Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAHtFE tKl 20 Ocak ÛG6 CUMHURÎYET AF TASARISI ve FİKİR SUÇIARI eza Kannnnmnznn meşhnr 141. ve 142. maddelerinin aydınlığa kavuşturulacagı hakkın daki gazete haberleri üzerine, önce memnun olarak: «Artık ortada henüz komünizm sözünün bile bulunmadığı 18. yüzyıl sonlannda toplum düzeni hakkında yazılmış bir yazının tercümesi yüzünden bu memlekette aydın kişiler çok ağır cezalara mahkum edilemiyecek; artık herkese düşüncesinden ötürü leke sürülmesine imkân kalmıyacak» diye dfişünerek ferahlık duymuştnm. Fakat bunnn hemen arkasmdan, bu maddelerin aydınlığa kavuşturn'.ması sözünün, bnnların «isler hale getirileceğı seklindeki tefsirini okuyunca, yüreğimdeki bu ferahlık duygusu, yuvarlanan bir dağ kitlesinin basıncı altında kalmış gibi, birdenbire ezilip dafrıhverdi ve yerini bir kâbns sıkıntısı kapladı. Bu maddelerin nasıl ağır bir şekilde islediğine dair son misaller ortada iken, «aydınlığa kavuşturulacak», «işler hale getirilecek» gibi sözJerin arkasında, sosyal ve ekonomik problemler konusundaki düsünce ve söz özErürlüğünü daha kalın zincirlerle bağlamak emel ve niyetinin yattığını sezmemek kabil dejildi. Nitekim Af Tasansı hakkında bilgi veren iktidar çazetelerinden bazılannın büyük pnntojn mansetlerinde, komünistlerin, affın sümuiüne çirmediğinin özellikle belirtilmesi, yukanki sezginin doğruluğurm birdenbire mevdana koymuş bulunmaktadır. Zira bn çevrelere göre, bugünku sosval ve ekonomik düzeni bilim açısından tenkid etmek ve bunu diizelt meye çalısmak, hiçbir ayırım gözetilmeksizin ve bn ujurda fikir harcayanlann mazisine, sahsiyetine, millî duyırularına bakılmaksızın. toptan komünistüktir. Bövlece komünistlik nmacısı, fikir 6zçürlü£ünü yok etmek iein bir zebani veya bir cellât gibi kullanılmaktadır. •••••••••••••••••••••a REFORM Cübbelilerin oyunu! Em. Türageneral Saym Fahrettin Yakal'dan aldığım mektubu aynen yaymlıyorum: «Eay Selçuk, Patrikhâne meselesi ortaya çıkalı beri gazeteniz ve siz bu konuya değindiniz, daha evveli gün yine gazetenizde bir avukat örkadaşm yazısı çıktı, demek konu aktualitesini yitirmemiş, işte ben de bir hususu size ve aracılığınızla kamuya duyurmak isti>orum. Bahtsız Türkiyemizde, fukara halkımızm çekmekte olduğu ıstırap ve sefalet, yarınmdan emin olamaması, belli bir yaşayış seviyesine yükie'ememesi, bir kelime ile mutluluktan uzak kalması nedenleri hiç şüphesiz çeşilti. Ama bence bunların başında bizi idare edenierin görevlerini bilerek ya da bilmiyerek kötüye kullanmaları faktörü bulunmaktadrr. Ne yazık ki dünden bugüne her devrede örneklerıni bol bol gdrmekteyiz, bu gıdişin. Bay Selçuk, Patrikhâne Türkiyemizin müzmin bir hastalığıdır. 3u hastalık ancak zaman zaman akut hecmelerle kendini belîi eder ve o zaman bizi idare edenler krizi atlatmak için geçici bir takım tedbirlere başvururlar, kriz sükunete varmca hastalık unurulur, gid=r. Oysa hastalık sadece küllenmiştir ve belirtileri ortadan silinmiştir, bununla beraber bünyemızdeki tahribatını devam ertirmektedir. Hastahğm tam tedavisini yapmak onun dörtbaşı mâmur teşhisinin konmasına bağlıdır. Bu teşhisi yapabilecekler elbette Türkiyemi?de vardır, fakat nedense bu kişiler meseleyi ele almakta isteksızdirler. Böylece de konu enine bovuna bir incelemeye tâbi tutulmuynr. bu ise memleketin haynna olmasa gerek. Şimdi size bugünkü bay Patrikin kişiliği ile ilgili bir olayı açıklayahm. bur»u belki de biliyorsunuz, ne var ki basmda bundan hiç bahsedümedi, ya da sözü geçti ama benim haberim olmadı, her ne iso o!ay şu: Bay Athenagoras'm Istiklâl Savaşımızdan önce Türk uyrukluğu altında tstanbulda vazife gördüğü, savaşm zaferle bittiğınin hemen ertesinde vatanı bırakıp kaçtığı ve sonra da ne hazindir ki rrevcut prensiplere aykırı olarak memlekete getirıldiği ve kendisine patriklik vazifesi verildiği hepimizin bildiği bir şey, bunun yanında halkımızdan gizlenen acı ve üzücü diğer bir gerçek var, bunu her. beraber büyük ve ölümsüz Atatürk'ün riutkundan izliyelim: (Büyük Nutuk, cilt 1 ve 3, Me. B. yaymı, 1%1) Atatürk Nutkunun 1 inci cildinin 2 nci sayfasında MavTO Mira Cemiyetinden söz etmektedir, buna ilişkin belge de, yine aynı yapıtın 3 üncü cildinin 1 ıncı sayfasuıda bulunmaktadır, belge bir genelgedir ve Erzurum, 22.8.1913 da ilgili makamlara gönderilmiş ve «gayet mahrem tutulacaktır. dlye de nitelendirilmiştir. Lutfen siz, ben, bütün halkımız bir defa daha bu belgeyi okuyalım, okuyalım da bize revâ görülen ıstırapları, faciaları kimin yarattığını bir kez daha görelim. Be.ge bu cemiyetin Patrik vekili Drateos'un başkanhğında Athenagoras. Enez Metropoliti, Yunan Kaymakamı (Yarbay) Katekhakıs ve diğer beş kişiden kurulu olduğunu belirtmektedir, cemiyetin Osmar.h vılâyeüeri dahilinde çeteler teşkil ve idare etmenin, mitingler ve propagandalar yapmanın baslıca iştıgal konuları olduğunu kaydeden vesika onun Yunan Hükumetinden geniş para yardımı sap'adığını, dış memîeketlerden tıbbî ecza ve sıhhî levazım ismi altında silâh, cephane ve teçhizatı Osmanlı memleketine sokmakla da gorevh bulunduğunu ilâve eder. Daha sonra da İstanbul Patrikhanesmın ve Yunan Konsoloshanesinin silâh ve cephane deposu halını aldıemı ve hattâ kiliselerin ibadet yerınden ziyade asker amban olaralc kullanıldığmı bildirir. . . B , ü , f )e !?. e . nin v c r d i S * bilgilerin ışığı altında bay Athenagoras'm dınscl kışıhgı bır yana, nasıl tehlikeli bir hüviyet taşıdığı ortaya çıkmıyor mu? Ve nasıl olur da bizi idare edenler bu nitelikte olan bir kişiyi TürK.ye huduîları ıçensine alıp onu Patrik mevkiine yükseltebiliyorlar? Bu facıanın kahramanları kimlerdir? Bu tarzda bir idarenin bir ÖTnegı var nııdır dünyamızda?. î r e Bay. Selçuk, pek yakın tarihimizin ibret verici hazin tablolad 'n "• Ş İ m h aİ k sdı ez T vÜ r ikn s ahf sa l k l m n ? e f k a t'ne. merhametıne v e ıstırapların. ac. 1f, r •\ T . > z yükletilmiş ıstırapların. ac. Ur., musebbıplen bagışlanmak isteniyor. zaten hep böyle olmamış m . Vc hep boyle olmuyor mu? Hay.r bin kere hay l r bizi idare edenleı hatalannın kefaretlermi hele özellikle bu neviden ağır hem ço< asır hatalarınm kefaretlerini sonuna kadar vermeliler, bu borç sanlırnıne kadar Türk ulusuna ödenmeli. Tâ ki bir başka kişi veya b.r başka grup bilgisizlikten ya da fukara hik umursamazhktan (kas,U. ya! e vaiTOıyor) b Ord. Prof. H. V. VELiDEDEOGLU Reformlar için dayanak llkeler ve fikirler Prof. Bahri SAVCI ugün Türkiyede, büyük kitle siyaset sahnesindedir. Fakat bu siyaset sahnesi de; muhafazacı, İslâm soklâstikçisi zinniyetin yarattığı bir katı ilkel tarınısal hayat biçimi üzerinde kurulu bir alandan ibarettir. Bu itibarla, bu siyaset alanı içinde psikolojileri, ekonomsal ilişkileri ve çıkarları, sosyal yaşantıları, bağımsız duruma gelmiş kişilerin, bir genel millî politika arama faaliyetleri umumiyetle cereyan etmez. Tersıne, bu alana egemen feodalite • İslâm skolâstiği kalıntısı toprak ticaret din ağalığının çıkarlannı gerçekleştirmeye yarıyan ve ancak bunlar tarafından yöneltilen bir kapalı • katı hayat biçimini sürdürme faaliyet leri cereyan eder. Böyle olunca da, demofcrasi gelişmeleri Atatür kün açtığı ve yaydığı ileri çizgisini izliyemez. Ancak, soyut ve hukufcsal müesseselerin içinde ka hr. Oysa ki, demokrasimizin, artık, Amerikan ve bilhassa Pransız ih • tilâllerinden beri aranmakta olan sosyal muhtevalı bir demokTasi olma yoluna kesin olarak girip, yaşama gücünü kazanması gerekir. Demokrasimizin yaşaması ve gelişmesi,, artık, toplumun ve onun içindeki bütün kişilerin bütün ilişki biçimlerinde, yaşantı biçimlerinde lâik devletin gereği olarak feodaUte tslâm skolâstiği müesseselerinden kurtulmasına bağlıdır. Keza, vicdanları ve bilinçleri, ekonomileri bağımsız kişilerin kurduğu bir «açık toplum» düzeyine yükselmesine bağlıdır. Türkiyede demokrasinin gereği budur. Bu gereği yerine getirmek üzere de. Türkiyede, sosyoekonomik plânda yeni reformlara ihtiyaç vardır. Bu yeni reformlann nelerden ibaret olduğunu belirtmek ayrı bir konudur. Siyasal kadroların ve onlara ışık tutan fikir kadrolarının görevi bunlan bulmaktır. Buradaki meselemiz şöyle bir problem Ue başlamaktadır: Bu reformlar için dayanak ilkeler ve fikirler acaba nerededir, bunları nerede bulabiliriz? Bunlan iki yerde bulabiliriz: Ataturkte ve onun kurduğu siyasal demokrasiyi tamamlayıcı sosyal düşüncelerin 1965 yılındaki gelişir.Tçizgisi içinde... C Müslümanlık açısından şu meselenin basın ve radyoda tartışılması caizdir, şn meseleninki caiz değildir, gibi eski (şeyhülislâm) fetvalarını andırır beyanlarda bulunulması, basit halktaki temiz din dnygnsnnn taassnp duygusuna çevirebiIecek etkiler yapar. Ve maalesef, sair Cenap Şahabettin'in dediği gibi: «her taassupda bir mahiyeti katilâne vardır. Dinde taassup dini, fıkirde taassup fikri öldürür.» Af konusu A f konusuna gelince : Bazı zamanlarda af, *• *• milletin bir âtıfeti, ve adaletin bir icabıdır. Ancak bir memlekette bn icaplar dışına çıkılarak af bir cpolıtik icap» niteliğini alınca, o zaman bunnn kökünde, toplomu zamanla çökertecek tehlikeler saklanabilir. Tek taraflı adalet olmaz. Meselâ siyasi suçlarda bir kısmının tümü affın çevresine sokulur, diğer bir kısmı dısarıda bırakılırsa, böyle bir afda politik icaplar ön plânda demektir. Yassıada suçlulariyle 21 Mayıs suçluları arasında yapılan ayınm bu sebeple adaletli sayılamaz. Bundan başka «fikir suçları» deyimi ile adIandırılan suçların bütününün, hiçbir ayırım yapılmaksızın. af dısı bırakılması, ümmetçi fikirlere karsı daha müsamahah davramlırken, sosyal ve ekonomik düzenin tenkidi hakkmdaki düsünce ve yazılann tümünün «komüni^t» damçasiyle damgalanması, hem adaletsiz, hem insafsız, hem de bu vatanın geleceği bakımından, tehlikeli bir tutumdur. Bir taassup, başka bir taassnpla tedavi edilemez. Her ne suretle ve hangi alanda olursa olsun, taassup, kafada, düsüncede karanlığın hâkim olması demektir. Karanlık ise karanlık ile eiderilemez. Isıkla, avdınlıkla giderilir. Bu ısık da anrak düsünce ve tartısma özgürlüğü ile sa£lanabilir. Bu özgürlüğün sınınnı politikacı veya din adamı değil, lâik Türkiye Cumhuriyetinin Anayasası ve kanunlan tâvin eder. B rinden ve pazar tatilinden tutun da, tekke ve zaviyelerin kaldırılmasına, hilâfetın ilgasına kadar bir sürü reform, böyle bir önüstünüeri fikre göre yapılmıştır. (Fakat Türklerin vicdanı ve top lumsal bilinci, bu dar sütunlarda şimdi incelenemiyeeek nedenler yüzünden metafizik hurafelerden; ve bu hurafelerden kuvvet alarak birer sosyal güç tnihrakı halini almış bulunan şeyhler, ağalar ve onlann iktisat ortağı çevrelerin baskısından kurtulmuş değildir. Binaenaleyh bu kurtuluşu sağhyacak deeişiklikler lâik esprinin gereği olan reformlar • ihtiyacı da sürmektedir.) Halkçıhk . 0 StYASAL VE EKONOMSAL BAGIMSIZLIGI GETlRF^ CEK HALKÇILIK: Ataturkcu felsefenin tesbit ettığine gore; Tur kiyede ilk Büyük Millet Meclisi safhası ile halkın devleti ve ekonomisı kurulmaya başlarnıstır. Bu da, halk egemenliği ve halkçıhk ilkesi ile mümkün oimustur. (Fakat • gene Ataturkçü felsefenin tesbit edeceğine şöre siyasal mekanizma, henUz halka sekil olarak dayanmaktadır. L konomi de, ancak, dış görünüş olarak halk ekonomisidir. Siya sal münasebetleri tam halk mihverine, ekonomsal münasebetleri de tam halk yararına oturt mak için, zamanımızda da sosyoekonomik nitelikte değişmeler yapmak gerekir Bu da gene Atatürk halkçıhğı ön fikrine dayalı reformları gerektirir). Bu reformlar, temel olarak, gene, Ataturk'ün lâik halkçı hürriyetçi idesi içinde halkçı hürrıyetçi idesı içinde amelıyeler olmak zorundadır. Fakat Atatürk'ün demokrssisini, hem siyasal, hem sosyalekonomsal yonleri ile tamamiamEıyı gerçekleştirmek için yapılacak reformlann bazı dayanaklarını, sosyal düşüncelerin, Türkiye için 1965 yılında arzettiği gelişim kanalı içinde aramamız gerekır. Türk kalkınması, esas itibariyle. Atatürk'ün lâik • halkçı hürriyetçi idee'sinin gerekleri olan reformlara devama, ve, bu üç öncü temel fikrin tatbikatı olan reformlann açtığı ortam icinde çağdas demokratik sosyal devleti kurmak yeni reformlara bağlıdır. Binaenaleyh, yeni reformlann 1965 için deki öncü fikri halindeki bir temel dayanağı da Anayasa mahfuzluğu içinde inşa edilecek olan bir sosyalizmdir. I Btfı • •I Korkmamalı crımlerden, kelımelerden, bunların arkasındakı kavramlarm ve müesseseierin mcdern anlamlarından korkmamak gerekir. Onlara âtıf ve isnatlara kalkmamak gerekir. Onların gerçek mahiyetlerine inmek, bunları arastırmak gerekir. Boyle yaptığımız takdirde görulur ki Atatürk'ün lâik halkcı hürriyetçi ön fıkirlennin tatbikatı olan reformlar il°, lâik vicdan kafa toplum yapısının temelleri atılmıştır. Beşe rî esasta bir millî devlet, ve millî ülke esasmda da bir derrokrasi şeması kurulmuştur. Batı ustunlüğünü yaratan akılcı yolu bulmaya yarayacak bir hürriyet m^kanizması çatılmıştır. Fakat buna ragmen, genel ortam; olgun modern dusünceyı, tam işler bir demokrasivi, hürriyet içinde arastırmacılığı mümkün kılan butün sosyo ekono mik âmilleri tam elde etmiş deEildir Tersine, bu ortam, bu imkânları önleyen bazı âmillerin hâlâ etkisi altmdadır. İşte bunlan temizleyecek ve modern düşünceyi, tam bir demokratik ışjemeyi, hürriyst i çinde araştırmayı mümkün kı lacak reformlann önüstünöncu fikirlerini, bir yandan gene Atatürk'ün üç ilkesi içinde teş TRîs ed*erSen, öte yandarfda Sunları Anayasa mahfuzluğu içinde inşa edilecek bir sosyal devletçilik içinde teşhisten korkmamalıdır. Bu görüs: a) Bir yandan, mülkiyeti • mirası • özel çalışma ve faaliyeti, özünde mahfnz tntarak, toplum güçlerini, imkânlarını, servet kaynaklarını, toplum patrimuvanında toplayarak üretime gitme; b) öte yandan da, Batıyı olgunlastıran, insanı insan yapan fikri ve moral hürrivetleri ge tirerek insancı değerleri insa etmeye gitme anlamındadır. Bunun ince muhtevasını, yol • larını, siyasal ve sosyal işleme biçimini Türk aydınları ve partileti aramalıdır. • ••• • ••« Î Şn çünlerde af tasarısı esaslarının gazetelerde yayınlanması üzerine, af ve fikir suçu konusunu kısaca ele almavı lüznmln ve faydalı gördüm. Fikir suçu nce «fikir suçn» üzerinde duralım. Türk ceza doktrininde yerleşmis gibi görünen «fikir suçu» terimi çok sakat bir devimdir. Çünkü «fikir, düsünce» denilen nesne, düsünen kafalann içinde olur. Oradan dısanya çıkmadıkça, daha doğ rusu, bir kafanın içindeki bir fikri baska bir kafaya asılamak için faaliyete geçilmedikçe, fikrin ve böyle bir faaliyetin suç olup olmadıgı kestirilemez. Düsünce. kendi kendine bir suç olamaz. Nitekim büvü vanma veya muska yazma usullerîni bilen ve büyüve veya muskaya inanan bir kimse, tutuldnçu hastalıjın geçmesi için kendi kendine büyü yapsa veya muska vazsa, bn hareket bir suc değildir. Bn sebeple Türk Ceza Kanununda mücerret büvü veya muska bir suç olmayıp, «hü'ücülük veya muskacılık», yani baskalan için büvü yapma veya muska yazma sanatı divebileceğimiz faaliyet bir suçtur. Tıpkı bunun gibi, açıklanması yasak olan bir fikri tasıma suç değil, bunu baskalarına acıklamak bir suç teskii etmektedir. O halde «fıkir suçu» terimi, yanlıs anlasılmaya elverisli oldnğn ve doğrusunu isterseniz 20. yüzvılın medenivet âleminde biraz da vakısıksız kaçtıŞı için, terfc edilmeît, yerine, içinde «fikir» veva «dıWiree» kelimeleri bulnnmayan haska bir terim, meselâ «yıkıcı faaliyetler suçu» gibi bir tâbir konnlmalıdır. «Yıkıcı faalivetler» kapsamına da, Türk Devletinih bağımsızlığım tehlikeye düsürecek veya her toplumun kendi millî varlığına S'msıkı sanldığı bueünkii millivet çağında, Türklük sınırıına yıkarak onun yerine •ümmetcilik» suurunu kovacak evlemler sokulmalıdır. Çünkü bn memlekette «Türklük» yerine «ümmetcilik» bilincinin yerlestirilmesine çahsmak da. Türkivenin ba^ımsızlıfını tehlikeve kovan faalivetlerden dir. Halkının Müslümanlığı süphe götürmeven bir ülkede. ikide bir «nüfusunun vüzde dok«m dokuzu Mii'îliiman olan bu memleket» deviminin vetkili ağızlardan gazetelere intikal etrresi Sonuç arihte görülüyor ki, Ortaçağ Hıristiyan taassnbnnun hâkim nlduen devirde, Hıristiyan devletler tam bağımsız olmayıp, Papalığın egemenliği altında idiler. Bilim alanında ise Mukaddes Kitaba uymayan bilimsel gerçekler bâtıl sayıldığından, uzun yüzyıllar bilim alanında hiçbir ilerleme olmamıs, eski müspet bilgiler unutulup gitmistir. Halbuki Müslümanlığın avnı caîdaki aydınlık devrinde her türlü bilimin ösrenimi, öğretimi ve tartışılması serbest oldugundan. o devletlerde medenivet ı«ısn her tarafı avdınlatıvordn. Vygar Müslüman devletler bağımsız ve kudretli idiler. Son üçdört yüzvıldan beri Müslüman ülkelerde taassup hâkim olarak, müspet bilimlerin öğrenimi, öğretimi ve tartısılması dinen yasak sayılınca, bn devletler birer birer ortadan kalktılar ve artık Hıristiyanlık taassubunn yıkarak uyanmıs ve aydın fikirleri kendi bünyelerinde köklestirmis bulunan Batılı Hıristivan devletlerin sömürgesi haline geldiler. Bn sömiirgelprde ve Osmanlı Devleti gibi van sömürge olan Müslüman memleketlerinde tam bir din taassubn hâkim oldo ve bn ülkeler Hıristivanlığın ortaçağt)aki karanlığına ben*even koyu bir karanhia g5müldü. Batılı sömüriicülerin istediği de bu idi. Zira bn Müslüman sömürgelerin halkı öte dünya ile ne kadar vakmdan mesgul olıır ve bn dünvaya ne kadar çok sırt cevirirse, onları sömürmek o derece kolaylasıyordu. Müslüman memleketlerdeki bn kovn karanlığı ilk vırtan millet, Atatürk'ün önderliğindeki Türk milleti olmustur. Onn yeniden karanlığa gömmek cabaları muvaffak olamıyacaktır. O halde Af Kanunu Tasarısı gibi bir tasarının görüsülmesinde. her türlü fikrî ve politik taassuptan uzak olarak, meselevi «âtıfet ve adalet icabı» açısından ve «millî menfaatler» yönünden ele almak ve öyle sonuçlandırmak lâ Hürriyetçilik E | BATININ REFORMCU VE AKILC1 YOLUNU BL'Lt'P GETİRECEK HÜRRİYETÇİLİK: Mustafa Kemal reformlnnnın dayanağı olan on fıkirlerin üçüncüsü de, bizce bu hürriyetçihk fikridir. Atatürk, Batınm siyasal • ekonomsal teknik sosyal askeri üstünlük ımkânlarının, Batının reformcu ve akılcı yolundan sızdığını gö>müstü. Türkle.rin de aynı imkânları verecek bu reformcu ve akılcı yolu, ancak, hürriyet içinde bir araştırma ile bulabileceğim du.sünerek hürrıyetçi fıkıe dayanmış bütün reformlarım buna dayatmıştı. Şu anlamdaki rpformİar kişisel ve ındî takdirlerle tesbit edilip uygulanmaz. Reformlar, hiç bir ön yargıya kapılmadan, Türk toplumunun problemlerinin hürriyet içinde mütalâa edilmesiyle tesbit edilir ve hürriyete yönelmek üze re uygulanabilir. * Türkler hâlâ, Atatürk'un temelını attığı lâik ve halkçı bir ortam içinde, bu imkânları gercekleştirmek mevkiındedirler. Bunun yollarını da, hâiâ ve ancak, tam bir hür arastırmacı davranış'an ile bulabilirler. &?:t zz™:z • •• • •• • •• • •• • a* • •• • •• • •• • •• .••• !••• '••a • •• • •• '••• • •• Yeni reformlann dayanağı YENİ REFORML.WtIN ATATURKTEKİ DAYANAĞI: Atatürk hem siyasal hem de sosyal ekonomsal yönü olan bir devrim yapmıştır. Bu devrım, birbiriyle ilgili, birbırmi tamamlıyan bazı reformiardan kuruludur. Atatürk devrimlerinin siyasal yönu; dinci saltanat yerine lâik cumhuriyeti getirişten ve bunu da, siyasal iktisarı genel devrî halk seçimierinden çıkartarak yü rütüşten ibarettir. Devrimlerin sosyal yönüne gelince: Bu da; genel devrî halk seçimierinden bir siyasal iktidar çıkartacak demokrasiyi kurabilmek için gerekli olan zihinleri, vic I" danları, bilinçleri uyandırma \e bağımsızlığa kavuşturmadan iba rettir. Bu, keza, böylece bağımsızlığa kavuşmuş, kişiliğini idrâk etmiş, insanlarm ve grupların, ailesel, bölgesel, zümresel çıkarların üstüne çıkarak, bir milli polıtıka aramalarmı mümkün kılmadan ibarettir. Atatürk devriminin her iki yönü; milli egemenlik reformundan tutun da, kılıkkıyafet, sanat ve takvim değişmelerinden geçerek, İslâm skolâstiğini ve sömürülme ekonomisini bertaraf ederek, bir lâik toplum ve halk ekonomisini kurmaya kadar giden türlü reformlarla örülmeye uğraşümıştır. Bütün bunlar şüphesiz bazı müdir ilkelerden, bazı önüstunöncü fikirlerden esinlenmektedir ki, bu fikirler, Türkiyede sosyoekonomik plândaki ihtijacı yeni duyulan yeni reformların da ilke ve ön fikirlerini teşkil eder. O halde bunlan bir kere daha araştırıp bulmalı ve tesbit etmeliyiz. ... I ş t e ^ m Tumgeneral Sayın F. Yakal'ın mektubu budur Cstünde duşunmek ye Patrik Athenagoras'ın Milli Türk Kurtulu ş SavasmdaM «JUBU butun ayrıntılanyla tesbit etmek Türk tarihçi.erfnin öde"idir s A m e r i k a C u m l " b a k n , Truman'm selâmlanvla AmePatrİk>İn d u r u m u v e omuz.anna s V y a . Ç l k a n I m 8 İ l d l r B İ Z v a k t i y l e b u k o n » y a k,«ca Sayın General Yakalın mektubu yakın tarihimize biraL fc ' ^ T ^ " *m d h ^ l is«i"orul Dan\ da a y Y veya. zıtndır. 1965 gelişimi ENİ REFORMLARIN 1965 GELIŞİM KANALI İÇİNDEKİ DAYANAĞI: Goruluyor ki, 1965 yılında da yeni reformlara ihtiyaç var. V Bedia Ergene'nin eşi, Beyhan Ecacıbagı'nın babası, Nejat Eczacıbaşının kayınpederi, Bülent ve Faruk Eczacıbas.'nın dedesı, Incı Fenik ve Turhan Köner'in amcası, Ere»ü Komurlerı Işletmesi eski Umum Müdürlerinden S O N BEKİR VEHBİ ERGENE 18 ocak sah günü Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesı, 20 ocak perşembe günü öğle namazını mütaakıp îjışii Camımden alınarak, Zincirlikuyu Mezarlığına defnedileCektİr AİLESİ tâncılık: 1073/720 V EFA T Balıkesir eşrafmdan, merhum Ahraet ve merhume Hanife Kabakçı'nın oğlu, Hüsniye Kabakçı'nın eşi, merhum Mehmet Kabakçı ve Ves'Ie Tekin, Balıkesir tüccarlarından İsmail Kabakçı, İstanbul tüccarlanAdan Hakkı Kabakçı.nin kardeşleri ve Balıkesir tüccarlarından Şeref Kabakçı, Müşerref Aynaoğlu, Meserrgt Yeşilpıııar'ın babaları, İş Bankası Kayseri Şube Müdürü Kâmil Yeşilpınar ve Makina Kimva Enstitüsü Kurumu Müdürlerinden Yüksek Mühendis Rşeat Aynaoğlu'nun kaympederleri, Zerrin, Levent Aynaoğlu ve Ahmet, Cemil Osman Yeşilpınar'ın dedeleri Balıkesir cüccarlarmdan . YENİ HOTEL BOĞAZİÇİ htanbul'un ıncısı BOGAZİÇİ'nm en güzel ve en seçkm yerınde bulunan lüks otelimız fevkalâde servis, alaturka ve alafranga mutfak, restoran ve konforu ile ailelerin tereddüt etmeksizin tercıh edeceklerı yegâne DÎNLENME YERİDÎR. Otelimiz 1965/1966 kış sezonu için indirimlı tarifesini uygulamağa başlamıştır : 2 kişi Full Pansiyon 110, TL. 1 kişi Full Pansiyon 60, TL. N o t : Yukarıdakı fıatlara kahvaltı, sabah, öğle ve akşam yemekleri ile servıs, banyo, ısıtma ücretlerı dahildir. • Yemekler tabldot olmayıp, çeşitli kalite yemek listemizden misafirlerce seçilir. Her mi safir dilediğini ve istediğini yer. Ayrıca, her türlü yemekli ve yemeksiz toplantılar için SALONUMUZ uygun şartlarla emirlerinizdedir. Adres : YEM HOTEL BOGAZÎÇİ, Köybaşı Cad. 14 (Adhye Durağı) YENİKÖY/İSTANBUL Telgraf : HOTELBOGAZ Yeniköy Telefon : 62 4 0 0 1 3 8 ' " Cumhuriyet 701: ö LU M Merhum Bedrettin beyin ve merhume Safiye Şeniz'in oğlu Zahıde Şeniz'in eşi, Hale Barkan ve Y. Mimar Refah Şeniz'in babaları, Dr. Eşref Barkan ve Türkân Şeniz'in kayınbabaları, Fahriye Yen'in eniştesi, Necdet, Meral Barkan ve Vedat, Esra Şeniz'in büyiikbabalan, İstanbul Belediyesd ve İstanbul Millî Eğitim Müdürlüğü Mimarlığından emekli Türkiye Kredi Bankası mensubu CEMİL KABAKÇI 17.1.1966 pazartesi gecesi Hakkın rahmetine kavıışmuştur. Vasiyeti üzerine 18.1.1966 salı günü Balıkesir Pamukçu köyündeki aile kabristanına defnedilmiştir. Merhuma Cenabı Haktan mağfiret dileriz. Kabakçı, Aynaoğlu, Yeşilpınar Aileleri Kısmet: 669/724 Y. Mimar ŞEMSETTİN ŞENİZ 19.1^966 çarşamba günü Allahın rahmetine k'avusmustur Ce nazesi 20 ocak 1966 perşembe günü 6gh u n m n ı mütaakıp Ejruptekı aıle mezarlığına defnedilecektir AİLESİ Bizce, yeni yapılacak reformlann da dayanağı "olacak olan bu fikirler ve Ukeler şöyle tanınabilir: ÇELİK KONSTRÜKSİYON Takriben 520 M2 pencere Takriben 72 M2 dış kapı yaptınlacaktır. Etibank Anbarlı Elektrik Santralı. İdare binası için çelik konstrüksiyon kapı ve pencere yaptınlacaktır. Şartname ve ekli proje şantiyeden temin edilebilir. Tekliflerin en geç 29/1/1966 saat 12.00 ye kadar şantiye satınalma servisine teslim edilmesi lâzımdır. Etibank Anbarlı Elektrik Santralı İnşaatı Şantiye Şefliği Üâncüık: 989/711 Apansız bir k«lb krizi fıeticesinde bizleri çok kıymetli varlığından, gönül dolusu sevgisinden mahrum bırakarak ebediyete intikâl eden çok sevgili eşim, anamız, emekli öğretmen tnüdur; MEYLIDI ŞERIF Laiklik Q Vicdan özgürlüğünü ve toplumsal bilinç bağımsızlığım getirecek lâiklik: Ataturkçü teorinin yapacağı bir gözleme göre, Cumhuriyete kadar olan sürede, Türk vicdanı ve toplumsal bilinci özgür değildir. Türk kişisinin vicdanı, metafizik âleme ait hurafelerle kapüdır. Vicdanları bu hurafelerle örtülü kişilerden kurulu gruplar ve toplum da, metafizik hurafeler kökünden kuvvet alan kişilerin, müesseselerin etkisi ve egemenliği altında, tutsak durum dadır. İşte böyle bir ortam içinde bir gelişme kapısı açmanın yolu, lâikliktir: Lâiklik, kişisel vicdanlan özgürlüğe kavuşturup metafizik hurafeler bağmdan kurtaracaktır. Keza lâiklik, toplumu ve onun bilincini metafizik hurafeleri tem sil eden ve sürdüren yobaz kişilerin, gerici müesseselerin eğemenliğinden de kurtarıp bağımsızlığa kavuşturacaktır. Onları. a kıl ve bilim plâtformu içinde hareket imkânma ulaştıraoaktır. Bi naenaleyh bu lâiklik prensipine varmak için gerekli bütün reform ları yapmak lâzımdır. Içte saat ve tafcvim deglşmel» Şeker Bayramı münasebetiyle GÖRÜLMEMİŞ ZENGİNLİKTE Çok Acı Bir Kayıp Bursa eşrafmdaa Hacı İsmail Yaacıoğlu'nun aüesi, İhsan Yazıcıoğlu ve istanbul tüccarlarından İrfan Yazıcıoğlu'nun annesi; Zehra ve Asiye Yazıaoğlu'nun kayınvalidesiî Ömer: Oner ve Şener Yancıoğlu'nun babaannesi Fahrünnisa Özgüven'in vefatının 40 ıncı günune rasüayan 21/1/1966 cuma günü öğle namazını mütaakıp Şişli Camü Seriîinde tanınmış halız ve Mev lidhanların iştirâkiyle aziz ruhuna ithafen okunacak olan Mevlidi Serıfe dost, akraba ve din kardeşlerinin teşriflerini rica ederiz. Eşi: Vahit ÖZGÜVEN Çocnldan: Cengiz, AtiIIa, Filiz, Gülderen, Sengiil ÖZGÜVENLER Fevkalâde zartf Türk motifli ambaiâjlar Dostlannıza götüreceğinlz TİLLA mamulleri en makbule geçeo hediyedir SAADET YAZICIOĞLU uzun zamandanberi çektiği hastalıktaa kurtulamyarak 191.1966 çarşamba günü Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Centzesi 20.1.1966 perşembe günü öğle namazmı mütaakıp Emirgân Camiinden alınarak, Emirgân mezarlığına defeedileeektir. Mevlâ rahmet eyier« Yazıaoğlu Ailesi Reklâmcüık 283/727 Ceyhan Belediye Başkanhğından: 1 L ÂN Teknik personel talimatnamesi hükümleri dairesinde Belediyemiz Fen İşleri Müdürlüğüne 90 lira yevmiyeli yüksek inşaat mühendisi veya mimar mühendis almacaktır. İsteklilerin belgelerile birlikte müracaatları üân olunur. NOT: Ayrıca lojman temin edilecektir. (Basm 8011/713) m Doktor Tar.k Z !?.rbakan Oeri Sac ve ZOhrevl Hastaüklan Mâtehagmaı tstlKIaı J&a farmakKapı No: 86 rei: M 10 73 11 Bu bayram da şekerlrrizi TİLLA'da yaptırınız Polîetilen Torba Yaptınlacaktır GÜBRE FABRİKALARI T. A. Ş. UMUM MÜDÜRLÜĞÜNDEN Ham maddesi Şirketimizce temin edilmek üzere 35 ton Polietilen torba imâl ettirilecektir. Bu işle ilgili şartname Bankalar Cad. Zafer Han kat 4 deki Umum Müdürlüğümüzden temin edilebiür. Teklifler en geç 1/2/1966 sah günü saat 17 ye kadar Umum Müdürlüğümüzde bulundurulacaktır. Reklâmcüık 246/708 BEYOĞLU "KARAKÛY r TOPAfiACl