize sldıŞınız bu ödev dolayısiyle hükumet toplantılanna. Milll Güvenlik Konsey toplantılartna. Dış tktisadi slyaseti ayarlama toplantılanna katılmaya yetkiniz vardır." (New Tork Times, 17 Aralık 1954) Kısacası Rockefeller. devlet vehükflmet organlannm bütün daire ve kurumlarını kontrol ve yönetme olanaklannı eline geçirmiştir. Bunlann İçinde en önemlisi Milll Güvenlik Konseyi dahll olmak üzere... Bütün kilit noktalarının Rockefeller'in elinde toplanmasının tek hikmetl, möltimilyarder bir atienin temsilcisi olmasından ibaretti. Amerikan halkı Baskanlıga Eisenhower*i seçmîşti ama isleri Rockefeller ailesi yürütüvordn.» tşte sizlere Amerikan demokrasisinln içyüzü! Burada blzl asıl Hgilendiren şüphesiz Amerikanm iç rejlmi değildir. Bn rejlmin dışa dönük yüıüdür. Ben çok merak edtyornm, 1950'den başlıyarak Birlesmiş Milletlerde tam Amerikan uydulnğn yapan TBrkiye işlerine Amerikan dostlanmızdan bangisl bakıyordn? Rockefeller zade mi? Dnpont zade mi? Morgan zade mi? Mellon zade ml? Ve hangi mfıltimilyarder ailesinin temsijpisine. çerek» oldnfu zaman : Şn senin memfekete sesleniver de hizaya zeUin! deniyordn? NOT: Fethi Çelikbaş gene bizim köşeye misafir gelmiş. Yazısım gezide iken okudum. Birkaç güne kadar lıak^ ettiği cevabı alacaktır. ACl KAY BIM1Z ••55 «••• • ••• •••• Sââa >••• :::: Sonuç •••• *••• :::: •••• >••• •••• •••• :::: •••• •••• ••*• •••• •••• G örülüyor ki bn kongresine girerken A.P., gerçekte Anayasa hükümranlığı ile, demokrasi idesi ile çağdaşlaşma akımı ile çatışarak, ancak iktisaden kuvvetli zümrelerin malı olan bir demokrasiye yönelmektedir. örnek saydıklan Amerika bile demokrasisini armatörlerin, arazi sahiplerinin, borsa spekülâtörlerinin, esir sahiplerinin demokrasisi olmaktan knrtaralı yüz seneyi geçmiştir. Böyle olduğu halde A.P. nin Türkiye'de tuttnğn terane bir anakronizimdir. Şimdi, efendim, bu geçide «yürüyen merdivenler» konmasına karar verilmiş. Yani, bildiğımız, asansörün merdıven şekline sokulmuşu. Bu iş için de bir mılyon sarfedecekmiş, üç ay içinde bitirilecekmiş, filân... Olur mu böyle şey, canım? Galata Kulesinin tepesinde değişiklık yapıp, orasını bir gazino halıne getirmeyi anlarız. Çünkü 56 yüz sene evvel yoktu böyle tesisler. Fakat şunun şurasında bir yaşını ya dolduran, ya da doldurmak üzere bulunan, bir geçitte bu ne haldir?.. Yürüyen merdiven dediğiniz zamanımızın son ıcadı değil ki... Burnumuzun dibindeki Atina dahil, hemen de bütün büyük şehirlerin yeraltı geçitlerinde, metro istasyonlarmda, hava meydanlarında, büyük mağazalannda, senelerce evvel yapılmış. herkesin gözü önünde işleyip duruyor. Pekiiiiii... Neredeydi bu geçit yapıhrken akıllar? Bazı okuyucular kızıyorlar ama, ne yapalım. TE$EKKÜR Kızımız ZEYNKBİN dogumun. da en yakın ve samiml alâkalarını esirgemiyen çok kıymetli Mehmet Rafi Dinler 25'11/1966 cuma günü ebediyete intikal etmiştir. Cenazesi 27/11/1966 pazar günü (Bujjün) Piyerloti csddesi No 21/5 ten alınıp Aksaray Valde Camiinde öğle namszmı mütaakıp Ekllrnekapı Şehitüğindeki Aile Kabristanma defnedilecektir. Mpvlâ Rahmet Eyleye. Cumhuriyet 13841 Merhum Aziz ve rnerhume Kâmile'nin oğlu, Şahinde Dinler'in eşi, Ahmet, Azmi, Güzin Dinler'in babası; Kâmile Sencer"in kardeşi BALtKESİRLİ ve yardımcısı Ebe Necmiye Gürses ile Hemşire Özkan'a candan şukrarüarımızı sunar. Baklrköy Çocuk Eslrgeme Kurumu Doğum E\i personelinin satnlm! alâka ve yardımlarına teşekkür ederiz. SOYOĞUL AİLESt Cumhuriyet 13842 Dr. Cezmi Kazancıgil Ş Ü K R A N İFADESl UİC IBOET AUKJSAYDI TEKCfeCUS zetenin yazdığına göre, yalnız geçen sene 170 bin yolcu taşınnş. Arada bir de, bol bol seyahat etmek şöyle dursun, üstelik milyoner de olmuş. Bilmem şu hikâyeciği size anlatan oldu mu? Yırtık pırtık sürten bir adam birdenbire çok zengin olur. Han, hamam, otomobil filân, kıyamet. Bu değişikliği gören bir dostu: Hayırola, nereden buldun bu kadar parayı?. Hiç... Piyangodan. Büyük jkramiye mi çıktı?. Hayır, piyangoyu ben tertip ettim. Danımarkalı papazm macerasına pek uygun düşüyor. Ne derseniz deyin, var böyle adamlar, bu dünyada... SÜLEYMANİYE CAMİt ŞERtFtNDE MEVLİDİ SERİF İlâhl emlrlerin rahmet yağmurları halinde Müslümanların üzerir.e yağdığı. âbitlerin nimete, sadıklarm vuslata, günahkarların TTiasfirete nail olduğu, Müslü. manların BERAT fermanını nldığı mııbarek füyuzatına naîl olmak ecdadımızm errahını şadetmek miHetimize sadet ve selâmet dilemek üzere SfrLEYMANİYE CAMİİNDF. 27.11.1966 Dazar günü yatsı namazını müteakip Hacı Feyzullah Degerli'nîn va'zından sonra eemiyetimi7în deSerli Oyelerinden: H. H. Hasan Akkus. A Rıza Al. M tunbay, H. tbrahim Çanakkaleli. Zekl SesH. Aziz BAhriyell. Kerim Özbakır, Fahri Kaya. Ahmet Bolulu. Halit Yılmaz. Halim Bilgi. İhsan Sedef. Mehmet Öztürk. Mehrret Gemici, Kâzım Bayram, B. Ali Gönenli, tsmail Bolulu, Osman tznikii. Hüseyin Geredeli. Cafer Cenglz, ömer Aycan. Mehmet Soysai. Turgut Gürlen. A. Hikmet Gökogitı. Bayram Koca. Semsettin Erdoğan. Hacı Ahmet. Duahan Adem Erim ve Yahya Eskischirli tarafından okunacak Mevlidi Serife bütün Müslümanları davet ederiz. Türkiye l'mum Ehli Knr'an ve Mevllthanlar Cemiyeü Başkanı FKVZİ MISIR NOT: Bu gece Türklye Radyola. rında yayınlanacak Mevlidi Şerif üyelerimiz tarafından okunacaktır. Cumhuriyet 13S40 LEYLEİ BERATın Geçirdiğim ağır bir hastal'k dolayısiyle Deniz Hastanesindo tedavide bulunduğum kırk pün içinde. gerçek tıp adamı ve örnek insan hizmet ve gayretiyle beni yeniden hayata kavuşturaı Baştabip Âmiral Dr. M. A1.T IŞIĞIGÜR'e, müşfik ilgileri daima üzerinde olan değerli hekim arkadaşlarımla başhemşire ve servis hemşirelerine, hastaneye kadar gelerek hâtırımı sormak lütfunda bulunan Sayın üramiral N. URAN ve diğer âmiral ve General kardeşlerime, savın C. ALPAN'a. ziyaret ederek veya mektup, telgraf ve telefonla şifa dilediğinde bulunan akraba. dost ve arkadaşlarıma derin minnet ve şükranlarırnı sunuyorum. Hâkinı Tümâıniral FAHRİ ÇOKER Cumhuriyet 13836 AOUAVELVA kullanan « r k e k t e b i r t l h l r var. Trıttan tonrı ICE BLUE AOOA VELVA, tlza neftinlza Itlmad tajjlayan havayi verir, cildlnizl korur yüzünÜ2e tazellk gatirir. İçlndakl HUMECTIN clldinizl düzsltlr. ICE BLUE AOUA VELVA kullanın va ICE BLUE kokusunun cazlbssini atrafınızdakl bayanlarda ottrön. ICE BLUE •Mahzırian Görmeden buluşmak Nimbiis konuşamıyornz. Kendisini tanıyanlar bnnnn bir mahrnmiyet oldugunn bilirler. Hakikaten de öyledir ama, ben bnnnn bir çaresini buldnm. Her sabah (pazartesileri müstesna. O gün ikimiz de rölâş yapıyornz) fıkralarını karşıma alıp üstadla sobbete dalıyorum. Meselâ, geçen sabab (Milliyet, 22 kasım, salı) yine karşılaştık: O Kadm bir erkekle para için yattı mı? O kadm fahişedir. Ben Tamamiyle değil. Hele zamanımızda, hemen hemen, hiç değil. Ikide bir, 2025 yaşlarındaki genç kızlann, 8590 ını aşmış babalıklarla evlendiklerini duymuyor muyuz? Bir basit formaliteye imza atmak, sizin kullandığınız kelimedeki mânayı değiştirmez. O Dünyanın bütün memleketlerinde kadının vücudünü satıp para kazanmasına müsaade edilir. Ben Aman, üstad, o nasıl Iâf? Tam tersine. Hele son harbden sonra bn tioaret (!) iatisna R efi Cevat Ulnnay büyügümüzle, epey zamandır, rastlaşıp urilliams •uralltKır. İlâncıhk: 6707/13855 Taksim'de açılacak İZMİR SEZAK HALI FABRİKASI Satış Mağazası için, o civarda 200 m2. lik bir depoya ihtiyaç vardır. Alâkalılarm 22 34 54 telefona müracaatları. Cumhuriyet 13837 SUADIYE PLAJI YANINDA ÇAMLIK KORUDAKI SUADİYE SAHİl SİTESİ'nİ GÖRÜNÜZ Reklâmcıhk 4604/13859^
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear