26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
29 Tenunuz 1M2 CUMHUBİYET BEŞ \385.0O0T.L. 59.6OOT.L fşçt 'ı'ılı İSTİHSAL (HEZSANTiMETRE MR 3OÖO P Y/LL/K OflTALAMA V£ MEMUR ÛCJlBri ( VE MEMUR. 8ASINA ORTALAMA f'STîHSAL KA?Z£ 10.00O Li/ZASID/JZ) ü ORTALAMA işçi İOOO LİBAS/Die) 9 yıl mücadrleden sonra boşaltılan 11 haneli küçük yayla köyü, relerine kadar sürnklenip çelen komlarla bn faali almış, kumlar evlerin penceyükselmisti. * * * Çölleşen topraklanmızda neler gördük \ 5.207 TL Terkedilen saz damlı 11 ev Yuvalarını bırakmamak için direnmiş, fakat köyü kasıp kavuran kuma dayanamamışkırdı Röporiaj: Mücahit BEŞER Kar*pınar'da, kumların dehşet saçan zulmünden kurtulmak için çolugu ile, çocuğu ile, kızı ile, kadını ile. koyunu ile, kutusu ile toplu bir halde köylerini terkıedeBİerin sayısı binleri aştyor. Esasen çorak toprakla yütydlar boyu yılmadan mücadele eden Karapınar köylüleri, bu yeni tabii âfet türü karşısında yenilgiye uğramışlar. Her büyük/ kum fırtınamndan sonra, bir gün içinde birkaç kiy birten tamamen boşsltılıyor. Köylerini terkedenler, erozyonun şimdilik etkiei dışında bulunan sayılı yaylalara konuyor ve orada yeniden kerpiç evler yapıp yerle?iyorlar. Hazineye ait bu yaylalara göçen köylülere ilgililer tarafından müsamaha ediliyor. Başka ne yapılabilir ki? DATANMtŞLAR, FAKAT SONVNDA KÖTÜ TERK ETMtŞLERDt İlkbaharda patlıyan son «dağıl» âfetinden sonra, olduğu gıbi yüzüstü bırakılarak terk edilen bir koye girdik. Burası 11 hanelik küçük bir yayla köyü idi. Kasabanın 25 kilometre güneybatısında bulunan, gıradağlar gibi uzanan kumullann hemen yanıbaçındakı bu küçücük köy, 9 yıl önce kurulmuş. O sıralarda yemyeşil otlarla kaplı olan bu bölgede, koyunlannı otlatmak. tarlalar açraak ümidiyle buraya göçenler, aradan geçen kısa süre içinde yavaş yavaş toprağın çoraklaçtıgını, otlann sarardığını, tarlaların ürün vermez olduğunu, büyük zahmetlerle açtıkları derin kuyudan gelen suyun gittikçe azaldığını farketmelerine rağmen, geçen mayıs ayına kadar yurtlarını, yuvalarını bırakmamak için direnmiş ler; fakat bütün köyü kasıp kavuran dağıla dayanamıyarak ba;ka bir yaylaya taşınmak zortında kalmıslardı. SAZ DAMLI 11 KERPtÇ EV Koy, saz damlı 11 kerpiç ev, ağıllar ve bir de çıkrıkh kuyudan ibaretti. Yeni kurulduğu için henüz paftalarda ismi bulunmıyan ve kasabahlar tarafından «Yayla Köyü» diye adîandırılan bu köyde de bir tek ağaç yoktu. Kvlerin kuteye bakan duvarları yanya kadar kumlarla örtülmüştü. Bütün evlerin tertemiz, bembeyaz oluçu, daha birkaç ay öncesine kadar burada yaşıyan insanların, köylerinde kalmağa azimli olduklarını pöstermesi bakımından ilginçti. Bu da, dağıl âfetinin ne derece korkunç bir âfet olduğunu ortaya koyan ıstırap verici örneklerden biri ıdi. Kapıların ve pencerelerin aralıklanndan evlerin içine dolan kumlar, odalarda küçük tepeler vücuda getirmişlerdi. Bu kumları kanştırırken elimize geçen bakır bir «maşallah» karsısında duyguianrrtamak tnümkün değildi. ESKİ BtR İÇ DENtZ Kumlar arasında küçük deniz hayvanlarına ait ksbukların bulunması biri şasrrtmıştt. Sonradan, bu bölgenin «pluvıal» devirde bir iç deniz olduğunu öğrendik. Bu kabufcların en az 20 bin yıl öncesinden kalmış olmaları gerekiyordu. Nitekim, coğrafyacılar bu iç denizin kuruması ı!e ortaya çok verimli toprakların çıktığını ve sonradan burada yaşıyan insanların bu toprakları işliyerek çok rahat bîr hayat sürdüklerıni, fakat binlerce yıl hiçbir şey veriltneden semürülen bu toprakların bugünkü çorak hale getirildiğini belirttıler. Esasen. bugünkü kutnulların başlangıcı o devre dayanıyordu. Rüzgâr, toprakiarı eııyerek bu kumları ortaya çıkarmış ve bövlece bir kenara y:ğmıştı. Fakat yakın zamanlara kadar bu geniş saha ekilmedıği ve otlarla örtülü olduğu için, ^ kumlar aynı yerde birikerek yayılmak imkânını bulâmamıs İardı. KÜTU DAHt KURUMVŞTT ^ Yayla köyü sakinlerinin 9 yıl ^ önce açmıs oldukları derin kuyu da tamamen kurumuştu. Bunu, kuyunun dibine attığı { mız taşın tok bir ses çıkarma' sından anladık. Devletçilik mi* Özel teşebbüs mü ? Devlet Işletmeleri ile özel teşebbüs arasında mukayese Uzun araştırmalar neticesi çıkarılmış olanistatistikler, Türkiyede özel teşebbüsün devlet ışletmeleriDden çok daha iyi randıman aldığını gösteriyor Devletçilik mi, özel teşebbüs mü? Bu 2 istihsal sistemin' den hangisi daha verimli çalışmaktadır? Uzun araştırmalarla çıkarılmış istatistiklere dayanarak hazırlanan yukandaki tablo, bu hususta bir fikir verebilir. Türkiyede, iktisadi devlet teşekkülleriııde çalışan 167,864 işçi vardır. Bunlara yılda, 899 milyon T. L. ücret ödenir. Adam haşına düşen yılltk ücret tutan 5300 T.L. civanndadır. İstanbuldaki özel sanayide ise, adam başma ortalama 5207 T.L. ücret ödenmektedir. Demek oluyor ki, devlet sektöründe, ücret haremi aşağı yukan %2 nispetinde daha yüksektir. İşçi başma istihsalde ise, özel sektörün devlet sanayiini bir hayli geride bıraktığı dikkate çarpmaktadır. Devlet işletmelerinde, işçi başına yapılan istihsal ve yaratılan defer orta» lama 51,800 T.L. dır. özel sanayi müesseselerinde, aynı rakam 59,600 T.L. sına yükselmektedir. Demek oluvor ki, çalışan nfifas başına, özel teşebbüs takriben '.15 nispetinde bir randıman üstünlüfü göstermektedir. Teknisiyen, yüksek mühcndis,, idareci, kâtip, mnhasebeci, Idare Meclisi üyesi, daktilo veya odacı çibi mnhtelif personelin dnrumn ele alınınca, her 2 işletme tipi arasındaki farkın biiytidü|ü ve hattâ hayret uyandıracak dereceleri bnldugu çörülmcUtedir. tktisadi devlet teşebbüslerinde. 167.864 işçiye karçılık 118,053 metnur. teknisiyen ve bnro personeli çalıştırılmaktadır. Her 17 işçiye 12 memur ve âmir.. Neredeyse, her işliyen kolün kaydını tutmak için bir ayrı masa kurulacak. Buna mukabil, özel sektörde, 97 bin işçitıin çalıştıfı sanayi mflesseselerinde yapılmıs anketler, teknik elemanlann ve büro personelinin sadece 15 bin kişi eivarında oldu^unu ortaya koy muştor. tktisadi devlet teşekküllerinde, çok adama az iş düşmektc ve memur başına yıllık ortalama ücret 10.125 T.L. tatraaktadır. özel sektörde ise, teknisiyen ve büro personelinin adam başına ortalama yıllık ücret tutarı 16,500 T.L. dır. özel sektördeki ücret farkı '«63 nispetinde yfiksektir. tktisadi devlet teşekküllerinde, kadroların fazla şişkinligine mukabil ücret baremlerinin düşük kalması, PARKtNSON KANCNU denilen bir iktisadi haştalığın neticesidir. Devletçilik rejimlerinde, bn ârızaya ber vakit raslanır. Büro personeli ve teknik eleman başına istihsal verimine gelince. bu sahada devlet işletmeleri özel sektörle yarışabilecek durumda defillerdir. özel sektörde, teknisiyen ve büro personelinde, adam başına düşen ortalama istihsal değeri 3*5,000 T.L. dır. tktisadi devlet teşekküllerinde ise, sadece 73 bin T.L.. Aradaki bu fark dahi, devlet işletmelerindeki kadro şişkinligini, verim düşüklügfltıfl ve kırtasiyeciliğî ortaya koytnaya kâfidir. «Devletçilik mi. Stel teşcbbüs mü?» diye soruluyor. Eğer devlet işletmeleri iyi çalıssalardı, rekabet gahasında daima bas»rı kazsnabilirlerdi. Fakat onlar bu imkâna sahip olraadıkları içindir ki, birçok kimseler meydanı devlet işletmeeili|ine serbest bırakmak üzere kanun koyucunntı bir hakem sıfatiyle piyaaaya müdahale etmesini ve özel teşebbüsü diskalifiye etmesini istemek tedtr. Osel tefebbBsün hakkını da, iki kelime ile vcrelim: Hu susi sektör, fntbolfln inceliklerini ve sanst cepftesini devlet işletmelerinden çok daha vakıfane istisraar edebilen takımlar gibidir. Fakat her çalımı bir favnlla bcraber yapan takımları andırmaktadır. Almınlar bir sıvı icat ettiler, patateslerln fistüne sıkılınca altı ay filizlenmeleri Bnleniyor, yenilir hatden çıkmıyor. • Paris'te şimdi iki parça küpeler icat edildi: Bir parçası kulak memesine takıhyor, öbürü kulağın yukarısına. Tazı raakinelerinde devrim sayılacak yenilikler yapıldı. Son «rönlerde icat edilen bir makinede barflcr demir çubnklann ucnnda değil. Parmaklann basıldığı yerde. Yani, kâğıdın üzerine parmaklarınızla yazar gibisiniz. Sonra bir tip harf knllanmak zornnda değilsiniz. «Harl ynvarlağı» nı deSiştlrerek tam attı çeşit yazı yazabiliyorsnnuz. Daha önemlisi: Teni makine kendi yanlışlannı kendi düıeltiyor. Siz şaaırıp başka bir harfe bassanız da o hemen imdadınıza kosu ' Hayili eşan gerçekler vardır, Jules Veme'in altın goktaçı da yeni bir olay karşısında gölgede kalacağa benziyor. «Enrico Fermi Enstitüsü» fizik âlimi Edward Anders' in iddiasınca 100 ton ağırhğında bir göktaşı dünyaya o hızla geliyor kı atmosferle temas ettiği vakit ptrlantalar saçılacak. yarııun eğlencesi: 3 perdeli televizyon. tnsanlık yeniliğe aç gibi. Küçük, büyük durmadan yenilik ardından yenilik. Bir Amerikan firması üç ekranlı bir televizyon alıcısı icat etti. Her perdede ayrı bir program. Otardaftıniız yerden, aynı dakikada üç programı birden seyredebiliyorsuntız. Yalnıı biri sesli, öbtir ikisi sessiz. tstefinize bağh bu da. Hangisinl isterseniz onu seslehdlriyorsuntız. Bir dü|rme bu işi görfiyor. Bövlece bir yayını izlerken gözucu ile de iki yayından daha haberiniz oluyor. Izledfğiniz proçrarn canınızı sıkmaya başlayınca ya da yan gözle takip ettiğiniz programlardan biri daba hoş çibi çelince hemen dlnlediftniti susturoyor. yenisini açıyorsunuz. Ttrkedilen köyde saz damlı kerpiç evlerden birinin buçünkii h»li. Kapının eşik seviyesi ile kum yıfını arasındaki yükseklik farkı, bir metrtye yaklaşmaktadır. Trafik dersi Federal Almanya Cumhuri yetınde trafik terbiyesi, daha ana okullannda ve ilkokullarda ıken başlamaktadır. Nitekim yapılan istatistiklere nazaran, "Batı Almanyada trafik kazalarında ölen yayaların yüzde o' nunu, altı yaşma kadar ki çocuklar ve yüzde on beşini de altı ilâ 14 yaş arasındaki ıtıektep talebeleri teşkil etmekte dır. Bir çok mekteplerde ço cuklar. Federal hükümet tarafından, Federal Trafik Emniyetiyle işbirliği yapılmak suretiyle tesis edilen trafik derslen salonlarında toplanmaktadırlar. Okul öğrencilerinin, trafik emniyeti vazifelerini nasıl şevkle yaptıklarını, öğrenci kılavuzların eğitimi açıkça ortaya koymaktadır. Bu kılavuzlar. ilkokullardaki 13 ilâ 14 yaşındaki çocuklar olup, daha küçük yaştaki öğrencilerin, caddenin bir tarafından diğer tarafına emniyet içinde geç melerini sağlamaktadırlar. Re.sim, Braunschweig'da bir aha okulundan bir sahneyi tesbit etmektedir. Bir polis memuru genç «meslekdaş» ına, trafiğin nasıl ustaca idare edilecıeğini gösteriyor. C H Î Yayla köyüne. kum fıvtınaaı t çıkması ihtimaline karsı, hava ; kararmadan kMabaya sığına [ bilmek için öğle üzeri gitmiştik. Çölde bunaltıcı bir sıcak = lık hüküm sürüyor ve kumlarla karıçık topraktan ısıklı. siv li. kamaştırıcı buharlar yükseliyordu. Bir ara köyden kuzeye, kumullann bulunduğu bölgeye doğru bakarken, birkaç kilometre ötemizde, ufuk boyunca uzanan mavi bir göl, uzun selvi ağaçları ve yüksekçe beyaz evlerin silüetini gördük. Daha önce bu konuda aydınlatılmış olmamıza rağmen, karşımızdaki görüntüyü garipsemiştik. Afrika çöllerinde raslanabilecek bir serapla karşı karşıya idik. Çöle vuran güneş ışınları yanstyarak gölgeleri renklendiriyor, şekillendiriyor, uzatıyor ve gözleri aldatan seraplar yaratıyordu. Karapınarlılar, sık sık karşılaştıkları bu Bofün «rtık olaya «ıigıt» adını takmışlatdı. KARAPINAR ÇÖLüNDE SERAP canlı varhklann barınâlfıaâ'lÇı çöl ortasmdaki Küçük Tayla köyünün eenel görünüşü Dünya gülüyor f Mİ TAZISIZ Demek hlç bir şey r*nnüvorsunuz? Gözleriniz çok rabatnı. TAZISIZ * H : H : H K H : H W H Î ^ ^ Dede, su iki buçuk lirayı alıp sinemaya gitsene...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear