24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
1 NTsan 1962 CDMHURÎTET BEŞ Bafıar gForgunlifğif Bahar, vveudıın büyük bir çaba gösterip yorgun düşlüğü mevsimdir. Kiiçücük, basil tedbirlerle buyorgunluğu gidermeniz ve baharı fazeleşme gençleşme mevsimi yapmanız mümkündür. Bugünlerde, vucudumuz buvuk bir çaba hareanaak zorundadır Bu bir yorgunluk duyar ınsan. Çunkü, bahar insan oreanizmasında hatırı sayılır sarsıntılar yapan mevsimdir Gunler uzamıstır, ışık boldur, kuvvetlidir, iç bezlerin işlevisı hızlanır. Tiroıd. ipofiz böbrekustü bezler kıştan fazla hor mon çıkarırlar. Bu hormon kana vayılır. Organları kamçılar. metabolizmayı hızlandmr. Hem de daha kış yorunluğunu üstümuzden atmadan. îşte, baharda duyulan vorunluk ctukenme. bundandır Bahar bitkınlığı gıttıkçe daha çıddetle duyulur Bir fâsit dâıredir bu Yeniden, mutlaka çıkmak gerek Küçük bir reçete Tornnlnga karşı en iyi llâç, hiç akıldan geçmiyeceç en ucuz şeydir: Maydanoz. Paris Tıp Fakülies/ Rektörü M. Binet'ye göre organizmayı knvvetlendiren en giiveniiir iki şeyden biri maydanoz, biri de limon «dur». «Neden» i açık, çünkfl ikisinde de bol bol taze vitamin, özellikle «C vitamini» var. öyle ise maydanoz yiyiniz. Çok çok Elinizden seldigi kadar çok. Limonu »öylemiyoruz. Onu nasıl olsa, hep yerız. Fakat mav danozcuk, koskoca sağlık önemi bilinmeden bir yemek süsü sa>ılıyor ki, iste bn yazık. Efer bahçeniz varsa, bahçevle nğrasmayı sevi.vorsanu yorçunlu|u; nuz daha da artar. Fakat, bir > an dan basit rejim, bir yandan da; bahçede uğraşırken, teneffüs edeceğiniz temiz hava, sizi ; gençlestirmeye yeter... ; Az buçuk rötarlı Çetin Altan dayanıyor O mu? Bu mu? Giden çok, geJen yok Bir göldeki facia Biçilmiş kaftan Az buçuk rötarlı Oayın lsmet tnonü Cumhurivet Halk Partisi •^Meclisinde «Ben 86 vasına geldim. Sız keııdinize yeni bir sef bulmava bakın» demis. Bn ha/m sozler, doerusu. beni biraz tebessume zorladı. \ereden bulacaklar? Sef dcditiniz mantar de?il ki. eıdip, ormanlarda ağaç diplerinde aravıp bulsunlar. Siyasî seflik zaman, tecrube, zekâ, olçunluk, kültür gibi bir çok meziveilerin bir adamda toplanmasını icabettirir. Sonra bir \ak'avı hatırladım. Bir sene kadar olu\or. Kasım Gülek mücadelesinde. arnı lsmet tnönü fena balde sinirlenmis, Halk Partisi koneresınde, kendisine sdz verilmedifi halde. kursüve fırlı^arak «Ya o, >a ben» demisti. Partisi içinde sahsheti kımetli oldu^u ioiıı de, ba so7Üvle. Gülek'i is görecek kademelerden si!ip atmıstı. Kasım Cülek bir parti lideri olabilir mi. olamaz mı? orasını bilmenı. Fakat Pasanın «Ya o, \a ben» demesi, simdiki yalnızlıgının, nereden geldiğini anlatmıva kâfidir. •Ya o, ya ben». Oldu mu >a? Yalnız Kasım Gulek için dejil, nmumi olarak, seneler senesi «Ya o, ra ben» verine «Hem o, hem ben» diyip fikir mücadelesi yapılsaydı, büyük bir ihtimalle, parti içinde bir takım deferler ortaya çıkardı. «Ya o. u ben» devince i> i^ter isttmez bir " sahsın üstünde kalıyor. «Kendiniıe bir şef bulun!» sozü, Halk Partisi hesabına korkarım ki, geç kalınmıg bir tavsiyedir. * * * bolmanın bir volnnn bulacaksın. Doîüsken tabı>tlı milletvekillerimlz, • «andalyalarından çekilseler, bakın o zaman, bn vakalannı. ne jazan olur, ne çizen. Rahat rabat kaisa ederler. Gelçelelim iki karpnz bir koltakta olmnyor. Ya onu, ya bann tercih etmeli. * * * Giden çok, gelen yok enç adamın adı: David Ebeoflu. Amerika nın bilmem neresinde nnkleer fizik okumna. Arada, ikamet müddeti doldnğu için, kendirfne «Ha^di artık memleketine git» demisler. Buraya dönmek istememis ve şa cevabı vermiş «Türki\ede ne is yapacafım? Orada nüklcer bilim salıası yok ki...» Zavallı Türkiye! Adam olsunlar diye allavıp pullayıp yabaııcı meroleketlere gönderdıgı bütün çençleri (galiba «bütün» derken pek hata etmiyorum) böyle düsünmeğe basladılar. «Orada şu yok ki, orada bu yok ki, onlar anlamaz ki » diye kendi memleketlerini hor görüyorlar. Farzedelim ki Tflrkiyemize nükleer flıik ilrai henüz nğramadı. 1yi ya, be mübarek delikanlı, hazır oknmussnn, al da «etirsen e! Doktor oJnr kslır. Alim olnr kalır. Mimsr olur, mühendis olur, kalır. Hattâ serseri de olnr, yine kalır. Kanani SalUn Sâleyman'ın büyüklüs* fimdi daha iyi anlaşılıyor. Adam, herhalde «na«ıl elss bnnlar, günün birinde, gidtp geri dönmiyecekler, iyigi mi ben memleketi oralara kadar yayayım da. bari aramızdan aynlma«ınl»r» diye dnçunmüs ve Viyana kapılanna kadar !h tiyarı zabmet etmi» olacak. Keske kalabilseydi * * * ET YEMEYİ AZALTMAK GEREKİYOR Butun butun perhız yapılamıyacağına gore «et vememeli» hıç değılse, o sekız gunde bir, ıkıye ındirmelı Çunku etın sindinminde amonyak meydana çıkar Karacığer amonyağı dışarı atamazsa kasa yayılır Bahar yorgunlugunun kımi vakit tek «ebebi budur. Et yemediğiniz günler onun verine balık yiyebilirsinız Balıktan bıkarsanız yumurta var Yorgun organizmaya canlılık vermek için ayrıca vitamin de lâzımdır Zaten mevsim kendüığınden bu silâhı getiriyor bize Kışın voksun kaldığımız sebzeler şimdi bütün vıtaminleri ile çarşı, pazarda Her şey sizin kararınıza bakıvor (Bütçe de pek ısyan etmez buna) Yapaca£ınız şey, nihavet bol bol havuç, turo, salata, taze patates, taze fasulye, engınar vcmek G 8 GÜNLÜK REStM Bu mevsim bitkinliğinden Mynlıvermeniz için, tedbır almanın tam vakti. Organizmamız, bahara girerken kameılaMCI bir rejimle tazelenmek ihtıyacındadır. Çok değil 8 gunluk bir rejim yeter VİTAMtN DE LÂZIM İLK İŞ, KARACİĞERİ DİNLENDİRMEK llk ış karacığerinizi yoluna koymak. Keşkı insanın elinde olsa da, bir kaç gun tam perhız yapsa Bu olmaz tabıi. Hele çalışan ınsan zayıf duşüverır. Fakat ne olursa olsun karacığeri dinlendirtnek şart. Sın dınmın, kas çahşmalannın itun zehırh tortulannı dışarı tan o çunkü. O yorgunsa, iyı ahşmıyorsa bütün bu zehirlı tortular vücutta genel olarak, vağ halinde birikirler. Vücuğer büsbutıin yorgun düşer. dun yorgunluğu artar, karacı Çetin Altan dayanıyor etin Altan'la. aramızdaki konusmaUrda olduiu gibi, gazete sütnnUnnda d» «nlaşamı\oraz. O, bir defa saplanmıs. yüz sene evvelkl Sosjalizm doktrincilerinin klâsik eserlerinden basını kaldıramıvor. Meselâ, tntturmuş, illâ da illâ «bütün üretim vasıtaları devlet elinde olmalı. herkes, surıun hunun değil, dogrndan dofru\a devietin hizmetinde çalısmalı» diyor. Biz, devlet babanın böyle katı müdabaleslne lüzum kalmadan da (ismi ne olursa olsnn) Sosyalizm gavelerinin pekâlâ elde edildigi, çalifanların çok defa, çahstırandan daha müreffeh ya>adıeı, hur ve medeni memleketlere, meselâ Şimalî Avrupava, veya Amerikaya bakıyoruz. Bir tarafta 1917 de (Rus ihtılâli senesi) 30 yasındaysa sımdi 65 ine çelmis ve hâlâ bir muhayyel cennet pesinde dolasan halk kitleleri, öbür tarafta, avnı vaslarda, her bakımdan rahat >asaması emnivet altına alınmış baska halk kitleleri var. Kaldı ki, Çetin Altan'ın pek sıkı sıkıva sarıldıfcı «üretim vasıtaları» nın o vola sapan devletlerin basına ne büyük dertler, ne altından kalkılmaz külfetler sçtığı çok defa görülmüştür ve görülüyor. Siyasî \f iktisadi sistemler (isimlerinl mnhafaza etseler dahi) degisen zamanların aartlanna avak nydnrurlar. Meselâ, Fransanın dizi dizi Louis'Ieriyle bn günün tngilteresini veva Danimarkasını mukayeseye imkân var mı? Halbuki onlar da kırallıktı, bunlar da kırallık. Ma3mafih lâfı çaliba bosuna nzatıvorıız. <>• tin benim için «davanamsdı» divor. Dogrndnr. Dayanamı\aea£ım. İ st tarafına artık e day*nsın. îri olur Innallah. Ç BOL UYKU VF AÇIK HAVA Bır de bol bol uyur, her fır=atta açık havaya (sokağa değıl( kırlara. açıklıklara) çıkarsanız goncalar açarken bitkınhk, yorgunluk, gevşeklık nerede; dünden daha genç, daha taze duyarsınız kendınizi. VarIığınızda bir dirilik, venı bır kuvvet filız verir sanki Bir göldeki facia onya'mn Beyşehir gölunün ortasında bir ada varmış. Bn adada knzular •tlnyorl»rmış. Geeen gün aç bir kurt «ürüsü göle dalmıs, iki kilometreden fazla bir mesafeyl yfizerek adaya çıkmıf ve iki yfiı k n n y n parçalayıp yeml«. Kurt yüzer mi? Açlık bu. Her şeyj yaptırır. Knrdn ytzdurdügü gibi, köpeği de afaca tırmandınr, kediye de susta durdurnr. Açlıgın, her mahlâka, yaptıramıyaeağı sey y»kt«r. E. Roitan'ın, Sirana d5 Berjtrak'ı, piyeain bir yerinde «Aç mldelerin knlafı olmaz» diyor. Yani lâf da anlamaı. Dnr dersin dnrmaz, dinle itrsin dİDİemez. Onnn için kedisi, köpeği. knrdn • kuro« suyla berketin, evveli, karnını doynnnftanın bir volunu bnlmalı. Yoksa, Rrvşehlr'in xavallı karnlan. trölün orta yerindeki bir adaeıkt» bile, rahat rahat •UayataMİar. * * * K Tarihten Meraklı Sahifeler 4 1870 Parisinde, Parislilerin 4 4 buyük tasası, denilebüir ki, 4 mnhasaradan v». bombardıman 4 dan ziyade, kann doynrma me4 Fareden fil hortamnna va4 rıncaya kadar en akla gelme4 dik mnrdarlıkların venildigi o Selesiydi. 4 4 Pariste kıtlık Yazan: HAMDİ VAROĞLU yenildiğine göre, hu rakamın sadece resmî kayıtlara geçmiş bir rakam oldnğu ve Jıaçak kasilip yenilen kedilerin bn hesaba dahll edilmemesi gerektiği asikârdır. Rns Çarının Cçüncö NapolTona hediye ettigi meşhar iki vöriik at vardı ki, o gnnlerde haraç mezat «ekiz yüz franga sadlmış, etlerinden gncnk yapılmııtı. Halbnki, hediye edildikleri tarihte, bn hayvanlara elli altı bin frank baha Ekmek tedariki de bir mesele olmustn. Nazarî olarak bngday, pirinç ve ynlaf nnnndan yapılması icabeden, fakat o zaman nmnmîlesmis bir kanaate göre «sokaklardan topIanmıs eski Panama «apkalarının çürük hasırlarından \apılmışa benziven» bn ekmeğın tedariki de, fırınların öniinde biriken uznn knvruklara gırip saatlerce beklemese baflı idi. öte yandan, meshnr lokanta lar, mönülerini bu veni gıda maddelcrine nvdurmuslar. asçı başılar, kovnn. sıâır, dana, domuz ve av havvanı etlrri verine kedi, köpek. lare \r at etlerini pisirirken de hünerlerini sösterme.Şe mııvaffak olmuslardı. O zamanın namlı lo kantalanndan birinin vemek listesinde meselâ sunlar görülövor «At eti konsofnMi: kSpek cijeri ızsarası a la metrdotcl: mavonezli kedi fileto«u; domates saloalı köpek filetosu; mantariı kedi vahnisi; hezelveli köpek pirzolası: a' larobert fare bastısı; fare ^a\rnsu çarniturlu köpek bndu Havvanat bahçesinin Castor \e Pollux adlı iki meşhnr fili tardı. Bn hayvanları da öldör düler. Bnnlann hortumlarmın fivatı o zamana göre muazzam bir para olan. kilosu seksen franga satıldı. Kasap. bn iki file virmi vedi hin frank vermisti. Haıvanat bahçesinin mezbaha haline gelmesinden sonraki gunler zarf'n'la Paris lokantalarının listelerindeki yemek cesit'erinde fil filetosn, de\e \ahnisi. mader salçalı aV| budu sihi ^em ol ;ler de gözukmeğe baslamıştı. Bahçenin uvus kuşları bile Parislilerin karnını doi"urm3^a \arditn ettiler. devirde, Parisliler, bn mnr Biçilmiş kaftan ir yandan sayın Maliye Bakam «KartnM kaderlnee berkes veryi verecektir» derkan, bir yandan Sophi Batnr dostnmnz (C.H.P. milletvekili) Meclise bir takrir vererek Profeayonel futbolculardan vergi alınmamasjnı, hattt, eski vergi borçlarının da ailinmesinl istemiş. Neden acaba? Bilindigi gibi Snphi Batar meshar bir fntbolcumuzdur. GalataMrayda ve Millî tskımda senelerce top eynanmtır. Milletvekillijijıi ne derece beceriyor bilmem, fakat, fntbolü dofrnsu pek ivi kıvınrdı. Herhalde bundan dolsyı fntbolculara bir sempatisi olmalı. Peki ama, Mecliste yalnız eakl fntboleoUr yok ki MeselS yarın da, bir wki ögretmen çıkar öfretmenleri, öbürgün bir e*ki avnkat çıkar avnkatları, sonra, efendim, bir eaki ksptan çıkar deniıcileri, ve böyleee hcrkeı kendl eaki mesleginin menanplarını vergiden ksrtarmıya davranırsa (hele, maazallah, mavaffak da *inr>a) halimiz nereye varır? Futbolcolanmıt, Allah siyade etain. mMtşları, primleri, transfer ücretleri ve»aireyl« ayda 1000 • 1500 liravı rahat doğrultnyorlar. B»ndan çok daha ax k»ıan»nlar vergi öderkm OOIMT nedcıı ödemesin? Üstelik hepsi de geaç. Şimdilik baslarında çolak çocuk dertleri de yok. Yani tam «vergi» lik adamlsr. Fntboleu ları bir kenara bırakın, bia, profesvonel knlüplerin de birer #rk«t ^ u ve her sirket gibi mnameleye ISbi B 4 dar seyler arasında seçmeler 4 vapmaga mecbnr olacak ka4 dar çaresiz kalmışlardı. öğle 4 * * * O mu? Bu mu? yemeginde acaba köpek mi ye lek, yoksa I954 I955 \<fih I9W I95Ö !9âO Son gunlerde, bazı millftvekillerine, tâbir eaizse bir aca>ip secaat â n ı oldu. Geçenlerde, ynlnyordn. Fare etini.yaban domnzn ile kekllk etlnden vapılmıs bir karma et yemegi tadında bnIanlar vardı. H6tel de Ville meydanında fare pazan knroloyordn. Ba pazarda fareler tanesi on beş solde'den olmsk şartiyle, diri diri «atOıyordu. Fareoi, müsterinin seçtlği fareyi, elindeki değnekle dnrterek, bulundugn kafesten baska bir kafese süröyor, o ikinci kafeste bulunan bir bnldok köpeji, hay\anı yakalayıp bofuvor. müş' teriye teslime hazır hale kovuyordn. O günlerde, buldog köpekleri, gayet ıvı beslenen, karınları acıktığı zaman yhecek bnlabilen yegâne köpek cınsi idiler. Bnnlar dısında he men hemen hiç bir köpek, ha%atından emin değildı Bir saat evvel sokakta dolasan bir köpeğin, bir ssat «onra soluğn tencerede aldıeı s>ık sık görülen vak'a!ard3ndı Muhasara gunlerinın tarihçesini vazan bir mriellif. eserinde. Parislilerin, köpefi ne şeMilde pi'irip vediklerim şövle urıf fd"r «Köpek güzelce ol(lârü'rip derisi itina ile so^ulHuktan »onra. çesitli baharat Uatı'arak hafif ate«te pisirilli*ı takdirde. bilinen salcalar 'lâ%P'nle venılebilen mükemmel bır et »etnezidir Köpek fti gevrek pemhe renkte \e roU Mimnsaktır. Rnrehnart hııl\arında bir ı.asap \ardı TaneMni elli santi <rr •..Utıjı tarelerden. kilosung dort franea sattıeı köpek (»tlprınden başUa. tırmı fran• kfdilor «Ö7 »oldfie karsaM lar \e lıır frank vırmı bes san tıme »en e'er de »atıvordn Ri^(j\ete c*re Paris mu na^a ra•nda İ5523 tane hedı venilmıs tı sihmsız oKaU kedileri de ı ikalandımrı verde kesılıp îhracat gelirinin 1953 seviyesi altında bu'unusu, dış borçlarımızı çetin bir mesele haline getiriyor Bır aile reisi farzedelim ki, borçlanmıştır. AJacakiıları kendisile bir anlaşmaya varmışlar ve borçlarını taksite bağlaınışlardır. Bu adamın borcunu ödiyebilmek için ne >apabileceği maluradur Ya kazancından bir kismını »ymp borçlanna yatıracaktırVahut başka yerden ödünç aldığı parayı alacaklılarma verecektir. Milletler içm de, dnrnm »şağı yukan aynıdır. Uzun vâde içinde, borçları bdemeye yarayacak bajfaca kaynak, miiletlerin ihracat eeliridir. Borçlar bağışlanmadığı müddetçe, döviz gefirindeu mühim bir kısmım takshlere ayırmafa mecbnriyet vardır. Bundan sonra alınacak kredilerin sebebiyet verebileceği külfetleri hesaba katmazsak, borç taksitlerinin aşağı yukarı şu miktarlarda oJdnğn söylenebilir : Gelecek yıllarda ödeyeceğimiz dış borçların taksitleri 1962 115 897 725 dolar 1963 173 925 026 1964 104 925 026 1965 104 173 181 1966 97 038 439 Bu miktarlar, yekun olarak o derece mııhim değildir. Avrupada, transfer taahhutleri bu meblâğları kat kat aşan ekonomiler vardır. Fakat hiçbirinde, dış borçlar bir endife kaynağı değildir. Yalnız Tıirkiyenin dunımn, dış borçlann cidd! bir dert teşkil edebileceğini düşündürmektedir. Çunkü Türkiye. iki bakımdan, bir çıkmazın eşiğinde gorünmektedir. Dış borçların çetin bir mesele teşkil etmesine birinci sebep, ihracat gelirinin kifayetsizliğidir. İhraeatunu, 1953 aeviyesinin hayli allmdadır 350 milyon dolar dvannda zor rnrunabilen bir ihracata karşılık 1963 de 173 milyon dolar borç taksiti odeaıeye mecbur kalırsak. durum ne olacaktır? İkinci tereddüt sebebi, Plânlama Möstesarkğının hazırladığı yahrım projeleridir Öniimiizdeld yıllarda. takriben 10 ırrilyar liradan başbyarak gittikçe artacak miktarlarda yatınm yapılması kararlaştınlmıştır. 10 mılyar liralık yatınm. 350 milyon dolardan fazla döviz masrafına ihtiyaç gosterecektir. Borç taksitlerile yatınm projeleri bir arava gelince, ihracat ve dış yardım gelirlerini asabilecek yekunlar ortaya cıkabilir. Peki. bu memleket hiç te mi istihlâk maddesi ithal etmiyecektir? Alâkalılar. doviz gelirinin nasıl yukseltilebileceğini henuz etrafile izah etmis değillerdir. Yukarıdaki şekil. Türkiyenin başlıca derdi olan ihracat durumunu diğer memleketlerle mukayese etmektedir Şekilde. Turkiyenin ve diğer memleketlerin 1953 yıImdaki ihracatı 100 itibar olunmuş ve grafikler bir yıldan diğerine husule gelmi' değişikjikleri indekslerle akserrirraif bnlunmaktadır. Ankara'da. telefon memurunu tokatlıyan millet\ekılinden sonra. bu sefer de, yine Ankara'da. bir baskası, sokak ortasında bir trafik memurunu hırpalamıs. Doçrusunu istersenız, gazetelerin büyiittüfü kadar, muhim bir mesele değil. Zaman malum. Hepimizin âsabı boznldn. Zaten, Allahın günü, birbirimizle kaıga edip duruvoruz. Yalnız ortada millet\ekilliji var. ts orada catallası\or. Bızler. umumnetle, resmi sıfatlanmızı hareketlerımizle pek bagdaştıramayız. .Meselâ. adam bır buiukelçidır, bulnnduğn de\iet merUc7İnin en asağılık mevhanesine gidıp kafa.M çekmeçe kalkar. Derken bir kavga. Duduk, polıs, fılân, sshitlik için d»hi ols», ismi orta\a çıkar. Milletvekilligi de böyle. Mademkl politika\a heveslenip Meclise kadar gırmissin, çaresiz biraz sıkı duracaksın. Hıieoma kalkmak degil, sana hucum eden olsa bıle, \ıne ortadan kav ELKÜ ELYAFLI PLÂKA SANAYİI T. A 12 Nisan 1962 tarihinden itibıren 1961 kuponlan mukabilinde şirketimiz hisselerinin beher 1000. (Bin) lirast için gayri safi 100. (Yüz) lira VB kurucu hisselerinin beheri için de gayri safi 438.54 (Dört Yüz Otuz Sekiz Lira Elli Dört Kuruş) temettü tevziina başlanacaktır. Muhterem hisse sahiplerinin mezkur tarihten itibaren şirketimiz merkezine müracaatları rica olunur. Faal 2007 3924 LUFTHANSA Bugün 1 NİSAN 1962 İSTANBUL dan llk LUFTHANSA bugündcn saat 1 2 . 3 5 te B ^f%%OB uçağı ile VIY AN A uzennden FRANKFURT'a seferini müjdeler biriylc ALMANYA'ya lcmın cdcr. ıtıbarcn cn sür'atli uçuşlardan butun buyuk vc oraddn A V R U P A n ı n hcıncn şchırlerıne ırtibat
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear