25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Dencere Yabancı Sermaye Türküsü Zaraan insanlar üstünde büyük değisiklikler yaratıyor. Tabiî, insan toplnlukları üstünde de. . Bakıyorsunuz, zamanla değişen inançlann >eni çizgileri, toplnmun çehresinde inanılmaz manzaralar yaratmış. Şu millhetçilik ve milli bağımsızlık düşüncelerimiti ele alahra. Türkiyede nereden estiğı artık pek belli bir büyük rüzgâr, millivetçilik hislerimizin dayandıgı inanısları hayret edilecek noktalara suruklemistir. Bu sürükleniş çok değil, yirmi yılda sasılacak bır hızla gelisıverdi. Türkıve, hepimizin bildiği gibi, milli bafımsızlık ve milliyetçilik akımlannın resmi görus haline getirildiği bır Ataturk devri ^asadı. O zamanın resmi \esikaları, Atatürk görüslerinin sınırlarını kesın çizgilerle çizmıstir. Nasıl çizmesin ki millî bağımsızlık ve nullivetçilik kavramları bu ülkenin tek partisinin programlarında yer almıs, Anayasasına girmis De\let kurnlusumuzun harcında, bır «Milli Mücadele» bulanduğundan. bu hali tabiî görmek gerekir. Dsha 1924 Anaya sasını kaynaklandıran çesitli vesikalarda millivetçilik prensipini jaratan temel fikri Prof. Tarık Zafer Tunava söyle anlatıyor : « Turkler ıçın mıllı deilet, bağımsız devlet demektır. Istıklal bır mıllı gaye, bır mılletm hurrıyetı olarak kabul edılmıştır. Inkılâp vesıkalarının hepsmde bır mıllî gaye olarak benimsenmıs \e ılan edılmış bu mefhum, 1924 Anayasasında da bu suretle yer ederek tarıhi bır sureklılığın ifadesı olmuştur HER TURLU SIYASt VE İKTİSADİ tâbııyetın >arı mustemleke seklının ve kapıtulâsyonların reddını de bu prensıpte aramzk gerekir.» Bu görusten hareket ederek Ataturkçulüktekı «ıktisadı bağımsızlık» hassashetini anlamak kola\dır. Yeni Türkiye Cum huriyetinin jabancı sermave u vabancı sirketlere karsı aldığı tavır ve bunu izlhen millilestirme harekctleri milli bağımsızlığın şartlarından biri saiılıyordu. 1946 hareketi baslayıncava kadar, değil Bakanların ağzında, basında, hattâ vatandas sohbetlerınde bıle vabancı sermave propagandası vapmak mümkün değildi. Hele Atatürk'ün sağlığında yabancı sermayeye Türkiyede imthaz tanımak yolnnda bir teklifı ileri sürmek kimsenin baddi değildi. Ba söylediklerirnız, Atatürk devrinde vatanperverlik ve tnilliyetçilik anla\ısının ekonomi kesimindeki çizgilerdir. Şimdi gelelim devri demokrasi Türkiyesine... • Demokrasi Türkiyesinde bambaşka bir rüzgir esmektedir. Degişen inançların yeni çizgileri toplumnn çehresinde inanılmaz manzaralar yaratmaktadır. Artık Bakanlarımızın bile afzında yabancı sermayeye övgü türküleri . Tabancı sermayenin Türkiyedeki durumunu hür tenkid ortamında ele almak istiyenler ise: Vatan haini, bozguncu, komünist... Ve daha bilmem ne! Üstelik inanıhnaz bir şey daha olmuştur : Milliyetçilik ve milli bağımsızlık türküsü, yabancı sermayenin arabasına binmiş olanların ağzından düsmttyor. Atatürk devrindeki millî bagımsızlık felsefesi ve milliyetçilik anlamı bir yana itilmiş . Tabancı sermaye konusunda en ufak bir eleştirmeye tahammül edemiyen bir garip ortamın nefeı darlıgında yasıyoruz. Neden? Nicin? Bnnnn ekonomik ve sosyal sebeplerini erbabı pek iyi bilir. Biı ba sebepleri bu yazımızda araştırmıyacagıı. Ancak baıı gerçeklere işaret etmekle yetineceğiz.. Bir kere Türkiye gibi az gelişmis ve istikrarsız ülkelere Batıdan özel yabancı sermaye gelmesi çok zordur. Resmîsi malum . daha çok siyasi sebeplerle verilen ve verilmezse artık yaşıyamıyacak hale düstügümüz için dnrmadan peşinde koştngumuz dıs yardımdır. Türkiye gibi özellikleri olan bir ülkeve gelecek özel yabancı sermaje bu memlekete uzun vâdede faydalı olmaktan çok, kısa vâdeli bol avantalı isleri elde etmek yoluna bakar. Bu, özel sermayenin tabiatı icabıdır. Bunun içindir ki dısarıdan gelecek her turlu sermayenin sartları kamu oyunda açık tartısmaya konu olmalıdır. Yani demokrasi rejimi resmi özel yabancı sermaye meselelerine de uvgulanmalıdır. Bu konuda iktidardan baska türlü düşünenler «bozguncn, vatanın hayrını istemıjen adam» lar değillerdir. Bilâkis kanunlarımızın, demokratik duzenin, vatandaslık haysiyetinin, bağımsızhk prensiplerinin icaplarını yerine getiren milli hassasiyete sahip insanlardır. Tabancı sermaye konusunda açık tartısma ortamını muhakkak jaratmalıyıa. Bn ortam yaratılmadan, glttikçe yayılan «kapıtulâsyonların rönesansı» iddialarım reddetmek zor olacaktır. Açık tartısma ortamı, hem demokratik rejimin îcabı . Hem yabancı sermajenin güven sigortası . hem millî bağımsızhğın %treği hem de vabancı sermayeden saflanacak faydanın veva zararın kontrola olacaktır. DÜŞÜNCELER Telefon kumbarası hırsızlığı artıyor TeWon Mudurluğu \e'kılılerının veıdığı bılgıyp gore, halen Istanbulda 466 umumı telefon bulunmaktadır Bunlardan 36 M kabındır \e T) ı de anzalı ola'aimdan çah^mamaktadır Öte yandan, geçen vıla gore kumbara hırsızhkları buyük bır artıs gostermıs. *on 8 ay zarfırda 65 telefon kumbarası çalınmıştır. Telefonların çesitli parçalarının sokulup çahnması da, 118 telefonu çahsamaz duıuma sokmustur Hırsi7hk olaylarıpın kısm»n onlenebılmesı içın, ıdare, komple makıreler verıne kumbarası ayrı e=ki tıp cıhazları kullanacaktır. Bu joldaki çalısmalara baslanmıstır Yeni telefon cıhazları ıle hırsızlıklar onlenebıldığı takdirde sehirdekı umumı telefon sayısı artırılacaktır HEM Başgil yanılıyor ^7? li Fnat Başgilin malfim gazetelerden birinde çıkan ya//\\ km maziye ait hâtıralarını okuyor masnnnz? Geçen gün JrA bn hâtıralar» «Cumhuriyet» in de adı karıstı. Üstada c • 'J g(j r e ihtilâlin ilk günlerinde üniversitedeki bir ahbabı hakkındaki söylenti ve iddialardan kendisıni haberdar etmi?, Ba?. gıl'in Çankaya «ofrasında sabık iktidar erkânına »iddet tavsiye ettiği löyleniyormn». Üstat diyor ki: «Bunun uzerıne Çankaya goıuşmelerini neşretmeğe mecbur oldum ve «Sabık iktıdar zamanma aıt bır hâtıra» başlığı altında «Cum'hunyet» gazetesıne ıkı yazı gonderdım. Gazete, mesleğının teknık icabına uyarak başlığı bır «ıfşaat» şeklinde değıştırdı. Buna uzuldum. Fakat olan, olmuştu > Geçmis zaman, unutulur. Üstad. hafızasını biraz zorlasaydı elbette böyle yazmazdı. thtilâl günlerinde idik. Tozdan dnmandan ferman oknnmuyordu. Devrilen iktidara vaktiyle yaklaşmıs olanlar paçayı kurtarmaya bakıyorlardı. Hepsini büyük bır telâş ve korku kaplamıstı. tşte o günlerden birinde, bir ak?am üstü matbaadaki masamın başında çalısıyordam. Kapı açıldı. Bır adamı üstadın yszdığı yazıyı getirdi. Biraz saştım, ama renk ver medim. Bırakıp gitmesini söyledim. tşin kesif olduğu bir andı O sırada okuyamazdım. Biraz lonra i? biraz hafiflcdi. Açtım, iki parçaya bdlünecek kadar uzun olan yazıyı okndum. Koymaya karar verdim, Basyazanmıza danıştım. O da kararımı taıvip etti. Şimdi burada bir parantez açayım ve Ali Fuat Basgil'den }azı ahnca niçin şaştığımı anlatayım. O gunlere takaddüm eden devrede «Cumhuriyet» iktidarla mücadele eden gazetelerin başında geliyordu. Üstat ise bu iktidarın yakını, dostu, bazı iddialara gore de akıl hocası idi. Kendisı için üstelik gerici ve mürteci zümrenin elebaşısı, kıskırtıcuı denmekte idi ve gazetem bugun olduğu gibi o zaman da bu zümrenin karşısına çıkan basının alemdarlığını yapıyordu. Bu sartları ve havayı gözönüne getirirseniz ifsaat mahiyetinde bir kıymeti bulunmayıp da Sayın Üstadın kendisini tetnize çıkarmak için kaleme aldığı alelâde hâtıralardan ibaret olsaydı bu yazıları hem de birinci sahıfeden koymak istemıyeceğimi anlarsınız Lugat kitapları (ifşa) kelimesınin karşılığı olarak şöyle derler: «Meydana çıkarma, orta\a dökme, fâs etme». Üstadın «Cumhuriyet» te yayınladıgımız yazılarını tekrar okorsak bunların bellibaslt husasiyetinin «ifşa» olduğunu görüruz. Yazılarda adı geçen de\rilmiş iktıdar erkânına ait o\le sozler, ovle fikirler vardı ki bunları yepyeni bulup alâkadar olmamak, hattâ he>ecan \e hayret dujmamak mumkun değildi. Lügatlerin târif ettiği (ifşaat) da her halde bundan başka türlü bir »ey olmasa gerek «Cumhuriyet in okuyacusu aydın, kaliteli okuyucudur. Neyin (ifşaat) olduğunu ve ne>in olmadığını gayet iyi bilir. Onun ıçın yazıııııt içinde hulunmıvan bır vasfı onun başlığında belirtmekten bızler son derecede çekıninz. Üstat bugun vaktijle öyle bir yazı yazdığına belki pişman olmuştur ama bu hatasını bizim günabımıza gırmeden de telâfi etmek imkânını araştırabilırdi. Elimızde olmadan kendısini bugün hiç de arzu etmediği anlaşılan bir durumda bıraktığımıza uzüldük doğrusu .. Cevat Fehmi BAŞKUT Türk Milleli ve Toplumculuk Bundan oncekı ~ Yazan: yazılanmızda Turk mılletinın toplumcu olduğunu soylemıştık Mılletlerın «toplumcu» veya «fertcı» olmaçı onların sosyal Gencılığin kuvvet kazanması dıye ve tarihi gehsmelerıjle, ırki ozel bır şey yoktur Cumhuriyet devlığıvle ılgıhdır Bunun nedenlerını rımlerı hedeflerıne ulaşamamış, burada açıklayacak değıhz. Yalnız duşunce guduk \e kışılerın hımavar olan bır gerçeğe dokunmakla vesını aramış olduğu ıçın, devreyetineceğiz Karakterı toplumcu sını kapamış eskı değerler, milli olan milletlerde, politık, ekonomik değerler altında, pıyasaya surulve sosyal ola>lar baska tarzda ce muştur. re> an etmektedır O halde Cumhurıyetın ılkeleri O halde gerçeğe bağlı kalmak ve amaçları ne olması lâzımdı, soıçın, Sabahattın Bejm teklıf ettığı rusunu çozumlemeden hıç bır şey gıbı, toolumun dokusunu değıştır yapmaya imkân yoktur. Bu ılke ve mek suretiyle batı uygarlığına u amaçların ne olduğunu da nazari laşmak çabası, fıkır doğru dahı kalıplar bize vermezler. Ancak sağ olsa, mumkun değil. Nıtekım Av duyu ve gerçeğe ıhanet etmemek rupa milletlerı de, belli bır anglo bızı doğru yola ulaştınr Eğer sakson açısmdan du^unulunce, top som gerçekçi olan Mustafa Kemal, lumcudur Almanların, Fransızlai Milli Mucadeleden sonra Cumhurın, bırbırınden farklı ve fakat | rıyetı kurarken, batıdaki örneklerAnglosaksonlara nazaran, toplum den ve ozellıklee Fransadan kalıp cu gorunuslerı daha ağır basar; ve aktarmaları yapsaydı, Cumhurıyet bu yuzden de bu memleketlerde, yaşıyamazdı Çunku bir takım parsos>al, politık gelısmeler a>rı av tılerın kurulması da şart olacaktı. rı yonler takıp etmıştır Bu, >al Elbette kı temelde parti sartları nız sosyal kuruluşlarda değil, fıkir olmayınca, partiler bır takım zum ve «anat olailarında da kendısmı re faydalarını koruyacak, hılâfet, bellı eder Fransız kultürunun a saltanat geri getirılecekti. Acakılcı, ıngıhz duşuncesınin tecru ba boyle olsavdı iyi mı olurdu? becı, Alman dusuncesinın mistık Ha> ır, bu, Milli Mucadelenin teve romantık gorunu^u tesaduflerle, melınde mevcut halk hâkimıyetı ve kışilerin ozellığıyle açıklana* prensıpıne ve gerçeğıne ihanet maz olurdu Milli Mucadelede halkın Fakat butün bu ayrılıklara ra8 lıderlığıni yapanların boyle bır mamen bıraz erken, bıraz geç de ol ceraya gırmeye hakları yoktu. Gesa, bu memleketlerin sosyal ve e rıciler bu olayı Ataturk'un dıktakonomık kuvuluçlannda bir ben torluğu şeklinde yorumladılar. zerfik goze çarpar Ferdı teşebbu'î. Fakat 1946 dan sonra, sosval gerçek mulkiyet gibi kavramlar çetin ve du>gu<u ka%bolup da yerine, sanmucadeleli safhalar geçırır; ve ve kı Turkıye Batı mılletlerının bunı >enı yorumlar orta\a çıkar. Or tun gelı^me kademelerını tamamtaçağın feodal mulkıyetı, yerını. lamış gıbı, bır takım demokratik >enı çağın burjuva mulkıyetıne kalıplar bızde de uygulanma imbırakır. Uretımle ılgılı yeni sos\ al kânını bulunca, halkın iradesi, sınıflar doğar. Bunların polıtık ku halkın hâkimıyeti fıkri. Cumhurırulusta oynadıkları rol devletın yetın ilk >ıllarındakınden ba<;ka anlama gelmıye basladı. Artık dokusunu değıstırır. mpmleket gerçeklerı bır tarafa ıtıBatıda cereyan eden ve halka lerek demokrasi bir nevı hukumethalka bırbırıni takıp eden olaylar, çılik oyunu haline geldı. Temelde bızde olmamıstır. O halde orada şartlar tam olmavmca baska turuvgulanan sosval ve politık kalıp lusu zaten olmazdı. lar bıze uymaz. Bu durum karsısında ne yapmak lâzım Önce onBır buçuk asırdanberi imkânlaIarla aramı^dakı uçurumu gorme rımızı araştıracak yerde, ımkânlıvız. Kendı dokumuzu, kendi ozel sızlıgı denemekle vakıt geçırdık. kuruluşumuzu, sos>al yatkınlığı Yukarıda isaret etmıştım. Bi7im mızın neler olduğunu arastırma vapımız toplumcudur. O halde halk lnız. Bu bır ne\ı «kendıne donuş», hâkımıvetını bu toplumcu vasıf «kendıni buluş« tur. Ataturk, «bız içmde nasıl gerçekleştırebiliriz, ne bıze bcnzerız» sozuyle bunu anlat gıbı olçuler bulmamız gerekır, onu mak ıstiyordu. «Kemalizmin pren araştırmalıyız. Fertçi goruşler basiplerı», bugun, bır prensip olarak şarı sağlayamamış, ıtıbar ve ıltıfat belki değerınden çok kaybetmıştır. gormemiştır; bu bır gerçek. önemlı olan, Ataturk'un, o gunun Devresını batıda da kapamış olan şartlarına uygun bır sıstemı ara lıberal demokrasılerın modası geç* masıdır. önemli olan, inkılâpların nıış prensiplerını toplumcu, ustekendısı değil, onların belli bır de lık de batının geçirmıs olduğu mervirde gerçeklerimizle olan bağlan halelerin dışında kalmıs bır mılletısıdır. Devrimci ruh, devrimci an te uygulamıya kalkmakta ısrar etlayış, onları korumakla hedefıne mek, kendi fantezılerimızi gerçek ulasmış sayılmaz. Cumhurıyet dev sanmak, bu memlekete kötüluk rimlerini boyle anlayanlar ve bu OIUT: * • » . ! Urzda savunanlar ona en çok köEsasen butun geri ve mürteci tuluk yapmış savılırlar. ö z u ba kutlelerın sıkı sıkı bu tarz bır dekımından hareketlı ve bır olu^a mokrasıyi savunması, uzerınde d*ıkcevrılebılmesı ıçin gerçeklerımızle katle durulacak bir noktadır. Şu tutarlılığı şart olan devrımlerin noktaya tekrar ışaret etmek istedondurulması veya o şekılde sa rım kı, bu tarz bır demokrasinın vunulması yuzunden değılmidır ki aleyhınde olmak, dıktatorlukten gerıcıler onların karşısına çıkmak vana olmak değıldir. Dıktatorluk, fırsat ve imkânını bulmuşlardır. ancak bellı bır zumrenın genış Cahit Tanyol Bir terzî polisten himaye istedi Beykoz Hacı Ali Bey sokak 50 numarada oturan Nacı Ya^ıcı «dında bir terzi, polise müracaat ederek hayatının tehlikede olduğunu bıldırmistır. Bu şikâvet uzerıne terzının dukkânı kontrol altına alın mı<îtır. Dun gece işinden çıkıp evine donmekte olan terzınin yolıınu kesen Şevket Albayrak ve kardeşı Mehmet kendısini olumle t»hdıt ettıkten sonra dovmeye başlamışlardır. Cıvarda tertıbat İlan memurlar tarafından yalralanan 2 kar deş, Beykoz Emniyet âmirlığmde nezaret sltına alınmışlardır. îlgihler, olavın kan dâvası ile ilgili olduğunu tahmin «ttiklerinı sovlemislerdır. • 4 gün içinde 946 esnaf ihtar, 225 esnaf da ceza aldı Genış bir vatandas kitlesinın istifade ettığı pazar yefrleri Beledıye Başkanlığının emirlerıne uyularak Beledıye Zabıta Teşkılâtı tarafından daımi olarak kontrol altında tutulmakta, halkın fıvat bakımından aldatılmaması, temız ve kalıteh mal satılması temınine çalışılmaktadır Zabıta ekipleri son 4 gun içınde muhtelif semtletde 1.894 pazar esnafını kontrol etmısler, bunlardan 946 sına ihtar, 225 ıne de peşın para cezası uygulamı>!İardır. «İstanbul'a Hoş geldinim Şehrimizi Guzellestırme Derneği, B»ledjyeng». muracsat*»»* TopVapı gınsine Turkçe ve în^ıhzce olarak yaiılmıs "t>ıt «îstanbuia Hoş Geldıniz» levhası koymak ıçin Belediyeden izin istemistir. Beledıye. numunesi beğenildıği takdirde gerekli izni vereceğıni Derneğe bildirmiçtir. Uskudar Uncular sokak 1?8 sayılı fvde oturan Mehmet Karayaz ad n da bir şahı.t, evvelkı gece Salıpazarı rıhtımına gelen «Uludağ» vapuru volcuları arasından eeçertcen cebmdeki 1 800 lirasını meçhul şahı^lara çarptırmıştır. Mağdurun «ıkâ\eti ü^e^ne tahkıkata el konulmuş, tahkıkrta başlar.mı1;''] Belediyec e bu yıl programın» alınan yollalrın inşaatına devam edılmektedır. Programa dahıl »di len 199 yoldan 21 i tamamlanmıv tır. 29 yolun da insaatı hızla ilerlemektedır. Bu arad a malzemesi vol »âkinleri tarafından temin olunan vo!lalr da program harici olark ele alınarak tanzim edılmsktedır 1.800 lirasını çarptırdı halk kutlelerıni kendi faydasına somurmesı esasına dayanır. Fakat genış halk kutlelerının faydasını, saadetmı duşunen ve onu, sıyasî ıktıdarda, doğrudan doğruya soz sahıbı kılmak istıyen bır sıstem, adı ne olursa olsun, dıktatorluk değildir. Dıktatorlukler burjuva demokrasılerının içinde, bır zumrenin hâkimıyetı netıcesı doğar; ve kendıne en uygun ortamı da, çoğu zaman, bu demokrasılerın taklıd yoluyla uygulandığı toplumlarda bulur. Turk mılletı toplumcudur. Camıde ımama, tekkede şeyhe, polıtıkada kışılere bağlıdır. Nıçın kişılerin ardından gıder, nıçın onları ıdealıze eder?. Çunku, toplumcu bır ozellığe sahıp bir memlekette buyuk fıkirler, büyük ıdealler olmazsa, ınsanlar kışilere sığınır. Başımız sıkıldıkça, bu memlekette bır Mustafa Kemalın çıkması lizım dedığımiz az mıdır? Çunku Mustafa Kemal'i, biz bir fıkir yapısına aktaramadık. Butün bunlar toplumcu bır milletın, fıkır ve idealden mahrum olduğu zaman, ıçıne duştuğu çıkmazı bıze gostermektedır. Şeyhlere, kışılere bel bağlamış bır toplumda, fertçılığın en son safhalarından geçmiş bır sıstem tatbık edıldiğı zaman butun siyasi kudret donup dolaşıp bır ikı ınsanın elinde toplanır. Ataturk, mılletin vasıflarını iyi bildığı ıçin yapmış olduğu her ışı Turk mılletıne mal etmek istemıştir. Osmanlı tmparatorlugunun kuruluş ve yukselış deMrlerı bıze, Turk toplumunun bır şeye ınandığı zaman nasıl bır guç nasıl bır kudret kazandığını hıkâye etmektedır Fakat toplum, fıkir ve ınanç olmavmca, kı?ılere bağlanmak suretıyle ıptıdai bir birlık kurmava çalısıyor Ki'üere bağlanmak oiu mistık veya fanatık japıyor. Oyle ıse bu fıkir yoksulluğundan onu kurtarmak, ona ışık tuticak yolları gostermek aydınlara kalan bir odevdır. îslâmıyet, dın olarak, sıstem olarak Turk mılletinın toplumcu mızacıyle bırleştı; buyuk baçarılar kazandı; ve nıhavet devresını kapadı Bugun ıçın Turk mılletınin hayat ve yasama sartları hangı fıkırde, hangı idea'.ded'r'' î te bunu bulup çıkarmak, değerlendırmek, şuurlandırmak gerek Uzun yıllar batıya donuş hareketi, tılhassa politık bakımdan, milletın mızacını hesaba katmıyan ve meseleleri sadece devlete bağlı bir kadro çevresinde duşunen bır vasfa sahıpti. Fıkir getıremedi, ıdeal getıremedı, sadece şekıl getirdı. Bu şekıllerden çoğu da onun toplumcu ve hamleci vasfını yıprattı. Şımdi karşımıza mukadder bır SOJU çıkıyo/: O halde toplumcu olduğu ?aman guç kazanan bu millete uygun olan sıstem nedir?. Bunu ancak, toplumculukla sosyalizm ve lıberahzm arasındaki bağlantıları kendi gerçeklerimiz açısından, ele aldığımız zaman açıklajabiliriz. î Teknisyen Aranıyor DOLĞUN ÜCRETLE büyük bir fabrıkada çalı$tınlmak ( | üzere kımya san'at, tatbiki Güzel San'atla ve San'at Enstıtüsu (I mezunu, askerliğini yapmış teerübeli elemanlar aranıyor. Ta <J lıplerin hâl tercümeleriyle birlikte ve «Teknisyen» rumuzu ıle > PJC 637 Galata İstanbul adresine müracaatları. ) BEKLÂM ^ « ^ » • k V f * 6361/11351 F Sekreter Alınacaktır Buyuk bır şırkette çaiıştırılmak uzere muhaberat usul ve tekruğıne vakıf, steno, daktılo, Almanca ve İngılızceyi gayet iyi bılen, tecrubelı bay veya bayan sekreter alınacaktır. ÜC • RET DOLGUNDUR. Isteklılerın hâl tercümeleriyle birlikte ve «Sekreter» rumuzu ıle P.K. 637 Galata İstanbul adresine aeele müracaatları rıca olunur. SEDEF REKLÂM İlâncıhk: 6360/11352 ^»%^«>> ».'«>%.%.' < .'%^«»^. Dr. TAH^tV TÖ\Ç Kızltn ÇÎGDEM'in doğu. munu akrab* ve dontl». n n ı duyururlar Cumhuriyet 11347 diye mi dii|Uniıyor»unux DiYARBAKIR ŞUBEMiZ PEK YAKINDA HİZMETE GİRİYOR. Yoi inşaatı devam ediyor TURKıYE ÖĞRETMENLER BANKASI ^ • ^ ^ ^ • ^ ^ • ^ • ^ • • ^ • ^ • ^ • ^ • ^ • ^ ACI BIR KAYlP ••^r'O. •^>J*V«v«fc^>>«>^«> Cumhurıyet 11348 Gemlik Ticaret ve Sanayi Odasından Odamız Genel Sekreterlık vazıfesi munhaldır. Asgarî hse mezunu talıplerın bızzat veya posta ıle 20 eylul akşamına kadar tercumeı hallerıni ihtıva eden dılekçeleriyle Odamıza müracaatları. (Basın 15162/11365) Eylul 7 a V. L C V • Rebiülâhır 8 r c a 3 •r BURSA ŞUBEMiZ PEK YAKINDA HİZMETE GİRİYOR. c ] 6 30 13 12 16 49 19 33 21 07 ş i > m TÜRKİYE ÖĞRETMENLER BANKASI • ^ ^ • ^ . ^ • ^ ^ • ^ ^ ^ ' ••% ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ . ^ . ^ . 4 44 E. ]10.55 537| 9 14 12 001 1.34ı 9 09 Cumhurıyet 11349 Alı Çavuşzade Ismall Beyln Fehlnıe Hanımın kardeşı, Nezaket Karayaka'nın eşı. Mebrure karayaka'nın babası. TUccardan Şevket Karayaka'nm (AU Çavuszade) dayısı ve kaJınpeden. Ordu eşrafından Mehmet Karayaka'nın aması. Nalme özkan ın \e Bedl» Aldemu İn dayılan. Tüccardan Ha. mıt Karavaka'nm davızadesl. Tuğ; Karayaka, Neemettın Karayaka'nm \e Nuran önen'ln büytlkbibalan, Doç Dr Kemal önen'ln büvük k»vınpederl Me«udıve ktıasl kadim e«rafın. dan lüccar = «CUMHURİYET. in EDEBÎ TEFRİKASL 27 Sonra değısiveriyorlar. Ka^alığın üstünden köye, ormana, aşağıdaki koyağa çil ya\rusu gibi dafılnorlar. Göz açıp kapayıncaya kadar kajalıkta kimsecikler kalmnor. Bir de bakıjorlar kı ne gelen var, ne giden. Kasaba >olu bom bos. Gözlerini oğusturujorlar. Gordükleri düs mu, hayal mi? Sonra yine beklemeye baslıyorlar. Bir kaç gün durmadan umutla beklhorlar. Sonra >eniden beklemekten vazgeçip, ev lere kapatııyorlar. Köyün üstünü kurşun geçmez bır karanlık gibi Adil Efendi örtmus. Kövün sevgisinde korkusunda, ağıdında, ekmeğinde asında, oyununda yalnız Adil Efendi var. Beklemek belâlaşıyor. Dayanılmaz hal alıyor. Hasanı sorarsanız, onun bası bin belâda. Ağacın kovngundaki kibritlerini l mmuhan'Ia birlikte her gece bir kaç kere yokluyor. Bir keresinde babaları onları yakaladı: «Nereve bu çeceyansı, nereye gidiyorsunuz? dive sordu. Hasan da, Ummahan da tutuldu kaldı. Ağızlarından bir tek söz çıkmadı. Ali sordu sordu, onlar valnızca sustular. Sonunda vazgeçti: cAlIahın bin belâları.» dedi, «ne haliniz varsa görün. Ben karışmam. Çıkın dısarı, gidin ge Iferdemir YASAR KEMALİ Gök bakır V4Z4N? ce>e de Koca Halil gibi karda donup glün.» Hasan karar verdi. Artık kibritlerini dışarıda ağacın kovuğunda tutmıyacak. Içeriye tasıdı, eski deliğe verlestirdı. Ama bir türlü içi götürmüyordu. Adil Efendi artık gelmiyecekti, çelmiyecektı araa, ya bir gün gelirse Sap diye kövün içıne düser de ilk olarak, Meryemcenin evidir diye kendi evlerini ararsa O da kibritlerini ka çıramazsa Birkaç gece kibritini yatağına aldı. Birkaç gün de koynun da tasıdı. Kibritleri şaKarının kemer yerine, beline fırdolayı diziyordu. Ama gene de belli oluyordu. Kibritler bir çişkinlik yapıvordn. Hasan: «Şu adam bir gelse de kur tulsak, kurtulsak» diyordu. Bütün köylü de boyle soUüyordu. Muhtar da artık bir i>ice bunalmıs, ne yapacağını bilmcz, orada burada sövlenivordu: «Bu adam artık eeInııvccek mi? Varıp gitsek de a\a&ına dıissek, tüm sövlediklcrı yalandır, Yalak kövü çok çok >oU suldur, gel de halini sör, de • sek. Saklıvacak bır nopıımıız yok ki saklıyalım Adil Efendı. Gel de kbve halimizj eıizcl goz lerhıle çör, desek, gelmez mi ki? Gel de canımızı, çocuk larımızı al, ya da bu yıl ba i v ten vazgeç, istersen gelecek yıl, pamuk dönüşü tüm kazancımız senin olsun, desek. Temin et sek ki ba yıl Çukurun en verimli tarlalarını, gece deraeyip gündüz demeyip, biz toplıyacağız, öteki köylülerin beş misli, on misli toplıyacağız, tüm ka zancımızı da sana vereceğiz. Ne dersin Adil Efendi? Kul sıkı» • mayınca Hızır erişmez. Yetis imdadımıza Hızır gibi, vüre|i ivilik dolu Adil Efendi, desek. Bagıslamaz mı ola? Bu köylü lânet yaratıktır Adil Efendi. Bekleye bekleye hir delilik çıkaracak. Bu korku, bu bekleme, içinde Adil ağısını vu tarak bekleme, köylüyü zıvana dan çıkaracak. Simdiden çoğu zıvanadan çıktı, afızı kanh kur da driııdü. Adil Efendi.» Kövlü\e de kızıvordu. Bu Kö^ lünün ağzı sıkı olsa, kim du\abilirdi ki her bir şeylerı sak lanmıstır. Övünmüslerdir orada burada. Ağızlarını \ayarak, sülerek, gelsin Adil Efendi. çcl sin de eörsün. Gelsin ;örsüıı ki, köjde bir tek crip bile bulamasın. Namussuz kinlu? Bu kn\luile is \apılmaz ki Alın bakalım. çelmnor iste. \e sel mnecek. CatlaMn, patlavın. çe berin. Bekle\jn kÖDekler. heklevin. Gozunuz dnrt. jozıınuz sekiz. eozünu7 on altı olunca >a kadar bek!e\ın. Brklevın ^^Tk ıııııııııırıııiTiııııırıııifiıırıiTiıııiıııııtiııııııııııııııırııııııııııııııııııtııııııiıııifiıııııııııııııııı ıııifiıııııııtıırııııııııııııııııırırııiiTiıııi kâfirler. Beklevin ha bekleyin! 12 Muhtar, köy kurulunu üç gün dür toplamış, konuşuyordu.Bun dan başka Delice Bekirle, Gömleksizle, öksüz Duranla, l zunea Aliyle de konuşmustu. Kork maıa, kendisiyle konuşacağını bilse Taşbaşoğluyla da konusacaktı. önemli bir karar vernıe• gerekti. Bu, öyle bir karardı i ki, bir Muhtar, Cumhurbaskanı bile olsa, tek başına böyle bir karar alamazdı. Hangi köylüye düsüncesini açsa: «Ne diyelim Muhtar, sen bi lirsin Muhtar» diyorlardı. «Yeter ki gelsin de Adil Efendi, ne yaparsa yapsın. Yeter ki onu getirmenin bir yolunu bul.» Yolu yordamı yok. Bir tek yolu var. Onu da yapmaktan baska çare yok. Hemen hemen bütün kByün, Taşbasoğlunun bile düşüncesini öğrendikten sonra, önemli, kcsin kararını verdi. Tasbasoğluna, birinci üye Zekeriyayı eön dermisti. Zekeriya, Taşbaşın tev zesi oğlu olurdu. Onunla da \e tinmemis Zalacayı göndermişti. Zalaca. Tasbasın karısının te.izesi olurdu. Bir sabah. gün atarken Muhtar Sefer en çüzel elbiscsini, kasaba%a giderken gndıği panta lonu, ceketi gndi. Kravatını da bağladı. bir ivice de tras oldu. Bekçiyi çağırdı. Bekçi karsisında hazırol du rumuna gecip durdu: «Bu\ur efendim.» Scfer: «*«en var olasın hekçıbası» dı\e onu okvadı. «Su Toros km luklerınde senın üstune bır lı< K cibası \arsa. hen de kçllemı keserım. \e de bır i\ıce Uc>>erim. Sımdi coK önemli bir ça çırma Aapacaksın kcnlıne ki. kimse evinde kalmasın. Herkes bizim kapıya dolussun. Çoluk çocuk, genç yaslı. öyle bir çağırma çağıracakgın ki köyün itleri bile ne var, ne yok, dive bizim eve gelecek. Anladın mı?» «Anladım Mubtarım.» Bekçi asker gibi rap diye bir selâm verdi ve asker gibi dönüş vaparak, köyün içine kostu. Sesi, Kel Aşığın sesi gibi yanıktı. Ve bekçi çok güzel bir çağırma yapıyordu. Bir Snda Mnhtarın evinin 8nü doldu. Tasbasoğlu bile an • dını bozup gelmisti. Bütün köv lüler knlak kesilmişler Muhtarın konusmasını beklivorlardı. Içlerinde güıel bir nmut belirtisi>le karısık merak vardı.Koca kalabalıktan çıt bile çıkmı \ordu. Köyün üstünü sanki bir toz bulutu örtmüs. Gök duru, dün\a aydınhk, karlara günes vurmus. Bir tek leke vok ortalıkta. Her sev, insanların bedellcri, hilim hilim, paçavra giyitleri bile bn aydınlıkta bir iyice vnnmus, arınmıs. Ama gene de KÖMin üstünde bir toz bulutu, aeır bir toz fırtınası varmıs gibi geli^or insanlara. Muhtar, evinin kapısından çıkar cıkmaz. bütün başlar ona doğru uzandı. Birden, kalaba lıktan sesler yükseldi. Bir ânda o derin sessizlik vırtıldı. «Nchle, sövle Muhtar, so^le. bir cüzelce soyle» di^e bağırı«tılar. Mer\emce en onde\di. Muhtarın burnu dıbinde. Gozlerını a(,mıs. açzından cıkacaKları ju tacakmısçasına bekli>ordu. (Arkao »a' vefat etmlştıı Cenazesi 8 9 1962 cumartesi gTlnü Slşll Camlınden oğle namazını mütaakıp kald'.rılarak. Zlnelriılcuyu aüe mezirlıfındakl «bedl iitirahatgâhlanna tevdi edılecektır Allah rahmet eylıye. KARAYAKA AİLESt (Reltlâmcıllt: 3785 11361) HAMt KABAYAKA (Ali Cavuşzade) CUMHURİYET Nüshası 25 Kuruş Turklye Harle! Lira Kr. Lıra Kr. 75 00 150 00 40 00 80.00 22 00 44.00 Basan ve Yayan Cumhurıyet Matbaacılık ve Gazetecıhk Türk Anonun S ı r ^ t l Cağaloglu Halkevl Sokak No. 3941 Sahibl Senehk 8 «ylılf 3 aylık FAYDALIDIR OPON, K>^ıık nlpmhgınd/ın mOlevrllıl ajfn ve ıızılan t*ak(n «<ter. npıle ve grip b*»lanfictnrl« bir çok ftmalıklan önler yOndı 6 tabltta kıdır, ılınabılir Faal 5580 11337 NÂZİME NADİ Yazı Islerınl fıılen Idare eden Mesul MüdUr Atatürk Bulvarı Yener Ap Kızılay Telefon 12 95 44. 12 09 20. 12 09 66. 17 57 75 KAYHAN SAĞLAMER * ANKARA BÜROSU: DOĞU İLLERİ BÜROSU: Inonü Caddesı îşmen Han Dıyarbakır Telefon 1061 Gazetemıze gbnderilen yazılar konulsun, konulmasın iade edılmez Ilânlardan mesulıyet kabul olunmaz Abtıne ve İlan ışlerl ıçın. z^rtm Ustünı «Abnne» ve\a «îlân Servısn ka>dının konmdEi lâzımaır * BU GAZElh BASIN AHLAK \\b\=lNA UYMAY1 TAAHHÜT ETMÎSTtR Kayseri Belediye Başkanlığından: Su ışlerı ıhtıyacı için 450 adet 3 M3 lük su sayacı kapalı zarf usulu ıle eksıltmeye konulmuştur. Muhammen bedelı 49 500 lıra olup geçıcı temınatı 3 712,50 kradır. Şartnamesı. her gun Su Işlerı Mudurluğunde gorulebıhr. Talıplerın 149962 Cuma gunu saat 14 00 te Encumene müracaatları ılân olunur. (Basın 142S9 11339> ııı>*ııiııııııtıııiııııııııııııııııııııiiıniMtiiiı^^^
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear